Thread Rating:
  • 28 Vote(s) - 2.86 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
KURAN'DA VE DİĞER İSLAMİ KAYNAKLARDA HZ. MEHDİ (AS)'A İŞARETLER
#1
KURAN'DA VE DİĞER İSLAMİ KAYNAKLARDA HZ. MEHDİ (AS)'A İŞARETLER

Peygamberimiz (sav) bundan yaklaşık 1400 sene önce, çeşitli alametlerle günümüze işaret ederek, insanların Kuran ahlakından uzaklaşacakları bir dönem olacağını; dünya çapında büyük bir bozulma, fitne, kargaşa ve dejenerasyon yaşanacağını haber vermiştir. Bunun ardından ise Allah'ın "Mehdi" sıfatıyla mübarek bir kulunu vesile ederek, tüm dünyada İslam ahlakını hakim kılacağını; yaşanan manevi yozlaşmanın yerini güzel ahlaka, huzur, barış, mutluluk ve refaha bırakacağını bildirmiştir. Peygamberimiz (sav) bu dönemde, daha önce Allah Katına alınmış olan Hz. İsa (as)'ın da ikinci kez yeryüzüne geleceğini ve Hz. Mehdi (as) ile birlikte, deccale ve onun fikir sistemine karşı mücadele vereceğini anlatmıştır. Allah'ın izniyle deccaliyet, bu kutlu dönemde Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) vesilesiyle manen son bulacak ve fikren etkisiz hale getirilecektir.

Bu kitapta yer verdiğimiz, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın geleceği dönemin alametlerinin çok büyük çoğunluğu gerçekleşmiştir. Allah'ın izniyle, içerisinde bulunduğumuz bu dönem, deccaliyetin mağlup olduğu, inananların ve din ahlakının dünya çapında hakim olacağı esenlik dolu bir dönem olacaktır. İmanın ışığı ile, Yüce Rabbimiz gerçek din ahlakını hakim kılacağını şöyle bildirmektedir:

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32-33)

Allah'ın bu vaadi Allah'ın belirlediği kader içinde mutlaka gerçekleşecektir. Hz. Mehdi (as), Sevgili Peygamberimiz (sav)'in vaat ettiği tüm hizmetlerini yerine getirecek ve Allah'ın izniyle Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılacaktır. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla ve huzur dolu ortamıyla her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bu dönem, iman eden insanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır.

Hz. Mehdi (as)'ın çıkışının bir müjde olduğunu, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) "Hz. Mehdi (as) ile müjdelenin. O Kureyş'ten ve Ehl-i Beytim'den bir kişidir." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Ahir Zaman, sf. 13) sözü ile bildirmiştir. Peygamberimiz (sav) Allah'ın bir lütuf olarak göndereceği bu kıymetli şahsa uyulmasını ise, bir ifadesinde şöyle belirtmiştir:

... O (Hz. Mehdi (as)) arza sahib olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden ona kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, ona katılsın. Zira o Mehdi (as)'dır. (Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Celalettin Suyuti, sf. 14)


KURAN'DA HZ. MEHDİ (AS)'IN GELİŞİNE VE
İSLAM AHLAKININ HAKİMİYETİNE İŞARETLER

Kuran'da Hz. Mehdi (as)'ın Gelişine İşaretler

Hz. Mehdi (as), Peygamberimiz (sav)'in çok sayıdaki hadisinde, ismiyle, vasıflarıyla, yardımcılarıyla, devrinin özellikleriyle ve yapacağı icraatlarla ayrıntılı olarak tarif edilmiştir. Peygamberimiz (sav)'in Hz. Mehdi (as) hakkındaki tarifleri o kadar detaylı ve açıktır ki, Hz. Mehdi (as) ortaya çıktığında, kendisini görenler bu açıklamalardan hemen kendisini tanıyacaklardır.

Bir ayette, Kitap Ehli'nin Peygamber Efendimiz (sav)'i "çocuklarını tanır gibi tanıyacakları" bildirilmektedir:

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler. (Bakara Suresi, 146)

Bu ayet işari manada, Hz. Mehdi (as)'ın tanınmasına da işaret etmektedir. Hz. Mehdi (as)'da ortaya çıktığında insanlar, Peygamberimiz (sav)'in tarifleri ışığında, onu çocuklarını tanır gibi tanıyacaklardır. (Doğrusunu Allah bilir.)

Kuran'da Hz. Mehdi (as)'ın gelişine işaret eden ayetlerden birinde, "Hz. Muhammed (sav)'den sonra gelecek bir elçi"den bahsedilmektedir.

Allah bu ayet ile, kendilerinden sonra gelecek olan bir elçiye iman etmeleri ve ona yardımda bulunmaları konusunda Peygamberlerden kesin bir söz aldığını bildirmiştir:

Hani Allah Peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti. (Al-i İmran Suresi, 81)

Bu ayette bahsi geçen, kendilerinden söz alındığı bildirilen Peygamberlerin isimleri ise, bir başka ayette şöyle açıklanmıştır:

Hani Biz Peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık. (Ahzab Suresi, 7)

Ayette "Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa'dan" ve "senden" ifadesiyle de "Hz. Muhammed (sav)'den" söz alındığı bildirilmektedir.

Ayetin bu açıklaması, "geleceği bildirilen bu elçinin Hz. Muhammed (sav) olmadığını ve bu kişinin Peygamberimiz (sav)'den sonra gelecek bir elçi olduğunu" göstermektedir (Doğrusunu Allah bilir). Allah'ın Hz. Muhammed (sav)'den sonra geleceğini haber verdiği bu elçi, Peygamberimiz (sav)'in de hadislerinde gelişini müjdelediği "Hz. Mehdi (as)" olabilir (Doğrusunu Allah bilir).

Yukarıda açıklanan Ahzab Suresi'nin 7. ayetinde, Hz. İsa (as)'dan da, geleceği müjdelenen elçiye yardım edeceği konusunda söz alındığının bildirilmiş olması, bu elçinin Hz. Mehdi (as) olabileceği konusundaki kanaati güçlendirmektedir. Çünkü bilindiği gibi Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, ahir zamanda yeryüzüne tekrar gelecek olan Hz. İsa (as)'ın , Hz. Mehdi (as)'a tabi olacağı ve ona destek olacağı bildirilmektedir.

Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)

Hz. İsa (as), kendisinden sonra gelecek olan bu elçinin adının "Ahmed" olacağını müjdelemiştir. Kuran'ın geneline bakıldığında, ayetlerde Peygamberimiz (sav)'den bahsedilen ayetlerde "Muhammed" isminin ya da sadece "Peygamber" ifadesinin kullanıldığı görülmektedir. Kuran'ın hiçbir yerinde Peygamberimiz (sav) için "Ahmed" ismi kullanılmamıştır. Bu isim Kuran'da yalnızca tek bir yerde ve gelecek bir elçinin müjdelendiği bir ayette geçmektedir. Bu durum, ayette geçen "Ahmed" isminin, Peygamberimiz (sav)'in yanı sıra, ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi (as)'a da işaret ettiği kanaatini desteklemektedir (Doğrusunu Allah bilir). Ayrıca önceki ayette olduğu gibi, bu elçinin ismine dair müjdeyi yine Hz. İsa (as)'ın veriyor olması, bu yöndeki işari manayı kuvvetlendiren bir başka delili oluşturmaktadır.

Peygamberimiz (sav) de hadislerinde, Hz. Mehdi (as)'ın ismi hakkında şu bilgileri vermiştir:

... Size... ismi AHMED, babasının ismi Abdullah olan Hz. Mehdi (as)'ı reis kılmıştır. Ona katılınız. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 31)

... Ona katılın, o Hz. Mehdi (as)'dır. İsmi de AHMED B. Abdullah'dır... (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, 8. baskı, sf. 165)

Ebu Davud ile Tırmızi'nin İbni Mesut (ra)'dan nakil ettiklerine göre, Allah'ın Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: "Onun ismi ismime, babasının ismi de babamın ismine muvafık (uygun) olacaktır..." (Kıyamet Alametleri, genişletilmiş 9. baskı, sf. 159-160)

Hz. Mehdi (as)'ın Gelişine ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Ayetler

Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13)

Andolsun, Biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)

Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir... (Nur Suresi, 55)

Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)

Allah, yazmıştır: "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)

Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir. (İbrahim Suresi, 47)

Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 9)

Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. (Fetih Suresi, 28)

Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 33)

Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır). Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15)

Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)

Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3)

... Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (Fetih Suresi, 27)

... Bu yurdun sonu kimindir, inkar edenler pek yakında bileceklerdir. (Rad Suresi, 42)

Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. (Şuara Suresi, 227)

Sonra Biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız Bizim üzerimize bir haktır. (Yunus Suresi, 103)

"De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)

Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık... (Araf Suresi, 137)

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe Suresi, 32)

... Onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık. (Yunus Suresi, 14)

Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8)

Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir. (Ahzab Suresi, 27)

De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)

Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır. (Zümer Suresi, 61)

"Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size." (Enbiya Suresi, 18)

Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir. (Yunus Suresi, 82)

Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)

Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Al-i İmran Suresi, 139)


HZ. MUHAMMED (SAV)'İN HADİSLERİNDE
HZ. MEHDİ (AS)'IN ÇIKIŞI VE HAKİMİYET DÖNEMİ


Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Bu bilgilere göre, ahir zaman iki dönemden oluşmaktadır. Bu kutlu zamanın ilk dönemi bozulmaların, dejenerasyonun, felaketlerin, çatışmaların, savaşların, yoklukların yaşanacağı bir dönemdir. Ahir zamanın ikinci dönemi ise, Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne gelişi ve Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkışıyla birlikte, yeryüzüne barışın, huzurun, özgürlüğün hakim olduğu, bolluğun ve bereketin yaşandığı, insanların her açıdan memnun oldukları güzelliklerle dolu bir dönemdir.

Hadis-i şeriflerde ahir zamanın ne zaman ve ne şekilde başlayacağını ortaya koyan yüzlerce alamet haber verilmektedir. İçinde bulunduğumuz dönemde, Peygamberimiz (sav)'in 14 yüzyıl önce haber verdiği alametlerin birbiri ardına gerçekleşmesi, ahir zamanın ilk döneminin yaşanmaya başlandığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu alametlerin ardı sıra gerçekleşmesi ile İslam alemi ümit ve sevinç dolu bir bekleyiş içine girmiştir: Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişi ve Hz. Mehdi (as) ile birlikte deccal'in fitnesini ortadan kaldırıp İslam ahlakını tüm dünya üzerinde hakim kılmaları.

Peygamber Efendimiz (sav)'in tevatür (kuvvetli haber) derecesindeki hadisleri doğrultusunda, Hz. Mehdi (as)'ın gelişi, bu mübarek şahsın özellikleri, fiziksel görünümü, ahlakı ve ilminin üstünlüğü, fikri mücadelesi ve tüm dünyada vesile olacağı güven ve huzur dolu dönem çeşitli kitaplarımızda detaylı olarak anlatılmıştır. (Detaylı bilgi için bkz. Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) Bu Yüzyılda Gelecek, Hz. Mehdi (as)'ın Çıkış Alametleri ve Özellikleri, Hz. Mehdi (as) ve Altınçağ, Peygamberimiz (sav)'in Dilinden Hz. Mehdi (as), Altınçağ, Harun Yahya) Bu nedenle bu kitapta, Hz. Mehdi (as)'ın zuhur ettiğini gözler önüne seren ve yüzlerce hadis-i şerifte yer alan alametlerden sadece belli başlılarına yer verdik. Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde yer alan ve İslam alimlerince aktarılan ahir zaman alametlerinden bir kısmı şöyledir:



1. Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerinin arka arkaya meydana gelmesi:

... Bu iş (Hz. Mehdi (as)'ın zuhur alametleri) tesbih taneleri gibi arka arkaya meydana gelir. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 34)

Kıyamet alametleri birbirini takiben meydana gelir. Bir dizideki boncukların ardı ardına kopması gibi. (Ramuz-El Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167)

Hadislerde bildirilen ahir zaman alametleri hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık ve nettir. Ancak en önemlisi bu haberlerin tamamının günümüzde birbiri ardı sıra gerçekleşmiş ve halen de gerçekleşiyor olmasıdır. Elbette bu işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum o dönemin ahir zaman olduğunu göstermez. Zira bir devrin Allah'ın müjdelediği ahir zaman olarak nitelendirilmesi için, ilerleyen sayfalarda detaylı olarak anlatacağımız alametlerin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir.


2. İran-Irak Savaşı'nın olması:

Şevval ayında ayaklanma, Zilkade'de harp konuşmaları, Zilhicce'de ise harp vaki olacak. (Kıyamet Alametleri, Berzenci, sf. 166)

Hadiste belirtilen Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayları İran-Irak Savaşı'nın gelişim aşamalarıyla aynı tarihlere denk gelmektedir:

"Şevval ayında ayaklanma..."

İran Şahı'na karşı olan ilk ayaklanma bilindiği gibi hadiste belirtilen 5 Şevval 1398 (8 Eylül 1976)'de olmuştur.

"Zilkade'de harp konuşmaları ve Zilhicce'de ise harp vaki olacak..."

Hicri 1400 Zilhicce (1980 Ekim) ayında İran-Irak arasındaki savaş tam anlamıyla başlamıştı.

Bir başka hadiste de bu savaşın ayrıntıları şöyle tarif edilir:

"Faris (İran) yönünden gelecek olan* bir kavimdir ki, şöyle diyecekler: "Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtınız! Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsanız, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktır... Bir gün, onlara ve bir gün de sizlere verilsin ve karşılıklı sözler tutulsun..." Onlar Mutık'a** çıkacaklar, Müslümanlar oradan aşağı Yazı'ya*** inecekler... Müşrikler öbür yandaki (Rakabe****) denilen bir simsiyah olan nehrin kenarına duracaklar... Aralarında savaş olacak: Her iki ordudan, Allah, zaferi kaldıracak... (Kıyamet Alametleri, Berzenci, sf. 179)

* Faris yönünden gelecek olan: İran tarafından gelecek olan

** Mutık: Yöredeki bir dağın adı.

*** Yazı'ya inecekler: Ovalık- Irak Ovası

**** Rakabe: Petrol kuyularının çok olduğu bölge.



"Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtınız! Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsanız, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktır..."

Hadisin bu bölümünde iki taraf arasında, aşırı milliyetçilikten kaynaklanan bir anlaşmazlığın olacağına dikkat çekiliyor. Bu anlaşmazlık sebebiyle, "Yazı"ya inilecek ve savaş başlayacak. (Yazı: Irak Ovası)

"Allah, her iki ordudan zaferi kaldıracak..."

Bu hadisin de işaret ettiği gibi, İran-Irak Savaşı 8 yıl sürmüş ve binlerce kayıp verilmesine rağmen bir netice alınamamıştır. İki taraf da kesin bir üstünlük sağlayamamıştır.



3. Fırat ile Dicle arasındaki büyük savaş

Fırat ile Dicle arasında Zevra (Bağdat) denen bir şehir olacak. Orada büyük bir savaş olacak. Kadınlar esir edilecek, erkekler ise koyun kesilir gibi boğazlanacak. (Kenzul Ummal, Kitab-ul Kıyame Kısm-ul Efal, c. 5, sf. 38, El Muttaki)

Hadiste geçen "Fırat ve Dicle arasında yaşanacak bu büyük savaşla" da yakın geçmişte yaşanan İran-Irak Savaşı'na dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. Önceki sayfalarda da gördüğümüz gibi, iki Müslüman ülke arasında yaşanan bu büyük savaşta, hadiste dikkat çekilen topraklarda büyük çatışmalar yaşanmış, köyler, kasabalar, şehirler ağır bombardıman altında yerle bir olmuştur. Kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmadan pek çok insan savaşta hayatını kaybetmiştir. İlerleyen tarihlerde ortaya çıkan toplu mezarlar, savaş sırasında hayatını kaybeden insan sayısının tahmin edilenden fazla olduğunu göstermektedir. Bu bölgede halen çatışmaların, kargaşanın ve anarşinin devam etmesi de hadisle mutabık bir durumdur.


4. Fırat'ın suyunun kesilmesi:

Hz. Mehdi (as)'ın alametlerindendir: Fırat Nehri'nin durdurulması. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 39)

Fırat (Nehri'nin suyu çekilerek) kıymetli altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan bir şey almaya uğraşmasın. (Çünkü ihtiyar dünyanın ömrü sona ermiş bulunacaktır.) (Sahih-i Buhari, 12/305)

Resulullah: "Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek, onlardan her adam, 'kurtulan ben olsaydım' diyecektir" buyurmuşlar. (Sahih-i Müslim, 11/320)

(Resulullah:) "Fırat Nehri bir altın dağını açığa çıkarır" dedi. (Sünen-i Ebu Davud, 5/116)


(1) Fırat Nehri'nin suyunun çekilip...

Suyuti Hazretleri'nin kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak geçmektedir. Gerçekten de Keban Barajı, Fırat Nehri'nin suyunu durdurmuş, kesmiştir.

(2) "Altın"dan bir dağ meydana çıkmadıkça...

Yapılan baraj sayesinde; elektriğin üretilmesi, toplanan suyun arazide kullanılarak toprağın veriminin artması ve ulaşım kolaylığının sağlanması gibi sebeplerle, buradaki topraklar "altın" gibi kıymetli hale gelmiştir.

Keban Barajı betondan dev bir dağı andırmaktadır. Bu barajdan (hadis-i şerifteki benzetmeye göre dağdan) altın değerinde servet dökülmektedir. Dolayısıyla baraj "altın bir dağ" hususiyetini kazanmaktadır. (Doğrusunu Allah bilir.)

(3) Bu hazine üzerinde kıtal* vukua gelir

* Kıtal: Birçok kişinin ölümüne sebep olan kavga

Bölgede halen devam eden yaygın anarşi ve kıtal sebebi ile oradan toprak alan, o bölgedeki anarşinin zararına uğrayabilir. Hadisteki ifadeyle ya ölür ya da öldürülür.



5. Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları:

Hz. Mehdi (as) için 2 alamet vardır ki, bunun birincisi, Ramazan'ın birinci gecesi Ay'ın, ikincisi de ortasında Güneş'in tutulmasıdır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 49)

Ramazan'ın birinci gecesi Ay, ortasında Güneş tutulacaktır. (Kıyamet Alametleri, Berzenci sf. 199)

Onun saltanatı zamanında, Ramazan ayının on dördünde Güneş tutulacaktır, o ayın ilkinde ise Ay kararacak... (Mektubat-ı Rabbani, 2/1163)

... Güneş'in oruç ayının ortasında, Ay'ın ise sonunda tutulması... (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 38)

Yukarıdaki rivayetlerde dikkati çeken en önemli nokta Ramazan ayının ortasında, hem Güneş tutulmasının gerçekleşmesi hem de bir ay içinde "Ay"ın ve "Güneş"in iki kere tutulmasıdır.

Bu hadislerde bildirilen Ay ve Güneş tutulmaları Hicri 1400'ün başlarında gerçekleşmiştir. 1981 yılında (Hicri 1401'de) Ramazan ayının 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur. Yine ikinci olarak, 1982 yılında (Hicri 1402'de) Ramazan ayının 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.

Bu olayların Hz. Mehdi (as)'ın diğer çıkış alametleriyle aynı dönemde meydana gelmesi ve Hicri 14. yüzyıl başlarında, üst üste iki yıl (1401-1402) mucizevi bir tarzda tekrarlanması rivayetlerin işaretinin bu olaylar olabileceğini kuvvetlendirmektedir.

Üstelik hayret uyandıracak şekilde benzer bir tutulma olayı 2002 ve 2003 senelerinde de gerçekleşmiştir.





GERÇEKLEŞEN TUTULMA


TARİH
Ay Tutulması
Hicri 1423 'te Ramazan'ın ortasında
20 Kasım 2002
15 gün sonra
Güneş Tutulması
Hicri 1423'te Ramazan'ın sonunda
4 Aralık 2002
Ay Tutulması
Hicri 1424'te Ramazan'ın ortasında
9 Kasım 2003
15 gün sonra
Güneş Tutulması
Hicri 1424'te Ramazan'ın sonunda
23 Kasım 2003

6. Afganistan'ın işgali:

Talikan'a (Afganistan'a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala'nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. Orada Allah'ı hakkıyla bilen insanlar vardır. Onlar ahir zaman Mehdisi'nin yardımcılarıdır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 59)

Hadiste Afganistan'ın Hz. Mehdi (as) zamanında işgal edileceğine işaret ediliyor olabilir. Gerçekten de Rusların Afganistan'ı işgali olan 1979 yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın başlangıcına denk gelmektedir. Bilindiği gibi hadislerde Hz. Mehdi (as)'ın yüzyıl başında çıkacağı haber verilmiştir. Hz. Mehdi (as) ile ilgili diğer pek çok alametin de Hicri 1400 ve Hicri 14. yüzyıl başlarına denk gelmesi, bu tarihlerin Hz. Mehdi (as)'ın çıkışı hakkında önemli bir işaret taşıdığını göstermektedir.

7. Doğu tarafından bir ateşin görünmesi:

... Doğuda, semada üç gece görünen büyük bir ateşin çıkması. Mutad (alışılmış) şafak kızıllığı gibi olmayan bir kırmızılığın semada görülüp ufukta yayılması. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 32)

... Siz üç veya yedi gün, doğudan bir ateşi gördüğünüz zaman Al-i Muhammed'in çıkmasını bekleyiniz, inşaAllah-ü Teala, bir münadi Hz. Mehdi (as)'ın ismi ile semadan nida edecek ki, doğuda batıda olan herkes bu sesi işitecek. Öyle ki korkudan uykuda olanlar uyanacak, ayakta olan çökecek, oturan ise ayağa fırlayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 32)

Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları, malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gök gürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, sf. 461)

Bazı kişiler bu ateşi, sebepsiz yere birdenbire ortaya çıkan, sönme nedir bilmeyen, hatta herkesin bulunduğu yerden mutlaka göreceği tarzda bir alamet olarak beklemektedir. Halbuki kıyamet alametlerinin meydana gelişi sırasında dünyadaki imtihan devam ettiğinden, onların anlaşılması, herkesin mecburen kabul edeceği bir açıklıkta olmaz. Bu nedenle insanlar akıllarını, vicdanlarını, iradelerini kullanarak karar verirler. Ateş alametini de bu şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Bir ateş sebepsiz yere çıkmaz, ya bir kaza ya da bir patlama gibi kasıt veya ihmal neticesinde çıkar. Bir ateşin Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alameti olarak söylenmesi, onun çok garip ve olağanüstü bir alamet şeklinde çıkmasını gerektirmez. Önemli olan bu ateşin, hadiste tarif edilen özelliklere uygun olarak çıkmasıdır.

Bir önceki sayfada yer verdiğimiz hadis-i şeriflerde, ateş için "sönük bir vaziyettedir" denmektedir. Ateş, yanıcı bir maddenin yanmasıyla meydana geldiğine göre, burada sönük vaziyette bekleyen ateşin kendisi değil, ateşin yakacağı hammaddedir. O halde burada toprak altından çıkarılan petrole işaret ediliyor olabilir. Nitekim hadisteki Berehut denilen yer, bir kuyunun adıdır. Bu kuyu petrol kuyusu olarak düşünülebilir. Zamanı gelince bu kuyulardan çıkarılan petrol, yanmaya hazır bir ateş haline gelmektedir.

"O ateş müthiş azap olduğu halde insanları kaplar."

O ateş, sadece yanan bir ateş değil, aynı zamanda insanları canından, malından ederek azap içinde, elem-üzüntü içinde bırakacak ve bütün doğayı kirletecek olan bir ateştir.

"O ateş insanları, malları yakar bitirir."

O ateş bir kısım insanların ölümüne sebep olmaktadır. Bunun yanında malları yakarak, maddi zarara sebebiyet verdiği gibi, tüm çevreyi ve doğayı kirleterek de insanların geçim kaynaklarını yok etmektedir.

"Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır."

O ateşin, "rüzgar ile bulut gibi uçan" kendisi değil dumanıdır. Burada benzetme yapılarak dumanın bulutlara kadar yükseleceği de anlatılmıştır. Bu duman rüzgarın etkisiyle her yöne doğru yayılmaktadır.

"Geceki sıcağı, gündüzki hararetinden daha şiddetlidir."

O ateşin hem gündüz, hem gece devamlı yandığı anlaşılmaktadır.

"O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak, yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur."

O ateşin çok yükseklere kadar tırmandığına ve bu ateşten gökgürültüsü gibi pek şiddetli bir gürültü ile patlamalar meydana geldiğine işaret edilmektedir.

"Gökte alışılmış olan kırmızılığın aksine bambaşka bir kızıllık yayılacak."

Hadisin bu kısmında, olayın gece vakitlerinde meydana geleceğine işaret edilmiştir. Gece vakti meydana gelen büyük infilakın alevleri çok şiddetli bir aydınlanma yapar. Bu alevlerin meydana getirdiği kızıl aydınlanma, halkın alışık olduğu kırmızı "tan" aydınlanmasından çok ayrıdır. Çünkü gece vakti böyle gündüz gibi aydınlanma olağandışı bir olaydır.

Bilindiği gibi Temmuz 1991 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında, Kuveyt'e ait petrol kuyularını ateşe vermesinin ardından Kuveyt ve Basra Körfezi'ni çok büyük bir ateş sarmıştır. Bu konu basında şu şekilde yer almıştır:

Kuveyt'te yanan petrol, insan ve hayvanlar arasında ölüme sebep olmaktadır. Uzmanlara göre günde yarım milyon ton petrol, duman olarak atmosfere karışmaktadır. Her gün 10 bin tondan fazla, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda kanser yapıcı özelliği olan hidrokarbonlar bulut gibi körfez üzerinde asılı durmaktadırlar... Yalnız Körfez değil, onun şahsında Dünya yanmaktadır.1

Ateşe verilen iki kuyu, Türkiye'nin bir günde çıkarabildiği kadar petrol veriyor ve dumanlar 55 km uzaklıktaki Suudi Arabistan'dan bile görülebiliyor.2

Körfezde sönmeyen felaket haberleri: Kuveyt'te ateşe verilen yüzlerce petrol kuyusu alev alev yanıyor. Uzmanların "söndürmek son derece zor" dedikleri petrol kuyularındaki yangının Türkiye'den Hindistan'a kadar olan geniş bir bölgeyi en az 10 yıl süreyle etkileyeceği bildiriliyor.3



8. Kuyruklu yıldızın geçmesi:

Hz. Mehdi (as)'ın çıkışından evvel, (her tarafı) aydınlatan kuyruklu bir yıldız doğacaktır. (Kıyamet Alametleri, Berzenci sf. 200)

O (Hz. Mehdi (as)) gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 53)

O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 32)

Tarih boyunca bu kuyruklu yıldızın geçtiği zamanlarda Müslümanlar açısından çok önemli hatta dönüm noktası sayılabilecek hadiseler meydana gelmiştir. Bunlardan bir kısmı Peygamberimiz (sav)'den aktarılan rivayetlerde de bildirilmiştir. Bu rivayetlere göre söz konusu yıldız göründüğünde;

- Hz. Nuh kavmi helak olmuştur.

- Hz. İbrahim ateşe atılmıştır.

- Firavun ve kavmi yok edilmiştir.

- Hz. Yahya şehit edilmiştir.

- Hz. İsa (as) doğmuştur.

- Resulullah Efendimiz (sav)'e ilk vahiy gelmeye başlamıştır.

- Osmanlı Devleti tarih sahnesinde yer almaya başlamıştır.

- İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir.



Halley Kuyruklu Yıldızı Hakkında Bazı İlginç Rakamlar

Halley kuyruklu yıldızı ile ilgili bazı sayıların "19" sayısının tam katları olması oldukça dikkat çekicidir:

Halley Kuyruklu Yıldızı 76 yılda bir geçiyor.

76 = 19 x 4

Bu yıldız en son Hicri 1406'da görüldü.

1406 = 19 x 74

Bu konuyla ilgili bir diğer dikkat çekici durum da şudur: Yukarıda da hesapladığımız gibi Halley yıldızının geçmiş olduğu Hicri 1406 yılı 19'un tam 74 katıdır. "74" sayısı ise aynı zamanda Kuran-ı Kerim'de 19 mucizesine işaret edilen MÜDDESSİR Suresi'nin sıra numarasıdır.

Bilindiği gibi Kuran'ın Müddessir Suresi'nin (74. sure) 30. ayetinde "19" sayısının müminler için bir rahmet, inkar edenler için ise bir fitne vesilesi olduğu bildirilmektedir.

Halley kuyruklu yıldızının 19 ile olan bu mucizevi bağlantısı da, kafirler için bir fitneyi, müminler için ise bir rahmeti müjdelediğine işaret ediyor olabilir.

Müddessir Suresi'nin 1. ve 2. ayetlerinde Hz. Muhammed (sav)'e "EY ÖRTÜNEN! KALK ve KORKUT" buyurulmaktadır. Bu, ayetlerin açık anlamıdır. Fakat bu ayetlerin ahir zamana yönelik ikinci bir örtülü, gizli işaretleri de bulunabilir. Belki de "EY GİZLENEN" denilerek Resulullah Efendimiz (sav)'in soyundan gelecek ve Hicri 1406'da çıkış alametlerinden biri (Kuyruklu yıldızın doğuşu hadisesi) belirecek olan Hz. Mehdi (as)'a işaret ediliyor olabilir.

74- Müddessir Suresi

1. Ey örtüsüne bürünen

2. Kalk ve korkut (uyar)

(Müddessir, örtünen-bürünen-gizlenen demektir.)

Bir başka büyük mucize ve işaret ise Halley yıldızının 1986 (Hicri 1406)' daki geçişinin, Hz. Muhammed (sav)'in Peygamberlikle vazifelendirildiği MS 607'den bu yana 19. geçişi olmasıdır.

9. Kabe baskını ve Kabe'de kan akıtılması:

Onun (Hz. Mehdi (as)'ın) çıkacağı yıl insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler. Hep birlikte Beyt-i Şerif'i tavaf edecekler, sonra Mina'ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak. (Kıyamet Alametleri, Berzenci, sf. 169)

İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 35)

... Zilhicce'de hacılar talana uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez ve haramlar çiğnenir. Beyt-ül Muazzama'nın yanında büyük günahlar işlenir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 3)

Yukarıdaki hadislerde "onun çıkacağı yıl" cümlesi ile, Hz. Mehdi (as)'ın çıkış tarihinde hac sırasında meydana gelecek bir katliama dikkat çekilmektedir. 1979 yılında, hac sırasında gerçekleşen Kabe baskınında aynen böyle bir katliam yaşanmıştır. Bu kanlı Kabe baskını da ahir zamanın başlangıcının ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkışının diğer alametlerinin gerçekleştiği dönemin tam başında, yani Hicri 1400 yılının ilk gününde, 1 Muharrem 1400 (21 Kasım 1979) tarihinde meydana gelmiştir.

Yine hadis-i şerifte kanların akacağından bahsedilerek öldürme olaylarına dikkat çekilmiştir. Baskın sırasında Suudi askerleri ile militanlar arasında meydana gelen çarpışmada 30 kişinin öldürülmesi bu rivayetin ikinci kısmını da doğrular.

1979 (Hicri 1400)'de gerçekleşen bu Kabe baskınının ardından 7 sene sonra Hicri 1407 yılında, hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu olayda caddelerde gösteri yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama'nın yanında, Müslümanların (Suudi Arabistan askerleri ile İranlı Hacıların) birbirlerini öldürmeleri ile hadiste haber verildiği gibi "büyük günahlar işlenmiştir". Bu kanlı olaylar ilgili hadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır:

Şevval'de savaş naraları, Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga) olur, yine Zilhicce'de Hacı talana uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez ve haramlar çiğnenir. Beyt-ül Muazzama'nın yanında büyük günahlar işlenir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 37)

"... Beyt-ül Muazzama'nın yanında büyük günahlar işlenir."

Yukarıdaki hadiste, Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) içinde değil, yanında çıkacak olaylara dikkat çekilmektedir. 1407 yılının Zilhicce Ayı'nda (Hac mevsiminde) meydana gelen olaylar da ilkinden farklı olarak Kabe'nin içinde değil yanında gerçekleşmiştir. En başta anlattığımız olay ise 1 Muharrem 1400'de Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) bizzat içerisinde olmuştur. Her iki olay da rivayetlerin işaretine uygun bir şekilde gerçekleşmiştir.

Kabe'de kan akıtılması, hacıların katledilmesi gibi, hadislerde haber verilen böyle önemli iki büyük hadisenin Hz. Mehdi (as) hakkında bildirilen tüm alametlerin çıktığı dönemde birbiri ardına gerçekleşmesi çok dikkat çekicidir.

"... Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga) olur..."

Hadislerde, bu savaş ve çatışmalardan, hacıların öldürülmesi konusu ile birlikte bahsedilmesi söz konusu olayların aynı zaman diliminde meydana geleceklerini göstermektedir. Aynı dönem, İran-Irak Savaşı'nın çıktığı, Ortadoğu ülkelerinde çatışma ve karışıklıkların en yoğun yaşandığı bir dönemdir.



10. Güneş'ten bir alametin belirmesi:

Hz. Mehdi (as), Güneş'ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 49)

Kıyametin alametlerinden biri de Güneş'te meydana gelecek olağanüstülüklerdir. 20. yüzyılda Güneş'te büyük bir patlama yaşanmış ve Dünya bu patlamadan çok etkilenmiştir. Hadiste yer alan Güneş'te belirecek söz konusu alamet, 20. yüzyılda görülen bu büyük patlama olabilir.



11. Güneş tutulması olması:

Güneş alamet olarak doğmadıkça Hz. Mehdi (as) çıkmayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 33)

Güneş'te oluşacak alamet, 20. yüzyılda yaşanan patlamanın yanısıra, geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük Güneş tutulmasına da işaret ediyor olabilir. 11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, hem de bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Bu tutulmada dikkat çeken bir nokta da Türkiye'nin de bu tam tutulmanın en iyi izlendiği ülkelerden birisi olmasıdır. Bartın'dan Silopi'ye kadar, yaklaşık olarak 12 şehir ve 100 ilçede bu tutulma gözlemlenmiştir.



12. Tozlu dumanlı bir fitne görülmesi:

Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 26)

Fitne, "insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptıracak şey, savaş, azdırma, karışıklık, ihtilaf, kavga" gibi anlamlara gelen bir kelimedir.4 Hadiste bu fitnenin, ardında toz ve duman bırakacağı belirtilir.

Ayrıca bu fitnenin "karanlık" olarak nitelendirilmesi, nereden geldiği belli olmayan, umulmadık bir olay olduğuna da işaret olabilir.

Bu açılardan bakıldığında söz konusu hadisin, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nin New York ve Washington şehirlerinde meydana gelen ve dünya tarihinin en büyük terör olaylarından biri olarak nitelendirilen saldırıya işaret etmesi muhtemeldir. Televizyon ekranlarında ve gazetelerde de şahit olunduğu gibi, bu iki büyük terör olayının ardından büyük bir toz bulutu ve duman çevreyi sarıp kuşatmıştır. Bu olay, hem dünya tarihinin en büyük terör saldırılarından biri olması hem diğer alametlerle yakın dönemlerde vuku bulması ve ayrıca hadiste yapılan tarife benzer özellikler taşıması sebebiyle son derece önemlidir. Dolayısıyla binlerce masum insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan, insanlık tarihinin bu en elim terör olaylarından biri, hadiste haber verilen ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkışının bir alameti olarak bildirilen "tozlu dumanlı, karanlık fitne" olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.)



13. Sistemlerin değişmesi:

Zamanın inkitaa uğradığı (zamanın kesildiği) bir dönemde Hz. Mehdi (as) denen bir şahıs gelecek... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 14)

Bu hadiste Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Mehdi (as)'ın "zamanın kesildiği" yani birçok İslam aliminin de ifade ettiği gibi "zamanın farklılaştığı", "sistemlerin değiştiği" bir dönemde geleceğini bildirmiştir. Bu hadiste işaret edilen "sistem değişikliği"nin, 20. yüzyılda dünyanın dört bir yanında hakim olan komünist rejimlerin yüzyılın sonlarına doğru yıkılması olması muhtemeldir.



14. Şam ve Mısır meliklerinin öldürülmesi:

Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerinden birisi de, Haşimiler'den üst düzey birinin öldürülmesidir. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, sf. 12)

Mısır'ın yakın tarihi incelendiğinde hadiste de belirtildiği gibi bir "meliğin" öldürüldüğü görülmektedir: 1970 yılında Mısır'ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri de, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Butros Gali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa ve 1948'de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa'dır. Şam kelimesi ise, yalnızca Suriye'deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapça'da kelime anlamı olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder. 5Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir;

1920'de öldürülen Suriye'nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar,1921'de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa,1949'da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi,1951'de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah,61982'de Lübnan'da bombalı suikaste uğrayan Falanjist Lideri Beşir Cemayel...



15. Eski Ürdün Kralı Abdullah'ın öldürülmesi:

Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerinden birisi de, Haşimiler'den üst düzey birinin öldürülmesidir. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, sf. 12)

Bilindiği gibi Ürdün, Haşimi Krallığı olarak anılmaktadır. Ürdün, Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra bir dönem İngiltere'nin kontrolü altında idi. İngiltere 1946 Londra Anlaşması gereğince Ürdün'ün bağımsızlığını tanıdı. Ve Ürdün emirliğinin başındaki Abdullah'a da Ürdün Krallığı payesi verildi. Kral Abdullah, daha sonra, 1951'de öldürüldü. Hadiste dikkat çekilen olay da böylece gerçekleşmiş oldu.



16. Bir ordunun kaybolması:

Hz. Mehdi (as)'ın beş alameti bulunur... Beyda'da bir ordunun batışı ve günahsız insanların öldürülmesidir. (Nuaym Bin Hammad)

Ancak bu ordu çöle girdiğinde, Zulhüleyfe denilen yerde öylesine toprağa gömülecektir ki, onların üstte olanları alttakileri, altta olanları üsttekileri kıyamete kadar göremeyeceklerdir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 21)

(Hz. Mehdi (as)'ın) çıkış alametlerinden birisi de, daha önce zikredildiği gibi, çölde bir ordunun yere batmasıdır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 37)

2003 yılında gerçekleşen Irak Savaşı sırasında Irak ordusunun büyük bir kısmının neredeyse birdenbire ortadan yok olması savaşın en dikkat çekici olaylarından biriydi. Birçok gazete ve televizyonda, Cumhuriyet Muhafızları olarak bilinen yaklaşık 60.000 kişilik ordunun ve Fedailer olarak bilinen yaklaşık 15.000 Iraklı askerin kaybolması haber olarak yer aldı. Yukarıdaki hadislerde bu konuya dikkat çekilmesi, Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerinden biri olan "Bir ordunun batması" olayının gerçekleşmiş olabileceğini göstermektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Nitekim ilerleyen günlerde de savaş uçaklarının bir kısmının çöl kumları altına gömülmüş olarak bulunması, hadiste bahsedilen çölde bir ordunun batması olayının Irak ordusu ile ilgili olma ihtimalini güçlendirmektedir.


17. Iraklıların parasının kalmaması:

Iraklıların elinde ölçecekleri bir tartı aleti ve alışveriş yapabilecekleri bir para hemen hemen kalmayacak. (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame, kısm-ul efal. c. 5, sf. 45 El Muttaki)

Bu hadis iki ayrı duruma işaret ediyor olabilir. Bunlardan birincisi, İran-Irak ve Körfez Savaşı sonrasında Irak'ta yaşanılan ekonomik çöküntüdür. Savaş dolayısıyla büyük zarar gören Irak ekonomisi, savaş sonrası devam eden ambargolar nedeniyle bir türlü düzelmemiştir. Halkın alım gücü düşmüş, yokluk ve fakirlik en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir.

Hadisin işaret ettiği bir diğer durum da, Irak Savaşı sonrasında Irak dinarının tedavülden kaldırılmasının söz konusu olmasıdır. Son savaşla birlikte Irak dinarının hızla değer kaybetmesi ve tedavülden kalkması ihtimali, 2003 tarihli gazete haberlerinde geniş yer almıştır.



18. Bağdat'ın yanarak tahrip olması:

Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir... (Risaletül Huruc ül Mehdi, cilt 3, sf. 177, Kayıt 854)

2003 Irak Savaşı'nda, savaşın ilk gününden itibaren Bağdat, en yoğun bombardımana tutulan şehirlerden biri olmuştur. Ağır bombardıman, geceleri Bağdat'ın tıpkı hadiste haber verildiği gibi alev alev yanmasına neden olmuştur. Bağdat'ın gazete ve televizyon haberlerine yansıyan görüntüleri, yukarıdaki hadiste dikkat çekilen olayla tam olarak mutabıktır.



19. Irak ve Şam'a ambargo uygulanması:

... "Öyle bir zaman yaklaşıyor ki, Irak ahalisine bir kafiz (kile), bir dirhem sevk olunmayacak". Dedik ki: "Bu kimden dolayı olur?" Dedi ki: "Acemler (Arap olmayanlar) bunu men ederler (yasaklar.)" Sonra dedi: "Şam ahalisine bir dinar, bir müdy (kile) sevk olunmayacak." "Bu kimden dolayı olur?" dedik. "Rumlar'dan dolayı" dedi. (Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseyni)

Irak'a, hadiste haber verildiği gibi, on yılı aşkın bir süredir ambargo uygulanıyor olması dikkat çekicidir. Bununla birlikte, Suriye'ye de ambargo uygulanması ihtimali sıkça gündeme gelmektedir.



20. Irak'ın yeniden yapılanması:

... Irak'a saldırmadıkça kıyamet kopmaz. Ve Irak'taki masum insanlar Şam'a doğru sığınma yerleri ararlar. Şam yeniden yapılanır, Irak da yeniden yapılanır. (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame, kısm-ul efal. c. 5 sf. 254, El Muttaki)

Hadiste Irak'ın yeniden inşa edileceğine dikkat çekilmektedir. Önce İran-Irak Savaşı, daha sonra Körfez Savaşı, son olarak da 2003'teki Irak Savaşı'nın ardından, Irak'ta pek çok şehir yerle bir olmuştur. Bu savaşın sonrasında yaşanan yağma olaylarının da etkisiyle büyük bir harabeye dönen Irak'ın yeniden inşa edilmesi mecburi hale gelmiştir. Bu durum gazete haberlerinde de çok geniş olarak yer almıştır.



21. Irak halkının Şam'a kaçması:

... (İşte o zaman) Masum ve temiz Irak halkı Şam'a kaçar. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, sf. 210)

... Irak'taki masum insanlar Şam'a doğru sığınma yerleri ararlar... (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame, kısm-ul efal. c. 5 sf. 254, El Muttaki)

2003 senesinde Irak Savaşı başlamadan hemen önce onbinlerce Iraklı'nın, Suriye başta olmak üzere çeşitli ülkelere göç etme çabaları bu hadisteki olayla büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu konuyla ilgili de çeşitli haber ve resimlere medyada yer verilmiştir.

22. Şam'da fitneler olması:

Şam'da fitneler bir taraftan sakinleştikçe, diğer bir taraftan alevlenir. Gökten çağırıcı bir Melek "Hz. Mehdi (as) emirinizdir. Hz. Mehdi (as) Halifenizdir" demedikçe de fitneler bitmez. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, sf. 63)

Bu hadiste de Suriye'de meydana gelen karışıklıklara dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. Ancak bilindiği gibi Şam bölgesi sadece Suriye'nin başkenti olan Şam şehri ile sınırlı değildir. Daha önce de söz edildiği gibi, Şam, Arapça'da kelime manası olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder.

Geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren bu bölgede sık sık iç savaşlar, ihtilaller, çatışmalar ve büyük savaşlar yaşanmıştır. Bu kargaşaların biri diğerini tetiklemiş, bu topraklarda yaşayan hemen hemen tüm insanlar bu durumdan etkilenmişlerdir. Hadiste bildirilen "Fitneler bir taraftan sakinleştikçe, diğer bir taraftan alevlenir" ifadesi de bu açıdan dikkat çekicidir. Yaklaşık elli yıl içinde, bu bölgede yaşanan belli başlı büyük olayları şöyle sıralayabiliriz:

Süveyş Savaşı

Altı Gün Savaşları

Yom Kippur Savaşı

Lübnan İç Savaşı

Filistin topraklarında halen devam eden çatışma ve gerginlikler...

23. Şam, Irak ve Arap Yarımadası'nda karışıklık olması:

... Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir kimse, sığınabileceği bir mekan bulamayacaktır. Bu belalar Şam'ın etrafında dolanacak, Irak'ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve ayağını bağlayacaktır... Hiçbir kimse, onların haline acıyıp; "Vah! vah!" bile demeyecek. Onlar belayı bir taraftan defetmeye çalışırlarken, diğer taraftan o yine ortaya çıkacaktır. (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame, kısm-ul efal, c. 5, sf. 38-39 El Muttaki)

Hadiste bildirilen "Musibetlerin Şam'ın etrafında dolaşıp, Irak'ın üzerine çökecek olması", son dönemde yaşanan Irak Savaşı'na işaret ediyor olabilir. Bu savaş öncesinde ve savaş sırasında, savaşın Suriye'ye sıçraması ihtimali gündemde olmuş, ancak savaş Irak ile sınırlı kalmıştır.

24. Irak'ın üçe bölünmesi:

Resulullah (sav)'in bildirdiğine göre, Irak halkı üç fırkaya ayrılır. Bir kısmı çapulculara katılır. Bir kısmı ailelerini geride bırakıp kaçarlar. Bir kısmı savaşır ve öldürülürler. Siz bunları gördüğünüz vakit kıyamete hazırlanın. (Feraidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar)

Hadiste haber verildiğine göre, halkın bir grubu "çapulculara" katılacaktır. Savaş sonrasında otorite boşluğu oluşması sebebiyle, Irak'ta büyük yağmalama olayları yaşanmıştır. Gerçekten de halkın bir kısmı, hırsızlık, gasp, yağmalama gibi "çapulculuk" olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri yapanlara dahil olmuşlardır.

Hadiste bir kısım halkın ise, bulundukları yerden bir an önce kaçmaya yeltenecekleri, hatta geride bıraktıkları ailelerini dahi düşünemez konumda olacakları haber verilmiştir. Gazetelerde bu yönde yer alan haberler dikkat çekicidir. Halkın bir kısmının ise, savaşa katılacağı ve öldürüleceği bildirilmektedir. Irak Savaşı sırasında da, bir kısım insanlar çeşitli bölgelerde yaşanan çatışmalara katılmış ve hayatlarını kaybetmişlerdir.

Ayrıca hadisin ilk bölümünde dikkat çekilen, "Irak'ın üçe ayrılması" konusu fiziki anlamda da gerçekleşmiştir. Körfez Savaşı sonrasında, Irak coğrafi olarak üç bölgeye ayrılmıştır. 32. ve 36. paralelin arası, 32. paralelin güneyi ve 36. paralelin kuzeyi olarak belirlenen bu üç bölgenin oluşturulması, hadisin işaret ettiği gelişmelerden biri olabilir.

25. Savaş ve çatışmaların mahalle aralarına kadar girmesi:

Fırat Nehri ile Dicle Nehri arasında bir şehir kurulacak da orada Abbas oğullarının saltanatları kurulacaktır. Orası Zavra (yani Bağdat şehridir) diye isimlendirilmiştir... Ey müminlerin emiri, Resul-i Ekrem orasını niçin Zavra isimlendirmiştir? Çünkü harp her tarafını sardığı ve ta kenar bucaklara kadar ulaştığı için Zavra diye isimlendirilir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, sf. 426, no. 776)

Benim görmekte olduğum helak yerlerini sizler de görebiliyor musunuz? Ben evlerinizin aralarında fitne ve felaket mahallelerini, şiddetli yağmur sellerinin açtığı yarlar gibi görüyorum buyurdu. (Sahih-i Müslim, 4/2221; Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, sf. 368, no. 671)

Gerilla savaşı yöntemi, 20. yüzyılda yaygınlaşmış olan bir savaş yöntemidir. Bu yöntemin kullanıldığı çatışmalar hep mahalle aralarında devam eder. Geçtiğimiz yüzyıl bu savaş yönteminin örnekleriyle doludur. Ancak bu yöntemin yaşandığı en yakın örneklerden biri 2003 ABD-Irak savaşıdır. Nitekim yukarıdaki hadiste de Bağdat şehrinin kenar bucaklarına kadar ulaşan bir savaştan söz edilmiştir.

26. Büyük olayların ve hayret verici şeylerin meydana gelmesi:

Onun (Hz. Mehdi (as)) zamanında nice hayret veren haller zuhur edecektir. (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)

Onun (Hz. Mehdi (as)) zuhur mebdeleri ve mukaddimeleri (çıkış alametleri) Resulullah Efendimiz (sav)'in irhasatına* benzer. (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)

* İrhasat: Hz. Muhammed (sav)'in Peygamberliğinden evvel meydana gelen olağanüstü hallerdir ki, bunlar Peygamberliğine delil teşkil eden olaylardandır.

Hz. Muhammed (sav)'in doğumundan önce büyük ve olağanüstü olaylar meydana gelmişti. Doğduğu gece yeni bir yıldız doğmuş, ateşe tapan İran padişahlarının sarayının 14 burcu yıkılmış, İran'da 1000 yıldır yanmakta olan Mecusi ateşi sönmüş, Semavi Vadisi sel suları altında kalmış, Save Gölü kurumuştu...

Yukarıdaki rivayetlerde işaret edildiği gibi, Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkışı da, Peygamber Efendimiz (sav)'inkine benzeyecektir. Onun çıkışı döneminde de büyük ve harika olaylar olacaktır. Son 100 yıldır dünya üzerinde meydana gelen büyük olayların bazıları şöyledir:

- Kabe basıldı ve çok sayıda Müslümanın kanı akıtıldı.

- 2500 yıllık İran şahlığı yıkıldı.

- Hindistan'ın Bombay kentinde bir fabrikadan sızan gaz 20.000 kişinin ölümüne yol açtı.

- İki Müslüman ülke olan İran ve Irak arasında 8 yıl sürecek bir savaş başladı.

- Ruslar, Afganistan'ı işgal etti.

- Mexico City şiddetli bir depremle yerle bir oldu.

- Kuzey Kolombiya'daki Nevado Del Ruiz yanardağı 400 yıldır ilk kez patladı. Eriyen kar ve buzun oluşturduğu çamur yüzünden Armero kenti haritadan silindi. 20.000 kişi öldü.

- Bangladeş'teki sel 25.000 kişinin ölümüne sebep oldu.

- Hıristiyanlığın merkezi Roma'yı sular bastı.

- 1986'da Çin'de tarihinin en büyük orman yangını oldu.

- Hindistan Başkanı Gandi, Mısır Devlet başkanı Enver Sedat, İsveç Başbakanı Olof Palme öldürüldü.

- Papa II. Jean Paul vuruldu.

- 1980 yılı başlarında ilk AIDS vakaları tespit edildi. Şu ana kadar 25 milyondan fazla kişinin ölümüne sebep olan bu hastalığa "Çağın Vebası" ismi verildi.7

- 1986'da uzay mekiği Challenger fırlatılışından sonra infilak etti.

- 26 Nisan 1986'da Ukrayna'daki Çernobil Nükleer Santrali'nde şimdiye kadar görülen en büyük nükleer kaza meydana geldi. Birçok Avrupa ülkesi yayılan radyasyondan etkilendi.

- Ozon tabakasının delinmesi Dünya iklimi üzerinde çok olumsuz etkiler bıraktı.

- Sovyetler Birliği yıkıldı ve Gorbaçov'la birlikte Bağımsız Devletler ortaya çıktı.

- Irak'ın Kuveyt'i ilhak etmesinden sonra yıllarca sürecek olan Körfez Savaşı başladı.

- Ermenistan'daki depremde kent harabeye dönüştü. 500.000 kişi evini terk ederken, ölü sayısı 40.000'i aştı.

- 1989 yılında Çin'de komünist bölükler tanklarla öğrencilerin üzerine yürüdü, Tiananmen meydanında 2.000 öğrenci öldü.

- Soğuk Savaş'ın sembolü olan Berlin duvarı inşasından tam 28 yıl sonra yıkıldı.

- 1990 yılında Kabe'deki tüneldeki izdihamda 1.400'den fazla hacı hayatını yitirdi.

- 1991 yılında Bangladeş'te meydana gelen sellerin sonrasında yaklaşık 139.000 kişi öldü, on milyonlarca kişi evsiz kaldı.

- Son 20 yıldır Amerika'da fırtınalar, kasırgalar, hortumlar ve seller durmak bilmedi. Binlerce insan öldü, milyonlarcası evini terk etti ve zarar her seferinde milyar dolarlarla ölçüldü.

- Bosna ve Kosova'daki katliamlarda yüz binlerce Müslüman öldürüldü ve yüz binlercesi yurtlarından çıkarıldı.

- Ebola virüsü on binlerce kişinin ölümüne sebep oldu.

- El Nino olarak anılan iklimsel değişim, atmosfer ve okyanuslarda dengenin bozulmasına sebep olarak, tüm dünya ülkelerine çok büyük felaketler getirdi.

- 19 Ekim 1987'de Londra Borsası çöktü. Yaşanan büyük panik sonucunda 50 milyar sterlinlik değer kaybı yaşandı.

- 19 Nisan 1995'te ABD'nin Oklahoma kentindeki Federal Bina'ya yapılan bombalı saldırıda 168 kişi öldü.

- 22 Mart 1997'de Hale-Bopp kuyruklu yıldızı, saatte 160 km hızla Dünya'nın 195 milyon km yakınından geçti. Çıplak gözle izlenebilen Hale-Bopp'un geçişi, tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı.

- 4 Şubat 1998'de Afganistan'daki 6,1 şiddetindeki depremde 5.000 kişi hayatını kaybetti.

- 11 Eylül 2001'de ABD'ye, tarihin en büyük terörist saldırısı düzenlendi: İki yolcu uçağı, sabah mesaisinin başladığı saatlerde 18 dakika arayla New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin bulunduğu iki gökdeleni vurdu. Ardından bir başka uçak Pentagon'a düştü. Saldırıda 5.000'nin üzerinde insan öldü.

- Hindistan'da büyüklüğü 7,9 olan bir deprem meydana geldi ve binlerce kişi yaşamını yitirdi.

- 2003'te Fransa, İtalya gibi pek çok Avrupa ülkesini etkisi altına alan sıcak hava dalgası, 50.000 kişinin ölümüne sebep oldu.

- İnsan Genomu Projesi olarak bilinen 13 senelik bir çalışmanın sonucunda, insan DNA'sının dizilimi, 2003 Nisanı'nda tamamlandı. Böylece insan DNA'sındaki yaklaşık 30.000 gen belirlenerek, insanın gen haritası çıkarıldı.

- 60.000 senede bir gerçekleşen bir olay meydana geldi ve Mars gezegeni Dünya'ya en yakın konuma geldi.

- 2003'te SARS adlı ölümcül bir virüs yayıldı, 775 kişi yaşamını yitirdi.

- Kasım 2003'te dünyanın en kurak bölgelerinden olan Mekke'de meydana gelen sel felaketinde 12 kişi yaşamını yitirdi.

- 27 Aralık 2003'teki İran depreminde 86.000 kişi hayatını yitirdi ve Bam şehrinin neredeyse tamamı yıkıma uğradı.

- İlk kez 2003 yılında Asya'da kanatlı hayvanlarda görülen kuş gribi nedeniyle, dünya genelinde toplam 263 kişi hayatını kaybetti.

- Hint Okyanusu'nda 26 Aralık 2004'teki 9,1-9,3 şiddetindeki deprem ve ardından meydana gelen 30 metrelik tsunami dalgaları, başta Endonezya olmak üzere, 11 ülkede yaklaşık 300.000 kişinin ölümü, onbinlerce kişinin kaybolması ve 1 milyondan fazla kişinin evsiz kalmasıyla sonuçlandı. Şimdiye kadar ölçülen en yüksek ikinci büyük şiddetteki bu deprem, "tarihin en ölümcül felaketi" olarak anılmaktadır.

- 23 Ağustos 2005'teki Katrina Kasırgası, tarihin en ölümcül kasırgalarından biri olarak, yaklaşık 2.000 kişinin ölümüne ve gelmiş geçmiş en yüksek maliyette -yaklaşık 100 milyar dolarlık- tahribata sebep oldu. Başta New Orleans olmak üzere birçok yerleşim bölgesinin boşaltılması ile sonuçlandı.

- 8 Ekim 2005'teki Keşmir depreminde 75.000 kişi hayatını kaybederken, 100 binden fazla kişi de yaralandı.

- 5 Ocak 2006 tarihinde, Mekke'de bir otelin çökmesi nedeniyle, Hac ibadetini yerine getirmek için orada bulunan 76 Hacı vefat etti. Bundan bir hafta sonra ise, Mina'da Hac ibadetinin son gününde şeytan taşlama sırasında çıkan karışıklıkta 362 Hacı vefat etti.

- 27 Mayıs 2006 tarihinde, Endonezya'nın Java Eyaletinde meydana gelen 6,3 şiddetindeki depremde, 6.000'den fazla kişi öldü, 36.000 kişi yaralandı ve 1,5 milyon kişi evsiz kaldı.

- Ağustos 2007'de Amerika Birleşik Devletleri'nde mali piyasalarda çöküş başladı ve ekonomik kriz gittikçe şiddetlenerek tüm dünyaya yayılmaya başladı.

- 16 Kasım 2007 tarihinde, Bangladeş'te meydana gelen Sidr Kasırgası nedeniyle 3.000'den fazla kişi öldü. Bangladeş Kızılayı, 7 milyon kişinin yardıma ihtiyacı olduğunu açıkladı.

- 19 Mart 2008 tarihinde ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) "Swift (Hızlı)" X ışını teleskopu, evrende 7,5 milyar yıl önce çökerek kara deliğe dönüşen yıldızın patlamasını kaydetti.

- 3 Mayıs 2008 tarihinde Burma (Myanmar)'da meydana gelen Nergis Kasırgası'nda 133.000'den fazla kişi öldü.

- 12 Mayıs 2008 tarihinde Çin'de gerçekleşen 7,9 şiddetindeki depremde 70.000'den fazla kişi öldü ve milyonlarca kişi evsiz kaldı.

- 26 Ocak 2009 tarihnde İzlanda hükümeti ve bankacılık sistemi tümüyle iflas etti ve ülke çöktü.

- 11 Haziran 2009 tarihi itibariyle patlak veren H1N1 grip salgını, domuz gribi olarak tanımlanarak, tüm dünyayı tehdit eden bir salgın olarak kabul edildi.

- 24 Şubat 2009 tarihinde Lulin kuyruklu yıldızı Dünya'ya en yakın noktadan geçti. Çok parlak ve yeşil renkte ışık yayan bu yıldız, çift uçlu olması ve diğerlerinin tersine doğudan batıya seyretmesi gibi yönleriyle başka hiçbir gök cisminde görülmeyen özelliklere sahip.

- 12 Ocak 2010 tarihinde Haiti'de gerçekleşen 7,0 şiddetindeki depremle, yaklaşık 100.000 kişi yaşamını yitirdi ve 3 milyondan fazla kişi etkilendi.



27. Hz. Mehdi (as)'ın çıkışından ümit kesilmesi:

İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada Allah Hz. Mehdi (as)'ı gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 55)

Yukarıdaki hadiste ahir zaman alametlerinden birinin, insanların "Hz. Mehdi (as)'ın gelmeyeceği yönünde" bir ümitsizliğe kapılmaları olduğu bildirilir. Nitekim günümüzde de bu ruh halinin örnekleri sık sık görülmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in, Hz. Mehdi (as)'ın gelişi, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden dönüşüyle birlikte yaşanacak olan güzelliklerle ilgili çok sayıda hadisi olmasına rağmen birçok kişi böyle bir dönemin yaşanmayacağını zannetmektedir. İşte bu yanlış zan da ahir zaman alametlerinden biridir. Gerçek din ahlakının hakimiyeti, bu ümitsizlik halinin insanlar arasında yaygınlaştığı bir zamanda, Allah'ın insanlara olan rahmeti sayesinde gerçekleşecektir.

28. Fitnelerin çoğalması:

Yaşam şartlarının güçleştiği, Allah'ın ve hak dinin çeşitli şekillerde yalanlanarak insanların imanlarının zayıflatılmaya, yok edilmeye çalışıldığı şiddetli imtihan ortamları İslami kaynaklarda "fitne" ortamı olarak tanımlanır.

Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde ahir zamanda bazı müminlerin imanlarının zayıflayacağı ve buna sebep olacak gelişmeler haber verilmektedir:

Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği emredip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman, benim evlatlarımdan Hz. Mehdi (as) ile Cenab-ı Hak, sünnetleri ihya eder. Onun (Hz. Mehdi (as)'ın) adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet (kaynaşma, dostluk) ve muhabbet yerleşir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 66)

Eğer kısaca özetleyecek olursak, hadiste yer alan bilgilere göre, Hz. Mehdi (as) gelmeden önce şu olaylar gerçekleşecektir:

1- Ölüm: Anarşi ve yaygın katliamlar neticesinde halkın can güvenliğinin kalmaması ve bunun meydana getirdiği tedirginlik ortamı.

2- Açlık: Hayat pahalılığı sebebiyle meydana gelen geçim sıkıntısı. Felaketler ve doğal afetler sonucunda kıtlıkların, açlığın artması.

3- Fitneler: Haramların küçük-büyük herkesin arasında, alabildiğince yaygınlaşması ve teşvik görmesi. Her türlü ahlaksızlığın insanların gözleri önünde yapılması.

4- Bidatlerin ortaya çıkması: İslam dininde olmadığı halde sonradan ortaya çıkarılan adetlerin dinin esaslarıymış gibi kabul edilmesi.

5- Din ahlakını anlatma imkanlarının kaybolması: İyiliğin emredilmesi ve kötülüğün engellenmesi, kısacası tebliğ imkanının kaybolması ile meydana gelen manevi boşluk.

Fitne ortamları sağlam imana sahip müminler için imanlarının güçlenmesine, sabırlarının ve ahiretteki derecelerinin artmasına vesile olurken, zayıf ve yüzeysel imana sahip kimselerin imanlarını kaybetmelerine ya da imanlarının daha da zayıflamasına yol açar. Hz. Mehdi (as) bu tür bir fitne ortamının en yoğun ve şiddetli olarak yaşandığı bir dönemde ortaya çıkacaktır.

Başka hadislerde ve İslam alimlerinin açıklamalarında da ahir zamanda Hz. Mehdi (as)'ın, her yere erişmiş çok yaygın bir fitne varken ortaya çıkacağı bildirilmektedir:

Hz. Mehdi (as), fitnelerin zuhur ettiği bir zaman aralığında gelecek. (Mektubat-ı Rabbani, 2-258)

Mağrib'de (Batı'da) karışıklıklar, fitneler ve korku olacak... Fitneler çoğalacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, İmam Şarani, sf. 440)

Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı (korunamayacağı) bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin (halka duyrulacak şeyi yüksek sesle haber veren kişi) semadan seslenerek: "Ey insanlar, emiriniz artık Hz. Mehdi (as)'dır" demesine kadar devam edecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 23)

Bir fitne görülür, bunu diğer fitneler takip eder... (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 26)

Çok yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 55)v

29. Yaygın katliamlar meydana gelmesi:

Hz. Mehdi (as)'dan önce, yaygın katliamların vuku bulacağı (gerçekleşeceği) büyük bir fitne görülecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 37)

Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır... Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek... (Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392)

... Katliamlara yerde ve göktekiler, artık tahammül edemez bir hale geldiğinde (Hz. Mehdi (as)) zuhur edecektir... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 37)

... Kan akıtmayı helal kılarak, Al-i Muhammed'e düşman kesilir... (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 37)

... Kan dökülmesi... kıyamet alametlerindendir. (Kıyamet Alametleri, sf. 142)

Bu hadislerde katliamların yaygın olacağına, yani tüm dünya çapında yaşanacağına dikkat çekilmektedir.

Geçtiğimiz yüzyılda iki büyük Dünya Savaşı yaşanmış ve sırf bu savaşlarda yaklaşık 150 milyon insan hayatını kaybetmiştir. 20. yüzyıl boyunca siyasi nedenlerle katledilen sivillerin sayısının 200 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Bu, daha önceki yüzyıllarla kıyaslandığında olağanüstü derecede yüksek bir rakamdır. Bugün 21. yüzyılda hala dünyanın dört bir yanında kanlı savaşlar ve çatışmalar devam etmektedir. Bu savaşların ortak özelliği ise, yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi toplu katliamların yaşandığı savaşlar olmasıdır.


30. Dünyanın her yerini karışıklık ve kargaşaların kaplaması:

... Herc-ü merc* çoğalarak devam eder. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler - Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 37)

* Herc-ü merc: İnsanlar arasında meydana gelen fitne, fesat, darmadağınık, karmaşık, allak bullak ortam.

Dünya herc-ü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücum ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyüğe vakarlı davranmadığında Allah, bu sırada onlardan adavetin (düşmanlığın) kökünü kazı(Zeker) dalalet (sapkın inanç) kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanında dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini (Hz. Mehdi (as)'ı) gönderecektir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman)

Hadislerde görüldüğü gibi, belirli bir yer bildirilmeyip, karışıklığın dünyanın her tarafında yayılacağına işaretler bulunmaktadır. Gerçekten de hadislerde tarif edildiği şekilde, bugün dünyanın beş kıtasında büyük kargaşa, çatışmalar, katliamlar ve terör olayları devam etmektedir. Her gün yüzlerce insan sebepsiz yere öldürülmekte, yurtlarından çıkarılmaktadır.



31. Anarşi ve tüm dünyada ihtilallerin olması:

Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır. (Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211)

... (O sırada) fitneler, karışıklıklar, ihtilaller çok olur da insanlar birbirlerini öldürürler... (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, sf. 482, no. 901; Kitabü'n-Nihaye, İbn-i Kesir, 1/131)

Şu muhakkak ki, yakın gelecekte fitne, tefrika (sürekli anlaşmazlık) ve ihtilaflar (ayrılıklar) çıkaran birtakım insanlar olacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, sf. 376, no. 685)

Anarşi ve çatışma, geride bıraktığımız yüzyılın en belirgin özelliklerinden biridir. İç savaşlar, ihtilal ve ayaklanmalar binlerce insanın hayatına mal olmuş, güvenlik ve huzur insanların en büyük özlemlerinden biri haline gelmiştir. Kimi Afrika ülkelerinde bir türlü son bulmayan iç savaşlar, başta Güney Amerika olmak üzere bazı ülkelerde yaşanan ihtilal ve ayaklanmalar, Güney Asya'da yaşanan çatışma ve savaşlar, Ortadoğu'da yaşanan gerginlikler bu kargaşanın sadece bilinen belli başlı örnekleridir.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)