Thread Rating:
  • 19 Vote(s) - 3.05 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
At - Atlar Hakkında Bilgiler
#1
Oku-1 
   

At - Atlar Hakkında Bilgiler

At (Equus caballus), Atgiller (Equidae) familyasına ait otobur bir toynaklı memeli. Evcilleri olduğu gibi, Amerikan bozkırlarında “Mustang” ve Altay dağlarının her iki yanındaki açık arazilerde “Prezewalski” denen yabani atlar sürüler halinde yaşar. En meşhur at türleri Arap, İngiliz, Ahal Teke, Rahvan (Türk) ve Midillidir.

Özellikler
Tek toynaklılar (Perissodactyla) takımının, Atgiller (Equidae) familyasının tek mevcut cinsi olan Equus cinsine ait bir memelidir. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılmış, iğdiş edilmiş olana da beygir denir. Küçük başlı ve kısa kulaklıdır. Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır. Ömrü 20 ila 30 sene civarındadır. Arapçada binek ve yük hayvanı olan ata; dabbe, matiyye, Farsçada semend, tusen denir. Firdevsî'nin Şehnâme efsanelerinde adı geçen çil ata da rahş (رخش) denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesinde arka ayaklarına yakındır. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup “toynak” adını alır. Bunun üzerine basarak yürürler. Ayrıca atların insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.

İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlilerindendir. İnsanların, harp meydanlarında, izinsiz gösteri kontrolünde, yük taşımada, yarış, cirit, çit atlama ve av sporlarında yardımcısıdır. Silah gürültüsüne ve bando sesine rahatlıkla alışır. Atlar aynı zamanda dizlerini kilitleyebilir.

At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkârdır. Sahibi dilerse dolu dizgin, dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder.

Atlar, bacak kemiklerinin kilitlenme özelliği sayesinde ayakta uyurlar ve kendilerini güvende hissederlerse yatarak da uyuyabilirler. Bu şekilde, ayakta uyurken yırtıcı hayvanlara karşı tetikte olurlar. Yatarak uyumak atlar için daha sağlıklıdır. Bir at yatarak uyuduğunda sürüdeki diğer atlardan biri yanında ayakta durur veya derin olmayan biçimde ayakta uyur. Tamamen yalnız olan bir at içgüdülerinin tehlike uyarısı nedeniyle hiç derin uyuyamaz ve bu nedenle uyku kalitesi düşer.[2]
Yürüyüş biçimleri
Atların değişik yürüyüş biçimleri vardır. Bunlar atın dört ayağının yere temas durumu, dördünün birden havada oldukları zaman diliminin kalanlarına göre uzunluğu, kaç zamanlı olduğu, her seferinde kaç nal sesi duyulduğu gibi özelliklere göre isimlendirilir: örn. adeta, tırıs, rahvan, rahim, ramize, eşkin, dörtnal gibi. Attan ata ve aynı at için duruma göre yürüyüş şekli değişiklik gösterir. Atın adımlarının yere temas sırası, nal sesleri ve zıplama durumları benzese de, kas kullanımı, bacak uzunluk ve açıları, zıplama yüksekliği gibi faktörlere bağlı olarak başka ortalama sürat, ve başka binicilik tekniği gerektiren durumlar ortaya çıkar.


   

Adeta saatte 5–8 km

   

Tırıs saatte 8–13 km

   

Rahvan saatte 8–13 km

   

Eşkin saatte 16–27 km

   

Dörtnal saatte 25–30 km, rekor: 70.76 km


   

Taksonomi ve Evrim

Irklar

Evcil atlar: Bazı bilim adamlarına göre atı ilk evcilleştiren topluluğun İskitler olduğu söylenmektedir. Bazı DNA testlerinde ise atın tek bir bölgede değil, birbirinden bağımsız 6 coğrafyada evcilleştirildiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Nitekim Chauvet, Lascaux, Niaux, Cougnac, Cosquer ve Pech Merle Mağaralarındaki tasvirler buna örnek olarak gösterilebilir.[5] Atların evcilleştirilmesine ilk olarak 10.000 yıl önce başlandığı sanılmaktadır.[6]

Bugünkü modern atların Asya yaban atından türediği şüphelidir. Bazı zoologlar Avrupa yaban atından türediğini ileri sürmektedirler. evcilleştirilmiş atların birçok soyları vardır. Bugün küçük Midilli atları ile Safkan Arap atlarının soy kütüğü kesin olarak bilinmemektedir.

Atlar 20-30 sene yaşar, bazı kısraklar 15 yaşına kadar doğurur. On bir ay gebe kalır ve bir yavru doğururlar. Yavrunun gözleri açık olarak doğar ve birkaç dakika sonra ayağa kalkarak annesini takibe başlar. Yük çekme ve taşıma atları, kalın bacaklı, iri cüsselidir. Binek ve yarış atları ince uzun bacaklıdır. Atlar arasında haset yok ise de, birbirlerine gıpta etmek huyları vardır. Bu da yarışta, hendek ve çit atlamada kendini gösterir. Birbirlerine imrenerek daha hızlı koşup öne geçmek isterler. Saatte 60–70 km hızla koşanları vardır.

Erkek eşek ile kısrak (dişi at) çiftleştirilirse katır elde edilir. Aygır (erkek at) ile dişi eşeğin (kancık) çiftleşmesinden de bardo ya da ester denen katır çeşidi elde edilir. Her iki melez de üremezler. Katır, bardodan daha dayanıklıdır. Kemikleri kırılırsa operasyon maliyetinin fazlalığı ve postoperatif dönemdeki bakım güçlükleri nedeniyle genellikle ötanazi yapılır.

Arap atı: Çok dayanıklı mükemmel bir binek ve yarış atıdır. İngiliz atlarından daha dayanıklı olup, 24-28 saat hiç su içmeden yol alabilir.

İngiliz atı: İyi bir binek ve yarış atıdır. Özellikle yarış için yetiştirilir. Arap aygırı ile İngiliz yerli kısraklarının çiftleştirilmesinden türetilmiş bir soydur. Arap atından daha uzun bacaklıdır.

Midilli atı: Küçük, sakin ve dayanıklı bir at çeşididir. Keçi veya koç büyüklüğünde. Çocuklar için iyi bir binek hayvanıdır. Hafif gezinti arabalarına koşulduğu gibi maden ocaklarında da istifade edilir. Shetland, İzlanda ve Norveç midillileri meşhurdur.

Belçika atı Felemenklere özgü bir attı. Büyük gövdeli olmasına karşın bacakları kısadır.[7]

Bugün Amerikan bozkırlarında yaşayan Mustang adı ile anılan vahşi atlar, İspanyolların Amerika’ya götürdükleri ehli atlardan kaçanlardan yabanileşenlerdir. Az yiyecekle yetinip, her türlü iklim şartlarına dayanırlar.

Tarpan adıyla anılan Avrupa yaban atının (E. caballus gmelini) 1876’dan beri nesli tükendi. Bugün eski dünyada hala neslini devam ettiren yalnız bir yaban atı türü vardır. Bu at Orta Asya Moğolistan’ının soğuk ve ıssız ovalarında yaşar. Asya yaban atı veya Prezewalski dendiği gibi Moğol yaban atı da denir. Altay dağlarının her iki yanında yaşar. Siyah kısa ve dik yeleleri ile, ağır ve iri başları, küçük kulakları, uzun kıllı kuyrukları ile evcil atlardan farklılık gösterirler. Renkleri kırmızımtrak kahverengi olup çekici bir görünüşleri vardır. Burun kısımları beyazdır. Kışın kılları uzar ve böylece soğuktan korunurlar.
Atın rengi (don)

Atın rengine don adı verilir. Başlıca at donları yağız (kara), al (kızıl-kahve, kırmızıya çalan at kestanesi rengi), beyaz, doru (gövde kahverengi, yele, kuyruk ve ayakların uçları kara), kula (gövde koyu sarı, yele, kuyruk ve ayakların uçları kara), kır (koyu kıllarla karışık ak), boz (al don üzerine ak kıllar) ve ahreçtir (kıllar beyaz ve kırmızı, yele ile kuyruk siyah). Bu renkler de kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılır (kuzguni yağız, donuk yağız, kirli yağız vb.).[8]
Atın tarihçesi
Avrupa, Asya, Avustralya ve Amerika’daki geniş bozkırlarda hâlâ vahşi at sürüleri (mustang) yaşamaktadır. Evcil atlar haralarda yetiştirilir. İstanbul'un ilk Arap Atı harası 1865’te Malatya Sultansuyu yanındaki Aziziye’de kuruldu. Türkiye'de ilk modern harası ise 1923’te açılan Karacabey harasıdır.

Mustang (okunuşu: Masteng)

genelde Amerika Birleşik Devletlerinin batı eyaletlerinde sahipsiz, başıboş gezen yabanileşmiş atlardır.

Çoğunlukla yaban atı (İngilizce wild horse) olarak nitelendirilse de, gerçekte evcil attan (Equus ferus caballus) türeyen yabanileşmiş at (İng. feral horse) demektir[1].

1900'lerde iki milyon nüfusa sahip oldukları tahmin ediliyor[2]. 2008 yılı rakamlarına göre 33.000 kadar mustang vardır. Günümüzde ABD'de Bureau of Land Management tarafından korunup kollanmaktadır.
Adlandırma

Türkçeye İngilizce mustang kelimesinden geçen ödünç kelimedir. Ödünç kelimeler, alıntı kelimelerden farklı olarak, orijinal [3] yazımıyla yazılırlar. İngilizceye de Meksika İspanyolcasında kullanılan mesteño (eril) / mesteña (dişil) ('sahipsiz, başıboş dolaşan hayvan; yılkı') kelimesinden geçmiştir[4].
Özelliği

Tabiatta tamamen doğal bir seçilim ile doğmakta ve hayatta kalmaktadırlar. Bu sebepten ötürü çok güçlü bir genetiğe sahiptirler. Diğer (evcil) türlere göre daha sağlam kemik ve tendonlara sahip atlardır.[5]
Tarih

Amerika'nın keşfinden sonra 1493 yılında[6][7] İspanyollar tarafından Yeni Dünya'ya (Florida ve Meksika) sokulan atlar genelde Fas kökenli Berberi atı, Portekiz kökenli Sorraia ve İspanya kökenli Endülüs atı gibi at ırklarının karışımları olan İber at ırklarıdır[2]. İspanyollarca Amerika'ya sokulan atlarla tanışan ve onu kullanmasını öğrenen ilk yerliler Pueblo Kızılderilileri olmuştur. Kızılderililer atlarla tanışmadan önce köpekleri çekim hayvanı olarak kullanırlardı[8].

Komançilerin masteng atlarını (Komançice cobe) benimseyip onu güçlerinin odağına oturtmaları onları Teksas'taki en güçlü Kızılderili grubu hâline getirmiş ve Teksas-Kızılderili savaşlarında Beyazlara rakip olan en büyük güç durumuna gelmişlerdir[9].


Spanish Mustang
Gila Bend Mustang
Kiger Mustang
Pryor Mountain Mustang
Spanish Mustang
Sulphur Mustang

Arap atı

Efsane

Efsaneye göre Arap cinsinin dişisini Muhammed bin Abdullah seçmiştir. Çölde uzun bir seyahatten sonra susayan kervandaki hayvanların sadakatini ve dayanıklılığını ölçmek için bir su kaynağının yakınına kadar sürdüğü hayvanları geri çağırmış, bu çağrıya yalnızca beş tane dişi at karşılık vermiş. Suyu bırakarak sahiplerine geri dönecek kadar sadık olmaları sebebiyle bu beş at, Küheyle, Seklaviye, Übeyye, Hamdaniye, Manekiye el-Hamse, yani beş olarak adlandırılmış. Bu atların, beş Arap atı türünün ataları olduğu söylenir. Bir diğer efsane de Süleyman'a Arap atı Dehman ismi dayanmaktadır.
Diğer cinslere etkisi

Günümüzde hemen hemen bütün yarış atlarında Arap atı kanı bulunur. Arap atı, genetik potansiyeli nedeniyle Endülüs atı, Kırma, American Quarter, Morgan, Amerikan bineği, Appoloosa, Oldenburg ve Trakehner gibi birçok sıcakkanlı at cinsine de genlerini vermiştir. Binek atlar dışında Parcheron ve Midilli'de de Arap atı geni görülür. Biçimli başları ve yüksek kuyrukları sayesinde diğer türlerden kolayca ayırt edilirler.

Günümüzde yetiştiriciler birçok at çeşidi için "Arap kırması" yerine yeni isimler türetmişlerdir. Quarab (Arap-Quarter), Welara (Arap-Welsh Midillisi) veya Morab (Arap-Morgan) bu yeni türlerden bazılarıdır.
Özellikleri
Biçim


Arap atının, profilden bakıldığında WV şeklinde bir kafası, geniş alnı, küçük burnu, geniş burun delikleri vardır. Arap atının gözlerinin arasında bedevilerin jibbah dediği, sıcak havada nefes almayı kolaylaştıran bir çıkıntı vardır. Boynu da oldukça geniştir. Altı yerine beş bel omuru bulunduğu için sırtı diğer cinslere göre daha küçüktür. Buna rağmen ağır binicileri kolaylıkla taşıyabilir. Bir diğer önemli özelliği de doğal olarak kalkık duran kuyruğudur.
Boyut

Arap atları birçok at ırkına kıyasla daha küçüktür, 1,40 ile 1,52 metre arasında bir cidago yüksekliğine sahiptir. İnce ve orta kemikli olanları 360 ile 450 kg ağırlığındadır. Bazı Polonya kökenli Arap atları ise 1,60 metre yüksekliğindedir. Bu atlar farklı fiziksel özelliklere sahip olsalar dahi hepsi çok zariftir.[1]
Karakter

Arap atları yüzyıllardır çöllerde insanlarla yakın ilişki içinde olmuşlardır. Savaşlarda başarılı olan atlar bazen evlerde misafir edilmiştir. Çocuklarla olan iyi ilişkileri nedeniyle 18 yaş altındaki çocukların binmesine izin verilen tek çeşittir.

Arap atlarının çoğu zeki, çevresiyle iyi ilişkili ve hassastır. Kolay öğrenirler, sahiplerinden sevgi gördükleri zaman buna çok iyi karşılık verirler. Bu özellikleri onları hem evcil hem vahşi yapar. Çünkü düzensiz veya gereğinden fazla tekrarlanan eğitim Arap atlarını çok hırçınlaştırabilir.

Arap atı, hızlarıyla bilinen cinslerin bulunduğu sıcakkanlı atlar sınıfına girer. Eğitiminin zor olduğunu düşünenlerin, bunun kendi davranışlarından kaynaklandığını bilmesi gerekir, çünkü Arap atı, sahibinin davranışına çok hızlı cevap veren hassas bir cinstir. Yanlış yetiştirilen Arap atları kamuoyunda olumsuz bir imaj bırakmıştır.
Cavalo Arabe REFON.jpg
Renkler

Safkan Arap atları gri, fındık rengi veya kırmızıdır.

Birçok Arap atının beyaz gibi görünmesine rağmen, bu aslında gri tüy renginin doğal bir özelliğidir. Birçok Arap atı doğduğunda fındık rengi veya kırmızıdır. Mevsim, yaş gibi koşullara bağlı olarak tüy renkleri değişse de derileri hep siyahtır. Beyaz Arap atları aslında gridir.

Siyah Arap atı çok nadir bulunur. Bu renk genini taşıyanlar yanlış üretim sonucu sadece bazı kahverengi atlarda siyah beneklere dönüşmüştür. Bazı gelişmiş çiftlikler sipariş üzerine farklı renklerde çiftleştirme veya DNA üzerinde değişiklik yapmaktadır.

Safkan Arap atlarında beyaz veya krem rengi tüye rastlanmaz. Yaşamış hiçbir safkan Arap atında Appaloosa (gövdenin yalnız bir bölgesinde benekler olması, gerisinin düz renk olması) benzeri bir renk görülmemiştir. Bu da DNA üzerinde çalışılarak elde edilebilir.

At sahiplerinin, iyi atın aynı zamanda güzel renkte olmasını da istemeleri, Arap atının renklerine yüklenen anlamların sadece küçük bir parçasını oluşturur. Bedevi kültüründe her rengin, her tonun bir anlamı, sosyal statü üzerine etkisi vardır. Örneğin siyah Arap atları zor bulunduklarından, sahipleri zengin veya şanslı insanlar olarak bilinir. Üzerindeki en küçük bir beyaz benek Arap atının değerini düşürür, safkan olmadığı anlamına gelir.

Gövdesinde fındık renginin farklı tonlarını bulunduran kayıtlı çok az Arap atı vardır ve hâlâ tartışma konusudurlar. Bu atlardan birçoğunun renk değiştirerek aslında gerçek Arap atı renklerinden biri olduğu görülmüştür. Bu durum en çok gri tüy renginde görülür.
Diğer özellikleri

Arap atlarının tüy renkleri değişse de derileri hep siyahtır. Siyah deri güneş ışınlarına karşı koruma sağlar. Göğüs ve ayakları çok kaslıdır.

Çok dayanıklı olan Arap atı, yüksek süzülebilme kabiliyeti ile iyi yol tutuşu sağlar. Dengesi iyidir ve hızlı kalkış yeteneği vardır. Savaş atlarında olması gereken özelliklerin tümüne sahiptir.
Tarihi

Arap atı dünyanın en eski ırkı veya en eski ırklarından biridir. Günümüzdeki oryantal kökenli Arap atları, Arabistan Yarımadası'nda bulunan MÖ 2500'lü yıllardan kalma mağara resimlerindeki at figürleriyle aynıdır. Benzer yapıdaki at figürlerine bütün Anadolu, Kafkaslar ve Mezopotamya'daki mağara resimlerinde de rastlanır.
Çöl kökeni

Arap atının atalarının nerede yaşadığı halâ tartışma konusudur. Çoğu uzman Güneybatı Arabistan veya Kuzey Mezopotamya üzerinde yoğunlaşır. Mezopotamya'da görülen at figürlerinin bölge dışında da görülmesi bu at cinsinin Orta Doğu'ya göç etmiş Ön Türkler tarafından getirilen at ırklarından biri olması ihtimalini de gündeme getirmektedir.

Arap atının ilk evcilleştirilmesi devenin kullanılmaya başlanmasıyla aynı dönemlere rastlar. Çölde yaşamaya uygun yapıdaki bu atlar kısa sürede çok tutulmuş, sağlıklı damızlıklar kullanılarak geleceğe yatırım yapılmıştır.

Arap atı ırkı geliştikçe Bedeviler atlarının ırk kayıtlarını dilden dile aktararak kaydetmeye başladılar. Her aile ve kabilenin atlarının geçmişi, geldikleri dişi at gibi özellikleri hep kayıt altındaydı.

"Arap atı" isminin geçtiği en eski yazılı kaynak MS 1330 yılına aittir. Irkının en kaliteli atları Asil olarak bilinirdi ve asil olmayan atların asillerle çiftleştirilmesi yasaktı. Bu atların dişileri daha değerliydi.

Bedeviler zamanla farklı özelliklerde alt ırklar ürettiler. İlk yedi çeşit Arap atı Küheylan, Seklavi, Übeyyan, Hamdani, Maneki, Dehman ve Hedban idi.
Eski dünyada Arap atı

Başlarında zırhlarıyla savaşan güçlü Arap atları Eski Mısır, Mezopotamya, Roma İmparatorluğu ve Eski Yunan sanat eserlerinde sıkça görülür. En ünlü Arap atlarından biri Büyük İskender'in Bucephalus isimli atıdır.
İslam dünyasında Arap atları

622 yılındaki Hicretle beraber İslam dünyası Arap atlarıyla tanışmıştır. 630'lu yıllarda Müslüman toplumlar Kuzey Afrika ve Orta Doğu'ya doğru genişleme çabasına girdi. Bu genişleme 711 yılında İspanya'ya kadar vararak 720'de bütün İspanya Yarımadasını kapladı. Arap ve Orta Doğu kökenli akıncıların atları en güçlü Avrupa kökenli atları ezip geçtiler. Endülüs atı bu sırada ortaya çıkmıştır. Amerika`yı keşfedenler de beraberlerinde Osmanlı İmparatorluğu sayesinde tanıştıkları Arap atlarını götürmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu 1299 yılında yükselerek Orta Doğu'nun çoğunu kontrol altına aldı. Arap atlarını savaştan ticarete birçok alanda kullandılar ve Avrupa'ya da tanıttılar. İstanbul'un ilk Arap atı harası 1864’te Aziziye’de kuruldu.
Avrupa'da Arap atları

Müslümanların yaptığı fetihler ve Osmanlı, Arap atının Avrupa'ya gelişinin tek sebebi değildir. 1095'te başlayan Haçlı Seferleriyle Filistin'i işgal eden Avrupalılar geriye ganimet olarak Arap atlarıyla döndüler.

15. yüzyılın başlarında ateşli silahların keşfiyle şövalyeler ve onları taşıyan zırhlı Arap atları birleşimi ortaya çıktı.

Arap atlarının Avrupa'ya girişinin en kalabalık örneklerinden biri de Osmanlı İmparatorluğunun 1522 yılında Macaristan'a 300.000 atlı asker göndermesidir. 1529'da Viyana'ya ulaşan Türkler Polonyalı ve Macar güçler tarafından önlendiğinde ele geçirilen atlar Avrupa'daki en kaliteli Arap atlarının temelini oluşturmuştur. Daha sonra İngiliz, Rus, Polonya gibi ülkelerin kralları sömürge döneminde çölden Arap atları getirterek özellikle kendi ahırlarına katmışlardır.

Kaynak ve Dipnotlar :

Wikipedia

   





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply
#2
Oku-1 
Atların Anatoomik Yapısı

AT
Atlar, katır, zebra ve eşeklerle aynı familyadan olan memelilerdir.

AYGIR : Erkek at
KISRAK : Dişi at
YAVRUSU : Tay
PONY : Yavru at değildir, büyümeyen küçük atlardır. Kendi cinslerine göre değişik adlar alırlar.

At renklerine "DON" adı verilir. Başlıca At Donları :

YAĞIZ : Siyah
KIR : Beyaz
DORU : Gövde kahverengi kuyruk ve yeleler siyah
DEMİR KIR : Gri ve Beyaz karışık
AL : Kızıl


Bir kısrağın hamilelik süresi 11 ay dır.
•Bir Atın yüksekliğinin ölçü birimi "El"dir. Bir el 10,5cm.dir. cinslerine göre değişse de ortalama yükseklik 16-17 el'dir.
•At'lar 30 yaşına kadar yaşayabilseler de, ortalama yaşam süreleri 20-25 yıl kadardır. belirlenen En yaşlı At "Old Billy" adında Bir İngiliz moura atıdır ve 62 yıl yaşamıştır.
•Çalışan veya sert zeminde yolculuk eden atların tırnaklarının Nal ile korunması gerekir. Atların tırnakları bizim el ve ayak tırnaklarımız gibi uzar ve kesilmeleri gerekir. Bu nedenle 4-6 haftada bir nalların sökülüp tırnaklar kesildikten sonra yeniden Nal çakılması gerekir.
• Atların, Pony'ler dahil 350 nin üzerinde cinsi vardır.
• Atın 4 doğal yürüyüş şekline; Adeta-Süratli-Dörtnal ve Gallop (Hücum Dörtnal) denir.
• Atın adımlarına "Fule" denir.

OLAĞANDIŞI BİR HAYVAN

At olağandışı bir hayvandır. Ağırlığı neredeyse 1 tonun üzerindedir. 2m.den yüksek ve 6m.den geniş bir engeli atlayabilir. Saatte 64km. hız yapabilir. Olağandışıdır çünkü; tüm bunları ağırlığının %20'sini aşan ağırlıkta bir insanı sırtında taşırken yapabilir.

ATIN KAS ve İSKELET SİSTEMİ

KAS YAPISI :Omurga, bağ sistemi ile desteklenir. Boyun esnektir. (Bağlar kolayca zarar görebilir.) Tendonlar ve bağlar, kaslar gevşediğinde bile kemiklerin aynı hizada durmasını sağlar. Karın kasılarak sırtın yukarı doğru kavis vermesini sağlar.

OMURGA YAPISI:Atın omurgasının oldukça sert bir yapısı vardır. Bu yapı atın ağırlığını taşıması ve arka bacakların kuvveti ile baş edebilmesi için gereklidir. Cidagodan sağrıya kadar uzanan omurların kısıtlı bir hareket kabiliyeti vardır. Eyerin altı ve hemen ardındaki bölgede oluşan kavis önemlidir. Atın kas ve bağ zincirinin iki önemli destek noktası vardır:

1)Lumbosacral Eklem
2)Boynun cidago ile birleştiği nokta

Bu destek noktalarını bir köprünün ayağı olarak düşünürsek, atın sırtı köprünün zeminini oluşturur. Kas zincirinin (köprünün) iki başının herhangi birinden yapılacak bir geri çekme hareketi sırtın (zeminin) yukarı doğru kavislenmesini sağlar. Atın bir köprücük kemiği yoktur. Köprücük kemiği olmadığından atın omurgası ön bacaklara kemikle bağlı değildir, bir kas dokusu ile bağlıdır. Bu kas dokusu atın bir yandan diğer yana hareketini sağlar.

İSKELET YAPISI: Arka bacağın 3 başlıca eklemi, (kalça, diz,sağrı) lumbasacaral eklem ile birleşerek arka ayakları ileri doğru sürüp güç oluşturarak atın sırtını taşımasını sağlar. Boyun omuru boyun çizgisini takip etmez. (Cidagonun hemen ilerisinde sonra erer.)

ATIN DUYULARI

İŞİTME : Atlar ; iletişim kurmak için dokunma, koklama ve işitme duyularını kullanırlar. Özellikle işitme duyuları insanlara oranla çok gelişmiştir. Örneğin ; 25 yaş altı bir insanın duyma kapasitesi 20 Hz. İle 20 KHz. Arasında iken bir atın işitme kapasitesi 55 Hz ile 35 KHz. Arasındadır. Bu da onların bizim duyamayacağımız frekanstaki sesleri duyabildikleri anlamına gelir. Bu da ortada bir neden yokken dikkatlerinin nasıl bir anda dağılıverdiğini açıklar. Aynı zamanda kulaklarını 180 o 'den fazla çevirebilir ve oldukça uzak mesafelerdeki sesleri duyabilirler.

Genellikle atın kulaklarının yönü bize gözlerinin baktığı yönü gösterir. Kulaklar bize, aynı zamanda atın ruh hali hakkında da bilgi verir. Dikilmiş kulaklar, irkilmiş veya ilgisini bir noktaya odaklamış olan bir atın göstergesi iken , ileri doğru uzanmış kulaklar çalışma halinde olan (ör; engel atlama , dresaj vs.) ve dikkatini toplamış yaptığı işten mutlu olan bir atın göstergesidir. At ; korktuğu , ürktüğü, sinirlendiği , veya acı hissettiği zaman kulakları geriye doğru hareket eder. Atlar , ses tonuna karşı duyarlıdırlar. Sinirlilik ifadesi olan sert tonla , sevgi ifadesi olan yumuşak tonları çok iyi bir şekilde ayırt edebilirler.

TAT ALMA ve KOKLAMA: Vahşi atlar koklama duyularını taze ot ve su aramak için kullanır . Çiftleşme döneminde koku alma duyusu , hem kısraklar hem de aygırlar için çok önemlidir. Bunun da ötesinde, tüm atlar kendi cinslerinden olanı koklayarak tanırlar. Atların korkunun kokusunu alabildikleri söylenir. Bu ne derece gerçektir bilinmez ama gerçek olan bir şey ; binicilerinin sinirlerini hissettikleri kesindir. Atlar acı tat aldığı yiyeceği anında reddederler.Bu zehirli bitkileri yemelerini önleyen bir korunma mekanizmasıdır. At'lar şekerli yiyeceklerden çok hoşlanırlar. Kesme şeker ve Havucun eğitimlerde atı ödüllendirmek için kullanılması bu nedendendir. Ancak ata çok şeker verilmesi de ısırması için onu (özellikle el ile beslenirse) cesaretlendirebilir. Atların tat alma duyuları insanlara oranla daha az gelişmiş olduğundan, yiyecekleri yemeden önce ne olduğunu anlamak için koklarlar. Ata normalde sevmediği yiyecekler verilirken içine şekerli yiyecekler konulması, yemi yemesine yardımcı olabilir.

GÖRME :İ
nsanlara kıyasla atın görüş açısı , daha geniştir ancak derinliği daha azdır. Gözler başın her iki yanında olduğundan etrafı 160 0 - 170 0 açı ile görebilir. Bu da atın kuyruğunun arkası hariç etrafındaki her şeyi görebildiği anlamını taşır. Bir at gözlerini birbirinden bağımsız (biocular hareket) kullanabildiği gibi birlikte de kullanabilir. (monocular hareket) Biocular olarak baktığında,mesafeleri ayırt edebilir ancak daha dar bir alanı görebilir
Araştırmalara göre Atlar sınırlı olarak renk ayırt edebilir. Açık ve koyu renkler ile Kırmızı ve Mavi renkleri ayırt edebilir. Ancak YEŞİL ve GRİ yi ayırt edemezler.

AT NASIL ODAKLANIR

Sakin ve serinkanlı olduklarında tek gözleri ile uzaktaki objelere odaklanabilir. Her iki gözünü aynı anda bir noktaya odakladığında görüş açısı burnunun altına doğrudur. (dümdüz karşısı değil) yani baş - boyun aldığında sadece 2m. Çapında yeri görebilir. İlerisini sadece başını kaldırdığında görebilir.

Fotoğrafların büyük bir kısmında atların maniye yaklaşırken kafalarını kaldırdığını görürüz. Eğer binici atın kafasını kaldırmasını engellerse, at panikler ve daha hızlı gitmeye çalışır. Bunun nedeni atın önündeki nesneleri görmek istemesidir.

Engel atlamada atın kafasını sabitleyecek malzemeler kullanılması, binici için tehlikeli olabileceği gibi doğru da değildir. Bakış açılarının dışında oluşan seslerden rahatsız olduklarında kafalarını kaldırmak isterler.(etraflarını bu şekilde daha rahat görebildikleri için.) Bu durumda da atın başını sabitleyecek aletler kullanıldığında korku ve gerginlik belirtileri gösterirler. ( Kantarmayı normalden fazla çiğnemek , ve dişlerini gıcırdatmak , vs.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)