Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ferhat ile Şirin Aşk Hikayesi
#1
Love-2 
   

Ferhat ile Şirin
Ferhat ile Şirin (“Ferhâd ve Şîrîn”, “Ferhadnâme” gibi adlarla da bilinir), klasik Türk edebiyatında ve Türk halk edebiyatında işlenen bir klasik aşk macerasıdır.
Kahramanları Şirin ile onu seven ve birbirlerine rakip olan Hüsrev ve Ferhat üçlüsüdür. Konusu, Sasani Hanedanı’ndan II. Hüsrev ile Azerbaycan’da Berde kentinin hükümdarı Şirin arasındaki aşkı anlatan Hüsrev ile Şirin öyküsüne dayanır. Hüsrev ile Şirin öyküsü, İran, Türk ve Azeri edebiyatında pek çok edebiyatçı tarafından mesnevi biçiminde yazılmıştır. Ali Şir Nevai merkeze Hüsrev yerine soyut bir aşk kahramanı olan Ferhad’ı koyarak öyküyü Ḫüsrev ile Şirin’den çok farklı bir içerikle “Ferhâd u Şirin” adıyla kaleme aldı. Ferhad ile Şirin öyküsü, klasik mesnevilerde kalmayıp Türk halk edebiyatına da aynı adla geçti; hikâyenin tarihî ve coğrafî çerçevesi Anadolu’ya uyarlanarak birçok varyantı ortaya çıktı. Halk arasında çok okundu, çok sevildi; Şirin güzelliğin, Ferhat da sabır ve tahammülün sembolü olarak kabul edildi.[1] Öykü, Anadolu dışında İran, Azerbaycan, Anadolu, Orta Asya’nın güneyini ve Ermenistan’ı içine alan geniş bir coğrafyada ülkelere ve yörelere göre bazı değişikliklerle anlatılageldi.[2]
Anadolu ve Azerbaycan’da anlatılan şekliyle Ferhat ile Şirin’in konusu Horasan’da başlar, daha sonra Amasya’da gelişerek devam eder.[3] Burada Hüsrev, İran Şahı değil, Amasya hükümdarı Hürmüz Şâh’ın şehzadesi olan Hüsrev’dir ve öykünün asıl kahramanı Ferhat’tır.[4]
590–628 yılları arasında hüküm sürmüş olan Sasani hükümdarı II. Hüsrev Perviz’in hayatı hakkında yaşadığı dönemden itibaren çeşitli efsaneler ortaya çıkmıştı.[5] Kaynaklarda Şirin ve Ferhad’ın tam olarak kim olduğu, yahut devirlerindeki fonksiyonlarının ne olduğu hakkında kesin olarak bilgi bulunmaz.[6] II. Hüsrev’in, tarihî kaynaklarda pek az değinilen sevgilisi Şirin ile arasındaki aşk macerası, İran ve Türk edebiyatında gerek Hüsrev ü Şirin gerek Ferhat ile Şirin adıyla pek çok edebiyatçı tarafından mesnevi biçiminde yazılmış, bir yandan mesnevi konusu olmaya devam ederken, bir yandan adlı anonim bir halk hikayesine dönüşüp geniş bir coğrafyada anlatılagelmiştir.
Tarihsel gelişimi
Divan edebiyatında Ferhat ile Şirin
Hüsrev ile Şirin, hikâyenin temelini oluşturan olaylar ilk defa 10. yüzyılda Firdevsî’nin Şehnâme’sinde işlenmişti. 12. yüzyılda İranlı Şair Senaî konuyu edebî şekilde ele alarak bağımsız bir eser yazdı; Azeri şair Nizâmî-i Gencevî öyküye asıl şeklini vererek başlı başına klasik bir konu haline gelmesini sağladı.[5] Türk edebiyatında merkeze Hüsrev yerine soyut bir aşk kahramanı olan Ferhad’ı koyarak ilk defa Ferhâd u Şirin adıyla kaleme alan Ali Şir Nevaî oldu.
Türk edebiyatında hikâye, büyük çoğunluğu Nizamî’den faydalanarak, yirmi bir şair tarafından işlendi.[1] Öykünün kahramanları, mesnevi dışındaki divan edebiyatı eserlerinde de sıklıkla anıldı; gazellerde, rubailerde Ferhad’ın su getirmek için dağı yarmasına telmihler yapılarak Şirin güzelliğin; Ferhad ise sabrın, metanetin sembolü oldu.[2]
Halk edebiyatında Ferhat ile Şirin
Divan edebiyatından Türk halk edebiyatına da aynı adla geçen Ferhad ile Şirin öyküsü, Türk menşeli halk hikâyeleri gibi saz eşliğinde değil, dinleyicilere yazılı metinden okunup anlatılan hikâyelerdendir.[3] İçindeki manzum parçalar aruz vezni ile söylenmiş şiirlerdir. Hikâye Behçet Mahir, Mevlüt İhsanî, Yaşar Reyhanî, Çıldırlı Âşık Şenlik gibi Doğu Anadolu Bölgesi âşıklarının hikâye repertuvarlarında yer almıştır.
Öykü, Karagöz oyununda da konu İstanbul muhitine aktarılmış, kısaltılıp değiştirilerek ve mutlu bir şekilde sonlandırılarak işlenmiştir. Ortaoyunu’nda konu daha da basite indergenmiştir. Ferhat ile Şirin, mânilere ve halk türkülerine de konu olmuştur.
Öykünün basılması ve uyarlamaları
Öykünün en eski Türkçe baskısı İstanbul’da 1854 yılında yapıldı.
Süleyman Tevfik Özzorluoğlu yeni harflerle de 1930 yılında yayımlandı
Hikâyenin Azerbaycan varyantı 1937-1949 yılları arasında Âşık Ali Köçesger tarafından düzenlendi.
1870’li yıllarda M. R. rumuzu ile (muhtemelen Manastırlı Mehmed Rifat tarafından) Hüsrev ü Şîrîn adlı on dört fasıllık bir tiyatro eseri haline getirildi.[5]
1912 yılında Azerbaycanlı besteci Hacıbeyli Üzeyir, Ferhad ile Şirin’i operaya aktardı
Türk şair Nâzım Hikmet’in yorumlamasıyla 1948 yılında Ferhad, Şirin, Mehmene Banu ve Demirdağ Pınarının Suyu adıyla tiyatroya aktarıldı. Türkiye’de ilk defa 1965’te basılan ve sahnelenen eser, başka tiyatro yapıtlarına da ilham verdi.
Ferhat ile Şirin (1974), Ümit Denizer’in AÇOK tarafından sahnelenen oyunu
Ferhat’ın Yeni Acıları (1993), Yüksel Pazarkaya’nın ırkçılık ve yabancı sorununu Ferhat ile Şirin öyküsü ekseninde işleyen tiyatro eseri.
Böyle Bir Aşk Masalı (2001) Zeynep Kaçar’ın öyküyük adın bakış açısıyla uyarladığı tiyatro eseri.
Öykü birçok sinema filmi ve diziye konu oldu:
Ferhat ile Şirin, başrollerinde Tunç Oral ve Nuran Aksoy’ın oynadığı film.
Ferhat ile Şirin, başrollerinde Shahin Khalili ve Cüneyt Arkın’ın oynadığı film.
Bir Aşk Masalı, başrollerinde Türkan Şoray, Faruk Peker ve Alla Sigalova’nın oynadığı film.
Leyla ile Mecnun: İstanbul’da oynayan aşk hikayesinin ikinci sezonunda Şirin Mecnun’u, Ferhat ile kıskandırmaya çalışıyor.
Bir Ferhat ile Şirin Hikayesi, Ferhat ile Şirin’in günümüze uyarlanarak anlatıldığı televizyon dizisi.
Konusu
Azerbaycan’da Erzen kentinin kadın hükümdarı Mehmene Bânu, güzelliği ile meşhur 13-14 yaşlarındaki yeğeni Şirin için yıldız hükmüne göre renk değiştiren yedi renkli bir köşk yaptırmıştır. Köşkü süsleme işini o yörenin en usta süslemecisi (nakkaş) Behzat ile oğlu Ferhad’a verir. Ferhad ile köşkü gezmeye gelen Şirin birbirini görür ve aşık olurlar.
Behzat ile Ferhat, Mehmene Banû’nun köşkün yanına yaptırdığı daha küçük ikinci köşkte de çalışırlar. Cariyeler bir su kaynağı bulur ve bu suyu köşke akıtma fikri doğar. Ferhat, suyu köşke akıtma işi karşılığında saray ağalığını talep eder. Kimi anlatılara göre 40 günde, kimine göre 40 yılda aşkıyla dağı eritip suyu akıtmayı başarır ve saray ağası olur.
Gizli gizli buluşan Ferhat ve Şirin’in aşkları, Şirin’in dadısı tarafından fark edilir. Mehmene Bânu da Ferhad’a aşık olmuştur; bir cariye ona Şirin ile Ferhat’ın gizlice buluştuklarını söyleyince olayın duyulmaması için cariyeyi öldürtür. Şirin’den uzaklaştırmak için Ferhat’ı zindana attırır.
Zindandaki Ferhat’ın feryatları halkı rahatsız eder. Şirin için yazdığı şiirler cariye Selvinaz yoluyla Şirin’e ulaşır. Bir gün Mehmene Bânu, gördüğü bir rüya üzerine Ferhat’ı serbest bırakır ve ona bin altın verir. Ferhat, altınları yoksullara dağıtıp dağlara gider; bir mağarada vahşi hayvanlarla yaşar. Şirin’in resmini mağaranın duvarlarına işler. Onu eve çağıran babası Behzat’ı dinlemez.
Bir gezi sırasında Amasya kentinin hükümdarı Hürmüz Şah, Ferhat ile tanışır. Hürmüz Şah Ferhat’ın başına gelenleri dinleyince onu yanına alır. Birlikte Erzen’e giderler. Hürmüz Şah, Şirin’i Ferhad için Mehmene Bânu’dan ister. Mehmene Bânu karşı çıkınca iki hükümdar birbirlerine savaş açarlar. Savaş sırasında Hürmüz Şah’ın oğlu şehzade Hüsrev Şirin’e âşık olur.
Savaş sonunda yenilen Mehmene Bânu her şeyi bırakarak kaçar. Şirin Amasya’ya getirilir. Oğlunun da Şirin’e âşık olduğunu öğrenen Hürmüz Şah güç durumda kalır. Vezirinin verdiği akla uyarak Ferhat’a başarılması güç bir iş verir ve bu işi başarması koşuluyla Şirin’e kavuşabileceğini söyler. Ferhad, Amasya yakınlarındaki bir dağı delecek ve kente oradan su getirecektir. Ancak bu işi başarırsa Şirin’le evlenebilecektir.
Ferhad büyük bir coşku ile işe koyulur ve bir süre sonra işin sonuna yaklaşır. Ferhat’a acıyan Hürmüz Şah, oğlu aşkından vazgeçerse Şirin’i Ferhat’a vereceğini söyler ve oğlunun bu aşktan vazgeçmesi için dadısı ile konuşur. Ancak dadı, Hüsrev’in bu aşktan vazgeçmeyeceğini, izin verirse Ferhat’ı ortadan kaldırabileceğini söyler. İzin alınca Ferhat’a bir tabak lokma gönderip Şirin’in öldüğü haberini yollar. Bu yalan habere inanan Ferhat, Şirin’in ölüm acısına dayanamaz ve dağları deldiği gürzünün canına kıymak amacıyla havaya fırlatır ve yere düşen gürzün altında kalarak ölür.
Ferhat’ın ölüm haberini alan Şirin de Ferhat’ın cesedinin yanına gider, bir hançerle kendini öldürür. İki sevgiliyi yan yana gömerler. Cesetlerin yanına giden dadı, bir aslan tarafından parçalanarak ölür. Kanı, Ferhat ile Şirin’in arasına damlar. Söylenceye göre; her bahar Ferhat’ın mezarı üstünde kırmızı, Şirin’in mezarı üstünde beyaz bir gül ve aralarında da bir diken çıkmaktadır.
Mitoloji ile ilişkisi
Kimi kaynaklarda öykünün Mezopotamya mitolojisi ile bağlantılı olduğu, Baal ve İştar’la ilgili öyküsünün Hüsrev ve Şirin öyküsüne dönüştüğü ifade edilir. Bir elinde gürz ve diğer elinde bir yıldırımı tutan fırtınaya hükmeden bir tanrı olarak tasvir edilen Baal’ın bir diğer adı Tammuz’dur. Tammuz, ilkbaharda yeraltı dünyasından yeniden doğar ve hem aşkı, hem eşi olan İştar’la cinsel ilişkiye girer. Genellikle meşe ağacıyla simgelenen İştar bitkilerin tanrıçasıdır. Baal’ın (Tammuz) İştar’la cinsel ilişkiye girmesi, fırtına tanrısı olan Baal’ın ilkbaharda yağmurlar yağdırarak bitkileri (İştar’ı) sulaması olarak görülür. Bu aşkın meyvesi olarak sulanan bitkiler yeşerir ve ürün verir. Bu olayın başlangıcı olan 21 Mart, Paskalya, Ostern, Nevruz gibi adlarla kutlanır. Kırmızı gül Baal ile İştar’ın aşkının bir diğer simgesidir ve bu aşkın bir diğer ürünü olan insan kurbanlarının (genellikle küçük çocuklar) dökülen kanlarını simgeler.
HiKAYE
Şiirlere, hikayelere konu olmuş olan imkansız bir aşk masalı olmuştur Ferhat İle Şirin Hikayesi. Birbirlerini çok sevmelerine rağmen engellere takılan sevgililerin yüzyıllardır dilinden düşmeyen gerçek bir aşk öyküsüdür. Feryat yaşadığı dönemin en iyi nakkaş ustasıdır. Bütün dini yapıların, sarayların süslemelerini o yapmaktadır.
Yaptığı süslemelerin ve eserlerin Şirin’e olan bitmeyen sevdasını yansıttığı için çok güzel olduğu rivayet edilir. Ferhat, güçlü ve yiğit bir delikanlıdır. Mehmene Banu isimli Amasya Sultanının kız kardeşi olan Şirin’e ilk görüşte kalbini kaptırmıştır. Şirin’de Ferhat’a sevdalanmıştır. Fakat ikisinin de bilmediği birşey vardı. Mehmene Banu’da Ferhat’ı daha önce görmüş ve aşık olmuştu.
Ferhat bir gün Şirin’e istemeleri için ailesini Mehmene Banu’ya gönderir. Mehmene Banu’da Ferhat’ı sevdiği için Şirin’i vermek istemez. Fakat kız kardeşine de aşırı bir sevgi ve bağlılığı olduğundan dolayı kardeşini de üzmek istemez. Buna bir çare bulmakta gecikmez.
Kızı vermek için Ferhat’a bir şart sunar. Der ki: Şehirde su yoktur. Kızı sana vermemi istiyorsan eğer, şehre suyu getir. Bende sana kardeşimi vereyim. Ferhat hiç itiraz etmez önüne sunulan bu imkansız şart karşında. Ailesi ve çevresindekiler Ferhat’ın bu çılgınca işten vazgeçmesi için çok diller dökerler. Fakat Ferhat aşkı için her şeyi göze almıştır.
Suyu şehre getirecek ve Şirin’e kavuşacaktı. Kendisine lazım olacak kazma, kürek gibi bütün ekipmanı toplayıp düştü yollara. Suyu getirmek için önce plan ve projelere başladı. Günümüzde Şahinkayası olarak bilinen yerden getirmeliydi suyu, en uygun ve en elverişli yer orasıydı çünkü. Fakat şehre oldukça uzak bir mesafedeydi. Ama aşkı için yapmalıydı.
Koca dağa başlar vurmaya. O vurdukça kazmayı kayalar parça parça oluyor ve Ferhat kazmayı vura vura ilerliyordu. Mehmene Banu’da olanı biteni adım adım takip ediyordu. Günler geçtikçe Ferhat’ın umudu artıyordu. Mehmene Banu’da her geçen gün Ferhat’ın suya yaklaştığını görünce karamsarlığa kapılıyor ve buna bir çare düşünüyordu. Ferhat suyu getirmemeliydi. Bu zorlu görevi başaramamalıydı. Çok geçmeden Mehmene Banu’nun aklına bir kurnazlık geldi. Bir cadı bulunması emrini verir ve cadı bulunur.
Cadıdan Ferhat’ı durdurmak için bir büyü yapmasını ister. Cadı ise büyü yapmak yerine farklı bir çözüm yolu bulmuştur. Bir kazanda helva kavurur ve helvayı bir kaba koyarak Ferhat’ın kazmakta olduğu dağa doğru yol alır. Ferhat’ı görünce O’na şöyle seslenir: Şirin öldü bak sana helvasından getirdim. Hala hırsla ne vuruyorsun kayalara böyle der.
Ferhat bunu duyunca çılgına döner ve elinde bulunan kazmayı havaya fırlatarak, Şirin öldüyse bana yaşamak haram der. Havadan yere düşen kazma Ferhat’ın başına isabet eder ve Ferhat oracıkta can verir. Olayı haber alan Şirin hemen kayalıklara gelir ve O’da kendini kayalıklardan aşağıya atar. Şehir suya kavuşmuştur ama artık ne Ferhat kalkmıştır ne de Şirin.
Kaynak
Wikipedia
masallaroku





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)