Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Muâz b. Cebel (r.a.) Âlimlerin Öncüsü Fakih Sahabi
#1
Dini-1 


Âlimlerin Öncüsü
Fakih Sahabi:
Muâz b. Cebel (r.a.)


Elçiler Yılı olarak anılan hicretin dokuzuncu yılıydı. Medine’ye gelen heyetler içerisinde Yemenliler, hem fazlalığı hem de dini öğrenme hususundaki gayretleriyle Resûlullah’ın takdirini kazanmıştı. Allah Resûlü de kendilerine göndermek üzere bir heyet hazırlamış, bu heyete başkan olarak “ümmetim içerisinde helal ve haram konusunda en bilgili olan kişi” (Tirmizî, Menâkıb, 32) dediği Muâz b. Cebel’i seçmişti. Elçi, zekât memuru ve kadı sıfatıyla Yemen’e gidecek olan Muâz (r.a.) bir yandan yönetimde görev alırken bir yandan da dinî konularda halka rehberlik edecekti. Resûlullah, üzerine yüklediği bu ağır sorumluluğu hafifletmek istercesine, her bir vazifeyi ifa ederken nasıl davranması gerektiğini ona ayrıntılarıyla açıklamaya başladı: “Sen Kitap ehli bir topluluğa gideceksin. Oraya vardığında onları önce, ‘Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Resûlü olduğuna’ şehâdet etmeye çağır. Bu davetine uyarlarsa onlara Allah’ın kendilerine her gün ve gece içinde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Buna da uyarlarsa kendilerine, Allah’ın onlara zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek olan zekâtı farz kıldığını bildir...” (Buhârî, Megâzî, 61).
Henüz on sekiz yaşındayken Müslüman olan Muâz b. Cebel, İkinci Akabe Biati’ne katılarak Resûlullah’a bağlılık yemini eden Medineli ilk Müslümanlardandı. O günden sonra kendisini İslam’a adamış, dini en güzel şekilde öğrenme ve yaşama gayreti içerisinde olmuştu. Resûlullah’ın yanından ayrılmamaya özen gösterir, yanı başında yürürken veya bineğinin terkisindeyken dahi ona merak ettiği hususlarda sorular yöneltmekten geri durmazdı. Şimdi ise Allah Resûlü soruyor, Muâz cevaplıyordu:
- (Sana bir dava geldiğinde) nasıl hüküm vereceksin?
- Allah’ın kitabına göre hüküm vereceğim.
- (O konuda) Allah’ın kitabında bir hüküm bulamazsan?
- Resûlullah’ın sünneti ile (karar vereceğim).
- Resûlullah’ın sünnetinde de yoksa?
- Kendi görüşümle ictihad ederek bir karara varacak, ona göre hüküm vereceğim.
Senelerce Resûl’ün eğitiminde yetişmenin, onun terbiyesinden geçmiş olmanın verdiği birikimle yanıtlamıştı Muâz soruları ve tam da muhatabının istediği cevapları vermişti. Allah Resûlü elini Muâz’ın göğsüne koyarak duyduğu memnuniyeti şöyle dile getirdi: “Resûlü’nün elçisini (Resûlü’nün arzuladığı cevabı vermeye) muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” (Tirmizî, Ahkâm, 3)
Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezbere bilen Muâz, Hz. Peygamber’in kendisinden Kur’an öğrenmeyi tavsiye ettiği dört mümtaz şahsiyetten biriydi (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 117). Sünneti de en iyi bilen kimselerden olduğu aşikârdı. Bildiklerini öylesine içselleştirmişti ki güçlü imanı, itaatkâr yaşantısı ve insanlara marufu öğretme azminden dolayı sahabiler kendisini Hz. İbrahim’e benzetiyorlardı. Bu azmin meyvelerini de Rabbi ona bahşetmiş, onu dinde kavrayışlı, fakih kimselerden eylemişti. Resûlullah hayattayken fetva verebilen nadir insanlardandı Muâz. Daha bir yıl evvel Mekke fethedildiğinde Resûl-i Ekrem, bu mukaddes şehrin hidayete susamış insanlarını ona emanet etmişti. Muâz onları Kur’an’la buluşturmuş, cahiliyeden sıyrılıp İslamın aydınlığına çıkmalarında güzel bir rehber olmuştu. Sıra Yemen’deydi. Âlemlere rahmet olarak gönderilen en güzel öğretmen, bu önemli bölgeye muallim olma vazifesini kendisine veriyor; tavsiye ve uyarılarla dolu uzun konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu: “Ey Muâz! Bu seneden sonra benimle karşılaşamayabilirsin, belki de ancak şu mescidime veya kabrime uğrarsın.” (İbn Hanbel, V, 236)
Veda niteliğindeki bu sözlerden sonra yola çıkan Muâz, “Ey Muâz, ben seni seviyorum.” diyen gül yüzlü elçiyi bir daha göremedi (Ebû Dâvûd, Vitir, 26). Ama onun verdiği muallimlik vazifesine ömrü boyunca devam etti. Yemen’deki pek çok kabilenin Müslümanlığına vesile olmakla kalmadı, daha sonraları ilim meşalesini Suriye’ye taşıdı. Ashabın da fıkhi meseleleri kendisine danıştığı bu büyük âlim, rivayet ettiği hadislerle sünnetin nesiller boyu aktarılmasında önemli rol oynadı. Allah Resûlü’nün son konuşmasında ona verdiği talimatlar, yeni fethedilen yerlerde nasıl davranacakları hususunda Müslümanlara yüzyıllarca kılavuzluk ederken Muâz’ın Resûlullah’a verdiği cevaplar da fıkıh düşüncesinin geliştirilmesinde ve yeni ekollerin kurulmasında hayati önem taşıdı. Zamana ve mekâna sığmayan hizmetleriyle ilim önderlerine öncülük eden bu sahabiye Peygamberimizin bir de müjdesi vardı: Muâz, kıyamet günü âlimlerin bir adım önünde yer alacaktı (İbn Sa’d, Tabakât, II, 264).

Kaynak :

Sahabe Hatiralari (Diyanet Yayinlari)
Elif ERDEM

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)