Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) Yüreğinde Güzel Sözler Biriktiren Bir Genç
#1
Dini-1 


Yüreğinde Güzel Sözler
Biriktiren Bir Genç:
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)


Küçük bir çocukken başlamıştı onunla ilgili hatıralar biriktirmeye zihninde. Ölümüne kadar da tüm hayatı bu anıları tazelemekle geçti. Onunla yaşadığı bir olayı diğerine tercih edemezdi, onun ağzından çıkmış olan her bir kelime değerliydi. Bazı sözler vardır, kulak onu işittikten sonra kalbe düşer, orada kendine derin bir yer edinir ve kalp durana kadar yerini muhafaza eder. İnsanın kalbi kadar, nefesi kadar değerlidir bu kelimeler. Çünkü bunların sahibine insan kendi kalbi kadar değer vermiştir. Ne kadar derindeyse sevgisi o kadar derûnda saklanır bu sözler. Ne uzun yıllar silebilir ne kıvrılan yollar. Öyle sinesinde saklar insan, değerli bir hazine gibi... Sarıp sarmalar bu paha biçilemeyen mücevherleri, hürmetle mahfazasına koyar, yıllar yılı muhafaza eder. Hatırlamak, tekrar yaşamak, sözünü dilde, hayalini gözde canlandırmak istediğinde ise özenle mahfazasından çıkarır, titizlikle her bir kelime yerli yerinde telaffuz edilerek anlatılır. O esnada her bir kelime canlanır, sizinle aynı ortamı solur, siz de onların söylendiği atmosferde nefes alır, aynı anları tekrar yaşarsınız.
Peygamberiyle yaşadığı anılarını paylaşırken, onun sözlerini aktarırken işte bu duyguları tekrar yaşardı Ebû Saîd el-Hudrî. 1000 küsur rivayeti nakşetmişti kalbine. Onunla ilgili anılar biriktirmeye küçük bir çocukken başlamıştı ve bu bir ömür devam etti. Hep onun yanında olma gayretindeydi; ağzından çıkan sözleri, verdiği nasihatleri, olaylar karşısında gösterdiği tepkileri ayrıntılarıyla hıfzetti ve başkalarına bildirdi. Öyle ki onun naklettiği bir olayla ilgili kapısını çalanlar karşısında Ebû Saîd iki parmağını kaldırır, iki gözünü ve iki kulağını işaret edip kendisinden gayet emin bir şekilde “şu iki gözüm görmüş ve şu iki kulağım işitmiştir ki” diyerek sözlerini sürdürürdü. (Müslim, Müsâkât, 76)
Bir heyeti misafir ederken de yanındaydı peygamberinin, rüyasını anlatırken de… Haramdan sakındıran sözlerini de işitti, son anlarında son nasihatlerini de… Yağmurlu bir günde mescidin tavanındaki hurma dallarından yağmur suları boşaldığı esnada, peygamberinin su içinde nasıl namaz kıldığına da şahitlik etmişti, faziletinden dolayı yatsı namazını geciktirerek eda edişine de. Hatta onunla birlikte mescitte yatsı namazını kılmak için beklediği bir gece, namazı beklemenin faziletine dair müjdesini işitmişti. (Ebû Davud, Salât, 7) Bir başka gün Allah Resûlü ona seslenerek şöyle söylemişti de nasıl mutlu olmuştu: “Yâ Ebâ Saîd! Her kim Rab olarak Allah’a, din olarak İslam’a, Peygamber olarak da Muhammed’e razı olursa o kimseye cennet vaciptir.” (Müslim, İmâre, 116)
Medineli Müslüman bir ailede dünyaya gelip küçük yaşta Müslüman olan Ebû Saîd, babası ile birlikte Uhud Savaşı’na katılmak için Allah Resûlü’nün huzuruna gelmiş ancak o esnada on üç yaşında olduğu için kendisine izin verilmemişti. Uhud’dan babası şehit olarak döndü. Babasıyla Uhud’a katılamasa da sonraki senelerde tam on iki gazvede bulundu, her birinde kahramanca mücadele etti. Ebû Saîd sadece savaş meydanlarında değil, babasından sonra yoklukla da mücadele halindeydi; ancak peygamberinin tavsiyesine uyarak onu da metanetle yendi.
Ebû Saîd’in Medine’de en çok zaman geçirdiği mekân ise peygamber mescidiydi. Orada Peygamberinin en yakınında, ilim meclislerinde bulunmak, suffedeki arkadaşlarıyla birlikte bu halkalarda yer almak, Ebû Saîd için en güzel şeydi. Onun unutamadığı anılarından pek çoğu buraya aitti. Bir defasında mescitte fakir muhacir arkadaşlarının bulunduğu bir halkaya dahil olmuştu. Ancak orada bulunanlar o kadar fakirlerdi ki üzerlerindeki kıyafetleri kendilerini tam olarak örtmediği için birbirlerinin arkasına gizlenmek durumunda kalıyorlardı. İçlerinden biri Kur’an okuyordu. Derken Allah Resûlü yanlarına geldi, onlara selam verdi. Sonra da halkalarına dâhil oldu ve bu fakir insanları müjdeleriyle zengin kılıp, gönüllerini ferahlattı. (Ebû Dâvûd, İlim, 13) Nasıl da sevinmişti orada bulunan herkes nasıl da teskin olmuştu yürekleri. O güzel geceyi Ebû Saîd nasıl unutabilirdi?
Yaşanan o geceyi, gündüzü, Allah Resûlü’yle yaşadığı her bir anı, işittiği her bir sözü asla unutmadı. Onun ağzından tüm bu yaşananları dinlemek isteyenler yıllar yılı Ebû Saîd’in kapısını aşındırdı. Allah Resûlü’nün bu samimi sahabisi talebelerini, “Merhaba Resûlullah’ın bize vasiyet ettiği kimseler!” diyerek karşılardı. Çünkü mahfazasında sakladığı sözlerden birinde peygamberi böyle yapmasını tavsiye etmişti. (Tirmizî, İlim, 4)

Kaynak :

Sahabe Hatiralari (Diyanet Yayinlari)
Rukiye AYDOĞDU DEMİR

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)