Thread Rating:
  • 39 Vote(s) - 2.95 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hoby Akvaryumculuk Balıkçılık Nedir Nasıl Yapılır?
#1
Oku-1 
   

Hoby Akvaryumculuk Balıkçılık Nedir Nasıl Yapılır?

Kökenleri çok çok eskilere, yüzlerce, hatta binlerce yıl öncesine dayanan bir hobi olan akvaryumculuk, bazı kaynaklara göre Mısır'da, bazılarına göre ise Uzakdoğu'da ortaya çıkmış.

1850 yılında, Londra'da büyük tankların içinde, balıkların ve bitkilerin nasıl bir arada yaşayabileceklerini anlamak için deneyler gerçekleştirilmiş ve sonuçları açıklanmış.1853 yılında Philip Gosse, Londra Hayvanat Bahçesi'nde ilk halka açık akvaryumu kurmuş. Avrupa'dan sonra Amerika'da da iyice yayılan akvaryumculuk, günümüzde artık ince detaylarıyla ele alınan bir sektör, meraklıları için de renkli bir hobi.

Akvaryumculuk, psikolojide de kendine yer bulmuş, meditatif (sakinleştirici, huzur verici) etkisi kabul edilmiş bir uğraş. Akvaryumculukla ciddi şekilde uğranan, onu bir hobi olarak görse de hayatının bir parçası haline getiren, günlük hayatında önemli bir zamanını da bu işe ayıran kişilere akvarist deniyor.

Yeni Başlayanlara Öneriler:

Japon balıkları: Japon balıkları dünyada en yaygın olarak beslenen ev hayvanlarıdır. Bu balıklar oldukça zeki olup, kendilerini besleyen kişiyi tanırlar. Japon balıkları oyunlar oynamayı sever ve iletişimden hoşlanırlar. Bu yüzden iki balık beslemek, tek balık beslemekten daha iyidir. Japon balıkları çok çeşitli renklere sahiptirler, ayrıca tek kuyruklular, çift kuyruklular, çeşitli vücut ve kafa biçimlerine sahip olanlar da bulunmakta. Japon balıkları diğer akvaryum balıklarına nazaran daha uzun ömürlü olabilmektedir.

Lepistes:
Akvaryum balıkları içerisinde en çok tanınan ve bakımı en kolay balık türlerinden birisi de Lepisteslerdir. Kolay bir tür olarak nitelendirilmesinin en önemli sebepleri, üremeleri için özel şartlar gerekmemesi, çok büyük akvaryuma ihtiyaç duymamaları, çok değişik renk ve desenlere sahip bulunmaları ve uygun fiyatta olmalarıdır.

Palyaço balığı: Tuzlu su akvaryumlarında en sık rastlanan balıklardandır. Meşhur çizgi film “Finding Nemo”daki tür de budur, şu bizim yakından tanıdığımız, “Kayıp Balık Nemo”. Bakımı en kolay balıklardan olup, kolayca kuru yeme alıştırılabilir.

Çöpçü: Akvaryumun temizliği konusunda sizin en büyük yardımcınız yine bir akvaryum balığı olabilir. Yiyemediği yere çökmüş çöpleri de karıştırıp havalandırarak filtrenin çekebileceği duruma getirir.

Işıklandırma:

Işıksız bir akvaryum hem sizin izleme zevkinizi azaltır hem de balıklar için sağlıksız bir ortam yaratır. Floresan lambalar, ışıklandırma için en fazla kullanılan yöntemdir. Siz de bunu uygulayabilirsiniz. Ayrıca bitkiler için de ışık gerekir. Bu nedenle düzgün bir ışıklandırma yapmak şart. Işığın her gün aynı saatlerde açık olması daha iyi olur. Ne kadar açık tutacağınıza kendiniz karar verebilirsiniz. Mesela, akşam hava kararırken açıp, gece yatmadan önce kapatabilirsiniz.

Filtre:

Akvaryumun temizliği için en önemli cihaz, su filtresidir. Bu araç, suyun temizliğinin korunmasına çok yardımcı olur. Hem mekanik hem kimyasal hem de biyolojik açıdan koruma yapan gelişmiş filtreleri öneririz. Bunlar sudaki minik yabancı parçaları tutar, istenmeyen kimyasalları süzer, bakterilerin suya dağılmasını önler. Filtrenin 24 saat çalışması gereklidir. Ayrıca filtreyi belirli aralıklarla temizlemek de önem taşır. Hatta yararlı bakterilerin korunması amacıyla akvaryumunuzdan çıkardığınız su ile filtreyi çalkalamak en iyisi. Evinizde küçük bir ekosistem yaratıyorsunuz, doğal ortama en yakın şekli oluşturabilmek için fazlasıyla özen göstermeniz gerekiyor.


Isıtma:

Balıklar göründüklerinden daha hassas canlılardır. Soğuk suda pek çoğu yaşayamaz. Bu nedenle mutlaka su ısıtıcınız olmalı. Termometreniz de olacağı için ısıyı belli bir noktada tutmak sorun olmayacak. Akvaryum sıcaklığı genel olarak 23-28 derece arasında tutulmalıdır. Her tür balık aynı ortamda yaşayamayabilir, dolayısıyla aynı sıcaklıkta sağlıklı yaşayabilecek balıkları beslemelisiniz. 

Nelere Dikkat Etmeli:

Hastalanan balıkları ayrı bir suya almak iyi bir çözüm olabilir. Hastalıkla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek için akvaryumcunuzla mutlaka konuşun. Sıvı ilaçlar çözüm verebilir.

Yine akvaryumcunuzun önereceği bazı bakım malzemeleri de olacaktır. Belirli aralıklarla bunları kullanmak da balıklarınızı korumanıza yardımcı olur.

Suyun pH (power of hydrogen) derecesi de çok önemli. pH derecesi, 0 ile 14 arasında değişir. 0'a ne kadar yakın ise sıvı o kadar asitli demektir. Saf suyun pH derecesi 7'dir. Zaten tatlı su balıklarının pek çoğu 6-9 arası pH seviyesinde yaşarlar. Musluk suyunun değeri de 7 civarındadır.

Akvaryumun içine elinizi sokacağınız zaman çok iyi yıkamış olun. Bunun yanında mutlaka elektrikli cihazları fişten çekin.

Bu konular haricinde merak ettiğiniz her şeyi bir akvaryumcu aracılığyla da öğrenebilirsiniz.

Akvaryum, minik ve renkli balıkların içine konup beslendiği cam kutuya denir. Elbette bunu bilmeyen olduğunu düşünmüyoruz, sadece konuya uygun bir giriş bulamadık da… Eh, evet, ne diyorduk? Konumuz akvaryumculuk ve meraklıları için temel bilgiler.

Nedir bu insanoğlunun balık besleme merakı diye düşündük ve bir araştırdık. Akvaryumculuğun kökenleri yüzlerce, hatta binlerce yıl öncesine dayanıyor. Bazı kaynaklara göre Mısır’da, bazılarına göre ise Uzakdoğu‘da ortaya çıkmış. Renkli süs balıklarının ilk kez Çin’de üretildiği söyleniyor. 1850 yılında, Londra’da büyük tankların içinde, balıkların ve bitkilerin nasıl bir arada yaşayabileceklerini anlamak için deneyler gerçekleştirilmiş ve sonuçları açıklanmış. 1853 yılında Philip Gosse, Londra Hayvanat Bahçesi’nde ilk halka açık akvaryumu kurmuş. Avrupa’dan sonra Amerika’da da iyice yayılan akvaryumculuk, günümüzde artık ince detaylarıyla ele alınan bir sektör, meraklıları için de renkli bir hobi.

Akvaryumculuk, psikolojide de kendine yer bulmuş ve sakinleştirici etkisi kabul edilmiş bir uğraş. Eh bizim de derslerdi, sınavlardı derken rahatlamaya ihtiyacımız var haliyle. Ama baştan söyleyelim; öylesine bir cam kutu alıp içine balıkları atar, günde bir avuç yemi de boca ederim olur biter diyecekseniz, baştan hiç girişmeyin bu işe; akvaryum ekran koruyucu sahibi olun daha iyi. Akvaryumculukla ciddi şekilde ilgilenecekseniz (yani akvarist olacaksanız) bu işe girişin, canlı varlıkların sorumluluklarını aldığınızı unutmayın.

Haliyle öncelikle bir akvaryum edineceksiniz. Küçük bir akvaryumla başlamak gerektiğini düşünmeyin. Tam tersine, büyükçe bir akvaryum almanızı öneririz. İdeal ortamın daha kolay oluşması için bu size kolaylık sağlar. Balıkların gelişebilmeleri için de bu şart. Hem hafızaları 3 saniye bile olsa onların da rahat rahat gezinmeye hakkı var. Şaka bir yana, şu hafıza olayı kesinleşmiş bir bilgi de değil, hatırlatalım yeri gelmişken. Hatta tam tersinin doğru olduğu bile söyleniyor.

Akvaryumculuğun civciv beslemek kadar ucuz olduğunu söylemiyoruz. Yine de, "ben besledim mi Güney Amerika’dan gelen tropik balık beslerim" diye tutturmayacağınızı tahmin ederek diyoruz ki sağlıklı ve güzel bir akvaryum için uygun bütçeyi oluşturmak çok da zor değil. Sonunda tatillerde topladığınız taşlar ve midyeler bir işe yarayacak. Ne işe yarayacağını anlamayanlar için "dibe yerleştireceksiniz" demek yerine "bu işe hiç girişmeyin iyisi mi" diyoruz.

Akvaryumculuğa başlamaya ciddi ciddi niyetlendiyseniz önce güzel ve uygun bir yer bulmak gerek. Kalorifer yanı ve camın önü bu iş için hiç uygun değil. Kalorifer, ısının bozulmasına neden olur, camdan gelen ışık ise yosunlanmaya yol açar.

Uygun yeri bulup boş akvaryumunuzu yerleştirdikten sonra, öncelikle içine biraz su koyup iyice temizleyin. Temizlik yaparken kesinlikle kimyasal malzeme kullanmayın. Sadece soğuk su ve temiz, tüysüz bir bez, köşeler için de eski bir diş fırçası yeterli olacaktır. Taş, kum, midye gibi zemin malzemelerini yerleştirmeden önce suyun altında iyice yıkayın. Sıra geldi suyu koymaya… Bunun için de iki gün dinlenmiş çeşme suyunu (çeşme suyu olmaz, içme suyu olmalı:) öneriyoruz. Suyu akvaryumun kenarından, yavaşça dökün. Yarısına gelmeden önce bu işe ara verin, çünkü bitkileri dikeceksiniz.

Akvaryumcunuzdan aldığınız bitkileri kenarlara yakın olacak şekilde kumların arasına yerleştirin. Güzel bir düzenleme yapın ki sonradan değiştirmek zorunda kalmayın. Daha sonra da bahsedeceğimiz filtre ve ısıtıcıyı da fazla ortada olmayacak şekilde yerleştirin. Evet, şimdi akvaryumu doldurabilirsiniz. Tabii ki ağzına kadar değil, en az beş santim boşluk kalacak şekilde doldurun. Artık filtre ve ısıtıcıyı çalıştırabilirsiniz. Balıkları hemen koymak isteyeceğinizi biliyoruz ama akvaryumun dengesinin kurulması için bir hafta beklemenizi öneriyoruz. Sonrasında da ilk günden balıkla doldurmayın deriz, yavaş yavaş deneyim kazanmak daha iyi. Birkaç hafta içinde balık sayısının artırılması, akvaryumun doğal dengesinin kurulması için de şart.

Yeni balık aldığınızda, yeni arkadaşınızın torbasına biraz kendi akvaryumunuzdan aldığınız sudan ekleyin. Isılarının aynı olmasını biraz su döküp ekleyerek sağladıktan sonra, akvaryum kepçesi ile balığınızı yeni evine koyun.

Ne kadar yem?

Biliyorsunuz hayvanlarda doyma bilinci pek gelişmemiştir. Bu, balıklar için de geçerli; dolayısıyla hem gereğinden fazla yem verip balıklarınızı şişmanlatmamak hem de suyu kirletmemek için bir kaç dakikada bitecek kadar yem atmanızda fayda var. Günde iki kere azar azar yem vermek, bir kere boca etmekten daha iyidir. Akvaryumcunuz hangi yemi kullanmanız gerektiği hakkında sizi yönlendirecektir. Aman dikkat edin, gelip geçen herkes yem atıp durmasın. Bir de akvaryumun farklı yerlerine yem atarak küçük ve daha güçsüz balıkların aç kalmamalarını sağlayın.

Akvaryum balıklarının pek çoğu, sandığımızdan daha uzun süre yemlenmeden yaşayabilirler. Bu nedenle birkaç gün akvaryumunuzdan uzakta kalmanız sorun yaratmaz. Yine de döndüğünüzde tatsız bir sürprizle karşılaşmamak için güvendiğiniz birine yetki vermeniz en iyisi.

Işıklandırma:

Işıksız bir akvaryum hem sizin izleme zevkinizi azaltır hem de balıklar için sağlıksız bir ortam yaratır. Zavallı hayvanlar yemlerini bile bulamayabilirler. Floresan lambalar, ışıklandırma için en fazla kullanılan yöntemdir. Siz de bunu uygulayabilirsiniz. Ayrıca bitkiler için de ışık gerekir. Bu nedenle düzgün bir ışıklandırma yapmak şart. Işığın her gün aynı saatlerde açık olması daha iyi olur. Ne kadar açık tutacağınıza kendiniz karar verebilirsiniz.

Filtre:

Akvaryumun temizliği için en önemli cihaz, su filtresidir. Akvaryumun bir köşesinde barındıracağınız bu araç, suyun temizliğinin korunmasına çok yardımcı olur. Filtresiz bir akvaryum kurmayı hiç düşünmeyin. Hem mekanik hem kimyasal hem de biyolojik açıdan koruma yapan gelişmiş filtreleri öneririz. Bunlar sudaki minik yabancı parçaları tutar, istenmeyen kimyasalları süzer, bakterilerin suya dağılmasını önler. Filtrenin 24 saat çalışması gereklidir. Ayrıca filtreyi belirli aralıklarla temizlemek de önem taşır. Hatta yararlı bakterilerin korunması amacıyla akvaryumunuzdan çıkardığınız su ile filtreyi çalkalamak en iyisi. Gördüğünüz gibi, işler aslında dışarıdan görüldüğü kadar basit değil. Madem evinizde küçük bir ekosistem yaratıyorsunuz, doğal ortama en yakın şekli oluşturabilmek için fazlasıyla özen göstermeniz gerekiyor.

Su yenileme:

Akvaryumun suyunu tazelemek çok önemli. Ayda en az bir kere suyu yarı yarıya mutlaka değiştirin. Ama bizim tavsiyemiz, iki haftada bir suyun dörtte birini yenilemek. Bunun için de çeşmeden akan suyu direkt olarak kullanmak yerine, bir iki gün dinlendirmek gerekir. Böylece sudaki klordan kurtulmuş olursunuz, hatta zor gelmiyorsa önce kaynatmanızı da öneririz. Ayrıca hatırlamak gereken bir diğer şey de, suyu hızlıca balıkların üzerine boca etmemek. Yavaşça, akvaryumun kenarından dökmek en iyisi.

Isıtma:

Balıklar hassas yaratıklar. Soğuk suda pek çoğu yaşayamaz. Bu nedenle mutlaka su ısıtıcınız olmalı. Termometreniz de olacağı için ısıyı belli bir noktada tutmak sorun olmayacak. Akvaryum sıcaklığı genel olarak 23-28 derece arasında tutulmalıdır. Eğer çok egzotik balıklar beslemeye niyetliyseniz, bunun için yine akvaryumcunuzdan ekstra bilgi almanız gerekebilir. Her tür balık aynı ortamda yaşayamayabilir, dolayısıyla aynı sıcaklıkta sağlıklı yaşayabilecek balıkları beslemelisiniz. Yeni başlayanlar için derin bilgi sahibi olmak gerektiren işlere kalkışmamalarını öneririz.

Bitkiler:

Balıklar da bizim gibi oksijen alır ve karbondioksit verirler. Akvaryumunuzdaki bitkilerin fotosentez yaptığını hatırlatmak istiyoruz. Bu durumda aynı ortamda onlar da oksijen açığa çıkarırlar. Böylelikle balıklar ve bitkiler arasında dengeli bir alışveriş ortamı doğmuş olur. Yani akvaryum bitkileri sadece dekoratif amaçlı değildirler, minik balıklarımızın onlara ihtiyacı var. Hem aralarında dolaşıp oynayabilecekleri, saklanabilecekleri bir ortam da sağlamış olacaksınız. Temizlik için kullanılan filtrelerin aynı zamanda oksijen de sağlıyor olması, kuyruklu arkadaşlarımızın daha rahat solunum yapmasına yardımcı olsa da bitkiler de okyanusunuzun ayrılmaz bir parçasıdır.

Bitki seçiminde akvaryumcunuza mutlaka danışın. Renkleri canlı olan ve sağlıklı görünen bitkileri seçin. Akvaryumunuzda çürümüş bitki gördüğünüzde hemen temizleyin. Bitkilerin çoğu, uzayan sapın üst kısmının kesilip tekrar dikilmesi yoluyla çoğaltılabilir. Küçük bitkileri öne, büyük olanları ise arkaya dikin. Yeni aldığınız bitkiyi evde iyice yıkayın. Dikim için kumda minik bir çukur açıp bitkiyi içinde yerleştirmek ve çukuru kapatmak yeterlidir. Bitkiyi hafifçe yukarı çekin ki kökleri iyice otursun. Bitkileri akvaryumcularda kendiniz bakarak ve yardım alarak seçebilirsiniz. Amazon, cobomba ve elodea bizim beğendiğimiz bitkilerden.

Bir de şunlar var:

Hastalanan balıkları ayrı bir kaba almak iyi bir çözüm. Hastalıkla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek için akvaryumcunuzla mutlaka konuşun. Sıvı ilaçlar çözüm verebilir.

Yine akvaryumcunuzun önereceği bazı bakım malzemeleri de olacaktır. Belirli aralıklarla bunları kullanmak da balıklarınızı korumanıza yardımcı olur.

Suyun pH (power of hydrogen) derecesi de çok önemli. pH derecesi, 0 ile 14 arasında değişir. 0’a ne kadar yakın ise sıvı o kadar asitli demektir. Saf suyun pH derecesi 7’dir. Zaten tatlı su balıklarının pek çoğu 6-9 arası pH seviyesinde yaşarlar. Musluk suyunun değeri de 7 civarındadır.
Akvaryumun içine elinizi sokacağınız zaman çok iyi yıkamış olun. Bunun yanında mutlaka elektrikli cihazları fişten çekin. Malum, elektrik ile su pek iyi anlaşamazlar doğaları gereği.

Gelelim başlangıç için hangi balıkları seçmemiz gerektiğine…

Çöpçü: Öncelikle diyoruz ki bir tane çöpçü balığınız olsun. Pek sevimli olmasa da, inanın akvaryumun temizliği konusunda size canla başla yardım edecek. Tabii ki çöpleri yemesinin nedeni midesiz oluşu mu yoksa doğuştan fedakâr yapısı mı onu bilemiyoruz. Olsun, sonuçta temizliyor işte. Yiyemediği yere çökmüş çöpleri karıştırıp havalandırarak filtrenin çekebileceği duruma getirir ayrıca.

Tetra: Bu şirin balıklar devamlı sürü halinde gezerler. Yerlerinde durmaz, devamlı hareket ederler. Başka balıkları rahatsız etmek gibi bir huyları olduğu için kendi çetelerini kuracak kadar kalabalık bir grup halinde satın alınması yerinde olur.

Lepistes: Canlı doğuran balıklara (yumurtaların anne karnında döllendiği ve yavruların yumurtadan annenin karnında çıktığı tür) dahil olan lepistesler, belki de en ünlü akvaryum balığıdır. Erkeklerinin kuyrukları gösterişli renkler ve desenlerle kaplıdır. Tıpkı tavuskuşlarında olduğu gibi dişileri az renkli ve gösterişsizdir. Gruplar halinde dolaşırlar, bitkilerin arasında gezmeyi severler. Bu güzel ama kalpsiz balık, doğurduğu yavruyu kaşla göz arasında yutuverir. Bu nedenle yavruluk denilen küçük ve delikli bir plastik bölmeye ihtiyaç duyacaksınız. Suda yüzen bu kutunun iç bölmesine hamile anneyi koyup ara sıra gözlemeniz gerekir. Doğum başladığında, yavrular iç bölmeden kutunun kendisine düşerler. Düşemeyen şanssız yavrulara biraz destek çıkmanız gerekebilir.

Plati: Küçük, sevimli ve canlı renkli balıklardır. Diğer balıklarla rahat rahat geçinirler. Çiftli gruplar halinde dolaşmayı severler. Bunlar da canlı doğuranlara dahildir, lepistesler gibi yavruluk kullanmak gerekir. Dişi olanları daha yuvarlaktır, erkeklerin kuyruk bölümü daha koyu renktedir.

Kılıç kuyruk: Uzun ve narin bu balıkların erkek olanlarının kuyrukları kılıç gibi uzundur. Bunlar da genelde diğer balıklarla sorun çıkarmadan yaşarlar ama erkekleri kendi aralarında biraz dalaşırlar. Bu nedenle ya bir tane ya da üçten fazla sayıda erkek bulundurmalısınız. Bu türden de pek kolay yavru alınmaz.

Japon: Bu tombul balık, beslenmesi en rahat olan türlerden biridir. Soğuk sularda bile rahat rahat yaşar. Hatta daha büyük olanları küçük ve alçak havuzlarda bile beslenir. Küçük ve havalandırmasız fanuslarda satıldığı görülse de bu yanlış bir uygulamadır. Geniş ve havalandırmalı akvaryumlarda rahat ederler. Küçük balıkların bulunduğu akvaryumunuza dışarıdan yeni bir japon getirdiğinizde kötü sürprizlerle karşılaşabilirsiniz; bizim bir lepistesimiz güzel kuyruğundan oldu yabancı bir japon yüzünden. Bu nedenle dikkatli olun.

Zebra: Oldukça dayanıklı bir türdür. Fazla nazlı değildir. Kavgacı bir balık değildir, kendisini rahatsız edenlerden de rahatça kaçacak kadar hızlıdır. Yeni başlayanlar için rahatça önerebileceğimiz bir türdür. Yumurtayla ürer.

Melek: Bu son derece narin ve ince balık insanda gerçekten hassasiyet uyandırıyor ister istemez. Kaliteli yemlerin yanında nadiren kıvırcık yeşillik de yedikleri olur. Geniş ve iyi havalandırılan temiz akvaryumlarda rahat ederler. Sakindirler, tek eşli yaşarlar. Strese ve kavgaya gelemez, yemeden kesilirler.

Akvaryumculuğu tutku boyutunda uğraş edinen pek çok insan vardır. İşin o kadar derinine inerler ki konuştukları dili anlayamayabiliriz bile. Malawaki Gölü’nde yetişen bir balık türünü beslediği için akvaryuma erimiş mineral eklediklerinden, suya katmak için ezilmiş mercan kumu aradıklarından bahsedebilirler. Kimbilir, belki ileride sizin de böyle şeyler söylemeniz gerekebilir. Ya da amatör ve çevreye değer veren biri olarak güzel ve sağlıklı bir akvaryuma sahip olmakla yetinebilirsiniz. Hangisini seçerseniz seçin, kolay gelsin diyoruz…

Hoby Balıkçılık Nedir

Deniz, okyanus, akarsu ve göllerde bulunan balıkların, yönetmeliklerce belirlenmiş koşul ve mevsimlerde avlanması veya üretilmesine balıkçılık denmektedir. Midye, karides, ahtapot, balina, istiridye gibi deniz canlıların avlanması da balıkçılığın içine girmektedir.

Felsefesi/Öğretisi:

Amerikan filmlerinde nedense birisinin babası her zaman balığa gider, ve nedense o kişinin babayla ya arası kötüdür ya da arasını düzeltmeye çalışıyordur. Neyse ki bizim öyle bir durumumuz yok. Balıkçılığın ardında bir felsefesi olduğu çok belli. Teknede yalnız bir adam ermiş gibi sakin bir şekilde avını bekliyor. Gerçekten bu aktivitenin meditasyon görevi gördüğünü söyleyebiliriz. Sessiz bir ortam, sadece rüzgarın, dalgaların ve kuşların sesi duyuluyor. Kendi başınızasınız, düşüncelerinizle baş başa, çok düşündürmeyen ve çoğu zaman yalnızca beklemek zorunda bırakan bir aktiviteyle uğraşıyorsunuz. Arkadaşlarınızla gitseniz de yine de dinlendirici bir program. Hayat hakkında size bir ders öğretiyor: En iyinizi deneyin, en iyisi için umun, bir şey yakaladığınız günler olacak ve hiçbir şey yakalayamadığınız günler olacak ancak her zaman minnettar olun. Suyun sesine minnettar olun, gökyüzündeki güneşe minnettar olun ve yine ve tekrardan oltanızla şansınızı deneyin. Kısacası size sabırlı olmayı ve hayatta birçok şeyin sizin kontrolünüzün dışında olduğunu gösteriyor. Sonra size bir bilgelik geliyor ve hayatın dalgalarıyla düşüp kalkmayı ve akıntıyla hareket etmeyi öğreniyorsunuz. Galiba çoktan erdik.

Av Heyecanı:

Erkeklerin çok sevmesinin sebeplerinden başka biri ise insanlığın ilk gününden beri erkeklerin avdan ve aile doyurmadan sorumlu olmasının verdiği içgüdüsel his olabilir. İnanılmaz bir balık yakalayacaksınız, taptaze, sonra eve götürüp pişireceksiniz ve sizin çabanız sayenizde ailenizi doğadan ve kendi elinizden besleyebileceksiniz. Belki aile olayını biraz fazla yükselttik, kendinizi bile besleseniz yeterli bir tatmin.

Az Efor Çok Haz:

Düşünürsek zor bir aktivite değil, günün sonunda maraton koşmuyorsunuz. Tek yapmanız gereken doğru eşyaları almak, doğru yeri ve yemi seçmek ve oltada bir hareket hissedince hızlı bir şekilde değerlendirmek. Spor olarak düşünürseniz çok davetkar bir spor, hangi boyda, kiloda yaşta olursanız olun balık tutabilirsiniz.

Paylaşımın Keyfi:

Son olarak Amerikan filmlerindeki babaya dönebilirsiniz. Bağ kurmak için ideal bir aktivitedir balık tutmak. Dede, dayı, amca, oğul, torun... Amazonda yırtıcı hayvanlarla savaşılmasa da küçük bir macera yaşıyorsunuz. Balığın gelmesini bekliyorsunuz sonra büyük bir heyecan oluşuyor balık yakalanacak mı diye. Böylece unutmayacağınız bir anı yaratıyorsunuz.

Tarihte balıkçılık

İnsanoğlunun avlanma ve yiyecek arayışı sırasında deniz ve göllerdeki canlıları keşfetmesi sonucu balıkçılığın temelleri doğmuştur. 5-6 bin yıl öncesinde balık avlama tekniklerinin geliştirildiğine dair bulgular mevcuttur. Balıkçılık ile ilgili ilk yazılı belgeler MÖ 2000’li yıllarda Mısır’da bulunmuştur. Hatta ilk balık üretimin de Asya Kıtası’nda bulunan Çin’de olduğu düşünülmektedir. MÖ 3000’li yıllarda, kurulan havuzlarda balık üretildiği düşünülmektedir. Tarihte ilk balık avlama yöntemleri sığ sularda ve su kenarlarında, basit zıpkın ve ilkel oltalar ile yapılmaktaydı. Daha sonra su kenarındaki ağaçlara çıkılarak, ağ atma yöntemi kullanıldı. Bunlar yeterli gelmediği için ağaçların kavukları oyularak sal yapılması ile balıkçılık, tabiri caizse denize açıldı.

Anadolu’da Balıkçılık

Tarihi Anadolu’da balıkçılık geçmişinin 5000 yıl öncesine kadar dayandığı keşfedilmiştir. Türk’ler Orta Asya’dan Anadolu topraklarına göç ettiğinde, balıkçılık kültürüne sahip bu topraklarda balık şile beslenerek yaşamlarına devam etmişlerdir. Geçtiğimiz yıllarda İzmir / Ödemiş’te, Gölcük Gölü’nün suları kuraklık nedeniyle çekildiğinde, dünyanın en eski kayıtlarından biri keşfedilmişti. Kayığın en az 2600 yıllık olabileceği, kestane ağacından yapıldığı ve 4 metre uzunluğunda olduğu görülmüştü. Kayık, Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi tarafından koruma altına alınmıştır.

Balıkçılık Çeşitleri

Balıkçılık, avlanma ve üretim olarak ana iki kola ayrılır. Amatör balıkçılık, ticari balıkçılık ve hobi balıkçılıklarından da söz edilebilir. Bunlar da kendi aralarında tatlı su balıkçılığı ve tuzlu su balıkçılığı olarak çeşitlenirler. Balık besini, oldukça faydalı vitamin, mineral, protein, fosfor ve omegaya sahip olduğu için tarihin her zamanında değeri anlaşılmıştır.

Olta Balıkçılığı

Tarihteki en eski yöntemlerden olan olta balıkçılığı, günümüzde de oldukça popülerdir. İstanbul Boğaz kıyılarında ve küçük tekneler ile denizde, her gün binlerce kişi olta balıkçılığı yapmaktadır. Olta balıkçılığı kıyıdan at-çek yöntemi ile yapılabildiği gibi bir tekne ile denizden de yapılabilmektedir. Olta balıkçılığında en önemli konu, hangi balığın ne kadar derinde bulunduğu, balığın yüzme hızı ve balığın beslenme şeklinin bilinmesidir. Her balığın farklı bir avlanma olta hızı ve besin şekli vardır. Olta balıkçılığının en temel konusu, balık hakkında bilgili olmaktadır.

Olta nedir?

Olta, misina denilen şeffaf renkli bir naylon ip ile, bu ipe bağlı özel tasarlanmış kıvrık iğneler ile yapılır. Ayrıca kıyıdan olta balıkçığı yapabilmek için özel tasarlanmış motorla donatılmış kamış şeklinde oltalarda gelişmiştir. Kıyıdan uygun balıkçılık yapılması için kamışlı, motorlu bir olta ile at-çek yapılması veya sadece kamışlı ucunda yem bulunan bir olta olmalıdır. Tekneden yapılacak olan olta balıkçılığında bu sistemler gerekli olmayabilir.

Amatör Balıkçılık

Hobi amaçlı yapılan keyfi balık avcılığıdır. Genelde olta ile kıyıdan at-çek yönetimi ile yapılsa da, küçük tekneler ile denizde de yapılabilir. Çapari, kaşık, misina, motorlu kamış, yem, özel iğneler ile yapılan balıkçılıktır.

Ticari Balıkçılık

Ticari balıkçılık, genellikle motorlu balıkçı tekneleri ile ağ atılarak yapılan balıkçılıktır. Ticari balıkçılığın temelleri 15. YY’da atıldı. Bunların dışında gene ticari sayılacak ama daha kolay yöntemlerde bulunur. Örneğin parakete yöntemi ülkemiz ve Ege Denizi’nde oldukça yaygındır. Suyun üzerine bırakılan bir şamandıraya yüzlerce yemli iğne bırakılır ve denizde 24 saat beklenir. 24 saat sonunda toplanan paraketedeki balıklar tekneye alınır. Ticari balıkçılık, balıkçı tekneleri ile yapılıyorsa gırgır, trol, taka gibi balıkçı tekneleri kullanılır.

Türkiye’de Balık Av Mevsimi

Ülkemizde balık av yasağı 15 nisan’da başlar, 1 Eylül’de sona erer. Bu aylarda ticari balık avcılığı yasaktır. Yasağın amacı, suların ısınması ile balığın yumurtlama ve üreme mevsiminde rahatça büyümesinin hedeflenmesi ve neslinin tükenmesinin önüne geçmektir.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)