Thread Rating:
  • 5 Vote(s) - 2.8 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I
#1
Oku-1 
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - I

Bu güldestesini,çocuk yasta bana farsca ve arapca ögreten
Mevlana´dan Sa´diden, Hafızdan beyitler ezberleten merhum ve magfur babam Yıldızeli müftüsü Mehmet Tevfik Balcı´nın aziz ruhuna ithaf ediyorum.
ÖNSÖZ
Hazreti Mevlana´nın Asıklar Dîvanı diye adlandırdıgı bu mübarek kitabı doksan bir yasında oldugum halde bastan sonuna kadar gözden geçirerek Hak asıkları için hazırlamak gücünü ve askını bana veren Cenab-ı Hakka hamd ü senalar. Aziz Peygamber Efendimize salatü selamlar, ve Hz. Mevlana´nın bu aciz kula olan himmetinin eksilmemesini niyaz ederim. "Büyük Dîvan" anlamına gelen Divan-ı Kebîr Hz. Mevlana´nın heyecanla, gönül coskunluguyla söyledigi
ilahî ask siirlerini toplayan kitabın adıdır.
Beyit sayısı altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamının iki mislidir. Çünkü altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamı yirmibes bin otuz birdir. Halbuki Dîvan-ı Kebîr´in rubaî beyitlerini de dahil edersek, beyit sayısı elli bine yaklasmaktadır.
Bu mübarek dîvanı Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhum büyük ebadda yedi cilt halinde bastırmıstır.
Bendeniz pek güvenilir olan bu dîvanı esas tutarak, aldıgım her gazelin altına Farsça bilenlerin dogru okumaları için her gazelin veznini yazdıgım gibi, gazelin hangi ciltten alındıgını ve numarasını da kaydettim.
Not:"Biz bu eseri internete attıgımızda bu farsca beyitleri koyma imkanımız olmadı sayet görmek isteyen olursa eser Ötüken yayınlarında 4 çilt olarak "hazırlıyan Sefik Can" basılmıstır. Buradan bakabilirler .
Bilindigi gibi dîvan îslamî edebiyat´ta sairlerin yazdıkları kendi siirlerini alfabe sırasıyla bir araya getirdikleri kitabın adıdır. Dîvanlar sairlerin adlarıyla birlikte söylenirdi, mesela Dîvan-ı Bakî, Dîvan-ı Fuzulî, Dîvan-ı Hafız diye adlandınlır ve her gazelin son beytinde muhakkak sairin adı geçerdi. Bu gelenege uyularak, neden Mevlana´nın siirlerini toplayan dîvana
"Dîvan-ı Mevlana", yahut "Dîvan-ı Celaleddin" denmemistir de Dîvan-ı Kebîr, Dîvan-ı Sems-i Tebrizî denmistir. Elli bine yakın beyti ihtiva eden çok büyük ebadda bir kitap oldugu için Divan-ı Kebîr denmekle beraber asıl onun dîvanına Dîvan-ı Sems-i Tebrîzî denmistir.
Mevlana gazellerinin sonlarında, kendi adı yerine hep Sems-i Tebrîzî adını kullanmıstır. Nadir olarak bazı gazellerinde, Selahaddîn-i Zerkubî adını anmıs bazan da "Hamus" lakabını kullanmıstır.
Bu hal Yunan filozoflarından Eflatun´un durumuna benzer, Sokrates´in hiç eseri olmadıgı halde, talebesi Eflatun bütün eserlerinde, hep Sokrates´i konusturmustur. Kendini Sokrates´in ismi altında gizlemistir. Mevlana da gönül verdiği Tebrizli Sems´i öne almıs, kendini onun adı altında gizlemistir.
Bazıları bu hali anlamazlar da, Divan-ı Sems-i Tebrîzî kitabında bulunan siirleri Sems´in yazdıgını zannederler. Hz. Sems´in siiri yoktur, onun sadece Makalat adlı bir kitabı vardır.
Zaten Mevlana Sems´le bulusmamıs olsaydı, o coskun, heyecanlı siirleri ihtiva eden Divan-ı Kebîr de meydana gelmezdi. Nitekim Hz. Mevlana "Tebrizli Sems bana 9skender gibi, taç, taht, saltanat, verdi de ben mana ordusunun baskumandanı oldum." demistir. Dîvan-ı Kebîr, III/1590)
Mevlana ile Sems´in birbirlerine karsı duydukları ilahî sevgiden burada uzun uzun bahs edecek degilim, bu konuda fazla bilgi almak isteyenler Ötüken Nesriyat´ın yayınladıgı Mevlana kitabına bakabilirler.
Ben burada su kadarını söyleyebilirim ki, Sems Mevlana´da kendini gördü. Mevlana da Sems´de kendini gördü, onlar birbirlerine ayna oldular. Birbirlerinin hakikatını gördüler ve birbirlerine asık oldular. Yanlıs anlasılmasın, ne Sems Hak´tır, ne de Mevlana; her ikisi de birer kuldur, ancak arif bir sairin dedigi gibi, "Allah adamları hasa Hak degillerdir ama Hak´tan da ayrı degillerdir." Onun için Mevlana kendi siirlerinde hep Sems´i yad etmistir. Bu yüzdendir ki kitabının
adına "Sems Dîvanı" denmistir.
Mevlana, Sems mahlasını kullanmıstır amma, aslında Sems yoktur, Hak vardır. Çünkü Sems-i Tebrîzî bir bahanedir,asıl Allah sevgisi vardır. Yahya Kemal merhumun bir siirinde aba var, post var, meydanda er yok, Horasan erlerinden bir haber yok, der. Diyar-ı Rum´a gelmis evliyadan;
evet İslam diyarlarının en mamur bölgeleri, Semerkand´lardan, Buhara´lardan, Horasan´dan velîler gelmez olmus;gelmez olmus amma îslam ülkeleri yine bos degil. Baba Kemal Hocendî ne güzel söylemis, "Hak asıkları, erenler gittiler,
ask sehri bos kaldı diye düsünme, dünya Sems-i Tebrîzîlerle doludur amma, Mevlana gibi bir kisi nerede ki hakikatı görsün."
DÎVAN-I KEBÎR TERCÜMELERÎ
Dîvan-ı Kebîr´in tamamı Abdulbaki Gölpınarlı merhum tarafından yedi cilt halinde Türkçeye tercüme edilmis ve Kültür Bakanlıgı´nca yayınlanmıstır. Ayrıca Dîvan-ı Kebîr´den dilimize seçmeler de yapılmıstır.
Midhat Baharî merhumun 1927 senesinde eski harflerle çıkmıs bir Destegül´ü oldugu gibi, yine Midhat Baharî hazretleri, 9ran edîblerinden Hidayet Han´ın Dîvan-ı Sems´ül-Hakayık adlı kitabını üç cilt halinde dilimize tercüme etmistir.
Bu tercüme Kültür Bakanlıgı tarafından yayınlanmıstır,. Ne yazık ki bu üç ciltlik tercümede, Mevlana´ya ait olmayan bir çok siirler vardır. Bu siirler bir takım Siî ve îsmailiye mezhebinde olan sairlerin siirleridir. Ne yazık ki bu siirlerin bir ayıklama yapılmadan dilimize çevrilmesi yurdumuzda, Mevlana´nın yanlıs tanınmasına sebep olmaktadır. Ayrıca
Abdülbaki Gölpınarlı´nın Dîvan-ı Kebîr´den seçtigi, nesir halinde tercüme ettigi ve Güldeste adını verdiği siir kitabı, 1955 yılında Remzi kitabevi tarafından yayınlandı.
Ayrıca Erzurumlu 9brahim Hakkı Hazretleri de, Dîvan-ı Kebîr´den kırk, elli kadar siiri dilimize manzum olarak çevirmis, bunların bir kısmı, Marifetndme´de, bir kısmı dadivanında bulunmaktadır. Bu siirler, Sefik Can tarafından derlenmis, bugünün Türkçesine çevrilerek Divaan-ı Kebîr´deki siirlerle beraber, bir kitap haline getirilmistir, fakat bu
kitap henüz yayınlanmamıstır.
Abdülkadir Gölpınarlı merhumun seçtigi, manzum olarak dilimize çevirdigi siirler de 1980 senesinde Gözlem yayınevince yayınlandı, bu kitabın adı Bugünün Diliyle Mevlana´dır.
Dîvan-ı Kebîr´den yabancı dillere de tercümeler yapılmıstır. Prof. Dr. Annemaria Schimmel tarafından Almanca´ya manzum olarak elli altı gazel tercüme ve nesr edilmistir.
Reynold A. Nicholson´un Dîvan-ı Sems-i Tebrizi´den seçme siirlerini de unutmamalıyız.
Dîvan-ı Kebîr´den, Rusça ve Japonca´ya kadar bir çok dünya dillerine seçme ve tercüme yapılmıstır.
Mevlana Dîvan-ı Kebir´deki siirlerini islamî edebiyattaki nazım sekillerinden olan gazel seklinde söylemistir. Bilindigi gibi gazel, konu olarak lirik ask siirlerini ele alır. Gazellerde sekil itibarıyla birinci beyitteki mısralar kendi aralarında kafiyeli olup, gazelin diger beyitlerinin ikinci mısraları, birinci beyitle aynı kafiyededir ve her gazelin bütün beyitleri aynı
vezinle yazılır ve her beyit konu itibarıyla küçük bir siir parçasıdır. Nasıl rubaîler dört mısrada aynı konuyu islerlerse, her gazelin her beyiti ayrı ayrı konuları tasıyabilir.
Bu beyitler sadece vezin ve kafiye bakımından bir araya gelmislerdir. Eger bütün beyitler aynı konuyu islerlerse o gazele "yek avaz" adı verilir ve çok makbul sayılır. Mevlana bu gelenege uyarak gazellerinin bazılarında her beyitte ayn bir konuyu islemistir, ama Mevlana çogu zaman mesela on bes beyitlik bir gazelinde bile aynı konuyu terennüm etmistir.
Bu yüzden biz Mevlana´nın gazellerini okurken, her beyiti ayrıca bir konuyu isleyen küçük bir siir parçası sayabiliriz.
Gazeller tercüme edilirken, beyitlerden en fazla dikkat çekeni o gazele baslık olarak alınmistır. Metinlerde bu baslık yoktur. Bu sebeple biz herhangi bir gazeli okurken aynı gazelde çesitli konulara deginilmesine sasmamalıyız.
Her beyiti ayrıca dikkatle okumak, manalarının derinligine varmak ve düsünmekle onun zevkine varılır.
Hak sairlerinin çogu zaman yazdıkları siirlerde mey (sarap) ve sevgiliden bahs etmekte olduklarını herkes bilir.
Bunlara akıl erdiremeyen bazı kisilerin yanlıs fikirlere sapmamaları için, bu mecazî deyimlerin açıklanması gerekmektedir.
Hz. Mevlana da büyük bir Hak asıgı oldugu için siirlerinde kendisinden ewel gelen Hak asıkları gibi bu konulara çogu zaman deginmistir. Nitekim büyük Hak asıklanndan, Esad Erbilî hazretleri de dîvanının önsözünde bu konuya temas etmislerdir. (Dîvan-ı Esad, Erkam yayınları, s. 7)
Ariflere göre mey (sarap) gam ve kederden eser bırakmayan Allah sevgisidir. Buna Mansur sarabı, ask sarabı, Hak sarabı da denir. Bu manevî sarap insanı kendinden alır baska alemlere götürür. Meyhane tabirine gelince, Hak asıklarına mahsus ibadet yerleridir. Nitekim Seyhülislam Yahya Efendi su beytinde bu konuya deginmistir: "Mescidde riya pîseler etsün ko riyayı / Meyhaneye gel ne riya var ne müraî" Yani gösteris için camide namaz kılanları bırak, onlar gösteris için namaz kılsınlar; sen hakikat meyhanesine gel, orada ne riya var ne de riyakar. Pîr-i mugan ise, mürsid´i göstermektedir.
iranlı Hafız bir beytinde söyle der: Eger pîr-i mugan (mürsid) sana seccadeni sarap küpüne daldır derse, tereddüt etmeden seccadeni sarap küpüne daldır;
Çünkü onun bir bildigi vardır. 0 bir hakikat yolcusudur, sakî ise Hak yoluna düsenlere yol gösteren halifeleri temsil etmektedir. Bu siirleri insanlar kendi kabiliyetine ve sezisine göre anlar, bazıları da anlayamaz, yanlıs yorumlar.
Eski devirlerde yahüt günümüzde bu konuları geregi gibi anlayamayan kisiler bulunmaktadır.
Bunun gibi bazı velîleri bile yanlıs anlamıslardır. Büyük Hak sairlerinden Niyazî-i Mısrî hazretleri, su kıt´ada bu hakikatı ne güzel anlatmıslardır.
Cemali zahir olsa tez celali yakalar anı Görürsün birgül açılsa yanında har olur peyda Bu sırdandır ki bir kamil zuhür etse bu alemde Kimi ikrar eder anı, kimi inkar olur peyda yani Hakk´ın cemali ortaya çıksa, celali hemen onu yakalar.
Görmez misin herhangi bir yerde gül açılsa, hemen onun yanında bir diken meydana gelir.
Bu sebepledir ki bu alemde bir insan-ı kamil zuhür etse, kimi onu kabul eder, kimi de red eder. Nasıl ki Muhiddin-i Arabî hazretlerini sevenler ona Seyh-i Ekber (en büyük Seyh) adını vermislerdir. Sevmeyenler, onu inkar edenler de Seyh-i Ekfer (Kafirlerin seyhi) demislerdir. Hz. Mevlana ise bir siirinde, "Ben sunu bunu bilmem, ben ilahî ask kaderiyle
mest olmusum." der.
Gerçekten de bu kainatı yaratan, akıl almaz güçte olan o büyük varlıga hayran olup kalmak varken, ben suna inanıyorum, sen suna inanıyorsun diye birbirimizle niçin çekisiyoruz
Nitekim, Neyzen Tevfik de Cenab-ı Hakk´a hitaben:
"Degil binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insanlar, senin hep gölgeni sevmis, özünden bîhaber gitmis." demistir.
îngiliz fizik alimlerinden Sir Jones Jeano, Prof. Salih Murat´ın tercüme ettigi, Etrafımızdaki Kainat adlı eserin ikinci sayfasında söyle demektedir:
"Bizim dünyamız diger yıldızlara nazaran en küçük bir yıldızdır. Kainat pek büyüktür. Çünkü ısıgı bize elli milyon senede gelen yıldız var. Bunların her biri, bos bir okyanusta giden bir gemi gibi yolculuk yaparlar. Bizler kumlar sayısınca çok olan bu yıldızlar arasında, bir kum tanesinin mikroskopik parçası üzerinde oturarak etrafımızı, uzay ve
zamanla çevrilen kainatın maksat ve mahiyetini kesfe çalısıyoruz."
Bizim bu kainatı yaratan, büyük yaratıcının yaratma gücü karsısında sunu bunu düsünecegimiz yerde, bu kainatı yaratan büyük yaratıcının yaratma gücü, essizligi karsısında hayran olmaktan ve sasırıp kalmaktan baska çaremiz yoktur. 0 ne büyük yaratıcıdır, 0 ne kudretlidir. 0 ne güzeldir. Su söyleymis, bu böyleymis diyecegimiz ve birbirimizle çekisecegimiz yerde, ask içinde yalnız onun hayranı olalım.
HZ.MEVLANA´NIN ŞİİRLERÎNDEKÎ COSKUNLUK
Bir Dîvan-ı Kebîr beytinde, Hz. Mevlana söyle söyler. "Ben sözü askla söylüyorum. Çünkü dersi asktan alıyorum.
Ben canımı onun önüne koyuyorum, ona armagan ediyorum, çünkü o pek azını kabul eder, her seyi kabul etmez."Hallac-ı Mansur ve Bayezid-i Bistamî gibi bazı velîler ilahî ask ile costukları zamanlar, bazen öyle sözler söylerler ki, bu sözler sekil üzerinde kalan ve dinin hakikatına erisemeyen, dini taklidden tahkike götüremeyen bazı kisiler tarafından seriata aykırı görülmüstür. Ve bu yüzden "Ben Hakk´ım" diyen Hallac-ı Mansur asıldıgı gibi, kendinde Hakk´ı
bulan Seyyid Nesîmî´nin de derisi yüzülmüstür.
Bu sözlerin derinliklerine inemeyenler, ifade etdikleri manayı anlamayanlar bu gibi sözleri begenmezler. Nitekim Mevlana bir siirinde "Biz sevgili ile beraber oturmusuz da sevgili nerede deyip durmaktayız." (Dîvan-ı Kebîr, I/ 442)
sözünü seriata aykırı bulurlar da, Kur´an´da "Siz nerede olursanız olunuz biz sizinle beraberiz." (Süre: 57 / ayet: 4) "Biz size sah damarınızdan daha yakınız." (Süre: 50 / ayet:16) ayetlerinin sırrına akıl erdirmek istemezler. Bu bir sezis ve anlayıs meselesidir.
Nitekim Hz. Mevlana bir siirinde "Ene´1-Hak dedigi ve gerçege isaret ettigi için halk anlamadı da Hallac´ı dar agacına çekti. Hallac sag olsaydı sırlarımın azametinden ötürü o beni dar agacına çekerdi." demistir (Dîvan-ı Kebîr, III/1459).
Mevlana bazen siirlerindeki coskunlugun farkına varır da, sözünden tövbe etmek ister, söyle der: "Her gazelin arkasından gönlüm söze, lafa tövbe ediyor; bir daha böyle sözler söylerniyecegim diyor amma, Allah´ın dilegi gönlümün yolunu kesiyor, gönlün tövbesini bozuyor." (Dî-van-ı Kebîr, IV/1822)
Hz. Mevlana bir baska beytinde de söyle buyuruyor:
"Beni yokluktan var eden, beni yaratan her an beni söyletmededir. Sonunda beni söyleten kerem buyurdu, bütün söyledigim sözler 0 oldu." (Divan-ı Kebîr, IV/ 1809) Bir baska beytinde de "Bazen ona av derim, bazen bahar derim,bazen ona sarap adını takarım, bazen de mahmurlugum derim." (Dîvan-ı Kebîr, IV/ 1837)
Hz. 9kbal de bir siirinde "Bir müslüman asık degilse kafirdir." demistir. Hz. Mevlana da "Ben askı olmayan kisinin insanlıgını inkar ederim." (Dîvan-ı Kebîr, 111/1610) buyur-mustur.
Bu siirleri diger sairlerin siirleri ile mukayese etmeyiniz;bu siirler ask ile, kendinden geçmis bir velînin gönlünden gelen sesleridir.
Bu sesler bazen insanı sasırtır, bazen hiç bir siirde duyulmayan manevî zevkler verir.
Sayın okuyucularım, okudugunuz herhangi bir siirin zevkine varmadınızsa onu geçin, baska bir siiri okuyun. Bazen bir siirde bir iki beyit pek hosunuza gider. 0 gazelin numarasını yazın, baska zaman tekrar okuyunuz. Hatta hosunuza giden beyitleri dostlarınıza da okuyun. 0 siirin beraber zevkine varın, müsterek duygu sizi o siirin derinliklerine indirecek, o zaman satırlar arasında Hz. Mevlana´nın mübarek kalbinin heyecanla, ilahî askla çarptıgını duyacaksınız.
Sayın okuyucularım, Dîvan-ı Kebîr´den siirler seçerken, sadece kendi begendiklerimle kalmadım, Nicolson´un seçtiklerine, sayın Schimmel´in seçip Almancaya tercüme ettiklerine, Abdülbaki Gölpınarlı merhumun ve Mithat Baharî hazretlerinin Güldeste´lerine de baktım. En çok begenilen siirleri isaretledim.
Dört cilde böldügümüz bu güldestede, her cildin sonunda o cilde aldıgımız siirlerin Firüzanfer yayınındaki ilk mısraları ile cilt ve sayfa numaralarını ayrıca bir cetvel halinde belirttik ki, arastırıcılar için kolaylık olsun! Bu siirleri hissetmek, duymak saadetine ererseniz, bu siirleri seçerek tercüme eden Sefik Can´ı, bu aciz kulu, hayırla yadetmenizi,
hatalarını hos görmenizi ve ruhuna Fatiha okumak lütfunda bulunmanızı niyaz ederim.
Ey tanıdıgım ve tanımadıgım sevgili okuyucularım! Ey hikmet ve hakikati seven dostlar! Ey Hakk asıkları! Sizi büyük veli Hz. Mevlana´nın Divan-ı Kebîr´inden yaptıgımız seçmelerle basbasa bırakıyor, ben artık aradan çekiliyorum.
Cümlenizi hürmetle, sevgiyle selamlar, size saglıklar, esenlikler manevî ve rühanî zevkler, neseler temennî ederim.
5. 11. 1999
Em. Ögretmen Albay Sefik Can
Hasta yatagımda söyledigim bu önsözü yazan, bazı arastırmalarımda bana yardımcı olan, Mevlana asıkı Nur Artıran
Hanımefendi´ye tesekkürlerimi arz ederim.
Not: Bizde bu eserleri internete kazandırmada bize izin veren Eseri hazırlıyan sayın Sefik Can beyefendiye,ona yardım eden kardeslerimize ve bize yardım eden kardeslerimizede Teşekkür ederim.Bu görevde bizi kullanan Cenab-ı Hakk´ka na mütanahi sükürler ederiz.
Divanı Kebirin mukaddemesi:
Bize dogru yolu bulduran, bizi bu nimetle re kavusturan Allah´a hamd olsun. Eger Cenab-ı Hakk, bize dogru yolu göstermeseydi, biz, bu yolu bulamazdık. Allah´ın rahmeti, peygamberi ve peygamberlerin en büyügü, efendisi Muhammed(s.a.v.)´e ve onun kerem sahibi olan ve keremlere mazhar bulunan soyuna, sopuna olsun. Bundan sonra sunu iyi biliniz ki, bu Dîvan-ı Kebîr´de bulunan sözler rühanî sırlardır. Hakk´a gönül verenler için Nüh´un gemisidir. Kutsal
nefeslerdir. Ruha hos gelen esintilerdir. Rabbanî ilhamlardır. Seher vaktindeki feyzlerin gönül gözünü açan kesfleridir.
Noksanlardan münezzeh olan Allah´tan gelen varidattır. Esi bulunmaz isaretlerdir. Sasılacak ibarelerdir. Bahr-ı ehadiyetin nürlandır. Gayb denizinin iri incileridir. Bu Dîvan Asıklar Dîva-nı´dır. Manevî zevklerin kaynaklarıdır.
Gönüllerin ısıgıdır. Asıklara, ariflere makbul olan gerçek sözlerdir. Huzur ehlinin anahtandır. Gayb alemindeki hür kisilerin makamlandır. Kalb sahiplerinin kalplerinin kalbidir. Gönül bahçelerinin çiçegidir. Bu Dîvan´daki sözler, has kulların meclislerine feyizler ve manevî zevkler getiren akar sulardır. Velîleri anan ve andıran haberlerdir. Olgunlasmıs
kisilere sa´adet kimyasıdır. Yakîne erismis kardeslerin hutbesidir. Allah´ı seven, kötülüklerden sakınan erlerin boyunlarına gerdanlıktır. Bu sözler, münafıklara Hakk´ın Zülfikar´ıdır. Büyük ve hayırlı kisilerin rühlarına iksirdir. Hakk yolunda sefere çıkanlara bir yolculuk armaganıdır. Ceberut kuslannın dilidir. Meleküt alemindeki meleklerin tesbîhleridir.
(Divan-ı Kebîr, c. I, sahife 2)
.
I. GAZELLER
1. Hakk´tan sayılamayacak kadar lütuflar, ihsanlar;
senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar, kusurlar.
Müstefilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefilün
(c. I, 3)
•.Ey gönül, isledigin suçlara, kusurlara karsılık, Hakk´tan özür dilemek için neler düsünüyorsun O´ndan sayılamayacak kadar lutuflar, iyilikler, ihsanlar, vefalar gelmede, senden de bunca hatalar, kusurlar, cefalar görünmede...
• O´nun tarafından, bunca keremler, senden ise, manasız aykın isler; O´ndan pek çok nimetler, senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar suçlar, günahlar...
• Senden bunca haset, bunca kötü düsünce, bunca dedikodu. O´ndan ise bunca ihsan, bunca lütuf, bunca iyilikler.
• Yaptıgın kötülüklerden, isledigin günahlardan pisman olup da, candan Allah dedigin zaman, seni belalardan kurtarmak için senin imdadına yetisen, sana o duyguyu veren, kendini hissettiren O´dur.
• iŞledigin günah yüzünden korkuyorsun, kurtulmaya çareler arıyorsun. Bir daha islememeye karar veriyorsun, iste o anda bu duygularla için karıstıgı, kendinden utandıgın, kendini ayıpladıgın, vicdanın sızladıgı zamandüsünmüyor musun Bu duyguları sana veren, bu pismanlıga seni düsüren, senin içindedir. Sana çok yakındır. O´nu sen ne diye
kendinde, kendi içinde göremiyor, hissedemiyorsun
• 0, seni bazen yaratılısına, kötü tabiatına bırakır, seni gümüs, altın, kadın sevdasına düsürür. Bazen de canına Hz. Mustafa´yı hayal etmenin nürunu verir de içini aydınlatır.
• Seni bazen bu tarafa çeker, iyi adamlara katar, bazen de o tarafa çeker, seni kötülere ulastırır. Kurtulus gemisini korkunç dalgalarla hırpalar, onu kırar, parçalar.
• Ey zavallı insan, bu düsüslerden, bu hallerden sakın ye´se kapılma; gizli gizli o kadar çok dua et, geceleri, o kadar çok agla, inle ki; sonunda yedi kat gökten kulagına kurtulus sesleri gelsin.
2. Keske uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün
(c. I, 3)
• Sevgilim, belki vefa ve merhametin cosar da, kapıyı açarsın; "Orada, ne bekliyorsun kalk, içeri gir!" diye seslenirsin ümidiyle ben senin kapında oturmus bekliyorum.
• Ey pek güzel olan yüzünde her zaman yüzlerce lütuf, yüzlerce merhamet nuru parlayan sevgili! Canım, kapında senden gelen misk kokularına, anber kokularına gark olmustur.
• Biz mest olmusuz; basımız dönmede, baskalarının yaptıkları islerle bizim ilgimiz yok. Dünya alt üst olsa, yakılsa, yıkılsa umurumuzda degil. Yeter ki senin askını kaybetmeyelim. Yeter ki senin askın ebedî olsun!
• 9çimizde senin askın el çırpmada, yüzlerce baska alemler yaratmada, göklerden de dısarda, ötelerde yepyeni yüzlerce asırlar meydana gelmede.
• Bugün biz senin misafiriniz. Güler yüzünüzün mesti oldugumuz için seni bırakıp baska yere gidemiyoruz. Sen öyle essiz bir güzelsin ki, Allah´a yemin ederim ki yüzünün güzelligini düsününce, hayal edince, su gönlüm beni bırakıp gidiyor.
• Kurtulmam için, gönlü uyanık bir can bulursam, onun etegine yapısacagım, himmet isteyecegim. Kekse uyuyabilseydim de rüyada yüzünü gösterseydin.
• Bütün canlar, can denizinden geldikleri, can denizini tanıdıkları, bildikleri için oraya dogru sel gibi akıp gidiyorlar da, baska tanıdıklardan, baska sevgililerden yüz çevirmislerdir.
• Can denizine dogru kosan seller de çesit çesit. Bir sel var yüksek daglardan kaynagını alarak, hayran hayran basını taslara çarparak, köpürerek, aglayarak, heyecanla feryat ederek, aslı olan can denizine dogru kosuyor, kosuyor.
Bir sel de var ki yolunu kaybetmis, birincisi; "Allah´a hamd olsun!" demede, ikin-cisi; "La havle" okumada.
• Ey günes gibi dogup, müflislere, yoksul kisilere sevgi sarabı sunan lütfeden. Bir ihsanda bulun, o saraptan bize de sun! Biz de yoksuluz, biz de sasırdık, yolumuzu kaybettik.
• Nasıl olmussa gül, ansızın seni görmüs, çasırıp kalmıs da elbisesini yitirmis.Çeng senin çenginin sesini duymus,feryada baslamıs, utanıp basını önüne egmis.
Nıyazi-i Mısrî hazretlerinin su siiri bu hakîkati belirtiyor:
"Huda davet eder elhamdülillah
Bu can dosta gider elhamdülillah
Hakîkat sehrine çün rıhlet oldu
Gönül durmaz iver elhamdülillah."
" La havle vela kuvvete illa billah"; Allah´tan baska kimsede güç, kuvvet yoktur, anlamın;ı gelen bır hadîsten alınan
"La havle". Mü´minler, sasırdıkları, darda kaldıklan zaman "La havle" derler.
• Zühre yıldızının burcunda en tali´li olan kimdir Ney´dir. Çünkü ney, dudagını senin dudagına koymus, senden name ögreniyor.
• Çeng, sensiz kalınca fenalasıyor, hasta, kötü bir varlık oluyor. Ney de sen olmayınca hüzünlerle doluyor, inlemeye, aglamaya baslıyor. Çengi kucagına al, onu iyilestir! Ney´i de öp, oksa. Def de sana yalvarıyor. "Ne olur " diyor, "Beni eline al! Yüzüme vur, vur, vur da senin vuruslarınla yüzüm degerlensin, ahenk yolunda meclise parlaklık gelsin."
• Bu parça parça olah canı al, onun her parçasına ask sarabı içir, onu güzelce sarhos et de dün gece elden kaçan fırsat simdi yeniden gelsin!
• Ey yüce padisah; dogrusu bizim için bundan sonra ayık olmak ayıptır, yazıktır! Allah´ın sana yemin ederim ki,
artık bundan sonra ben ayık olarak senin büyüklügünü, gücünü, kuvvetini anlatamam, senden bahsedemem, ancak senin ask sarabınla mest ohınca dilim çözülür.
3. Gülün geçirdigi safhalar, basından geçen maceralar.
Miistef´ilün, Müstef´ilün, Miistef´ilün, Müstef´iliin
(c.I, 13)
• Ey bir yerde duramayan, dinlenme nedir bilmeyen rüzgarımız! Güle bizden haber götür de de; "Gül bahçesinden kaçıp sekerle dost olan gül, nasıl oldu da yurdundan, anandan, babandan, kardeslerinden arkadaslarından ve sana gönül veren, senin için feryat edip duran bülbülden ayrıldın geldin, sekere karıstın, ´gülbeseker´ tatlısı oldun "
• Ey gül´. Neden sekere karıstın Aslında sen, kendin sekersin, seker gibi tatlısın, hossun. Seker oldugun için, herkesten çok sen, sekere layıksın ama, neden gül bahçesine karsı vefasızlıkta bulundun Seker de, gül de hos, fakat vefalı olmak her ikisinden de hos, her ikisinden de tatlı.
• Ey gül, madem ki bahçeden ayrıldın gittin, sana bir iki sözüm var: 0 güzel yanagını sekerin yanagına koy da sekerden tat al, seker gibi ol, sekere de bahçeden alıp götürdügün hos kokunu ver! 0 da gül gibi olsun. Ayrılıgı göze aldın ama, bu ayrılıkta kazancın da var: Sen sekerin içine girdigin için gül olarak oradan oraya götürülmekten, yolculugun cefasından, solup pörsümekten, yerlere atılmaktan, çignenmekten kurtuldun.
• Simdi ´gülbeseker´ tatlısı oldun ya, seni yiyenlere gönül gıdasısın, göz nurusun. Bu yüzden artık gülden gönlünü çek; o nerede, bu nerede
• Sen bahçede dikenle beraber oturuyorsun. Akıl gibi cana yakın idin, insana karıstın. Sekerle beraber iken simdi insanla beraber oldun. Nur oldun. Haydi simdi de su günahlarla kirlenmis yeryüzünden gökyüzüne yüksel menzil menzil, konak konak ta onunla manen bulusma yerine kadar yürü!... *
• Ey gül! Sen simdi dünyaya yukarıdan bakıyorsun da, dünyadaki acaip halleri gördügün için dünyaya gülüyorsun.
0 yüzden elbiselerini yırtıyorsun. Ey kızıl kaftanlı, güçlü, kuvvetli yigit er, ben senin hayranınım!
• Güller "Kim manen Hakk´a ulusmak için merdiven isterse, belanın, ızdırabın bir merdiven oldugunu bilsin de,basına gelenlerden sikayet etmesin! Belalardan korkmasın, canını belalara atsın!" diye naralar atarak, uçusup saçılarak gökyüzünden gül bahçelerine yagmada...
• Kendine gel de, su kaptan, gülsuyu çıkaran ustanın testisinden bir yolunu bulup ter gibi sız, o hapsedilmis kaptan, bir rüh gibi kaç, kurtul.
• Ne de tali´liymissiniz, ne de bahtınız yarmıs! Benziniz gül gibi kıpkırmızı. Biz de sizin gibiydik, rüh olduk,kurtulduk. Haydi siz de rüh olun, bu kirli yeryüzünden kurtulun.
• Gülbesekerden maksadımız, Hakk´ın lütfuyla bizim varlıgımızdır. Varlıgımız sanki demir kırıntısı, Hakk´ın lütfu ise mıknatıs!..
• Akıl da aynadır. Demirden ayna yapan aynacı, onu parlatmak, ayna haline getirmek için ona çok eziyet etmededir de, bu yüzden olacak, ayna bizi istemiyor, bize gelmiyor, hep biz onu elimize alıyor, ona bakıyoruz. 0 bize sunları söylüyor ama, kulaklanmız gaflet pamügu ile tıkalı oldugu için duyamıyoruz: "Ey insanlar, ben sizi sizsiz isterim."
4. Ben çok eskiden sana gönül vermistim, simdi gel de sana canımı vereyim.
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün, Müstefilün
(c. I, 16)
• Ey Yusuf, gözleri görmeyen Yakup´a gel. Ey gözlerde gizlenmis olan îsa, sen de su gök kubbenin üstünden hir görün...
• Ayrılıktan ötürü gündüz karardı, gece gibi oldu. Gönlüm yay gibi idi, inceldi ok gibi oldu. Dertli Yakup ihtiyarladı, ey genç Yüsuf artık gel!
• Ey îmran oglu Müsa! Senin Hakk´a yalvarman için, ne Tur-ı Sîna´lar var! îsrail ogulları buzagıya tapıyorlar. Artık Tur-ı Sîna´dan dön!... Bizi kurtarmaya gel!
• Benzim safran gibi sarardı. Boynum büküldü, çene düstü. Beden mezarında sıkıstım kaldım. Ey rühu darlıktan kurtaran, rahata kavusturan! Gel, beni benden, beni bedenden kurtar!
• Hz. Muhammed´i gözleyen gözüm, gamınla sana müstakım diyor. "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik." ayetinin sırrı, gel de o dagınık saçlar arasından yüzünü göster!" Enbiy Suresi 21/107. ayete isaret var."
• Sen, öyle büyüksün, öyle büyük bir nür kaynagısın ki, su günes senin nuruna karsı sanki aksam kızıllıgı, ey bütün dünya padisahlarını geride bırakan,, azîz varlık, ey Hakk ile gören göz, ey her seyi bilen gönül! Gel! • Dünyada mevcut bütün canlar, sana karsı canlıktan çıkıyorlar, beden oluyorlar. Halbuki sen, cansın, canlar canısın, cansız beden ne ise yarar Ben çok eskiden, sana gönül vermistim. Gel, ey sevgili gel de simdi sana canımı da vereyim!
• Ey-sevgili, ilacım de sensin, çarem de sensin. Yüz parça olmus gönlünnün nuru da sensin, çaresiz gönlümde, senden baska ne varsa hepsi yok oldu, beni kimsesiz bırakma! Gel!
5. Ömür kervanının kalkmak üzere oldugunu haber veren çanlarının seslerini duymuyor musun
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün
(c. 1, 17)
• Gökyüzünden cana; "Haydi geri dön!" diye bir ses geldi. Can da; "Ey beni çagıran yüce varlık, merhaba,geliyorum." diye cevap verdi.
• Ses duydum; "Basüstüne, her an yüzlerce can sana feda olsun. Bir kere daha çagır da; (...... ) makamına kadar uçayım.
(...... )Bu beyitte Insan Süresi, 76/1. ayete isaret var. Bu ayeti tefsir edenler, insanın maddî varlıgının çesitli merhalelerden geçerek nihayet bir damla meni halinde ana rahmine düstügünü ve ınsanın henüz kendisinin atılacak bir seyi olmadıgına ve kemalin yoklukta olduguna etmekte.
• Ey bizim essiz misafirimiz, bizim canımızın sabrını da, kararını´ da aldın. Seni nerede arayayım Nerde bulayım Seslenen "0, candan da, rnekandan da dısarıdadır, 0, çok üstün bir yerdedir." dedi.
• Su zindanda bulunanların, ayaklarına baglanmıs olan agır zincirleri çözeyim, gökyüzüne de bir merdiven koyayım, koyayım da can, yücelere çıksın.
• Sen cana, canlar katan bir güzelsin. Sonra yabancı da degilsin, bizim sehrimizdensin. Öyle oldugu halde neden kendini garip sayıyorsun, yabancıymıs gibi davranıyorsun Bu hal, dostluga yakısır mı
• Avareligi, bir bir serbet gibi içmissin de kendi evinin yolunu bile unutmussun. Çok kötü huylu olan, Kabil´li büyücü kadın, sana çok büyüler yapmıs, bu yüzden nereden geldigini, nereli oldugunu hatırlıyamıyorsun.
• Birini takip derek gelen, konup göçen kervanlar, hep o tarafa kosup gidiyorlar. Senin basın nasıl oluyor da dönmüyor Yüregin kabarmıyor Neden hiç bir korku ve heyecanın yok
• Kervan basının kervanın kalkmak üzere oldugunu haber veren çanlarının ´seslerini duyuyor musun 0 tarafta nice yol arkadaslarımız, nice dostlarımız var. Hep bizi bekliyorlar.
"Bu beyit Sirazlı hafız ın su beytini hatırlatıyor:
Sevgiliye giden yolun menzilinde ,kondugu yerlerde nasıl istirahat edeyim,nasıl zevki sefaya dalayım ki,Can;Yürekleri bagladınızmı diye feryat edip durmada."
• Bir çok insanlar, orada bizi bekliyorlar, hepsi de bizim sarhosumuz, hepsi de bize dalıp kendilerinden geçmisler.
"Ey zavallı! Padisahın bekliyor. Haydi padisahın yanına gel." diye kulagımıza bagırıyorlar.
6. Dügünümüz dünyaya kutlu olsun!
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefiliin
(c.I, 31)
• Bizim dügünümüz dünyaya kutlu olsun. Allah, bu dügünü, bu evlenmeyi bize uygun olarak tertipledi. Esler birbirine çok uygun düstü. Bu dügün sebebiyle,
• Mevlamızın lütfuyla kalpler ferahladı. însanlar çift oldu, evlendi. Kederler, gamlar gönüllerden çıkıp gitti.
• Ey sehrimizi süsleyen güzel! Allah´ın adıyla güzel bir gelin olarak gidiyorsun. Sen de bir güzele damat olmadasın.
• Köyümüzden ne de hos gitmedesin. Bize ne de hos salına salına gelmedesin; deremize ne de hos çaglaya çaglaya akmadasın! Ey ırmagımız, ey bizi arayan dost!
• Cihan padisahının, bizim o canlara can katan padisahımızın devletinde oynayın, raks edin, ey arifler, ey süfîler, sema edin!
• Halkın bir kısmı denizler gibi cosmada, dalgalar gibi secdeye kapanmada. Bir kısmı da kıhçlar gibi savasmada,bütün cüz´lerimizin kanmı içmede. Sus, sus ki bu gece o güzel yüzlü, ugurlu sahımızın mutfagı açılmıstır. Ne de sasılacak sey ki, helvamız (helva gibi tatlı olan sevgili) helva pisiriyor.
Bu siiri Hz.Mevlana oglu Sultan Veled´in dügününde söylemistir.
7. Bu hos koku, Yüsuf´un gömleginin kokusudur,
yahut da Mustafa(s.a.v.)´in hırkasının kokusudur.
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müıtef´ilün
(c.1, 12)
• Ey bahçeleri güldüren, çimenleri gebe bırakan asıkların ilkbaharı, bizim sevgilimizden haberin var mı
• Ey asıkların feryadına kosan hos kokulu rüzgar. Ey candan da mekandan da temiz olan aziz varlık, sen neredeydin Nerede kaldın, seni görecegimiz geldi
• Ey Rum diyannın da, Habes diyarının da fitnesi olan rüzgar, sasırdım kaldım, bu pek hos, bu pek güzel koku, ya Yüsufun gömleginin kokusudur, yahut da Mustafa (s.a.v.)´in hırkasının kokusudur.
• Ey dogruluk ırmagı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdıgın hos kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna´sı oluyor, canlara can katıyorsun..
• Ey sözü, konusması, bütün davranısları, halleri hos olan sevgili! Ey "ay"ların, yıl´ların kendine kul oldukları güzel,senin "ay"ın da hos, "yıl"ın da hos.
8. Gül de senin lütfunla çorak yerler yesersin, mezarlar bahçe haline gelsin!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün
(c.I, 29)
• Ey perdenin arkasından ısıgı, nüru görünen sevgili, senin ısıgın, sıcaklıgın bize yaz mevsimi oldu, bizim de yaz mevsimi gibi gönlümüz sıcak, gel bizi al, gül bahçemize kadar, çek götür!
• Gel, gel de senin lütfunla çorak yerler yesersin, mezarlar bahçe haline gelsin. Koruklar tatlılassın, üzüm olsun,ekmegimiz pissin.
• Ey can giinesi, ey gönül günesi, ey güzelligi ile günesi bile utandıran güzel,gel, gel de bizim zavallı halimizi gör,su balçık beden, canı nasıl tutmus bırakmıyor
• Yüzünün sevdası ile dikenlikler, nice defalar gül bahçesi haline geldi de güzel yaratma gücüne olan imanımızı artırdı.
• Ey ebedî ask! Su gönlümüzde kendini gösterip, canımızı balçık zindanından kurtararak, tek olan, esi olmayan Allah´a yönelttin.
• Ey nurlar saçan sabahımız! Gamlı ve kederli oldugumuz zamanlarda gönlümüzdeki gam dumanlarını dagıt, bize sevk ver, nese lutfet. Tali´imizin karanlık gecesinde; bir gündüz, görülmemis, isitilmemis, sasılacak bir gündüz meydana getir.
• Nerede o gözler ki onu izlesin; nerede hakîkatleri duyacak kulak, burhanlar düsünecek akıl
• "Cüz´ler külle gidiyor. Reyhan reyhana, gül güle kavusuyor, her sey bizim dikenligimizin hapishanesinden kurtuluyor." diye can diyarından davul sesleri gelmege basladı.
9. Ey söylenmemis, gönülde kalmıs gam, ey uyusmus akıl defolun gidin!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.1, 36)
• Hoca gel, hoca gel, hoca bir kere daha gel! Ey hileci ay, gelmem deme, gel!
• Senden ayrı düsmüs asıgın halini gör. Kötülüklerle dolu olan dünyaya bak, ey hapishaneci padisah, mahmur susamısı görmemezlikten gelme!
• El de ayak da sensin, her var olanın varlıgına sebep de yine sensin! Sarhos bülbül de sensin, haydi gül bahçesine gel!
• Kulak da sensin, göz de sensin, her seyin seçilmisi de sensin, sen kuyudan çıkarılarak satılmıs Yüsufsun, kölelerin satıldıgı pazara gel!
• Gözde gizlenmissin görünmezsin, halbuki sen herkese can verirsin, bir kere de güle, oynaya gönülsüz ve sarıksız olarak gel!
• Günün aydınlıgı sensin, gamı yakan yandıran sevinç sensin, gecelerin aydınlıgı, ay ısıgı sensin, ey tatlılıklar, sekerler yagdıran bulut gel!
• Ey yepyeni dünyanın bayragı! Her akıl ve fıkir sana rehin olarak verilmistir, bazen geliyorsun, bazen gelmiyorsun, böyle yapma; bir daha dönmemek üzere tamamıyla gel!
• Ey perisan kabuslarla dolu olan gece git! Bir daha gelme! Ey söylenmemis, gönülde gömülü kalmıs gam, ey uyusmus akıl, defolun gidin, sizi istemiyorum! Ey uyanık baht, ey devlet gel, gel!
• Ey Nuh´un nefesi! Ey ruhun hevesi gel! Ey yaralanmıs merhemi gel! Ey hastanın saglıgı gel!
10. Gölge bazen nürun yanında olur, bazen de onda yok olur.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.1,41)
• Ey yüzünün nüru ile cihanı aydınlatan sevgili, dün gece bizim aramızda yoktun. Bu yüzden biz karanlıkta kaldık.
Yüzünün nüru dün gece neredeydi
• Gönlümüze bak da sasır kal! Çünkü gönül, senin güzel yüzünü siper ederken heyecandan eriyip yok oldugu halde, seni siper etmeye doyamadı. Bırak gönül senin ugrunda erisin yok olsun. Ama ey ay yüzlü güzel! Senin ömrün uzadıkça uzasın!..
• Dün gece, nürlar saçan ay yüzün nereye dogmustu Otagın nereye kurulmustu Adamların, ordun nerede konaklamıstı Sen degil, senin güzelligin nerede elbisesini çıkarır, nerede soyunursa devlet oradadır. Mutluluk oradadır.
• Dün gece nerede bulundunsa bulundun, o hususta bir sey bilmiyorum ama, bugün sunu biliyorum ki; bugün de benden ayrı kalırsan, sabrım, kararım tükenir de; "La havle" mescidi de gönlüm gibi gamlarla yıkılır gider.
• Dün gece seher vaktine kadar inleyerek, feryatlar ederek döndüm, dolastım. Sabah oldu da gözümü bile yummadım.
• Ey aziz varlık! Sen bir nürun gölgesisin. Biz de cümle cihan senin gölgeniz. Nürun gölgeden ayrı düstügünü kim gördü
• Gölge, bazen nürun yanında olur. Bazen de onda yok olur, gider. Yanıbasında ise, onunla beraberdir. Onunla bir sıradadır. Onda yok olmussa, onunla bulusmustur, ona kavusmustur.
• Onunla bulusup yok olunca, Allah´ın nüru onu alsın, Allah´a çeksin götürsün diye o gölge sasılacak kadar sıkı bir sekilde istek elini nüra atmıstır.
• Gölge iki nürun ayrılıklarını, sonra birbirleriyle bulusmalarını durmadan anlatsam, sen de bana bu hususta daha çok yardımda bulunsan bu konu yine bitmez, tükenmez.
• Nur, sebebi yaratandır. Ne kadar sebep varsa hepsi de onun gölgesidir.Allah, sebepsizligi her seye sebep kılmıstır.
• Sebebi yaratan ile sebep birbirinin aynasıdır. Kim ayna gibi tertertıiz degilse, aynayı ve aynadakini göremez.
I. GAZELLER
1. Hakk´tan sayılamayacak kadar lütuflar, ihsanlar;
senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar, kusurlar.
Müstefilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefilün
(c. I, 3)
•.Ey gönül, isledigin suçlara, kusurlara karsılık, Hakk´tan özür dilemek için neler düsünüyorsun O´ndan sayılamayacak kadar lutuflar, iyilikler, ihsanlar, vefalar gelmede, senden de bunca hatalar, kusurlar, cefalar görünmede...
• O´nun tarafından, bunca keremler, senden ise, manasız aykın isler; O´ndan pek çok nimetler, senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar suçlar, günahlar...
• Senden bunca haset, bunca kötü düsünce, bunca dedikodu. O´ndan ise bunca ihsan, bunca lütuf, bunca iyilikler.
• Yaptıgın kötülüklerden, isledigin günahlardan pisman olup da, candan Allah dedigin zaman, seni belalardan kurtarmak için senin imdadına yetisen, sana o duyguyu veren, kendini hissettiren O´dur.
• İşledigin günah yüzünden korkuyorsun, kurtulmaya çareler arıyorsun. Bir daha islememeye karar veriyorsun, iste o anda bu duygularla için karıstıgı, kendinden utandıgın, kendini ayıpladıgın, vicdanın sızladıgı zamandüsünmüyor musun Bu duyguları sana veren, bu pismanlıga seni düsüren, senin içindedir. Sana çok yakındır. O´nu sen ne diye
kendinde, kendi içinde göremiyor, hissedemiyorsun
• 0, seni bazen yaratılısına, kötü tabiatına bırakır, seni gümüs, altın, kadın sevdasına düsürür. Bazen de canına Hz. Mustafa´yı hayal etmenin nürunu verir de içini aydınlatır.
• Seni bazen bu tarafa çeker, iyi adamlara katar, bazen de o tarafa çeker, seni kötülere ulastırır. Kurtulus gemisini korkunç dalgalarla hırpalar, onu kırar, parçalar.
• Ey zavallı insan, bu düsüslerden, bu hallerden sakın ye´se kapılma; gizli gizli o kadar çok dua et, geceleri, o kadar çok agla, inle ki; sonunda yedi kat gökten kulagına kurtulus sesleri gelsin.
2. Keske uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün
(c. I, 3)
• Sevgilim, belki vefa ve merhametin cosar da, kapıyı açarsın; "Orada, ne bekliyorsun kalk, içeri gir!" diye seslenirsin ümidiyle ben senin kapında oturmus bekliyorum.
• Ey pek güzel olan yüzünde her zaman yüzlerce lütuf, yüzlerce merhamet nuru parlayan sevgili! Canım, kapında senden gelen misk kokularına, anber kokularına gark olmustur.
• Biz mest olmusuz; basımız dönmede, baskalarının yaptıkları islerle bizim ilgimiz yok. Dünya alt üst olsa, yakılsa, yıkılsa umurumuzda degil. Yeter ki senin askını kaybetmeyelim. Yeter ki senin askın ebedî olsun!
• 9çimizde senin askın el çırpmada, yüzlerce baska alemler yaratmada, göklerden de dısarda, ötelerde yepyeni yüzlerce asırlar meydana gelmede.
• Bugün biz senin misafiriniz. Güler yüzünüzün mesti oldugumuz için seni bırakıp baska yere gidemiyoruz. Sen öyle essiz bir güzelsin ki, Allah´a yemin ederim ki yüzünün güzelligini düsününce, hayal edince, su gönlüm beni bırakıp gidiyor.
• Kurtulmam için, gönlü uyanık bir can bulursam, onun etegine yapısacagım, himmet isteyecegim. Kekse uyuyabilseydim de rüyada yüzünü gösterseydin.
• Bütün canlar, can denizinden geldikleri, can denizini tanıdıkları, bildikleri için oraya dogru sel gibi akıp gidiyorlar da, baska tanıdıklardan, baska sevgililerden yüz çevirmislerdir.
• Can denizine dogru kosan seller de çesit çesit. Bir sel var yüksek daglardan kaynagını alarak, hayran hayran basını taslara çarparak, köpürerek, aglayarak, heyecanla feryat ederek, aslı olan can denizine dogru kosuyor, kosuyor.
Bir sel de var ki yolunu kaybetmis, birincisi; "Allah´a hamd olsun!" demede, ikin-cisi; "La havle" okumada.
• Ey günes gibi dogup, müflislere, yoksul kisilere sevgi sarabı sunan lütfeden. Bir ihsanda bulun, o saraptan bize de sun! Biz de yoksuluz, biz de sasırdık, yolumuzu kaybettik.
• Nasıl olmussa gül, ansızın seni görmüs, çasırıp kalmıs da elbisesini yitirmis.Çeng senin çenginin sesini duymus,feryada baslamıs, utanıp basını önüne egmis.
Nıyazi-i Mısrî hazretlerinin su siiri bu hakîkati belirtiyor:
"Huda davet eder elhamdülillah
Bu can dosta gider elhamdülillah
Hakîkat sehrine çün rıhlet oldu
Gönül durmaz iver elhamdülillah."
" La havle vela kuvvete illa billah"; Allah´tan baska kimsede güç, kuvvet yoktur, anlamın;ı gelen bır hadîsten alınan
"La havle". Mü´minler, sasırdıkları, darda kaldıklan zaman "La havle" derler.
• Zühre yıldızının burcunda en tali´li olan kimdir Ney´dir. Çünkü ney, dudagını senin dudagına koymus, senden name ögreniyor.
• Çeng, sensiz kalınca fenalasıyor, hasta, kötü bir varlık oluyor. Ney de sen olmayınca hüzünlerle doluyor, inlemeye, aglamaya baslıyor. Çengi kucagına al, onu iyilestir! Ney´i de öp, oksa. Def de sana yalvarıyor. "Ne olur "
diyor, "Beni eline al! Yüzüme vur, vur, vur da senin vuruslarınla yüzüm degerlensin, ahenk yolunda meclise parlaklık gelsin."
• Bu parça parça olah canı al, onun her parçasına ask sarabı içir, onu güzelce sarhos et de dün gece elden kaçan fırsat simdi yeniden gelsin !
• Ey yüce padisah; dogrusu bizim için bundan sonra ayık olmak ayıptır, yazıktır! Allah´ın sana yemin ederim ki, artık bundan sonra ben ayık olarak senin büyüklügünü, gücünü, kuvvetini anlatamam, senden bahsedemem, ancak senin ask sarabınla mest ohınca dilim çözülür.
3. Gülün geçirdigi safhalar, basından geçen maceralar.
Miistef´ilün, Müstef´ilün, Miistef´ilün, Müstef´iliin
(c.I, 13)
• Ey bir yerde duramayan, dinlenme nedir bilmeyen rüzgarımız! Güle bizden haber götür de de; "Gül bahçesinden kaçıp sekerle dost olan gül, nasıl oldu da yurdundan, anandan, babandan, kardeslerinden arkadaslarından ve sana gönül veren, senin için feryat edip duran bülbülden ayrıldın geldin, sekere karıstın, ´gülbeseker´ tatlısı oldun "
• Ey gül´. Neden sekere karıstın Aslında sen, kendin sekersin, seker gibi tatlısın, hossun. Seker oldugun için,herkesten çok sen, sekere layıksın ama, neden gül bahçesine karsı vefasızlıkta bulundun Seker de, gül de hos, fakat vefalı olmak her ikisinden de hos, her ikisinden de tatlı.
• Ey gül, madem ki bahçeden ayrıldın gittin, sana bir iki sözüm var: 0 güzel yanagını sekerin yanagına koy da sekerden tat al, seker gibi ol, sekere de bahçeden alıp götürdügün hos kokunu ver! 0 da gül gibi olsun. Ayrılıgı göze aldın ama, bu ayrılıkta kazancın da var: Sen sekerin içine girdigin için gül olarak oradan oraya götürülmekten, yolculugun cefasından, solup pörsümekten, yerlere atılmaktan, çignenmekten kurtuldun.
• Simdi ´gülbeseker´ tatlısı oldun ya, seni yiyenlere gönül gıdasısın, göz nurusun. Bu yüzden artık gülden gönlünü çek; o nerede, bu nerede
• Sen bahçede dikenle beraber oturuyorsun. Akıl gibi cana yakın idin, insana karıstın. Sekerle beraber iken simdi insanla beraber oldun. Nur oldun. Haydi simdi de su günahlarla kirlenmis yeryüzünden gökyüzüne yüksel menzil menzil,konak konak ta onunla manen bulusma yerine kadar yürü!... *
• Ey gül! Sen simdi dünyaya yukarıdan bakıyorsun da, dünyadaki acaip halleri gördügün için dünyaya gülüyorsun.
0 yüzden elbiselerini yırtıyorsun. Ey kızıl kaftanlı, güçlü, kuvvetli yigit er, ben senin hayranınım!
• Güller "Kim manen Hakk´a ulusmak için merdiven isterse, belanın, ızdırabın bir merdiven oldugunu bilsin de,basına gelenlerden sikayet etmesin! Belalardan korkmasın, canını belalara atsın!" diye naralar atarak, uçusup saçılarak gökyüzünden gül bahçelerine yagmada...
• Kendine gel de, su kaptan, gülsuyu çıkaran ustanın testisinden bir yolunu bulup ter gibi sız, o hapsedilmis kaptan, bir rüh gibi kaç, kurtul.
• Ne de tali´liymissiniz, ne de bahtınız yarmıs! Benziniz gül gibi kıpkırmızı. Biz de sizin gibiydik, rüh olduk,kurtulduk. Haydi siz de rüh olun, bu kirli yeryüzünden kurtulun.
• Gülbesekerden maksadımız, Hakk´ın lütfuyla bizim varlıgımızdır. Varlıgımız sanki demir kırıntısı, Hakk´ın lütfu ise mıknatıs!..
• Akıl da aynadır. Demirden ayna yapan aynacı, onu parlatmak, ayna haline getirmek için ona çok eziyet etmededir de, bu yüzden olacak, ayna bizi istemiyor, bize gelmiyor, hep biz onu elimize alıyor, ona bakıyoruz. 0 bize sunları söylüyor ama, kulaklanmız gaflet pamügu ile tıkalı oldugu için duyamıyoruz: "Ey insanlar, ben sizi sizsiz isterim."
4. Ben çok eskiden sana gönül vermistim, simdi gel de sana canımı vereyim.
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün, Müstefilün
(c. I, 16)
• Ey Yusuf, gözleri görmeyen Yakup´a gel. Ey gözlerde gizlenmis olan îsa, sen de su gök kubbenin üstünden hir görün...
• Ayrılıktan ötürü gündüz karardı, gece gibi oldu. Gönlüm yay gibi idi, inceldi ok gibi oldu. Dertli Yakup ihtiyarladı, ey genç Yüsuf artık gel!
• Ey îmran oglu Müsa! Senin Hakk´a yalvarman için, ne Tur-ı Sîna´lar var! îsrail ogulları buzagıya tapıyorlar. Artık Tur-ı Sîna´dan dön!... Bizi kurtarmaya gel!
• Benzim safran gibi sarardı. Boynum büküldü, çene düstü. Beden mezarında sıkıstım kaldım. Ey rühu darlıktan kurtaran, rahata kavusturan! Gel, beni benden, beni bedenden kurtar!
• Hz. Muhammed´i gözleyen gözüm, gamınla sana müstakım diyor. "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik." ayetinin sırrı, gel de o dagınık saçlar arasından yüzünü göster!" Enbiy Suresi 21/107. ayete isaret var."
• Sen, öyle büyüksün, öyle büyük bir nür kaynagısın ki, su günes senin nuruna karsı sanki aksam kızıllıgı, ey bütün dünya padisahlarını geride bırakan,, azîz varlık, ey Hakk ile gören göz, ey her seyi bilen gönül! Gel! • Dünyada mevcut bütün canlar, sana karsı canlıktan çıkıyorlar, beden oluyorlar. Halbuki sen, cansın, canlar
canısın, cansız beden ne ise yarar Ben çok eskiden, sana gönül vermistim. Gel, ey sevgili gel de simdi sana canımı da vereyim!
• Ey-sevgili, ilacım de sensin, çarem de sensin. Yüz parça olmus gönlünnün nuru da sensin, çaresiz gönlümde, senden baska ne varsa hepsi yok oldu, beni kimsesiz bırakma! Gel!
5. Ömür kervanının kalkmak üzere oldugunu haber veren çanlarının seslerini duymuyor musun
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün
(c. 1, 17)
• Gökyüzünden cana; "Haydi geri dön!" diye bir ses geldi. Can da; "Ey beni çagıran yüce varlık, merhaba,geliyorum." diye cevap verdi.
• Ses duydum; "Basüstüne, her an yüzlerce can sana feda olsun. Bir kere daha çagır da; (...... ) makamına kadar uçayım.
(...... )Bu beyitte Insan Süresi, 76/1. ayete isaret var. Bu ayeti tefsir edenler, insanın maddî varlıgının çesitli merhalelerden geçerek nihayet bir damla meni halinde ana rahmine düstügünü ve ınsanın henüz kendisinin atılacak bir seyi olmadıgına ve kemalin yoklukta olduguna etmekte.
• Ey bizim essiz misafirimiz, bizim canımızın sabrını da, kararını´ da aldın. Seni nerede arayayım Nerde bulayım
Seslenen "0, candan da, rnekandan da dısarıdadır, 0, çok üstün bir yerdedir." dedi.
• Su zindanda bulunanların, ayaklarına baglanmıs olan agır zincirleri çözeyim, gökyüzüne de bir merdiven koyayım,koyayım da can, yücelere çıksın.
• Sen cana, canlar katan bir güzelsin. Sonra yabancı da degilsin, bizim sehrimizdensin. Öyle oldugu halde neden kendini garip sayıyorsun, yabancıymıs gibi davranıyorsun Bu hal, dostluga yakısır mı
• Avareligi, bir bir serbet gibi içmissin de kendi evinin yolunu bile unutmussun. Çok kötü huylu olan, Kabil´li büyücü kadın, sana çok büyüler yapmıs, bu yüzden nereden geldigini, nereli oldugunu hatırlıyamıyorsun.
• Birini takip derek gelen, konup göçen kervanlar, hep o tarafa kosup gidiyorlar. Senin basın nasıl oluyor da dönmüyor Yüregin kabarmıyor Neden hiç bir korku ve heyecanın yok
• Kervan basının kervanın kalkmak üzere oldugunu haber veren çanlarının ´seslerini duyuyor musun 0 tarafta nice yol arkadaslarımız, nice dostlarımız var. Hep bizi bekliyorlar.
"Bu beyit Sirazlı hafız ın su beytini hatırlatıyor:
Sevgiliye giden yolun menzilinde ,kondugu yerlerde nasıl istirahat edeyim,nasıl zevki sefaya dalayım ki,Can;Yürekleri bagladınızmı diye feryat edip durmada."
• Bir çok insanlar, orada bizi bekliyorlar, hepsi de bizim sarhosumuz, hepsi de bize dalıp kendilerinden geçmisler. "Ey zavallı! Padisahın bekliyor. Haydi padisahın yanına gel." diye kulagımıza bagırıyorlar.
6. Dügünümüz dünyaya kutlu olsun!
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefiliin
(c.I, 31)
• Bizim dügünümüz dünyaya kutlu olsun. Allah, bu dügünü, bu evlenmeyi bize uygun olarak tertipledi. Esler birbirine çok uygun düstü. Bu dügün sebebiyle,
• Mevlamızın lütfuyla kalpler ferahladı. însanlar çift oldu, evlendi. Kederler, gamlar gönüllerden çıkıp gitti.
• Ey sehrimizi süsleyen güzel! Allah´ın adıyla güzel bir gelin olarak gidiyorsun. Sen de bir güzele damat olmadasın.
• Köyümüzden ne de hos gitmedesin. Bize ne de hos salına salına gelmedesin; deremize ne de hos çaglaya çaglaya akmadasın! Ey ırmagımız, ey bizi arayan dost!
• Cihan padisahının, bizim o canlara can katan padisahımızın devletinde oynayın, raks edin, ey arifler, ey süfîler,sema edin!
• Halkın bir kısmı denizler gibi cosmada, dalgalar gibi secdeye kapanmada. Bir kısmı da kıhçlar gibi savasmada,bütün cüz´lerimizin kanmı içmede. Sus, sus ki bu gece o güzel yüzlü, ugurlu sahımızın mutfagı açılmıstır. Ne de sasılacak sey ki, helvamız (helva gibi tatlı olan sevgili) helva pisiriyor.
Bu siiri Hz.Mevlana oglu Sultan Veled´in dügününde söylemistir.
7. Bu hos koku, Yüsuf´un gömleginin kokusudur,
yahut da Mustafa(s.a.v.)´in hırkasının kokusudur.
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müıtef´ilün
(c.1, 12)
• Ey bahçeleri güldüren, çimenleri gebe bırakan asıkların ilkbaharı, bizim sevgilimizden haberin var mı
• Ey asıkların feryadına kosan hos kokulu rüzgar. Ey candan da mekandan da temiz olan aziz varlık, sen neredeydin Nerede kaldın, seni görecegimiz geldi
• Ey Rum diyannın da, Habes diyarının da fitnesi olan rüzgar, sasırdım kaldım, bu pek hos, bu pek güzel koku, ya Yüsufun gömleginin kokusudur, yahut da Mustafa (s.a.v.)´in hırkasının kokusudur.
• Ey dogruluk ırmagı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdıgın hos kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna´sı oluyor, canlara can katıyorsun..
• Ey sözü, konusması, bütün davranısları, halleri hos olan sevgili! Ey "ay"ların, yıl´ların kendine kul oldukları güzel,senin "ay"ın da hos, "yıl"ın da hos.
8. Gül de senin lütfunla çorak yerler yesersin, mezarlar bahçe haline gelsin!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün
(c.I, 29)
• Ey perdenin arkasından ısıgı, nüru görünen sevgili, senin ısıgın, sıcaklıgın bize yaz mevsimi oldu, bizim de yaz mevsimi gibi gönlümüz sıcak, gel bizi al, gül bahçemize kadar, çek götür!
• Gel, gel de senin lütfunla çorak yerler yesersin, mezarlar bahçe haline gelsin. Koruklar tatlılassın, üzüm olsun, ekmegimiz pissin.
• Ey can giinesi, ey gönül günesi, ey güzelligi ile günesi bile utandıran güzel,gel, gel de bizim zavallı halimizi gör,su balçık beden, canı nasıl tutmus bırakmıyor
• Yüzünün sevdası ile dikenlikler, nice defalar gül bahçesi haline geldi de güzel yaratma gücüne olan imanımızı artırdı.
• Ey ebedî ask! Su gönlümüzde kendini gösterip, canımızı balçık zindanından kurtararak, tek olan, esi olmayan Allah´a yönelttin.
• Ey nurlar saçan sabahımız! Gamlı ve kederli oldugumuz zamanlarda gönlümüzdeki gam dumanlarını dagıt, bize sevk ver, nese lutfet. Tali´imizin karanlık gecesinde; bir gündüz, görülmemis, isitilmemis, sasılacak bir gündüz meydana getir.
• Nerede o gözler ki onu izlesin; nerede hakîkatleri duyacak kulak, burhanlar düsünecek akıl
• "Cüz´ler külle gidiyor. Reyhan reyhana, gül güle kavusuyor, her sey bizim dikenligimizin hapishanesinden kurtuluyor." diye can diyarından davul sesleri gelmege basladı.
9. Ey söylenmemis, gönülde kalmıs gam, ey uyusmus akıl defolun gidin!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.1, 36)
• Hoca gel, hoca gel, hoca bir kere daha gel! Ey hileci ay, gelmem deme, gel!
• Senden ayrı düsmüs asıgın halini gör. Kötülüklerle dolu olan dünyaya bak, ey hapishaneci padisah, mahmur susamısı görmemezlikten gelme!
• El de ayak da sensin, her var olanın varlıgına sebep de yine sensin! Sarhos bülbül de sensin, haydi gül bahçesine gel!
• Kulak da sensin, göz de sensin, her seyin seçilmisi de sensin, sen kuyudan çıkarılarak satılmıs Yüsufsun, kölelerin satıldıgı pazara gel!
• Gözde gizlenmissin görünmezsin, halbuki sen herkese can verirsin, bir kere de güle, oynaya gönülsüz ve sarıksız olarak gel!
• Günün aydınlıgı sensin, gamı yakan yandıran sevinç sensin, gecelerin aydınlıgı, ay ısıgı sensin, ey tatlılıklar,sekerler yagdıran bulut gel!
• Ey yepyeni dünyanın bayragı! Her akıl ve fıkir sana rehin olarak verilmistir, bazen geliyorsun, bazen gelmiyorsun,böyle yapma; bir daha dönmemek üzere tamamıyla gel!
• Ey perisan kabuslarla dolu olan gece git! Bir daha gelme! Ey söylenmemis, gönülde gömülü kalmıs gam, ey uyusmus akıl, defolun gidin, sizi istemiyorum! Ey uyanık baht, ey devlet gel, gel!
• Ey Nuh´un nefesi! Ey ruhun hevesi gel! Ey yaralanmıs merhemi gel! Ey hastanın saglıgı gel!
10. Gölge bazen nürun yanında olur, bazen de onda yok olur.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.1,41)
• Ey yüzünün nüru ile cihanı aydınlatan sevgili, dün gece bizim aramızda yoktun. Bu yüzden biz karanlıkta kaldık.
Yüzünün nüru dün gece neredeydi
• Gönlümüze bak da sasır kal! Çünkü gönül, senin güzel yüzünü siper ederken heyecandan eriyip yok oldugu halde,seni siper etmeye doyamadı. Bırak gönül senin ugrunda erisin yok olsun. Ama ey ay yüzlü güzel! Senin ömrün uzadıkça uzasın!..
• Dün gece, nürlar saçan ay yüzün nereye dogmustu Otagın nereye kurulmustu Adamların, ordun nerede konaklamıstı Sen degil, senin güzelligin nerede elbisesini çıkarır, nerede soyunursa devlet oradadır. Mutluluk oradadır.
• Dün gece nerede bulundunsa bulundun, o hususta bir sey bilmiyorum ama, bugün sunu biliyorum ki; bugün de benden ayrı kalırsan, sabrım, kararım tükenir de; "La havle" mescidi de gönlüm gibi gamlarla yıkılır gider.
• Dün gece seher vaktine kadar inleyerek, feryatlar ederek döndüm, dolastım. Sabah oldu da gözümü bile yummadım.
• Ey aziz varlık! Sen bir nürun gölgesisin. Biz de cümle cihan senin gölgeniz. Nürun gölgeden ayrı düstügünü kim gördü
• Gölge, bazen nürun yanında olur. Bazen de onda yok olur, gider. Yanıbasında ise, onunla beraberdir. Onunla bir sıradadır. Onda yok olmussa, onunla bulusmustur, ona kavusmustur.
• Onunla bulusup yok olunca, Allah´ın nüru onu alsın, Allah´a çeksin götürsün diye o gölge sasılacak kadar sıkı bir sekilde istek elini nüra atmıstır.
• Gölge iki nürun ayrılıklarını, sonra birbirleriyle bulusmalarını durmadan anlatsam, sen de bana bu hususta daha çok yardımda bulunsan bu konu yine bitmez, tükenmez.
• Nur, sebebi yaratandır. Ne kadar sebep varsa hepsi de onun gölgesidir.Allah, sebepsizligi her seye sebep kılmıstır.
• Sebebi yaratan ile sebep birbirinin aynasıdır. Kim ayna gibi tertertıiz degilse, aynayı ve aynadakini göremez.
11. Basını ayak altına alınca, yıldızların üstüne ayak basarsın.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün
(c.I, 19)
• Bugün sevgiliyi gördüm, her ise, her güce tat veren, yapmasını kolaylastıran o güzeli gördüm. 0, o kadar güzel, o kadar nürluydu ki adeta Mustafa (s.a.v.)´in rühu gibi göklere yükseliyordu.
"Fussilet Suresi´nin 41/11. ayetine isaret var: "Sonra duman halinde bulunan göge yükseldi ve ona, yeryüzüne ´9steyerek varlıga gelin!´ dedi. ´lsteyerek geldik.´ dediler."
• Günes, Hz. Mustafa´nın yüzünü gördü de utandı. Gök de gönül gibi yarıl-mıstı, parçalanmıstı. Suyun ve kara topragın üstüne onun parıltısı vurmustu da, bu yüzden su ile toprak, atesten de daha fazla parlamıstı.
• "Göklere çıkmak istiyorum, lütfen bana merdiveni gösteriniz!" diye niyazda bulundum. Buyurdu ki: "Senin basın merdivendir. Basını ayak altına al, basına bas da yüksel!
Ayagını basının üstıine koymak demek, aklını ayak altına alıp, gönül yolu ile, ask yolu ile Hakk´a yönelmektir. Mevlana bir Mesnevî beytinde;
"Mademki gökyüzünün damlanna çıktın, oralarda geziyorsun, artık merdiven aramak mana-sızdır, soguktur." Diye buyurur Mevlana. Dîvan-ı baska bir beytinde de;
"Göklerin yolu, Içtedir, gönüldedir, sen ask kanadını aç, ask kanadı kuvvetli olursa merdiven arama derdi kalmaz." Diye buyurur.
• Ayagını basının üstüne koyunca yıldızların üstüne ayak basarsın, nefsanî ar-zularını, sehveti yendigin zaman havada yürürsün; haydi adımını at, ayagını havanın üstüne koy da yüksel!..
• Sehvetini ayak altına aldıgın, nefsanî isteklerini yendigin zaman göklerde havalarda sana yüzlerce yol belirir ve sen seher vaktinde yapılan dua gibi göklere yükselirsin."
12. Kendinden, kendi varlıgından kurtulmus bir canda zevk içinde zevk vardır.
Müfte´ilün, Mefa-îlün, Müfte´ilün, Mefa-îliin
(c.I, 46)
• Dün, sevgilim kederli, gamlı dostunu oksadı. Acılar çeken, sitemler tatmıs olan cana, tatlı sözteri ile kendi tadından tat verdi.
• Akla, akıl üstünlügü verdi, hos ögütleri ile kulaga küpe taktı, tadı tatlılıgı costurdu. Gözlere nOr bagısladı.
• Bana; "Ey benim yüzümden zayıflayan, hasta düsen, perisan olan dost, ey benden ürken, korkan kisi, ben kerem sahibiyim, ben kendi satın aldıgım ku-lumu satmam." dedi.
• Dikkatle bak da gör: Sevgili ne yardımlarda bulunuyor Bize nasıl ferahlıklar veriyor Yüsuf, güzelligi ugrunda ellerini kesenleri arıyor.
• Ona; "Beni aciz, zavallı sanma!" dedim. "Kanlı göz yaslarıma da bakma, ey sevgili senin haberin yok, ben seni altınla
islenmis atlas bir elbise gibi giymisim, seninle beraberim, beni kimsesiz sanma!"
• Kim de dünya sevgisini bırakıp Hakk´a yönelmek istegi varsa, o nefsini yendigi için sasılacak bir kisidir.
Kendinden, kendi varlıgından kurtulmus bir canda, zevk içinde, zevk vardır.
• Allah askına sus, yersiz sözler söyleyerek, susma huyunu öldürme! Bu kasî-deyi uzatma, kısa kes; çünkü asîde geliyor.
"Kasîde, 9slamî edebiyatta bir nazım seklidir. Kafıye kurulusu gazel gibidir. Övgü siirleri oldugu için, beyit sayıları gazellerden fazladır. Asîde, nisasta, yag ve balla yapılan bir çesit tatlıdır. Dogu Anadolu yemeklerinden "hasuta" belki de "asîde" adlı Selçuklu yemeginden alınmıstır. Çünkü hasuta da nisasta, tereyagı ve sekerle yapılmaktadır. Midelerine
düskün olanlar "Lokmasız sohbette yoktur faide / Rabbena ünzül aleyna Ma´ide"
13. Ask, insanı yok eder, var eder, gönülsüz bırakır.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.1, 39)
• Ne yazık ki, hakîkat sarayının Sadrazamı, beni meclisine kabul etmiyor, beni can mahremi yapmıyor, beni sırlarına mahrem etmiyor.
• Onu gördügüm an rengim uçtu, gücüm, kuvvetim kalmadı, perisan oldum, o durumu anlamadı da; "Rengin nerede Gücün, kuvvetin nerede " diye sordu.
• Ben kerem ırmagına daldım, ben seher vaktinin kuluyum, kölesiyim. Öyle umuyorum ki, bu lütuflarla, feyizlerle dolu seher vaktinde, o güzel kokulu gül gelir, beni alır, mana gül bahçesine götürür.
• Irmaga dalan kisiye, elbisesi yük olur. Benim su sarıgım ile hırkam bana yük oluyor, agır geliyor. Mal, mülk,mutluluga ulasmak sebepleri, hepsi de o tatlı edalı ay yüzlüdendir. Sevgili bana yakınlık gösterir, vefalı olursa, mal da odur, mülk de odur.
• Dükkanım çalısma yerim, senin olsun, san´atım, hünerim, bilgiler, yıgın, yıgın kitaplar hep senin olsun, arslan da senin olsun, orman da senin olsun . Tatar ülkesinin ceylanı bana yeter.
• Ask insanı yok eder, var eder. Gönülsüz bırakır, elsiz, ayaksız9 bir hale so- i kar. Ask meyhanesinin sakîsi, sarap sunar, mest eder, insanı kendinden alır.
" Mevlevî sairlerinin en büyüklerinden olan Seyh Galip merhum da bir siirinde söyle yazmıstı:
"Derd ü mihnettir, beladır adı ask, Bir marazdır, ibtiladır adı ask,
Andadır raz-ı adem, sırr-ı vücüd,
Hiçtir, yoktur, bekadır, adı ask."
14. Delilik zincirini sakın ayagımdan çözme!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´iliin, Müfte´ilün
(c.I, 40)
• Dilin halkası bir zincir oldu, ayagıma geçti. Sakın, bu zinciri çözme, yalvarırım sana, artık akıl kervanın önünü ben vuramayacagım, sen vur!
• Ben senin mestinim, seninle neseliyim, seninle hos bir haldeyim. Ben senin iyiliklerinin, lütuflarının altında kalmısım eziliyorum, sanki lütfundan gebe kalmısım, gebe eger yükünü tasımazsa, bunu suç sayma!
• Hiç gökyüzü, kendi basından dönme sevdasını çıkarabilir mi Yeryüzü de teninden titremeyi hiç giderebilir mi
• 0 padisah mukadderat kalemi ile rakamlar yazıp duruyor. Göniil, onun elinde bir kalem. Hoca sen de bir an için olsun hayattan sikayeti bırak, kadere boyun eg de, müslümanlıgını yenile!
• Padisah, kader geregi seni imtihan için cefa eder. Sıkıntılar verir. Sen o cefayı padisahın elinde bir kabarcık gibi bil! Padisahın elini tutan kisi o kabarcıgı öper.
• Dünya, cihanın gizli hükümlerini ihtiva eden bir kitap gibidir. Senin canın da o kitabın bas yazısı. Düsün de bu meseleyi iyi anla!
"Kainatta çesitli varlıklar yasıyor; karalarda, denizlerde yasayan sayılamayacak kadar çok olan bu varlıkların adlannı, cinslerini ihtiva eden bir kitap yazılsa; yani: Kitab-ı Kainat kaleme alınsa, bu kainat kitabının fihristinde ilk numaraya insanın adı yazılacaktır. Sonra diger hayvanlar, balıklar, kuslar, böcekler gelecektir. Neden o kitabın basyazısı insan ile baslayacaktır; insan, bütün yaratılmıs mahlükların en basında yer alacaktır Çiinkü insan bütiın mahlükların en
sereflisidir, sonra insan da ilahî emanet vardır. 9nsan; "Rühumdan ona üfürdüm!" sırrına mazhar olmus, üstün ve bir mahluktur."
• Daima neseli ol; arada sırada gelen cefalarla yüzünü eksit ama, gönlünü hos tut, suyu döndür, baska tarafa aksın. Sen de sus artık, esegin boynundaki o oyalayıcı çıngıragı çöz!
15. Melekler, gökyüzü pencerelerinden baslarını çıkarsınlar,
yeryüzüne egilip seni siper etsinler.
(c,1,47)
• Ey sevgili, sen gökteki aya benziyorsun ama, sen neredesin, ay nerede Senin yüzündeki güzellik, nür, ayın yüzünde bulunabilir mi
• Herkes ay ısıgını seviyor, ayı seviyor. Ay ise senin askının esiri olmus, senin elinden feryat ediyor. Senin elinden "Ey Allah´ım!" diye yalvarıyor.
• Parlak yüzüne karsı, günes de, ay da secde ediyor. Çünkü senin güzelligin ayla, günesle maceraya girisiyor. ;• Ay dün gece sana secde etmeye geldi. Fakat seni sevenlerin kıskançlıgı ayın önüne çıktı; "Def ol, git, gelme!" diye
naralar atmaya basladı.
• Haydi kalk sevgilim, hos bir eda ile salına salına yürü de, melekler bile gökyüzü pencerelerinden baslarını çıkarsınlar, yeryüzüne egilip seni seyre dalsınlar. ¦
• Senin parlak yüzünden, simsekler çakmaya baslayınca, gönüller, gözlerini korumak için elleri ile yüzlerini kaparlar.
• Her ne kadar gönül bahçesi zevk ve safa elde ettiyse de, kıs gibi olan bu ayrılık yüzünden hepsini kaybetti.
• Can bahçesi, sonbahara benzeyen ayrılık gamı ile, hazan gibi sarardı, soldu. Senin baharın ne zaman gelecek de, beni yesertecek, hayata kavusturacak
• Dün, gönlüm, senin oturdugun mahallenin basında yorgun, perisan, uyuya kalmıstı. Hayalin oradan geçti de,gönlümü o halde gördü de...
• Dedi ki: "Nasılsın Bu agır hayat sartlarının sana yükledigi yükün altından nasıl çıkacaksın Öyle acılar çekmis, öyle zayıflasmıssın ki, bedenin artık gözle görünmez olmus."
• Böyle söyledi, sonra geçti, gitti. Fakat o güzel dudaklardan çıkan bu sözün tesiri onun tadından, bu yaralı gönlüm,iyi oldu saglık buldu, ya Rabbî, onun sevabını sen ver!
16. Yıldızlar bile senin nürunu görüp kendilerinden utanırlar.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. 1, 50)
• Ey vefasız güzel, neden böyle yapıyorsun Beni perisan ediyorsun Neden vüzüme bakmıyorsun Neden beni görünce yüzünü eksitiyorsun
• Neden yalnız sana ayrılan, sana baglanıp kalan, senin vefalı dostun olan gönlümü, her an mızrakla yaralıyorsun
• Senin cevherin kuyumcuda müsterilerce pek begenildi. Yani asaletine, rühî güzelligine, Hakk asıkları hayran oldular. Öyle oldugu halde neden bizim canımızı da, cihanımızı da alıp götürüyorsun Neden bize acımıyorsun
• Sen Hızır´ın çesmesisin, sen bir kevsersin, ab-ı hayattan bile hossun. Senin ayrılık atesinle yanıp duran ancak benim, neden beni sevmiyorsun
• Senin sevgin can gibi gizlidir. Sevgi mührünün de eseri, izi yoktur. Böyle oldugu halde, neden gönlüme mühürünü bastın; izler, nakıslar bıraktın Neden kendini bana böyle sevdirdin
• Dedi ki: "Ben canın canıyım, canı görmeye heves etme! can görülmez." Öyle oldugu halde neden senin güzel yüzün, canın sekline girdi, can oldu Hani can görünmez diyordun, neden böyle oldu, neden
• Ey bütün maddî varlıgından kurtulup, sadece bastan ayaga nür olan azîz varlık, yıldızlar bile seni görüp
kendilerinden utanıyorlar. Peki böyle iken ne diye süphe bulutları ile örtünüp, gönüllere, maddî ve manevî güzel´ikle iki
yüzlü olarak görünüyorsun
17. (Na´t) Peygamberimiz, Efendimize hitap!
Mefa´îliin. Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îlün
(c. I. 55)
• Mübarek bedenin kadir gecesidir. însanlar onun yüzünden serefler, devletler elde ederler. Ruhun da ayın on dördü
gibi parlaktır. Onun yüzünden karanlıklar yok olur, gider.
• Yoksa sen, Hakk´ın takvîmi misin Herkesin tali´leri orada yazılıdır. Yoksa sen, magfiret deryası, bagıslama denizi
misin ki, herkesin günahlarını orada yıkar, temizlersin.
• Yoksa sen, Levh-i Mahfüz musun ki, ilham sahibi olanlar, gayb dersini senden alırlar, ögrenirler Yoksa sen
rahmet hazinesi misin ki, Hakk´a yakın olanlar, oradan elbiseler giyerler
• Yoksa sen, neliksiz, niteliksiz rüh musun ki, bunların hepsinden, herseyden dısardasın Bu sırda, künhünü
anlayısta, düsüncelerde, te´emmüllerde, kuruntularda sarsılır, perisan olur.
• Sen, güzelliginin nüru kuyuya akseden ay gibi acaib bir Yüsufsun. îste akseden bir nümn sevdası ile, nice
Yakuplar, milletlerin tuzaklarına, kuyularına düsmüslerdir.
• Saskınlıktan kurtulunca da, onun sıfatlarına bürünürler. Ilahî sıfatlar hayret hududunu geçince onu, kim
anlayabilir Artık sus, derin manalı sözler de, ibretler de kırık, dökük söylendi.
18. Bütün güzellerin, güzellikleri onun güzellik denizinden bir damla.
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îlün, Mefa´îliin
(c. I, 54)
• Ey gönül, bu hos devlet yurdundan, bu mana aleminden bir an bile olsa çıkma. Bir an can sarabını iç, bir lahza da
sekerler çigne, rühanî zevkler al!
• Ruhanî tasavvurlar, vicdana dokunmayan, pismanlıgı olmayan zevkler, anlatılmaz güzellikler, bütün bu manevî
haller, neseler, nefısle yapılan gizli savastan basarılı çıkmak, erenlerin gizli meclislerinde bulunmaktan, yahut da daha
gizli olan sırrın da sırrından gelmede...
• Dünyada görülen ve insanı büyüleyen bütün güzelliklerin güzellikleri, onun güzellik denizinden birer damla, fakat
susuzluk hastalıgına tutulmus bir kisi, bir damla ile kanar mı
"9bn Farız hazretlerinin Kasîde-i Ta´iyye´sinin 242 numaralı beyti de hakîkati ifade etmektedir.
"Her yakısıklı gencin ve güzel kadının güzelligi, muvakkat bir zaman için hep O´nun güzelliginden verilmistir."
• Ey gönül, dünya zindanlarının en daracıgı olan beden zindanından, genis ınana meydanlarına çıkmak için bir yol
var, var ama, senin ayagın derin bir uykuya dalmıs da sen kendini ayaksız sanıyor, bu yüzden zindandan çıkmıyorsun.
• Su yeryüzünde aradıgın rızıklardan baska, göklerde ne gizli manevî rızıklar var. Ekmek hazırlayan fırıncının
fırınından baska yerlerde ne ekmekler pisebilmektedir. Haberin yok.
•9ki gözünü de kapamıssın; "Aydın gün nerede " diyorsun. Halbuki, günü aydınlatan günes gözüne düsüyor da,
sana; "Aç kapıyı!" diyor; "Ben buradayım."
• Seni, bu tarafa da çekerler, öte tarafa da çekerler. Ey bulanmıs, tortulanmıs su, su tortudan su bulanıklıktan
kurtul da, göklere, yücelere yönel!...
Baudlaire (Bodler)´in Kötülük Çiçekleri adlı kitabındaki Elevation (=Yükselis) siirinin su kıtası Mevlana´nın bu beytini
terennüm ediyor:
"Bu zehir duygulardan yüksel çok uzaklara
Yukarı havalarda git temizle kendini
Ve berk-i semaların o temiz atesini
Allah iksiri gibi içiver kana kana"
• Sen kendi gönlünde halvete çekilmissin, düsüncelere dalmıssın, içine daldıgın, elbise gibi sırtına giydigin her
düsünce rengi ile, sekli ile senin yüzünden belli olur. Onu gizleyemezsin.
• Her agacın gönlü, hangi tohumdan, hangi taneden su içerse, o içtigi su, agacın dalında, yapragında kendini
gösterir.
• Elma tohumundan su içmisse, ondan elma yapragı biter; hurmadan su içmisse hurma verir.
• Nasıl hekim hastaların betinden benzinden hastalıgını antarsa, gönül gözü açık olan da, yüzünün, gözünün
renginden senin dinini, inancını anlar.
• Dininin halini, sevgini, kini, renginden anlar. Fakat gizler, söylemez, seni rezil etmez.
19. Gül kendi güzelligi ile, bir güzellik bagıslayanın bulunduguna sahitlik eder.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îliin
(c.I, 57)
• Ey müslümanlar, ey rnüslümanlar, güzelligi, yarım bir dikeni bile cennet bahçesine çeviren bir sevgili hakkında ne
demeli Ne söylemeli
• Onun askı, bir diyara bir an için olsun gelse, orayı serefelendirse, mekanları mekansızlık alemine çevrir, yerleri
bastan basa paha biçilmez madenlerle doldurur.
• Allah´ım bu nasıl nürdur ki, her hüriye güzellik bagıslar, lütfederse, ates bile isterse tabiatini terkeder. Ab-ı hayat
olur.
• îlkbaharı kıskançlıgından «ötürü kırar, geçirirse ne çıkar 0 lütfu tutar da sıkarsa binlerce ilkbahar meydana
getirir.
• Onun yüzü günestir. Dünya ise o günesin yüzüne bir perdedir. Fakat nakıs, resim; nakıstan, resimden baska ne
görebilir
• Gül, ilkbahara o güzellikleri vereni tanımasa bilmese bile, kendi güzelligi ile bir güzellik bagıslayanın bulunduguna
sahitlik eder. Der ki: "Benim rengime, kokuma, güzelligime bakınız, elbette bunları bana veren biri var. îste bana bu
güzellikleri lütfeden, size de o güzellikleri vermistir."
"Hz. Mevlana Mesnevî´mn VI. cildinin 2700 numaralı beytinde söyle buyurur: "Allah kendisine kullukta bulunan
güllere ne vefalı davranır, onlara ne güzel renkler verir, ne hos kokular bagıslar." Bir ruba´îsinde ise söyle buyurur: "Ey
gönül, sen gül bahçesinin güzelligine mi hayran oldun da gülüyorsun Veya ask bülbüllerinin ötüsleri mi seni
güldürüyor : Yahut gizli sevgilinin yanagındaki gül gibi mi açılıyor ve gülüyorsun Galiba sende ona benzer bir sey var.
Bu yüzden neseleniyor, bu yüzden gülüyorsun
•Eger gülün bundan haberi olsaydı, rengi daima kırmızı ve ter ü taze kalırdı. Cünkü, aklı basında olan bir kisinin
yasayısına bir afet gelmez.
• Sen aklını basına al da, öyle bir güzel bul ki, isi gücü bu olsun, ölümsüzlük yönünden olsun. Yoksa gül gibi
solacak, sonunda can verecek, ölüp gidecek bir güzele neden can vermeli, gönül vermeli
• Tebrizli Semseddin yüzünden kanlar dökmeye karar verdim. Benim elimde Zülfikara benzeyen bir ask kılıcı var.
20. Onunla gizli gizli konus, bütün sırlarını, dileklerini çekinmeden söyle!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îliin
(c.I, 58)
• 0 padisah geldi, o padisah geldi. Eyvanı (terası) süsleyen, o Kenan güzeli-nin güzelligine hayran olarak
bileklerinizi bile kesin!
• Canın canının canı gelince, canın adını anlarnak yersizdir. 0 padisahın önünde can, kurban edilmekten baska bir
ise yaramaz.
• Ben asksız kalınca yolumu kaybetmistim, sasırıp kalmıstım. Birden bire ask karsıma çıkıverdi. Sevinçten kendimi
dag gibi hissettim, sonra onun güzelligi ile eridim. Ask padisahının atı için bir saman çöpü oldum.
• 9ster Türk olsun, ister Tacik, her kul ona bendedir. Hem de canın bedene yakın oldugu gibi ona yakındır. Yakındır
ama, beden canı asla göremez.
• Haydi dostlar, baht geldi, tali´ geldi, devlet geldi. Elinde ne varsa dagıtıp duruyor, herkese mutluluklar bagıslıyor.
Sanki seytanı azletmek, kovmak için bir Süleyman geldi, tahta oturdu. Ondan yararlanın!
• Ne duruyorsun Haydi sıçra, yerinden kalk, elin, ayagın yok degil ya! Süleyman´ın sarayının yolunu bilmiyorsan,
hüdhüdü bul, yolu ondan sor!
• Orada, onunla gizli konus, bütün sırlarını, dileklerini çekinmeden söyle;Süleyman bütün dilekleri kabul eder. 0
kusların bile dillerini bilir.
• Ey kul! Söz rüzgar gibidir. Gönlü dagıtır, perisan eder, fakat Sems; "Dagınık seyleri, topla!" diye buyuruyor, bunu
da bil !.
21. Bahar mevsimi gül bahçesine canları davet etti.
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îliin, Mefa´îlün
(c. I, 62)
• Bahar geldi, bahar geldi, Hakk asıkı ile mest olanlara, ötelerden, güzeller peygamberinden selamlar getirdi.
• Süsen sakîden, ask sarabı ile mest olanların kerametlerine dair bir seyler duymustu. Onlan selviye söyledi. Selvi
bunları duyunca mest olan asıklara saygı gösterdi. Ayaga kalktı ve adından ötürü bir daha oturmadı.
• Lalenin asıklara kadeh sundugunu gördü de bahçe onca Hakk asıklanna çiçekler saçtı, sonra mezeler ikram etti.
• Sonra nisan bulutunun aglayısından, kıs mevsiminin soguk, dondurucu nefesinden bir çok masallar söyledi.
Hilelere bas vurdu. Sonunda bahçe asıkları kandırdı.
• Ayrılık sogugu, asıkları nezle ettigi için, bahçe gönül buhurdarında öd agacı ile üzerlik yaktı. Etrafa güzel kokular
yaydı.
• Sonra sakîye seslendi: Ey sakî, dedi. Gülleri asla solmayan, ölmezligin gül bahçesine gel, daha sonra hakîkat
madeninin damına çık. Çünkü görünmez gizlilik asıkları evlerinden de çıkardı.
• Ey sakî, bahar mevsimi güzellere çok degerli paha biçilmez elbiseler giydirdi. Bahçeye gir de onlan seyret!
• Bahar mevsimi bu gül bahçesine canları davet etti. Bizi de essiz sevgilinin güzel yüzü çagırdı. Sen simdi dikkatle
bak da gör: Asıklara bahçe bu devletlerden, bu armaganlardan, hangisini getirdi
22. Sana Firavun´a yakısan debdebe, yücelik gerekse; askı geri ver!
Mefa´îlün, Mefa-îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. I, 59)
• Sen, hor görülmekten sikayet ediyorsun, aglayıp duruyorsun, sızlanıyorsun, hor görülüsteki lütufları, ihsanları
göremiyorsun. Ya Hakk´tan yardımlar, ihsanlar isteme, yahut az sikayette bulun!
• Sana, Firavun´a yakısan debdebe, yücelik gerekse, sana yakısmayan askı ver, Fıravun gibi vilayetler al, malını,
mülkünü artır, ihtisamlı bir hayat sür!
• 0 can ne mutlu candır ki, sonunda bahta, mutluluga erismek için daha önceden hor görülmeyi, asagı görülmeyi
alır da öper, basına kor.
• Pek büyük olan, kıyısı kenarı bulunmayan o hiddet denizinden binlerce kol ayrılır, her tarafa rahmet ırmakları
akar. 0 ırmaklar, merhameti sonsuz olan Allah´ın iyi, kötü bütün kullarının can bahçelerine ulasır, her canı suya
kavusturur. 0 hiç kimseyi mahrum bırakmaz.
" Ey gönül, sen o dereye bakma! 0 dere ile yetinme; için daralır, o derelerin önune çıktıkları kaynaga, sonra hep
orada birleseçekleri asla, vahdet deryasına bak!
• Bir domuz misk içinde, bir insan da pislik içinde dogsa, her biri rızık bakımından da aslına gider, her bakımdan da
aslına varır.
• Hakk kapısının uyuz köpegi bile dünyadaki bütün arslanlardan iyidir, degerlidir. Çünkü o Hakk´ın askını söyler ve o
kapıyı gözetme ve bekçilik yapma usullerini bilir.
23. Ben ilahî tecellî ile yerinden kopmus,
parçalanmıs bir dag gibiyim.
• Bu nefisten, heva ve hevesden kurtuldum. Bunların dirisi de bela, ölüsü de bela. Halbuki ben, ister diri olayım,
ister ölüp gideyim, yerim, yurdum Allah´ın lütfundan baska bir yer degildir.
• Ey susmak! Benim özüm sensin, sevdigimin perdesi de sensin. Susmanın en degersiz lütfu, insandan korkunun
da, recanın da yok olup gitmesidir. însan kaderin getirdiklerine karsı susarsa, sikayet etmezse, onda ne korku kalır, ne
de reca...
• Beni kederlerle, belalarla yıkmadıkça, harap etmedikçe Allah, bendeki gizli hazîneyi hiç bana verir mi Beni
coskun bir sele kaptırmadıkça, nasıl olur da beni çeker, ihsan denizine götürür
• Ben aynayım, ben aynayım. Ben gevezelik eden, söz söyleyip duran kisi degilim. Ben sustugum için siz benim
gönül feryadımı duyamazsınız. Ancak kulaklarınız göz kesilirse benim perisan halimi görür, anlarsınız.
•Rüzgarda el sallayıp duran agaç gibi el sallamaktayım. Gökyüzünde dönüp dolasan ay gibi çarh etmedeyim.
Yeryüzünde yasadıgım için çarhım, yeryüzü kokuyor, yeryüzü rengindeyim ama ben topraktan yaratılmıs olsam da,
bende ilahî em´anet bulundugu için benim çarhım, gökyüzünün çarhından daha temiz, daha hos....
•Ey söyleyen arif, söyle, söyle de hakîkati söyledigin için sana dua edeyim. Cünkü her seherde dua vakti gelince
güzellesirim, hos, neseli bir hal alırım. Adeta mest olurum.
• Ben abamı, hırkamı senden esirgemem, padisahtan ne gelirse, padisah ne lütfederse yarısının yarısı benimdir.
• Hakîkat kadehi, sonsuzluk kadehi, bana padisahın kendi eliyle sunulmaktadır. 0 sarabın bir yudumunu içen dilenci
günes çesmesi kesilir de nüra susamıs olanlara nür suları ikram eder.
• Benim bogazım hasta, konusamayacagım, ben sustum. Ey güzel sözler söyleyen arif! Sen söyle! Çünkü sen
Davud seslisin, bense ilahî tecellî ile yerinden kopmus, parçalanmıs bir dag gibiyim.
24. Sen benim canımsın, ben cansız nasıl yasanm
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c.1, 69)
• Ne olur, sevgilim yarın gelse de elimi tutsa, yahut pencereden bakısını uzatsa, ayın ondördü gibi parlak olan
yüzünü bana gösterse...
• O canıma canlar katan sevgili, kapıdan içeri girse de, insafsız ayrılıgın bagladıgı ellmi. ayagımı çözse, beni
kurtarsa
• Ona derim ki: "Ey benim canım, ey benim hayatım, senin canına yemin ederim ki, sensiz hayat pek tatsızdır, pek
manasızdır. Sensiz isret hosuma gitmiyor. Beni sevindirmiyor, sarap bile sen olmayınca beni mest etmiyor.
• Nazlanır da; "Git, benden ne istiyorsun Senin sevdan bana bulasır da ben de sevdalanırsam diye senden
korkuyorum." derse,
• Ben de kılıcı, kefeni alır önüne korum. Yere kurbanlık koyun gibi yatar, boynumu uzatırım da, derim ki: "Eger seni
rahatsız ediyorsam, basını agrıtıyorsam, kılıcı al, hiç acımadan için rahat olarak boynumu kes gitsin..."
• Sevgilim, sen çok iyi bilirsin ki, ben sensiz yasamak istemiyorum, ölüyü dirilten Allah´a yemin ederim ki, ölüm
bana ayrılıktan daha tatlıdır, daha hostur.
• Benim seni nasıl sevdigime inanmıyor musun ki, benden yüz çevirdin Sana her zaman "Düsmanların sözleri
asılsızdır, iftiradır." demiyor muydum
• Sen benim canımsın, ben cansız nasıl yasarım Sen benim gözümsün, ben gözsüz nasıl görebilirim
25.Gerisin geriye git, bizi de beraber götür!
Mef´ülü, Mefa´îliin, Mef´ulü, Mefa´îliin
(c.I, 85)
• Ey sevgili; Allah rızası için olsun, bana acı da, altın gibi sararmıs olan yüzüme bir bak! Bizi, senden ayrı bırakma,
nereye gidersen bizi de beraber götür!
• Eger tenezzül eder de gelir, gönlümüze girersen, etegini topla, içeri öyle gir ki, etegin gönül kanına da degmesin,
kirlenmesin.
• Ey sevgili, senin güzelligini görmeyen, ay yüzlülerin körlüklerine ragmen bir dog da, ayın yüzüne siyah bulutlarla
bir perde çek, böylece ay görünmez olsun, senden baska gökte ay kalmasın.
• Sevgili; "Sizlere selamlar olsun!" deyince, bu ses bütün alemi tuttu. Neseden gönül secdeye kapandı, can da
beline gayret kemerini kusandı.
• Mum gibi her gece yanardım, seher vakti gelince söndürülürdüm. Fakat gevgili, bu gece senin askınla öyle
kendimden geçtim ki, gece ile gündüzü fark edemiyorum.
26. Üzüm sarabı îsa ümmetinindir,
Mansur sarabı da Muhammed ümmetine mahsustur.
Mefulii, Mefa´îlün, Mef´ulii, Mefa´îlün
(c.I, 81)
• Ey can sakîsi! Kadehi, yıllanmıs eski sarapla doldur da bize sun!... 0 sarap gönlün yolunu keser, insanı fanî
güzellere gönül vermekten kurtarır, din yoluna düsürür, Hakk´a kılavuzluk eder.
• 0 sarap herkesin bildigi üzüm sarabı da degildir. 0 sarap gönülden kaynagını alır, gelir ruhla karısır, cosar
köpürür. Can sarabı olur. Her seyde Hakk´ın kudretini gören, Hakk´ın sanatını müsahede eden asıkın gözü sarapla
mahmurlasır.
• Herkesin bildigi üzüm sarabı 9sa ümmetinindir. Mansur sarabı da Muhammed ümmetine mahsustur. Bu sarabın
kadehi yoktur. Kadehsiz içilir.
• Üzürn sarabından mahzenlerde küpler dolusu vardır. Bu saraptan da küpler olusu var. Var ama bu küpü
kırmadıkça, yani bedene ait nefsanî duyguları dürmedikçe, Mansur sarabını tadamazsın.
• Üzüm sarabının bir damlası bile seni senden alır, bütün islerini altına döndürür benim su altına benzeyen kadehe,
canım feda olsun...
• Mansur sarabı üzüm sarabı gibi herkese her zaman sunulmaz. Mansur sarabı ançak ,yatagını, yastıgını devsirip
kaldıran, gecesini uyku ile öldürmeyen Hakk asıkına seher vaktinde sunulur.
27. Sen yaralara merhemsin, dertlere dermansın.
Mefulü, Mefa´îliin, Mef´ülü, Mefa-îliin
(c.I, 87)
• Ey sevgili, basın hakkı için, bizi böyle perisan bir halde bırakma! Ey salına salına yürüyün selvi, bize o boyu, posu,
o edayı göster!
• Zulümlerle, haksızlıklarla, günahlarla gizlenmis olan su yeryüzünü, güzel ve parlak yüzünle neselendir, sevindir,
su gök kubbeye baska bir günes göster!
• Canları yol bilir, yol gösterir bir hale getir. Madenleri altınlarla doldur. Bir zelzele ile, uyuyan denizi uyandır, onu
aska düsür, costur, köpürt!
• Sen öyle yüce bir varlıksın ki, günes bile senin devletinin, ikbalinin gölgesine sıgınır, devlet kusunun gölgesi ne
ise yarar
• Sen hem Allah´ın rahmetisin, hem yaralara merhemsin, hem dertlere dermansın; bir hekim olarak su ask
hastasına bir ilaç ver!
• Sen ask bahçesinin bülbülüsün, hayırlı temiz kisilere ilahî ask sarabı sunarsın, sen canların canı oldugun için
bassızsın, ayaksızsın.
• Ya Rabbi, sende neler var! Ne kudret var! Ne güç var! Sen lütfunla bır bahar gibisin, granit taslarını, kayaları bile
ise güce sokarsın...
• Bazen bir nür parlatırsın, gözleri kamastırırsın, bazen de, yüzlerce tufanın söndüremedigi, yatıstıramadıgı bir fitne
koparırsın, insanları perisan edersın; hikmetinden sual olunmaz.
28. Ben göklere bile ask atesi attım, onları tutusturdum.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´Olü, Mefa-îlün
(c.I, 89)
• Herkese rezil olmak istemiyorsan, benim su ögüdümü dinle: "Ben insan seklinde bir afyon küpü gibiyim, sakın
benim agzımı açma!
• 9stersen beni ateslere at, ates bana ne yapabilir Ben degil gönüllere, göklere bile ask atesi attım, onları
tutusturdum, yaktım, yandırdım. Oralarda yüzlerce kavga, yüzlerce gürültü çıkardım.
• Gökyüzü tamamıyla bas, yeryüzü de tamamıyla ayak olsa, ben ne gökyüzüne bas korum, ne de yeryüzüne ayak
basarım. Çünkü ben bunların her ikisinden de degilim; ben baska bir yerdenim, baska bir alemdenim.
• Ey bizim efendimizin, sahibimizin gönüldeki saf sarabından bize saraplar sunan sakî! Bize bir kadeh daha sun! Bu
lütuflara nail oldugumuz için sükretmek bize daha çok yakısır.
29. Senin sevgini idrak hususunda bizler çocuklar gibiyiz.
Ey can gel de bizi çocukluktan kurtar.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü. Mefa´îlün
(c.1, 88)
•Ey ay yüzlü sevgili; hos geldin, sefalar getirdin! Ey cana neseler veren gül varlık, neselerle gel, dünya hayatının
bize getirdigi üzüntülerden, kederlerden bizi kurtar. Sen zaten hep böyle idin, neseler getirirdin, neseler bagıslardın,
Dilerim sag oldukça hep böyle ol!
• Ey her nesenin süreti, sekle, bedene bürünmüs hali; sen bastan basa nesesin, gönlürnüzde bir yadsın, bu yüzden
seni yad ettigimiz zamanlar, gönlümüz nese ile dolar, içimiz rahatlar. Sen, yalnız, nesenin sureti degil, aynı zamanda,
Allaha duyulan askında suretisin. Hakk´ın güzelligi sende tecellî ettigi ,için seni seven dolayısıyla Hakk´ı sevmis olur. Bu
yüzden daima, gönlümüzde ol gönlümüzde yasa!
• Ey can; senin sevgini idrak hususunda bizler çocuklar gibiyiz." Ey cangel de bizi çocukluktan kurtar! Çocuk
oldugumuz için dadıya muhtacız, onun sevgisi ile, onun ihtimamıyla yasıyoruz. Gel de bizi dadıya, ona buna muhtaç
olmaktan kurtar! Bizi olgunluga ulastır da, seni idrak edelim, yalnız seninle senin askın ile yasayalım.
"Su hadîse isaret var: "Seni sanına layık bir sekilde tam bir irfan ile idrak edemedik, bilemedik."
• Biz kendimizi tamamıyla dünya islerine verdik. Bir çok isteklere, emellere düstük. Hep dünya için çalısıyoruz;
servet, söhret, yüksek mevki hırsıyla didinip duruyoruz. Bu yüzden de kederden, sıkıntıdan kurtulamıyoruz. Gamlardan,
kederlerden kurtulmak için ese, dosta sarıldık. Eglencelere kapıldık. Ey def! Sen bizim su halimize candan, gönülden
feryat et! Ey ney sen de agla, inle!
• Ey gönül! Sen güzelsin, o Hüsrev´in yüzünden büsbütün güzelles, eger hos bir Hüsrev´sen, o güzel Sirin´in
Hüsrev´iysen gerçek aska düs de Ferhat ol!
" Ferhat dagları delerek su yolları yapmakta mahir bir mühendis, aynı zamanda, bir hükümdarın yegeni olan Sirin
adlı güzel bir kıza gönül vermis meshur asıktır. Sirin´e, Ferhat´tan baska, bir hükümdarın oglu olan Hüsrev-i Perviz de
asık olmustur. Bu kızı elde etmek için Ferhat akıl almaz gayret sarf etmis, dagları delmis, kayaları oymus. Ferhat ile
Sirin dogu edebiyatında Leyla ile Mecnun gibi meshur olmus, bir çok sairler bunların ask hikayelerini anlatan kitaplar
yazmıslardır. Faruk Nafiz merhum da Çoban Çesmesi adlı siirinde bu konuya temas etmistir:"
"Gönlünü Sirin´in askı sarınca
Yol almıs hayatın ufuklarınca
0 hızla dagları Ferhat yarınca
Baslamıs akmaya çoban çesmesi." ,
Mutasavvıflar bu hikayeden baska manalar çıkarmıslardır. Onlara göre, Ferhat Hakk asıgıdır, sevgilisi ugruna deldigi
daglar, benlik, enaniyet dagıdır.
30. Ask geldi, benim elimi bagladı, düsüncelerim dagıldı.
Mef´ulii, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c,I, 82)
• Sevgili süslendi, güzellesti, onun her zaman böyle olmasını isterim. Allah´ın inayeti ile, onun bazı sapkınlıkları,
sapık görüsleri gitti. Kafirligi iman haline geldi, onun hep böyle olmasını dilerim.
• Gönlümü inciten, yüzüme karsı kapıyı kapayan sevgili, dostların gamı ile gamlanmaya basladı. Onun hep böyle
olmasını dilerim.
• Eskiden kendini çok seviyordu. Yalnız kendini düsünüyordu. Sarabı bile yalnız basına içiyordu. Yalnız basına zevk
ediyordu. Halbuki simdi, kapısını herkese açmıs, evini misafırlerle dolduruyor. Onun her zaman böyle olmasını
diliyorum.
• Gece, geçip gitti, sabah sarabının içilme zamanı geldi. Gam defolup gitti, neseler, feyizler yüz gösterdi. Mutluluk
günesi dogdu. Parıl parıl parlamaya basladı. Ben bütün zamanların böyle olmasını dilerim.
• Mahzun olanların, gönülleri kırılanların devleti, manevî kuvveti ve ask ile deli olanların himmeti yüzünden, bizi
dünyaya baglayan zincir zorlanmaya basladı. Bunların hep böyle olmasını dilerim.
• Su esen rüzgara, su ask rüzgarına dikkat et! 0 gitti sirin dudakları oksadı, onların büyüsü ile neye uydu, onunla
feryat etmeye, onunla beraber inlemeye basladı.
• 0 ay dogdu da, iki dünyayı da gül bahçesine çevirdi. Bütün bedenler, can oldu, daima böyle olmasını dilerim.
• Onun kahrı, tamamıyla rahmet kesildi. Zehri bastan basa, sirine döndü bulutu sükürler yagdırmaya basladı.
Daima böyle olmasını dilerim.
• Sus ki, ben mest oldum. Ask geldi, benim elimi bagladı. Düsüncelerim dagıldı,
31. Biz senin güzelliginin sundugu sarapla mest olmusuz.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü,
(c. I. 90)
• Senin yüzünden gamlara düstügümüz, çok acılar çektigimiz için biz çok mutluyuz. Biz hem senin askının
mahremiyiz, en yakın dostuyuz, hem de senin..
• Biz hem senin yüzünü hayranlıkla seyrediyoruz. Hem de güzelliginin sundugu sarapla mest olmusuz. Hem de seni
daha iyi görüp neselenmek için evinin damına çıkmısız.
• Sen, her derde derman olan, her zorlugu yenen Süleyman´ın canısın. Senin yüzünden dev de, peri de deli oldular,
daga düstüler. Ey sevgili, sen, hem de canların huzur evisin.
• Ey sevgili, bütün canlar, senin güzel yüzüne dalmıslar da kendilerinden geçmisler, gönüller de senin nefesinle
nurlanmıslardır.
• Ben senin askınla mest olmusum. Sanki basım senin güzelliginin sarabıyla dolmus. Sevgili, ben senin güzelliginin
yüzünden çok sadım, çok neseliyim, çok mutluyum.
• Ey dost, Ka´be´nin yanında kaynayıp duran zemzem suyuna, senin zemzem suyun karısmıs da o yüzden
tatlılasmıs, o yüzden hacılar onu paylasamıyorlar, hep ona dogru kosuyorlar, kaplarını dolduruyorlar.
32. Asıklar meclisinin tek bir mumu baska meclisin yüzlerce mumuna deger.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün.
(c.I, 74)
•Sen hakîkati istiyorsan bile bize uymak, bizimle beraber onu arayıp durmak zorundasın. Saz çalarak türkü
söylemeyi bilmesen bile bizimle beraber çalıp söylemeye mecbursun.
• Sen Karun gibi dünyanın en zengin adamı olsan, asık olunca iflas ederek elinde ´hiçbir seyin kalmaz. Padisah bile
olsan, bizimle beraber olunca senin de kul olrnan gerekir.
• Bu asıklar meclisinin tek bir mumu, baska meclisin yüzlerce mumuna deger, yüzlerce mum yerine geçer. Sen
ister ölü ol, ister diri, bizimle beraber olunca baska türlü bir dirilik elde edersin.
• Sen bizimle beraber olunca, hakîkati görürsün. Yalnız dudaklarınla degil gül gibi bütün bedeninle gülmege
baslarsın. 0 zaman ayaklarındaki dünyaya ait istek bagları çözülür, hayrete kavusursun ve her sey sana apaçık
gösterilir.
• Bir an dervis ol! Dervislik hırkasına bürün de gönülleri diri olan velileri gör´ 0 zaman üstündeki atlas elbiseleri
atarsın da bizimle beraber hırka giyersin.
• Tohum yere düsünce, toprakta canlanır, biter, boy atar, bir fidan olur. Bu remzi, bu ince sözü anlarsan, sen de
bize uyarsın, sen de gururu, benligi bırakır, bizimle beraber yerlere düser, topraklara karısırsın.
• Tebrizli Sems, gönül goncasının kulagına dedi ki: "Nefsanî isteklerden kurtulur da, gönül gözün açılarsa; sen de
bizimle beraber görülecek seyleri gorursun.
Hz. Mevlana bu yedi beyitlik gazelinde Hakk yolcularını birlige davet etmektedir.
33. Ben yalnız agzımla degil, gül gibi bütün bedenimle gülüyorum.
Mefulü, Mefa´îliin, Mef´ulii, Mefa´îlün,
(c. I, 84)
* Yalnız dudaklarımla, agzımla degil, gül gibi bütün bedenimle gülüyorum.çünkü, ben, beni bıraktım, benden
vazgeçtim; onunla, yani Padisahlar Padisahı ile halvetteyim.
• 0, bir seher vakti elinde mesale olarak geldi. Gönlümü atese verdi. Sonra onu aldı, göklere yükseldi. Ey ask atesi
ile tutusturdugu gönlü alıp götüren azîz varlık; canı da al göge ulastır. Gönlü yalnız bırakma!
• Kızgınlıga kapılıp, hasede düsüp de su garip canı, gönüle yabancı etme, onu burada bırakıp da yalnız gönlü
götürme!
• Ona Padisaha yakısır bir sekilde kibarca haber gönder, niyazda bulun; "Ey Padisahım!" diye yalvar. "Vakit
geçirmeden umümî bir davet yap; herkesi çagır! Gönlü yanına aldın. 0, ne zamana kadar seninle olacak da, can
yapayalnız su kirli yeryüzünde sürünüp duracak Bu hal, padisahlıga yakısır mı Bunu da yanına al!"
• Dün gece yaptıgın gibi, bu gece de gelmezsen, bu gece de yalvarıslarıma kulak asmaz, dudagını yumar bir sey
söylemezsen, canı alıp götürmezsen;yalnız feryat etmem, yüzlerce gürültüler koparırım, kargasalıklar çıkarırım.
34. Böyle güzel bir bag gönüllerde bile düzenlenmemistir.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa-îlün, Fe´uliiıı
(c.I, 92)
• Ne güzel bag, ne güzel bag, böyle bir bag gönüllerde bile düzenlenmemistir. Orada dolasan dilberde de ne güzel
boy, ne güzel yüz var. Allah onu kutlasın, yüceltsin.
• Ne güzel ısık, ne güzel nur, ne güzel ser, ne güzel bela, ne güzel cevher, ne güzel güvenilecek, dayanılacak dost!
• Ne güzel mülk, ne güzel mal, ne güzel hal, ne güzel konusma, tecellî gönüllerinde uçup duran ne kutlu kanat!
• Dünya nimetlerine aldırmayan, onları elinin tersi ile arkasına atan can, bilsen ne kadar ilerilerdedir, ne kadar
degerlidir! Onu takdir etmeyenin alkıslamayanın boynunu vur!
• 9ster yeryüzünün cüz´leri ol, ister Ruh-ı Emîn, yani Cebrail ol, Allah´ın büyüklügünü, kudretini görünce , (=Celali
yücedir) de!
• Sen, hem bezsin, hem bezi suya çırpansın, hem üzümsün, hem de üzümü sıkansın Çırp,sık,süz,ama elini
bulastırma, yani pek derinlere inme!
• Sus, sus, fazla ileri gitme, sözden anlamayanların toplantı yerinde böyle açık söyleme, "Allah"tan "kul"dan söz açma!
35. Bu dünyada gördügümüz güzellikler, güzel eserler canları Hakk´a götürürler.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe-ulün
(c.I, 97)
• "Mısır´a gittim, seker satın aldım" diyorsun. Diyorsun ama, açıkça söylemiyorsun. Sen, Mısır´da seker satın
almadın, altın kemerli Yusuf´u aldın.
• Sehirde böyle bir güzeli kim görmüstür Böyle "ay" gibi bir güzeli kim bagrına basmıstır.
• Geceleri herkes uykuda iken yıldız sayanlara, yani uyumayan Hakk asıklarına, ay, ısıkları ile öpücükler gönderir,
onları oksar, sever.
• Su dünyada gördügümüz güzellikler, güzel eserler, hassas duygulu insanların canlarını, gönüllerini alırlar, o
eserleri yaratana götürürler. Sanki, Allah yarattıgı eserlerini hamal eder, canları, gönülleri onlara yükler, kendine dogru
çeker.
• Bu dünyada süphe ile neye baktımsa onu bulamadım, göremedim, çünkü güzellere hayran olma duygusu, bu
yücelik, bu tali ancak Hakk´la görenerde, Hakkın görüsüne sahip olanlarda vardır.
• Seher vakti gelininin yani mürîdin, gözüne sürme çekip görüsünü artırmak için günesin gönlüne yani mürsidin
gönlüne padisahlara mahsus atesi koymak gerekmektedir.
• Ey dost, günese benzeyen, güzel nurlu yiizün baska bir yerde olmadıgı için, gölge gibi akılsızca senin pesine
düsmüsüz, kosup duruyoruz.
• Zavallı akıl, gönül kıran bir insafsızı bulur da, onu bagrına basar. Ruh da yol kesen eskıyayı bulur, onu kendine
dost sanarak, alır, gönül evine getirir.
• Göz, güzellerin dudaklarına la´ller, dislerine inciler armagan eder. Yüz ise gümüs renkli bedenlere sahip güzeller
karsısında sararır, solar, sanki onlara altınlar basar, altınlar hediye eder.
36. Senin askın, çorak topragı bile gül bahçesi haline getirir.
Mefulü, Mefa´îliin, Mefulil, Mefa´îllin,
(c.I, 78)
• Ey saki; kadehi Hakk asıgının sarabı ile doldur! Yanmıs, kavrulmus gönüllere Rabbanî sarap sun!
• 9lahî askla kendinden geçmis kisilerin meclisinde ekmekten az bahset Sunu iyi bil ki, ilahî ask suyuna dalmıs
kisiler, sudan baska bir seyle uzlasamazlar.
• Ey can! Senin nezaketinden, inceliginden, onun tatlı olan hitabından beden utandı da yere serildi, yıkıldı, harap
oldu. Surada gömülü bulunan defineyi bul çıkar da bu harabeyi süsle, güzellestir!
• Senin askın, çorak topragı gül bahçesi haline getirir. Dalgan, buluta benzeyen gözü, inciler saçar bir hale kor.
• Sarabımızı çogalt, bize çokça sun! Uykumuzu da tut, bagla, artık bize gelmesin Cünkü, uykuya dalan kisinin,
gecenin güzelliginden, feyzinden hiç haberi olur mu
• Manen gökyüzüne yükselip, Allah´ın misafiri olanlar, meleklerle aynı kadehten, ıçerler, yeryüzünde yasayan
insanlardan, iyilikler yapan, insanlara yararlı olan sevap kazanan fazîletli kisilere de sarap gökyüzünden verilir.
• Onun sevdigi gerçek kulunun dudagı, onun taslarına, ibriklerine dokunur,onun kaplarından içer, o sarap ancak
takva küpünde -çekinip sakınma küpünde- bulunur. Baska küplerde onu arama, bulamazsın.
• 9lahî sarapla mest olmus, kendilerinden geçmis Allah´ın has kullarının halini, ayık adam ne bilsin Ebu Cehil,
sahabenin hallerini nereden anlayacak
37. Sen esege binmissin de, ondan bundan;"Esek nerede " diye soruyorsun.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Pe´ulün
(c.1, 100)
• Ey dünyaya yeniden can veren güzel, gel, gel de, dünya islerini çok iyi bilen ve kendini tamamıyla dünyaya veren
aklı avare kıl, onu içten, güçten et!
• Ben, bir ok gibiyim, atmadıkça uçmam. Gel de yayını kur, beni bir daha at!
• Herkesten sakladıgım ayıplarım, günahlarım, senin askın yüzünden yine meydana çıktı. Damdan, yani ötelerden,
gökyüzünden baska bir kurtulus merdiveni gönder de, onunla günahlarla gizlenmis su yeryüzünden kurtulayım.
Yukarılara çıkayım, arınayım.
• Bana; "Dam, yani öteler hangi taraftadır " diye soruyorlar. Öteler, canların bulundugu tarafta, canı getirdikleri
yerdedir.
• Öteler, bedenimiz her gece uykuya dalınca, rühların gittigi taraftadır. Sabah olunca, yine o taraftan gelir.
Bedenimize girerek bizi uyandırırlar.
• Bahar mevsimi bile, zamanı gelince yeryüzüne ötelerden kalkar gelir Sabah da günesle beraber ötelerden
gökyüzüne ısık gönderir.
• Sen, zaman zaman bir seyler ararsın, kurtulus yolları düsünüyorsun, onu içinde hissedersin fakat bulamazsın,
ondan bir nisan, bir iz bulamazsın Çünkü o, nisansızdır, izsizdir. Iste senin gönlüne bu duygular da hep ötelerden
gelmektedir.
" Molla Camî hazretlerinin Türkçe´ye manzum olarak tercüme edilen su kıt´ası, anlasılması anlatılması zor olan bu
beyti açıklamaktadır:
"Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imissin,
Canlarda ve tenlerde nihayet hep sen imissin, .
Alemde nisan isteridim ben sana senden,
Gördüm ki bu alemde nisan hep sen imissin."
• Zavallısın, bos yere neyi arıyorsun Sanki sen esege binmissin de, sundan bundan; "Esek nerede " diye
soruyorsun.
38. Gel, aklı sarhos edelim, uyutalım.
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Fe´ülün
(c.I. 101)
• Gel sevgilim gel; seninle, sevdayı da deliligi de yakıp yandıralım. îçki yerine her an kan dalgası içelim.
• Hayır kan dalgasını bırakalım da, cehennem alevlerini içelim. Mest olalım, kendimizden geçelim, kendimizden
kurtulalım, yücelere çıkalım, gökkubbe-sini delip yırtalım, ötelere gidelim.
• Zevali olmayan sem´e, can ısıgına gökyüzü yarar mı Sem´-i can gökyüzüne ne yapsın 0 gökyüzüne çıkabilir mi
Su iki basasagı gelmis kandil gibi solgun ısıklar saçan günes ile ay onun ne isine yarar.
"Bu beyitler bize Seyh Galip hazretlerinin;
"Giydikleri afilab-ı numuz / 9çtikleri sule-i cihan-suz." beyti ile; "Bir sulesi var ki. çem´-i canın / Fanüsuna sıgmaz
asumanın" beyitlerini hatırlatmıyormu
•Hırsızın elini kesmek adet degil midir Gel sevgilim, biz de seninle Allah´ın hir lutfu olarak basımıza gelen gamı
çalan o gam hırsızının elini keselim. Cünkü o, bizim pek zavallı olan hiç gücü kalmamıs, yüzlerce defa zayıf düsmüs
bulunan aklımızı da çaldı.
• Hıısızın elinden kurtardıgımız akıl basımıza bela olmasın diye, ancak padisahların içtigi saf sarabı onun kadehine
dökelim de, o hünerli aklı sarhos edelim uyutalım.
• Onu uykuda bile rahat bırakmayalım. 0 hırsız, sarhos olur olmaz onu sopa çekelim, dayak atalım. Çünkü o çok
hileler bilir, çok büyüler yapar ve bizi hak yolundan alıkor.
• Gerçi o pek kurnazdır, cin fikirlidir. Hilecilerin ustasıdır. Ama o, zamanımız insanlaıının hilelerini ne bilecek
Çünkü, zamanımızda, insan sekline giımis seytanlar aramızda dolasmaktadır.
• Dayak attıgıınız aklı kendi haline bırakmayalım, bu defa onu baska türlü bir sarapla öyle sarhoç edelim ki, öyle
kendinden geçirelim ki, kendine gelince, bulundugu yere nereden, hangi yoldan geldigini biiemezsin.
39. Biz dünyada senden baska güzel göremiyoruz.
Mefülü. Mefa´îlün, Fc-ulün
(c. I. 114)
•Sevgili, gönlümde yalnız sen varsın, senden baskası benim için keıpiç gibi, taç gibidir, kaya gibidir.
• Dünyada her asık, kendine bir güzel seçmistir. Ona gönül vermistir. Ama biz zaten dünyada senden baska bir
güzel göremiyoruz.
• Ey can; eger senden baska bir ay yüzlü olsaydı, onu gözümüz görmezdi Senden baskasını da biz kıskanmayız.
• Ey insanlar; tek ondan, onun güzelliginden bahsetmeyin de, ondan baska dünyadaki bütün güzeller sizin olsun
gözüm yok.
• Güzeller güzelini, pek büyük ve essiz varlıgı manen hisseden kisi gelip geçici güzelligi bulunan, fanî olan güzellere
nasıl olur da gönül verir
• Allah´ın lütfunu ümit eden kisi, o lütuftan baska hiçbir seye gönül baglamaz
40. Seni görmedigimiz halde, nasıl oluyor da seni seviyoruz
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fe´uliin
(c.l, 115)
• Ey can! Ey bütün canlann, can olusuna sebep olan, ey canlara kanat verip, onları ötelere uçuran azîz varlık!
• Seninle beraber olunca ziyandan korkulur mu Ey bütün ziyanları kara döndüren sevgili!
• Ey elimize çalısma anahtarı veren ve onunla bütün dünya kapılarını açtıran dost!
• Sen bizim aramızda, bizim gönlümüzde degilsen, o çalısma gücünü bize vermiyorsan, biz ne sebeple dünya
islerine kendimizi vermisiz, didinip duruyoruz
• Nisanı, izi olmayan, kadehsiz sunulan sarabı içmemis olsaydık, bu nisanlar, belirtiler, bu duygular, bu sezisler
nereden gelecekti
• Allah´ım, sen bizim vehmimizin, süphelerimizin dısındasın, ama, bu süpheleri, bu vehimleri veren kimdir
•Sen dünyamızdan gizliysen, gözümüze görünmüyorsan, etrafımızda gördügümüz güzellerin güzelliklerin, güzel
eserlerin yaratıcısı oldugun için sana karsı duydugumuz hayranlık duygusunu kimin yüzünden hissediyoruz
görmedigirniz halde neden seni seviyoruz Ey yok gibi görünen azîz varlık!. biz birer gölge varlıgız, biz yokuz; var olan,
eserleri ile kendini hissettiren ebedî ve sonsuz varlık sensin!
41. Ölüm buraya yol bulup gelemez!
Mef´ulii, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c.I, 118)
• Ay yüzlü sevgili, burada bize vefalı oldu, cefa etmedi. Bu yüzden ben burayı bırakıp asla baska yere gidemem.
• Can, hayatın ne oldugunu, yasamanın zevkini burada tattı.
• Ayagımız balçıga burada saplanıp kaldı. Ayagımızı buradan nasıl kurtarabilıriz
• Yemin ederim ki, biz buraya gönül verdik, Allah´ım buradan kimseyi sürüp çıkarma
•Ölüm buraya yol bulup gelemez. Asıl ölüm, buradan ayrı düsmektir.
• Sen günes gibi buradan dogdun, burada, sen bizi aydınlattın, nürlara gark ettin. ben burayı nasıl bırakır giderim.
• Can, burada neseli, sad, mutlu, ter ü taze bir hale gelir. Ölümsüzlügü can, burada bulur.
•Bir kerre daha örtüyü kaldır, güzelligini bize göster! Bir kere daha burada dog.
• Zevalsizlik sarabı buradadır; ey sakî, o sarabı kadehlerimize burada dök!
• Burada akan su çesme, ab-ı hayat çesmesidir. Ey sakî su kabını burada doldur!
• Gönüller burada kol kanat buldu, ötelere yükseldi. Akıl da havalandı.
42. Sevgilinin yüzü.
Mefulü, Mefa´iliin, Fe´uliin
(c.I, 122)
• Gül bahçesine benzeyen, güzel yüzünü gördüm. însanı büyüleyen o yüz, nurun kaynagı, nurun nüru gibi parlaktı.
• 0 yüz, can kıblesi idi, canların secde ettikleri yerdi. 0 yüze bakınca insan, kendini emniyette hissediyor. îfade
edilmez manevî zevkler, safalar dııyuyordu.
• Bu hali görünce gönül costu da; "0 yüze canımı vereyim, o yüze canını kurban olsun, onun ugrunda varlıgımı,
benligimi feda edeyim." dedi.
• Can da heyecana kapıldı, sema´a, dönmege basladı. 0 hem dönüyor, hem de durmadan ellerini çırpıyordu.
• Akıl ise, oraya geldi. Bu durumu görünce; "Ben bu tali´i, bu yüce mutlu´ lugu nasıl anlatayım; nasıl öveyim Bu
güzellikler karsısında ben aciz kalıyorum, bir sey söyleyemeyecegim, susacagım." dedi.
• Sevgilinin yüzünün gül bahçesinden gelen koku, ihtiyarlıktan beli ikiye bükülmüs her boyu, selvi boylu yapıyordu.
•Ask çok güçlüdür, her seyi degistirir, Ermeni´yi bile Türk yapıverir.
• Ey can; sen güzelligin tesiri ile, canlar canına ulastın, ey beden; sen de eridin, yok oldun, bedenlikten çıktın can
oldun...bütün güzelleri, güzellikleri yaratan büyük yaratıcıyı, o essiz, benzersiz, tek olan azîz varlıgı bulmak istiyorsan
gönül evine gir, gönülde oturmayı adet edin; çünkü o göklere, yerlere sıgmadı, geldi gönle girdi.
• Güzellerden, güzelliklerden duyulan manevî zevki, gönülde ara, dısarıda arama. Sunu bil ki, o lezzetli ölümsüzlük
sarabını da, ancak gönül evinde inzivaya çekilmis kisiye sunarlar.
• Sus, susma zevkine var, susma hünerini elde et, edebiyat yapma, hünerlerle dolu lafları bırak!
• Bırak da, imanını, inancını gönlünde sakla! Çünkü gönül, aynı zamanda iman yurdudur.
43. Ey insan, talihlisin, Allah seni çok seviyor, baskalarna vermedigini sana vermis.
Mef´ulii, Mefa´ilün, Pe´uliin
(c.I, 120)
• Ne zamana kadar, imansızlıga dogru geri gideceksin Küfre varma, ileriye gel artık, dine, imana gel.
• Sen zehri sifalı bir serbet gibi gör; bu yüzden zehre sarıl! Sonunda sen, nereden geldigini düsün de aslının aslına
gel!
• Maddî varlıgınla, bedeninle yeryüzüne baglısın, burada dünyaya geldin dogdun. Burada yiyor, içiyor, dolasıyorsun.
Fakat sen, yeryüzünde yasıyorsun, ama mana bakımından gökyüzünde yasayanlardansın. Gerçek inancın incilerinin
dizildigi iplik gibisin. Bütün güzellikler, hosluklar, üstünlükler sende mevcuttur.
• Hakk´ın nür mahzeni sana verilmis, sana emanet edilmistir. Sen, ne oldugunu nereden geldigini düsün de, aslının
aslına gel!
• Kendinden, kendi maddî variıgından, bedene ait nefsanî arzulardan kurtulmadan, kendini, kendi gerçek varlıgını
bulamazsın. Bu yüzden kendinden geçersen, kendi maddî varlıgından kurtulmus olursun.
• 0 zaman yeryüzünde senin için kurulmus olan, sehvet, hiddet, söhret gibi binlerce tuzaktan sıçramıs, kurtulmus
olursun. Aklını basına al da nereden geldigini düsün, aslının aslına gel!
• Sen, padisahlar padisahının halîfesi Hz. Adem soyundan geldin. Günahlarla, kötülüklerle, zulümle dolu su kirli
dünyada gözünü açtın.
• Sen nereden geldigini, nereye gidecegini düsünmüyorsun da, su dünya hayatından memnün, pek neseli
görünüyorsun. Yazıklar olsun sana! Aklını basına al da, su alçak dünyaya gönül verme, aslının aslına gel!
• Sen, her ne kadar bu dünyanın zübdesi, özü, tılsımıysan da, sen içyüzünle çok kıymetli paha biçilmez bir
madensin.
• Mezarda toprakla dolacak olan su iki bas gözünü kapa; gizli olan gönül gözünü aç, hakîkati gör de aslının aslına
gel!
• Celal sahibinin kulusun, çok talihlisin. Allah, seni çok seviyor, sana iltimas etmis, baskalarına vermedigini sana
vermis.
• Dünya malına tapıyorsun, çok zengin olmanın yollarını arıyorsun. Sehvet ve söhret pesinde kosuyorsun. Yüksek
mevkîlere çıkmak, bas olmak, ona buna hükmetmek istiyorsun. Istedigini elde edemedigin zaman, yahut elde ettıgini
kaybedince üzülüyorsun, harap oluyorsun. Bu hal, bu didinme, bu sızlanrna bu inleme, bu gözyasları ne vakte kadar
sürecek îçine düstügün acıklı halı anla da, aslının aslına gel!
• Sen, sert, kaba kayalar arasında bir la´lsin. Ama biz seni anlayamıyoruz. Senin degerini bilemiyoruz. Ne zamana
kadar bizi yanıltacaksın
• Ey dost; gizleniyor sandıgın senin gözüne apaçık görünmede ama sen idrak edemiyorsun. Aklını basına al da
hakîkati gör ve aslının aslına gel!
• 9ste Tebrizli Sems, o hakîkat padisahı karsısında sana ölümsüzlük sarabıyla dolu bir kadeh sunuyor.
•Sübhanallah, ne de saf sarap, hiç tereddüt etmeden o sarabı al, iç de aslının aslınagel!
"Bu siirin aslı gazel deyil de murabba-ı mükerrere; dördüncü mısraları tekrarlanan 8 dörtlükten ibaret nazım sekli"
Fuzulinin "Perîsan halin oldum sormadın hal-i perîsanım" mısrasıyla" baslayan murabba seklinde Fuzulî´nin
murabbaında tekrarlanan dördüncü mısra;" Gözüm canım, efendim, sevdigim, devletlü sultanım."
44. Ey zamanenin Nuh´u! Su demir atmıs tabiat gemisini yürüt de, ezilenleri kurtar!
Mef´ulü, Mefa´iliin, Fe´Olün
(c.I, 129)
• Senin gönlünü kazanmak isteyenin gönlünü kırma, artık cefa yolunda yürümekten vazgeç!
• Ey gonül, beni fazla üzerek zayıflatma, bana acı! Ben ask kurbanı olmak istiyorurn. Serîatte zayıf hayvanı kurban
etmek istemezler
.•Ben" senın mahmürunum. 0 cevher gibi parlayan saf sarab kadehini bana ver
•Bana bir nasiihatta bulun, o mahmür bir nergis gibi olan gözlerini savasa deyil barısa çagır, savasla bir sey elde
edilemez.
•Büyüçü hintliler gibi bakısları ile insanları büyüleyen gözlerine emir ver,..büyücülügü pek ileri götürmesinler.
• Asık altı kapılı, yani altı yönlü dünya hapishanesine düstü. Bu hapishanenin kapısını kır da asıkı kurtar!
• Ey ask, kardesincesine yakına gel, bize candan gönülden yaklas! Yabancılar gibi uzaktan selamı bırak!
• Ey can sakîsi! Hakk kapısında sarap sunarken haksızlık yapma, kardeslilkhakkını gözet!
• Ey zamanenin Nuh´u, su demir atmıs tabiat gemisini artık yürüt, yürüt de su haksızlıklaıla dolu, zulümle dolu
dünyada ezilen, huzursuz olan Hakk asıklarını, imanlı kisileri, hadiselerin tufanında bogulmaktan kurtar!
• Ey Hz. Mustafa´nın varisi olan velî, imanlarını kaybetmis olanları, imana getirmek için o büyük kevser kadehini
döndür!
• Senin Sur´un ne zaman üfürüleceginden haberin vardır. Haydi zamanı geldi. Paygamberlik dudagını aç, Sür´u
üfür! Üfür de ölmüs kalmıs gönülleri dirilt!
45. 0 sarabı sun da sakî, sen bizi degil canımızı mest et!
Mef´ulii, Mefa´iliin, Fe´ülün
(c.I, 124)
• Sakî, üzümden yapılmayan, insanı anlatılamaz bir sekilde mest eden "imkansızlık sarabı"nı, nisansız, izsiz olan,
ne oldugu bir türlü bilinemeyenin adın´ dan bir nisan olarak, onun adı ile anılan "ilahî çarabı";
• Birbiri üstüne çokça sun! Çünkü sen, o sarapla canımıza can katıyorsun O sarabla, sen, bizi degil canımızı mest
et, mest et de canımız, kendini tamamıyla bizden kurtarsın, ötelere gitsin
• Ey saki; her saki o ilahî sarabı sunamaz, sen, gel de sakilere, hakîkatevhanesinde sakilik nasıl olurmus göster!
• Ey Hakk asıgı, gel, o saraptan iç de tasın gönlünden, kaynak gibi cos! bedenin de canın da testilerini kır! Çünkü o
sarabın kadehe de testiye de ihtiyacı yoktur. 0 sarap kadehsiz sunulmaktadır.
• Sarap asıklarına nese ver, zevk ver, midelerine düskün olanları, ekmek isteyenleri de, sarap içmedikleri için
hasrete düsür, ekmeksiz bırak!
• Ekmek, beden hapishanesinin yıkılan yerlerini tamir eder. Çünkü o, beden mimarıdır. Halbüki sarap, can
bahçelerine yagan ilahî bir yagmurdur. 0 can bitirir. Can yetistirir.
• Ben, bedenleri besleyen yeryüzü sofrasının üstünü örttüm. Ey saki, sen gökyüzü sofrası kur! Gök sarabı küpünün
kapagını aç, Hakk asıklarına durmadan birbiri üstüne sarap sun!
• Ey Hakk asıgı, sen de, insanlann ayıplarını gören iki gözü kapa da, öteki alemi (=gayb alemi) gören gönül
gözlerini aç!
• Gönül gözlerini aç da ne mescit kalsın, ne de puthane. Bunu da tanımayalım, onu da tanımayalım. Yalnız O´nu
arayalım, yalnız O´nu tanıyalım.
• Artık sus! 0 susma dünyası, bu dünyayı seslerle doldurur. Ama o sesleri duyan kulak nerede
46. Günes de, günes gibi binlercesi de sana hasret çekmektedir.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´üliin
(c.I, 125)
• Dedın ki:"Sen bizim üstümüze bir dost seçtin!" Aman bu sözü bir daha söyleme, böyle bir sey asla olamaz,
• Sen, bizim muhtaç oldugumuz seyi gör! Delil getirmeye kalkısma, verecegini yarına bırakma, hemen pesin ver!
•Ey hurma agacı; beni bırak da senin gölgende bir güzelce uyuyayım.
• Ey asık, helvanın içinde bal ile seker nasıl birbirleri ile birlesirse, sen de gönlümde, gönlüm ile öyle birlestin.
• Elim, günese erismese bile, sen benim günesimsin. Hiç olmazsa bana, uzaklardan olsun görün!
• Günes de, günes gibi binlercesi de sana hasret çekmede, seni istemede!
47. Benlik dikenlerini gönlün ayagından çıkar da içindeki gül bahçelerini seyret!
Fa´ilatün, Pa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 132)
• Askın gül bahçeleri kan perdeleri arasında oldugu için, ölümü göze almayan, oraya varamaz. Bu sebepledir ki, ne
olduguna akıl erdirilemeyenin askı-nın güzelligi ile, asıkların çok isleri vardır. Gerçekten de Hakk´ın askının güzelligini
kim kolayca görebilir Bu yüzden Hakk asıklarının çok imtihanlar vermeleri gerekmektedir.
• Akıl der ki: "Varlık aleminin altı tarafı da manilerle, engellerle çevrilmistir´ bu engelleri asarak dısan çıkmaya yol
yoktur!" Ask akla der ki: "Sen aldanırsın. Yol vardır, ben, defalarca o yolu astım, dısarı çıktım."
• Akıl bir pazar gördü de, orada pazarlıga, alıs verise giristi. Halbuki ask, akıl pazarlannın ötesinde de nice pazarlar gördü.
• Nice gizli Mansurlar askın canına güvendiler de kürsüleri, minberleri bıraktılar, dar agacına çıktılar. ;
• Mansur sarabı içen asıkların, iç alemlerinde inkarlar vardır. Gönülleri kararmıs akıllıların ise, iç alemlerinde inkarlar vardır.
• Akıl diyor ki; "Yokluga ayak atma ki, orada dikenler vardır." Ask ise "Dikenler orada degil, dikenler sende, senin
içindedir!" diyor.
• Kendine gel, sus da varlık, benlik dikenlerini gönlün ayagından çıkar;içindeki gül bahçelerini seyret!
• Ey Tebrizli Sems! Sen, harf bulutu altında gizlenmis bir günessin. Senin günesin dogunca, sözler yok olur, dagılır,
gider.
48. Meyve zamanında bahçeye gel de, yüzlerce Hallac´ı daragacında asılı gör!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. 1, 133)
• Senin askının gamzesi, bakısı taç, taht sahibi bir padisaha bile bir arpa kadar deger vermez. Bir ihtiyaç sahibini,
aska susamıs birini görünce onu gönlüne alır.
• Asık, sevgilinin ayakları altına atlaslar, agır ipekli kumaslar dösemek için cigerinin kanı ile atlas yaygılar, ipek
kumaslar dokur.
• Ask, güzellik padisahının damına çıkılacak bir merdivendir. Sen gel de Miraç hikayesini asıgın yüzünden oku!
"Mirac hikayesi, Elmalılı Merhumun tefsirinin 3151. sayfasında geçen su beyti hatırlattı: Renk aleminden mücerret
olan Mi´rac hikayesini, ben bî-dile, yani vecde müstagrak olmus b ayılmıs olan bana sorma. Katre derya oldu. Bilmem ki,
peygamber ne oldu Ancak bu makam tefekkür edilirken hulul ve imtihan saibelerinden sakınmak tenzihinden asla
gaflet etmemek gerek."
• Meyve, nasıl agaçta biter, olgunlasırsa, asık da asılma ile, ölümle yasar. 0nun ıçın meyve zamanında bahçeye gel
de yüzlerce Hallac´ı daragacında asılmıs gör
"Muhakkak ki, ölümde hayat vardır." Hallacde böyle söylemisti."
• Ask, gönül sehrini her zaman yagma eder durur da asık onun için dagınık, sözler söyler.
49. Siz yoksanız, içtigim sarabın nesesi de, zevki de olmasın!
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 138)
• Siz olmadıktan sonra yüzümüze altın dalgası vurulsun, sararıp solalım. Siz olmadıktan sonra gönül denizinin
dibinde inci de olmasın.
• Nese bahçesinde yetisen agaçların dalları çok kuvvetli, yesil yapraklarla süslenmis, ter ü taze. Fakat siz
olmazsanız, dallar kurusun, yesermesin.
• Gönül devlet kusu, size gölge düsürecegi yerde geldi, gölgenize sıgındı, orada karar kıldı. Fakat siz olmazsanız, o,
atesler içine düssün, yansın.
• Elest sarabını içtikten sonra, yüz binlerce can, kendinden geçti, feda olu. gitti. Akıl diyor ki: Siz yoksanız basımda
o sarabın nesesi de, zevki de olmasın
• Güzel yüzünü hemen görmem için, gözümde nurdan yüz tane kanat var´ Siz olmazsanız, iki gözümde de yüz degil
tek bir kanat bile olmasın
50. Canımızın gül bahçesi, sizsiz gül bitirmesin!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilSt
(c.1, 140)
• Siz bulunmadıkça dünyada derdimize derman bulunmasın. Siz olmazsanız .ölüm gelsin, bizi bulsun. Sizsiz hayatı
ben ne yapayım Sizsiz can da olmasın,istemem.
• Açıkların gönülleri; sizden baska hiç kimse aydınlanmasın, nurlanmasın. Canımız1gül bahçesi, sizsiz gül bitmesin,
bitmis olan gülleri de sizsiz gülmesin kokmasın.
• Akıl görünmez gizli bir padisahtır, Gökyüzü de, sanki onun çadırıdır. Siz olmayınca bu padisahın tacı da olmasın,
tahtı da, çadırı da!
• Askı, asıklara sarap dagıtırken gördüm de ona dedim ki: "Sevgili olmadıktan sonra sarap ne ise yarar Canımız
sarabı da, sakiyi de görmesin."
• Sevgilim, ölü canlara :siz Hz. îsa´nın nefesi gibisiniz. îstediginiz zaman onları diriltebilirsiniz. Fakat siz yoksanız
hiçbir sey olmasın. Ne saltanat olsun, ne Mısır olsun, ne de Yusuf-ı Kenan...
• Biz bugün Semseddin´in askı ile pek hosuz, yüzümü altın gibi sararttım, dedim ki: "Sevgili olmadıktan sonra
dünyada altın madenleri de olmasın."
51. Bir gül bahçesine benzeyen yüzün ebedî olarak ter ü taze kalsın.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilat
(c. I, 139)
• Ey bızim canımıza rahat ve huzur veren sevgili; bedenin hastalık görmesin,bütün hastalıklar senden uzak olsun.
Ey bizim gören gözümüz, kem göz de senden uzak olsun.
• Ey ay yüzlü sevgili senin sıhhatin, yalnız bedeninin sıhhati degildir. Canın cihanın da sıhhatidir. Sen, hasta
olursan, can da, cihan da hasta olur. Ey ayüzlüm. bedenin sıhhatte olsun
• Ey bedeni cana benzeyen, can gibi olan sevgili, bedenin afiyette olsun.iyilik gölgen basımızdan eksik olmasın.
• Bir gül bahcesine benzeyen yüzün ebedî olarak ter ü taze kalsın. Çünkü orası gönlün dolastıgı yerdir. Bizim
çayırımızdır, bizim ovamızdır.
• Hastalık, senin güzel bedenine gelmesin de bizim canımıza gelsin; gelsin de bizim canımız senin hastalıgınla
akıllansın.
52. Sen gelince, bedenimin her zerresi neselenir.
Fa´ilatiin, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.1, 141)
• Bütün dostların tas gibi degersizdir de, sen neden mercan gibisin Gök hepsine karsı beden gibidir de, seninle
canlanır, hayat bulur; bu neden böyle oluyor
• Sen geldigin zaman bedenimin her zerresi neselenir, heyecana kapılır, el çırpmaya baslar. Fakat sen gidince de
hepsi aglamaya, feryat etmeye baslar;, bu neden böyle oluyor
• Hayalin gönlüme gelince, bedenimin her zerresinin dudagı güler, fakat sana düsman olanlara karsı da her zerrem
dis olur, her zerrem dis bilemege baslar. Sevgilim bu neden böyle oluyor
• Senin kasın, gözün, senin yüzün ve yüzünde benin olmayınca, bu akıl ümmî olur, okumayı yazmayı unutur,
bilmez olur. Fakat senin güzel yüzünün hatlarını görünce, yazıları okumaya baslar. Bu neden böyle oluyor
• Bedenim, canıma; "Onun askını bırak, onun pesinde kosma!" der durur. Can da bedene der ki: "Ab-ı hayat
kaynagından çekinmek akıl karı mıdır " Bu neden böyle oluyor
• Senin yüzünde peygamberin güzelligi, Allah´ın güzelligi var. Böyle olunca, can nasıl olur da sana iman etmez
53. Dün gece bir yıldızla sana haber gönderdim.
Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat ft
(c.I, 143)
• Dün gece bir yıldızla sana haber gönderdim. "Benden o ay yüzlü sevgiliye selamlar götür!" dedim.
• Secde ettim de, dedim ki: "Bu secde, gögsü günes gibi parlayan o güzele, harareti ile tasları bile altına döndüren
o sevgiliyedir."
• Gögsümü açtım ona, yaralarımı gösterdim. "Hiç acımayan, kan dökmekten zevk alan o sevgiliye durumumu anlat,
benden haber ver!" dedim.
• Uyusun diye çocugu besikte nasıl sallarlarsa, ben de gönül çocugum aglamasın, sussun diye yerimde
duramıyorum. Saga, sola kosuyorum.
• Ey her an benim gibi, çaresiz kalmıs, yüzlerce kisinin imdadına yetisen, çareler bulan sevgili, su gönül çocuguna
süt ver de bizi saga sola kosmaktan kurtar!
• Allah´ım; aglayıp duran, sızlanan, zaman zaman feryat eden bu gönlün yeri, ötelerde, vuslat sehrinde idi. Bu
zavallı gönlü daha ne kadar zamanellerde aglatacak, inleteceksin
54. Anaların rahimlerinde bulunan çocuklar bile senin lütfunla oynarlar.
Müstef´iliin, Fe´ülün, Müstef´ilün,
(c. 1186)
• Ey subası; o akan rahmet çesmesini, ilahî çesmeyi aç, aç da gönül bahçeleri uyansın, ask çiçekleri gözlerini açsın.
´
• Zaten senin pek güzel olan kara gözlerinin derin karanlıgında ab-ı hayat gizlenmistir. Bu sebepledir ki, senin göz
bebeklerini gören gözler, oradan ab-ı hayat içtikleri için canlanmakta, büyümekte; adeta birer nür denizi kesilmektedir.
• Senin lutfun, ihsanın olmasa kimsecikler oynamaz. Dünyada görünen bütün varlıklar, insanlar, hayvanlar,
balıklar, kuslar, böcekler, gözümüzün gördügü bütün zerreler senin lütfunla, senin askınla oynayıp durmaktalar. Hatta
anaların rahimlerinde bulunan çocuklar bile, senin lütfunla oynarlar, saga sola dönerler.
• Rahimde oynamak da nedir ki Yoklukta oynamak da bir sey mi Çocuk, yokluktan bu hale gelinceye kadar
geçirdigi merhalelerde ne oyunlar oynadı. Mezarlardaki kemikler bile senin nürunla oynar dururlar.
• Dostlar bizi, dünya perdelerinde karagözler gibi çok oynattılar. Bu dünyada, çesitli merhalelerde oynayıp
durdunuz. Simdi vakit geçirmeden, o hakîkat cihanında, öteki dünyadaki oyuna, oynamaya hazırlanın.
• Canlar, su etten, kemikten yaratılmıs bedenleri ile, kaba saba kalıplar içinde böyle oynarlarsa, o agır beden
yükünü attıklan zaman nasıl oynarlar, onların oyunlarını o zaman seyret!
• Dogmadan önce, daha ana rahminde iken, o daracık yerde canlandıgımıza, can bagıslandıgına sükretmek için,
rahimlerin kara kilitlerinde çok tepındik oynadık.
• Hepimiz, bütün insanlar, oynaya oynaya su bedava olan sayısız dünya nimetlerine sükretmek için Hakk´ın
dergahından gelmis süfîleriz. Hakk asıklarıyız.
• Bize ikram edilen çesit çesit nimetlere yalnız sükretmek degil, can versen yerindedir. Zaten su bol bol definelere
karsı süfînin canının ne kıymeti var
• Bütün canlılara, insanlara, hayvanlara, kuslara, balıklara ikram edilen bu umümî dünya sofrasında ikram edilen
nimetlerin kondugu büyük kabın kapagı göktür. Bu sofranın ihtisamından, ikram edilen çesitli yemeklerin nefıs
olusundan, tatlarından, kokularından, renklerinden, güzel olusundan rıasıl bahsedeyim Bu dilin harcı mı Dilim
dönmüyor, konusamıyorum.
• Biz Hakk yoluna düsmüs süfîleriz. Biz padisahlar padisahının nimetlerini yiyenlerdeniz. Ya Rabbi! Bu kaseyi, bu sofrayı
ebedî kıl, kı.yamete kadar yasat.
"Bu beytin aslı mevlevîlerde yemekten sonra dua edilirken "gülbank"çekilirken okunur.
•Padisahlar padisahının kasesindeki nimetleri elde etmek için bos kaseden baska birsey getiremedin. Biz yoksul
kisileriz. Amelimiz yok, ibadetimiz yok Dilenciler gibi bos kaselerimizi o nimetlere uzatmaktan baska hünerimiz, karımız
yok. Zaten her ham kisi de bu kaseyi, bu ekmegi elde edemez.
• 0 nimetlere dolu jase ile bos bulasık, kirli bir kase arasında bir sinege, ev sahibine usanç veren o mahluka göre
ne fark vardır
• Fakat insan olan kisi, yemedigi, tatmadıgı halde o nimetleri görüp bazı kere dilini ısırır, susar; bazı kere de agzını
açar. Onları bütün canlılara vereni metheder, över.
55. Hakk´ı arastırma yolları.
Miistef´ilün, Fe´üliin, Müstef´ilün, Fe´ülün
(c.I, 194)
•Bütün süretlerin, sekillerin, bütün güzelliklerin aslı, yaratıcısı olan güzeller güzelını manen bulmak istiyorum.
Gördügümüz görünüslerde, güzelliklerde akıslarımızın kıblesi olan o sevgiliyi bulmak, onunla manen beraber olmak için
bir çare düsündüm.
• Bu düsüncemi herkesten gizledim. Çünkü; "Duvarın kulagı vardır" derler. daha yavas söylemek gerek Aklıma;
"Sen dama çık!" dedim. "Uzaklara bak, yolları gözetle onun ne tarafta oldugunu anlamaya çalıs!" Gönle de; "Kapıyı
arkasından sürmele kimse haberim olmadan içeri girmesin, ben seninle bas basa kalmak istiyorum." dedim.
• Hakk´a karsı duydugum sevgiyi çekemeyenler, pusuya yatmıslar, hep beni gözetliyorlar. Bir sey duyunca,
birbirlerine söyleyecekler, dedikodu yapacaklar.
• Bu sırrı herkesten gizledigim gibi, bedenimin zerrelerinden de gizliyorum Bedenimin zerreleri gizlidir, kendilerini
göstermez ama, onlar birbirlerine düçmandır. Onlara sır söylemek olmaz. Ona dair bir sey mi söylemek istiyor. sun
Kuyunun dibine in, orada söyle, sonra o aradıgın gizli sevgili ile tek basına bulusma zamanı olarak herkesin uykuda
oldugu seher vaktini seç!
" Hz. Mevlana (k.s.) Dîvan-ı Kebîr´in bir baska beyitinde söyle buyurur:
"Gönül kapısında otur, bekle, çünkü o kendini gözleyen sevgili, ya gece yarısı yahut seher vaktinde gelir." (Dîvan-ı
Kebîr, c. II, 595)
• Ey can; sır çalmasından korktugun düsmanın kendisi degil, hayali gönlüme ugramıstı da...
• Su gönlümden gizli sözler duymustu. Ne duyduysa gitti, düsmanlara okudu. Onların hepsini bir bir, teker teker,
iyi kötü ne varsa onlara söyledi.
• Iste o günden beri biz düsmanlara dost olarak hakîkat yoluna düstük ve birbirimize söz verdik; "Sırrı gizleyelim,
basımızı önümüze egerek kimseye bir sey söylemeyelim." dedik.
• Bizler de insanız, ask madeninin üstündeki kayalardan da asagı degiliz ya! Külünk vurulmadan, yara almadan, ter
dökmeden, maden, altınını hiç gösterir mi
• Deniz bile kesesinin agzını büzmüs, baglamıs, yüzünü eksitmis, suratını asmıs oturuyor. "Ben inciyi ne vakit
görmüstüm, benim inciden haberim bile yok!" diyor.
56. Bu dünya gurbetinde nasılsınız
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 203)
•Neseli bahar! Bizim sevgilimiz geldi. Güllerle, çiçeklerle, sekerlerle, daha yüzlerce armagan ile ötelerden çıkageldi.
•Getirdigi armaganlarla kucagımızı dolduran sevgili bize diyor ki: "Bu dünya gurbetinde nasılsınız Ne haldesiniz
Ezel aleminden bu fanî aleme gelmek için yollara düstünüz; yolculuk nasıl geçti Bir çok menziller aldınız, zahmetlere
katlandınız. Haydi kalkın, mutlu oldugumuz diyarımıza beraber geri dönelim."
• Bizim susuzlugumuz tulumla, küple, testiyle, kadehlerle giderilemez. Bizi güzelliginizin, askınızın ırmagına dogru çekin, götürün.
• Bizi çesmelerin basında oturan, güzelligi ile aklımızı basımızdan alan, mest eden, gönlü kararsız kılan o peri yüzlüye dogru çekin götürün. Götürün de sarhos aklımız kendine gelsin, kararsız gönlümüz rahat etsin, huzura kavusun.
"Fuzili merhumun oglu oldugu sanılan bir sairimizin su müstezadı Mevlana´nın bu beytine uygun düsüyor:
"Her dem perinin menzili virane gerektir,
Ya çesmeler üstü.
Gönlüm gibi virane, gözüm gibi bulanma
Gel ey peri peyker!"
(Daima periler ya, yıkık yerlerde yahutta cesmeler basında bulunurmus, ey peri gibi güzel Ah gönlüm gibi harabî,
gözüm gibi çesmeyi nerede bulabilirsin )
• Ay bizim gibi onun sevdasına kapıldı da, eridi görünmez oldu. Günes de bize onun yüzünün parlaklıgından bir
hatıra, bir yadigar olarak kaldı. Kalbine onun atesi düstügü için bir yerde duramamakta, göklerde dolasıp durmada,onun yüzünün nüru ile karanlık gecelerimizi gündüzlere çevirmektedir.
• Sen çok sarhossun, tamamıyla kendinden geçmissin. Ama, gevseklik etme, yıne de iç! Çünkü bizim sarabımız,bizim mahmurlugumuz her seye deger. 0 sarap baska türlü bir saraptır. verdiği mahmurluk da baska türlü bir mahmurluktur.
• Günes gibi parıl parıl parlayan, atesle dopdolu olan kadehi hemen eline al! 0 ay yüzlünün yüzüne bakarak,güzelligine hayran olarak iç, bir daha iç!
"Ahmet Hasim merhumun;"Ates doludur, tutma yanarsın, Karsında su gülgün piyale!"hatıra geldi.
57. Gönül, sözlerle dopdolu, fakat söylemege imkan yok!
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 198)
• Ey ask süfîleri, hırkalarınızı yırtınız! Güller bile seher vakti esen rüzgar saba rüzgarının tatlılıgına dayanamazlar da yüzlerce elbiseler yırtarlar.
• Çünkü gül, sevgiliden ayrıldıgı için dikene baglanıp kalmamak tali´sizligine ugradı. Hem sevgiliden ayrı düsmek,hem dikenin acılarına katlanmak, bu ilti dert yüzünden gülün sabrı, kararı kalmadı.
• Gayb aleminden biri göründü, yüz gösterdi. Bizi davet etti, sonra çekilip gitti. 0 görünür görünmez yolumuz kısaldı. "Ayagın bile yoksa, ayaksız olarak yürü git!" dedi.
• Ben de sustum, sonra kendim gülün arkasına düstüm. "Benden reyhana, laleye selam söyleyin, onlara saygılarımı arz edin!" dedi.
• Gönül sözlerle dopdolu, fakat söylemeye imkan yok. Ey sufîlerin canları, siz dudaklarınızı açın da, basımızdan geçenleri siz söyleyin! ""
• Onun henüz belirip meydana çıkmadıgını, kendini göstermedigini siz söyleyin. Çünkü, geçmis zamandan bahsetmek süfîlerin huyu degildir. "
58. Zor durumdayım, saçların gibi perisan bir haldeyim.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 156)
•Ey gönlümün hevesleri, ey dilegim, istegim, gel, gel, gel.
• Zor durumdayım, saçların gibi dagılmıs perisan bir haldeyim. Ey benim zor islerimi kolaylastıran, ey benim
dagınıklıgımı düzelten, gel, gel, gel!
• Yoldan menzilden, konak yerinden hiç bahsetme, hiç bahsetme! Ey benim yolum, menzilim, gel, gel. gel!
• Yerden bir avuç toprak alıvermistin, bir avuç toprak alıvermistin, ben o topragın içindeyim, gel, gel, gel!
• 9yilikten kötülügü ayırırım. Aralarındaki farkı bilirim, bilirim. Ben senin güzelligini ne anlamısım, ne de bilmisim.
Ben bundan gafilim, gel, gel, gel!
• Aklım, senin askınla yanıp yakılmasın! Aklımı tutusturma, hiçbir sey bilmiyorurn. Ben zaten akıllı degilim, ne olur
aklım, gel, gel, gel!
• Ey mana padisahı Salahaddin, hem ortadasın, apaçık görülüyorsun, hem de gizlisin. Ey benim sasılacak seyim,
aslım, gel, gel, gel!
59. Onun günes gibi ısık saçan yüzü, baska güzellerin güzelligini söndürür.
Fa´ilat, Fa´ilatün, Fa-ilat, Fa´ilatiin
(c.I, 163)
•Ey dostlar, gidiniz, kaçmaya hazırlanan sevgilimi çekiniz, bana getiriniz!
• Tatlı teranelerle, parlak bahanelerle, o güzel ay yüzlü dilberi bizim eve dogru çekin, getirin!
• Eyer 0 gelmez de baska zaman gelirim derse inanmayın, çünkü, onun bütün vaatleri hiledir, vaatlerle sizi aldatır!
• O nun güzel konusması sıcak nefesi çok tesirlidir. Büyü ile üfürerek suyu bile dugümler, havayı da baglar.
• Sevgili kendi istegi ile neseli olarak, kutlulukla eve gelirse, onun karsısına otur da onda onun yüzünde Hakk´ın
güzelligini, büyüklügünü, sanatını, yaratma gücünü müsahede et, gör!
• Onun güzel yüzü parıldayınca, artık baska güzellerin güzelligi kalır mı O nun günes gibi ısık saçan yüzü, baska
güzellerin güzelligini söndürür.
60. Hakka dönüs yolu.
Mefulii, Fa´ilat,Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 200)
• "Sütür" kelimesinin Türkçe´de karsılıgı "deve"dir. Onun arkasında kosup duran yavrusunun adı da ne olabilir Ona
da "deve yavrusu" derler.
• Bizler de kaza ve kaderin ogullarıyız. Herkesin anası kaza ve kaderdırHepimiz çocuklar gibi kaza ve kaderin
pesinde kosup duruyoruz.
• Ondan süt emmekteyiz. Onun arkasında uçmadayız. 0 ister doguya, isterse batıya kossun, isterse göge
yükselsin; biz hep onun pesindeyiz, onunla beraeriz
• Yolculuk davulu çalınıyor. Haydi, Hakk´ın inayetine, lütfuna güvenerek,O nun bizi koruyacagına emin olarak yola
çıkalım.
• Sehirde de, çölde de, o ay yüzlünün, o güzelin yol arkadasıyız. Canlar, o ay yüzlü sevgiliye kul olsun, köle olsun.0
can padisahının ruhları çekip götürdügü yolun sonunda, son konagında neler var neler Sehir de orada, ev bark da
orada. Cenab-ı Hakk´ın "Gel!",, ruhları çagırdıgı yer de orada, dünyada sürgün edildigimiz yer de orada
.• Biz ona yöneldikten, orası bize kıble olduktan sonra yol kısalır, çöl kaybolur her tarafımız yesilliklerle, selvilerle,
baglarla, bahçelerle dolar.
• Yolumuzu kesmek isteyen dag bile saygı ile egilir, yerlere serilir, bize yol verir. "Ey hakîkat madenine, ask
diyarına dogru yol alanlar, merhaba! Hos geldiniz!" der.
• Yolumuzun kılavuzu, öncüsü o olunca, yol üstündeki taslar, ayaklanmız incinmesin diye ipek gibi yumusak bir
hale gelir.
• Bedenin hakîkat yolunda topal olusundan, gönlün de hızlı gidisindendir ki, Allah sırrı bedenden zuhür etmez de,
onun vefası, mürüvveti hep gönülden belirir.
• 0 beden nerededir ki, can ile aynı renge bulanmıstır Can padisahına su kesilmistir, toprak olmustur, balçık
olmustur da cana gönlünde yer vermistir.
• Canlar bile böyle bir bedeni görünce sasırıp kalırlar da; "Su kara topraga bak!" derler. "Bizi bile geçti. Padisah
oldu, veli kesildi ve herkes kendine uydu.
• Bız bu balçıktan yaratılmıs varlıktan bunu hiç ummuyorduk, kusurlarını görüp onu çekistirip duruyorduk. Ey onda
bunda kusur arayan kisi. Hiçbir insanı hor görme, hangi millette, hangi dinde olursa olsun, insanda, onun bir emaneti
vardır. însan onun aynasıdır.
• Susuz topraklar, bizim yüzümüzden yesersin. Çimenler bizim yüzümüzden bitsin biz su gibi gülün içinde,
reyhanın içinde gizlenerek yola düstük, akıp gidiyoruz.
• Toprak elsiz ayaksızdır Çok ıstırap çekmistir. Ayak altında çignenmektedir bütün bunlara karsılık hiç sikayet
etmez; susar oturur. Susuzluktan cigeri kavruldugu içindir ki, çaylar, dereler, ırmaklar ona acırlar da, hıç durmadan
kosa kosa akar giderler.
•Bostanlar bıtkileri, çiçekleri bagırlarına basmıslardır. Onlara dadılık etmedeleronlara durmadan su vermedeler,
onların yavrularına, bitki çocuklarına sefkatle bakmadalar.
• Iste bizi bu çekisler "can sehrinden" çekti, aldı, yüz binlerce menziller konaklara ugratarak bu alem-i fenaya, yani
dünyaya getirdi.
• Biz bu dünyada yasamaya basladıgımızdan beri yine can sehrinden gizli açık elçiler gelmede; "Gel, yakınlarına
dön, yakınlarına ulas!" diye bizi çagırmakta.
• "Bu fanî dünyada yeni dostlar edindiniz, bizi bıraktmız, bizi unuttunuz. Bu dünya nimetleri ile oyalanıyorsunuz.
Belki de durumunuzdan memnunsunuz Ama, biz sizsiz edemiyoruz. Halimiz hos degil." diye elçiler can sehrinden böyle
haberler getirmedeler.
• Ey hoca! Senin bu dünyadaki mahzunlugun, kederin, sebebini bir türlü bulamadıgın iç sıkıntıların, senden evvel
giden, seni özleyen dostlarının akrabalarının ah edislerindendir. Hiç düsünmüyor musun Bu dünyada kirme candan
baglandınsa, kimi dost edindinse seni bırakıp gitti.
• Üzülme, sus; sikayet de etme! Onların himmetleri, sevgileri seninledir, Senin belalardan, felaketlerden kurtulman
da onların himmetlerinden, onların tesirlerindendir
61. Kokulu bahar rüzgan gelir, benim yüzümü, gözümü, saçlarmı oksar.
Mefa´îlün, Fe´ilatiin, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c.I, 219)
• Sevgilim gelse de kapıdan içeri girse, beni kucaklasa, bagrına bassa Allah için ne hos olur, ne de hos! ,
• Onun, sarhos nergis gibi olan, iki gözünden çok mahmurum. Sarap sunsalar da bu mahmurlugumu giderseler,
Allah için ne hos olur, ne de hos!
• Belalara, felaketlere ugramıs, çok ıstırap çekmis, çok gözyası dökmüs olan can, Allah´a hulüs ile, istiyak ile;
"Senden baska kimsem yok" Allah için ne hos olur, ne de hos!
• Bulusma gecesi gelince, gecem gündüz olur. Artık, geceyi, gündüzü saymaz olurum. Allah için ne hos olur, ne de
hos!
• Gül yüzlü sevgilimin vuslatı ile gül gibi açılır, saçılırım. Kokulu bahar rüzgarı kosa kosa gelir, benim yüzümü,
gözümü, saçlarımı oksar. Allah için ne hos olur nede hos.
•Harap ve mest olarak kendimden geçsem de, ne eksem, ne biçsem her seyden vazgeçsem, Allah için ne hos olur,
ne de hos.!
62. Sen ayrılık nedir görmedin, Allah sana ayrılıgı göstermesin.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c.I, 222)
•Gıdelım denizin kenarında bir ev tutalım. Çünkü deniz cömert huyludur.insanlara yüz yıllardan beri inciler dagıtır
durur.
•Birisi ile sohbet etmek canı onun rengine boyar. Yani insan konustugu, arkadas edindigi kisinin huyunu benimser.
Yıldızlar, gökyüzü ile konusup görüstükleri için güzellestiler; nürlu, güzel bir yüze sahip oldular.
•Bedende canla düsüp kalktıgı. konusup görüstügü için güzel yüzlü, hos huylu deyilmi zavalı beden, candan ayrı
düsünce ne hale gelir; konusamaz yiyemez içemez olur fena halde kokmaya baslar
• El de bedende bulundukça hünerlidir. Bedenden ayrılınca bir et parçası yele duser, hiçbir sey yapamaz olur.,
• Ey el, hünerlerin nerede Sen çesitli hünerli isler yapan, yazan, çizen, tutan kaldıran el degil misin El senin
soruna cevap verir de der ki: "Hayır, bu zaman ayrılık zamanı, ayrılık zamanında ben bir hiçim, ama, bulusma
zamanında her seyim."
• Sen, ayrılık nedir, görmedin. Allah sana ayrılıgı göstermesin. Bu bir duadı ama, bundan daha iyi dua da olamaz.
( Hz. Mevlana bir Mesnevî beytinde söyle buyurur:
Kıvılcım gibi çakıp yakan, yakıp yandıran aynlıgı kıyamete kadar anlatsam, onun dehset ve siddetinin ancak yüz
binde birini anlatabilirim." (Mesnevî, c. III, 3695) Ayrılık acısını Hz. Mevlana kadar kim görmüstür Mesnevî ayrılıklardan
sikayetle baslamadı mı Dîvan-ı Kebîr´in bir baska yerinde Hz. Mevlana ayrılıktan bahsederken buyurur ki:
"Dünyada ayrılıktan daha acı bir sey yoktur, bana ne yaparsan yap, razıyım, sikayet etmem fakat beni ayrılıga
düsürme." (Dîvan-ı Kebîr: No: 2020). Bir türküde de; "Ölüm Allah´ın emri ayrılık olmasaydı!" denilmistir.
• Küllî nefisten cüz´î nefsimiz ayrıldı. "înin" emriyle ötelerden, yücelerde yeryüzüne indirildi, sürüldü.
"Cenab-ı Hakk, Hz. Adem ile Havva validemize cennetten çıkıp yeryüzüne inmeleri münasebeti ile "9nin" diye hitap
etmisti. (Bakara Suresi, 2/36)
• Cennetten kovulan insan, bedenden kopan kesik bir ele döndü. îsinden gücünden oldu. Küçük bir et parçası gibi
kediye lokma haline geldi. Bu, insan için ne felakettir Ne asagıdır Cenneti kaybetmek ne büyük talihsizliktir
• Hz. Adem cennette iken öyle güçlüydü ki, onun elinde bütün aslanların pençeleri kırılmıstı. Dünyaya sürülünce,
bedenden kopmus bir el haline geldi, Kaza ve kader onu kedilerin pençelerine düsürdü. Simdi, kediler o et parçasını o
tarafa bu tarafa çekip duruyorlar.
• Fakat Allah darda kalanlara, belalara ugrayanlara acıyanların en çok acıyanıdır. Bu sebepledir ki, ayrılık belasına
ugramıs, bedenden kopmus elin bir damarı oynuyorsa, o, tekrar kavusma ve bulusma ümidiyle oynar. Çünkü, netice
binlerce kesik el, tekrar kavusma ve bulusma saadetine ermislerdir.
Daima müsamahayı, hosgörürlügü savunan Hz. Mevlana ümitsizligi de hos görmez Kur´an´ın; "Ancak kafirler
ümitsiz olur." (Yusuf Süresi, 12/87) görüsüne uyarak en buhranlı zamanda bir kurtulus yolu arar. Dikkat edilirse bu
beyitlerde Mevlana, cennetten, seytanın yüzünden, dünyaya indirilen, sürülen Hz. Adem´in kurtulacagına, cenneti tekrar
bulacagı isaret etmektedir. Hz. Mevlana´nın bu görüsü kendinden dört asır sonra gelen ingiliz sairi Milton´da (1608-
1674) da görülmektedir. Milton Kaybedilmis Cennet adlı eserinde,seytanın yüzünden dünyaya sürülen Adem´in acıklı,
perîsan halinden bahseder. Dört sene sonrayazdıgı yeniden bulunan Cennet adlı eserinde ise, Adem´in kaybettigi
Cennetin Hz. 9sanın yardımı ileyeniden kazanılmasının mümkün olacagını müjdelemektedir. 9slam mutasavvıfları da
"Ölmeden evvel ölünüz." sırına mazhar olan ve tam Muhammedî yola düsenHz.Muhammedin güzel ahlakını benimseyen,
talihli kulların, daha dünyada iken kaybettikleri cenneti bulacaklarını haber vermektedir. Faruk Nafiz merhum da "Hamd
ü sena adlı siirinde bu konuya temas eder;
"En güzel vuslatı tattırmak için cennette
Bize gündüz, gece zehir ettigi hicrana sükür der.
• Birbirnden ayrı düsmüs parçaları hos bir sekilde birlestirmek, o padisahlar padısahı için zor degildir. Bu nasıl olur
deme, bu ise sasma! Çünkü, baksana,parça parça dumanlar onun eli ile birlesmis, gökyüzü haline gelmistir.
63. Bu dünyada gördügün bahardan baska gizli bir bahar daha var!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c.1,211)
• Bahar geldi, menekse kalktı, süsenin yanına vardı. La´l rengi elbiseler giyen gül sevdalandı da kaftanını yırttı.
• Yine yesiller giyinen güzellerimiz, ötelerden, o görünmez alemden sarhos ve neseli bir halde salına salına
çıkageldiler.
•Sünbül, yasemine; "Merhaba, seni saygı ile selamlarım!" dedi. Yasemin de;Ey nazık dost, ben de seni candan
selamlarım!" cevabını verdi.
• Gonca baslarını örten kadınlar gibi yüzünü gizlemisti. Ama rüzgar dayanamadı; "Güzel yüzünü gizleme!" diyerek
onun bas örtüsünü çekti, aldı.
• Eksi suratlı kıs geçti, gitti. 0 zevki, neseyi kaçıran soguklar öldürüldü. çevik ayaklı yasemin! Senin ömrün uzun
olsun!
• Çapkın nergis sahralara daldı da çimenlere göz kırptı. Çimenler onun gönlünden geçeni anladılar da; "Ferman
senindir, ne istersen yap!" dediler.
• Karanfil de sögüt agacına; "Sana ümit bagladım." dedi. Sögüt de; "Ben pınar eviyim, benimle yalnız kalmak
istiyorsan, buyur içeri!" diye onu içerive davet etti.
• Elma, turunça; "Neden canın sıkılıyor " dedi. 0 da; "Rengim ve güzelligim yüzünden kem gözden korkuyordum.
Kendimi göstermek istemiyorum." diye cevap verdi.
• Üveyk kusu; "Kü, kü, o sevgili nerede, nerede, onu arıyorum " diyerek bahçeye geldi. Güzel sesli asık bülbül de;
"Görmüyor musun; aradıgın burada!" diye gülü gösterdi.
• Ey dost, su dünyada gördügün çiçekli, güzel kokulu bahardan baska gizli bir bahar daha var. 0 bahar dilberi ay
yüzlüdür; bu gördügün bahardan daha güzeldir, daha hostur. 0, temiz insanlann gönüllerinde gizlenmistir.
64. Zindanda Yüsuf gibi bir arkadas bulan kisi zindandan çıkmak ister mi
Fe´ilat, Fa´ilatün, Fe´ilat, Fa´ilatün
(c.1, 164)
• Bedenim, beni ötelerden, ruh aleminden alıp kendi zindanına çekince, Hakk kapısına yakın olanlardan ayrıldım,
yapayalnız, garip olarak kaldım.
• Beden zindanında ay yüzlü birisi bana yakınlık gösterdi. Benimle dost oldu fakat o, güzelligi ile beni büyüledi.
Aklıma, fikrime binlerce sevda saldı.
• Herkes hapisten, beladan kurtulus yolunu arar, ben aramam. Neden dısarıya çıkayım Benim dısarıda ne isim
var Sevgilinin hayali burada, ben zindanda sevgili ile beraberim.
• Zindan kösesinden baska yerde, onunla yalnız kalamam. Balın gönlu atesten baska bir seyle, mumdan ayrılamaz,
saf bir hale gelemez.
. Dostu Yüsuf gibi güzel olan kisi, zindandan kaçar mı Zindanda durup dururken Allah´ın lütfu ile bag, bahçe sahibi olan
bir de Yüsuf bulan kisi hiç zindandan çıkmak ister mi
65. Ahirete yolculuk=Hayat Yolu.
Mef´ulü, I, Fa´ilat, Mefa´îlü, Pa´ilat
(c.I, 201)
• Gece, geçti gitti. Biz maceramızı, basımızdan geçenleri tamamıyla anlatamadık, yarıda kaldı. Fakat onları
tamamlamak zorundayız.
• Allah´a yemin ederim ki, Hz. Adem´den su bulundugumuz zamana kadar, bu uzun hayat yolu kısalmamıstır.
Kıyamete kadar da kısalmayacaktır.
• Fakat bıze bazen tamamlandı tamamlanacak gibi görünür. Yaya olarak bir yola düsmüs giderken karsılastıgın bir
Türk´e; "Ben filan yere gidiyorum. orası uzak mı " diye sorsan "îste burada!" diye parmagı ile isaret eder.
• Madem yasıyoruz hak yolunda yürümak çalısmak, ugrasmak zorundayız. durmak olmaz durmak ölümdür Durum
böyle iken seni "gel çadıra girmisafir ol" diye yol almaktan alıkoyarlar aslında sana iyilik yapmıyorlar
Namık Kemal merhum, bir beytinde;
"Ikdam-ı tahammül gerek erbab-ı hayata,
Mevte yarasır var ise rahat döseginde"
(Yasayan insanlara sıkıntılara katlanmak, çalısmak gerekir, rahat dösegi ancak ölüye yarasır!) diye bu konuya
temas etmistir
• Senden canını bile esirgemeyen mürüvvet sahibi seni yoldan alıkoydu mu. seni belalara ugrattı demektir.
• Seni, misafir etmek isteyen cömert Türk hakkında yanlıs düsüncelere sapma, onu suçlu bulma; Hintli gibi
inatlasma, sen yol almaya bak!
• Gidecegin yerde, ahirette, seni bekleyenler var. Dostlarının, yakınlarınin seni seven akrabalarının kulakları kiriste.
"Ne zaman gelecek " diye beklesip duruyorlar.
Sair Esref merhumun su beyti ne güzeldir:
"Düsünsek biz, ölümden kokmamak lazım gelir, zira
Yerin altında, üstünden daha çok akrabamız var."
• Ey vefalı dost, ey kerem sahibi! Seni sevenleri, seni bekleyenleri üzme Onların gönüllerine özlem atesi düsürme!
Onlar istiyak içinde seni beklerken sen bu dünyada güzel yemekler yiyerek, hos sular içerek, zevk pesinde kosarak,
nasıl yasayabilirsin Yemekler nasıl bogazından geçiyor
• Onların bekleyisleri yüzündendir ki, sen burada bal yesen, zehir gibi gelir Bir vefa sahibi ile dost olsan sana cefa
eder, seni akrep gibi sokar.
• Sus da yol almaya bak. Sunu iyi bil ki, bu dünyada gördügün akan su, sen bu dünyanın garibi oldugun için
degirmen gibi basını döndürüyor.
66. Gönül bugday tanesi gibidir. Biz de degirmen gibiyiz.
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, FS´ilat
(c.I, 181)
• Gönül, bugday tanesi gibidir, biz de degirmen gibiyiz. Degirmen hiç niçin döndügünü bilir mi
• Beden de degirmen tası gibi, düsüncelerimiz de onu döndüren suya benzer Tas der ki: "Bu dönme isini su bilir."
• Su da;"Bu isi ancak degirmenci bilir." der. Çünkü bu suyu degirmene akıtan odur.
•Deyrmencide der ki: "Ey ekmek yiyen kisi, su degirmen dönmeseydi kim ekmekçi olurdu "
• Macera bu, hikaye uzar gider. Sus, sen bu isi Hakk´a sor da cevabını gönlünde ara!
67. Eger 0, güzelliklerin arkasında gizlenmeseydi, peygamberler gelir miydi
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c.I, 235)
• 0 güzel beni gördü de, halimi hatırımı sormadı. Acaba neden böyle davrandı Nedense yüzünü eksitti, pencerenin
önünden geçip gitti
• Sebep neydi Ben ona ne yapmısım Benden ne kötülük görmüstü ki, bana karsı böyle soguk ve kırgın
görünüyordu
•Onun gül gibi olan yüzünü, üzgün ve solgun görünce neden bu zavallı gonlümde binlerce diken bitti
•O güzel dudaklarını açıp gülmeye baslayınca, gönlüm açılır, ferahlar; içimde tarif edilmez bir nese duyarım. Neden
bütün bu haller, onun dudaklarına baglı neden baska dudaklarda bu tesir yok
•Öfkelenip kaslarını çatınca, içim sıkılır, gönlüm dertle dügümlenir, perisan olır neden böyle olur, anlayamıyorum
•Canımın ona ne baglılıgı var ki Onun neselenmesini, gülmesini bir an bile görmesem perisan oluyorum; neden
böyle oluyor
• Benden yüz çevirdigi zaman, dünya kararır. Bende ne gün kalır, ne akıl neden böyle oluyor, anlayamıyorum!
• Belki de o, Allah´ın lütfunun ta kendisidir de, biz yanlıs gördük, yanlıs söyledik. Bütün bu soguk davranıslar ve
üzüntülü haller, bütün (feryatlanmalar, bu küçük görülmeler, bu hakaretler bize ondan geliyor) Allah´tan geliyor da biz
anlayamıyoruz. Zaten eger Allah´ın ona bu lütfı olmasaydı, bu essiz, benzersiz güzelligi, bu edaları ona kim verirdi
• Allah´ın lütfu, güzelligi sekilsiz olarak yüz gösterseydi, eger o yarattıgı bütün güzelliklerin, güzel gözlerin
arkasında gizlenmeseydi, onun güzelligine tahammül edebilir miydik Bu sebepledir ki, peygamberler bize
perdecilık;ederler miydi; bize ötelerden bahs ederler miydi
68. Biz ask susuzlarıyız, istek testilerimizi aldık, sana geldik, bize su ver!
Fa´ilatiin, Fa´ilatiin, Failat
(c.1, 180)
• Ey sevgili, sen ab-ı hayatsın, sen manalar denizisin; biz susamıslar sana geldik, bize su ver!
• Biz istek testilerini aldık, sana geldik, ey ikinci Hızır, bize su ver, testilerimizi doldur!
• Ey can deryası, bizim balık gibi olan canlarımız seni istiyor. Denizden ayrı düsen balık yasayabilir mi Bize acı, bizi
suya kandır!
• Biz, ayrılık yollarına düstük, çok sıkıntılara katlandık, sonunda sana kavustuk, yol armaganı olarak sana
zavallılıgımızı, acizligimizi getirdik, biz susuzuz bize su ver!
• Ask yolunda zavallı akıl, süphelere, vesveselere düstü. Sen süphelerden vesveselerden de üstünsün, bize su ver,
bizi kurtar!
• Aklı yarım olan, senin askınla ne yapar Seni geregi gibi sevmemiz için o a klı da bizden al! Çünkü sen, akıllıların
deliligisin, bize su ver! Bizim ask susuzlugumuzu gider.
69. Allah´ı seven, O´na candan baglanan yok olmaz.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstefilün, Fe´ulii
(c.I, 185)
• Uzun zamandan beri, yukarılardan topragımıza damla damla öyle bir sarap döktü ki, topragımızın her zerresi
feryat etmege basladı.
• Gögsümüz yarıldı, açıldı, oraya îlahî nür doldu. Gönül de dile geldi. Asktan bahsetmeye basladı. Hakk´ın mana
kadehi ile asıklarına sunulan sarap, tortularından ayrıldı, sise içinde saf bir hale geldi.
• Hakîkat çiçekleri açıldı, kem gözler görmez oldu. Gayret aska geldi de bana; "Agzını yalama da sarap içmege
basla!" dedi.
• Ey can, görünür görünmez canımı da, gönlümü de kaptın, aldın. Senin askına karsı, benim canımın da, gönlümün
de degeri yoktu. Ama, sen onları kapıp aldıgın için, simdi onlar da kirlendi.
•Sen oyle mübarek bir varlıksın ki, bulutun yesillikler yagdırır, cevrin, ıstırabın hayat bagıslar. Sarabının tortusu bile
hostur.
•Sana nasıl Ay diyebilirim ki, ay hastalıga tutulmus, sapsarı olmus, zayıflanmıs , tüllenmis; selvi desem, bu
benzetis boyuna uygun düser, yerindedir amma
•Selvide atese dayanamaz, yanar. Ay da son üç gece görünmez olur. Canların canından baska hiçbir seyin aslı yok
• Dediler ki´ bütün dostların öldü, gitti, yok oldu. Hayır Allah´ı seven, ona candan baglanan yok olmaz.
70. Sarap, bizim kederli ve gamlı huyumuzu aldı, bize kendi huyunu verdi.
Müstef´ilün, Pe´ulün, Müstef´ilün Fe´ülün
(c.I, 193)
• Sevgili, su arastırmalarımızı hos gör! Biz ask kullarıyız, ask müritleriyiz, Bizden kaçınma! Asktan anlıyorsan, bizi
saçımızdan tut, yanına çek, al!
• Bize kadehsiz olarak, lale renkli sarabı sun; sun da, gül, bizim kızarmıs yüzümüzü görsün, secdeye kapansın.
• Bugün bizim gözümüzü mahmür ve mest bir hale getir! Bugün köyümüzü de çiçeklerle, güllerle öyle hos, öyle
güzel bir hale getir ki, cennet bile onu kıskansın.
• Bize sundugun sarapla, bugün öyle mutluyuz, gönlümüz öyle zenginlestı ki, deta altın ve gümüs madeni olduk.
Altına düsman olan var mıdır Nerededir Dostumuz da, düsmanımız da mutlulugu ancak bizde bulurlar.
• Huyumuzun nasıl oldugunu bilmiyorsan, onu sarabın letafetinden sor! Sa´ rap, gamlı kederli huyumuzu aldı, bize
kendi huyunu verdi.
• Biz aska öyle susamısız ki, denizi bizim içimize döksen yine kanmayız, yine dolmayız. Çünkü, sen su kabını
basımıza tersine, bas asagı koydun.
• Yeter sus artık! Su dedikodumuzu duyarlarsa, bu sözlerimizi isitirlerse, dünya, dünya halkına, dünyada
yasayanlara acı gelmeye baslar.
71. Ey ölüler arasında yasayan diri! Ölülerin kokusu seni rahatsız etmiyor mu
Mef´ülü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 197)
• Allah, kuluna; "Ey kulum!" diye buyuruyor; "Dön, yine kapımıza gel, kulagından gaflet pamugunu çıkar da göklerden
gelen; ´Haydi, artık orada durmayın gelin.´ sesini duy!"
• Ey zavallı, ne zamana kadar, dünya dikenliginde yalınayak kosup duracaksın Biz, öteki alemde, gül bahçelerinin
kapılarını senin için açtık.
• Canı ben yarattım ama, ona bir de dert verdim. Derdini veren, elbette onun dermanını da verir.
• Sana kapılarını açtıgım gül bahçesi, öyle bir bahçedir ki, oradaki agaçların dalları da, yaprakları da canlıdır.
Birbirleri ile konusur dururlar. Sunu iyi bil ki, her sey canlıdır. Canı olmayan bahçe, insanın hosuna gitmez, insanın
canına can katmaz.
"Yunus Emre hazretlerinin meshur ilahisi hatıra geliyor:
"Sol cennetinırmakları
Akar Allah deyü deyu,
Çıkmıs 9slam bülbülleri,
Öter Allah deyü deyü."
• Ey ölüler arasında yasayan diri oglu diri! Ölülerin kokusu ile nasılsın Ne haldesin Su yasayan ölüler, su pis
kokular, senin içini sıkmıyor mu Seni igrendirmiyor mu
"Mutasavvıflara göre, hakk asıkı olmıyanlar, yarattıgı eserlere bakarak onun yaratma gücünü onun büyüklügünü,
hissetmiyen ona gönül vermeyen insanlar, bir ölü gibi yasar.
Allah´a inanmıyan kisiler birer canlı cenazedir, dolasırlar, yerler, içerler, nesil bırakırlar, fakat onlar aslında yasayan
ölülerdir.
• Sen gaflet içinde yasayan, karıncalar gibi kaynasıp duran insan kalabalıgının hepsini ölü sanma! Bu dünya da,
öteki dünya da insana hayat veren ebedî ve ezelî dirilerle dopdolu. Fakat, onları görecek göz nerede Sen sımdı, üç bes
günlük bir hayata kanaat ederek, ebedî hayatı reddetme, bizden ayrılma!
•Zerreler sayısınca diri canların her biri, Allah´ın yarattıgı su sonsuz olan gokyuzunde günesler gibi parlamada,
dönüp durmada, ama, onları görecek goz nerede
•Eskiden onlar da bizim gibi hakilatı göremeyen birer yarasaydı. Ama yaratanın lutfuyla, o yarasalar, birer günes
oldular.
73. Boy atan, mi´rac eden agaçlar, sanki bahçelerde göklere merdiven koymuslardır.
Müstef´ilün, Fe-ulün, Müstefiliin, Fe´ulün
(c.I, 196)
• Güzel kokular yayan saçlarını dök, süfîlerin canlarını oynatmaya basla!
• Günes de, ay da, yıldızlar da, gökyüzünde ilahî ask ile dönmekte; adeti oynamaktadırlar. Üzerinde yasadıgımız
dünya da dönmekte, oynamaktadır.Biz bunların ortasındayız. Haydi, su ortadakileri de oynat!
• Lütfedip su çalıp çagırısın yok mu, en asagı bir nagmesi, gökyüzü sufîsini döndürüp oynatmaya baslatır.
• Kosa kosa sarkılar söyleyerek, güzel kokular yayarak gelen, ilkbahar rüzgarı soguk havaları kovar, dünyayı
neselendirir, güldürür.
• Onun getirdigi sevgi havası ile bir çok yılanlar birbirine yar olur. Gül dikenle barısır, dost olur. Allah´ın lütfu, ihsanı
bahçeyi güllerle, çiçeklerle süsler ihtisamlı bir padisah haline getirir.
• Her an bahçeden, elçi gibi bir hos koku gelir de; "Ne duruyorsunuz, ılkbahar geldi, dostları bahçeye çagırın!" diye
seslenir.
• Bahçe, içten içe yürür gider, yol alır da sana der ki: "Sen de, içten içe yol al Sen de içine in, in de canına can
gelsin!
• Zamanı gelince, gonca açılır, selvi agacına süsenin sırrını söyler. Lale de sögüt agacı ile erguvana müjdeli haberler
verir.
• Her fidanın sırrı dipten bas verir, yücelir. Göklere dogru yükselen, boy mi´rac eden agaçlar, sanki bahçelerde
göklere merdivenler koymustur Duygulu insanları mi´raca davet etmektedirler.
•Kuslar ve bülbüller dallara konmuslar da bekçilik ederler. Bu bekçilerin ,maası da Allah´ın gizli hazinesinden verilir.
•Su yapraklar dillere, meyveler de gönüllere benzerler. Gönüller yüz gösterince diller çözülür de, ask hakkında
anlamlı sözler söylerler.
74. Sen, kokuya, renge takılıp kalmıssın, onların esiri olmussun.
Fe´ilatü, Fa´ilatiin, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c.I, 165)
• Seher vakti içtigin sarap, sana tesir etmediyse, ben sana baska türlü bir sarap vereyim; onu iç. Benim sarabım
gerçekten de acayip bir saraptır. Bir kıyamet gibidir. însanı diriltir.
•Daha ilk kadehi içer içmez, nereleri gezersin Neler görürsün Neler..îkıncı kadehten Allah´a sıgınırız. Üçüncü
kadehi içince ne olacagını söyleyemem.
• Ne gam kalır, ne is güç kalır. Herkes yerlere yıkılır, ondan sonra da sizi alırlar, nereye çeker götürürler, Allah bilir!
•Sen kokuya, renge takılıp kalmıssın. Onların esiri olmussun; tasa, tastaki resme benziyorsun Su tasın kalbinden,
kaynak suyu gibi kayna da, fıskırarak çık.
•Hele ey kerem sahibi saki! 0 kırmızı sarabı sun da öyle bir hale geleyim ki,cekinmeden korkmadan senden, senin
güzelliginden bahsedeyim.
•O büyük kadehi bana, kendi kuluna sun da, onun mahmurluguyla nasıl basımı, yukarılara daldırmısım, seyret!
•Ötelerden beni bir lrmak edib akıttıgın yere bakıyorum. Zaten, o ırmak, denizden akıp gelmisti. Simdi de geldigi
yere; denize dogru akıyor.
75. Aklını basına al da sen can ile arkadas ol!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îliin, Fa´ilün
(c.I, 288)
• Dostu dosta götüreni, melekleri gökyüzünden yeryüzüne indireni getir!
• Her gece, Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi Mi´raca çıkmak için ask buragına eger vuranı getir!
• Aklını basına al da, sen canla arkadas ol, onunla düs kalk, onun huzurunda otur! Çünkü her oturusta, biraz daha
onun huylannı, sıfatlarını elde edersin.
• Sakisi rüh olan sonsuzluk ask sarabını alır çekersin, çekince de kendinden geçersin, öyle bir hal alırsın ki,
• Hakk yolu yolcusuna; "Git de canla oynama huyunu pervaneden ögren!" dersin. Çünkü o, seni din mumunun
atesine çagırmaktadır.
" Seyh Sa´di hazretlerinin su kıt´ası hatıra geldi:
"Ey bülbül askı pervaneden ögren! Yandı, can verdi de sesi çıkmadı. Benlik pesınde bu sahte asıklar, Allah´ı istemekten
habersizdirler. Çünkü ona kasusup haberi olanlardan da bir haber gelmedi."
• Allah´ın vahyi geldi. Can kulagınızı açın da onu duyun. Çünkü mana kulagı açık olan kisiye, Allah hakîkati gören
göz ihsan eder.
•Dostun gönle gelen hayali sana bulusma müjdesini verir. 0 hayal, o zan seni alır: yakîne, tam inanca çeker
götürür.
•Sen düstügün süphe kuyusunda Yüsuf gibisin. Dostun hayali de sanki bir iptir sen o ipe sıkıca tutunup çıkarsan
kendini yücelerde, göklerin üstünde bulursun.
•Bulusma günü aklın basında kalabilirse sana der ki; "Ben, sana nefsanî arzularını ayak altına al!" dememis
miydim îste dedigim gibi oldu; nefsi terk ettin de dostu buldun.
• Eger sen, insan gibi yasarsan, dogru bir kisi olursan, can bulusma evine girer. Eger egri bir kisiysen, seni
atlaslara, giyinmeye, kusanmaya çeker götürür.
• Dünya hayatında basına gelen belalara, cefa dikenlerine katlan! Çünkü çektigin acılar, sıkıntılar seni dikenlerden
alır da güllere kavusturur. Reyhanların, yaseminlerin bulundugu bahçeye çeker götürür.
•Dost ugruna düsmanların lanetini, hakaretini, küfürlerini serbet gibi iç! Çünkü bu lanetler, hakaretler, küfürler,
seni lütuflara, senalara, aferinlere manevî derecelere ulastırır.
"Esref oglu Rümî hazretleri de söyle buyurmus:
"Esrefoglu Rumî yari sevenlerin budur karı,
0l dost için aguları seker gibi yutmak gerek."
76. Deniz kenarına git de, denize;
"Ey deniz, cosma, dalgalanma!" de, deniz seni dinler mi
Mefa´îlün, Fa´ilatiin, Mefa´îliin, Fa´ilün
(c.I, 227)
• Temiz canına yemin ederim ki; ben sabredemiyorum. Sensiz yapamıyorum. Ey azîz dost, ey cömertlik, ihsan ve
vefa madeni, artık gel!
• Sabrın yeri mi var Sabır nedir ki: Sabır Kaf dagı da olsa, ayrılık günesi ile erir yok olur gider.
• 9ster bana inan, ister inanma da; "îs böyle degil!" de! Vefanın tertemiz üzerine yemin ederim ki: "Ben senin
askında vefalıyım."
• Eger sana karsı duydugum derin sevgi hakkında çok konustumsa, sözüm uzayıp gittiyse beni kınamayın; belki
halimi anlarsınız, insafa gelirsiniz, acırsınız diye söylenip duruyorum.
• Benim içimde sevgi tenceresini kaynatan bir harlı ates var ki; o ates, gökyüzüne düsse, gökyüzünün tavanını bile
yakar, delik desik eder, çökertir.
• Gökyüzü tavanına, yüzyıllardan beri, günesten ve onun atesinden bir zarar gelmemistir, günes onu
karartmamıstır. Ama, gök benim atesime dayanamaz.
• Dertli varlıgımdan öyle bir kan ırmagı akmaktadır ki, onun nereden nereye aktıgından benim bile haberim yok.
• Irmaga; "Ey ırmak akma!" mı diyeyim Onunla nasıl basa çıkılır Haydi, sen deniz kenarına git de, denize; "Ey
deniz, cosma, dalgalanma, köpürme!" de;deniz seni dinler mi
77. Dilerim, sevgilinin bana verdiği gamın biri, bin olsun!
Fe´ilat, Fa´ilatün, Fe´ilat, Fa´ilatiin
(c. 1, 166)
• 0 bir çimendir. Kıyamete kadar onun gülleri açılsın, solmasın. 0 bır essiz güzeldir. îki dünya da onun yüzüne feda
olsun.
• Güzellerin emîri, sabahleyin erkenden salına salına ava çıkıyor. Onun bakıslarının oklarına gönlümüz av olsun.
• Her an, onun güzel gözlerinden, benim iki gözüme bilsen ne haberler geliyor Gözlerim, onun haberleri ile
aydınlatılsın, mahmurlastıkça mahmurlassın."
•Ben Onu görünce zahitlik kapısını kırdım. Günah islemeye karar verdim. 0 bana inkisarda bulundu da; "Git!" dedi.
Dilerim zamanın kararsızlıkla geçsin:
•Onun duası kabul edildi. Ben bir sevgiliye düstüm, simdi bende ne karar kaldı. ne gönül! Sevgili, bizim kanımıza
susamıs, Allah yardımcısı olsun.
•Bizim bedenimiz, aya benziyor, ask yüzünden eriyor, tükeniyor. Gönlümüzde sanki zührenin çengi, teli kopsun da
takılmasın.
•Sen ayın eriyisine, tükenisine bakma, darılma. Sen sevgilinin bize verdiği gamın tatlılıgına bak! Dilerim bana
verdiği gamın biri, bin olsun!
78. Ask benden dogmadı, ask beni dogurdu. Ben askın çocuguyum.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îliin, Fa´ilün
(c.I, 220)
•Seher vakti herkes uykuda iken, mutluluk geldi, beni üç defa öptü. Allahın lutfuna ve inayetine erdim. Bu seher
vakti kutlu olsun, mübarek olsun.
•Ey gönül hatırındamı Dün gece rüyada ne görmüstün Ne görmüstün ki, , bu seher vakti mutluluk geldi. bana bir
kapı açtı.
•Yoksa rüyada sunumu görmüstün: Ay göklerden yeryüzüne inmis gelmis, yücelere, gökyüzünün üstüne çıkarıp
bırakmıs.
• Gönlü, onun yolunda, onun ayaklarının altına harap, perîsan bir halde yıkılmıs gördüm. îste su an basıma bu
mutluluk geldi.
• "Ben çok mutluyum, ben çok mutluyum!" diye sarkı söylemekteyirn.
• Ask ile gönlümün arasında çok hadiseler var. Çok isler var. Simdi azar onların hepsi de hatırıma geldi.
• Zahirde ask benden dogmus görünüyorsa da, sen buna inanma, isin hakati söyle ki: Ask benden dogmadı, ask
beni dogurdu. Ben askın çocuguyum.
• Ey sıfatları açıkta olan, görünen, zatı can gibi gizli olan Allah´ım! Senin zatına yemin ederim ki, benim bütün
dilegim, arzum, bütün istegim, ancak sensin, ben seni seviyorum, seni istiyorum, baskasını degil!
• Senden daima, bana gizli iltifatlar, gizli öpücükler gelmede, fakat ben, et ve kemikten bir yıgın olan su beden
perdesinin ötesindeyim. Beni kim öpüyor kendini bana kim öptürüyor Bu halleri göremiyorum, bilemiyorum.
• Allah´ım, bana acımaktan vazgeçme, yoksa, yokluga düserim de; "Aman bana yardım edin, fena haldeyim!" diye
feryada baslarım.
• Fakat, sevgilim, bana lütuflarda bulunmasa, öpücük vermese de, bana hakaret etse de, sevse de sikayetçi
degilim. Ben yine memnunum, yine hosum, mutluyum. Efendim ile benim aramda hadiseler var. Beni öper de, söver de,
kim ne karısır .. Kime ne
79. Çevrene uy!
Fe´ilatün, Fe´ilatiln, Fe´ilatiin, Fe´ilün ,]
•Topallaya topallaya yürü! Çünkü bu yolda yürüyenlerin hepsi de topal.Ayagına bir bez sar da egri bügrü, basını
titrete titrete, ayagını sürüye sürüye yol al
•Ay yüzlü gibi güzel birisiysen, yüzüne safran sür, sarart. Güzellıgını sakla!Sayet güzel yüzünü gösterirsen, seni
çekemeyenler çok olur, sopa yersin, paralanırsın.
•Ffendi sen bir çirkin kisi görürsen, aynanı koltugunun altında sakla! Yoksa Aynanın adını kötüye çıkarırsın.
•Aklın basında oldukça uzlas, dost ol, iyi geçinmeye bak! Ama sarhos oldunmu ne olursa olsun, çünkü herkes senin
uygunsuz halini sarhosluga verir.
• 0 söyledigin sözleri bir kere daha söyle, ben onları unuttum. Ey ay yüzlü sevgili, Allah seni selamete ulastırsın!
• Allah seni selamete ulastırsın, bütün günlerin hos geçsin. Ey nefesi ölüleri dirilten, Allah seni selamete ulastırsın!
• Biz, senin güzelliginden bir sey dilenmek için çok uzaklardan gelmisiz. Ay nurlu yüzünden nurlar saçar,
cömertliklerde bulunur. Onun adeti böyledir. Sen de, bir ay yüzlüsün; yüzünün nurundan Allah rızası için bize de ver.
" Mevlana, Dîvan-ı Kebîrinm baska bir yerinde de söyle der:
Biz sufiler senin mahallene geldik, sana geldik, Allah rızası için yüzünün güzelliginden bize azıcık bir sey ver
sususuz senin ırmagından baska bir yerde tatlı su yok. Bidonları da, testilerimizi de beraber getirdik." (Dîvan-ı,Kebir:
2230)
• Sevgilim, gökteki ay benim duamı duydu da, senin ay yüzüne karsı ellerini açtı. Senden nür istiyor. Bana da; "El
aç, nür iste!" demeye basladı.
• Ey Allah´ım, günes de, ay da, gökler de, manalar da, akıllar da bize göre yücedir, degerlidir, zengindir. Fakat,
senin karsısında hepsi de fakir ve yoksuldurlar.
80. Bulusma günü için kendine çekidüzen ver!
Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c.I, 246)
• Bu dünyada yaptıgımız islerden ötürü, gönlümüzde yüzlerce davul çalınıyor, kıyametler kopuyor. Yarın, yani
ölünce davulların gümbürtülerini duyacagız.
• Bugün gaflet, kulagımıza pamuk dolmus, onu tıkamıs; göze de, hakîkati göstertermeyen kıl kesilmistir. Bu
yüzden, biz, sevda vesvesesine kapılmıs ve yarının gamı ile, endisesi ile çırpınıp duruyoruz.
• Hallac-ı Mansur gibi, safa ehli gibi, sen de, hakîkati duyurmayan gaflet muguna ask atesi düsür, onu yak da,
sagırlıktan kurtul.
• Ask ile bulusma zamanı yakınlastı, bu sebeple kendine çekidüzen ver,bulusma günü için güzelles!
• Bizim ölümüz, her ne kadar sana matem olursa da, aslında, hakla bulusma vakti oldugu için, bizim en neseli, en
mutlu zamanımızdır.
• Çünkü bu dünya, bizim zindanımızdır. Zindanın harap olusu, yıkılısı, zindandakileri sevindirir. Yani bizim
bedenimiz, ruhumuz için bir zindan kesilmistir. Ölüm, bedeni yıkınca, topraga düsürünce, ruh zindandan kurtulaçak,
Hakk´a kavusacaktır.
• Aklını basına al da, fanî olan bu dünya zindanında kimsede vefa arama!bu dünyanın vefası bile vefasızdır!
81. Ey vefalı kisi, bizden, benden vazgeç!
Fa´iiatiin, Fa´ilatün, Fa´ilün
(c.I, 251)
•Ey vefalı kisi, gel, gel, daha yakına gel! Beni, benligi, bizi, bizligi bırak! Çabuk, vakit geçirmeden gel!
•Gel daha yakın gel! Biz´den, ben´den vazgeç, gel, gel. Sen´lik ve biz´lik yok oluncaya kadar gel. Ne "sen" kalasın,
ne de "biz" kalalım!
• Kibri ve kendini begenmeyi bırak da, yere göge sıgmayan o büyükler büyügüne gönlünde yer ver!
• Cenab-ı Hakk, ezel aleminde "Ben sizin Rabbiniz degil miyim" diye buyurdu. Sen de ona; "Evet, Rabbimiz
sensin!" diye cevap verdin.
• Evet sözün sükrü nedir Yani o emri nasıl yerine getireceksin Bu dünyada, sikayet etmeden, Hakk´tan gelen
belalara, ıstıraplara sabretmektir. Ses çıkarmamaktır.
"burada 7 ci araf suresinin 172. ayetine isaret var. Arapça "Evet" kelimesi, ses olarakıstırap sesini verdiği için
Mevlana eski edebiyatta sık sık yapılan "tevriye sanatını hatırlatmaktadır.
• Bela´nın bir sırrı da; ben fakr, yokluk dergahının kapısmı çalıyorum demektir.
• Sen, kendinden kurtul, benliginden temizlen, toprak ol, ayak altına seril de topragından otlar bitsin. Ot gibi benligi
üstünden atar, kurursan hos bir sekilde ask atesine yanarsın.
• Senin yanısınla meydana gelen kül, toprak, kimya gibi dertlere deva olur.
• Illetlerle, nefsanî arzularla dolu olan hayvanî rühunu ona ver de sonsuz olan, hos olan insanî rühu elde et!
82. Garip olan rüh, mekansızlık aleminin özlemini çeker.
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefil, Müstef´ilün
(c. I, 26)
•Her an gökyüzünden gönüllere gizli olarak söyle vahiyler gelmede: "Ne zamana kadar, tortu gibi yeryüzünde
çöküp kalacaksınız Göge yükselin, göge yükselin!"
• Ancak tembel olanlar, agır canlılar sarap tortusu gibi dibe çökerler. Tortudan kendini kurtaran, arınan, temizlenen
ise küpün üstüne çıkar.
• Hemen balçıgı, çamuru karıstırma! Suyunıı bulandırma da arınsın. Tortun aydınlansın ve derdine derman
bulunsun.
•9nsanda su´le gibi bir can var. Fakat onun dumanı, nurıından daha fazla. Duman haddini asınca, fazla olunca,
gönül evinde bulunan Hakk ısıgını göstermez olur.
• Eser, gönül evindeki dumanı azaltırsan yani günah kiılerinden arınırsan, senin nürun ile her iki dünya da, bu
dünya da, öteki dünya da aydınlanır.
• Bulanık bir suya bakarsan, orada ne ay görebilirsin, ne de gök! Hava kararınca günes de gizlenir, ay da!
• Güney rüzgarı esince, havayı tertemiz eder. Bu yüzdendir ki, sabahın erken saatlerinde seher yeli eser. Adeta
dünyayı cilalar, parlatır.
• Alıp verdigimiz nefes de gönüldeki sıkıntıyı, derdi temizler, arıtır, adeta insanın içini cilalar. însan bir an bile nefes
alıp veremezse, varlıgına yokluk gelir çatar.
•Bu dünyada garip olan rüh, mekansızlık aleminin özlemini çeker. Hayvan nefis ise bilmem ki, ne diye su dünya
otlagında otlar durur Geldigi yeri unuturda dünya nimetleri için çırpınır durur.
83. Allah´ım canı yarattın ama ona cefalar verdin!
Müstef´´ilüıı. Müstef´ilün. Müstef´´ilün. Mıistef´´ilün
(c,1,28)
• Ey bedenimizin padisahı; ey bize acı(Zeker), bizi neselendiren, güldüren aziz varlık! Ey gözlerimize görüs kabiliyeti
veren, ey can gözümüze tutya çeken, parlatan Rabbimiz!
• Canı parlattın ama ona cefalar verdin, onu deliye, divaneye çevirdin. Bazen onu yalnızlıga asık ettin. Bazen, bir
güzel yüzlünün pesinde kostuıdun, üryan düsürdün.
• Bazen top olduk, çögeninin egri ucuna uyduk, onun önünde bası dönmüs bir top gibi kah neseye, eglence yerine,
kah belaya, cefaya, derde, ıstıraba dogru yuvarlandık durduk.
• Bazen gaflet uykusuna daldırırsın, bazen sebeplere dogıu sürersin, bazen de yoklıık çölünde bizi süründürürsün.
• Bazen yüksek mevkî, altın taç sevdasına düsürürsün. Bazen de tutar basına topraklar saçarsın. Bazen kendini
kayzer, padisah sanır, bazen de yoksullar gıbi yamalı hırkalara bürünür.
• Kah diken olur, kah gül! Bazen sirke olur, bazen sarap; kah davulcu olur. davul çalar, kah davul olur, tokmaklar
yer.
• Bazen acaip bir agaç gibi elma verir, bazen kabak yetistirir. Bazen zehir verir bazen sükür; bazen dert verir,
bazen derman.
• Hayat ne acaip bir ırmaktır ki, bazen su olur, bazen kan; bazen la´l renkli sarap kesilir, bazen süt; bazen de
sifalar veren bal.
• Bazen çesitli renklerden sıyrılır. Hz. îsa´nın küpüne girer, bir renge bürünür böylece bazen "Allah´ın boyası"
meydana çıkar. "Allah diledigini vapar
"Hz. 9sa´nın bir küpü varmıs. oraya atılan kumaslar çesilli renklerde de olsa tek renk olarak çıkarmıs. Bu "Allah
boyası"dır. Allah´ın takdirine uymayı ifade eder. Bu beytte 2. Bakara suresinin138 çi ayetine isaret edilmektedir"
.
84. Benim canım mana helvası istiyor.
MefS´îlün, Mefa´îliin, Fe´ulün
(c. I, 106)
• Canım mana helvası istiyor, helva! Helva vadini yarına bırakma!
• Bu mana helvası ne de güzel, sıcak, hos; onun kokusu her an yücelerden ötelerden geliyor.
• Sen bu mana helvasını agızla yiyemezsin, bu sebeple, incir gibi agzını kapa da, o nefis hos kokulu, sıcak helvayı
gönülden ye; ona dudaklarını, elini degdirme.
• Bu helva, dünyada yapılan helvalardan degildir. 0 taraftandır. Onu görünmez el pisirmistir. 0 eldendir. 0 helva, o
görünmez alemde süt içti, hurma yedi de tatlılastı. Bu yüzden o, ötelerin helvası oldu.
• Biz hepimiz Akl-ı Küll´ün ogullarıyız. Bu sebepten de ötelerden "Ey babasının canı!" diye sesler gelip durmadadır.
"Akl-ı Küll", Allah´ın kudretinden, Akl-ı Evvel´den yani ulühiyyet mertebesinden evvel ortaya çıkan akıl
mertebesidir. "Ars-ı Azam", "Cebrail" Hz. Muhammed´in nüru gıbı, Aklı Küll´ün, Akl-ı Evvel´den sonra gelen bir mertebe
oldugunu bilmek gerek. Çünkü, "Allah´ın ilk yarattıgı sey akıldır." hadîsi ile Akl-ı Evvel´e isaret vardır. Arifler, bütün bu
meıtebeleri, Kur´aıı ve hadîslerden yararlanarak, biz aciz insanlara Cenab-ı Hakk´a dair bilgiler vermeye çalısmaktadırlar.
Sinasi merhumun dedigi gibi:
"Akıl biliyor ki, var bir Allah,
Mahiyeti anlasılmıyor, ah!"
85. Dudagını her öpüse verme onu kirletme.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlii, Fe´ülün
(c.1, 96)
• Sevgilinin dudagından anlatılamaz zevkler duyarak mest olmak istiyorsan, dudagını her öpüse verme, kirlenme,
her yemege onu bulastırma!
• Bövle yap da senin dudagından baskasının kokusu gelmesin; o dudaklar yalnız ve yalnız ask kesilsin. Lekesiz;
hiçbir dudaga dokunmamıs, tertemiz kalsın da essiz bir hale gelsin.
• Sunu iyi bil ve ibret gözü ile bak da gör ki: kadîm olan, evveline evvel olmayan Allah´ın nürundan baska ne varsa
hepsi de bir mezbelede, yani pislik dolu bir yerde bulunan kokmus pislikten ibarettir.
• Sen, manen kirlenip pislik olunca, kutsallıgın, takdîsin üstünlügünü, manevî tadını ne bilirsin Aklını basına al!
Pislik olmaktan kurtul, temizlen de kutluluk, yücelik tarafına git!
• Hz. Musa, Firavun´un nimetinden elini çekti. Agzını yıkadı da Allah ona nürlu el ve kerem denizini bagısladı.
• Kendine gel, gözünü kapa ki, o göz, pek kıskançtır. Aklını basına al, madeni bos tut ki, senin için hazırlanmıs bir
mana yemegi var!
86. Gaflet pamugunu kulagından çıkar, ask gözünü aç!
(Bu gazel bir yazma nüshadan alındı.)
• Varlık, benlik karanlıklanndan bir adım bile dısarı atsan, kendini kurtarsan yokluk ab-ı hayatını içer, yüzlerce Hızır
gibi sonsuzluga kavusursun.
• Adım adım yürü, manevî pisliklerini, günahlarını üstünden at, ve asıkcasına bir hamle yap da mekansızhk alemine
gel!
• Eger sen benlikden kurtulur, benligini yok edersen, benliksiz olursan ona kavusursun; o zaman sen bir dertken
deva olursun da, bütün yaralara merhem kesilirsin.
• Kamıs, sekerle dolu olursa, ses vermez; eger sen kamıs degil isen; içini kötü duygulardan, benlikden temizlemis,
bosaltmıs isen, dudagını, ney çalanın du-agına korsun. Manevî sekerler çignersin.
• Her iki dünyadan gönlünü çekmis, kurtarmıssan, bu cihanın isteklerinden vazgeçmissen, kendi benligini de,
varlıgını da yok etmissindir.
• Her iki dünyada da yönelecek kıbleyi arıyorsan, sana söyleyeyim, haber vereyim Semseddin´in varlıgı, Safa ile
Merve arasında bulunan bir kıbledir.
87. Nürlu gözlere kul köle ol!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe-lün
(c.I, 217)
• Sen ne iyi bahtlı, ne talihli kisisin ki, Allah; "Gel gel mutlulukla, gir içeri senin için kurtulus kapısı açıldı." diye
seslenir.
• Güzel renklerle, hos kokularla açılıp saçılan gül neden gülüyor Söyleyeyim: "Bahar mevsimi yüzünden onun
duası kabul edildi de onun için gü lüyor.
• Gül, mana Yusufunun kokusunu aldı da, o yüzden gömleginin yakasını yırttı, agzını açdı gülmeye; "Hey hey
müjdemi isterim, müjdemi isterim!" demeye basladı.
• Herkes; bütün alem biliyor ki: Kainatın yaradılısının manası odur. 0 halde adlar manadan baska nereye gidebilir
Bütün adlar, onundur.
• Cenab-ı Hakk; "Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim." diye buyurdugu için ad mananın mazharı oldu. Onun
için kalp gözleri açık olan arifler, mana üzerinde dururlar da, adlara önem vermezler. Gölgeyi degil, gölge düsüreni
düsünürler.
"Davud (a.s.): "Ya Rabbî insanlan ne için yarattın " diye Cenab-ı Hakk´a niyazda bulundu. Bunun Bunun üzerine
Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim, istedim, beni bilmeleri için insanları yarattım." Bu
bir kudsî hadîsdir. Sufîler bu hadîs iizerinde Çok dururlar. Bu konuda Bursalı Ismail Hakkı hazretlerinin Gizli Hazine diye
küçük bir kitabı da vardır.
• Asası olmasa da, eli parıl parıl parlamasa da Harun irfanı ile Kelîm´i yani Hz. Müsa´yı tanıdı, bildi.
• "Allah göklerin ve yerlerin nürudur." diye buyurdu. Kendisine nür adını taktı. Gözü de nurdan yarattı. Bu sebeple
nurlu gözlere, kul ol, köle ol!
"Allah göklerin ve yeryüzünün nürudur." (Nür Suresi, 24/35.)
88. Sevdaya doymus asık var mıdır
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. 1, 64)
• Sen, bu sevdaya doymus hiçbir asık gördün mü îçinde bulundugu, yüzüp durdugu denize doymus balık gördün

• Sen hiç bir nakıs, hiç bir resinti gördün mü ki kendisini nakseden kisiden yahut ressamdan kaçsın Sen hiç bir
Varlık gördün mü ki gönlünü verdiği Azra´dan uzaklassın
"Varnık ve Azra, Leyla ve Mecnun gibi birbirini seven asıktır."
• Asık ayrılıga düserse manası olmayan bir ada döner. Fakat aslında manada bir sevgili gibi adlara takılıp kalmaz.
• Sevgilim bu dünyada sensiz yasamak, ıstırab çekmektir, azaba düsmektir., Bu yüzden dilerim ki canım bir an bile
sensiz kalmasın. Senin tatlı canına yemin ederim ki, sensiz can bize iskencedir, beladır.
• Senin güzel hayalin öyle bir sultandır ki, Hz. Süleyman´ın Mescid-i Aksa´ya gelisi gibi salına salına gönüle gelir.
" Mescid-i Aksa, Kudüs´te Hz. Süleyman´ın yaptırdıgı meshur mabettir.
• Asıgın gönlünde binlerce mes´ale yanar. Bütün mescit apaydın olur.1 Rıdvanla, hürilerle dolu bir cennet halini alır.
" Rıdvan, cennet kapıcısı olan güzel melek."
89. Basan için çalısmak, ugrasmak gerek.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´îlün
(c.1, 214)
• Eger agaç hareket etseydi, yani bir yerden baska bir yere gidebilseydi, ne testere eziyetini çeker, ne de çesitli
islerde, çesitli yerlerde kesilir, biçilir, cefalar çeker, yaralanır, berelenirdi.
• Eger günes ve ay, dönüp durmasalardı, sagır kayalar gibi oldukları yerde durabilselerdi, ne günes ısıklar saçarak
dünyayı aydınlatır, ne de ay ısıgı geceleri hos bir sekilde nurlar saçardı.
• Fırat, Dicle ve Ceyhun nehirleri akıp durmasalardı; deniz gibi bir yert takılıp hareketsiz kalsalardı, kokarlar ve
acırlardı.
• Deniz suyu yolculuga çıktı. Önce buhar halinde havaya yükseldi, orada bulut oldu. Acılıktan kurtuldu, helvaya
döndü.
• Bak da gör, Yusuf (a.s.) babasının kucagından ayrıldı. Yolculuga çıktı. Ta Mısır´a kadar gitti de orada essiz bir
makama ulastı.
, Sunu da gör ki: Ahmed (s.a.v.) Mekke´yi bıraktı, Medine´ye hicret etti;sonra ordu çekti, gelip Mekke´yi zabtetti.
• Hz. Muhammed mi´rac gecesi Burak´a bindi, yola çıktı. Hakk´a manen yaklastı, yakınlastı, aralarında iki yay kadar
bir yakınlık kaldı, hatta daha da yakına vardı, makamını buldu.
• Usanmasaydın, bıkmasaydın dünyadaki misafirleri, yola düsmüs yolculuga çıkmıs erleri birer birer, ikiser ikiser,
üçer üçer sayardım.
• Birazını gösterdim, birkaçını saydım. Geri kalanını sen bil, sen ögren. Kendi huyundan, Hakk´ın huyuna ulas!
"Bu siirde Mevlana miskince bir yerde oturup kalmamayı; çalısıp çabalamayı, ugrasıp bir kelıme ile, dinamik olmayı
tavsiye buyuruyor"
90. Ne ekmek ver, ne huzur ver, ne de uyku;ben yalnız seni istiyorum
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c.1, 33)
• Ey saki ask sarabını fazlasıyla sun da, korku da kaybolsun, rica ve ümit de. Düsüncenin de boynunu vur! Onunla
hiç bir ilgimiz kalmasın, zaten o nerede, biz neredeyiz
•Ey asıkın susuzluguna bizim gibi yüzbinlerce insanın feda oldugu üstün varlık, bana ne su ver, ne ekmek ver, ne
huzur ver, ne uyku ver! Ben yalnız seni istiyorum.
•Bu gün senin misafirinim´ senln askınla perisan olmusum. Bu haber bütün sehre yayıldı her yer bu haberle doldu.
Bugün mana sarabının içildigi gün;haydi geliniz.
•Demir kırıntıları mıknatısa dogru nasıl kosarlarsa, dünyanın bütün hayalleri, onun hayaline dogru kosmaga basladı.
• Dünya Tur dagına döndü. Her zerresi tecelliye mazhar olarak aydınlatmaya, basladı. Rüh da Hz. Müsa gibi tecellî
karsısında aklını kaybetti, kendinden* geçti.
• Kalbine ask atesi düsen her varlık, aslına kavusmak için çırpınmada, dönüp durmaktadır. Aslının aslı ile bulusmak
için yokluk da apasikar el çırpmadadır.
• Her ot yesermis, güzel, hos bir halde gülümsüyor. Her zerre; "Sabır sıkıntı´nın anahtarıdır!" "Sükür de Allah´tan
razı olmanın anahtarıdır!" diye naralan atmaktadır.
91. Gönül sıfatı elde ettinse, gönül gibi ayaksız bassız gel!
Fa´ilatiin, Fa´ilatun, Fa´ilün
(c. I, 188)
• Eger sen, öd agacıysan buhurdana gel; seni damdan atarlarsa, kapıdan düs içeriye gir!
• Madem ki sen bir Yüsufsun, kuyuya atılmaktan, zindana sokulmaktan kurtulamazsın. Sen kahır zehrini seker say!
• "Allahuekber" diyorsun, bu bir adettir, bu bir resmî söyleyisdir. Gönülder söyleyis degildir. Eger sen "Ekber"
dedigin o büyükler büyügünün kuluysan bu büyüklere yakısır sekilde gel! Kendine çeki düzen ver!
• Köpekler de nasıl içer kızıl sarabı Arslansan kızıl sarap gibi gel!
• Ne diye altın arıyorsun Kendi bakırını altın et! Altın olmuyorsa gel o gümüs bedenliye!
• Zenginlerin gözleri kupkuru. Fakirlerin ise nemli. Ey asık! Sen kupkuru degil, nemli de degil; iki sekle de bürünme
de öyle gel!
• Melek sıfatlarına mahremsen, melek gibi erkeklikden de, disilikten de mü nezzeh ol da öyle gel!
• Yolculukta gönül sıfatını elde ettinse, gönül gibi ayaksız gel, bassız gel!
92. Burada gizli birisi var, kendini yalnız sanma!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´uliin
(c.1, 188)
• Burada gizli birisi var. Kendini yalnız sanma! Onun kulagı pek hassastır, keskindir. Sakın kötü sözler söyleme!
• 0 peri senin gönlünün çesmesine baglamp kalmıstır. Senin bütün düsüncelerin, hayaline gelen her suret, her sekil
hep o perinin eseridir; o periden gelmektedir.
• Nerede çesme varsa orası perilerin oturdugu yerdir, perilerin konagıdır. Oraya dikkatle, ihtiyatla gitmek gerek.
• Senin bedeninde bulunan bes duygu çesmesi akıp durdukça, bil ki; gönlünde gizlenen o peri bu bes çesmeyi
ayırmıstır, akıtmıstır.
• Vehmetmek, tasavvurda bulunmak gibi bes tane de iç duygun varya, bil kı; her bes çesme de, meraya dogru,
yararlı olacagı yerlere dogru kosup durmadadır.
"Eskılere göre insanı haricî muhitinden haberdar eden bes duygu vardır ki onlar da; görme, isitrne, koklama,
tatma, bilhassa elle sıcagı sogugu, serti yumusagı anlama duygularıdır. bunlardan baska ayrıca bes tane de iç duygusu,
batinî duygu vardır: Hayal, düsünce, vehme yani olanı, olmayanı anlayıs, zihinde hıfzedis ve ınüsterek duygu. Insan bu
sonuncu duygu ile iç ve dıs duygularını düzenler. (9brahim Hakkı Hazretleri: Maıifetııame, Bulak basımı 1251, s. 204-
205.)
• Her çesmenin yüksekte bulunan iki su sarnıcı vardır. Elli tane de sulara yol veren su yolcusu bulunmaktadır.
Gönlünü paslardan temizlersen, cilalarsan bütün bunlar, sana yüzlerini gösterirler.
• Çesme basında edebe riayet etmezsen, sana perilerden zarar gelir. Çünkü Du çesıt periler, çok hassastır, serttir,
pervasızdır.
93. Bize Hakk yolunda "biz"siz olarak bir yolculuk nasib oldu.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c.I, 128)
• Bize Hakk yolunda "biz"siz olarak bir yolculuk nasip oldu. 0 yolculukta "biz"siz oldugumuz için gönliimüze bir
ferahlık geldi.
• Daima bizden gizlenen o gerçek sevgili, o ay yüzlü güzeller güzeli, orada "biz"siz olarak yanagını yanagımıza
koydu.
• Biz o dostun gamı ile can verdik de onun gamı, bizi, bizden kurtardı, "biz"siz olarak dogurdu.
• Biz her zaman aralıksız sarap içmeden mest olanlardanız. Biz daima "biz"siz olarak neçelenir, manevî zevkler
duyarız.
• Siz sakın bizi yad etmeyin, buna lüzüm yok. Çünkü biz "biz"siz oldugumuzdan kendimiz rüzgar kesilmisiz de her
yerde eser dururuz.
• Biz "biz"siz kalıyoruz da, her zaman sevinç içindeyiz, mutluyuz. Bu sebeple daima "biz"siz olalım, "biz"siz kalalım
diyoruz.
• Kapıların hepsi de yüzümüze kapanmıstı. Biz, bizden kurtulunca, kapıların hepsi de açıldı.
94. Ey dertli zamanımda canımın rahatı olan Allahım!
Müfte´ilıin, Fa´ilat, Müfte´iliin, Fa´ilat
(c.I, 207)
• Ey dertli zamanımda canımın rahatı! Ey yoksulluk açlıgında rühumun hazinesi olan Allahım!
•Vehmin elde edemedigi, anlayısın ve aklın eremedigi güzellikler senden canına ulastıgı için sen benim kıblem
oldun.
• Rabbim! Senin keremin ve lutfun sebebi ile ben aleme nazla bakarım.
• Fanî olan devlet, zenginlik, varlık hiç beni aldatabilir mi
• Allahım! Bitmez, tükenmez cömertliginle bana hesapsız mülkler versen, ne kadar gizli hazinelerin varsa onları
önüme koysan, ben candan secde ederek vüzümü yerlere korum da derim ki:
• "Ey Allahım! Benim için senin askın bütün bunların hepsinden daha degerlidir."
95. Onun ask nagmelerinden yeryüzü cosmus köpürmüstü.
Fa´ilatün, Pa´ilatiin, Fa´ilatiin, Fa´ilat
(c.I, 131)
• Onunla manen bulusmanın özlemi atesi ile yandıgım zaman, ben de Hz.Musa gibi, Tur Dagına gittim. Ne mutlu
bana, ne mutlu!
• Orada esi, benzeri olmayan bir padisah, bir sultanlar sultanı, rühları besleyen, pek latif, cana canlar katan bir
güzeller güzeli gördüm.
• Tur Dagı da, sahra da, çöl de onun yüzünün nüruyla parıl parıl parlamadaydı. Onun güzelligi her tarafı ebedî
cennete çevirmisti.
• Onun ask nagmesinden yeryüzü cosmus köpürmüstü. Gök de ona kavusma sevdasına kapılmıs dönüp duruyordu.
•Akıl almaz yaratma gücüne sahip olan o padisahlar padisahı, yokluga söyler "aktı "Kün" ol verdi de yokluk
canlandı, varlıga kavustu.
• Lütf ve ihsan gölgeleri üstünlük günesi ile birlesince bütün birbirine olan unsurlar bir araya geldiler, birbirleri ile
barıstılar.
• Böylece, askının olgunlugu, merhameti birbirine düsman olan zıtların dost olarak birlesmelerini sagladı.
• Fakat 0, yarattıklarının varlıkları yok olunca da, bir tanesi yüz tane oldıı. Orada var olan bana yok göründü, yok
olan da var.
• Cana benziyen dünyanın ötesinde, onun sevdasına kapılmıs, vefalı varlıkları gördüm; hepsi de tertemizdi, hepsi
de safa içinde idiler.
•Her fidanın sırrı topragın içinden bas kaldınr, yücelere boy atar. Mirac edenler, manen Hakk´ı bulanlar, duygulu ve
imanlı kisiler yerlerde sürüklenmesinler, göklere çıksınlar diye bahçelere merdivenler kurmuslardır.
• Kuslar ve bülbüller dallara konmuslar, bekçilik ederler. Bahçeye kimlerin gelip gittigini gözetlerler. Çünkü bu
bekçilerin maasları Allah´ın hazinesinden verilmektedir.
• Su agaçların yaprakları dillere, dallarda sallanıp duran meyveleri de gönüllere benzerler. Gönüller yüz gösterince
diller çözülür, sözler degerlenir.
96. Kosa kosa gelen bahar rüzgarı dünyayı güldürüyor.
Müstef´ilün, Pe´Olün, Müstef´ilün, Fe´ülün (c.I, 196)
Sevgili bu gece uyuma!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilatiin (c.I, 258)
• Anberler saçan saçlarını çöz, harekete getir! Süfîlerin canlarını raksa sok!
• Kosa kosa sarkılar söyleyerek gelen bahar rüzgarı dünyayı güldürür, körpe otları ayaga kaldırır. ,
• Ötelerden gelen bir haberci gibi her an bagdan latif bir koku duyulur "Haydi dostlar uyanın!" diye sesler gelir.
• Bahçe içten içe kendi sırrını, kendinde bulunan gizli kuvveti sürükler yürür, gider, yol alır da sana der ki: "Ey
insan! Sen de içten içe yol al. Sen sende gizli bulunanı bul, ona dogru yol al da canına can gelsin.
• Bahar rüzgarının oksaması ile gonca uyanır, açılır ve selviye süsenin sırrını söyler. Lale de bos durmaz, sögüt
agacı ile erguvana güzel günlerin müjdesıni verir.
• Ey ay yüzlü güzel! Bir gece olsun Allah askıyla uyumazsan, geceyi ibadetle ıhya edersen, sana sonsuzluk hazinesi
yüzünü gösterir.
• Görünmez bir günes, gayb aleminin günesi geceleyin dogar da seni nürlandırır, ısıtır tutiya yani manevî sürme
gözlerindeki gaflet tozunu siler, gözlerini açar.
• Aklını basına al da bu gece inat et, basını yastıga koyma, yatma da saadetin, anevî mutlulugun sana ne
ihsanlarda, lütuflarda bulunacagını gör!
•Allah gündüzü çalısıp kazanman, rızkını elde etmen için sana ihsan etti. Geceyi de ask için, sevismek için yarattı.
Senin sevismeni, sevgili ile bulusmanı kötü göz görmesin diye de geceyi karanlıklarla perdeledi.
• Halk gece olunca uykuya dalar uyur. Asıklar ise bütün gece Allah´a" yalvarırlar, dua ederler, adeta onunla
söylesirler.
• Cenab-ı Hakk bir geçe Davud(a.s.)´a söyle buyurdu: "Kim bizi sevdigini söyler, asıklık davasına girisir, sonra tutar
bütün gece uyursa, onun sözü de yalandır, davası da yalandır!" Asık olanın gözüne uyku girer mi
• Çünkü asık gönlünün derdini, çektigi acıları sevgilisine söylemek için yalnızlık ister, geceyi bekler, gecenin
karanlıgında gizlenir.
• Aska susamıs olan asık uyusa bile pek az uyur. Susuz kisi derin uykuya dalabilir mi
• 0 azıcık uyusa da rüyasında ya su görür, ya ırmak kenarında dolasır, ya testî görür, yahut da saka (=sucu).
• Ona bütün gece ötelerden; Allah´dan ses gelir durur. Ey zavallı! Kalk da, geceyi bir ganîmet, Allah´ın bir lutfu
olarak gör ve fırsattan yararlan!
97. Seni seven dostların sana yaptıklan iyilikler sana Hakk´ın bir iltifatıdır.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´Oliin
(c.I, 123)
• 0 güzel padisahı, o güzellerin gözünü, çeragmı gördüm.
• 0 gönül dostunu, derdimi dert edinen o canı, o cana canlar katan cihanı gördüm.
• Akla akıl vereni, safaya safa bagıslayan aziz varlıgı gördüm.
• Beni büyüleyen o güzeller güzelini gördügüm için bedenimin her zerresi sevinmis, neselenmis, "Allah´a sükürler
olsun." diyordu. Bu görüsün verdiği manevi zevk ve heyecan anlatılamaz ki!
• Hz. Musa da ansızın agaçtan gelen o nüru görünce sevinmisti de;
• "Artık onu arastırmadan kurtuldum. Allah bana lütfetti de aradıgımı buldum." dedi.
• Hz. Musa agaçtan gelen o göz kamastırıcı nuru görünce, Cenab-ı Hakk; "Ya Müsa, yolculugu bırak ve elindeki
asayı at!"diye buyurdu.
"Gazelde geçen Hz. Musa(a.s.)´ın kıssasında Taha Süresi, 20/10-27. ayetlere isaret vardır.
• Musa yalnız asayı atmadı. Gönlünde bulunan dünyaya ait bütün istekleri de attı. Akrabasını, sevdiklerini, en yakın
dostlannı da gönlünden çıkarıp attı.
• Sonra Müsa´ya; "Ayagına giydigin nalınları da çıkar at!" emri geldi. Böylece ayagından çıkardıgı bir çift nalınla
beraber birçok güzellikleri, zevkleri olan dünya ile ahireti de, dolayısıyla yalnız dünyadaki süsleri, hoslukları degil,
ahirette vadedilen zevkleri de gönlünden çıkardı. Çünkü;
"Yunus Emre hazretleri:
"Cennet cennet dedikleri birkaç evle birkaç huri îsteyene ver anları bana seni gerek seni!"diye buyurrnustu. Alman
mütefekkiri Pichte (1762-1819) de: "Bu dünyada ve öteki dünyada "hedefleri, istekleri zevk olan insanlar çok bayagı
insanlardır." diye yazmıstır.
• Gonül evine Cenab-ı Hakk´dan baskası sıgamaz. Bu hususta peygamberlerin çök hassas davrandıklarını,
kıskançlıklarını ancak gönül bilir.
• Hz. Müsa nüra dogru yaklasırken, Cenab-ı Hakk; "Ya Müsa! Elinde ne var " diye buyurdu. Müsa da; "Yolculukta
isimize yarayan asadır." diye cevap verdi.
• Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "Ey Musa! Elindeki asayı at da Allah´ın sasılacak islerinigör!"
• Müsa asayı atınca, asa büyük bir yılan, bir ejderha oldu. Müsa da ejderhayı görünce korktu kaçtı.
• Cenab-ı Hakk; "Korkma! 0 yılanı eline al da onu tekrar asa haline getireyim." diye buyurdu.
• "Dayandıgın, yardımına güvendigin asayı yılan yaparak, sana düsman haline sokmustum. Simdi onu tut da tekrar
asa haline gelsin, düsmanına karsı sana bir yardımcı olsun.
• Böylece seni seven, sıkıntılı zamanlarında sana yardım eden, iyilik seven vefalı dostların iyiliklerinin benim sana
olan gizli bir lütfumdan ibaret oldugunu ve baskasından sana vefa gelmeyecegini bilmeni, anlamanı istedim."
• Ele, ayaga bir dert verince, elin ayagın senin için bir yılan olur.
• Ey el! Bizden baskasının yardımını isteme! Ey ayak! En son gidilecek yerden baska yeri isteme!
• Bizim sana verdigimiz zahmetlerden, sıkıntılardan kaçma, nereye gidersen git, her yerde bir zahmet, bir sıkıntı,
bir dert vardır. Vardır ama o dert, o zah-met seni bir dermana ulastırır.
• Bu dünyada hiçbir kimse yoktur ki, bir dertten kaçsın da; "Kurtuldum!" derken daha beterine ugramasın.
• Seni avlamak için bir tuzak kurmuslardır. Oradaki yeme kapılma, yemden kaç; korku oradadır. Korkuyu sen akla
bırak! Çünkü sevgi korku bilmez.
• Sems-i Tebrizî lütuf buyurdu, fakat gidince lütfu da aldı beraberinde götürdü.
98. Ben canımın minneti altında kalmak istemiyorum.
Çünkü ben artık canla degil askla diriyim.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilım, Mefa´îlün
(c.I, 51)
• Babacıgım, kendini üzüntüye kaptırmıs, hayattan bezmis, usanmıssan sevgilimizin yanına gel! Onun güzelligini
gör de can baharı seni canlandırsın, sana gençlik versin!
• Seher vakti esen rüzgar bana sevgilimin selamının kokusu ile beraber baharımın, bagımın, bahçemin, güllerimin,
meyvelerimin kokusunu da getirdi.
• Güzelligin, güzel yüzün verdiği mestlik acaip anlasılamaz, anlatılamaz bir mestlik. Varlık, ama görülmemis bir
varlık. Sanki devlet, ikbal, güç, kuvvet;"Ne duruyorsunuz, haydi geliniz!" diye feryad edip durmada...
Seyh Sadi hazretleri bir siirinde: Sarabın verdiği mestlik, sarhosluk gece yarısına kadar süer, ama güzel yüzlü bir
sakînin verdiği
kıyamete kadar sürer, demistir.
• Ben canımın minneti altında kalmak istemiyorum. Çünkü ben artık canla degil, ask ile diriyim. Beni ask yasatıyor.
Sevgilimin de yanında bulundugum için pek mutluyum, pek hosum.
• Padisahlar padisahının yüzünü gördügüm için kabıma sıgamıyorum, pek mes´udum. Burası da pek güzel, pek hos;
ben artık bu saraydan baska bir yere gidemem.
• Gönlümüz nese arıyor, manevî zevkler pesinde kosuyor. Aklımız ise bos yere düsüncelere daldıgı için yıkılmıs,
kendinden geçmis, harab olmus bir halde; can sarabının kadehi de elimizde. Allah´ım bu hal ne hos bir hal!
• Ask pesinde kostugumuz için akıl bize darıldı da gitmek istiyorsa gitsin, biz hiç üzülmeyiz. Sen ona de ki: "Ey akıl!
Artık burada durma git!" Gündüz oldu ise varsın olsun. Ey gecesiz, gündüzsüz güzel! Sen gel! Baska sey ıstemiyoruz.
99. Senin güzel yüzünü görünce gül de, gül bahçesi de gülmege basladı.
Mefülü, MefS´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. I, 86)
• Senin güzel yüzünü görünce gül de, gül bahçesi de neselendi, gülmege basladı. Ne olur, bizi de güldür, bizi de
neselendir! Seninle sütle seker gibi kaynasalım.
• Gökyüzü sana asık olmus, kul olmustur da onun için kararsız bir halde dönüp, durmadadır. Kalpleri ölü gibi olan
insanlar da senin güzelligin ile dirildiler. Ey canımın canı, ey sevgili varlık! Sen ne kadar da güzelsin, ne kadar da
hossun. Senin esin, benzerin olamaz; sen çok yasa, var ol!..
• Senin güzellik denizin birdenbire dalgalanır, cosarsa su zavallı dünya incilerle dolar. Gökyüzü ise cennet haline
gelir.
• Sen güzel yüzünü ne tarafa çevirirsen önünde güller biter. Dilerim ki ayagını bastıgın topraklar altın olsun!..
• însanlık hali öfkeye kapılır da acı sözler söylersen, kötü laflar edersen söyle; çekinme! Çünkü senin cefan, safadır.
Cevrin tamamıyla tatlıdır,tamamıyla tattır.
• Ya Rabbî! Sen sevgilime çok uyanık bir gönül ver, uzun saglıklı bir ömür ihsan et; yücelikler lütf et, yüzlerce yıl
yasasın. Ona övünülecek nazlar ver de biz de o nazlarla övünelim.
100. însanı büyüleyen güzel yüzünü gösterince mihnet ordusu, keder ordusu bozguna ugrar.
Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c.I, 167)
• Askınla perisan ettigin, hasta ettigin zavallının hatırını senden baska kirn rar Ey Hz. îsa gibi hastalara sifa veren,
ölüleri dirilten sevgili; hasta hatırını sormak için gel!
• Gel de "Nasılsın " diye bu hastanın basına elini koy! Onun suçunu aklına getirme, kinini unut!..
• Zaten o kaza ve kaderin cilvesine ugramıs, bela günesi onun basına kılıç vurmus. Sen gel de onun basına ihsan
gölgesi, rıza gölgesi düsür!
• 0 suçludur, kusurludur. Yüzlerce mihnete, yüzlerce eziyete layıktır ama, sana layık olan, sana yakısan sey,
bagıslamaktır, keremde bulunmaktır, lütufta bulunmaktır.
• Ask zevkini vererek, sevmeyi ögrenerek lütuflarda, ihsanlarda bulundugun, yüzlerce manevî sütle, sekerle
besledigin su gönüle, bunca lutuflardan, tatlılıklardan sonra, her nefesde her an cefa zehrini tattırma!
• Ask hastalarına deva sensin, sifa sensin! Çünkü o insanı büyüleyen güzel yüzünü gösterince mihnet ordusu, keder
ordusu bozguna ugrar, kaçar, gider.
• Bütün alem, bütün insanlar bir beden gibidir. Herkesin, herseyin bası da, canı da sensin. Bassız olan kisi, bası
gövdesinden ayrılan kimse, nasıl olur da diri kalır
"Sadî hazretlerinin su beyitleri de ibretle okunmaga deger:
Ademogulları aynı vücudun uzuvları gibidir. Çünkü insanların hepsi aynı cevherden yaradıslardır. Hepsi de ilahî
emaneti tasımaktadırlar. Zaman bir uzva bir dert verirse öbür uzuvlar rahatsız olurlar. Eger sen baska insanların
denlerinden üzülmezsen, sana insan demek yakısmaz.
101. Ey bülbül! Senin sıcak ve sevgi ile dolu olan nefesin bahçe gelinlerinin gıdasıdır
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilün
(c. I, tercî´ 8)
• Ey sarhos bülbül! Allah askına güllerle dolup tasan gül bahçesini gör de, güzel sesini onların hepsine
duyurabilmen için yüksek bir agaç dalını kendine minber edin! Oraya çıkıp ötmege basla!
• Baharın su birkaç gününü ganîmet say! Çünkü güller vefasızdır. Az bir zaman için açarlar, gülerler, etrafa hos
kokular yayarlar. Sonra çabucak çeker giderler.
" Yine Seyh Sadî güllerin ömürlerinin az olduklannı anlatmak için su güzel beyti söylemis:
"9stedim ki gülün .ve lalenin karsısında sarap içeyim. Sürahiden kadehe sarabı dökünceye kadar bahar geçti gitti"
• Nasıl güllerin kokusu peri kızlarının gıdası ise, ey asık bülbül! Senin sıcak sevgi ile dolu nefesin de bahçe
gelinlerinin gıdasıdır. îste bahar mevsimi geldi. Sen de ötmege baslayarak dostlarını yemege çagır!
• Ey gül bahçesinde dolasan sevgili! Senin rühunla benim rühum arasında bir geçmis bir macera vardı. Biz seninle
orada tanısmıstık.
• Bugünkü görüsmemiz, sevismemiz o eski tanısma yüzündendir. Sen onu unuttun, ama bu bir gerçek.
• Aklımızı basımıza alalım da yüzümüzden, bedenimizden ayrılmadan, toprak altına gömülmeden evvel birbirimizin
yüzlerini görelim. Doya doya birbirimizi seyredelim, bu fırsatı kaçırmayalım.
102. Hacdan dönen hacılara hitap!
Meffllü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 199)
« Ey evini, barkını, çolugunu, çocugunu, yasadıgı sehri bırakıp kervanlarla uzun bir yolculugu göze alan hacı! Allah
evinin yolculugundan hos geldin!
• Kabeyi ziyaret etmek, Hz. Mustafa(s.a.v.)´in türbesine yüz sürmek için gündüzleri yarı aç, yarı susuz yollar astın.
Geceleri bile kararın yoktu.
• Hakk´ın kıblegahına yüzünü, gögsünü sürdün, Allah evine girdin. "Giren eman bulur, kurtulur." sırrına erdin.
"Allah evine giren kurtulur, eman bulur." Al-i îmran Süresi, 3/97.
• Bu tehlikelerle dolu hac yolunda nasıldınız; ne haldeydiniz Bu yol tehlikelerle dolu bir yoldur. Allah bu yolda
herkesi, her çesit tehlikeden korusun.
• Sizler o mübarek yerlere kavusmak mutluluguna erdiniz. Orada hacıların "Lebbeyk!" sesleri ta arsa ulasmada,
gökyüzü ugultularla dolmada.
• Ey Merve´yi gören! Ey Safa tepesine çıkan hacı! Ne mutlu sana! Günahlarla, dedikodularla kirlenmis olan bu fanî
dudaklanmla nasıl olur da senin gözlerini öpebilirim Bu sebeble ben canımla, rühumla senin gözlerini öper, ayagına
basımı korum.
Merve ve Safa Mekke´de Kabe´ye pek yakın olan iki küçük tepeye verilen ad. Hacılar ; Kabe´yi tavaf ettikten sonra
bu iki tepe arasında hızlı olarak yedi defa gider, gelir. Buna say adı verilir. Mevlana´nın bu beyti Kamus sahibi Asım
Efendi merhflmun su beyitlerini hatıra getirdi;
"Ey sarban zimamı çek semt-i kuy-i yare
Bî-çare dilde zîra yer kalmadı karara
Azurde-pay olursa, cemmazın eylerim fers
Dîbace vü cebînim sevk ile rehgüzara."
(Ey deveci, sevgilinin köyüne dogru devenin yulannı çek! Çünkü zavallı gönlüme sabretmeye, beklemeye yer
kalmadı. Eger hac yolunda devenin ayagı incinirse sevine sevine yüzümü devenin ayak basacagı yere döserim."
• Sen orada Allah´a misafir oldun. Allah misafırin azîz bir varlık oldugunu, agırlanması gerektigini vadetmistir; "Hele
birisi bize (yani Allah´a) misafir olursa elbette o daha iyi bir sekilde agırlanacaktır." diye buyurmustur.
• Benim canım hacıları mes´urü´l-harama, Mina´ya kadar götüren devenin ayaklarına toprak olsun!
"Mes´urü´l-haram hac vazifelerinin bir kısmının yapıldıgı yerlere verilen ad. Mina´da, Arafat hacılann kurban
kestikleri yer.
• Hacı hacdan dönüp gelmis ama gönlü orada kalmıs; can,´ Kabe´nin halkasını tutmus, beden ise burada dertlere
düsmüs, perisan bir halde.
103. Çarsafa asık olma! Renkli bir lese canım deme!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 298)
• Güzellik perdesi, giizellik maskesi arkasında gizlenmis çirkinlerden sikayetçiyim. Onlar güzel ay yüzlü görünürler
ama iç yüzleri ile saman atesidir. Fakat görünüste ay ısıgı gibi parlar dururlar.
• Deccal´in, kötü kisinin kuruntusü, savası içindedir. Abdalın, velînin rengi ise dısındadır. Onlar oldukları gibi
görünürler. Hırsızların tuzakları içlerindedir. Padisahların remizleri, örtülü niyetleri sözlerindedir.
" Deccal kıyamet alameti olarak ahir zamanda ortaya çıkacagı haber verilen bir kisinin " Deccal çok yalan söyleyen,
batılı hak olarak göstermege çalısan, ahlaksız bir kisi olar." ortaya çıkacak.
• Çarsafa asık olma! Yani ruhların çarsafı gibi olan güzel fakat fanî bedenlere gönül verme! Onları güzel yaratanı
düsün! Onu sev, balçıga esek sürme de, esek gibi balçıga saplanıp kalma! Yani balçıktan yaratılmıs olan bedene takılıp
kalma!
• Köpege bile ekmek verirsen, önce koklar sonra yer! Sen köpek degilsin ya! Sen arslansın. Ekmek için bu kadar
ugrasman, didinmen, kahrolmana degermi
• Sen parlak, ay yüzlü birisini görünce ona canım diyorsun. Halbuki o gölge bir varlıktır. Gezip dolastıgı, yeyip içtigi
için canlı sanılan renkli bir lestır. Renkli bir lese canım denir mi Can nerede; renk nerede Sen o lesi bırak da can ara!
Can bul!
• Sonbahar bagları, bahçeleri yagma etti. Onları meyvesiz, yapraksız perisan bir hale getirdi. Bu hale üzülme!
Çünkü bahar padisahı geldi, kapıda. o çıplak dallan giydirecek, onlara yesil renkli elbiseler armagan edecektir.
• Yapraklara mektuplar, kitaplar gibi yesil yazılar yazıldı. 0 yazıların ne ol dugunu, ne demek istediklerini kitabın
aslını okuyanlardan sor, ögren!
" Sadî hazretleri bir beytinde:
"Agaçların yesil yaprakları gönül gözleri açık olan kisiler için Allah´ın kudretini, büyüklügünü, yaratma gücünü anlatan
bjrer defter gibidir"
104. Ben ask kervanı içinde sonsuzluga dogru gece gündüz yol almadayım.
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilün
(c.1, 302)
•Senin sevgine kapılmısım da gece gündüz kararsız kalmısım. Basımı ayaklarına koymusum, sana secde etmisim.
Gece gündüz ben basımı secdeden kaldırmam.
• Ben geceyi gündüzü kendi haline bırakır mıyım Onları da kendim gibi deli divane ederim. Onları da aska
düsürürüm.
• Asıkların canları da, gönülleri de kendilerini terk etti, koyup gitti. Simdi onlar birer gölge varlık gibi cansız
gönülsüz ortada kaldılar. Ben de onun askı ugruna canımı da veriyorum, gönlümü de. Ben yok olmak istiyorum.
• Ben gönlümün içinde gizleneni buluncaya kadar gece gündüz bir an bile basımı kasımaya vakit bulamayacagım.
• Senın askın mutriblige, çalgı çalmaya baslayalı belki beni eline alır çalarsın ümidi ıle ben gece gündüz sekilden
sekile giriyorum. Bazen çeng oluyorum, bazen saz oluyorum.
• Mızrabı güzel ellerinle sen vurdugun için feryadım, figanım gece gündüz göklere yükselmede, gök ehlini, melekleri
aglatmadadır.
• Ey asıklar kervanının yularını çeken! Ben baska yerde degilim, sizin elinizdeyim. Ben gece gündüz bu katarın
içinde sonsuzluga dogru yol almadayım.
• Ey sevgilim! Ey canımın canı! Ben kendinden habersiz mest bir deve gibi gece gündüz senin ask yükünü
çekmedeyim. Senin yükünün altında ezilmekten pek mutluyum. Yalvarırım sana, bana daha çok yük yükle!
• Ey gecenin de gündüzün de canı olan sevgili, benim de canımı aldın; beni cansız bıraktın. Tekrar canlanmak için
gece gündüz hep seni bekliyorum, hep seni bekliyorum.
" Asık Ömer merhüm su beyti söylemis:
"Vermem sana çek benden elin, ey melekü´1-mevt!
Cananıma nezr eyledigim cana dokunma ey Azrail!"
(Benim canımı alma, benden elini çek. Çünkü ben canımı cananıma nezreyledim.)
105. Uykuya seslenis
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mefnlü, Mefa´îlün
(c.I, 291)
• Ey uyku! Senin canının hakkı için bu gece bize zahmet verme! Bu gece bize ugrama! Bizi çagırma! Allah askına bu
gece bizden çok uzaklara git!
• Ey uyku! Sen hangi toplantıya, hangi meclise gidersen o meclis dagılır, viran olur. Bu gece sakın bu meclise uçup
gelme, bu meclisi perisan etme!
• Biz bu gece bu mecliste O´nun yüzlere akseden güzelligi ile beslenmekteyiz. Ey göz! Bu gece güzel yüzlerde O´nun
güzelligini hayranlıkla seyre dalmıssın da uykusuz kaldıgın için hiç üzülmüyorsun, gam yemiyorsun.
• "Karanlıgı ile gelip bizi örten geceye yemin ederim ki Hasa ey uyku, git git de bu gece uyumayanların, geceyi
ibadetle geçirenlerin Hakk askı ile dolu gönüllerinden yüzlerce armaganlar elde et!
" Leyl Süresi, 92/1."
• Halk uykuya daldı ise, herkes uyudu ise ne gam; varsın uyusun. Allah´ıma harndolsun ki ey gönül dün gece de
uyumadın ama bu gece sen dün geceden de betersin, dün geceden de daha uykusuzsun.
.« Ben ay ile aynı huydayım. Uyumuyorum, sabaha kadar söz söylüyorum. Ey özlem duyanlara yakın olan dost! Bu
gece gönül gözün açık, beni gör! Beni dinle!
• Ay benim sahidim oldu. Yıldızlar benim ordumdur. Ey ay! Sen bu gece yıldızların yagdırdıgı oklara karsı siper ol!
106. Gece gelince gayb aleminin günesi dogar.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 258)
•Ey ay yüzlü sevgili! Bir gece olsun uyumazsan, gönlünü tamamıyla candan O´ na verirsen, sana ölümsüzlük
hazinesi görünür.
•Aksam olup da dünyayı aydınlatan günes battıktan sonra gece gelince gayb nurunun günesi dogar da gönülleri
aydınlatır, gözleri nürlandırır. Bedenleri manen ısıtır.
sevgıli bu gece kendini zorla da, uyumak için yastıga basını koyma! Yatma da saadetin lutuflarını ihsanlarını gör!
• Bütiin manevî güzelliklerin, ihsanların kendilerini gösterdikleri zaman gece vaktidir. Uyuyan bu güzellikleri
göremez. Aklını basına al! Sen de bu gece uyuma!
• 9mran oglu Müsa Allah´ın nürunu geceleyin gördü. Geceleyin o agaca dogru gitti de "Gel!" sesini duymadı mı ´
• Hz. Musa geceleyin on yıllık yoldan daha fazla yol aldı da bastan basa nurlara gark olmus bir agaç gördü.
• Hz. Ahmed (s.a.v.) de Mi´rac´a geceleyin çıkmadı mı Burak o büyük peygamberi geceleyin göklerin ötesine
götürmedi mi
• 9nsanlar gündüz rızk pesinde kosarlar, didinir dururlar. Gece ise sevgili ile bulusma zamanıdır, ask zamanıdır. Bu
yüzdendir ki asıgı kem gözden korumak ve sevgili ile bulusmasını gizlemek için, gece, karanlıgı ile her tarafı kaplar,
perdeler gerer.
• Gece gelince insanlar dinlenmek için yataklarına girerler, kendilerini uykunun kucagına bırakırlar, uyurlar. Fakat
asıklar gece uyumazlar. Cenab-ı Hakk´la onların isleri vardır. Onlar manen Hak´la bulusurlar, konusurlar.
• Cenab-ı Hakk Davud(a.s.)´a buyurdu ki: "Ey Davud! Bizi sevdigini iddia eden kisi;
• Yataga girip bütün gece uyursa, onun sevgi iddiası yalandır."
• Asık olan gece uyur mu Buna imkan var mı Hem asık olmak, hem de uyumak hiç görülmemistir.
• Çünkü asık içinin yanısını, derdini söylemek için sevgili ile yapayalnız kalmayı ister.
• Bütün geceler Cenab-ı Hakk´dan söyle hitaplar, sesler gelip durmada. "Ey kulum! Herkes uykuya daldı, kalk!
Seninle manen bulusalım. Bu fırsatı kaçırma! Bu fırsat her zaman ele geçmez.
• Öldügün zaman bu can bedenden ayrılınca, bu gecelere çok hasret çekersin, özlem duyarsın."
107. 0, öyle üstün bir varlıktır ki, çürümüs gitmis ölüye bile can verir.
Müfte´iliin, Müfte´iliin, Fa´ilat
(c.1, 259)
•0 büyük padisaha, essiz, tatlı varlıga, o çok güzel inci tanesine yakın olmaya çalıs! O´nu gönlüne al, gönlüne
yerlestir!
• 0 esi benzeri olmayan, nürlu yüzlü, deniz gönüllü sevgiliye git!
• 0, öyle güçlü, öyle üstün bir varlıktır ki, çürümüs gitmis ölüye bile can verir. Kendisine yabancı olanları bile
gönlünü sevgiye düsürür.
• Her dikenin etegini güllerle doldurur. Deli, divane olmus kisiye akıl, fikir ihsan eder.
• Iki günlük çocugun aklına bile; akıllı, fikirli, yaslı kisilerin gönüllerine bile getirmedikleri düsünceleri bagıslar.
• Ben onun askı ile kendimden geçmisim, mestim; aklım, fikrim dagılıp gitmis. Yoksa O´nun büyüklügü, O´nun
üstünlügü, O´nun yaratma gücü, san´atı hakkında çok güzel seyler söylerdim.
108. Sen Allah´ın varlıgı önünde bir yoktan ibaretsin.
Müfte´iliin, Miifte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 260)
•Sayısız yıldızları bagrına basmıs olan gökyiizü, hudutsuz ve çok büyük oldugu halde Allah´ın kudreti etrafinda bir
degirmen tası gibi döner durur.
• Ey can! Sen de böyle bir Kabe´nin etrafında dön! Ey dilenci; sen de nimetli lerle dolup tasan böyle bir sofranın
etrafında dolas!
• Kainatı yoktan yaratan Allah´ın askı ile mest oldun! Artık elin ayagın biı ise yaramaz. Bu yüzden sen onun ask
meydanında elsiz, ayaksız top gibi yuvarlan!
• Etten, kemikten bir yıgın, bir gölge varlık olan bedenin degil de gönlün;dönen dolasan bir kisi, dünyanın canı olur;
gönüller kapan bir güzel haline gelir.
• Bastan basa gönül kesilen, gerçekten asık olan kisi pervane olur da ask mumlarının etrafında döner durur.
• Çünkü onun maddî varlıgı, bedeni balçıktan yaratılmıstır ama, gönlü atestendir, alevdendir. Her cins kendi cinsine
meyleder.
• Her yıldız gögün etrafında döner. Çünkü cins cinsi ile anlasır, onunla safa bulur, huzura kavusur.
• Mıknatıs nasıl demiri çekerse, benlikten kurtulan, yok olan kisi de yokluga kapılır, yoklugun çevresinde döner,
dolasır.
• Ey zavallı insan! Senin varlıgın Hakk´ın varlıgı önünde yoktur. Yoktan ibarettir. Sen var gibi görünen bir yoksun.
îste bu hakîkati anlarsan sasılıktan kurtulursun.
109. Bizim gönül kuslanmızın dilinden anlayacak bir kulak bulunsaydı
Fe´ülün, Fe´Olün, Fe´ul (c.I, 239)
• Ask ovamızın ucu bucagı yok! Gönlümüzün, canımızın da durup dinleinmesi imkansız!
• Dünyada sayılamayacak kadar sekiller, süretler belirdi. Acaba bunların içinde hangisi bizim
• Ask yolunda yürürken bizim meydanımıza dogru yuvarlana yuvarlana gelen bir kesik bas görürsen, o bas ask
sehidinin bası oldugu için...
• Sen sırlarımızı, askımızın sırlarını ondan sor! Çünkü gizli gönül sırlarını, gönül maceralarını ancak ondan
duyabilirsin.
• Ne olurdu bizim gönül kuslarımızın dilinden anlayacak bir kulak bulunsaydı!
• Ne söyleyeyim, ne bileyim Bu hikaye çok uzundur. Ne anlatılabilir, ne de sonu gelir; buna imkan yok.
• Nasıl anlatabilirim ki, her an perisanlıgım daha da artıyor, daha da fazla perisan oluyorum.
110. Gönle yabancı olan, gönlün dilinden anlamayan, bu kafir bedene ne oldu
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Pa´ilat (c. I, 256)
• Her seyi sen lütfedersin. Sıraya da, kadehe de, meyhaneye de zevki nes´eyi sen verirsin.
• Nergis gibi mahmur olan, gözleri mest edersin. Sonra o inci tanesi gibi olan güzeli onun önüne çeker, getirirsin.
• Senın büyüklügünden, senin gücünden baska kim su deli divane gönle sabır Yerebilir; kararlı kılar, karar bagıslar
•Ey sakî! Gönle yabancı olan, gönlün dilinden anlamayan, su kafir bedeni Mansur sarabı ile mest et de yola getir!
•Arslan gibi güçlü kuvvetli olan saraba ne oldu ki. böyle bir seytanî, kafir bedeni yola getiremiyor, ondan korkuyor
• Aklı basında olan yüzlerce gönlü mest ederek yola getirdigi halde, bu seytan beden karsısında sarabın gönlüne
neden korku düstü
111. Dünyada kaza ve kader tarafından yaralanmayan kimse yoktur!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 178)
• Sen hiç aklına kaza ve kaderi getirmiyordun. Bunlardan gaflette idin. Fakat ne yazık ki kaza ve kader
silahlanndan yaralandın.
• Sonunda böyle ansızın ne oldu Basına ne geldi îste kaza ve kaderin isi hep böyledir.
• Sen dünyada daima gülen, kaza ve kader dikeninden yaralanmayan, aglamayan bir gül gördün mü
• Dünyada kaza ve kaderin eline düsmeyen, onun mahbusu olmayan, kaza ve kader tarafından yaralanmayan
daima parlayan bir baht yoktur!
" Seyh Sadî hazretlerinin su beyti Mevlana hazretlerinin beytinin açıklanması gibi:
"Bu dünyada herkes kendi durumuna göre bir mihnete tutulmustur. Hiç kimseye dört bası mur olma, mutluluk
beratı verilmemistir."
• Hiç kimse hırsızlamaca bir günlük zevki tatmamıstır ki sonunda kaza ve kader onu kaza daragacına asmasın.
• Kaza ve kaderin oyunlarına karsı hiç kimsenin hilesi fayda etmez.
• Haberleri olmadan dostlar basımıza gelecek kaza ve kadere hizmet ederler Kaza ve kadere canlarını feda ederler.
• Ceviz kınldı; can gibi olan içi gitti, kaza ve kaderin ambarında helvalara karıstı.
112. Ey ayagıma batan gam dikenlerini çıkaran, beni zorluklardan,
sıkıntılardan kurtaran aziz varlık!
Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. I, 177)
• Ey benim gönlümde sırlardan bahseden! Ey yarattıgı kullarına sahip çıkan! Onlara isler, vazifeler hazırlayan!
• Ey hayali ile dertli gönüllere dert ortagı olan! Onları neselendiren! Ey güzelligi ile gül bahçelerini güzellestiren,
renklendiren! Gülleri güldüren, onlara kokular veren, çesitli renkler bagıslayan!
• Ey nes´eler dagıtan cömert el! Ey defalarca bu miskinin elinden tutan merhametli varlık!
• Ey eli inci denizine benzeyen aziz varlık! Ey ayagıma batan gam dikenlerini çıkaran! Beni zorluklardan,
sıkıntılardan kurtaran!
• îki dünyada sana karsı nedir O´nun hadsiz, hesapsız, sonsuz ambarlarından düsmüs bir tek bugday tanesi.
• Dünyayı besleyip, yetistiren lütuf günesi, her zerreye, her seye lütuflarda bulunmustur. Yalnız kuslara,
kelebeklere, balıklara güzel renkler bagıslamamıs. yılanlara bile süslü gömlekler giydirmistir.
113. Asıklar ve akıllılar!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 172)
• Asıkların arasına, akıllı biri gelmesin. Bilhassa bizim gönül verdigimiz o güzelin asıklarından uzak dursun!
• Akıllılar, asıklardan uzak olsun. Külhan kokusu, seher vaktinde esen sabah rüzgarından uzaklara gitsin.
• Eger aramıza akıllı bir kisi gelmek isterse, onu bırakmayın, ona yol vermeyin. Ama bir asık gelirse, ona hos
geldin, safalar getirdin deyin, yüzlerce merhabalar edin!
• Asıklar meclisi, bagıslayıs meclisidir. Pek tutumlu olan akla uyup, askta cimrilik etmek vebale girmektir.
• Aklın nürundan ask utanır. Genç yasta ihtiyar olmak kötü bir haldir.
• Ey asık! Vakit geçirmeden asıklar evine dön gel! Çünkü asksız ömür geçirmek, ömrü heba etmek, bos yere
harcamaktır.
114. Sen bu dünyada pek garibsin, pek garibsin, söyle sen nerelisin
Fa´ilatiin, Fa´ilatiin, Fa´ilat
(c.I, 170)
• Ey anlayıslı, hos arif! Ey kamil insan! Sen hemen bizi bırakıp gidem Sen bugün aksama kadar bizimsin bizim!
• Bugün aksam karanlıgı basıncaya kadar mana sofrasında isretimiz var, nesemiz var, zevkimiz var. Ey tertemiz
kalbli Hakk asıkları! Ey dostlar! Buyurun sofraya, buyurun!
• Ey her sema´ın canının canı! Sen ay yüzlüsün, ay yüzlüsün, ay yüzlü!
• Ömür vefasız; durmadan geçip gitmede. Sen, sen de bir ömürsün. Ancak bizi bırakıp giden vefasız ömür degilsin.
Sen vefalı ömürsün, vefalı ömürsün!
• Sen bu dünyada pek garipsin, pek garipsin, pek garip! Söyle sen nerelisin Nerelisin, nereli
"Niyazî-i Mısrî hazretlerinin
"Ey garib bülbül diyarın kandedir
Bir haber ver gülzarın kandedir
Sen bu ilde kimseye yar olmadın
Var senin elbette yarin kandedir "siiri hatıra geldi
• Sen kiminle berabersin En yakın dostun kimdir Anladım, anladım. Sen Allah´la berabersin, Allah´la berabersin,
Allah´la beraber!
Hz.Mevlana bir Mesnevî beytinde aynen söyle buyunır:
" Sonunda sunu bildin ,sunu anladın ki; Biz sadece su görünen bedenden ibaret degiliz. bedenin ötesinde Allah ile
beraber yasıyoruz."
• Ey büyük ve essiz ressamın yaptıgı resimlerin en güzeli, ey seçilmis resim´ Sen seni yapandan nasıl ayrı kalırsın,
nasıl ayrı kalırsın, nasıl ayrı!
• Anladım, anladım. Herkese yabancısın. Hiç kimse ile dost olamuyorsun.Yalnız onun verdiği dertle arkadassın,
O´nun verdiği gamla dostsun! O´nun gamı ile dostsun! O´nun gamı ile dost!
115. Can mana helvası yedigi zaman göklere, ötelere; arsa yükselir.
Mefa´îlün, Fa´ilat, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. I, 225)
• Allah süfîler için mana helvası hazırlatmıs, süfîler de halka halinde sofraya oturmuslar.
• O kazandan alınan bir lokma helva ile binlerce kisiye gökyüzünde sofralar kurulur.
• Padisahlar padisahından Hakk asıklarına helva ikram ediliyor. diye göklere bir gürültü düser, doguya da, batıya da
tatlı sıcak bir ugultu yayılır.
• "Melekler gökyüzünde helva pisirdiler." diye mutfaktan elçiler gelir.
• Beden helva yiyince abdesthaneye gider. Fakat can helva yedigi zaman göklere, ötelere gider, arsa yükselir.
• Ey can! Sen rnana helvası pisirilen gönül kazanının çevresinde basını ayak yapda, gece gibi dön dolas, dolas da
agzın helva ile dolsun.
116. 0 kapısından kovarsa, beni tertemiz hale sokar, manevî kirlerden arındırır.
Müfte´ilün, Müfte´iliin, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.I, 266)
• Birden bire esip gelen riizgar uykumu dagıttı. Onun ılıklıgı geçen zamanın güzelligini hatırlattı.
• Ey bakısları içime isleyen, ruhumu hedef alan ceylan! Ey tatlı sözleri gön-´ serefler veren, beni yücelten ay yüzlü
sevgili!
• 0 esi bulunmaz dilber, beni özleyislere düsürdü. Bana anlatılmaz zevkler verdi. Beni güldürdü, sevindirdi,
cömertlikleri ile beni fakirin fakiri yaptı. 0 ihsan sahibi, 0 üstün varlık yaptıgı iyiliklerle beni minnet altında bıraktı, beni
tesekküre mecbur etti.
• Kapısından kovarsa, beni tertemiz bir hale sokar. Manevî kirliliklerden arındırır. Kendini bana göstermek lütfunda
bulunursa heyecandan yok olurum. Benden uzaklasırsa beni ihtiyarlatır, kocaltır. Bunlara ragmen bulusacagımız güne
kadar Allah ona saglık ihsan etsin!
• Bana ikramda bulundu. Bayramının kurbanı olmam için beni ok yagmuruna tuttu. Aslında benim derdim de,
hastalıgım da o oklardadır. llacım da, sifam da o oklardadır.
• Ey karanlık geceleri aydınlatan, nürlandıran ay! Ey basların tacı! Sen dogudan dogup göründün de gecem kusluk
vaktine döndü, ısıgı ile göz kamastırıyor.
• Senin dogusun azab içinde olan rühum için bir kurtulus, bir murada eris oldu. Nürların uykuları, sersemlikleri
dagıttı. Ey dostlar! Bu mutlu zamandan yararlanmak için gevsek davranmayın, acele edin!
• Ey gözüm! Onu gördügün zaman kamasır da göz kapaklarını kaparsan haline sükret! Ona bakabilsen onu
darıltırsın da kaçar, görünmez olur.
• Ey asık! Sen bu ask derdinden kurtulma, eziyetler çek, agla, sızlan, kıvran dur! Gökte yanarak kayan yıldızlar gibi
sen de ask semasında yok ol, sön!
• Ey gören fakat görünmeyen! Gözden uyku kaçtı. Geceleyin yola düsmek için gönlüm esirlikten kurtuldu. Haydi bu
kederlerle, gamlarla dolu olan bu alemi bırakın da, bu alemin ötesine dogru yola düsün!
117. Hz. Adem bir yılan yüzünden cennetten kurtuldu.
Sen bu dünyada insan seklinde yılanlarla yasıyorsun!
Mefa´îliin, Fe´ilatiin, Mefa´îliin, Fe´ilün
( 215)
• Ben nereden geldim, bu cihanın gamı, nes´esi nereden geldi Ben nerede- Yagmur ve oluk düsüncesi nerede,
yani aklımın bu dünyaya ait islere tıkılıp kalması nerede Bunlarla benim ne ilgim vardır
• Niçin ben asıl alemime; kendi dünyama dönmeyeyim Burada benim ne isim var var Gönül nerelidir
Neredendir Su toprak seyrine dalmak neredendir,nedir; düsünmüyor musun
•Sen dört kanatlı bir kussun! îstersen ta göklere kadar uçar gidersin. Sen nereden geldin Bunu hiç aklına
getirmiyor musun Ötelere gitmek, göklere diven kurmak, göklere yücelmek elinde iken sen evin damına çıkmak için
merdiven telasına kapılmıssın.
•Gökyüzünden binlerce naralar geliyor. Susuyorsun. Bu sesler bu feryatlar nerden geliyor diye aramıyorsun
Kulagındaki gaflet pamugu bu sesleri sana duyurmuyor.
•Hz. Adem bir yılan yüzünden cennetten kovuldu. Sen bu dünyada insan seklinde yılanlar, akrepler içinde
kalmıssın, onlarla beraber yasıyorsun. Sana kurtulus nerede Aman nerede
• Ömrünün, yasayısının ölümle sona erecegini sanma! Bedenin ölür ama,sende bulunan gerçek ben, ilahî emanet
ölmez. Çünkü sen Hakk´ın sıfatlarında yaratılmıssın. Allah´a ne son vardır, ne de sınır.
• Ecel, kafesi kırar ama kusu incitmez. Ecel nerede, ebedî kusun kanadı nerede
18. Sen yüzünü gösterince cansız sandıgımız varhklar canlanır!
Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 171)
• 0 gül renkli yüzünü gösterince, cansız sandıgınız varlıklar canlanırlar. Taslar, kayalar bile neselenirler de,
dönmege, oynamaya baslarlar.
• Hakk asıklarının hatırı için bir kere daha örtüden basını çıkar, yüzünü göster!
• Göster de benligi sasırsın, yolunu kaybetsin. Aklı basında olan kisi de, hünerini, marifetini kırsın, döksün!
• Senin güzel hayalin ayna gibi suya aksedince, su gevher olsun, ates de yakma adetini terk etsin!
• Senin güzelligin olduktan sonra "ay"a yüz çevirmem, onu istemem! Salkım gibi gökyüzünden sarkıp duran iki üç
hafıf kandil benim ne isime yarar!
• Senin güzel nürlu yüzün varken kirlerle, paslarla dolu olan gökyüzüne ben nasıl ayna diyebilirim!
• Bir nefes ettin, üfürdün de, kötülüklerle dolu sıkıntılı ruhlara daracık gelen su köhne dünyayı güzellestirdin,
yeniden meydana getirdin, bize sevdirdin.
119. Senin nürunda ben zaman zaman Mustafa(s.a.v.)´in nurunu görüyorum.
Müstefilün, Fe´ülün, Müstefilün, Fe´ulün
(c.I, 190)
• Ebedîlik sarabını getiriyorsun ama, sen olmadıktan sonra, o benim ne isime yarar Onun bir kadehi bile sensiz
bogazımdan geçmez.
• Çalgıcı, elinden kadehi bırak da feryada figana basla! Sevgili, essiz olan o baha biçilmez güzellige, bir baha biç! 0
güzelligin degeri nedir
• Gönlüne afet kesilen o güzele, seni baglayan ask zincirine,büyüleyen o gözlere, o büyücüye bir daha biç!
• Tekrar gel; o kadehi bir daha sun, sun da isimiz tam olsun; isler yolunda in. Eski vefana yeniden dön, tekrar
vefalı ol! Bu defa baska türlü bir vefa göster!
• Mayası bozuk seytan bile senin lütfunla meleklesir. Temizlik, dogruluk diyarına senin bayragın çekilmistir.
•Ey essiz varlık! Seçilmis güzel! Senin nürun göklere ulastı, gökleri geçti.sein nürunda ben zaman zaman
Mustafa(s.a.v.)´in nürunu görüyorum.
• Ask yolu baglanınca elimdeki kazancım, varım, yogum bir "ah"tan ibaret oldu. Kehribara benzeyen aska karsı dag
bile bir saman çöpüne döndü.
120. Kader terzisi!
Mefa´îliin, Fe´ilatiin, Mefa´îlün, Fa´iliin
(c.1, 216)
• Yann olsun da, ben uzun kaftanımı giyerek ve yanıma da binlerce arsın "sevda" alarak asıklar terzisinin dükkanına
gideyim.
• O öyle bir usta terzidir ki, yaptıgı elbise ile seni senden ayırır, baska bir kısı ıpar. Oraya Yezid olarak girersin,
Zeyd olarak çıkarsın.
• Sen birisine tam manasıyla gönül verdin de ona baglandın mı, o görünmez makasıyla "înin oradan!" emriyle o
dostlugu keser, seni ondan ayırır.
"Bakara SOresi. 2/38."
• Deli gönlün halden hale girisi gibi, onun degismesine yani bir araya getirisine, sökülüsüne, dagılısına, perisan
edilisine sastım kaldım. 0 diledigını saglamlastırr, diledigini söker atar.
• Gönül toprakla dolu tahta bir kap, bir teneke. 0 da gönlün mühendisı. 0 topraga ne sekiller verir! Neler çizer! Ne
rakamlar döker! Ne hakîkatler yazar.ne adlar kaydeder!
• Seni sayı gibi alır, bir baskasına çarpar. Bu çarpıstan ne sonuçlar meydana gelir!
• Çarpmayı gördün ya, simdi de pay edisi seyret! Denize bak nasıl dalgalar bagıslamada!
121. Ben onun güverciniyim, beni kovsa bile evinin damının çevresinde uçarım.
Mefa´îliin, Fe´ilatün, Mefa´îliin, Fe´ilün
(c.I, 226)
• Sevgili beni bırakıp gitti. Ondan armagan olarak bana "ah"lar ve sapsarı olmus bir yüz, yaslarla dolu iki göz kaldı.
• Cenab-ı Hakk da beni can aleminden sürüp çıkardı, dünyaya sürgün etti. Ama ona; "Neden beni o alemden bu
aleme sürdün " diyebilir miyim Haddime mi düsmüs.
• Ezelde Cenab-ı Hakk: "Ben sizin Rabbiniz degil miyim " diye sordugu zaman biz, "Evet!" demedik mi îlahî aska
düserek bu Evet!" dememize ask sahit oldugu içindir ki askta yüz binlerce bela vardır.
• Basa gelen bela inci gibidir. înci elde etmek seni sevindirir, kuvvetlendirir. daha da tez canlı eder. Hele onun
denizden gelen, o denizin bulunmaz incisi, essız incisi olursa, ne hale gelirsin, onu sen düsün!
• Ben onun güverciniyim. Beni kovsa bile evinin damının çevresinden baska nereye uçabilirim
• O ´nun gölgesine sıgındım da dünyaları aydınlatan günes oldum. Devlet kusunun gölgesi kimin basına düserse, o
padisah olur.
• Yeter artık, sözü bırak da duaya basla! Hz. îsa bile dördüncü kat göge dua ile uçtu.
122. Yamalı hırka giymekle insan dervis olmaz!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefiliin
(c. I, 15)
•Ey bizim canımızı tatlılastıran, bize bizi sevdiren, kendinde olanı, kendini neni kendinden geçir, kendine yabancı
kıl! Kendinden geçeni kendine ! Su dervise, su yoksula da bir sey ver!
•Asıkları sereflendir! Ufukları nürunla aydınlat! Herkesin ilaç sandıgı tiryakı, nefsanî arzuları zehir haline getir! Su
dervise de bir sey ver!
• Ay gibi nurlu ve güzel yüzünle, tesirli gözlerinle seni sevenlere bakmak lutfunda bulun! Bizi kendine yol arkadası
edin! Su dervise de bir sey ver!
•Dervisligin nisanesi, belirtisi nedir Herkese elinden geldigi kadar iyiliklerde bulunan, yardımcı olan, etrafa inciler
saçan cömert kisi; tatlı dilli olup kimseyi incitmeyen, degerli sözler söyleyen seçkin insan dervistir. Yoksa herkesi
aldatmak için yüz parçadan dikilmis yamalı hırka giyen kisi dervis dir. Sen su dervise, yoksula birseyler ver
Seyh Sadî Hazretleri:
"Tarikat, dervislik insanlara hizmet etmekten, yararlı olmaktan baska bir sey degil. Tesbih çekmekle, namaz
kılmakla, hırka giymekle insan dervis olmaz." diye buyurmustur
•Ey aziz varlık! Acılar seninle tatlılasır. Küfür senin yüzünden din olur, dikende; nesrin, agustos gülü haline gelir.
Sen bu dervise bir seyler ver!63
Eski sairlerden birisi:
"Senin güzel yüzünü yüz yasındaki rahip görürse; "Ben Allah´a inanırdım!" der. Saçını, zünnarını atese atar."
demistir.
• Ey benim canım, sevgilim, küfrüm, imanım, padisahlarımın padisahı! Su dervise, yoksula bir sey ver!
• Fanî olan bedene, maddî güzellige gönül verdiği için bir türlü huzur bulamayan, hüzünler içinde kalan kisi!
Bedenle ugrasıp durma, bedene bakma! Su dervise, yoksula bir sey ver!
• Ey benim mum gibi nürlar saçan, karanlıgı aydınlatan sevgilim! Ben bugün birsey yapacagım. Senin alevinin
etrafında pervane gibi dolasacagım ve senin ask atesine canımı verecegim. Sen su dervise, su yoksula bir sey ver!
123. Askın içi, özü anlatılacak, açıklanacak bir sey degildir!
Fa´ilatiin, pa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 264)
• Öyle bir sevgilim var ki, sevgisi içimi yakıyor, kavuruyor. îstiyorum o, benim yiizümü ayakları altına alsın,
gözlerimin üstünde yürüsün! Baska bir yerde yürümesin!
• 0 benim her seyimdir. 0 benim ekmegimdir, suyumdur, havamdır. Ama bütün bunlar da onunla beraber
bulundugumuz günün içinde gizlenmistir. Bu yüzdendir ki rızkım, gıdam onunla bulundugum gündür. Asıl benim günüm
de o gündür. 0 gün ne hostur! Onun gıdası da ne hostur!
• 0 bizi yok edip giderse ne olur Allah´a yemin ederim ki, onun beni yok etmesine razıyım. Allah diledigini yapar!
• Onun dikeni güllere sermayedir. Hakîkati bizden gizleyen perdeleri açmakta lütuflar, ihsanlar sahibidir.
• Her ne söylediysen, ne duyduysan, onların hepsi de kabuk gibidir, manasız sözlerdir. Çünkü askın içi, özü
açıklanacak, anlatılacak bir sey degildir!
• Hakîkati hisseden, tecellîlere mazhar olan özlü kisi deriye, kabuga bakarmı
124. Onun can alısı, bedenimin bütün zerrelerini mest eder.
Fe´ilatiin, Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c. I, 263)
•Sevgili seker gibi tatlı bir gülüsle, canımı alırsa ben ask sehidi olurum da, Allah benim gönlümü ebedî olarak ona
kavusturur.
•Canımı o alırsa üzülmek söyle dursun, iste o zaman neselenirim. Iste o zaman canım gülmege baslar. Onun can
alısı bedenimin bütün zerrelerini mest . Her tarafım manevî bir zevk içinde, mutlu bir halde ölümü karsılar.
•Ölüm haberi ile bedenimde bulunan her zerrenin özü, onun lütfu ile mest olurda; "Sevgilim ne kadar da güzel, ne
kadar da üstün bir varlıktır!" diye oynamaya baslarlar.
•9çinde bulundukları o mutlu güne seslenirler de; "Ey gün, sen ne hos bır ömrün uzun olsun!" derler. Benim bu
ölüm günüm, sevgili ile bulusma günüdür. Eglence günüdür, sarap içme günüdür. Çesitli nimetleri yeme günü,
sikayetlerden kurtulup, Allah´dan razı olma günüdür.
•Allah küpe benzeyen bedenimi ask sarabı ile yogurdu. Rabbim bana lütuf da bulundu. Benim hakkımda ne de
güzel bir takdirde bulunmus; takdiri ne güzel çıktı!
•Ben öyle tesirli bir ask sarabı içtim ki, dünya küpüne sıgamıyorum. Dokuz gök bile benim köpügüme, benim
coskunluguma dayanamaz.
125. Ask sarabı!
Mefülü, Fa´liin, Mef´Olü, Fa´lün
(c.I, 265)
• Herkesin istedigi, can da derman da onda olan ask sarabının özlemini ne zamana kadar çekecegiz Ey sakî! Kalk,
özlemini çektigimiz o sarabdan bize sun!
• 0 sarapta sevginin, sevgilinin sırrı vardır. Sevgilinin nazı vardır. Sesi vardır. Ey sakî! Kalk o saraptan bize sun!
• Ask yolunda Allah bizi korur. Bizim sakîmiz, gölge bir varlık olan insan degildir. Bizim sakîmiz saadet, kutluluktur.
Saadet hanımla bulusmak ne kadar da hostur; ne kadar da güzeldir! Onun verdiği sarap mideye gitmez. Haydi ey
sakîmiz, ey kutlulugumuz; o saraptan sun!
• Ben her ne kadar sevgilinin yanında isen de, sevgili beni kucaklıyorsa da kararım yok. Ona kavustugum halde
huzursuzum. Onu kaybederim diye içimde bir korku var. Ne olursa olsun, haydi kalk ey kutlulugumuz bize açk sarabı
sun!
Sirazlı Hafız merhum
"Bir bülbül gagasına güzel renkli bir gül yapragı almıs, o vuslat nimetine eristigi halde yine hazin hazin, tatlı tatlı
feryada koyulmustu. Ona dedim ki: ´Vaslına eristigin halde bu deryada, bıı figana sebeb ne ´ Dedi ki: ´Sevgilinin cilvesî
bizi bu ise düsürdü. bu hale getirdi.´ Seyyid Nesîmî de: "Vasl erisince canıma, hüzün ve melal içindeyim" demisti. Rabi´a
Hatun namına yazılan bir siirde; "Ben ta senin yanında dahi hasretim sana demisti.
• Bize sarap sunan mutluluk diyor ki: "Ben size üzüm sarabı degil de, ask sarabı sundugum için pek memnunum,
pek hosum. Fırsatı kaçırmayın, bu saraptan bol bol için!" diyorsa da biz dünya islerine dalmısız, birbirimizle çekisip
duruyoruz. Ama ey mutluluk! Sen yine bize o saraptan sun!
126. Rüzgar asık olmasaydı böyle esip durmazdı.
Fe´ilatün, Fe´ilatün. Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c. 7, tercî´ 4)
• Ne yazık ki gece geldi. Hepimiz ayrı düstük. Ne mutlu o kisiye ki gece i herkes uykuda iken Allah ona dosttur,
arkadastır.
• Geceleyin hepsi uyudular. Hepsi de cansız birer varlık gibi yerlere serildi yataklara düstüler. Ey bizim dostumuz!
Ey cihanın padisahı! Aman sen uyuma.
• Bu beden topragını kaldırıp gezdiren, oradan oraya götüren ruh rüzgarıdır.9nsan uykuya dalınca o ruh rüzgarı
toprak bedenden muvakkat bir zamançekilince, beden düsüp yere serilir
•Fakat rüh rüzgarı geceleyin bu toprak bedenden büsbütün el çekmez. Eli üstündedir. Çünkü o toprak bedenle
sevismektedir. Ayrı ayrı yerden oldukları halde, birisi topraktan, birisi rüh aleminden geldikleri halde, Allah muakkat bir
zaman için onlan birbirine dost kılmıstır.
•Rüzgar sebatsızdır. Bir yerde durmaz. Bu sebeple onun vefası yoktur. ene karsı duydugu ask, onu vefasız hale
sokmustur. Rüzgar asık olmalı, böyle esip durmazdı. Bir yerde karar kılardı.
Mevlana bir Mesnevî beytinde söyle buyurur:
"Çihanın bütün zerreleri o ezelî hüküm dolayısı ile çift çift; her çift birbirine asıktır. Gökyüzü yeryüzüne; ´Merhaba!´
der. ´Seninle ben kehribarla saman çöpü gibiyiz, birbirimizi viyoruz.´" Mesnevî, c. III, nr. 4401; Divan-ı Kebîr´m baska
bir yerinde:
"Dünyanın her cüzü, her sey asıktır. Her sey sevgili ile bulusmak için çırpınır durur."Divan-ı Kebîr, c. VI, nr. 2674.) diye
buyunır.
127. Dilenciden bir sey dilenmek akıl karı degildir.
Mefulü, Fa´ilStü, Mefa´îlii, FS´ilat
(c. 7, tereî´ 7)
• "Ne duruyorsunuz Nevrüz geldi, bahar geldi." diye asıklık, gençlik, mestlik, bir de sevgilimiz, bizi çagırıyor.
• Dünyanın gözü simdiye kadar böyle güzel bir bahar görmedi. Daglardan, ovalardan hayat fıskırıyor, kimya bitiyor.
• Her agaç iyi bahtlı bir huri kızını kucaklamıs, bagrına basmıs, onunla sevisiyor, onu kimseye göstermek istemiyor.
Eger sen onun mahremi isen, eger sende onu görecek göz varsa, kaçamak olarak gizlice o hüri kızını seyret!
• Çiçekler tas tas can sarabı içmede. Onlara dikkatle bak; onlar seni de çagırıyorlar. "Miskinligi üstünden at, gel can
sarabı iç de canlan!" diyorlar.
• Sarabın nasıl içildigini görmedinse, bilmiyorsan, hiç olmazsa sarhos olmus çiçeklerin hafif hafif sallanıslannı
seyret! Ey çiçekler! Ey güzel varlıklar; can aleminden gelip bahar mevsiminde topraktan bas kaldıran peri kızları, var
olun, yasayın, merhaba, merhaba ey can sarabı, merhaba.
• Süsen, goncaya; "Niçin derin uykuya dalmıssın Haydi kalk, gözünü aç, etrafına bir bak.. bak da kurulmus
muhtesem içki sofrasını, yanan mumları, içilen sarapları, fitne koparan güzelleri gör!" der.
• Reyhanlar, laleler sarap kadehlerini ellerine almıslar, içip duruyorlar. Bu ikramlar, bu lütuflar, bu bagıslar, bu
ziyafetler, bu saraplar kimden Kim veriyor bunları, bu kadar masrafa kim giriyor Bütün bunlar Allah´tan baska kimden
olabilir
• Dikkatle etrafına bakarsan görürsün ki Allah ganîdir, yani çok zengindir. Herkes ona nazaran fakir, herkes kederli,
dertli, herkesin suratı asık. Hayat sartları herkesi perisan etmis, didinmeler, çırpınmalar, çekismeler, bos yere kavgalar
hayatı zehir etmis; zengin ve neseli gördügün insanların yüzleri gülüyor ama hırslarından içleri kan aglıyor.
• Dilenciden birsey dilenmek akıl karı degildir. Dünya bir dilencidir. Sen de asıl padisahı unutuyor, dünyadan bir
seyler istiyorsun. Zavallı dünya! 0 da yüksek bir sarap içmis de mest olmus bir yerde duramıyor, dönüp duruyor.
• Bülbül gülün kulagına egildi de birseyler söyledi. Gizlice ona; "Sükret, Allahıın lütfu, ihsanı asla bizden
eksilmesin." dedi.
128. Askının atesi benim bütün sabrımı, kararımı yaktı.
Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. 7, tereî´ 5)
•Gönlümün derdinden neler çektigimi gördün ya, gel ey güzel sevgilim! gel, tez gel, tez gel!
•Sermayem, kazancım giderse gitsin, korkmuyorum. Yeter ki sen kal, sen le! Çünkü sen benim ömrümsün,
hayatımsın. Her kazancın sermayesi sin. Gel, gel, sensiz ben ne yaparım
• Canımın canı! Ey gönlümün dostu! Senin yüzünü görmeden evvelce ben sabırlı bir kisiydim. Senin askının atesi
benim bütün sabrımı, kararımı yaktı. sevgili gel! Sensiz ben yasayamam, gel!
•Benden ayrılmak ve uzaklara gitmekle düsmanı sevindirmek istiyorsan, bana karsı olan soguk davranıslarında
düsman sevindi, için rahat etsin! Artık dara gitmeye gerek yok. Bos yere beni üzme, gel!
•Sen her ne kadar hissiz, tas yürekli isen de bu davranısların bana karsıdır. iki cihanın da çok degerli bir incisisin.
Tasın içinden fıskırıp çıkan rahmet suyu gibi gel!
•Canın ve gönlün iniltilerine senden baska mahrem yoktur. Benim gönlüm dag gibidir. Haydi sen bu daga bir Davud
(a.s.) gibi, bunu seslendir.
•Ey Tebrizli Sems! Ayrılık ezelden gelen bir kaza ve kaderdir. "Alın yazımız böyleymis!" deme! Sen öyle bir hükmü
istiyorsan, o oldu demektir. Haydi bir kaza ve kader olarak gel!
129-Sevgili geldi, hiç bir su ile sönmeyecek ask atesini gönlümüze düsürdü.
Mef´ulü, FS´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. I, 310)
• Felegin, gökyüzünün, rüyada bile görmedigi o ay yüzlü sevgili yine geldi. Hiç bir su ile sönmeyecek ask atesini
yine gönlümüze düsürdü.
• Sen benim bir beden evime bak, bir de canıma bak! Beden ask sarabıyla mest olmus. Can ise o saraba
dayanamamıs, yıkılmıs, yerlere serilmis.
• Sarap evinin, meyhanenin sahibi gönlümle dost olunca, kanım ask sarabı oldu; damarlarımda dolasmaga basladı.
Cigerim de ask atesinde kebap oldu.
• Gözüm onun güzel hayali ile dolunca ona bu lütfu verdiği için; "Ey kadeh, sen ne tesirlisin, ne güzelsin Ey sarap
var ol, aferin sana!" diye sesler geliyor.
• Gönül ask denizini görünce beni yalnız bırakarak birden bire içten fırladı, kendini o denize attı ve bana: "Haydi,
elinden geliyorsa ara da beni bul bakalım!" diye seslendi.
• Dogunun günesi ve Tebrîz sehrinin kendisi ile iftihar ettigi Semseddin´in yüzünün parlak günesinin ardısıra
bulutlar gibi asık gönüller kosusup duruyor.
130. Yıldızlar bana; "Bu gece çok aydınlık, çok parlak!" diye seslendiler.
Müstef´ilün, Fe´uliin, Müstef´ilün,
(c.I, 305)
• Bir yaz gecesi oturmus ay ısıgında düsüncelere dalmıstım. Birden bire yıldızlar bana; "Bu gece çok aydınlık, çok
parlak!" diye seslendiler. Bu sesi yunca yıldızlara; "Haberiniz yok mu " dedim. "Biz bu gece o ay yüzlü sevgili ile
beraberiz!"
• Herkese seslenmek, herkesi çagırmak için yüksek dama çık; "Bu gece herhangi bir gece degildir. Bu gece mana
güllerinin devsirilecegi bir gecedir. Bu ce kadehsiz mana sarabının içilecegi bir gecedir. Geliniz fırsatı kaçırmayın!" diye
Hakk dostlarını çagır!
• Bu gece sevgilimiz gönül gibi bizimle beraberdir. Bizim kucagımızdadır.Elini sevgi ile boynumuza atmıstır
"Bu beyitler yanlıs anlasılmamalı. Tamamıyla manevî manalar ifade etmektedir. Cenab-ı Hakk; "Nerde olursanız,
ben sizinle beraberim!" (Hadîd Suresi, 57/4) diye buyuruyor. Hasa Allah maddî bir varlık mıdır ki bizim yanımızda
bulunsun Bütün bunlar Allah´ı manen hisetmemizi, O´nun bize pek yakın oldugunu anlatmak içindir.
• Asıklar meclisinde sabaha kadar sarap kadehi dönmede, ihsanlar, iyilikler ilmede, bu gece sabaha kadar gül
süsenle halvete girmisler, yalnız baslarına kalmıslardır.
• Ben bu mehtaplı gecede çok cömert olacagım. Vuslat sarabını herkese; halkın ileri gelenlerine de, geride
kalanlarına da, bilginlerine de, bilgisizlerine de bol bol sunacagım.
•Sen bu gece gönlün elindeki korku baglarını çöz! Çöz de, gitsin basını askın ayagına koysun! Çünkü kem gözüm
korkusundan aglayıp duran o zavallı bu gece emniyettedir.
131. Senin güzel yüzünün nürundan her mescitte benim günesten bir mihrabım var!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. 1, 295)
• Ey güzel yüzü yüzlerce "ay"a bedel olan sevgili! "Gece oldu, vakit geçti." deme, acele etme!
• Ey can Kabesi! Senin yüzünün nürundan her mescitte benim günesten bir mihrabım var.
• Yanlıs söyledim. Ben öyle bir nüra yönelmisim ki, bizim mescidimizde günes kapının dısında bulunur ve kapıcılık
eder.
• Dünya nimetlerinin sarhoslugu ile kendimize hayatı zehir ettik ve binlerce kuyuya düstük. Ancak onun askı bizi
çengel gibi tutar, dısarıya çeker, çıkarır.
• Senin yüzünden can meclisi öyle nurlu, öyle parlaktır ki, dostların canı gözlerdeki nür, orada yanan çerag,
aydınlıgı hep can meclisinden, senin nürundan alırlar.
• Gönül bahçesi o devlet selvisinin yüzünden güler, kanımız, o unnab dalının yüzünden cosar, kaynar!
• Ey sevgili! Sen ferahlık içinde ferahlıksın. Allah´ın makbul kulları için açtıgı kapıların anahtarı sensin.
132. Gözler hırsla, göz çukurlannda cıva gibi kararsız hale gelmis!
Fe´ilatiin, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c.I, 315)
• Gözler uykudan açılmıyor. Kendini zorla! Gözünü aç da içinde bulundugun insanlara, topluluga ibretle bak!
• Bak da gör, insanlar dünya nimetlerine nasıl dalmıslar, huzuru, mutlulugu kaybetmisler, gözler hırsla göz
çukurlarında cıva gibi kararsız bir gelmis.
• Gece uzadı, halk bu mehtaplı gecede yıldızlar gibi ay ısıgına düstü.
•Bütün düsünceler, yapraklar gibi döküldü. Bütün sebeplerin üstüne tozkondu.
•Akıl sasırdı kaldı, bir köseye çekildi de diyor ki: "Haydi, akıl eger senin aklınsa beni bul bakalım, ben neredeyim "
133. Bu dünyada basa gelen bela lokmalarını yiyip sindirmeyen ilahî aska ulasamaz.
Mef´fllü, Fa´ilat, Mefa´îlii, Fa´ilat
(c.I, 309)
•Ask benim gönlümü yıktıgı, harap ettigi için bu gönül harabesine günesin rahatca, engelsiz vurması gerek.
• Padisah bana dua etmis, kendi duasını da kendisi kabul etmis. Bu haberi yunca utandım, ayakta duramadım,
yerlere yıkıldım.
•Beni huzura kavusturmak için çok defalar yüzünü gösterdi. Ben "O´nun zünü gördüm." dedim ama aslında o
gördügüm yüz degildi. Yüzünün gül bir örtüsü idi.
•O´nun yüzündeki örtünün nüru bile bütün alemi yakıp yandırıyor.
•Ya Rabbi! 0 padisah yüzündeki örtüyü kaldırsa da, yüzünü örtüsüz olarak gösterse alemin hali nice olur
•Ask benim yanımdan geçti, ben de onun ardına düstüm. Kosmaya basladım. Geri döndü, beni görünce kızdı.
Kartal gibi üstüme saldırırdı. Beni bir lokma edip yutuverdi.
•0 beni yutunca, ben zamaneden de geçtim, dünyadan da kurtuldum. Artık ; bir emelim, arzum kalmadı. Sanki çok
tatlı bir denize daldım. Azabdan da kurrtuldum, elemden de.
• Bu dünyada basa gelen bela lokmalarını yiyip sindirmeyen, îlahî ask sarabının lezzetini tatmamıs kisidir.
• Bu gerçegi bildikleri, bu gerçege güvendikleri için, peygamberler baslarına gelen belalardan sikayet söyle dursun,
onları serbet gibi içtiler. Çünkü su, hiç bir zaman atesten korkmaz.
134. Dünyada gördügün güzellerin gül gibi olan yanaklarındaki renkler de o bahçedendir.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´uliin
(c.I, 294)
• Artık kamil insanlar görünmez oldular. Dünyada akan mana ırmagının suyu kesildi. Ey ilkbahar! Göklerden,
ötelerden su gönder de su degirmen dönsün, yani insanlar yeniden manevî hayatı yasasınlar.
• Yeryüzü ile gökyüzü kova ile testiye benzerler. Fakat insanların rühlarının susuzlugunu kovadaki, testideki su
gideremez. Çünkü onların isine yarayacak su yeryüzünden de dısardadır, gökyüzünden de. 0 su ötelerdedir.
• Ey insanoglu! Günahlarla, cinayetlerle dolu su dünyadan kurtulmak için acele, yeryüzıinden de, gökyüzünden de
dısarı çık; çık da ötelerde mekansızlık alemindeki suyu gör!
• Senin can balıgın kirlenmis olan su havuzdan kurtulur da, ucu bucagı bulunmayan berrak, tatlı mekansızlık
denizine kendini atar, kana kana su içer. Susuzluktan kurtulur.
• Sen o mekansızlık aleminde öyle bir denize dalarsın ki oradaki balıklar Hızır kesilmislerdir. Orada balık da
ölümsüzdür, su da!..
• Gözlere nür oralardan gelir; mana damlarının oluklarından akan su da o denizdendir.
•Dünyada gördügün güzellerin gül gibi olan yanaklarındaki renkler de, kokular da o bahçedendir. Bütün gül
bahçeleri de o dolaptan akan su ile sulanır.
135. Madem ki askın yok, git bol bol uyu!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c.I, 314)
•Madem ki askın yok, asık degilsin, sana uyumak yarasır; git bol bol uyu. O´nun askı ve gamı bizim nasibimizdir.
•Biz sevgilimizin gam günesinin tesiri ile zerre zerre olduk. Çünkü biz onn gelen gamı da seviyoruz. Madem ki senin
gönlünde böyle bir duyguyle bir heves uyanmamıstır, git bol bol uyu!
•Onu bulmak, ona kavusmak ümidi ile köpürerek, aglayarak basını tastan tasa çalan, daglardan denize dogru
kosan sular gibi biz de kosup duruyoruz,ou arıyoruz. Sende ise "Sevgili nerede Onu nasıl bulurum " arayısı, üzüntüsü
yok. Sen git bol bol uyu!
•Ask yolu yetmis iki milletin inancının dısındadır. Madem ki senin askın,inancın taklitten, gösteristen ibarettir, sen
git uyu!.
•Bizler askın eline düstük, kendimizden kurtulduk. Bakalım ask bize ne yapacak Sen ise kendindesin, kendi
elindesin, kendine tapıyorsun. Senin için uyumak gerekir, git bol bol uyu!
136. Uyku geldi, bütün insanları kaptı uyuttu. Ama ben uyumadım. Seni düsündüm.
Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Pe´ilatün, Fe´ilün
(c.1, 300)
• Bütün gece güzel yüzünü seyrederek, tatlı sözlerini dinleyerek lütuflara nail oldum.
• Her ne kadar gönlüm pervane gibi senin güzelliginin mumunda yandı, yakıldı ise de, ben bütün gece güzel
yüzünün mumu etrafında pervane gibi uçup durdum.
• Gece kıskançlıgından ötürü aya benzeyen yüzünü bana göstermemek için karanlıgı ile bir çadır kurdu. Fakat ben
ayın bulutları yırttıgı gibi gecenin karanlık çadırını yırttım, güzel yüzünü seyre daldım.
• Gönlüm arı kovanı gibi ugultularla dolu idi. Ben de, ey bal madeni, bütün gece senden bal aldım.
• Gece tuzagı olan uyku geldi, bütün insanları kaptı, uyuttu. Ama ben uyumadım. Kusun küçük yüregi gibi bütün
gece uykunun tuzagında çırpındım, durdum.
• Bütün canlar güvercinler gibi onun hükmündedir. Iste ben de bütün gece hükmünün tuzagında onu aradım, onu
istedim.
137. Ey güzellerin padisahı! Sakın bu gece uyuma!
Mef´ulil, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îliin
(c.I, 293)
• Ey can! Ben bu gece senin misafirinim. Yalvarırım sana sakın uyuma! Ey canımın ve gönlümün misafiri olan güzel!
Sen de sakın bu gece uyuma!
• Senın ayın ondördü gibi nürlu, parlak güzel yüzün gelince, bu gece bize kadir gecesi oldu. Ey bütün dünya
güzellerinin padisahı! Sakın bu gece uyuma!
•Ey yüzlerce bahçenin servisi! Mest olanların gönüllerinin huzuru, rahatı gönlümüde, canımı da aldın götürdün.
Sakın bu gece uyuma!
•Ey gülen hos bag! Sensiz benim için iki dünya da zindan gibidir. Her sey senindir. Sen çok üstün bir güzelsin.
Sakın bu gece uyuma!
138. Rebab ask kaynagıdır.
Mefa´îliin, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Pa´îlün
(c.I, 313)
•Rebab ask kaynagıdır. Arkadasların dostudur, en yakınıdır. Araplar da faydalı oldugu için buluta rebab adını
vermislerdir.
•Bulut nasıl gülü, gül bahçesini sularsa, rebab da gönüller gıdasıdır, ruhlar sakisidir..
•Atese üflendigi zaman alevleri artar, yükselir. Yere üflenirse tozlardan baska bir sey kalkmaz.
•Rebab dogan kusu için bir çagrıdır. "Padisahın yanına gel! Koluna kon!"diye doganı çagırır durur. Fakat davul
çalmakla karga kalkıp padisahın yanına gelmez. Yani rebab sesi asıklar için Hakk´a bir çagrıdır.
•Esek nerede Hz. îsa´nın îlahî askından bahsetmek nerede Darda kalanlara kapılar açan Allah, ona bu kapıyı
açmamıstır.
•Ask, kavusma, bulusma saadeti olup Hakk´la aramızdaki perdeleri kaldırarak gönül evinin içine girmek için bir can
elbisesi gibidir. "Ademogullarını üstün kıldık." gerdanlıgıdır.
"9sra suresi, 17/70. ayete isaret edilmektedir: "Ademogullannı bütün varlıklara üstün kıldık."
•Sehvet pesinde kosanlara, bedenlere gönül verenlere asktan pek söz açma! Çünkü onlar, korku ve ümit arasında
yasamakta, sevap ve günah hesabıyla ugrasmaktadırlar.
139. Rebab inleyerek, gözyasları dökerek neler söylüyor
Fa´ilatün, Fa´ilatün. Fa´ilün
(c.I, 304)
• Hiç biliyor musun: Rebab ne söylüyor, gözyasları dökerek, içi yanarak neler anlatıyor
• Diyor ki: "Ben etinden ayrılmıs, uzaklara düsmüs bir deriyim. Ayrılık acısı beni azab içinde bıraktı. Nasıl
aglamıyayım, nasıl feryat etmeyeyim "
• Rebabda bulunan deri bunları söylerken, önde bulunan tahta da dile gelmis diyor ki: "Ben yem yesil bir dal idim.
Beni acımadan balta ile kestiler, bıçkı ile biçtiler. Rebab yaptılar."
• Ey Hakk asıkları! Ey mana padisahları! Bizler ayrılık garipleriyiz. Biz sonunda dönüp dolasıp huzuruna varacagımız
Allah´a yalvarmada, yakarmada, feryat etmekteyiz. Ne olur bu feryadımızı duyun anlayın!
• Önce Hakk´tan aynldık da bu dünyaya geldik. Fakat biz halden hale, sekilden sekile girerek, döne dolasa yine ona
gidiyoruz.
• Ey misafir! Hiç bir menzile, hiç bir duraga gönül verme ki ondan ayrıldıgın zaman, onu kaybettigin vakit için
yanmasın! Gönlün yaralanrnasın!
• Çünkü babanın tohumundan gençlik çagına gelinceye kadar çok menziller astın, çok sekillere girdin!
• Rebabın bu feryadı ister Türk olsun, ister Rum olsun, ister Arap olsun, asık ise onun dilincedir, onun dilidir.
• Bu ses altı yönden de dısarı çıkmıs, göklere yükselmistir. Yönden kaç; ay ısıgından çık kurtul!
140. Yanını yere koyup uyuma! Sevgili yanındadır.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c.I, 307)
•Bütün dostların isi bu gece altın gibi halis ve parlaktır. Hak asıklarını çekemeyen hasetçilerin canları ise bu gece
kördür, sagırdır. Onlar hakîkati göremezler, hakîkati bildiren sözleri isitemezler.
•Allah´ın güzellik deryası dalgalanınca, bu gece sevgilinin ayak bastıgı topraktan anber kokuları yayılmaktadır.
•Biz daima ezelî sevgili ile hosuz, o bizden razı, biz de ondan razıyız. Fakat Allahın lütfu ile bu gece o da baska
türlüdür, biz de baska türlüyüz.
•Ey gönül! Bu gece uyuma! Varacagın menzile dogru yürü. Çünkü gizli sili hep bizi gözetlemektedir.
•Yanını yere koyup uyuma ki, sevgili senin yanı basındadır. Sevgi sırrını da sakla ki, bu gece yüzünden o sır çok
hostur, çok latiftir.
•Elinden tutacak olan geldi. Bu gece elinden tuttu. Bu sebeple bu gece devlet saadet dalı yemyesil olarak
oynamaya basladı.
•Allah´a yemin ederim ki, bu gece uyku, bana haramdır. Çünkü su kusu olan can, kevsere kavustu, kevseri buldu.
141. Bu gece Hakk da uyanıktır, bizler de uyanıgız.
Mefa´îliin, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c.I, 269)
• Ey bizi evine mihman eden, misafir eden sevgili! Bu gece uyuma! Çünkü sen rühsun, bizse bu gece hastalarız.
• Sırların, gizli seylerin gözünden uykuyu defet gitsin! Gitsin de bu gece bütün gizlilikler ortaya çıksın.
• Ayrılık yüzünden parlaklıgını kaybetmis, paslanmıs gökyüzünün pasını gideresin! Onu cilalayasın diye Allah sana
bu gece bir cila verdi.
• Allah´a hamdolsun ki, su anda herkes uykuda. Ben ise uyanıgım. Benim bu gece yaratıcı ile isim, gücüm var.
• Bu ne sereftir, bu ne uyanık bahttır ki bu gece Hakk da uyanıktır, bizler de uyanıgız.
• Hiç bir geceye benzemeyen bu gece, gözlerim seher vaktine kadar uyanık kalmaz da uykuya dalarsa, ben bu
gözlerden bîzar olurum, usanırım.
• Sustum, dudaklarımı kapadım. Ama bu gece, ben sözsüz, sessiz, sadasız konusuyorum.
142. Gecenin hakîkatini gören uyumak istemez.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 316)
• Biz gece ile savasa girisince, onu alt üst ederiz, onun denizinden toz koparırız.
• Gecenin hakîkatini görebilen,istemez. Uykudan kaçar.
•Bir çok nurlu gönüller, nürlu yüzler, tertemiz canlar geceyi ihya ederler, uyumazlar, ibadet ederler, Allah´a
yalvarırlar yakarırlar.
•Gece gayb dilberinin mana güzelinin yüzünün tülüdür, duvagıdır. Gündüz nasıl olur da geceye es olabilir
•Senin nazarında gece, simsiyah bir tencere gibidir. Çünkü sen onda pisirilen gece helvasından tatmadın, gecenin
hakîkatinin ne oldugunu anlamadın!
•Gündüz kazanç ve kar zamanıdır. Fakat gece sevdasının bambaska bir zevki varrdır.
•Gece geldi, alıs veristen, kazançtan beni alıkoydu, elimi bagladı, birsey yapamaz oldum. Seher vaktine kadar
gecenin de ayagı baglı kaldı.
143. Bir gece de sevgilinin hatırı için uyuma!
Mefa´îlün, Pe´ilatün, Meta´îliin, Fe´ilün
(c.1, 312)
•Senin canın hakkı için hayırh isler yapmaktan vazgeçme, uyuma! Gaflete dalma! Bir geceyi ömründen azalmıs bil,
eksik say, uyanık kal, uyuma!
•Kendi heva ve hevesine uydun, rahatını düsündün, binlerce gece uyudun. ne olur bir gececik de sevgilinin hatırı
için uyuma!
•Esi benzeri olmayan, geceleri hiç uyumayan o lutf sahibi, o güzeller güzelı vgiliye uy! Gönlünü ona ver! Onu kendi
gönlünde bul da, sen de uyanık kal, ııyuma!
•Sabaha kadar uyanık kaldıgın; "Ya Rabbî, ya Rabbî!" diye feryat ettigin o hastalık gecesini hatırla, o geceden kork
da uyuma!
•Cenab-ı Hakk; "Dostlar, geceleri uyumazlar." diye buyurdu. Bu ayeti duyup, hatanı anlayarak utandınsa artık
uyuma!
"Zariyat Suresi, 51/17-18. ayetlerinden iktibas var."
• 9sitmissindir. Allah dostları isteklerine, muratlarına geceleyin kavusurlar, dostlarının muratlarını veren padisahlar
padisahının askına, sen de bu gece uyuma!
• Binlerce defa sana; "Sus!" dedim. Sözden fayda yok. Birini getir ki, binine bedel olsun, uyuma!
144. Dedim, dedi.
Müstef´ilün, Fe´ülün, Müstef´ilün, Fe´Olün
(c.I, 436)
• Sevgıli dedi ki: "Kapımı çalan kimdir " Dedim ki: "Ben degersiz köleniz!" dedi kı: "Burada senin ne isin var "
Dedim ki: "Ey ay yüzlüm sana selam etmek hatırınızı sormak isterim."
• Dedı kı: "Ne zamana kadar kapımın önünde duracaksın " Dedim ki: "Sen "içeıi çagınncaya kadar." Dedi ki: " Daha
ne vakte kadar cosacaksın, söylenip duracaksın " Dedim ki: "Kıyamet kopuncaya kadar."
• O zaman ben ona kars1 duydugum sevgiden bahsettim. îçim yanarak ask davasına giristim de yeminler ettim.
Ask yüzünden malımı,,mülkümü kaybettim adım kötüye çıktı diye sızlandım.
• Sevgili dedi ki: "Bu dava için hakim sahit ister." Dedim ki: "Benim sahidim göz yaslarım, yüzümün sarılıgı da
davamın dogrulugunu, seni ne kadar çok sevdigimi isbat eder.
•Dedikii: "Senin sahidin, uygun bir sahit degil. Çünkü o yasları döken göz edebli, terbiyeli olsalardı, güzellere güzel
bakarlardı; kötü bakıp da kirlenmezlerdi." Dedim ki: "Adaletiniz üstüne yemin ederim ki gözlerim de, yüzümde güvenilir,
suçsuz, temiz kisilerdir."
• Dediki "Yol arkadasın kimdi Seni kim benim evime getirdi " Dedim ki: padisahım, yol arkadasım, senin güzel
hayalin idi." "Peki!" dedi. "Ben seni cagırmadım ki, seni buraya kim çagırdı " Dedim ki: "Senin hos kokun, kadehinizin
kokusu."
• Dedi ki: "Açık söyle, maksadın nedir " Dedim ki: "Sana daima vefalı olmak, dostluk etmek isterim." Dedi ki:
"Benden ne istersin " Dedim ki: "Herkese, herseye gösterdigin lutfu, iyiligi isterim."
• Dedi ki: "Buraya gelirken gördügün ve çok begendigin yer neresidir "dedim ki: "Kayser´in köskü!" Dedi ki: "Orada
ne gördün " Dedim ki:bînlerce kerem, yüzlerce lütuf!"
• Dedi ki: "Yol nasıldı Tenha mı idi " Dedim ki: "Yolda, yol kesenin korkusu vardı." Dedi ki: "Yol kesen kimdi "
Dedim ki: "Bu çıkısmanız, bu kaynamanız, bu ayıplamanız."
• Dedi ki: "Sence en emin yer neresidir " Dedim ki: "Zahitlik ve takva yeri!" Dedi ki: "Zahitlik dedigin nedir "
Dedim ki: "Selamet esenlik yolu!
•Dedi ki: "Nerede afet var, bela var, ıstırap var " Dedim ki: "Senin askının mahallesinde." Dedi ki: "Sen orada ne
halde idin Nasıldın " Dedim ki: sikayet etmeden sana baglılıkta, vefada, dogrulukta idim "
• Ben askı çok denedim. Fakat bu denemelerimden bir faydam olmadı. Kim denenmis seyi tekrar denerse pisman
olur.
• Sonunda sevgili dedi ki: "Artık sus! Eger ben askın nüktelerini, inceliklerini söylersem, kendinden geçersin de ne
aklın kalır, ne fikrin."
45. Sözünün tatlılıgını istedikleri için agzından çıkan harfler, kelimeler oynarlar
Müstef´ilün, Fe´ulün, Miistef´iliin, Fe´uliin
(c.I, 437)
• Senden gelen her cefayı, her cevri canıma minnet bilirim. Senin suçunu da, kendi suçumu da yüklenirim,
boynuma alırım.
• Ey ay yüzlü güzel! Senden gelen yüzlerce cefa, yüzlerce cevr, kıymetli kumaslardan yapılmıs elbiseler gibi cana
safa, çesme sifadır.
• Sevgilim su dünyada bulunan herkesin, herseyin senden bir nasibi vardır. Benim nasibim de sana karsı duydugum
asktır. Askını bana layık gördügün ve lütfettigin için ne de iyi bir lütufta bulundun. Çok yasa; varol!
• Sundugun sarabın lezzetinden benden önce kadeh mest olmada. Kadehin-deki lezzet yüzünden de, sarap
kendinden geçmede, cosup köpürmektedir.
• Yüzünün güzelliginin farkına vardı. "Ruh"un senin önünde secdeye kapandı. Sözünün tatlılıgını isittikleri için
agzından çıkan harfler, kelimeler oynamaya basladılar.
• Asık fazla sarhos olunca, onu çekistirirler, ayıplarlar, kınarlar. Zaten sarabın mezesi kınanmadan baska bir sey
olamaz ki.
146. Onun gönlüne düsen dermanı olmayan dert, kimin derdidir
FS´ilatün, Pa´ilStün,
(c.I, 428)
•Canın ayagını baglayan, çaresiz bırakan meydan acaba kimin meydanıdır ki min meydanı olacak; askın, askın...
Bize bir hal oldu. Elden çıktık. Bu kimin hikayesi Kimin destanı Askın askın...
•Ask özel kadehler dolastırmada. Acaba askın dolastırdıgı bu özel kadehler kimin askına dolasıp duruyor Bunu
kimse bilmez. Ancak ask bilir.
•llkbahar geldi. Daga da, ovaya da can verdi. Ey Allah´ım! Ey Allah´ım bu canı kim verdi Bu can kimin canı
•Bu ne güzel ne hos bir bahçedir. Bu bahçeyi gördü de cennet bile mest oldu. Bu bahçedeki menekseler, süsenler,
reyhanlar kimin Bunlara bu renklri, bu kokuları, bu güzellikleri kim verdi
•Bu bahçenin güzelligini gördü de gül dalı bülbülden daha fazla dile geldi. selvi; "Bu bahçe ne güzel bir bahçe;
acaba kimin " diye sallanrnaga, oynamaga basladı.
•Yasemin; "Van gülüne söylemez misin " diyor. Böyle essiz bir nergis kimin nergis bahçesinde yetismistir
•Yasemin diyor ki: "Ben bu soruyu sorunca Van gülü güldü de; ´Bunu bana sorma! Ben kendimde degilim. Kimin
nergis bahçesinde yetistigini ben ; bilmiyordum.´"
•Bu bahar mevsiminde yeryüzü çesit çesit renklerde hos kokulu güllerle, Yaseminlerle, nergislerle, sebboylarla
süslenmisken, gökyüzünde de günes altın bir top gibi durmadan kosmada. Sasılacak sey! Acaba onu böyle kim
dolastırıyor Kimin çevgeninin kıvrık yeri onu böyle asırlardan beri kosturuyor
•Ay da asıklar gibi onun pesine takılmıs, onun peyki olmus, solgun ısıklar saçarak, zayıf bir halde eriyerek dönüp
duruyor. Acaba o kime tutulmus imin hayranı Günese mi yoksa günesi altın bir top gibi kosturup duranamı
•Gökyüzündeki bulut da gamlara, tasalara batmıs, düsüncelere dalmıs, atesli bir sır! Acaba o kimin için böyle
aglayıp duruyor
•Mavi renkli elbiseler giyinmis, gönlü aydın gökyüzü, acaba kime gönlünü aptırmıs ki gece gündüz durup
dinlenmeden mest bir halde dönüp duruyor
•Onun böyle dinlenmeden, içine ates düsmüs gibi dönüp durdugunu gören dert, ona acımıs, onun derdini soruyor.
Diyor ki: "Onun gönlüne düsen dermanı olmayan dert, acaba kimin derdidir "
147. Dünya hayatında ızdıraptan ve gamdan kaçtıkça sen ham kalırsın.
Fa´ilatiin, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Pa´ilat
(c.I, 389)
• Senin gönlün bende olmadıktan, benimle beraber bulunmadıktan sonra seninle beraber oturmusuz, bir arada
düsüp kalkmısız, bunun bir faydası yok. Benimle oturup kalkıyorsun ama gönlün benimle degil. Madem ki böylesin,
bunun hiç bir faydası yök!
Hz. Mevlana bir ruba´îsinde: "Sen benim gönlümde oldukça, Yemen´de de olsan benim yanımdasın. Eger sen benim
gönlümde degilsen, yanımda da olsan Yemen´de sayılırsın!diye buyurmustu.
• Agzın baglı, bunun için süsuzluktan yanıyor. Sen bir ırmagın içine dalmıssın, suyun içindesin. Ama su
içemiyorsun. Irmagın sana hiç bir faydası yoktur.
• Bedende can olmadıkça seklin, maddî varlıgın ne ise yarar Ekmek, yemek olmadıktan sonra sahan ve sininin
sana bir faydası yoktur.
• Yeryüzü göge kadar miskle anberle dolu olsa, koku alamayan kisiye bunların ne faydası var
• Dünya hayatında atesten, yani ızdıraptan ve gamdan kaçtıkça hamur gibi eksi kalırsın. Hamsın. Binlerce dost
bulsan, binlerce güzel bulsan bunların sana hiç bir faydası yoktur!
"Meshur Fransız sairlerinden Alfred de Musset (1810-1857) de bir siirinde: "9nsan bir çıraktır Izdırap, bela onun
ustasıdır, hocasıdır. Onu yetistirir, gerçek insan yapar." demistir.
148.Sen sus da harfsiz dilsiz o söylesin!
Müstef´ilün, Fe´üliin, Müstef´ilün, Fe´uliin
(c.I, 440)
• Bugün sehrimiz, güzeller padisahı aramızda oldugu için, pek canlıdır; pek parlaktır. Zamanımızın en üstün, en
büyük insanı bir sehre gelirse, o sehir gülmez mi Bayram etmez mi
• 0 güzellik günesi yeryüzünde parlayınca, yeryüzüne nürunu yayınca, toprak yeryüzü, gökyüzünden daha fazla
aydınlanır, daha iyi olur.
• Merhametli sevgili gönül kapısını çalınca, o daha içeri girmeden, can onun los kokusundan gelenin kim oldugunu
anladı.
• Sunu iyi bil ki, sıkıntılı oldugun zamanlarda senin elini tutup çeken, seni yaratandır. Sana can yoldası olan o
büyük padisahtır.
• 0 öyle mübarek bir günestir, aydır ki tutulmaz. 0 insana sersemlik vermeyen bir saraptır, o ziyansız bir kardır.
• Sen sus da, harfsiz, dilsiz o söylesin. Zaten dil olunca bu konusan dillerin ne degeri kalır
149. Allah´ı seven, herhangi bir insana kul olmaz!
Fa´ilatiin, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 396)
• Sevgilinin yolunda biz korkaklara is yok! Sevgi yolunda yürüyenlerin hepsi de padisahtır. Orada kullara yer
yoktur. Allah´ı seven herhangi bir insana kul olamaz!
• Bahtım var, talihim var; ben mutlu bir kisiyim diye övünüyor, kendini naza cekiyorsun. Sunu iyi bil ki: "Senin bu
bahtın, talihin, mutlulugun bizim büyüklügümüze karsı bir ayıptır, utanmazlıktır."
• Fakirligin ile övünüyorsan, yamalı hırkayı giy de padisahımızın huzuruna öyle çık! Çünkü bizim padisahımızın
nazarında gösterisli, degerli elbiseler, kesislerin kusagı gibi degersizdir.
• Bizim su ask yolumuzda dogru bir kisi ol! Hileyi, egriligi bir tarafa bırak. Çünkü meydanımız hilekarların at
oynatacakları meydan degildir.
150. Akıl, ask, ma´rifet insanı hakîkatin damına çıkaran birer merdivendir.
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilSt
(c.I, 384)
• Asıkların içlerinde bir baska dünya vardır. Ama bizim sevgilimizin askı bir baska zevktir, bir baska candır.
• Gönül gözleri açık olanlar pek çok gizli seyler bilirler. Ama asıkların gönülleri baska bir gizli sey bilir.
• Akıl, ask ve ma´rifet insanı Hakk´ın, hakîkatin damına çıkaran birer merdi-vendir. Fakat hakîkat aleminde Hakk´a
ulasmak için bambaska bir merdiven vardır.
• Mana yolunun güzelleri, bir gönülle ugrasmaktan sasırdılar, aciz kaldılar da onlara "Gönlün bambaska bir sevgilisi
var!" diye vahiy geldi.
• Ey bir sevdaya kapılmıs, kendini kaybetmis gönlü kınamaya, ayıplamaya açılan diller! Dudaklarınızı yumun!
Çünkü gönlün de bir baska dili var!
• Tebrizli Sems muma benzer. Fakat bütün mumlar onun pervanesi olmuslardır. Çünkü onun gönlünün içinde
bambaska bir alem vardır.
151. Daralan gönül gerçek gönül degildir.
Mef´Olü, MefS´ilün, Fe´ulün
(c.1, 365)
• Sunu iyi bil ki zaman sevdanın bir seklinden, naksından ibarettir. Bizim seklimiz zamandan dısardadır. Zamana
uyup kalmaz; hep degisir. Biz ihtiyarlarız ama, zaman ihtiyarlamaz, hep aynıdır.
• Dünya bir ırmak gibidir. Derenin içinde akar gider. Biz bu ırmagın dısındayız. Zaman ırmaktaki su gibi akar gider.
Irmaga düsen bizim gölgelerimizdir.
• Burada pek zor, pek ince; anlasılması müskil bir nükte var! 0 burada degil ama yine de burada! 0 yok gibi olan
bir varlık!
• Ey gönül! Canın yüzünden baska hiç bir yüze gülme! Zaten o olmayınca bütün gülüsler aglayıstır, inleyistir.
• Dünya meselelerine dalıp daralan gönül gerçek gönül degildir! Çünkü gönül pek genistir. Onun ucu bucagı yoktur!
• Aslında gönül gam yemez, gönlün gıdası gam degildir. Gönül bir dudu kusudur. 0 görülmemis acayip sekerler yer
durur.
152.Gül bahçesinde geçen ask sırnnı bir gül bilir, bir de aglayan bülbül!
Mef´ülü, Mefa´iliin, Fe´Olün
(c.1, 367)
• Gönül dün gece geldi de, canın kulagına dedi ki: "Ey adını söyleyemeyecegim, essiz varlık!
• Ey adını açıkça söyleyeni parçalayan, gizlice söyleyeni yakıp yandıran güzel!
• Ey can! Bilinemeyeni, tarif edilemeyeni anlatmaya kalkısan ne özür getirebilir Ne bahane bulabilir "
• Gül bahçesinde geçen sırrı, gizli seyi bir gül bilir bir de hazin hazin aglayan, feryat eden bülbül bilir.
• Sadece bülbüllerin seslerine dalıp o seslerin güzelliginden bahseden kisi seste kalır. Seslerin ötesine geçerek ask
sırrını sezemez, anlayamaz.
• Ey o akıl almaz, essiz varlıgı anlamaya çalısan, sezmege ugrasan! Ey göklere asık olan kisi! Merdivenden
bahsedip duran arifle dost ol, onunla iyi geçin!
• Herkes evden bahseder durur. Fakat; "0 evde bulunan güzel nerede 0 nasıl bulunabilir " diyen yok.
• Bir yaz günü sıcakta bir agacın gölgesine sıgınan herkes gölgeden, gölgeyi dusüren agaçtan bahseder ama, o
gölgeyi düsürten günesten, günesin nürundan kimse bahsetmez.
• Bütün bu zorlukları bilmekle beraber, dilin ona dair, onun hakkında söyledigi birkaç sözle bütün kulaklar da mest
oldu, akıllar da...
• Zavallı dil bir iki kırıntı buldu da ona daldı. Asıl kaynagı, madeni bıraktı.
• Halbuki asıgın canı o kırıntılardan utandı da, pazarı da bıraktı, dükkanı da bıraktı gitti...
• Ask kulagıma egildi de: "Yeter artık, susayım dedi. Çünkü o bana böyle söyledi, böyle ilham etti.
153. Tamamıyla kendinden geç, kendinden kurtul!
Pe´ilatün, Fe´ilatün, (c.I,
• Sen gitmek istiyorsun ama, Allah´a yemin ederim ki ben seni kolay kolay bırakmam. Çünkü senin gibi güzel bir
varlıgın gidisi benim için felaket olur, kıyamet kopmus gibi olur.
• Ask ordusu geldi. Küfür ülkesini ele geçirdi. Ey kalender dost! Sen simdi rnelamet davulunun, yani kafirligi
kınama davulunun sesine kulak ver!
• Dünyaya ait birçok isteklerle dolu olan gönlünü, canını ask askerlerinin önüne at, onlar öldürsünler de sen
gönülden de candan da kurtul! Bedenini ie kendin kaftan gibi yırt! Artık herseyden kurtul! Onların ne eserinden, ne
haberinden, ne de belirtilerinden bahsetme! Tamamıyla kendinden kurtul, tendinden geç!
• Ben simdi kendimden geçtim, kendimdem kurtuldum ve düsüncenin de yolunu kestim. Ben mestim ama ey sakî
sen bana yine o mansur sarabından ver de beni büsbütün mest et, beni büsbütün benlikten, varlıktan kurtar!
• Haydi sıçra, kalk; ayagını varlıgının basına bas, kendini ayak altına al! Haydi ask kanatları ile uç, uç da
nankörlükten de, sükürden de, her türlü kayıtlardan da kurtul!
• Ey ask! Kendini herkesten üstün gören Nefis Firavunu´na Müsa gibi seslen;
"Ey Firavun! Önüme gel, ben senin sarayının kapısını da ele geçirdim, damını da!" de ve onun basını kes!
• Basını kesmeden önce ona de ki: "Ben gayb aleminden ask ordusunu çekerek geldim. Düs önüme ey bası dik
zalim! Sen artık padisahhktan düstün!"
• Sırf asktan baska neye meylettimse tadından, güzelliginden pismanlıktan baska birsey elde edemedim.
Duydugum zevkler pismanlık açlıgına degmedi.
Namık Kemal merhum da vaktiyle:
"Kimi vicdana dokundu, kimi cism ü cana,
Zevk namıyla ne yaptımsa pisman oldum" diye yazmıstır.
• Birsey kaybetmeden madem ki ask havuzunun basına geldin, geri dönme! Bu havuzun içinde ab-ı hayat var.
Kıyısı da tam oturulacak, eglenilecek yer.
• Bu ask havuzunun içine düsünce, bütün varlıgını ona ver! Kendini tamamıyla ona bırak, yüzgeçlik taslayarak
ellerini ayaklarını çırparak oradan çıkmaga ugrasma!
• Kendini tamamıyla ona ver, ona bırak da sus! Sen toplulugun imamı degil-sin! Burada asktan baska hiç bir kimse
imam olamaz!
154. Sen perde arkasında oturmus görünmeyene iman edilir mi diyorsun.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c.I, 406)
• Daha ne kadar zaman; "Çarem ne; dermanım ne " deyip duracaksın Sana kim çare aratıyor Sen onu ara!
• Daha ne zamana kadar; "Gamdan can veriyorum!" diye sızlanıp duracaksın Can nedir Bunu bilmek, neden gam
yedigini bilmek istemiyor musun
• Eger sen asık oldunsa askın sana delil olarak yeter! Yok asık olmadıysan artık ne diye delil istersin
• Bu kadarcık da aklın yok mu ki; bakıp göresin Padisah yoksa bu gök cubbe otagı ne diye kurulmus
• Su gök duvagın, su gök kubbesinin ötesinde çok güzel, çok güçlü bir yaratıcı yoksa, su parıl parıl parlayan sayısız
yıldızlar kendi kendilerine mi parlamaya basladılar
• Ermislerin gözlerindeki ates gizlilik perdelerini yaktı, yandırdı. Sen ise îerde arkasında oturmus, görünmeyen bir
seye iman edilir mi demedesin.
155. 0 güzel yüzde ilahî nüru görmeyen seytandan da asagıdır.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c.1, 407)
• Nurlarla dolu olan o güzel gözler sevgilinin bakısı ile mest olmus. Gözyüzü bile o gözler yüzünden tir tir
titremededir.
• Bilhassa Hakk´ın huzurunda el baglayıp namaza durdugu zaman, kendisine ihsan edilen nür, meleklerin de,
insanların da kıblesi olmustur.
• 0 güzel varlıgın yüzünde ilahî nörun göz kamastırıcı bir sekilde parladıgı anda, onun ayaklarına basını koymayan,
benlik yüzünden ona secde etmeyen kisinin özü gerçekten de seytandır!
• 0 anda o güzel yüzde ilahî bir nür görmeyen kisi, cansız bir beden gibidir. Seytandan da asagıdır.
• Onun nürlu yüzü, erlerin kıblesidir. Eger sen de er isen onun heybetli yüzüne karsı gönlünü yerlere ser!
• Elini sinenden çek! Ne diye saskın saskın bakıp dumyorsun 0 anda sevinerek oııa canını ver! Zaten isteyen de
odur.
• Aklını basına al da neyin var neyin yoksa hepsini suya at! 0 ask suyundakı atesle onları temizle! Çünkü onun
yüzünün atesi, ab-ı hayatın bile secde ettigi yerdir.
156. Bu zamanda insan çalanlar, altın çalanlardan daha fazla!
Fe´ilatiin, Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c.I, 409)
• Insanlık yolunun önü de ardı da kanla ıslanmıs. Dikkat et de kayma! Bu zamanda insan çalanlar altın çalanlardan
daha fazla!
"Toplum hayatında çesitli sahalarda basarıya ulasmıs tek tük iyi insan, kamil insan varsa da insanlık düsmanları
onları da çesitli bahanelerle harcıyorlar, yok ediyorlar. Günümüzde üstün insan o kadar çok azaldı ki, Diyojen gibi
güpegündüz fener yakıp insan aramak gerekiyor."
• Hırsızlar akıldan da, haberden de çalıyorlar diye anlatırlarsa da, kendinden haberi olmayandan ne çalınabilir ki
• Bu kötü duruma ragmen ey Hakk yolcusu! Sen kendini bir seyi de yok, düsmanı da yok sanma! Dünya altın
pesinde kosuyor. Ama sen kendin altın madenisin ama kendinden haberin yok!
• Peygamber efendimiz; "însanlar madenlerdir!" diye buyurmustur. Yani insanlar birbirinden farklı birer maden
gibidirler. Kimisi demir, kimisi gümüs, altın, akîk, elmas gibidirler.
• Ey insanoglu! Hazine bulursun ama ömür bulamazsın. Sen ugras da kendini bul, kendindeki gizli hazineyi arastır!
Çünkü bu hazine sana da kalmaz. Senin elinden de geçer gider.
• Kendini bul, bul ama dikkatli ol! Kendini çaldırma! Fakat ne yapabilirsin ki, bu Hakk yolunda çok açıkgöz, çok
becerikli bir hırsız pusu kurmus, seni bekliyor.
• Zavallı ne olacagını düsünmeden çırpın dur! Dünya malı için daha fazla can çekis, daha fazla altın biriktir!
Zenginlikle gönlünü hos tut! Fakat sunu iyi bil ki bütün altınların, gümüslerin, malın, mülkün cehennem yılanıdır.
• Ne olur bir geceyi olsun Allah için yemeden, içmeden geçir! Nefsine uydun yüzlerce geceyi yiyerek içerek
uyuyarak geçirdin.
• Dünya malı için basına gelen dertlerden, elemlerden, acılardan ötürü topragın her zerresinin gönlünden ahlar,
feryatlar yükseliyor. Ama kulagın sagırdır da bu sesleri duyamıyorsun.
157. Güzel bakısların arkasında bulunan nerededir
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´ilün
(c.I, 412)
• Benim canımı sarapsız mest eden o güzel nerededir Beni tutup canımdan, gönlümden dısarı çıkaran, beni
benden alan o el nerededir
• Yemin etsem ancak onun basına yemin ederim. Benim yeminimi, tevbemi bozduran nerededir
• Seher vaktinde Hakk´a yalvaranların rühları onun askı ile feryat ederler, aglarlar. Bizi yerimizden, yurdumuzdan
edenin gamı acaba nerededir
• "Onun yeri nerededir, yurdu nerededir " diye sasırmayın. 0 canın da canıdır. Gönlümüzde bir yer isteyen var.
Acaba o nerededir 0 bize bizden yakın degil midir
• Güzel bir varlıgın göz ucu ile bakısı bir bahanedir. Onun bir hevesidir. 0 güzel bakısın arkasında bulunan
nerededir Bakısı ile gönlümüzü hasta eden nerededir
" Su Mesnevî beyitlerinde Hz. Mevlana güzel yüzlerdeki perdelerden bahseder. Hasa Allah maddî bir güzel olmaktan
münezzehtir. Mecazî olarak Mevlana bu konuya temas eder:
"Kadının yüzünü, benini, kaslarını, akîk gibi dııdaklarını gördüm ki; sanki Cenab-ı Hakk ince bir tül perde ardından
tecelli etmis gibi idi. Kadındaki o edayı, o nazı, o isveyi, o kırıtısı ,görünce, Allah´ın tül perde ardından tecellisini andıran
güzelligi görünce 9blis yerinde duramadı."
Camî de bir beytinde:
"Kendi hüsnün hublar seklinde peyda eyledik,
Çesm-i asıktan tutup sonra temasa eyledik." demisti.
• Gönlün beyaz perdesini gerdi de, oradan hayaller gösterdi. Perde üstüne böyle bir gönül perdesi geren nerededir
• 9nsanın aklı basında olunca neden, niçin, nasıl sorularını sorması tabiîdir. Mest olup da, bizi nasıldan, niçinden
kurtaran nerededir
158. Her zerre, hersey senin askının mesti degil midir
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c.I, 422)
• Ey yüzü güle, saçları semsir agacının ter ü taze yapraklarına benzeyen sevgili! Ben senin ayrılık gamınla, ayrılık
derdinle gamlandıgım, dertlendigim zaman bu gam, bu dert senden geldigi için çok mutluyum, neseliyim, sevinç
içindeyim.
"Seyyid Nesîmî bir mısra´ında: "Vasl erisince canıma, hüzn ve melal içindeyim."
• Senin gamının nakdinden olmayan nakitler nakit degil topraktır. Senin isteginin, hevesinin rüzgarına kapılmamak,
ona uymamak hevadır, rüzgardır.
• Senin isini ögrenmis olanın isi, istir. Çünkü senin isin gerçekten de yeniden yeniye var etmektir.
• Gögün de, yeryüzünün de senden haberleri vardır, seni bilirler. Bu sebeple gökler de, yeryüzü de senin emrine
bas egmislerdir.
• Her sey, her zerre, her varlık senin askının mesti degil midir Yüzünü göster de iki dünyanın da mestligini gider!
•Günes su dönüsünde tektir, birdir; ama bu gök boslugunda öyle günesler vardır ki, bu gördügümüz günes onların
safında bir erdir.
"Yedi asır önce söylenen bu beyti ibretle tekrar tekrar okuyalım. 0 zamanki insanların görüslerine göre gökyüzünde
dolasan sayısız yıldızlar arasında günes olarak sadece bizim günesimiz biliniyordu.
Bugün onbes milyar ısık yılı uzakta günesler kesf´ediyorlar. Amerika Uzay Teleskop Bilimleri Enstitusü Direktörü R.
Williams´ın ifadesine göre, kainatta 50 milyar galaksi tesbit edilmis. Mevlana ne buyuruyor: "Günes tektir, birdir ama,
öyle günesler vardır ki, bu görıJügümıiz günes onların safında bir erdir."
Bu duruma göre güneslerin sayısını ancak Allah bilir. Devrimizin fizik ve matematik bilginlerinin en büyüklerinden olan
Sir James Jeans´in Ordinaryos Profösör Salih Murad Özdilek tarafından dilimize tercüme edilen Esrarlı Kainat adlı
eserinin ikinci sayfasından bir iki paragraf almadan geçemedim.
"´Yıldızlar arasında dünyamız büyüklügünde yıldız pek az olup çogu yüzbinlerce dünyayı içine alacak büyüklüktedir.
Bunların arasında milyon kere milyonlarca dünyayı içine alabilecek yıldızlara rastlıyoruz. Kainattaki bütün yıldızların
sayısını, yeryüzünün bütün denizlerinin kumsallarındaki kum zerreleri sayısı ile gösterebiliriz.
Bu büyük yıldızlar ve yıldız kalabalıgı uzay içinde kendi yörüngelerinde dolasırlar.
Bunların bir kaçı teskil ettikleri kümeler, gruplar halinde dolastıkları halde çogu yalnız kalmıs seyyahlara benzer. Bu
yıldızların içinde dolastıktan kainat akıl almaz biiyüklüktedir.
Çünkü ısıgı bize elli milyon senede gelebilen yıldız var. 0 kadar ki bir yıldızın digerine yaklasması, tasavvuru güç olan
nadir bir vak´adır. Bunların her biri bos bir okyanusta giden bir gemi gibi yalnız basına yolculuk yaparlar.
Bizler, su dünya üstünde yasayanlar, kumlar sayısınca çok olan bu yıldızlar arasında, bir kum tanesinin mikroskopun
parçası üzerinde oturarak etrafımızı, uzayı ve zamanla çevrilen kainatın maksat ve mahiyetini kesfe çalısıyoruz."
159. Can sarabı.
Fe´ilatiin, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. I, 404)
• Ey seher vaktinde Hakk´ın lütfuna mazhar olarak mana sarabı içen azîz dost! Bana biraz yaklas, kulagına gizli
seyler söylemek istiyorum.
• Kadehsiz olarak içtigin o mana sarabı, üzümden yapılan saraplara benzemîyen baska türlü bir saraptır. Aslında o
can sarabıdır. Ondan bir yudumcuk içince o yudum yalnız aklı, fikri bastan almaz; hileyi, yalanı, dedikodu gibi tü huyları
da alır, götürür.
• Bizi imansızlıga, sapıklıga götüren akıldan, fikirden kurtulunca birçok menziller asarsın, mest olursun. Kendinden,
kendi varlıgından vazgeçersin. Seher vaktinde o can sarabını lutfeden, sana yüzlerce baska akıl, baska fikir verir.
• Sırlara dalınca bu defa canın kendisi sakîlik eder. Canın sundugu sarabı içince de öyle cosup köpürürsün ki, senin
heyheylerinden gökyüzüne gürültüler düser, feryatlar yayılır.
• Aslında sen cosup hay huy etmesen bile senin duydugun manevî zevkten, neseden, coskunluktan mezarlarda
bulunan bütün ölüler ve, cansız sandıgımız bütün varlıklar cosarlar, oynamaga baslarlar.
• Dünya hayatında didinip dururken seni çekemeyenlerin, düsmanlarının kötülügü yüzünden yüzlerce keder, dert,
bela kuyularına düsmüstün; zulümleri, günahları örtenin keremi ile içtigin can sarabı seni her sıkıntıdan kurtarır.
160. Dünya islerine ait herseyden haberi olanların, onun varlıgından haberleri yoktur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fa´lün
(c.I, 423)
• Acaba su anda onun saçları mı darmadagın oldu da etrafa misk ve anber kokulan yayıldı.
• Acaba seher rüzgarı onun güzel yüzündeki örtüyü kapıp aldıgı için mi gayb aleminden binlerce ay parlamaga
basladı.
• Ondan bir koku almadıgı halde can, niçin neselendi Dünyada hiç bir can var mıdır ki, onun hos kokusundan
neselenmemis olsun
• Bütün dünyanın gül bahçelerinde bulunan çesitlı renklerde güzel kokulu sayısız güller Rahman´ın nefesi ile açılmıs
gülmektedirler. Fakat her insan, her an onların neden açıldıklannı, neden güldüklerini anlayamaz, bu hadisenin zevkine
varamaz.
Hz. Mevlana bir rubaisinde söyle buyuruyor.:
"Ey gül! Sen gül bahçesinin güzelligine hayran oldun da onun için mi gülüyorsun Veya ask bülbüllerinin ötüsleri mi
seni güldürüyor Ya hod gizli sevgilinin yanagındaki gül gibi mı açılıyor ve gülüyorsun Galiba sende ona benzer bir sey
var. Bu yüzden neseleniyor, gülüyorsun."
•Hakk´ın lütfu ile bütün bedeni bastan basa can kesilen güzele asık nasıl olur da ebedî olarak gönül vermez
• Her halde gönül seher vaktinde onu manen görmüs olacak ki, o görüs yüzünden bugün mest bir haldedir.
• Eger beden agacına onun hos rüzgan esmiyorsa, ondaki yüzlerce yaprak yüzlerce dal, neden oynayıp duruyor
• Onun yolunda ölenlere eger ebedî hayat verilmeseydi, can bagıslamak asıga kolay olur muydu
• Dünya islerine ait herseyden haberi olanların, bir çok kesiflerde, icatlarda bulunanların gönül gözleri perdeli
oldugu için onun varlıgından haberleri yoktur. Çünkü onun varlıgı onlara perde olmustur.
Aziz Hüdayi hazretleri:
"Zuhüru perde olmustur zuhüra
Gözü olan delil ister mi nura " diye yazmıstır.
161. Senin gibi bir güzelin bulundugunu sanıyorsan aldanıyorsun.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 403)
• Dünyada senin gibi bir güzelin bulundugunu sanıyorsan aldanıyorsun. Senin gibi güzel yoktur. Sensiz bir yerde
karar kılacagımı, duracagımı sanıyorsan buna imkan yoktur!
• Gökyüzü iyi kötü isler için dönüp duruyor diye düsünme. Gökyüzünün senin ayagını bastıgın topraga hizmet
etmekten baska bir vazifesi var mı Hayır yoktur.
• Yıllar geldi geçti de biz hala senin kapının dısında bir halka gibi asılı kaldık. Ama yine de içeri girmeden kapının
dısında halka olup kalmak ayıp mıdır Hayır degildir.
• Biz düsünce kapısında her hayalden korkmaktayız. Ey ev sahibi! Burada bir hayal var mıdır Yoktur!
• Ey padisahın kapısında gizli seyleri gözleyip anlayan gönlüm! Seyh Selahaddin´den baska gönüllerdekini bilen,
anlayan var mıdır Yoktur!
162. Bizim ders gördügümüz dershane asktır.
Fa´ilatiin, Fa´ilatiin, Fa´ilat
(c.I, 424)
• Gönül alıcı, iyiliklerle gönüller kazanıcı olmak, benlige kapılmamak, gönülsüz olmak bizim insanlık sırlarımızdır.
Hakk dostumuz oldukça bizim isimiz istir.
• Eski mallar satanların yani eskiden gelmis bilginlerin ask hakkındaki görüslerinin nöbeti geçti. Biz ask hakkında
yeni görüslere sahibiz. Bu ask pazarı simdi bizim pazanmızdır.
• Çürümüs çimenleri, kurumus dalları atarak, yemyesil çiçekli yeni bir dünya meydana getiren ilkbahar gül
bahçesinin canıdır. Fakat bizi, bizim gönüller kazanmadaki basarımızı, askımızı görünce kendi zavallılıgını anladı da
feryada, figana basladı.
• Akıl bu iklimin padisahıdır ama ask yolunu kestigi, ask kervanını yagma ettigi için bir hırsız gibi bizim
daragacımıza asılmıstır.
• Eflatunlar, Calinoslar askı anlatmak için akla dayandıklarından bize karsı yokluga düsmüsler, illetlere ugramıslar,
hasta olup gitmislerdir.
• Biz askı bulmak için kendimizi de terk edelim, yakınlarımızı da. Zaten bize yakın olanlar, bildiklerimiz,
tanıdıklanmız simdi bize hep yabancı oldular.
• Egoist olmak, kendine tapmak kötü bir huydur, hosa gitmez bir haldir. Bu hale düsünce insanlıgımızı kaybeder de
imanımız bile inkar kesilir.
• Kendimde olmaksızın söyledigim her gazel, her siir hostur, güzeldir. Çünkü bu ses benim gönül çengimden, gönül
sazımdan çıkan seslerdir.
• Bizim ders gördügümüz yer, asktır. Bize manen ders veren de Celal sahibi Allah´tır. Bizler ögrenciyiz. O´nun askı
da, tekrarlayıp durdugumuz bilgidir.
" Bu beyit Firuzanfer rahmetlinin bastırdıgı Divan-ı Kebîr´de. yok. Ben bir yazma nüshadan bu beyti aldım. Ayrıca
bu beyte Abdülbaki Gölpınarlı merhum Güldestesi´nin 248. sayfasında ve Firuzanfer´in Dıvan´ının 429 numaralı gazelinde
de rastladım.
163. Göz önünden kalkıp giden her sey gönüldedir.
Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 425)
• Asıkların dostu aramaları kendilerinden, kendiliklerinden degildir. Dünyada onu arayan yine odur. Çünkü, ondan
baskası yoktur. Asık bir bahanedır. Sanki o kendi kendini aramaktadır.
• Bu dünya da öteki dünya da bir mayadır. Hakîkat aleminde küfür de yoktur, din de yoktur, mezheb de yoktur!
" Kafir de mümin de onun çizdigi kader çizgisinde dalalet, sapıklık yahut hidayet yolunda yürümektedir. Dinler bize
göre ayrı ayrıdır. Hakk´a göre dinlerin hakîkati birdir. Onun için
" Zıya Pasa merhüm: "Birdir nazar-ı Hakk´ta mecüsî ile müsülman" demistir. Bu da yanlıs anlasılmasın,
müslümanlık en son din oldugu için evvel gelenleri hükümsüz bırakmıstır. Onlarla esit degildir.
• Ey îsa nefesli kisi! Sen uzaklıktan bahsetme! Ben uzagı düsünmeyenin kuluyum, kölesiyim.
Hz. Mevlana Mesnevî´nm bir beytinde:
"Zıkir ederken sesini yükseltme, o senden uzak degil ki!"-diye buyurur. Kur´an-ı Kerîm´de;
"Biz size sah damarınızdan daha yakınız." (Kaf Suresu 50/66) diye buyrulmuyor mu
• "Sonra giderim." dersen; "Hayır gecikme!" derim. Eger; "Öne giderim." dersen; "Hayır önünde yol yoktur!" derim.
Kayıtlardan kurtul, onu gönlünde bul! Elini aç, kendi etegini tut! Bu yaranın merhemi yine bu yaradan baska degil!
Namık Kemal merhüm da:
"Yine senden gelir bir iste dad lazımsa
Ümidin kes, cihanda gayriden imdad lazımsa." diye yazmıstı.
• Bütün iyi kötü, dervisin cüz´üdür. Böyle olmayan zaten dervis degildir. Bizi bırakıp ötelere giden, sevdiklerimizle
beraber gözönünden kalkıp giden hersey,gönüldedir. Dünyada onların gönül gibi bir yerleri yoktur!
Hz. Mevlana bir Dîvan-ı Kebîr beytinde:
"Ölümden sonra bizim mezarımızı yeryüzünde aramayın, bizim mezarımız arif kisilerin gönlündedir. buyurmustu.
164. Öldükten sonra, güzel huyların, tabutunun önünde yürürler.
Pa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilatatün, Pa´ilat
(c.I, 385)
• Senin ölümden sonra güzel huyların, ay yüzlü güzel kadınlar sekline girerler de tabutunun önünde salına salına
yürür giderler.
• Biri senin elinden tutar, öbürü hatırını sorar, öteki de sana yiyecekler, mezeler getirir, sekerler sunar.
• Bedenini bosayıp da ondan ayrılınca karsında müslüman, inanmıs, sana itaat eden, kötülüklere tövbe etmis
hürileri saf saf olmus görürsün.
• Sayısız hüriler, tabutun önünde yürüyüp giderler. Hayatta gösterdigin sabır bir mülk halinde karsına çıkar. Sükür
ise, neseli neseli yürüyüp giden, sana arkadas olan bir melektir.
• Mezarda tertemiz hüriler sana es olur, dost olurlar. Sana ogullar, kızlar gibi sarılırlar.
165. Zavallı gönlüm, acı tecellîlerden Tür Dagı gibi parça parça oldu!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.1, 401)
• Ey ay dog! Sen dogmadıkça bizler geceleri karanlıklar içinde kalacagız. Çünkü sensiz gözyüzünde tek bir yıldız
bile yok! Güzel hayalin ayagını vurarak, oynayarak, gülerek gelmedikçe bizim derdimize derman yoktur, çare yoktur! ,
• Senin güzel hayalin daga aksetse, dagın üstüne düsse oradan kaynaklar fıskırır, tatlı sular akmaga baslar. Bizim
gönlümüzde bir dagdır, bir kayadır. Ne olur o tatlı, güzel hayalini bizim gönlümüze de düsür, düsür de bizim
gönlümüzden de güzel duygular, hos hayaller, ümitler, neseler dogsun!
• Senin lütfundan ayrı kalmayan, senin ihsanına nail olan bir tastan, sert çakmak tasından kıvılcımlar sıçrar, atesler
çıkar. Öbür tastan su akar. Öteki tas da dilberlerin dudakları renginde la´l olur.
• Ey güzel varlık! Senin lütfunu nice defalar denedim. Hem de bir kere degil, birçok kereler. Benim gibi bir ölüyü
dirilttin, yeniden hayat bagısladın.
• Rahmet bulutu her seher vakti yagmur yagdırıyorsa bu da sendendir. Senin içindir. Sana karsı dayanamayan,
aglayan su gönlüm besikteki bir çocuktan baska birsey degildir.
• Su zavallı gönlüm kader icabı acı tecellîden, gamdan, kederden Tür Dagı gibi yüz parça oldu. Fakat o parçalardan
bir tanesi bile elimde degil...
166. Mutlu insanlar sehri var mıdır
Mefa´îliin, Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îliin
(c.I, 325)
• Ey asıklar! Asıkı az, fakat masuku yani sevilenleri çok olan, mutlu insanlar sehrini kim gördü 0 sehri bir gören
var mı
• Gerçekten erkekleri az, kadınlan çok olan bir sehir varsa biz hemen oraya gidelim. Az oldugumuz için kendimizi
zora çekelim, naz edelim, sonra o güzel kadınlarla sevgi alıs verisinde bulunalım. Bu kaçınılmaz bir fırsattır. Çünkü
asıkların gönülleri pek yanıktır. Onlar sevgililere kavusmakla, güzelleri sevmekle pek mutlu olurlar.
• Böyle bir sehir olamaz. Asıkları mutlu edecek güzelleri çok böyle bir sehir olmasa bile, hiç degilse orada adalet ve
insaf sahibi, asıkına acıyan, kendisini ona teslim eden bir sevgili bulunsun.
• Asıklar bu tarafta kuru öd agacı gibi yanarken, öte tarafta sevgili de az bir zaman dahi olsa ondan ateslensin.
• Allah´ım ihsanın hürmetine parlak nürun hakkı için, nimetlerle, güzelliklerle dolu olan bu dünya sehrinde
kusuruma bakma! Manasız seyler söyledim, çılgınca laflar ettim. Ben yalnız seni seviyorum. Yalnız sana ibadet
ediyorum. Gönlüm sensiz perisandır!
• Sen mest ve perisan olanlann kusuruna bakmazsın. Senin tuttugun, deger verdigin kisi ne mutlu kisidir! Canım
senin sevdigin kisinin mesti olmustur!
• Ey Hak asıkı sus! Kainat gibi mest ol! Dön dur; sunu iyi bil ki,su gökler Allah askı ile mest olmus bir karnil insanın
aynı olmasalardı böyle dönüp dururlar mıydı
167. Sen görüs sahibi ol da dikende gül gör! Dikensiz gülü herkes görür.
Mef´ulü, Mefa´îliin, Mefa´îlün
(c.I, 326)
• Ey halden hale girmekten münezzeh olan! Ey esi ve benzeri olmayan Allah´ım! Ey insanı halden hale sokan!
însana hayret veren! Ey kimini Leyla eden! Kimini Mecnun kılan Rabbim! Ey alete ihtiyacı olmayan büyük san´atkar!
Büyük yaratıcı!
• Ey Leyla ile Mecnun´a yüzlerce ihtiyaçlar veren; sonra "Ey hiç bir seye ihtiyacı olmayan verici, lütfedici Allah´ım!"
diye onları huzurunda feryat ettiren rabbim!
• Senin lütfunla dikenim gül oldu. Cüzlerim de gül haline geldi. Bizim önümüzde de rahmet var, sonumuzda da
rahmet var.
• Sen görüs sahibi ol da dikende gül gör! Dikensiz gülü herkes görür. Basına gelen belanın ilahî bir lütuf oldugunu
anla, cüzde de küllü gör! Zaten ehliyet , sezis de budur.
• Üzüm daha koruk halinde iken onun sarap olacagını düsün, yoklukta varı gör! Ey Yüsuf, padisahlar padisahlıgını,
saltanatı sen kuyuda seyret!
• El çırp da bundan anla ki, her sesin aslı sensin, her ses senden çıkıyor. ayrılık ve bulusma olmasaydı su iki
avucunu biribirine vuramazdın.
• Sus! Bahar geldi, gül geldi, diken geldi. Bu bahar mevsiminde birçok güller, çesit çesit güller, çiçekler, çimenler
topraktan bas kaldırdılar, gayb aleminden sıçrayarak geldiler de, bizi geldikleri yere, ötelere davet ediyorlar.
168. Arslanı kovalayan ceylan!
Müfte´ilün, Mefa´ilün, Müfte´ilün, Mefa´iliin
(c.I, 322)
• Geldim ki kulagından tutup seni çeke çeke kendime getireyim. Seni asık edeyim. Seni kendinden geçireyim, seni
canımın içine, gönlüme alayım.
• Ey gül fidanı! Hos bir bahar rüzgarı gibi yanına geldim. Seni oksayacagım, kucaklayacagım, güllerini etrafa
saçacagım.
• Geldim ki seni, üzüntülerle, gamlarla dolu bu dünyada neselendireyim, cilvelendireyim. Asıkların duaları gibi seni
alıp ötelere, gökyüzünün ta üstüne çıkarayım.
• Duydum ki, güzellerin birisinden bir öpücük almıssın. 0 öpücügü güzellikle bana geri ver, yoksa öpücük yerine
ben de seni alırım.
• Gül de ne oluyor Sen gül degil "küll"sün. "Söyle!" emrini veren de sensin. Baskaları seni bilmesin, ben seni
bilirim. Sen bensin, benden ibaretsin.
" Hz. Mevlana bazı beyitlerde tevhid konusuna temas etmektedir. Bu bizi sasırtmamalı, yanlıs yorumlara
götürülmemelidir. Bütün esya, bütün varlıklar Hakk´ın tecellîsine mazhar olmuslardır. Her seyi o yaratmıstır, her seyde
O´nun kudreti, kuvveti, sanatı, yaratma gücü müsahede edilmektedir. Yılana bile süslü bir gömlek giydirmistir. insan
yarattıklarının arasında en serefli bir varlık oldugu için, en fazla ilahî tecellîye o mazhar olmustur. Insan;
"Rühumdan ona üfürdüm!" sırrına mazhar olmustur. Esrar Dede merhum:
"Ben ben dedigim ben dedigim sensin hep!
Canım dedigim ten dedigim sensin hep!"
diye münacatta bulunmustur. Burada "sensin"den maksat her seyi sen yarattın, hersey senin tecellîne mazhardır.
Her yerde görünen senin nürundur. Allah hasa Allah´lıgını kimseye vermez. Fanî, çürümege, zavallı bir varlık Allah
olamaz; ilahî tecelliye mazhardır,
o kadar. Duvarın üstüne günesin nüru düsmüstür. Duvar; "Ben günesim" diyebilir mi
Mevlana bir ruba´îsinde söyle buyurur:
"Ne ben benim, ne sen sensin, ne de sen bensin!
Hem ben benim, hem sen bensin, hem ben benim ey tutili güzel!
Senin ile öyle bir haldeyim ki anlayamıyorum,
Ben mi sensin Sen mi bensin "
•Sen benim canımsın, rühumsun, bana Fatiha okuyorsun ama, sen bastan fatiha ol da seni gönlüme çagırayım,
içime alayım.
•Ey benim evim! Her ne kadar tuzaktan kaçmıssan da yine benim evimsin. tuzaga geri dön, eger dönmezsen ben
seni alır tuzaga korum.
•Arslan bana dedi ki: "Sen acayip ceylansın! Ben arslan oldugum halde sen arkamda neden kosup duruyorsun
Defol, git! Yoksa seni parçalarım."
•Senı ceylan kılıgına girmis yani ceylan sekline bürünüp gizlenmis arslan yavrusu degil misin Ben de ceylan
süretine bakıyorum da onun için seni bırakıyorum.
•Sen benim bir topumsun. Çomagımın önünde kosup durmadasın. Seni yuvarlayıp kosturan benim ama, sen de
benim arkamdan kosup duruyorsun.
169. Ask hastalıgı.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c.I, 321)
•Neoldu ise, o hoca, gece yarısı birdenbire hastalandı. Sabaha kadar kendini kaybetti. Komsusu oldugumuz için
basını hep duvarımıza vurup duruyordu.
• Gökte yerde onun feryadını duydular, haline acıdılar da onlar da aglamaya ve feryat etmeye basladılar. Hasta
hocanın nefesi sanki atese tapanların ocaklarından geçip geliyormus gibi etrafı yakıp yandıracak kadar atesli idi.
• Hocanın hastalıgı acayip bir hastalık, ne bası agrıyor, ne de sıtması var. Bu derde yeryüzünde çare yok, deva yok!
Çünkü bu dert, gökyüzünden gelmis bir dert!
• Dünyanın en ünlü hekimi Calinos onu muayeneye geldi. Nabzını tuttu. 0;"Elimi bırak!" dedi. "Gönlüme bak;
derdim bildiginiz dertlerden degil! Tıp kitaplarına, kaidelere, usüllere uyacak dert degil! Bu hiç bir derde benzemeyen bir
dert!"
" Fuzulî merhümun su beyti buraya uygun düser:
"Ask derdiyle hosum, el çek ilacımdan tabib!
Kılma derman kim, helakim zehr-i dermanındadır."
• Hastanın ne uykusu var, ne de bir sey yiyor. 0 ask ile besleniyor. Çünkü simdi bu ask hocaya hem dadı, hem
ana...
• Çaresiz kaldım da hastanın derdine deva bulmak için Cenab-ı Hakk´a yal-vardım. "Allah´ım!" dedim, "Merhamet et
de bu hasta bir an için olsun dinlen-sin, huzura kavussun. 0 bu acılan, bu gamları çekmegi hak etmemistir. Çünkü o ne
kimsenin kanını dökmüstür, ne de birisinin malını almıstır."
• Göklerden söyle bir cevap geldi: "0 hasta hoca ile ugrasma, onu kendi ha-line bırak! Çünkü asıkların ugradıkları
belaya çare aramak, dertlerine deva ummak beyhudedir."
Yine Fuzulî merhum Leyla ile Mecnun´unda söyle buyurur:
"Ask derdinin devası kabil-i derman degil
Terk-i can derler bu derdin en güzel dermanına
170. Sen kendinde oldugun, kendini sevdigin zaman sevgiliyi bulamazsın.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îliin
(c.I, 323)
• Sen kendinde oldugun, kendini sevdigin zaman, sevgiliyi bulamazsın. segili diken gibi senin gözüne batar. Fakat
kendinde olmadıgın, kendini begenmedigin zaman sevgili sana çok yakın olur.
• Sen kendinde oldugun zaman, bir sivrisinege bile av olursun. Fakat kendinden geçince öyle güçlü olursun ki fil
bile sana av olur.
•Kendinde olursan gam ve keder bulutları seni kaplar. Karanlıklar içinde kalırsın; kendinden geçersen, senin
kucagına ay dogar da her tarafı aydınlatır
•Kendinde iken sevgili senden kaçar. Yanına gelmez. Kendinden geçince sana sevgilinin ask sarabı sunulur.
•Kendinde oldugun zaman sonbahardaymıssın gibi üsürsün. Fakat kendin den geçince kıs mevsimi bile sana çiçekli
ilkbahar olur.
•Aklını basına al, kendini sevmeyi, kendine asık olmayı bırak da, sevgilinin sevgisine degil, cefasına asık ol! Öyle ol
da sana nazlanan, yüz vermeyen gül, sana aglayıp inleyen bir asık kesilsin.
171. Hakîkatte senin gördügün ben degilim, ben bir hayalden, bir gölge varlıktan ibaretim!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlii, Fe´ülün
(c. 1,331)
•Ordulara, gösterise, hükümdarlık bayragına hevesi olmayan o padisahın yüzünden deli divane oldum. Deli aklını
kaybetmis bir kisi oldugu için adetten de, suçlardan da sorumlu degildir. Artık onun isledigi suçlar amel defterine
yazılmaz.
•Ben o padisahın yüzünden yalnız aklımı kaybetmedim, kendimi de kaybettim. Bu sebepledir ki, sen uzaktan; beni
gezen, yürüyen, giden normal bir kisı arak görüyorsun ama, hakîkatte senin gördügün ben, ben degilim; ben bir
hayalden, bir gölge varlıktan ibaretim! Daha dogrusu ben yogum, yokluktan baska bir sey degilim!
• Ey asık, aklını basına al da beri gel, yok ol! Çünkü yokluk can madenidir. Fakat senin bildigin gamdan, gussadan
baska birsey olmayan su dünya hayatındaki can gibi can degil! 0 baska türlü bir candır.
• Gel ey Hakk asıkı gel de ben bensiz, sen de sensiz olarak su ask ırmagına dalalım da yok olalım! Yokluk
mertebesine ulasalım. Çünkü bu korulukta yani yeryüzünde, dünyada; kandan, zulümden, haksızlıklardan,
kötülüklerden baska birsey yoktur.
• Korkma! Bu ask ırmagı insanı kucaklar, bagrına basar, derinliklerine alır, batırır ama öldürmez. Çünkü o ab-ı
hayattan ibarettir. Allah´ın lutfundan, kereminden baska bir sey degildir.
172. Alemde bir zerre var mıdır ki, senin güzel vasıflarının hayranı olmasın.
MefS´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c.I, 480)
• Sen nasıl bir incisin ki, kimsenin avucunda senin degerini karsılayacak, ödeyecek birsey yoktur, bulunamaz.
Zaten dünyada yasayan her insanın, her varlıgın avucunda senin lütfun, ihsanın olmayan ne vardır
• Her an lütfunun, ihsanının karsılıgı olarak gönlümü, canımı bastıgın topraklara saçmak isterim. Senin ayagının
topragı olmayan cana yazıklar olsun!
• Dünyada görülen çesitli hadiselerin, olayların dalgaları arasında çırpınıp duran kimse, sana bildik, dost degilse;
baska hiçbir bildikle o olayların etkisinden kurtulamaz.
• Allah´ım kader geregi bana verdigin ızdıraplardan, yaralardan kaçmam, onlardan sikayet etmem! Çünkü seni
seviyorum. Senin sevgi atesinle yanmayan gönül soguktur, hamdır.
•Yok olmayan bir gönlün yüzü mekana, fanî dünyaya dönmüstür. Bu yüzdendir ki sen böyle bir gönüle;
"Mekansızlık aleminden git! Burası senin yerin degildir!" diyerek onu o makamdan sürer, çıkarırsın.
•Senin güzel vasıflannın da, senin vasıflarını ögenlerin de hesabı yoktur! Su inatta bir zerre var mıdır ki senin güzel
vasıflarının hayranı olmasın
•Eger senden baskasını ümit edersem, ümitsizlige düseyim. Eger varlıgım senin için degilse, o varlık yıkılsın, harap
olsun.
173. Yarinden ayrı düsen dosta aglayınız!
Mefa´îlün, Fe´Olün, Mefa´îlün, Pe´uliin
(c.I, 329)
•Geliniz, geliniz gül bahçesinde güller açtı. Geliniz, geliniz müjdeler olsun sevgili geldi.
•Bütün canla, cihanla birlikte neseleniniz, oynayınız! Hos kılıcını çeken her tarafı ısıtan günese teslim olun, kendinizi
ona bırakm!
•Kendini güzel sanan çirkine gülünüz, alay ediniz! Ama sevgilisinden ayrı düsen dosta da aglayımz!
•Divane ask delisi, yine zincirinden kurtuldu, zincirini kırdı diye bütün sehri heyecan ve korku kapladı.
•Bu ne gündür Nasıl heyecanlı gündür Bu bir kıyamet günü müdür acaba, herkesin amellerinin defterleri
ufüklardan mı uçusarak geliyor
•Haydi davulları çalınız! Baska hiç bir sey söylemeyiniz! Su anda ne gönlün, de aklın yeri vardır. Hatta can da
kendinden geçmistir.
174. Cihanın her cüz´ü, bu dünyada gördügümüz her seyi
yaratanın kudretinin, yaratma gücünün birer belgesidir.
Mef´ulü, Mefa´îlii, Mefa´îlii, Fe´uliin
(c.I, 332)
• 9çinden durmadan hep çeng sesleri, müzik sesleri gelen bu ev nasıl bir evdir Kimin evidir Bu evde kim oturur
Bunu siz sahibinden sorunuz.
• Eger bu ev Kabe ise put gibi güzel olan dilberin burada ne isi var Kabe´de put bulunur mu Eger bu ev atese
tapanların mabedi ise, nasıl olur da Allah´ın nüru orada parlayıp durur
• Haberiniz yok, bu evde öyle gizli bir hazine var ki, o hazine dünyaya da, ahirete de sıgmaz. Aslında bu ev de, ev
sahibi de hepsi hepsi birer bahaneden ibarettir. Yalnız o vardır o!
Mevlana bir ruba´îsinde söyle buyurur:
"Bagda binlerce ay yüzlü güzeller, güller misk kokulu menekseler var, dereler içinde akıp giden sular var. Bütün
bunların hepsi birer bahanedir. Aslında yalnız 0 var. Yalnız 0 var!"
• Bu evin sahibi su gökyüzünün sahibidir. Zühre´ye, Ay´a benzer. Aslında bu o ask evidir. Ne ucu vardır; ne de
bucagı!
• Can senin yüzünü ayna gibi içine düsürmüs, gönlüne naksetmistir. Gönül de senin güzel kokulu saçlarına tarak
olmus saçlarına bas asagı dalmıstır.
Bir halk sairi:
"Yapsalar kemigim tarak! Yar zülfünün tellerine!" diye bulunmus.
• Bu evde bulunanların hepsi de sarhos! Bu yüzden kapıdan kimin geldiginden, kimin içeri girdiginden kimsenin
haberi bile yok!
• Bir bakıma da bu ev can evidir. Can nerede ise orada ne asagı vardır, ne yukarı, ne altı yön, ne de orta!..
•Cihanın her cüzü cihanın sahibinden birer nisanedir, birer belgedir. Bizim gibi nürlu olan yüzümüz de o belgeyi
lütfeden, bagıslayan bir belgedir.
175. Kime gül bahçesinin kokusu gelirse, o gül bahçesine gidinceye kadar oturmaz.
Fe´ilatiin, Fe´iiatiin, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. 1,413)
•Ben dostu arastırmadan yorulduın, oturdum, kaldım. Ama bu çırpınıp duran gönül yorulmadı, oturmadı. Herkes
gitti, oturdu, kaldı. Ama bir an için olsun o oturmadı.
•Bir ise kalkan kisi sonunda isini bitirir, oturur. îs, arzusu yerine gelmeyen kisinin isidir.
•Allah´ım; senin yarattıgın taslar, kayalar, daglar, tepeler gibi cansız sandıgımız aslında canlı olan varlıkların
tesbihlerini duyan kisi, noksan sıfatlardan münezzeh olan Hakk´ın hareminin perdesine götürülmedikçe oturamaz.
•Senin perisan saçlarının hos bir sekilde dalgalandıgını gören kisinin gönlünden geçen karısık düsünceler, ebedî
olarak yatısmaz.
•Senin rüyada gülen güzel dudaklarının hayalini gören kisinin uykusu kaçar ama, gülen dudaklarının hayali
kıyamete kadar aklından çıkmaz.
•Kime gül bahçesinin kokusu gelirse o güle oynaya gül bahçesine gidinceye kadar, dinlenmek bilmez; oturamaz.
176. Acaba böyle bir bayramı yıllar boyunca kim görınüstür
Mefa-îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c.I, 341)
• Gel, gel ki, senin gelisin bugün bize bir bayram günü oldu. Bugün nesemiz arttıkça artacak.
• Sevin, el çırp da de ki: "Bugün nese günüdür, zevk günüdür. Zaten güzel bir gün gelisinden, baslangıcından belli
olur.
• Biz bugün çok mutluyuz, bu dünyada bizim sevgilimiz gibi güzel, essiz bir varlık kimdir Böyle bir güzel bulunur
mu îste bugün, benzeri olmayan o sevgili, o dost bizimle beraber oldugu için günümüz bayram günü oldu. Acaba böyle
bir bayramı yüzyıllar boyu kim görmüstür
• O´nun gelmesi ile yeryüzü de, gökyüzü de güzellesti, tatlılastı, sekerlerle doldu. Göklerden sekerler yagıyor,
yerlerden sekerler bitiyor.
• 9nciler saçan o dalganın sesi geldi. Dünya dalgalarla doldu. Fakat bizim dalgalanan, inciler saçan denizimiz
gizlidir, bas gözü ile görülemez.
• Bugün gönlümüzün sultanı Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz tekrar miraçdan tesrif buyurdular. Hz. îsa da
bugünün serefine dördüncü kat gökten yere indi, bize ulastı.
• Onun ayak bastıgı bü sehirde basılmayan her altın, kalptır. Bu mecliste Hakk asıklarına can kadehi ile sunulmayan
her sarap, bozulmustur, pistir.
• Bu meclis öyle hos bir meclistir ki burada baht sakîlik eder. Bu meclisde bulunan Hakk dostları kimlerdir; biliyor
musunuz Cüneyd-i Bagdadî, Bayezîd-i Bestamî.
177. Dünyada hasta olmayan kimse yok, ask hekimi nerede
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Fe´ulün (, 351)
• Dermansız derdin hekimi nerededir Kimdir Sonu olmayan yolda bizleıe arkadaslık edecektir.
Hz. Mevlana´nın bu beyti bendenize, Fuzülî merhumun su ruba´îsini hatırlattı:
"Her dil ki esîr-i gam-ı hicran olmaz!
Sayeste-i zevk-i vasl-ı canan olmaz!
Her dert ki var, var derman-ı velî,
Bî dertlerin derdine derman olmaz!"
•Eger dermansız derdin hekimi akıl ise delilik ne oluyor Yok eger can ise canan ne oluyor
•Ölümsüz olarak dünyayı aydınlatan, fakat ne küfür, ne de iman olmayan ısık nerededir
•Lamekansızlık denizi incilerle dolu. Fakat onların içinde insanlık incisi olan kimdir
•Dünyanın hiç bir cüz´ünde, hiç bir yerinde hasta olmayan kimse yok.Herkes hasta, peki ask hekiminin
muayenehanesi nerede
178. Su dünyada basa gelen bela, gizli bir incidir!
MefS´îlün, Mefa´îlun, Fe´Olün
(c.I, 357)
•O kerem kaynagı bize av oldugu için, bize her an on binlerce armagan var!
•Biz sevgilinin ask damına çıkmak istersek, o bize zorluk çıkarmak söyle dursun, istegimizden memnun kalır da,
bize altından, gümüsten merdivenler lutfeder.
•Bu dünyada basa gelen bela gizli bir inci gibidir. Hatta bizce inci degil bir sinedir, ama yabancılara, Hakk asıgı
olmayanlara, yılan gibi görünür.
• Sen bizi yoksul sanarak karsımızda gümüs hazineni sayıp dökmege kalkısma! Bizim altınımız da, gümüsümüz de
sayısızdır, hesaba gelmez.
• Vezir Pervane, bizim varlıgımızı kabul etmese gam yeme! Padisahın elinde bizde bulunanın yüzlerce misli var.
179. Toprak üstüne o sevgilinin adını yazsak, topragın her parçası hüri olur!
Mef´Olü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c.I, 364)
• Sevgilinin hayali bizimle beraber oldukça, ömrümüz boyunca onun yarattıgı güzellikleri hayranlıkla seyrederiz.
• Dostla bulustugumuz zaman, vallahi evimizin küçük bir odası bize ova gibi genis göriinür.
• Gönlümüzün istedigi olunca, diken bile binlerce hurmadan daha iyidir.
• Onun yüzünün güzelligi aksedince, daglar, ovalar ipek gibi, atlas gibi olurlar.
• Esen rüzgardan onun hos kokusunu sorunca, burnumuza gül kokusu, kulagımıza çeng sesleri, ney sesleri gelir.
• Toprak üstüne o sevgilinin adını yazsak, topragın her parçası bir hüri olur, yeryüzü cennet halini alır.
180. Sevgili sizi sizsiz olarak çagırıyor.
MefS´îlün, MefS´îlün,
(c.I, 343)
• Yol arkadaslarından ayrılmak dogru degildir. Karanlık gecede eline fener aImadan, ısıksız yola düsmek uygun
olmaz!
•Padisahlık saltanatı gördükten sonra dilencilik etmege kalkısmak dogru olmaz!
• Sevgili sizi sizsiz çagırıyor. Bu sebeple size "sizle beraber olmak" uygun düsmez!
"Ben"siz, "sen"siz, "biz"siz, "siz"siz olmak üstün bir merhaledir. Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebtr´ın baska bir yerinde
aynen söyle buyurur:
"Gel de ben bensiz sen de sensiz olarak su ask ırmagına dalalım. Yokluk mertebesine ulasalım. Çünkü bu korulukta,
yani yeryüzünde zulümden, haksızlıklardan baska birsey yoktur!" (c. I, nr. 331)
• Madem ki Allah lütfetti, dünyaya gök sofrası geldi. Bundan sonra gıdasız kalmak, yoksulluga düsmek olmaz!
• Canların kurban edildigi bu mutfakta serefsiz insanlar gibi ekmek çalmak,acınacak bir haldir.
• 0 yol kesen hırsa ve tama´a söyle, hile yapmaya kalkısmak, kötü görünüse bürünmek dogru degildir!
• Ayagın olmasa sana kanat verirler. Kanatsız havalanıp uçmak mümkün degildir!
• Kanat bulursan Hakk´ın tuzagına dogru uç! Çünkü onun tuzagından kurtulus akıl kan degildir!
181. însana asktan baska ne akraba vardır, ne de baba!
Mef´ulii, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c.I, 333)
• Kimin gönlünde asktan eser yoksa, onun üstüne bir bulut çek! Çünkü o ay´a düsmandır. Gönül aydınlıgından
kaçar.
"Bir sînede kim nar-ı muhabbet eseri yok;
Zulmette ol nur-ı Huda´dan haberi yok!"
(Bir gönülde ask ve muhabbet atesi yoksa, o kisi karanlıklarda. Allah´ın nürundan haberi yoktur.)
• Ask bahçesinde yetismeyen agaç kupkuru bir agaçtır. Onun ne yapragı vardır, ne de meyvesi. Fakat ask
bahçesinde yetisen meyveli, yapraklı agacın gölgesinde bulunmayan degerli bir kisi de, degerini kaybeder, hor ve hakîr
bir kisi olur.
• Bir kisi çok degerli, essiz bir inci gibi olsa, asktan haberi yoksa ondan uzaklas! Çünkü dünyada insana asktan
baska ne akraba vardır, ne de baba!..
• Asıkların mezhebinde hergün ask derdinden daha beter bir hale gelmeyen kisi, ölüm hastalıgına tutulmustur.
• Kimin yüzünde asktan bir eser, bir nür görürsen, gerçek olarak sunu bil ki, o bildigin, tanıdıgın insanların
cinsinden degildir.
182. Bu mest olus, bu kendinden geçis, bu ask nereden geliyor
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. I, 337)
• Gözünü kapadın, yani "Uyku vakti geldi!" demek istedin. Her kaba giren, her kabın seklini alan kimseye uyku
yoktur.
• Sen de bilirsin ki biz o kadar fazla bekleyemeyiz. Fakat, senin mest olmus gözlerin acele ediyor.
• Sen durmadan bana cefa et, keder ver, gam ver! Senin bütün cefaların lutuftur, zevktir, nesedir! Hata et, senin
hatan dogrudur, sevaptır!
• Sarap sunan sakînin gözü su gibi olan sarabın kılıcı ile nice baslar aldı. birçok insanları mest etti, kendinden
geçirdi.
• Bu ise sasanlardan birisi der ki: "Bu mest olus, bu kendinden geçis sakînin gözlerinin güzelliginden, onun
askından oluyor." Birisi de der ki: "Hayır, bu is sarabın ma´rifeti; sarap içmeseydi mest olmazdı."
• Sarap nedir Sakî nedir Hakk´dan baska birsey yok.! Ne sarap var, ne de sakî! Bu mest olus, bu kendinden
geçis, bu ask hangi kapıdan geliyor; Allah bilir!
183. Kendinle dost olma da, kimle dost olursan ol!
Mefa-îliin, Mefa´îlün, Fe´uliin
(c.I, 342)
• Ben vefasız degilim! Kıyamete kadar benim sevgilim budur. Benim isim gücüm de mest olmaktır,ne harap
olmaktır.
• Bende ne akıl kaldı, ne fikir kaldı, ne de gönül! Bunların hepsi de elden cıktı. Ben ne yapabilirim; hiç! Bütün
bunlar o güzel yüzün isi, onun tesiri.
• Gül sevgilinin yüzünü gördü de; "Ey bülbül!" dedi: "Ne ötüp duruyorsun neyi arıyorsun Beni mi arıyorsun
Galiba sen bir hayale kapıldın Ben de yogum, gül bahçesi de yok. Ancak 0 var. O´nun güzel yüzü var!"
• Güzeller gayb aleminin kuslarının gölgeleri oldukları için sevgilim, sen de gayb alemine git, iste kus buradadır.
• Sevgili dudagını açınca, güzel güzel konusunca bütün canlar: "Her hastanın canına sifa, derdine derman bu hos
sözlerdir." dediler.
• Ask hastaları askın elinden bir kadeh can sarabı içtiler de, hepsi de çok iyi anladılar ki asıl meyhaneci asktır;
baskası degil!
• Yüsufu kardesleri pazarda satıyorlar diye bir haber geldi. îyi ama pazar burada ise Yüsuf nerede
• Alemin malına mülküne bir çarem var. Çalısarak onları elde edebilirim. Fakat ben dinime de gönlüme de çare
bulamıyorum.
• Sen kendinle, kendi nefsinle dost olma da, kiminle dost olursan ol! Aklını basına al da sen kendinden, kendi
nefsinden kaç kurtul! Senin asıl korkunç düsmanın onlardır.
184. Allah´a hamdolsun ki, haçın ve mihrabın hüküm sürdügü su daracık yerden
onun askı ile sıçradık kurtulduk.
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Fe´Hlün
(c.I, 355)
• Ey gönül! Bu beden evinde bazen egri hareket ediyorsun, bazen de dogru! Bu davramsların bizi rahatsız ediyor. Ey
gönül; çık dısarı! Bu evi terket! Bu ev, bizim evimizdir.
• Ey gönül! Sen rüzgar gibisin. Bazan sıcak esiyorsun, bazan da soguk. Sen ötelere git, orada ne yaz var, ne de kıs!
• Sen benim gizli kalmamı istiyorsun. Halbuki ben gündüz gibiyim. Gündüz gizlenemez ki, o hep meydandadır.
• Sen su emîrisin. Elbette ırmak senin emrindedir. Ona hükmün geçer. Ama can ırmaga sıgmaz. Çünkü can deniz
gibidir.
•Senin kus gibi kanatların var. Kolu kanadı olan mert kisilerin korkusu olur mu Korkma; kanatlarını aç, göklere,
ötelere yüksel!
•Ey mekansızlık günesi, dog! Hersey, her varlık, zerre zerre Ülker yıldızı gibi .parlamadadır.
•Allah´a hamdolsun ki biz, haçın ve mihrabın hüküm sürdügü su daracık dünyadan onun askı ile sıçradık, kurtulduk.
185. Senin ugruna canımı vereyim de halk, sevgi nasıl olurmus görsün!
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Fe´nlün
(c.I, 358)
• 0 hos, o tatlı varlık, o essiz güzel nasıldır Yüzümüzün gözümüzün nuru ne haIdedir
• Acaba o güzellik pazarının meshuru, güzelligi dillere destan olan o sevgili ne haldedir Yüzünün güzelliginden gül
bahçelerine renk ve koku veren varlık nasıldır
• Gönlüm onun askı yüzünden yaslara bürünmüstür. Acaba onun gönlünde bana karsı bir sevgi var mıdır
• Geçenlerde lütfetti de bana: "Sevgilim!" diye seslendi. Acaba o sevgili bu sevdiginden uzak düstügü için ne
haldedir
• Görünüste kendisine gönül veren kullarını oksamada, hatırlarını sormadadır. acaba bu oksayıs, bu sorus gönülden
mi geliyor Yoksa sözde mi kalıyor
• Asıkların hekimine lütfen bir daha sorun! Asıkları hasta eden o nergis göz nasıl olmus ..
• Sevgilim, seni bir kere olsun göreyim de, senin ugruna canımı vereyim, sana kurban olayım da, halk, sevgi nasıl
olurmus görsün!..
• Sana karsı duydugum sevginin anlatılması kelimelere, söze sıgmaz. Böylece söze son yok ama, sadece asktan
bahsedis nasıl olurmus, onu göstermek istedim.
186. Gördügün her zerreden dilsiz, dudaksız haber var, haber var!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c.I, 356)
• Sevgilim! Sen çok güzelsin, güzelligine diyecek yok! Güzelligin anlatılamaz ki! Ben de asıgım, derdim de ask,
hastalıgım da ask.
• Senin güzel yüzünden baska bir yüze asık olmak haramdır, haramdır haram!
• Hersey fanî, hersey gelip geçici. Fakat senin vahdet (=birlik) sofran daimîdir, daimîdir, daimî!
• "Dünyada senden baska birisi var mı " diye göziimü ovusturup bakıyorum. Senden baska kim var Senden baska
kim var Senden baska kim var
• Onu görmeye tahammül edemeyecegin için dünya senin yüzüne örttügün bir perdedir. Bir örtiidür, bir örtüdür, bir
örtüdür!
• Her an askın dilinden bize bir selam var, bir selam var, bir selam var!
• Gördügün her seyden, her zerreden dilsiz, dudaksız haber var, haber var, haber var!
187. Ask ırmagına dalmıssın, gizli bir diken seni yaralıyor.
Mefa´îliin. Mefa´îlıln Mefa-îlün, Mefa´îltin,
(c.I, 347)
• Yasayısın rahatı, huzuru o güzelle beraber bulunmadadır. Ondan ayrı düsersen, o güzel rahatı da, huzuru da alır
götürür. Sen de rahattan ve huzurdan ayrı düsersin.
• Senin sevgin etegimi tutmus da bana diyor ki: "Benim bu sevgim, o sevgilinin sevgisinden; aslmda bu sevgi
benim sevgim degil, gerçek sevgilinin sevgisidir." Sana bu sevgiyi lütfettigi için ona sükret!
• Yeni yeni ateslere düsen, yanan yakılan benim, artık o eski dostlarla ne alıs verîrisim var Gönlüm de sevgilinin
canı gibi kararsız bir halde feryat edip duruyor.
Hafız Sirazî hazretleri söyle buyurur:
"Bilmiyorum benim bu hasta gönlümde kim var Ben susuyorum. 0 feryat edip duruyor."
• Can asktan kendisinin de yaralı oldugunu, gönlüne diken battıgını bilmez de sevdigi halde seni hırpalar, yaralar,
onu hos gör! Çünkü o da bir ask hastasıdır.
• Sen ask ırmagına dalmıssm, orada bulunan, kendisini göstermeyen gizli bir diken seni yaralamaktadır.
• Sen o dikenden kaç, güle git, gül bahçesine git! Gül de, gül bahçesi de Tebrizli Sems´in gönlündedir. Çünkü
Tebrizli Sems bastanbasa bir bahardır.
188. Aslında kendinden, kendi varhgından haber veren de kendisi!
Mefulü, Mefa´îliin, Fe´dlün
(c.I, 369)
• Haberiniz var mı Sizin sehrinizde çok güzel bir dilber var! Akıl da onun yüzünden kararsız, gönül de!...
• Herkese kendi kabiliyetine göre ondan manevî bir nasib var. Her insan ondan ruhanî bir zevk duymada. Her
bahçeye baharı gönderen 0, çiçekleri gülleri açtıran 0, bülbülleri terennüm ettiren O!
• O´nun yüzünden her tarafta bir feryat var! Rüzgar da onun yüzünden esip durmada, O´nun yüzünden her yolda
bir toz bulutu yükseliyor.
• O´ndan her kulakta hos sesler var! Müzik var, ney onun yüzünden inliyor, rebab onun yüzünden aglıyor. Her
gözde ondan, O´nun yarattıklanndan bir ibret var, hayranlık var, saskınlık var!
• Ey hayatlannı kazanmak için ugrasan, didinen insanlar! Biraz da ruhlarınızın ihtiyacı için didinin, ugrasın! Bizim
burada büyük bir isimiz, büyük bir vazifemiz var! Yarattıklarına bakarak yaratıcıyı düsünelim, ötemize geçirerek onu
gönlümüzde arayalım!
• Bir dost benim kimsesiz kalısıma acıdı da, gizlice kulagıma dedi ki: "Haberin yok mu Burada gizlenmis bir güzel
sevgili var! O´nu arasana!"
Mevlana: "Burada gizlenmis birisi var. Kendini yalnız zannetme!" (Dîvdn-ı Kebîr, c. I, nr. 188) diye buyurmustur.
• O´nun bu müjdesinden, bu haber verisinden anlasılıyor ki burada benim gibi zayıf gönüllü bir asık var!
• Aslında o kendisinden elçi olarak gelmis; kendinden, kendisinin varlıgından haber veren de kendisi. 0 padisahın
adeti bu! Hem kendini göstermez, hem kendinden haber verir.
189. Bütün canlar senin sıfatlarına gark olmuslardır.
Mefülü, Mefa´îliin, Fe´uliin
(c.I, 368)
• Seker gibi tatlı sözlerinizden mi bahsedeyim; ab-ı hayat kaynagının hikayesine mi dalayım
• Tatlılıgına, güzelligine güvenme! Sızlanmadan, sikayet etmeden Halil gibi kendini ask atesine at, yan ki o
dertlerden, belalardan seni kurtarsın!
• Aklın yüzlerce kadir gecesi gördü. Yüzlerce bayram gördü. Senin beratın ask ile kesildi. Sen ask ile yasayacaksın.
• Bu hususta zatına yemin edemiyomm da, güzel, latîf gölgene yemin ediyorum.
• Diyorum ki, bütün canlar senin sıfatlarına gark olup gitmislerdir, onlar senin zatına nasıl erisebilirler
• Günahlarından arındırmak için seni ırmak gibi akıttı, secdelere kapandırdı.
• Seni imtihan etmek için, her cihetten bir bela verdi de; seni cihetsizlik yönüne çekmek istedi.
• "Susayım, artık konusmayayım." dedin ama, susamadın, konusmaya devam ettin. Senin bu haline ask bile
gülüyor.
190. Sevgilim, bana yüzünü göster ki, ben gül bahçesi seyretmek istiyorum!
Mefülü, Pa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 441)
• Sevgili bana yüzünü göster ki, ben bag görmek, gül bahçesi seyretmek istiyorum. Dudaklannı aç konus, sözler
söyle, ben bol bol sekerler, ballar istiyorum!
• Ey güzellik günesi! Bir an için olsun bulut altından çık, görün! 0 parıl parıl parlayan, nürlar saçan yüzü görmek
istiyom!
• Sen nazlandın da; "Beni bundan fazla üzme, incitme, bırak git!" dedin. 0;"Bundan fazla üzme, incitme!" demen
yok mu; iste, o sözü istiyorum!
• "Git, padisah evde degil!" dedin, beni kovdun ya; ben kapıcının o nazını, o sert davranısını istiyorum.
• Herkeste onun güzelliginden kırıntılar var. Fakat ben o güzellik madenini, o güzellik hazinesini istiyorom!
• Hz. Yakup misali vah yazıklar olsun, deyip duruyorum. Böylece ben Yüsuf-ı Ken´an´ımın güzel yüzünü istiyomm.
• Allah´a yemin ederim ki, sehir sensiz bana bir hapishane oluyor. Basıbos daglara çıkmak, ovalara düsmek
istiyorum!
• Canım Firavun´dan da usandı, onun zulmünden de... Artık ben îmran oglu Müsa´nın yüzündeki nüru istiyorum!
• Dün, seyh eline bir fener almıs, sehrin etrafında dönüp duruyor; "Seytandan, devden usandım, bıktım. Ben insan
istiyorom, insan!" diyordu.
• Etrafta bulunanlar; "Biz de çok aradık, bulunmuyor!" dediler. Seyh dedi kı: "0 bulunmuyor dediginiz var ya, iste
ben onu istiyorum!"
• Gözlerden gizli, fakat bütün gözler ve görüsler hep onun, hep 0 yaratmıs, hep O´ndan meydana gelmis. tste ben
o olan gizli san´atı müsahede etmek istiyorum!
•Zaten is isten geçti. Her istekten, her tama´dan kurtuldum. Ben artık varlıktan, mekan aleminden ,dört unsurun
ayak izlerini istiyomm! .
•Kulagım iman kıssasını duydu da mest oldu, kendinden geçti. îmanın güzel gözü nerede Ben onu görmek istiyom.
•Rebab diyor ki: "Beklemekten öldüm, güzel rebab çalan Osman´ın elini kucagını, yayını istiyorum!"
•Ben de, bir ask rebabıyım. Askım da rebabın rebabcıya duydugu aska bennziyor. Ben de Rabbinün lütuf yayını,
ihsan mızrabını istiyorum.
191. Ey kervanbası! Develer bastan basa sarhos!
Fa´üatün, Fa´ilatiin, Pa´ilatün, FS´ilat
(c.I, 387)
•Ey kervanbası; develere bak! Katar bastan basa sarhos! Bey de sarhos, hoca sarhos, dost da sarhos, yabancı da
sarhos!
•Ey bahçıvan! Gökgürültüsü sarkıcı oldu, bulut sakîlige giristi. Bahçe de sarhos, ova da sarhos, gonca da sarhos,
diken de sarhos! •
Ey gökyüzü; ne zamana kadar dönüp duracaksın Unsurların dönüsünü seyret! Su da sarhos, rüzgar da sarhos,
toprak da sarhos, ates de sarhos!
•Görünüste hal böyle! Ya iç yüzdeki hal ! Onu hiç sorma! Rüh da sarhos,akıl da sarhos, vehim de sarhos, sırlar da
sarhos!
•Yürü, zorbalıgı bırak! Toprak ol da topragı gör! Her seyi halk eden Allah´ın lutfu ile varlıkların hepsi de zerre zerre,
her zerresi de sarhos!
•Kıs mevsiminde bagda bahçede sarhos kalmadı!" dememek için bir müddet sarhos bir halde hileci gözden
gizlenmisti. Bahar yaklasınca;
• 0 agaçların kökleri gizlice sarap içmege koyuldular. Bir iki gün sabret bir uyansınlar, sarhos bir halde kalksınlar da
onları seyret!
• Sana birisi çarparsa, birisi ile kavgaya baslarsan sakın sarhosların hallerinden, gidisinden, çarpısından incinme!
Böyle bir çalgıcı bulundukça, sarhos nasıl olur da düzgün yürüyebilir
192. Ask defterde, kitap sayfalarında yazılı degildir. Ask, kendinde kendini bulmaktır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, FS´ilat
(c.I, 395)
• Ask üstünlükte, bilgide, defterde, kitap sayfalannda degildir! Halk dedikoduya düsmüstür. 0 yol da asıkların yolu
degildir!
• Ask öyle bir nür agacıdır ki, dalları ezelde, gökleri de ebeddedir. Bu agaç ne arsa dayanır, ne de yeryüzüne! Bu
agacın gövdesi de yoktur!
• Biz aklı isten güçten attık. Hevesi de bir iyice dövdük. Çünkü bu ululuk su akla, su huylara layık degildir!
• Sende fanî güzellere karsı bir istiyak, bir özlem var ya... Bil ki bu istiyak senin için bir puttur. Sen kendinde
kendini bulur da kendin sevgili olursan, sende özlem kalmaz.
193. îsteyen hep O´dur, biz gölgeler gibiyiz.
Mef´Olü, Fa´ilat, Mefa´îlü,
(c.I, 442)
•Asıklara dostu arastırmak farzdır. Asıkların coskun akan bir sel gibi yüzleri, baslarını yerlere sürerek, taslara
vurarak dostun deresine vanncaya kadar kosması gerektir.
•Zaten dileyen, isteyen hep O´dur. Bizler gölgeler gibiyiz. Bizlerin konusup güsmemiz, dedikodularımız hep dosta
aittir. Fakat hakîkatte kendi kendinden bahseden, konusan hep O´dur.
•Bazen akar su gibi, dostun deresine dogru çaglar, gideriz. Bazen de durgun gibi dostun testisinde haps olur kalırız.
•Bazen atesin üstündeki güveç toprak tencere gibi kaynar dururuz, cosarız. ise birseyler düsünerek fazla
tasmayalım diye kepçe ile basımıza vurur. dostun huyu böyledir.
•Ne sasılacak seydir ki; nazla, isve ile seni eritir, zayıflatır, kıla döndürür de, yine sen, dostun bir kılına iki dünyayı
bile vermezsin.
•Dostla oturmusuz. Onunla bir aradayız da dosta; "Ey dost! Dost nerede " diyee soruyoruz. Dostun
mahallesindeyiz de gafletimizden; "Dost nerede dost nerede " deyip duruyoruz.
•Kötü, hos olmayan kuruntular, uygunsuz düsünceler bizim gevsek tabiatımızdan meydana gelmededir. Bu, dostun
huyu degildir.
194. Rüh ve beden.
Mefülü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 454)
• Ruh geldi bedene girdi. Beden ruh tarafına gitmedi. Gerçekten de, okun uçup gittigi yere yay gitmez.
• Rüh bedenden uçup gitmek için çeviklesti. Sıçradı gitti. Su hantal bedense topraga, yere uzandı. Gökyüziine
yükselmedi.
• Rüh balçıktan yapılmıs evde, bedenin ev sahipligini yaptı. Fakat bedeni, evi sevdi. Eve öyle bir baglandı kaldı ki,
ev sahibi ile beraber çıkıp gidemedi.
• Beden yeryüzünde öyle yapayalnız kaldı ki, bu hiç umulmazdı. Halbuki ruh süphenin bile gidemedigi bir yere gitti,
ulastı.
• Dünya dünya olalı her seyin sonunun ayrılık oldugunu gör! Su dünyada dünyaya gelip de gitmeyen kisiyi kim
gördü
• Bir gün ölüm gelir çatar, bogazını sıkar da sasırır kalırsın. "Sanki habercı gelmedi. Sanki ölümün gelecegini sana
söylemedi" dersin.
195. Her an sagdan soldan ilahî askın sesi geliyor.
Müfte´ilün, FS´iIat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 463)
• Her an sagdan soldan ilahî askın sesi geliyor. Biz göklere yükseliyoruz. bizi kim seyretmek ister
• Vaktiyle biz göklerde idik, meleklerle dostluk. Biz tezce yine oraya diyoruz. Zaten orası bizim sehrimizdir.
• Aslında biz, gökten de yüceyiz, melekten de üstünüz. Bizim konak yerimiz, kibriya (ululuk yeri) iken, ne diye biz
göklerden de meleklerden de ileri geçrniyelim
• Tertemiz ilahî inci nerede Toprak alemi nerede Ne maksatla o yüce menzilden asagı indiniz Denginizi baglayın,
yükünüzü yükleyin! Burası nasıl bir yerdir
• Genç talih, bizim yarimiz. Sevgiliye can vermek de isimiz, gücümüz. Bizim kafilemizin bası, yol göstereni Hz.
Muhammed Mustafa´dır.
• O´nun mübarek ay yüzünü görmeye, ay dayanamadı da ikiye bölündü. Ay ondan nür dilenen, onun niyazkar, adî
bir kölesi iken, o talihe kavustu.
• Sabah rüzgarının bu güzel kokusu onun mübarek saçlarının büklümünden geliyor. Bu hayalin parıltısı, kusluk
günesine benzeyen cemalindendir.
• Sen bizim gönlümüze bak da, her an ayın ikiye bölünmesini seyret! gözünü onun bakısından ayırıyor da, ne diye
öte yana bakıyorsun
• Halk su kusları gibi can denizinden dogmuslardır. 0 denizden dogup gelen kus, burada nasıl yerlesir Nasıl konak
tutar
• Aslında biz hepimiz can denizinin içindeyiz ve Hakk´ın huzurundayız. öyle olmasa, gönül denizinden birbiri ardınca
dalgalar gelir miydi Biz, bu manevî zevkleri duyabilir miydik
• Elest dalgası, "Ben sizin Rabbiniz degil miyim " nidası geldi. Su beden misi rüh için hazırlandı. Derken zamanı
gelip de gemi kırılıp parçalanınca, artık bulusma, sevgiliye kavusma çagı gelir.
• Bulusma, kavusma çagı nedir Hasr olma, ölümsüzlüge erme çagıdır. Hakk´ın lütuf ve ihsan çagı, safa içinde safa
çagıdır.
• Bu gördügünüz insan, bu resim, bu sekil kimdir Bu padisah, bu bey kimdir Bu ihtiyar akıl nedir Bütün bunlar
birinin, gizli sevgilinin yüz örtüleridir.
• Örtüleri açmanın, sevgiliyi bulmanın çaresi bu çesit cosuslar, köpürüsler, heyecanlardır. Bu tatlı duyguların, bu
mana suyunun çesmesi sizin basınızın ve gönül gözünüzün içindedir.
• Size göre, basınızda hiç böyle bir sey yok! Fakat aslında sizin iki basınız vardır. Birisi yerden gelen görünen su
toprak bası, birisi de gökten gelen ve görünmeyen tertemiz manevî bas!
• Senin su görünen basın, öbür gizli basından meydana gelmis. Bunu bilesin, anlayasın diye nice tertemiz baslar,
topragın ayagına dökülüp saçılmıs, topraga karısmıstır.
• Asıl olan bas, gizli, görünmüyor da ona uyan bas ortada... Bil ki, su dünyanın ötesinde, sonsuz, sonu gelmeyen
bir alem vardır.
196. 0 söze gelmeyeni, kelimelerle açıklamaya
imkan olmayanı anlatmaya çalısmayayım.
Fe´ilStün, MefS´ilün, Fe´ilat
(c.I, 501)
• Sevgilim, içeriye gel! Sensiz zevkin tadı yok! Acaba dünyada seni görüp de, güzelligine hayran olmayan, sana kul
köle olmayan bir kimse var mıdır
• Ey hem canımıza, hem de bedenimize can veren aziz varlık! Sen can gibi pek gizlisin ama aslında gizli de
degilsin.
• Sen nereye el koysan orası candır. Fakat cana el koymak kolay degildir.
• 9badetlerle, iyiliklerle, bedende tertemiz, lekesiz, saf bir hale gelen can, sevgiliye ayna tutan olmus, hatta kendisi
sevgiliye ayna olmustur.
• Ben pek fazla mest oldum. Korkuyorıım, sözlerime dolasacak meydan Kalrnayacak.
• En iyisi sen elini agzıma koy da, o söze gelmeyeni. kelimelerle açıklamaya imkan olmayanı anlatmaya
çalısmıyayım.
197. Uyku bu gece askın pençesine düstü de hayli acılar çekti.
Fe´ilatiin, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c.1, 500)
• Bu gece uyku gönlümü yaralı, perisan, harap görünce gözden de bastan da kaçtı, gitti.
• Zavallı uyku, bu gece askın pençesine düstü de hayli acılar çekti, ızdıraplar duydu. Sonunda dayanamadı, kaçtı
gitti.
• Ask timsah gibi agzını açınca uyku balık gibi suya daldı, kaçtı gitti.
• Uyku düsmanını böyle insafsız, merhametsiz görünce acele acele kaçtı gitti.
• Bizim ay yüzlü sevgilimiz de karanlık gecede gönlümüze dogunca, uyku, günesin önünden kaçan gölge gibi kaçtı
gitti.
• Ask uykuya bir soru sordu. Fakat uyku bu ince soruya cevap veremedi.aciz kaldı da kaçtı gitti.
• Uyku kendisine soru soran askı hapsetmek istedi. Altı yönden de kapıları kapattı. Fakat Allah aska acıdı da, kapı
açtı, onu kurtardı.
198. 0, bir köseye çekilmis gizlenmis, dünya ise onun mesti olmus.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.1, 503)
• Kalk, bugün dünya bizim. Can da bizim, cihan da bizim. Sakî de bugün bizim misafirimizdir.
• Hz. Yusuf, gönül Mısır´ımıza padisah oldu. Bu seref bize yetmez mi
• Kalk, cana da, cihana da lutfu ile keremi ile emirler veren büyük padisah bugün bizim emrimizdedir.
• Ay da, zühre yıldızı da bizim nesemizi gördüler de def çalmaya basladılar. Can bülbülü ise, gül bahçemizin
güzelligine hayran olmus, mest olmus, kendini kaybetmis.
• Can ve gönül memleketinin padisahı geldi. Bizim perisan canımızda, perisan gönlümüzde yer aldı.
• Gelip bu can evinin bir kösesinde gizlenen kim Seker kamıslıgımızı ona bagısladıgımızı söyle!
• 0 bir köseye çekilmis, gizlenmis. Dünya ise onun mesti olmus, 0 bizim Hızır ´ımızdır, 0 bizim ab-ı hayatımızdır.
• 0 yemekteki tuz, bedendeki can gibi herseyden, herkesten açıkça görülmede, hissedilmede; böyle oldugu halde
yine de gizli kalmada.
• Görünen o degil, zaten her seyi 0 yarattıgı için, onu kendimizde hissettigimiz zaman herkes, hersey biziz, hersey
bizden ibarettir.
• O´nun varlıgını anlatmak için bundan fazla belge gösterme, burhandan bahsetme. Çünkü bizim delilimiz,
burhanımız süküt alemindedir, o alemden görünür.
199. Aklını basına al da kendi varlıgından kurtul, varlıktan, benlikten beter bir suç yoktur.
Fe´ilatün, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c,1,498)
• Ask manevî devletten, Allah´ın lütfundan, yardımından, gönül ferahlıgından yolunda yürümekten baska birsey
degildir.
• Büyük imamlardan Ebu Hanife hazretleri asktan bahsetmedi. Safıî hazretleride askı açıklamadı. Bir rivayette
bulunmadı.
• Din ilmindeki; "Bu caizdir, bu caiz degildir!" münakasasının bir sonu yoktur.. Asıkların ilmine ise bir son yoktur!
• Kimi dertli, kederli, asık suratlı görürsen bil ki, o ask sehrinde dogmamıstır.asık degildir.
• Ezelden haberi olmayan kimse ask yolunda acemidir. Bu yola yeni düsmüstür.
• Aklını basına al da, kendi varlıgından kurtul, yok ol yok! Çünkü senin varlıgından beter bir suç, bir cinayet yoktur!
• Sürücü güdücü olma! Yani yüksek mevkiye, yüksek makama, baskanlıga heves etme! Sürüde, halk arasında kal!
Yüksek mevkide bulunmak bas belasından baska birsey degildir.
200. Ask sehrinde kötü huylu insanların ne isi var
MUfte´ilün, Fa´ilat, MUfte´ilün, Fa´ilSt
(c.I, 470)
• Böyle güzel bir ay yüzlüyü görünce, sasırıp kalmak gerek! Pervanenin neselenmesi için, mum lazım, samdan
lazım!
• Senin gamının hazîn hazîn çaldıgı çengden kulaklarım feryatlarla doldu. Her nefesimin gamının çengi ile "ten ten
ten" demesi gerek!
• Ay yüzlü olan dilbere ulasmak için ne yapmalı Ona asık olan kisinin çok iyi huylu olması, insan olması gerek.
Kötü huyla güzele varılmaz.
• Ey benzeri olmayan güzel! Saçlarını elime ver. Ask kuyusuna düsene ip uzatmak gerektir.
• Ask güzel bir sehirdir. Güzeller sehridir. Fakat bu sehirde yabancıların, huysuz, ahlaksız insanların ne isi var
Böyle bir sehri kötü insanlardan korumak için akıl hisarı, iman burcu lazım!
• Bu gam yükleri altında ezilen gönlün gıdası nedir Temiz kalpli güzel bir sevgili ile bulusmaktır. Yoksul bir devenin
su içmesi, ıslak bir otlaga çökmesi gerek!
201. Gönül zamanenin kötülüklerinden kaçtı, askın koltugunun altına sıgındı
Mefte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 508)
• Gönlümün kusu yine uçmaga basladı. Can dudusu yine seker kamıslıgında... Benim deli divane sarhos devem
yine akıl zincirini kırdı.
• Yıne su ırmakta sular aktı. Irmagın kıyılanndaki çimenler yesermeye basladı.
• Seher rüzgarı yine bahçeye geldi. Gülleri, gül bahçelerini oksamaya basladı.
• Ask bir ayıbımı gördü de beni sattı. Sonra acıdı. Yüregi yandı, yine beni satınaldı.
• Düsmanım, beni dostla beraber görünce haset etti de elini dislemege basladı.
• Gönül zamanenin kötülüklerinden, hilelerinden kaçtı. Askın koltugunun altına sıgındı, orada emeklemeye basladı.
.• Ask, gönlü kendi yanına çagırınca, gönül bütün insanlardan kaçmaga basladı.
202. Asık olmayan kisi, padisah bile olsa, o, ipek bir kefene sanlmıs bir ölüdür.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 504)
• Seni yakından görmek istiyorum. Ne olur, biraz daha yakına gel! Çünkü senin yüzün tamamıyla nürdan ibaret.
Nurdan baska birsey degil. Dünyada senin askınla mahmur olmayan kimdir
• Bu sözü yanlıs söyledim. Canlar canını isterken; "Yakına gel!" denir mi Sen uzakta degilsin, sen benim
canımdasın, canımın içindesin. Kendinde bunana; "Yakına gel!" demek büyük bir hatadır.
• Düsünce, düsünceye perde olur. Bu sebeple, su veya bu sekilde düsünceyi bırak! Zaten o gizli degil ki!..
• Senin ay gibi güzel olan yüzün meydanda iken, herkes tarafından görülürken senin yüzünü göremedigi için
gussaya dalan, derde düsen kisinin özrü kabul olamaz!
• Sunu iyi bil ki, asksız gönüle sahip olan, asık olmayan kisi, padisah bile olsa o, ipek kefene sarılmıs, mezara
gömülmüs bir ölüden baska birsey gildir.
• 9htiyar olsun, genç olsun, ab-ı hayat için kisiye ölüm bir sey yapamaz. Onun ölümü kolay degildir!
203. 9lahî sarap öyle bir saraptır ki, günes bile aydınlıgını ondan alıyor.
Mef´ülü, Mefa´îlün, Fe´Olün
(c. 1,517)
• Ruhum dostun hevasında göklere dogru yükselir de, arifler meclisinde sevgi sarabının kadehlerinin döndügünü
gördükçe daha neseli olarak ötelere dogru uçmadadır.
• 0 alıp içmek için elini mana sarabına uzatıyor. Tarif edilmez olan o sarap, öyle bir sarap ki, günes bile nurunu,
aydınlıgını ondan alıyor. Günesi bile o aydınlatıyor.
Hz. Mevlana´nın bu beyti, Ibn-i Fariz hazretlerinin "Hamriyye" ismindeki ilahî sarabı öven siirindeki su beytini
hatırlattı:
"9lahî sarap bir günestir, ayın ondördüncü günü, bedir, dolunay da onun kadehidir. 0 sarabı hilal, genç ay dolastırır,
o sarabın karısmasından yıldızlar meydana gelir." Yani günes gibi olan ilahî ask sarabı, dolunay gibi olan ariflerin
gönüllerinden, yıldızlar gibi olan Hakk sunulur.
• Ruh o sarabı içince, daha da ruh oluyor, hafifliyor, yükseliyor. Ötelerden bile ötelere uçmak istiyor.
• Ruh ötelerde rnana ayını bulup da onunla manen beraber olunca, günes utancından gizleniyor, görünmez oluyor.
• Ruh onunla manen bulusunca, tazeleniyor, gençlesiyor, artık ne kimseye bakıyor, ne de birisine bir sey danısıyor.
204. Biz benlikten, senlikten kurtulunca hepimiz bir oluyoruz.
Fe´ilatün, Mefa´iliin, Fe´ilSt
(c.I, 497)
• Çalgı, saz nasıl insanı sarap içmege tesvik ederse, iyilerin yaptıgı isler, iyiliklerde insanı iyilik yapmaya yöneltir.
Marifetname sahibi Erzurumlu îbrahim Hakkı hazretleri: "Musikî zahidin zühdünü, fasıkın fıskını artınr"
buyurmaktadır. Yani müzik zahide manevî zevkleri verir, onu Hakk´a yaklasır.. Zevkine düskün insanı da içmege,
sehevanî zevklere tesvik eder. Bu yüzdendir ki, eyhanelerde müzik oldugu gibi, eski tekkelerde de müsikî vardır.
•Allah, insanı iyilige tesvik için iyilige sükreder, kötülükten de sikayette bulunur. Firavun´dan bahs eder. Hz.
Musa´nın sükrünü anlatır, bunlar hep bahanedir. Bunlar hep bizim halimizi hikayedir.
.• Benlikte olan, benlik güden Firavun cinsindendir. Benlikten yakasını sıyırmıs, temiz, pak, günahlardan kurtulmus
kisi de Hz. Müsa´dandır. Onun cinsindendir.
• Sunu iyi bil ki, gamın, kederin arkasında nese vardır. Nesenin arkasında da gam ve keder pusudadır.
• Ahmed (s.a.v.) toprak olmayı, yani mütevazi yasamayı huy edindi de, o yüzden miraca yükseldi ve göklerin
manevî padisahı oldu.
• Sen de toprak ol da, senden bitkiler yetissin. Toprak olan, gönül hazinesini bulur.
.• Madem ki biz benlikten, senlikten kurtulunca hep bir oluyoruz. Yeter sus ! Sen bu sözleri kime söylüyorsun
205. Tur Dagı seslendi ama, Müsa´nın gönlündeki gizli hazine sessiz kaldı.
Fe´ilatiin, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´iliin,
(c. I, 414)
• Gece gündüz elsiz ve ayaksız gönülle senin hizmetinde bulunmak ne hostur! Senin mana sekerleri ile dolu olan
yurdunda seker yiyen kus ne mutlu kustur. Yani senin manevî nimetlerinden yararlanan Hakk yolcusu ne talihli kisidir.
• Senin manevî bahçende gizlice gülen goncanın basucunda bulunan uzun boylu selvinin gölgesinde bulunmak ne
hostur. Yani kamil bir insandan manen yararlanmak ne güzel seydir.
• Karga gübreye asıksa ona de ki: "0 sevgi ona yarasır, ama gül bahçesinde yesillikler içinde bülbüllerin gülü
sevmeleri ne de hostur." Yani sehvet pesinde kosarak fanî güzellere gönül verenler, kossun dursunlar ama, sonu utanç
olan kirli arzulardan kendilerini kurtararak gerçek sevgiliyi bulanlar ne mutlu kisilerdir.
• 9nsanlar geceleri uykuya dalınca, gündüz kendilerini rahatsız eden düsüncelerden kurtulurlar ama, ibadetle
geçirdikleri gecenin karanlıgında, kusluk vakti günesinin nürunu bulanlar ne mutlu kisilerdir
• Ey puta tapan kisi! Senin ayagın balçıga saplanmıs kalmıs. Su gökkubbenin derinliklerinde ne güzellikler
bulundugunu sen ne bileceksin Ey fanî güzele gönül vererek beden balçıgından, nefsanî arzulardan kurtulamıyan
zavallı! Sen ötelerde mana göklerindeki güzelliklerden nasıl haberdar olabilirsin
• Hz. Musa´ya oldugu gibi, Hakk´ın rahmetinden sana da bir tecellî olursa mana sekerleri yagdıran o manevî
bulusmanın yüzünden Tur Dagı´nın gögsü, yani Hakk asıgının gönlü ne güzel bir hale gelir.
• Dag ses verir ama, madende ses vermeyen, susan altın var. Bazen susmak, bazen de ona cevap verip konusmak
ne hostur. Yani tecellîye mazhar olan Tur Dagı seslendi ama, Müsa´nın gönlündeki gizli hazine sessiz kaldı. Her iki hal de
hostur.
206. Allah kendini, yarattıgı güzel eserlerin arkasında gizlemistir.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün,
(c.I, 477)
• Benim varlıgım sevgilinin elindeki kadehten baska bir sey degildir. Eger dilimle söyledigim bir söze inanmadınsa,
gönülden söyledigimi anlaman için gözüme dikkatle bak!
• Gönlüm kadeh gibi kanlarla dolu. Zayıf düsmüs bedenim ise, hiç bir zaman zayıflamayan, sararıp solmayan, eriyip
gitmeyen, daima güçlü ve kuvvetli olan askın elinde bulunmaktadır.
• Benim varlıgımı bir kadeh gibi elinde tutan, bazen dolduran, bazen bosaltan, o tek olan, esi olmayan sevgilim,
çok kudretlidir. Her an Adem gibi, havva gibi yüz binlerce insanı yaratır. Dünyaya getirir. Yine yüz binlerce insanı
öldürür. Ötelere gönderir. Dünyayı yaptıgı resimlerle, nakıslarla süsler, doldurur. Fakat o büyük yaratıcı, o essiz
san´atkar kendini gizler, göstermez. akla. fikre sıgmaz. Nasıl oldugu tasvir edilemez, anlasılamaz.
• Zerrenin de, ovanın da, katrenin de, deryanın da ne ile nasıl en iyi bir hale gelip düzene girecegini bilir. Bütün
kainatı, koydugu sasmaz degismez kanunlarla saat gibi isletir durur. Her seye her yarattıgına gereken duyguyu,
gereken vasfı, yasama zevkini, yasama gücünü verir. Bütün yarattıklarına yardımda bulunur. Bütün canlı varlıklar onun
açtıgı dünya sofrasına çagırılmıslardır. îyi, kötü herkese rızkını verir, yedirir. Süslü elbiseler, kürkler giydirir. Çesit çesit
renklerle onları süsler. Onun bilgisine de hudut, sınır yoktur.
"Açıklamalı tercüme ettigim bu beyitler Hz. Mevlana´nın Cenab-ı Hakk´ın yaratma gücüne, sanatına, kudretine
hayranlıgını ifade etmektedir. Bizler bugünün insanları ilmin fennin yardımı ile, yeni buluslarla, yenî kesiflerle, büyük
yaratıcının harika eserlerini gözlerimizle seyretmedeyiz. Mevlana´nın zamanında insanlar mikroskopu bilmedikleri gibi,
gök yüzünde 15 milyar ısık yılı uzaklıktaki günesleri de kesf etmemislerdi. Aya ayak basmamıs-lar, Merih (=Mars)
yıldızına uzay aracı göndermemislerdi. Denizlerin derinliklerine inip orada yasayan çesit çesit renklerde, sekillerde
balıkları, deniz yaratıklarını görmemislerdi.
Bu sebeple bizler eski devirlerde gelen insanlardan daha bilgiliyiz daha talihliyiz. Cenab-ı Hakk´ın yaratma gücünü,
sanatını, kudretini, büyüklügünü eskilere göre daha iyi idrak etmemiz gerekirken, ne yazık ki gözlerimizde gaflet perdesi
var. Allah´m kendini gizliyerek sergiledigi saheserler müzesini, sergisini heyecan duymadan, hayran olmadan seyredip
duruyoruz. Mevlana bulundugumuz su zamanda dünyayı sereflendirseydi, acaba büyük yaratıcı neler söylerdi
• Gönlümüzü bazen sıkar, baglar, hayatı zehir eder. Bazen baglarımızı çözer, sıkıntılarımızı giderir, bizi
rahatlandırır, mutlu eder, huzura kavusturur. Eger senin gönlün esek degilse, bu hallerin nereden geldigini, kimin isi
oldugunu anlar, bilir; o isin sahibini, o isleri vereni tanır.
• Esek bile senin gibi üstün bir varlık olmadıgı halde, sahibi, efendisi olan esekcinin baglamasını, çözmesini bilir,
tanır; bir baskası olmadıgını anlar.
• Efendisini görünce esekcesine basını sallar. Kulaklarını oynatır. Sesini bile tanır. Çünkü sahibinin sesi ona yabancı
degildir.
• Çünkü onun elinden yem yemistir, hos sular içmistir. Ne tuhaf, ne sasılacak seydir ki, Allah bu kadarcık olsun
sana bir anlayıs, bir sezis vermedi mi Sana lutuflarda bulunan, seni yediren, içiren, seni zevkler içinde yasatan, seni
yarattıklarının en sereflisi seçerek hiç bir varlıga vermedigini sana veren, sahibini, efendini, seni yaratanı tanımıyorsun,
yazıklar olsun sana!
• Seni yaratan yüzlerce defa sıktı, derde düsürdü. Feryat edip durdun. Nasıl ,olur da onu tanımaz olursun inkara
kalkarsın. Allah sana akıl verdi. Cüz´î irade verdi. Peygamberler vasıtasıyla yol gösterdi. Allah seni kurtarmaya mecbur
degildir.
• Kafirler gibi ancak belaya ugrayınca onu hatırlamadasın, basını egmedesin, teslim olmadasın. Zaten ötelere
mensup olmayan, öteleri düsünmeyen bas, yarım habbeye bile degmez.
207. Hakkı görmeye gücün yetmez. Gözünü aç da onun sıfatlarını gör!
Fa´ilatiin, Fa´ilatün. Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.1, 386)
• Madem Hakk´ın zatını görmeye tahammülün yok; gözünü aç da O´nun sıfatlarını gör! Madem yönlere, cihetlere
sıgmayanı göremiyorsun; O´nun yarattıklarındaki nnru seyret!
• Su mavi gök perdesinin altında dolasan hüri gibi güzelleri gör! Yüzleri nurlu kisileri seyret de gözlerin kamassın! 0
nürlu insanların hepsi de; müslüman, inanmıs, yumusak huylu, utangaç, suçsuz.
" Maide Süresi, 5/66. ayetten iktibas var."
• Gördügün güzellerin her biri nazlı, kıvrak, cilveli. Herbiri de Hakk asıgının gönlünü kapar, alır. Her biri Tıraz mumu
gibi, her biri kurtulus sabahı.
" Tıraz, Türkistan´da beyaz tenli güzelleri ile meshur bir sehir adı."
• Her biri dudagını yummus, agzını kapatmıs. Fakat anlatısında bir kılı kırk yarar. Her biri mana sekeri almada, her
biri seker kamısı madeni olmada.
• Eski, yıpranmıs köhne canı ver gitsin! Genis, yeni bir can almaya, kendini yenilemeye bak! Yokluk, yoksulluk
aleminde salınarak yürü de ermislerden zekat al!
• Asıkları sıkıntılı zamanlarında saskın ve perisan sanma! Onların ızdıraplara, acılara tahammülüne, sebatına Cudi
Dagı bile dayanamaz, aciz kalır.
• Bütün zorlukların, bütün sıkıntıların, neselerin, her türlü isin, gücün aslı, temeli asktır. Fakat gönlün ne oldugunu
bilmeyen, saçma, sapan sözlere takılır kalır.
208. Sen askı sarhos ettin ey güzel!
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´îlün
(c.I, 427)
• Sonunda gönülde ve canda yurt edindin de, her ikisini deli divaneye çevirdin...
• Bu alemi ateslere yakmak için geldin, sonunda yakmadan dönemedin.
• Ey askı ile dünyayı yakıp, yıkan! Sonunda bu viraneye, bu yıkık yere de kasdettin, yani dünyayı yıkmakla için
rahat etmedi, harabesini bile yıktın, altını üstüne getirdin.
• Ey gönül! Ben seninle ugrasıyordum. Fakat sonunda sen yine o ask masalını hatırladın.
• Askı sarhos ettin, kendinden geçirdin de içeri aldın. Askla bulusunca sonunda aklı gösterdin, bana yabancı ettin.
• Kurtulus çarelerini arayanın lutfu dünyayı aydınlatan bir mum gibiydi. Sen sonunda o mumu da pervane ettin,
atese attın.
• Ben topragın altında kalmıs çaresiz zavallı bir tane idim. Sonunda askınla, o degersiz taneyi inci haline getirdin.
• Bir daneyi, bir tohumu bag, bostan haline getirdin. Sonunda topraktan bir kösk yaptın.
• Kafatasım hem seninle dolu, hern senin yüzünden bosalıyor. Sonunda kafa tasımı sarap kadehi yaptın.
209. Zindanda uyumus kalmıs kimse uyanırsa hos olmaz.
Mefa´îliin, Mefa´îlun,
(c.I, 339)
• Sema Hakk asıkı ile diri olan kisilerin canlarına rahatlık verir, huzur verir. arif olan, canında can bulunan yani
hayvanî ruhu degil de insanî ruhu tasıyan, bunu, bu hakîkati bilir...
• Gül bahçesinde yatıp uyuyan kisi, gül kokusu duymak için uyanmayı arzu eder.
• Fakat zindanda uyumus kalmıs kimse, uyanırsa hos birsey olmaz, ziyana düsmüs olur.
• Sema dügün evinde olur, dügün olan yerde olur. Yas olan yerde sema olmaz. Çünkü yas yeri feryat, figan yeridir.
• Kendinde bulunan cevherden, ilahî emanetten habersiz olan o essiz ay´ı gönül gözü ile göremeyen kisi var ya;
• Öyle kisiye sema da gerekmez, def, yani müsikî de gerekmez. Sema asıklar içindir. Gönüller alan, o essiz,
görünmez sevgiliye manen kavusmak içindir.
• Yüzlerini kıbleye çevirmis kisiler, manen mirac edenler, bu dünyada da, öteki dünyada da sema´dadır.
210. Dünyada asktan baskasına gönül verme!
Mefülü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. r, 455)
• Gerçek aska tutulmamıs, o sevgiyi kendine is edinmemis rühun yok olması daha iyi. Çünkü onun varlıgı ayıptan,
ardan baska birsey degildir.
• Hakîki askla mest ol! Kendinden geç! Çünkü dünyada ne varsa hep asktan ibarettir. Askla mesgul olmaktan baska
dosta layık bir is güç yoktur.
• "Ask nedir " diye sorarlarsa de ki: "Ask dilegi, istegi, yapıp yapmama arzusunu, iradeyi terk etmektir. îhtiyarı
terk etmeyende hayır yoktur, iyi insan degildir."
• Ebedî olarak bakî kalan ancak asktır. Bundan baskasına gönül verme, hepsi egretidir.
• Ne vakte kadar fanî olan, ölü sayılan sevgiliyi kucaklıyacaksın Öyle bir canı kucakla ki, ona son yoktur.
• Baharda dogan sey, güz mevsiminde ölür. Ask gül bahçesine bahardan imdat yoktur. Ask çiçeklerinin ilkbaharın
yardımına ihtiyaçları bulunur mu
• Beden atının üstünde titreyip durma! în asagı! Yaya olarak yürü! Git, yani bedene ait arzulardan kurtul! Beden
atına binmeyenlere Allah manevî kanatlar verir.
• Dünya ile, maddî isteklerle ilgili düsüncelerle kafanı yorma! Gönlün, içine fanî sevgililerin hayali aksetmeyen bir
ayna gibi tertemiz olsun.
211. Sen kendi üstüne titreme de, baskaları senin üstüne titresin!
Mefa´îlün, Fe´ilatiin, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c.I, 479)
• 9çinde sevgiliden baska hiçbir sey bulunmayan su gönlüme yemin ederim senin sevmediklerini ben de sevmem.
• Canımı sana feda edemezsem, o can dertsiz kalmasın, gamdan kurtulmasın,basından bela eksik olmasın!
Gözlerim senin için aglamıyorsa, kararsın; hiç bir sey göremez olsun
• Senden baskasına ümit baglarsam, umdugum gerçeklesmesin, olmasın ve ben hayal kırıklıgından kurtulmayayım.
Eger senin için yasamıyorsam, varlıgım senin degilse, ben bu varlıgı istemiyorum; yıkılsın, gitsin!
• Dünyada hangi güzel, hangi güzellik vardır ki, senin güzelliginden onda bir parıltı bulunmasın. Senin ısıgının
vurusundan ibaret olmasın. Hangi padisah, hangi emîr vardır ki, senin dilencin, yoksulun olmasın
• Gönlümde düsmanlara karsı, düsmanlara ait bir dilek bulunmasın. Çünkü benim gönlümde senin rızanı
kazanmaktan baska bir dilek yoktur.
• Sensiz geçen bir anı bile kaza edemem. Fakat ne çare ki basa gelen senin takdirinden baska birsey degildir.
• Ey gönül! Sevgili ugrunda canınla oyna, canını ver. Sen kendini çok seviyorsun. Onun üstüne titriyorsun. Titreme;
feda et gitsin. Allah sana kafi degil mi
• Sen kendi üstüne titreme de baskaları senin üstüne titresinler. Canının üstüne yemin ederim ki, sana senden
baska bir düsman yoktur.
212. Senden baskasının elinden yedigim helva agzımda mızrak olur, damagıma batar.
Mefa´îliin, Pe´ilatiin, Mefa´îliin, Fa´îlün
(c.I, 478)
• 9nat et, huysuzlan! Güzellerin inadı, huysuzlugu tatlıdır, hostur. Bahaneler uydur! Güzellerin bahaneleri ayindir.
• Senden zaten vefa beklemiyordum. Çünkü vefasız olmak, cevr etmek güzellerin huyudur, adetidir, dinidir.
• Azizlerin tertemiz canlarına yemin ederim ki, senden baskasının elinden yedigim helva agzımda mızrak olur,
damagıma batar.
• Binlerce vaatlerde bulun, söz ver; hiç birinde durma! Sözünde durmasan da sen vadettigin için bu öyle bir serapa
benzer ki, bu serap, yüzlerce tatlı suya deger.
• Senin güzel yüzün bir hazine gibidir. Kötü huyun ise o hazineyi bekleyen yılandır. Hazinen var olsun. Yılan zaten
dısarıdadır.
• Senin aklından geçirip de isledigin her hilenin degeri binlerce incidir, binlerce la´ldir.
• Fıkıh dersi okunan medresede nasıl dısarı atılma, kovulma sebepleri nizamlara, törelere baglanmıs ise, bil ki ask
medresesinin de kanunları vardır.
213. Ask bende meydana geldi, gelisti.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. I, 516)
• Ey mest bir halde vakitsiz kalkan kisi! Belli ki sen sarap içmissin. Hem de ezel sarabı.
• Ask seni kadeh gibi elimizden aldı da bagrına bastı.
• Allah´ın hazinesinin malı olan her inci, her mücevher senin o la´l dudaklarında var mı Var.
• 9stemiyorduk ama, askın gönül bagını kopardı da sıçradı, aleme yayıldı.
• Gece yarısı dilimin ucu ile hafif hafif söyledigim o sır da her tarafa yayıldı.
• Nasıl ki küçük kurt, tahtayı kemirirse de tahta içinde kalır, yine tahta basını gösterir, meydana çıkarsa, ask da
bende meydana geldi, gelisti. Sonra tuttu beni yaraladı.
214. Eger su dünyada aklın aklı olsaydı bizim hayatımızı görür, sasırır kalırdı.
Mefa´îliin, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c.I, 474)
•Asık ay gibidir. Yıldızın arasırida panl parıl parlar, görünür. Sunu iyi bil ki, ılçıktan yaratıldıgı halde tecellî ile mest
olan Hakk asıgı "ay"a bile kılavuz olur, yol gösterir.
•Asıgın etrafında yüz binlerce ham kisi olsa, benim iki gözümü de baglasalar, yine de sana o kalabalık arasında
asıgı bulur, gösteririm.
•Yanıma gel, kulagını bana ver de sana bazı seyler söyleyeyim. Ama söyleyen ben degilim. Peri yüzlü bir güzel
benim agzımdan, dudaklanmdan sana seslenmededir.
•Benim agzımdan konusan güzel peri kızına gönül veren, asık olan varlık da adem´in oglu degildir, Havva´dan da
dogmamıstır.
•Ay yüzlü güzelimi gören günes gibi atesler içinde kalırsa, gök gibi elsiz, aksız dolasır durursa buna sasma!
•Su dünyada eger aklın, aklı basında olsaydı, kalkar gelirdi. Dünya üzerinde ki acayip hayatı, bos yere
birbirlerimizle didisip durmamızı görür de sasırırdı; bu ne biçim hayat derdi
•Akıllı, fikirli adam; gönlün yüzünü gören kisi, halkı çagırmaya layık olan canın kametini duyan kisidir.
•Aklın varsa sus, sır açma. Bizim sevdigimiz peri bizim yanımızda bulunmadıkça bizde akıl, fıkir arama!
215. Senin cefan da seker gibi tatlıdır. Onda yüzbinlerce vefa hazinesi vardır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îliin
(c.I, 479)
• Bütün alemin haline gül! Çünkü gülmek senin hakkındır. Dünyada dogru görünen hersey, senin selvi boyunun;
egri olan da kaslarının kulu kölesi.
• Devlet, zenginlik senin ayaklarına kapanır, önünde yere bas kor. Insanlar da, periler de senin askının yolunda
bassızdır, ayaksızdır.
• Evvelki gün canım askının tesirine kapıldı da gül bahçesine gitti. Fakat seni orada göremedi. Birazcık oturdu,
sonra kalktı.
• Akar su gibi secdeler ederek gül bahçesinden dısarıya çıktı. "Kendi aslı olan zevalsiz mutluluk ırmagı nerede "
diye aramaya koyuldu.
• Gönül ehli olan uyanık kisi! Gönlümden senin hikayeni duydular da hepsi birden: "Bu da bizim dilberimizin
sarhosu!" diye nara atmaya basladılar.
• Insanlar da, periler de basıma toplandılar; bana: "Senin nefesin seher rüzgarına benziyor, esip geldigin dogudan
bize bilgiler ver. dediler.
• Senin cefan, seker gibi tatlıdır. 0 ne güzel cefadır ki, onda yüzbinlerce vefa hazinesi vardır.
216. Su yorgun, su tenbel bedeni canlandıracak, oynatacak sevgili nerede
Müfte´iliin, Fa´ilat, Müfte´ilün,
(c.I, 471)
•Bedenimiz, tenbel, birseyle mesgulmüs gibi yorgun argın olarak uykudan kalktı. Su yorgun, su bezgin, tenbel
bedeni canlandıracak, oynatacak sevgili nerede
•Bedeni oynatan o güzel varlık, gönül perdesini de yırtar atar. Fakat bütün bunları onun kokusu yayar, onun
kendisini görmekse bambaska, apayrı bir sey.
• 9nsanların oynamaları, hareket etmeleri, kosup durmaları, çalısmaları hep astandır. Bunlar askın oyunudur. Askın
kendisini oynatan, hareket ettiren mevî zevk de ezelden gelmektedir. Onun bu fanî dünya ile ilgisi yoktur. hava gögün
dönüsündendir. Agaçlar da havanın, rüzgarın esmesinden oynar.
• Can sakîsi dün gece kadehimize tortu döktü. Bunun önemi yok! Çünkü elimizin elinde sarap, tortusunu kaybeder;
saf, duru sarap olur.
• Oglum, ask sarabı üzümden yapılmadıgı için ne helaldir, ne de haram! Sen kadehi doldur getir! Bak bakalım
nöbet haramın mıdır Helalin midir
• Ey tertemiz gönül! Sana binlerce selam. Bütün güzeller, sana kul köle olmus.
• Ben aska gelir, heyecana kapılır, sevgilinin önünde secde ederim. 0 zaman gönül bana der ki: "Aklını basına al!
Secdede iken can vermek bütün secdelerin canıdır. Bu mutluluk her kula nasip olmaz."
217. Dostun askının hevesi ile baglar, bahçeler bülbüllerle dolmustur.
Müfte´ilün, Pa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 465)
• Ey toplu halde bulunan dostlar! Meclisimize yine dost geldi. Dost sanki gelen dost degilmis gibi bize yanlıs
görünmede. Gelen odur o!
• Sevgilinin sasılacak islerde bulunmak huyudur. Bazen hosun hosu olur, bizi sevindirir, neselendirir. Bazen de,
bastan basa ates kesilir, bizi yakar, yandırır.
• Vefakardır, vefalı davranır. Nasıl olur da bizi düsünmez olur Sırtını döner Zaten onun sırtı yoktur ki, o mum gibi
bütün yüzdür yüz!
• Yılan gibi gömlegini at da, gömlekten kurtul! Sevgiliye dogru yönel! Yoksa sende öz yok mu Ne zamana kadar
dıs gösteriste kalacak, gömlekle yasayacaksın.
• Bizi ciddiyetle candan dileyen biz demektir. Nitekim ırmagı dileyen, ırmaga dogru kosup duran sel de ırmak
demektir.
• Dostun askının hevesi ile bag bahçe bülbüllerle dolup tasmıstır. Onun gül yanagının kokusundan güller kokularla
dolmustur.
218. Gözün gördügü su alemin ötesinde muhakkak ki baska bir alem var.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(, 462)
• Ben Kenan diyarının Yusufuyum. Ay gibi olan güzel yüzüm buna sahittir. Hiç kimse günesten günesligini isbat
etmek için bir nisan, bir belge istemez.
• Ey selvi boylum! Sana bir nisan, bir delil göstereyim. Selvinin uzun boylu olduguna, kendi dosdogru uzun
boyundan daha çok gerçegi söyleyen bir sahidi yoktur.
• Ey güller, çiçekler! Ey baglar, bahçeler! Sizin sahitleriniz kimlerdir Kim olacak Burunlara gelen güzel kokular,
gözleri oksayan çeçit çesit renkler...
• Ask eger mahremse, mahremliginin sahidi nedir Sudur: "Sevgilinin yüzünden baska hiç bir sey onun gözüne
görünmez."
• Üzerinde yasadıgımız su asagılık dünya çaresiz kalarak kötü yerlere düsen ve para karsılıgında kendilerini azgın
erkeklere satan talihsiz, zavallı kadınlara benzer. Bunun delili su ki, bir erkek belirli zaman o kadının yanındadır. Öbürü
de arkada sıra beklemektedir.
• Görüstügü erkegi yolcu eder, öbürünü bagrına basar. Öpüsünde ne sevgi vardır ne de vefa. 0 zavallı gönlünü
vermeden, vücudunu verir, kendini satar.
• Muhakkak ki, bu dünyadan ötede baska bir dünya var. Onun da delili, nisanı su ki; her gün dünyaya doganlar ve
yeni gelenler var, yine her gün bu dünyada yasama nöbetini savmıs, eskiyen, yıprananların da geçip gitmeleri var.
• Yeni bir gün, yeni bir gece yeniden yeniye baglar, bahçeler, yeni yapılan evler insanları avlamak için yeni aglar,
tuzaklar her an yepyeni bir düsünce, yepyeni bir dogum, yepyeni bir ölüm.
• Gözün gördügü su alemin ötesinde sonsuz bir alem olmasaydı yeniler nereden gelir, eskiler nereye giderdi
• Dünya ırmagın suyu gibidir. Hep aynı gibi görünür. Fakat yeniden yeniye akar gider. Gelir, akar; bu nereden
geliyor
219. Senin mahmur gözlerinin bakısı ile dirilmis ne kadar sehit gördüm.
Mef´ilü, Mefa´ilün, Fe-ilün
(c.I, 379)
• Ey gönlümüzü yagma eden, her seyimizi alıp götüren aziz varlık! Bizim canımızda binlerce can da sana av olsun,
sana feda olsun; al, al hepsini al!
• Zaten senin asıkları öldürmekten baska ne isin var Bilmiyorum ki sana gönül verenleri öldürmekten baska ne ile
ugrasırsın
• Öldür, durma öldür! Elin var olsun! Dünyadakilerin canları sana karsı saçılsın, dökülsün, yok olsun!
• Ben senin mahmur gözlerinin bakısı ile dirilmis ne kadar çok sehit gördüm.
• Ben senin kararı olmayan, sönmeden daima yanıp duran askının atesinde karar edemeyen ne kadar çok asık
gördüm.
• Tenezzül eder de ask sehitlerinin mezarlarını ziyaret edersen, toprak içinde bir tek ölü bile kalmaz, hepsi dirilir.
• Senin kenarı olmayan, kıyısı bulunmayan varlıgının kucagına ulasma ümidi ile can her an senin ayagının bastıgı
topragı öper durur.
220. Nereye gidersen akıl anahtardır! Her kapıyı açar.
Mefulü, Mefa´ilün, Pe´ulün
(c.I, 380)
• O hocanın kulagı pek keskin ama kendisi pek kavgacı, kendini de agıra satıyor.
• Ben onun gülüsüne baktım da, aldandım. 0 susuyor. Sessiz gördüm de emin oldum, içim rahat etti.
• Dikkat et! Aklını basına al! 0 saman altında su yürütüyor. Saman altında cosup köpüren bir deniz gizli.
• Nereye gidersen git akıl anahtardır! Her kapıyı açar. Fakat burada ne yapalilirsin ki akıl anahtarlıgı bırakmıs, kilit
olmustur.
• O senin yüzüne bakar da güler, bu bir yüz örtüsüdür. Bu gülüse sakın aldanma!
• O nun eline düsen her gönül hiç durmadan çeng gibi cosar, aglar durur.
• Bütün bunlara ragmen rühlar anlar gibi onun etrafında uçusur dururlar.çünkü çok az, çok ender bulunur manevî
bir bal´dır.
• O öyle bir mana arslanıdır ki gam onun heybetinden kör bir fare gibi mezar kovuguna gizlenir.
221. Yokluk bagına gel de cennetleri seyret!
Mef´ulü, Mefa´iliin, Fe´ülün
(c. I, 378)
• Ey ask padisahına yenilen, ona mat olup kalan! Bu hale üzülme! Ona karsılık verme!
• Yokluk bagına gel de, kendi ölümsüz canında cennetleri seyret!
• Eger sen kendi varlıgmdan, benliginden birazcık olsun ileri gidersen bunların ötesinde bu mana göklerini
seyredersin.
• Nurdan çadırı ve bayrakları olan o manalar ve hakîkatler padisahını görürsen, hakîkatler gözüne görününce artık
keramet arama! Çünkü kerametler onun kudretinin varlıgının nisanı, belirtisidir.
• Ayrılıga fazla dayanamadıgı için daglardan köpürerek, aglayarak, feryat ederek, basını tastan tasa çarparak aslına
dogru kosan sel denize kavusunca ne olur Heyhat artık onun varlıgı kalır mı
• Ey Tebrizli Sems, biz artık mat olduk. Bizden sana yüzlerce selam, yüzlerce hizmet!
222. Ask atesi.
Mef´ulü, Mefa´iliin, Fe´ulün
(c.I, 371)
• Felegin kadehi zehirle dolu ama, o zehirli sarap Hakk asıklarına helva gibi gelir.
• Askın yakısından kaçma! Çünkü ask atesinden baska ne varsa hepsi tozdan, dumandan ibarettir!
• Duman ne ise yarar Seni pisinnez, karartır. Seni pisirmede usta olan ancak atesdir!
• Atesi bırakıp da dumanın etrafında dönüp duran pervane dumana bulanır!
•Ask atesinin ne oldugunu bilmedigi için o hamdır, pismemistir. Aleme rüsvay olur.
• Ask yolunda saglık bir ise yaramaz. Çünkü ask hastasının hekimi, Mesîh(Hz. îsa)´dir. Mesîh her an onun
yanındadır, ölse bile onu diriltir.
• Ben gönül darlıgından sikayetçi degilim, durumdan memnunum. Çünkü mül ferah olunca bütün kötü huylar, kirli
hayaller gelir, gönüle yerlesirler, ayı doldururlar.
•Nasıl olur da gönül evi gamla, kederle dolar, daralır Buna imkan var mı çünkü o her gece gönül oksayan sevgili
ile yapayalnız bulunmaktadır.
223. Ask Hakk asıklarının ibadethanesidir.
Mefulü, Mefa´iliin, Fe´uliin
(c.I, 374)
•Birisi bana; "Hakîkate, Hakk´a ulasmak için hangi yoldan gitmeliyim diye sordu. Ona dedim ki: "Bu yol istegi,
arzuyu bırakmak yoludur!"
"Fuzülî merhüm:
"Bütün emelleri gönlünden eylemis ib´ad
Ne verseter ana sakir, ne kılsalar ana sad!" diye yazmıstır.
•Ey Hak asıgı! Sunu iyi bil ki, senin yolun Hakk´ın rızasını aramak yoludur!
•Dostun dilegini, istegini arıyorsan, sana kendi dilegini, kendi istegini aramak haramdır!
•Bütün rühlar ona asıktır. Bu yüzdendir ki ask, Hakk asıklarının ibadethanesidir.
•Onun askı dag basından da asagı degildir. Biz dag basına ulasınca isimiz bitmis demektir.
• 0 hakîkat dagındaki magarada bir ask dostu vardır ki, can onun güzelligi ile kendini bulur.
224. Ask ile asık candan birdirler; aynı canı tasırlar.
Mefülü, Mefa´ilün, Fe´OIUn
(c.I, 375)
• Bir asıgın yol arkadası Allah olursa, artık o yolda tehlike, korku bulunur mu
• Kendisine canın Allah´ı dost olan kisi canın çıkıp gitmesinden, yani ölümden hiç korkar mı
• Hakk asıgı seferdedir, yolculuktadır ama yine de kendisinin ay gibi nürlu güzel yüzünde karar kılmıstır. Yani
kendinden kendine sefer etmededir.
• Hakk yolunda rüzgardan daha hızlı giden kisinin rüzgarı beklemesine lüzum yoktur!
• Ask ile asık candan birdirler. Aynı canı tasırlar. Sakın sen onları iki sanma, ayrı sanma!"
Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebtr´in baska bir yerinde aynen söyle buyurur:
"Sevgilim sen ve ben iki ayrı çehre, iki ayrı beden. Fakat bir ruh olarak evin önü açık sofasında oturdugumuz
zaman ne mutlu bir zamandır." Dîvan-ı, c. 5 nr. 2835.
• Ask ile asık bir candan oldukları için, o hem kendisine nimet verendir, hem de verilen nimettir.
225. Her fidanın üstünde sarhos bir bülbül var!
Mef´Olü, Mefa´ilün, Pe´Oliin
(c.[, 382)
• Ey lütfu ile, keremi ile isimizi yoluna koyan aziz varlık! Biz mutluyuz. nerede neseli bir yer varsa orası bizim
yerimizdir.
• Sarap kadehi ve sevgili beraber olunca asıkta keder ve üzüntü bulunur mu
Hayyam da bir ruba´îsinde -Hüseyin Rifat merhumun manzum tercümesi ile söyle der:
"Bir sise içki biraz ekmek ile bir divan,
Yeter artık deli tensita demem ben hık mık!
Bir yıkıklıkta beraberce olursak güzelim,
Padisahlar sarayından da güzeldir, o yıkık!"
• Hersey bizim için bir nese kaynagı olur. Bir nagme tutturan her rüzgar, bizim bir isaretimizi bekler.
• Her akan su bir perde halini almıstır. Perde ötesinde görülmemis, essiz bir güzel var!
• Her bir fidanın üstünde sarhos bir bülbül var! Güzel ötüsleri ile sarap gibi bizi mest etmede, cana canlar
katmadadır.
226. Ey balçık dünyasında isteklere dogru kosan kisi!
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 393)
• Ey dostlar! Toplanın! Bir araya gelin! Simdi uyku vakti degildir! Su sırada uyuyan kisi vallahi sohbet
arkadaslarından olamaz!
• Kim deredeki dolap gibi sızlanarak, döne döne yaslar döküp aglamazsa o ask bahçesini göremez. Ask bahçesine
giden yolu kaybeder.
• Ey bu alçak balçık dünyasında emellere kapılan, istekler ırmagına dogru kosan kisi! Bos yere kosuyorsun!
Aradıgın ırmakta su yoktur!
• Ey esi benzeri bulunmayan ay! Sen gönül gögüne dog da geceyi gündüze çevir, çevir de geceleyin yollara düsen
kisi yani geceyi ibadetle geçiren kisi, gönlünde senin aydınlıgmı hissetsin de; "Bu gece ay ısıgı yok!" demesin.
• Bu ibadet gecesinde benim gönlüm onun askı ile cıva gibi titremiyorsa, sevgilinin yerinden de, yurdundan da
(yani manen gönülde bulundugundan) habersiz kalsın.
227. Suyu her zaman akacak bir çesme istiyorum!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilat
(c.I, 394)
• Öyle bir çesme isterim ki suyu, her zaman aksın, herkesin canına can katsın. Öyle bir dilber isterim ki, onun askı
ile ölü biledirilsin de onunla yasamanın zevkine varsın, huzura kavussun.
Merhüm Behçet Kemal Çaglar´ın "tstiyorum!" siirinden birkaç mısra alıyorum:
"Bir çiçek istiyorum, ben bakmasam solacak!
Bir kanat istiyorum beni yerden alacak!
Bir günes istiyorum gece bende kalacak!
Bir zincir istiyorum hırsımı baglayacak!
Bir yangın istiyorum rühumu daglayacak!
Bir ana istiyorum basımda aglayacak
• Ben öyle uçsuz, bucaksız bir mana denizinin koluyum ki, o, deniz uçsuz bucaksızlıgından da çok üstündür. 0
denizin kıyıları ötelerden de ötededir, sonsuzdur. 0, denizin içinde bulunan incilere de, yeryüzünde bulunan taslara da,
lütuflarda, ihsanlarda bulunmaktadır.
• Dünya bahçelerinde görülen güzelliklerde çesit çesit çiçeklerin renklerinde, kokularında onun payı, nasibi vardır.
Tavus kusları, cennet kusları, sülün-ler, papaganlar gibi süslenrnemis, kusanmamıs oldukları halde kargalara bile
lütuflarda, ihsanlarda bulunmustur. Denizlerde yasayan çesitli balıklara, çiçekten çiçege uçan kelebeklere pek hos
renkler bagıslamıstır. Arslanlara, kaplanlara, panterlere, köpeklere, kedilere süslü kürkler lütfetmis; yılanlara bile hos
renkli gömlekler giydirmistir.
• Sekil, süret noksanlasırsa mana azalmaz. Çamurdan yarattıgı insana arslan gibi kuvvet vermemis, kaplana
verdiği kürkü giydirmemis ama, yarattıgı canlıların hiç birisine vermedigini insana vermistir. însana kendinden vasıflar
vermistir. Lutuflarda, ihsanlarda bulunmustur. Bunlar anlatılamaz ki!
• Sen simdi cana dikkat et; kendisi ötelerden gelmis ilahî bir varlık oldugu halde, balçıktan yaratılmıs beden
hapishanesine atılmıs. Pislikler içinde kalmıstır. Fakat onun, yani rühun, canın hapiste olusundan, pislikler içinde
bulunusundan haberi bile yoktur.
228. Beden Hakk´ın günesinin yere serdigi gölgeye benzer!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Pa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 398)
• Görmüyor musun Bütün ebrar, ermis kisiler; "Rableri onların susuzlugunu giderir" sarabıyla mest olmuslar.
Hakk´ın zevali olmayan güzelliginden yedi kat gök de, bes duygu da, dört unsur da hepsi, hepsi mest olmuslar,
kendilerinden geçmislerdir.
"9nsan Suresi 76/21. ayetten iktibas var: "Cennet ehlinin üstlerinde yesil ipekten ince ve kalın giysiler var.
Gümüsten bilezikler takmıslardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirmistir."
• Gayb aleminden beliren, ortaya çıkan su kıyamete bak! Cebbar´ın sarabı ile küp de, testi de, havuz da, cennetteki
Kevser ırmagı da mest olmuslardır.
• Beden Hakk´ın günesinin yere düsürdügü gölgeye benzer. Bu yüzdendir ki o, bir gölge varlık olarak yeryüzünde
sürünmektedir. Halbuki Hakk asıklarının tertemiz canları, kıyılarında ırmaklar akıp duran ask cennetinde mest
olmuslardır.
• Cenab-ı Hakk´ın yaratma gücü, san´atı, güzelligi eserlerinde tecellî ettikçe,iki alem de Hz. Musa gibi zerre zerre
mest olmus, kendinden geçerek bayılmıstır.
• Mest olmus kisilerin isteklerinden ve "Beni göremezsin!" cevabından ötürü Ahmed-i Muhtar (s.a.v.)´in
vücudundaki her kıl sefaat etmek için mest olmustur.
• Ey Mısır´ın Yusufu! Gayb aleminden basını çıkar da su Mısır´a bir bak! Sehir kargasalık içinde. Çarsıda, pazarda
hepsi mest olmuslar.
• Kardesim, eger söyleyebilsem; su sasılacak seyden bahsedebilsem sen de sasırır kalırsın. Ars da mest olur, kürsü
de, gökler de mest olur!
229. Canım, gönlüm rahattır, huzur içindedir. Çünkü canım da, gönlüm de odur!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 464)
• Benim asktan baska isim gücüm yok. Is yerim de odur, isim de odur. Hep söylüyorum, durmadan söylüyorum.
Çünkü sözümü begenen odur.
• Söyleyen bir dudu kusuyum. Çünkü sükür yurdum odur. Durmadan öten bir bülbül oldum. Çünkü gülüm de, gül
bahçem de odur.
• Meleklere dogru kanat çırpmadayım. Çünkü benim kolum, kanadım odur. Basımı göge vurmadayım. Çiinkü basım
da, sarıgım da odur!
• Canım ve gönlüm rahattır, huzur içindedir. Çünkü canım da, gönlüm de
odur! Kervanbasım oldugu için kimse benim kervanımı vuramaz. Kervamm emindir.
• Beden evim neden halkın secde ettikleri yer haline geldi Çünkü gece gündüz benim kapımda da o var,
duvarımda da o var
• Gönlüm onun elinden baskasına el vermez! Çünkü dertli gönlümün gamın hekimi odur!
• Biri bana; "Sus! Senin sözün ne bitmez, tükenmez sözdür." derse, ben de la derim ki: "Azizim! Ben ne yapayım
Benim çok söylemem .de odur! ondan ibarettir."
230. Güzeller güzeli padisah yüzünü açmıs, yarattıgı eserlerde kendini gösteriyor!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.1, 461)
• Güzeller güzeli padisah yüzünü açmıs, yarattıgı eserierde kendinı gösteri-or. Fakat onu görecek göz nerede
Padisahın sarabı güllerle, nesrinlerle opdolu. 0 sarabı güllerin, nesrinlerin kadehinden kim içecek
• Nurlar saçan günesin nüruna karsı durmadan dönüp duran kimdir Yani bizim günesimiz de, gökler de, göklerde
bulunan sayısız yıldızlar da hakîkat günesinin asıgı oldukları için, O´nun etrafında hiç durmadan dönmektedirler.beden
bulutunun ötesinden dogacak ay kimde var Kim kendinde bulunanı bulabilir
• Padisahın yüzünün güzelliginden her an bir güzel mekansızlık aleminden basını çıkarır da der ki: "Kimde nikah
parası var Benimle kim evlenebilir "
• Ask deryasının kıyısında çesitli renklerde güzel su kusları var. Onları avlayarak gönül, onları yakalayacak sahin,
dogan kusu nerede
• 9ste ask burakları surada onun çayırlıgında otlamaktadırlar. Fakat onlara ulasmaya imkan yok! Onlara vurulacak
eyer kimdedir
• Gümüs bedenli ask güzeli geldi, gönül çadırına girdi. Fakat o gümüs renkli bedenli dilbere layık, lekesiz, parlak
altın yüz kimde var
231. Kırmızı bir gül ol da elden ele dolas!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Pa´ilat
(c.I, 510)
• Kara toprak içinden çıkıp geldigi halde, getirdigi hos koku ve güzel renkle biz gafillere Hakk´ın lütfunu, ihsanını,
yaratma gücünü belgeleyen kırmızı bir gül ol da elden ele dolas! Kederli, dertli insanlara, hayatın acılıgını unutturmak
için sarap ol; onları mest et!
• Sevgiliye gitmek için yola çıktım. Kıskançlıgın yolumu kesti; "Git, git, sana yol yok!" dedi. Fakat merhametin;
"Gel, gel, yol açık!" diye seslendi.
• Senin lütfun bir deryadır. Ben de onun içindeki balıgım. Fakat kıskançlıgın orada da karsıma çıktı. Beni olta haline
getirdi. Ben olta oldum!
• Ben senin askının oltasına düstüm. Yaralandım. Fakat gam yemiyorum. Çünkü senin merharnet merhemin
yaralıları arayıp durmada.
• Ey bana nefsimden de yakın olan aziz varlık! Ben senin yanında ancak ha-fif hafif nefes alırım. Yavas yavas
konusurum.
• Yüsuf bir tanedir, kurtlarsa yüzlercedir. Fakat Yakup lutf etti, duası ile Yüsuf kurtuldu.
232. Gönülde binlerce zevk u safa kapısı açıldı.
Mefa´iliin, Fe´ilatiin, Mefa´ilün, Fa´îliin
(c.I, 476)
• Saadet günesinden bana saraplar sunulmaktadır. Bedenimin her zerresi ask meyhanesinin kapısına halka
olmustur.
• Haydi geliniz! Sevgilimizin günes gibi nürlu olan yüzünü seyredin. Orası yüz degil, Firdevs bahçesi(Cennet
bahçesi)dir. Haydi geliniz, onun saçlarının cennet gibi olan gölgesine sıgının!
• Göge de, yere de lütfetti, kerem buyurdu da "Geliniz!" dedi. Yer de, gök de bu davetten mest oldular,
kendilerinden geçtiler.
• Padisahın taht kurdugu yer, varlıktan da, yokluktan da dısardadır. "Vardır, yoktur" davalarının görüldügü yer ise
oradan binlerce yıl uzaktadır.
• Gönülde binlerce zevk u safa kapısı açıldı. Acele et. Çünkü bir isi geciktirmekte zararlar vardır.
233. Süfîlerin sarabı üzümden yapılan sarap degildir.
Fe´ilatün, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c.I, 496)
• Sagdan, soldan süfîler geldi. Kapı, kapı, mahalle mahalle; "Sarap nerede var " diye dolasıyorlar.
• Sufînin kapısı gönüldür. Mahallesi de candır. Sufîlerin sarabı da üzümden yapılan sarap degildir. Hakk sarabıdır.
• Sakî köpek agzını açtı da; "Haydi!" dedi. "Bize asık olanlar gelsin!" Bu çesit sarap, üzümden yapılmayan Hakk
sarabı; bu çesit mestlik her mezhebde helaldir.
• Tövbeni boz! Böyle bir mecliste tövbe etmek; "Bir daha hata yapmayacagım!" demek, yüzbinlerce hatadır.
• Sen tövbeni bozunca zahitleri de çagır! Çünkü bugün davet günü, çagrı günüdür!
• Halk seni gözden çıkardı ise ne üzülüp duruyorsun Artık senin yerin yurdun asıkların göz bebekleridir.
234. Gören göz can gözüdür. Can gözü de pek hostur!
Müfte´ilün, Mefte´ilün, Fa´ilat
(c.1, 509)
• Bir gün dogan kusu kaza dedi ki: "Benim yasamakta oldugum ova pek güzeldir!"
Kaz da; "Gecen hos olsun!" dedi. "Burası bana daha hos, daha güzel geliyor!
• Burada benim içim rahat, basım hos! Ben basımı koyup yatayım. Senin, için rahat basın hos olmadıgı için ovada
yol al, uçmaga devam et!"
• Benim durdugum yer karanlık da olsa Yusuf orada bulundukça orası bana hosdur, güzeldir!
• Dost kuyunun dibinde bulunsa kuyu dibi hostur! Dost yücelerde, daglar basında olursa daglar bası da hostur,
güzeldir!
• Feryat eden bülbülün gül bahçesinde olması, söz söyleyen papaganın seker yemesi de hostur!
• Gökyüzünde bu esi bulunmayan mavi kubbedeki parıltı, meleklerle, ruhların tesbihlerinin oraya akseden hos
parıltısıdır.
• Madem ki Allah sana lütuflarda bulundu, gönlünü hırstan, dünya isteklerınden temizledi, haydi git, sen de bir
gönül elde etmege bak çünkü gönül pek hostur.
• Güzel yüzün aynaya düsen hayalini seyretmek hostur, ama o hayalin sahibi olan diri güzelin kendisini seyretmek
elbette daha hostur!
• Günesin ısıgı los bir yere düsünce orada sayısız zerrelerin elsiz, ayaksız oynadıkları görülür. Onları oynatan günes
degildir. Onları hos bir sekilde oynatan Hakk´ın nürudur.
• Yeter sus artık! Sen de göz gibi gör, fakat söyleme! Bas gözünü arama! Gören göz can gözüdür. Can gözü pek
hostur, pek hos!
235. Öyle bir sarap vardır ki, o sarap varı yok eder, yok´u da var!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, FS´ilat
(c.I, 515)
• Yine mest bir halde hakîkat meyhanesine geldik. Kendimizden geçtik de artık yücelmeyi, alçalmayı düsünmez
olduk.
• Mana sarabı içerek mest olan canların hepsi de hos, hepsi de neseli neseli oynayıp duruyorlar. Ey güzeller siz de
el çırpın, el, el çırpın!
• Yalnız biz degil, meyhane de mest oldu, altüst oldu. Sarap küpü devrildi, sürahi kırıldı, döküldü.
• 9htiyar meyhaneci de bu coskunlugu görünce dama çıktı, damdan asagı atladı.
• Onu öyle bir sarap mest etmisti ki, o sarap varı yok eder, yok´u da var eder.
• Siseyi kırdı. Parçalarını her tarafa saçtı. Bir çok kisilerin ayaklarını yaraladı.
• Su durumda basını ayagından fark eden var mıdır Herkes mest olmus, Elest meyhanesinde yıkılmıs kalmıs.
• Sarabı sevenlerin hepsi de isretteler, içiyorlar. Ey tenperest, nese aleminde "ten tennin" sesini duy!
236. îlkbahar gelince hor görülen, ayak altında ezilen toprak süslenir, güzellesir.
Miifte´iliin, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 514)
• Gönül evini yine güvercinler ele geçirdi. Gönül hosa gitmeyen seslecle doldu. Yani gönül evini nefsanî istekler,
çirkin hayaller doldurdu. însan kendinde bulunanı unuttu, kendi yaratılısını hatırına getirmedi.
• Düsünmedi ki: Ruhlan yaratan büyük ve essiz yaratıcı, balçıktan bir ayna yapmıs, ona bakmıstı.
• Yaratıcı, aynada yüzlerce sekiller görmüstü, yüzlerce süretler görmüstü. Gördügü sekillerin, suretlerin hepsi de
belirsizdi. Ancak kendi manevî sekli, kendi manası kolayca görülüyordu.
• Ruhlar harmanının sonu, kıyısı, kenarı yok! Ancak çok küçük bir karınca o muazzam, o akıl almaz harmandan pek
küçük bir sey alabildi.
• Ey zavallı insan, gurura kapılma! Dünya seninle dolsa, kar gibi her tarafı kaplasan, günesin sıcaklıgı vurunca erir,
yok olur gidersin.
• Ey kar yıgını! Eri, yok ol! Bastan basa toprak ol, toprak ol da bir bak ilkbahar gelince, hor görülen, ayak altında
ezilen o toprak nasıl süslenir, güzellesir!
• Ayak altında çignenen o degersiz toprak, insana balçık olur da sereflenir. Derecesi yücelir. Öyle bir hal alır ki
parlaklıgı ile iki dünyayı da aydınlatır.
237. Sen zamanımızın bir Yusuf´usun!
Mucizen de insanları büyüleyen güzel yüzün!
Mefa´ilün, Fe´ilatiin, Mefa´ilün, Fa´iliin
(, 485)
• Sevgilim senin güzel, parlak mahmur gözlerine, büklüm büklüm saçlarına emin ederim.
• Senin askının gül bahçesinde ötüp duran akıl bülbüllerinin tuzagı olan ruhanî la´l renkli can goncasına, can
güllerine yemin ederim.
• Canları besleyen, yetistiren güzelligine, yüzünün parlaklıgına yemin ederim. Bahçede bulunan narlar da senin
güzelligine hayran olmuslar da agızları açık kalmıstır.
• Canımın zaman zaman nese ile secde ettigi ve bütün gönüllerin kıblesi olan Hakk´ın cemaline yemin ederim.
• Sen zamanımızın bir Yüsufusun. Senin çok mucizelerin var. Fakat apaçık olan en büyük mucizen, insanlan
büyüleyen güzel yüzündür!
• Eger senin ask bahçende yer bulunsaydı, senin güzelligini hayran hayran seyretmek için her ottan, her yapraktan
birer nergis biterdi.
• Yüzünün parıltısı yüzüne perde oldu. Noksandan münezzeh olan Hakk´ın nuru, günes gibi seni gark etti.
" Aziz Hüdaî hazretlerinden:
"Zuhüru perde olmustur zuhüra,
Gözü olan delil ister mi nura!"
(Günesin ısınları kendine perde oldugu gibi, Hakk´ın zuhuîu kendisine perde olmustur. Gözü olan nüra delil ister
mi )
• Siir perdesinden hangi gazelle seni övmege, sena etmege baslasam, aciz kalırım da gönlüm seni binlerce defa
daha fazla övmege baslar.
• Zaten gönlüm kim oluyor Ben kimim Övmek ne Aslında ben zavallı, seni överek canımı senin güzel kokulu
reyhanlarla dolu gül bahçene çevirmek istiyorum.
238. Ötelerden ezelî hükmü bildiren sesler geliyor.
Mefa´ilün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´iliiıı
(c.I, 484)
• Üç gün oldu. Sevgilim baskalastı. 0 güzel varlık, o tatlı varlık nasıl oluyor da bana karsı böyle yüzünü eksitiyor
Bu yüzden ben çok mutsuzum.
• Ab-ı hayat kaynagına gittim. Testimi de beraber götürdüm. Fakat gördüm ki, kaynak kanlarla dolu.
" Bir halk sairi söyle söylemis:
"Benim bu nankör talihim Tasa bassam iz olur Haziran´da suya girsem Balta kesmez buz
• Çesit çesit renklerde yüzbinlerce gül açan ask bahçesine gittim. Çiçekler ve meyveler yerine diken var, tas var! 0
güzel bahçe çöle dönmüs.
• Gel sevgilim, gel ki; ben sensiz yasıyamıyorum. Gel, gel de durumu gör! Sen olmadıgın için gözlerim ırmak
kesildi.
• Gönlüm; "Acaba suçum nedir " diye kıvranıp duruyor. Çünkü her sebep bir sonuca baglıdır.
• Ötelerden ezelî hükmü bildiren sesler geliyor. Diyorlar ki: "Bos yere kıvranıp durma! Bu sebep simdi olan bir
sebep degildir. Bu sebep ezelden gelmektedir."
• Allah´ın isine akıl ermez. Bagıslar, suçlandırır, alır, verir. Bu yüzden onun isi terazi ile tartılamaz.
239. Gönül evi!
Mef´ulü, Pa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 443)
• Aziz kardesim "Gönülden gönüle pencere vardır!" derler. Sen sakın bu pencereyi açık, kırık bırakma! îçeriyi
seyretmesinler! îgne deligi kadar bile bir delik olsa, o deligi ört!
• Kim bu gönül penceresinden gafilse, zamanenin en üstün bir bilgini bile olsa o bir ahmaktır, kördür.
• Sana açık oldugu için sen kendi gönlünün penceresinden kendi içine bak, içeriyi seyret! Orası karanlık mıdır;
yoksa aydınlık mıdır Arastır!
• Eger orası aydınlıksa, aydınlıgı yüzüne vuruyorsa, sunu iyi bil ki: "Sen simdiye kadar kendinde bulunandan
habersiz yasadın. Halbuki orada çok degerli bir hazine vardır. Orada la´l madeni, akik madeni bulunmaktadır.
• Aynı zamanda gönül evinde çok degerli, esi bulunmaz bir dost orayı ev edinmistir. Sen de onun yanına otur. 0
çok üstün, benzeri olmayan bir emîrdir. Onun yoluna güller saç! 0 bir selvidir, o bir süsendir!
• Haydi kalk! Akılsızlık etme! Varını yogunu onun yanına tası! En iyisi onun yanında ev tut! Ona kapı bir komsu ol!
Çünkü orası meleklerin gelip dinlendikleri, misafir oldukları bir yerdir. ;
• Gönül evini anlatmak istiyorum ama, korkudan gönlüm tir tir titriyor. Çünkü o görülmemis, essiz varlık benlikten,
bizlikten kurtulmus bir varlıktır. ,
• Agzımda, dudagımda demir halkalar var. Ama dayanamadım. 9ster titre, ister titreme; sana gönülde bulunandan
bahsettim.
240. Sehvete boyun egersen daha çok günahlara, manevî pisliklere gömülürsün.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.I, 400)
• Dikkatle bakarsan görürsün ki, bütün güzel vasıflar, güzel huylar hep gönülden gelmektedir, gönüle aittir. Bütün
kötülüklerin, günahların kaynagı da balçıktan olan bedendendir.
• Nefsine ait arzulara uyarsan, sehvete boyun egersen, beden balçıgı daha da kalınlasır, artar, yüz misli olur. Sen
de daha çok günahlara, manevî pisliklere gömülmüs olursun.
• Nefsanî istekleri terketmek hususundaki tenbel davranısın seni zayıf düsürmektedir. Halbuki sen heveslerini,
nefsanî isteklerini yenebilsen bütün zorlukları asacak, huzura kavusacaksın.
• Kendi kendine bir sart kos da ahdinden dönmemeye ugras! Ahdini bozarsan manevî hastalık gitmez, iyilesme de
yok olur.
• Yaratılısın ezeldeki o agır ahde uyar da, bu uyumayı kendine huy edinirse;kirlenmeme, temiz kalma ahdine
uyarsa, o zaman canın elde ettigi yüz binlerce zevk, içinde dogar, sen mutlu olursun.
• Böylece demir gibi olan gönlün seni bir ayna haline getirir de, o zaman sana her an bir olgunluk yüz gösterir.
• Derken emaneti yüklendigi için can zevk aleminde sana hem çalgıcı olur, hem de sakîlik eder.
• Bundan sonra hakîkate erersin de dünya islerine, insafıların bos yere birbirleri ile ugrasmalarına, çekismelerine
yukardan bakar, onlara acırsın. Gizli olan o hazine belirir, onu kendinde bulursun da, bu bulus ile tanınırsın.
• Bu hale gelince bir çok manevî helvalar, tatlılar yersin, ama tadı damagında bile kalmaz. 0 tatlı yiyince, agzında
iken tat verir. Tıpkı simsek gibi parlar,aydınlanır, söner.
• Bu tabiat kör ve sagır olmasaydı, nasıl olurdu da hakîkate perde olurdu
• Fakat tabiat, eziyetlerin, derdin temelinden bas kaldırmıs, bitmis, yetismistir. Bu yüzden insanı felakete
sürüklemek için onun pesinden kosar, durur.
• Sen su zahitlerin gönül alçaklıgı göstermelerindeki gururu, ibadetlerinden ötürü kendilerini begenmelerini, tevazü
kılıfına giren gururlarını seyret!
241. Her sözü duymamak için kulagma pamuk tıka!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. 1, 402)
• Canlar canları yaratana dogru gitmek arzusundadır. Fakat bu arzu, bu gidıs. bilginlerin, akıllı kisilerin dillerindedir.
Asıkların da gönüllerindedir.
• "Ben batanları sevmem"105 ayeti bilginlerin dillerindedir. "Kalıcı olan iyi seylerdir."106 ayeti ise asıklarm
gönüllerinde yer almıstır.
105- En´am Suresi 6/76. ayetten iktibas edilmistir.
106- Kehf Suresi 18/46. ayetten iktibas edilmistir.
• Gönül gökyüzüne, dil de yeryüzüne benzer. Yeryüzünden göge yükselmek için çok, pek çok menziller geçmek
gerekir.
• Bir bakıma da gönül buluta benzer. însanların sîneleri, gönülleri de damlardır. Dillerimiz de damlardaki oluklardır.
Yagmur suları oluklardan asagı akar.
• Yagmur suyu gönüllerden gögüslere tertemiz olarak yagar. Fakat adamın içi kirli ise, sözlerinde gerçeklik yoktur.
Onun sözleri de içi gibi kirlidir.
• Bu sözler; bulutu, yagmur yagdıran; damı, bulutu çeken; olugu da, suyu akıtan adama göredir.
• Suyu baskalannın oluklarından alan adam hırsızdır. Baskalarının damlarındaki suyu asıran, baskalarının sözünü
kendi sözü gibi nakledendir.
• Asıkların gözyaslarından nergisler biter, güller açar. Nergisleri toplayıp demet yapan kisi sadece bir is basarandır.
• îsterse karanlık olsun, ayak, kendi ayakkabısını tanır. Gönül de zevk yolu ile ulastıgı menzilin hangi menzil
oldugunu anlar.
• Aklını basına al da, maddenin hüküm sürdügü, imansızlıgın arttıgı su tüfanda gönle gir ve kendini Nuh´un
gemisine at! Menzil korkulu, ama ey kardes, senin gönlüne korku girmesin! Allah seni korusun!
• Sana yapılmasını istemedigin seyleri, sen de baskasına yapma! Çünkü su huy dedikleri, tabiat dedikleri sende de
var!
• Her sözü duymamak için kulagına pamuk tıka! Çünkü sen, tertemiz cansın. Kötü sözlerden kirlenmeyesin!..
• Hakk´a yaklasmak istiyorsan ariflerle düs kalk! Hakk´a kavusmayı, Hakk´a kavusmus kisilerden iste!
242. Güzel hayalin, gönüller mahallesinden geçerken gönül;
"Can nerede " diye kapıya kosar.
Mefulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.1, 450)
• Senin yüzünü görmek bize hayattır. Ya Rabbî! 0 güzel yüz, bugün ne kadar da güzel, gönül alıcı bir hale gelmis,
ne kadar da güzellesmis.
• Bugün yüzünde baska bir güzellik var. Bugün çılgın asık ne yaparsa yeridir, dogrudur.
• Dün bana ögüt veren kisi, bugün senin yüzünü gördü de geldi benden özürler diledi.
" Fuzulî merhum bir beytinde söyle söyler:
"Degildim ben sana mail, sen ettin aklımı zail,
Bana ta´n eyleyen gafıl, seni görgeç utanmaz mı "
• Seni bu iki gözle görmem kafi degil! Seni görmek için yüzlerce göz borç almam gerekmektedir. Bu gözleri kimden
borç alabilirim Seni görmege layık göz kimde vardır
• Sana "beser" (=insan) desem, seni insan olarak gördügüm için asktan utanıyorum. Güzelligine hayran olup da
sana hasa "Allah" desem, fanî bir varlıga Allah dedigim için Allah´tan korkarım.
• "Gölge agaçtan ayrıdır" diyen kisinin körlügüne ragmen senin günesinin meydana getirdigi gölgede dolasıp
duruyorum.
• Senin güzel hayalin gönüller mahallesinden geçerken gönül heyecana kapılır da; "Can nerede " diye bagırarak
yalınayak kapıya kosar. Senin hayalin gönlün canı olursa, acaba sen kendin kimin canı olursun; ey sevgili!...
• Yeryüzü senin ay gibi parlak ve güzel olan yüzünden öyle acayip bir nür alır, öyle aydınlanır ki; sanki gökyüzü
olurda orada binlerce zühre yıldızı, binlerce günes parlar.
• Sevgilim, göklerin "0 ay yüzlü güzel vefasızmıs" dememeleri için, ne olur gönül penceresinden basını çıkar da bir
bak! Günes gibi nürlar saç! Her tarafı aydınlat!
243. 0 güzelligi görünce hayranlıktan agzım açık kaldı.
Mefülü, Pa´ilatii, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 449)
• Sevgili; rühun yüzü çok güzeldir, çok parlaktır ama; senin yüzündeki güzellik büsbütün baska güzelliktir.
• Ey yıllarca rühu, ruhun güzelligini, vasıflarını medheden! Bana bir sıfat göster ki, o sıfat, ruhun zatına uygun
olsun.
• Onu hayal etmek gözdeki nüru artırır. Fakat göz onun kendisini görünce nur artıran hayali vuslata karsı pek
sönük, pek zavallı kalır.
• 0 yüzü, o güzelligi görünce hayranlıktan agzım açık kaldı. Her an dilimde, gönlümde; "Allah´ım, sen pek
büyüksün. Allah´ım, sen ne güzeller yaratıyorsun " diye o yüce yaratıcıya sena var!
• Gönlüm senin havanda, senin sevginde yer edinen, oradan bir türlü ayrılmayan bir göz oldu. Oh, o sevgi ne kadar
da hos! 0 sevgi, gözü de, gönlü de beslemede, olgunlastırmadadır.
• Sen artık ne hüriden bahset, ne aydan, ne ruhtan, ne de periden. Çünki bunların hiç biri ona benzemezler 0
büsbütün bambaska bir güzeldir.
• Senin askının yaptıgı is, kölesini oksamaktır. Lütuflarda bulunmaktır. Yoksa 0 aska layık gönül nerede bulunur!
• Bır gece bile olsa senin havana kapılıp, seni hayal ederek uyumayan gönül, karanlık gece içinde nürlu bir gündüz
meydana getirir. Hava onun nüru ile ısıklanır, apaydın olur.
• Muradından, isteginden geçen, sana mürid olur. Istemeden, dilemeden is-tegini bulur, dilegine erisir.
• Bu ask atesine düsüp yanan, yakılan cehennemlik kisi, kevsere düsmüstür. Çünkü ey sevgili, senin askın
kevserdir.
• Ayrılıgının acısı ile içim yanıyor. Elimi çaresizlikten basıma vurup duruyo-rum. Ama sana kavusmak, seninle
bulusmak ümidi ile ayagım yere basmıyor.
244. Rahattan, ızdıraptan, benlikten kurtulmadıkça
vuslata erenlerin yanlanna gidemezsin.
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 456)
• Sen hududsuz, sefkatle dolu bir sevgilisin, bizi kucakla! Allah da bilir kı asıgı oksamak, onun gönlünü almak ayıp
degildir.
• Ay yüzünü asıklara gösterdigin geceden beri herkes kararı olmayan gökyüzüne döndü. Hiç kimsede karar ve
huzur kalmadı.
• Üstünlük, lütuf, ihsan denizinin feyzinden baska hiç bir seyde ümidimiz yok! Seni övmeye, seni anlatmaya imkan
yoktur!
• Seni sevmenin zevkine vardık. îhtisamını, büyüklügünü gördük de öyle §a-sırdık kaldık ki, elimiz hiç bir is tutmaz
oldu.
• Bizler yüzlerce tuzaktan kahramanca sıçrayıp kurtulmus kuslar gibiyiz.
•Ama senin tuzagın öyle bir tuzak ki, oradan kurtulmanın, uçup kaçmanın imkanı yok!
• Askının elçisi, sabah sarabı sunan sakî gibi geldi de bize o mahmurluk vermeyen sarabı sundu.
• "Gücüm kuvvetim yok, ayrılık yüzünden perisanım, hastayım." dedim. Acele etme! Simdi hemen özür getirilecek
zaman degil." dedi.
• "Bahaneler icat etmiyorum. Halim yok. Hıçkıra hıçkıra aglamıyorsam, perisan bir halde degilsem özrümü kabul
etme!" dedim.
• Halini unut da ask sarabını içmeye bak. Asıkların ne iradeleri vardır, ne de ihtiyarları ellerindedir.
• Rahattan, ızdıraptan, benlikten kendini hatırlamaktan kurtulmadıkça seni vuslata erenlerin, manen Hakk´ı
bulanların yanına almazlar, oraya varmaya yol vermezler.
245. Sen bir dost ararsan, rahmeti sayıya sıgmayan dostu ara!
Mefulii, Fa´ilatii, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 445)
• Bu çok tuhaf, hiç görülmemis bir ates! Bir an bile sabrı, kararı yok! Nasıl olabilir ki, hem sevgilinin yanında
alevlenmis, hem sevgilinin yanmda yoktur!
• Sekil nasıl ayak diresin Seklin zaten sebatı yok! Mana nasıl onu ele geçir-sin ki apaçık ortada degil!
• Dünya bir av yeri; yaratılmıs olanlann hepsi de av! Avlanan emîrden de bir nisane, bir belgeden baska ortada
birsey görülmüyor. Eseri meydanda, kendisi gizli!
• Her tarafta bir is, bir çalısma var! Her tarafta yükler, denkler var. Her tarafta; "Biz emîriz, biz büyük insanlarız."
diyenler var. Fakat asıl emîrin konagında ne yük var, ne de denk!
• Ey rüh! Elini çek de yüzünün hos rengi görülsün. Çünkü su görünenlerin hepside köpük, sekil, resim!
• Ey iyi bahtlı, hos talihli kisi! Sen dost ararsan rahmeti sayıya sıgmayan dostu ara!
246. Ask yüzünden kınanmak, ayıplanmak bir adettir!
Mef´Olü, Fa´ilat, Mefa´ilü, Fa´ilat
(c.I, 446)
• Sagdan, soldan çekistirmeler, ayıplamalar duyulsa bile gönlünü bir güzele kaptırmıs olan kisi askından dönmez!
• Ask yüzünden kınanmak, ayıplanmak nasıl bir adet ise, asıgın kulagının sagır olması da bir adettir.
• Ask ugrunda iki dünyanın yıkılması, viran olması; aslında mamur olmaktır, yeniden yapılmak, meydana gelmektir.
Ask ugrunda, ask yolunda bütün faydalardan vazgeçmekte fayda vardır!
• Hz. îsa dördüncü kat gökten; "Haydi ey asıklar, elinizi, agzınızı yıkayınız! Gök sofrası kuruluyor. Manevî yemekler
yeme zamanı geldi!" diye bagırıyor.
• Yürü! Yokluk meyhanesinde sevgiliye karsı yok ol! Nerede iki sarhos varsa, orada kavga ve gürültü vardır.
• Sen seytanların bulundugu yere; "Yardım, yardım!" diye gelip giriyorsun. Aklını basına al da yardımı Allah´tan
iste! Buradakilerin hepsi de insan seklinde birer seytan, birer ifrittir.
• 0 kadar çok mana sarabı iç ki, mest olasın da dedikodudan kurtulasın. Sen asık degil misin Ask da bir meyhane
degil mi
247. Sevgili dedi ki: "Zerre zerre bütün dünya bana asıktır."
Mef´fllü, Fa´ilatii, Mefa´îlü, Pa´ilat
(c,I, 448)
• Bugün sevgiliyi görme, onunla bulusma günü! Bugün en büyük günesin dogdugu gün!
• Hüriden, aydan, ruhdan, periden hiç bahs etme! Bunların hiç biri bizim sevgilimize benzemez! Bizim sevgilimiz
bambaska bir sey!
• Kim onun yüzünü görüp harap olmadı ise o insan degildir! Cansız kayadır, mermerdir!
• Onun askından, atesinden haberi olmayan mümin, ask yoluna düsmüs, Hakk asıklarının gözlerinde kafirdir!
• Rühu´l-Kudüs kapının halkasını çaldı. Ay yüzlü sevgilim; "Kapıyı çalan kimdir " diye seslendi. 0 da; "Kapıdaki
senin eski kulun, eski kölen!" diye cevap verdi.
• Sevgili; "Yanında kim var Bu kapıya kiminle geldin " diye sordu. Ruhu´l Kudüs de; "Yanımda senin askın vardı."
Sevgili; "Ask nerede " dedi. 0 da;"Ask gönlümde." dedi.
• Sevgili dedi ki: "Zerre zerre bütün dünya, bana asıktır. Sen yürü git! Getirdigin meta´, mal bizce pek degersiz bir
sey."
248. Gönlündeki gamları sil süpür! Orası tertemiz olsun!
Çünkü gönül dostun hayalinin evidir.
Mef´fllü, Fa´ilatü, Mefa´îlii,
(c.I, 447)
• Ey gül senin çok nazik bir yanagın var! Fakat bu kadar nazik oldugu halde yanagını sevgilinin yanagına sakın
koyma! Onu incitirsin. Çünkü onun yanagı senin yanagından daha naziktir.
• Hatta ey gül, gönlünde bile onun nazik güzel yanagını, kendi yanagına koymayı hayal etme. Çünkü yanagını
yanagına koyunca gönülde oldugu için senin gönlündeki ask sırrım anlar. Gönüller alan dost pek naziktir.
" Gül yanakların hayalen bile incinmeleri bendenize Nedîm´in su beytini hatırlattı:
"Buy-ı gül taktîr olunmus nazın islenmis ucu,
Birisi hoy, birisi destimal olmus sana sevgilim!"
(Gülün kokusu imbikten geçirilmis, nazın ucu islenmis, imbikten geçirilen gül kokusu sana ter olmus. Naz denilen
manevî varlık da sana mendil olmus.)
• Arzu, istek haddi asınca gizlice kimseye belli etmeden ona secde et! Fakat fazla da üstüne düsme. Çünkü o pek
incedir, pek naziktir.
• Eger sen kendinden geçmis isen, zaman kaydından da kurtuldugun için bütün vakitler senindir. Senin vaktindir.
Fakat kendinde isen vaktini bil bekle! Çünkü pek incedir.
• Gönlündeki gamları sil, süpür! Orası tertemiz olsun. Çünkü gönül onun hayalinin evidir. 0 güzelin hayali ise pek
incedir, pek naziktir.
• Günün birinde gülün gölgesi dostun hayaline düstü de, dosta öyle bir is etti ki, gerçekten de bu çok ince bir istir.
" Hz. Mevlana´nın: "Gülün gölgesi dostun hayaline düstü." mısra´ı eski sairlerimizden Nailî-i Kadîm merhumun su
beytini hatırlattı:
"Gül hare düstü, sîne-fikar oldu andelip,
Bir hare baktı bir güle zar oldu andelip."
(Gül dikenin üstüne düstü. Bu yüzden bülbülün gögsü yaralandı. Bülbül bir güle baktı, bir de dikene, feryada
basladı."
249. "Ney"in sesi kendinin degildir.
Ona üfleyenin "ney"den duyulan nagmeleridir.
Mef´dlü, Pa´ilatii, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.1, 444)
• Sakî sarap getir! Günler pek hos, pek güzel! Bugün sarap içmek, sohbet otagı kurmak, gönülde ask atesini
uyandırmak günü! Onu manen bulmak, ona hayran olmak günü.
• Sakî nazik, sarap latif, günler degerli, serefli günler! Meclis gökyüzü gibi aydınlık, sevgili de ay gibi giizel!
• Ney sesini dinle! Aslında o ses ney´in degildir. Ona üfleyenin duygularının ney´den duyulan nagmeleridir. Sen ask
sarabını içmege bak! Gam kendi derdine düsmüs, çırpınıp duruyor.
• Bugün tövbeden baska bozulacak birsey yok! Bugün sevgilinin saçından baska dagınık, perisan bir sey yok!
""Bazı ariflere göre insanın "Ben bu isi bir daha yapmayacagım" diye tövbe etmesi, kendinde bir varlık, bir benlik
duymasının neticesidir. Bu davranıs ( Allah´dan baska fail yoktur.) inancına aykırıdır. Bu sebeple "Tövbeden de tövbe
etmek gerekir" demislerdir. Ama bu demek degildir ki, ne yaparsan yap bu senden degildir, Hakk´tandır. Bu görüs
Cebriye görüsüdür. Islamî degildir. Çünkü insan cüz´î iradesini kullanarak suçu bir daha islememeye tövbe ederek
Hakk´ın yardımı ile kendini iyiye götürebilir. Mevlana "Bugün tövbeden baska bozulacak bir sey yoktur!" demekle bu
inanca isaret buyurmaktadır.
• Bütün dünyanın heves ettigi, askına kapıldıgı o güzel, balçıktan yaratılmıstır. Fakat o, gizli olarak Hakk´ın kudreti,
yaratma gücü, san´atı ile süslenmistir.
• Bugün baska türlü bir gün, bugün nerede bir ölü varsa canlanır, dirilir. Bugün kör bile baska bir göze sahip olur.
• Nice beden vardır ki, toprak esiridir, mezarda çürümege mahkumdur.Fakat gönlü gökyüzünde emîr nice tohum
var ki, toprak altına düsmus, ondan biten agaç yücelmis, boy atmıs.
• Gönlü mücevher, inci hazinesi olan bir varlık nasıl olur da kirli toprakta yasar Sevgilisini bagrına basmıs olan bir
kisinin nasıl olur da gönlü daralır, sıkılır
250. Benim "Asıklık"tan baska bir isim yok!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa-ilat
(c.I, 505)
• Benim asıklıktan baska bir isim yok. Ben asıgım, asıklıgı bir suç saymıyorum. Ve asık oldugum için de
utanmıyorum.
• Sen su ask denizinin içinde ne kadar da degerli bir incisin! Senin yüzünden dalga gibi kararsızım, çırpınıp
duruyorum.
• Ben simdi senin ask denizinin kıyısında oturup duruyorum. Her ne kadar benim gönül denizimin kıyısı yoksa da,
ben ask denizinin kıyısını seviyorum, o kıyının sarhosuyum.
• Senin askının sarabı bana gökyüzünden gelmektedir. Bu sebepledir ki, yeryüzünde üzümleri sıkarak sarap
yapanlara benim minnetim, ihtiyacım yoktur.
• Senin ask sarabın dagın bile sükünetini giderir, onu oynatırken; benim vakarım yoksa, ben yerimde
duramıyorsam beni kınama, ayıplama!
• Sevgilim ben senin oturdugun mahalleden bir türlü vazgeçemiyorum. Ne olur, bana mahallende bir ev tut!
• Sen güzelligin ile, essizligin ile dünyanın kutbusun. Herkes yüzünü sana dogru çevirmis, seni görmek
istemektedir. Benim de senin çevrende dolasmaktan baska bir isim yok!
• Benim akrabam, yakınım, esim, dostum hep asktan dogan kisilerdir. Bunlardan daha güzel yakınlarım, daha ala
soyum, sopum yoktur!
• Iki dünyadan da üstün, iki dünyadan da degerli ne vardır Ask sehri vardır. Benim bundan daha iyi bir sehrim,
daha iyi bir diyanm yoktur!
251. Allah´ım; bedenimizde bir tek damar bile yoktur ki senin emrinle atmasın.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 506)
• Allah´ım; su dünyada senin emrine boyun egmeyen; kul, köle olmayan var mıdır Senin lütuflarını, ihsanlarını,
güzelliklerini görüp de hayran olmayan, mest olmayan var mıdır
• Hersey, herkes senin emrindedir. Bir cimrinin hasisligi senden oldugu gibi,ona buna iyilik eden, kerem sahibinin
cömertligi, ihsanlarda bulunması da sendendir.
• Her ruh senin güzel isimlerinden birinin vasfı ile sana baglıdır. Bedenimizde bir tek damar bile yoktur ki senin
emrinle atmasın.
• îki dünya, iki ele benzer. Sen de onları hareket ettiren ruh gibisin. Onların verdikleri her seyi, gösterdikleri
cömertligi, yaptıkları iyiligi onlar yapmıyor, sen yaptırıyorsun.
• Su varlık dünyasında kimin gözü, senin rüzgarından baska bir rüzgarla sallanan bir gül görmüstür
• Gaflet içinde yasayan zavallı kisi halkın cevr u cefasından, kötü davranıslarından sızlanır durur. Düsünmez ki halk,
Hakk´ın elinde bir sopadan baska bir sey degildir.
• Allah´ım bütün bu sopalar, senin yüzünden, senin emrinle oynar durur. Herbiri de ancak senin verdigin derttir,
senin verdigin dermandır.
• Allah´ım; anlıyorum ki, basımıza, bedenlerimize gelip çatan dertleri, belaları savusturmak, halkın cefalarından
kurtulmak ancak sana yalvarmakla, ancak seni sena etmekle, övmekle mümkündür.
252. Yok ol da su dedidokudan kurtul!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 512)
• Bu ask sehrinde oturdugu halde mest olmayan var mıdır Bu sehirde asık olmayan bir kisi görülmüs müdür
• Sarap bırakmıyor ki akıl durmadan söylensin dursun da, kimsecikler bunun sonu gelmeyecek demesin!
• Can ona baglandı ama topal kaldı. Zaten canın buradan dısarıya sıçrayacak bir yeri de yok ki!..
• Sen simdi sasılacak seyleri seyret! Sen hem var olan, hem de yok olan birini gördün mü
• Padisah tarafından kolu, kanadı kırılmıs olan kus, uçtukça uçar. Su gökkubbenin üstünde artık onun için kırılmak
olamaz.
• Yok ol da su dedikodudan kurtul! Sözden kurtulan kimdir Yok olan kisi!..
253. Öldün; mana gözün açıldı, can alemini seyre basladın.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mef´îlün, Fa´ilün
(c.I, 492)
• Sen beden hapishanesinden kurtuldun, öldün. Mana gözün açıldı. Su anda can alemini seyretmedesin, o alemi
görüyorsun. Çünkü sen dünya hayatını yasarken ölü idin. Ama durumdan haberin yoktu. Simdi tekrar dirildin, elbette
bundan sonra nasıl yasayacagını bilirsin.
• 9dris (a.s.) gibi ölüp tekrar bu aleme gelen, meleküt aleminin müderrisi kesilir. 0 gayb alemindekilerden bile
gizlidir!
"Hz. Nuh´un babasının dedesi olan 9dris(a.s.)´ın Hz. îsa gibi daha yasarken dördüncü kat göge çıkarıldıgından
bahsederler. Tefsîr-i Kebîr sahibi Fahreddin Razî hazretleri: "Biz onu yüce bir makama yükselttik." Meryem Süresi
19/56-57 ayetlerini tefsir ederken, bu yükselmenin bedenle degil, manen oldugunu yazar. Sonra ayete ikinci bir mana
vererek Cenab-ı Hakk´ın onu bedenen dördüncü kat göge çıkardıgından bahseder. Peygamber Efendimizin Buharîde.
bulunan bir hadîslerinde; "Miraca çıkarken dördüncü kat gökte 9dris(a.s.)a rastladıgını ve onunla selamlastıgını haber
verir." 9dris(a.s.)´ın hala sag oldugunu iddia edenler oldugu gibi, Azrail(a.s.)´in onu gökte bulup aldıgından da
bahsedenler vardır.
• Söyle bakalım! Bu dünyadan giderken hangi yoldan gittin 0 taraftan gelirken de hangi gizli yoldan geldin
• 0 yol öyle bir yol ki, bütün canlılar her gece o yola uçup gidiyorlar. Herkes uykuya dalmısken, duygularımız bizi
terkeder giderler. Sehir sehir bütün bedenler bos kafesler gibi. Hiç bir kafeste kus yok!
• Kusun ayagı baglı olursa, uzak yerlere uçamaz. Yeryüzünde döne döne alçaklarda uçar. Çünkü uçusta acemidir.
• Fakat ölümle, beden hapishanesinden kurtulur, ayagındaki bagı koparır atarsa, uçacagı yerleri de görür, her seyin
sırrının ne oldugunu anlar.
254. Seni dosttan uzaklastıran hersey kötüdür.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c,I, 483)
• Seni dosttan uzaklastıran hersey kötüdür. Dosttan baska her nereye yüzünü çevirsen, o sey iyi bile olsa fenadır,
kötüdür.
• Meyve ham oldukça, kabugun içinde kalması iyidir. Fakat olgunlastıktan sonra kabuk artık onun için kötüdür.
Onun meydana çıkmasına engeldir, bir perdedir.
• Kus da, yumurtanın içinde gelisir, kanatlanırsa, yumurta artık onu hapseden, onun dısarı çıkmasına engel bir
perde oldugu için kötüdür. Onu kırmak, parçalamak gerekir.
• Bir insan da güzel huyu ile etrafındakilerle uzlasırsa, halk hakkı tanımazsa, isin hakîkatine vakıf olamazsa, gözü
perdeli ise; o iyi, güzel huy halka kötü görünür.
• însan dostundan pek az bir zaman dahi olsa ayrılsa, o ayrılık zamanı az sayılmaz. Çok uzun bir zaman gibi
görünür. Gözün içinde yarım kıl bile olsa kötüdür, hosa gitmez.
• Sen zavallı! Ötelerden dünyaya sürgün edildin, ayrılıga düstün. Bütün ömrün dostu aramakla geçti gitti. Gaflet
içinde oldugun için onu geregi gibi arayarak bulamadınsa ve ölüm zamanı gelip çatınca onu arayacaksan, bu is kötü bir
istir. Aklını basına al da, yasarken onu bulmaga çalıs!
255. Gam, sevgilinin hayali bulunmayan bir gönüle girer, yerlesir.
Müfte´ilün, Fa´ilatü, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.I, 468)
• Ey gam! Bedenimin tüyleri sayısınca beni kaplasan yine de bana agır gelmezsin. Çünkü bu ask meydanı, ask
makamı neselerle, tatlılıklarla dolu. Burada senin bir isin yok. Sen bu meydanı terket, baska meydanlara git.
• Gam, keder bos seylere heves etmis bir gönülde bulunur. Sevgilinin hayali bulunmayan bir gönüle girer, yerlesir.
" Seyh Galip merhüm; "Asıkta keder neyler, gam halk-ı cihanındır." diyordu."
• Ey gam! Sen bastan basa altın olsan, bastan basa seker olsan, agzımı yumarım da ben sana: "Seker yemem."
demek isterim.
• Asıgın gönlünde bir denk varsa, o ancak sevgilinin seker dengidir. Gönülde bir yolculuk düsüncesi varsa, ancak
sevgiliye gitme, ona kavusma düsüncesidir.
• Ey gamdan kurtulmayan, kederden yakasını kurtaramayan! Sen kendi gamınla kederini bırak da onun gamını,
kederini defet gitsin. Sevgiliyi görecek gözün yoksa hiç olmazsa onun kokusunu duy! Neselen!
"Nef´î merhumda;
"Çalıs gamgînleri sad etmeye sad olmak istersen!
Sevindir kalb-i nası gamdan azad olmak istersen!"
(Sen neseli olmak istiyorsan gamlı insanları neselendirmege çalıs, onların gamlarına ortak ol. Gamdan kurtulmak
istersen, insanların gönlünü sevindir!) demisti.
256. Kesret-Vahdet
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c.I, 458)
• Bugün, gökyüzü bizim ay yüzlü sevgilimizin güzelligine hayran olmustur. Günes bile onun yüzünün parlaklıgını
görmüs de kıskanmıs, rengi solmustur.
• Varlık sabahında bu mana günesinden baska günes yoktur. Zerre zerre her var olanı, herseyi onun vahdet
(=birlik) günesi aydınlatıyor. 0 günes her yere düsüyor, kral sarayını da, dilencinin kıblesini de o aydınlatıyor.
• Her aksam, her sabah türlü türlü sekillere bürünmede. Bu yüzden herbiri öbüründen baska sanılmaktadır.
• Halil´de lütuf vardı da, bu sebeple ates kendisine su gibi göründü. Nemrut da kahırdan ibaret oldugu için, ona da
su, ates kesildi.
• Yusuf, kardeslerinin gözlerine kurt gibi göründü. Güzel bir kardes oldugu gizli kaldı.
• Bu; onun yüzünü seyrederken, güzelligine hayran olur. Parmaklarını keser. Öbürü; "Bu ne kötü kisidir!" der; onun
canına kasdeder.
257. Ben geldigim yere dönmem için hangi yola düsmeliyim
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ilün
(c.1, 381)
• Burada, bu dünyada yasamak, ham adamın isidir. Ben geldigim yere dönmek istiyorum. Geldigim yer nerede
kaldı Ben oraya geri dönmem için hangi yola düsmeliyim
• Dostun yurdundan bir an bile uzak kalmak, asıklar mezhebinde haramdır, günahtır.
• Bu acayip tuzaga, dünya tuzagına, zümrüt-i ankanın bile ayagı tutulmus kalmıs iken, benim gibi bir serçe bu
tuzaktan nasıl kurtulabilir
• Ey avare gönül yolunu sasırıp bosuna bu tarafa, bu dünyaya gelme! Orada, o mana aleminde otur, orası çok hos
bir yerdir.
• Sana manevî hayat veren, senin bedenini degil de rühunu kuvvetlendirecek canına can katacak mezeyi, yiyecegi
seç; seni mest ederek madde aleminin üzüntülerinden, dertlerinden kurtaran; bozulmamıs, tam kıvamında olan sarabı
iste!
• Bundan baskası bütün kokudur, nakıstır, renktir, savastır, ardır.
• Fazla söyleme sus! Ayakta durma, otur! Çünkü mest olmussun; damın da tam kenarında bulunuyorsun!
258. Hakk´tan gelen gamı, kederi bir lütuf olarak kabul et!
Müstef´ilü, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Miistef´ilün
(c. 1,518)
• Ey gönül! Hakk´tan gelen gamı, kederi bir lütuf olarak bil de, ondan yüz çevirme! Onun içine gir! Çünkü sabır
sıkıntının anahtarıdır. Onun gönülde açtıgı yaraya katılan ki merhemi yüz göstersin! Sunu aklından çıkarma ki sabır,
ızdırabın, acının anahtarıdır.
• Deıtlerin, kederlerin içine öyle bir askla dal ki, sonunda hiç beklemedigin bir zamanda ansızın Hakk´ın kürsüsü ve
ars-ı azamı senin önüne gelsin. Çünkü sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Cihanın nüru ile gül de, cihanın dügünü, dernegi ol! Onun mateminden, acılarından kurtul, emniyete ulas! Çünkü
sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Kibirden, kinden kurtulur da gönlünü ayna gibi parlak, lekesiz bir hale getirirsen, her an onu gönül aynasında
görürsün. Çünkü sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Kibri, kini yok edersen hem benlikten yakanı sıyırırsın, hem de seytanın saçından tutar, boynunu vurursun. Sabır
sıkıntının anahtarıdır.
• 0 zaman bahtın, talihin, devlet, varlık kendiliginden kalkar senin ayagına gelirler. Onların gelisi ile mutlu olursun.
Sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Sus! Artık sırları söyleme, söyleme ki: " (=Min ledün) sırrına yabancılar, ham kisiler, nasıl erebilirler Sabır
sıkıntının anahtarıdır.
"Kehf Suresi 18/65. ayette, Hz. Musa´ya, kendisine Allah tarafından bilgi verilmis bir arkadasla karsılasacagı
bildirilmistir. Bu arkadasın Hızır (a.s.)oldugu rivayet edilir."
259. Ben güle kırmızı elbiseleri kimin giydirdigini biliyorum!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. II, 1000)
• îlkbahar gelince gül uykudan uyanır, kırmızı elbiseler giyer. Ben güle o elbiseleri kimin giydirdigini biliyorum.
• Bahar gelince sögütler de uyanır, yaya olarak gelirler, ırmagın kenarında namaz kılacaklarmıs gibi saf haline
girerler. Onlar da bütün varlıklar gibi kadere boyun egmislerdir. Kaza ve kader neyi takdir etmisse ancak onu yaparlar.
• Süsen kılıcını çeker, yasemin sipere girer. Her biri savas tekbirini getirirler.
• îlkbaharda kırmızı elbiseler giyerek süslenen gül, kendini begenir de o aciz bülbüle neler eder, neler eder!
• Bahçe gelinlerinin herbiri, bahçede bulunan bütün çiçekler; "0 vefasız gül bize isaret ediyor!" derler.
• Burada asık bülbül de seslenir, der ki: "Bakın arkadaslar, bassız ve ayaksız gibi olan ben zavallıya gül ne cilveler
yapıyor "
• Bu hali gören çınar aglayarak, inleyerek el kaldırmıstır. Dua etmektedir. Ne dua ettigini ben sana söyleyeyim.
• Goncanın bası ucunda durup ömrün az oldugundan sikayet eden kim Meneksenin sırtını iki büklüm eden kim
Sana anlatayım.
• Sonbahar baglara, bahçelere çok cefalar etti. Ama simdi dikkat et de bak! îlkbahar ne vefalar etmede.
• Sonbaharın yagmalayıp götürdügü her seyi ilkbahar birer birer geri vermede.
• Gülü de, bülbülü de, bahçe güzellerini de hatırlamak, onlardan bahsetmek birer bahanedir. Neden bunu
yapıyorlar Neden güllerden, bülbüllerden, bahçe güzellerinden söz açıyorlar da, onları yaratandan söz açmıyorlar.
"Hz. Mevlana bir ruba´îsinde söyle buyurur:
Bag. gül, bülbül, güzeller hepsi birer bahanedir.
Bunların hepsinden maksat odur "
• Bu hal askın gayretinden, kıskanmasındandır. Yoksa, dil Allah´ın inayetlerini, ihsanlarını, lütuflarını nasıl
anlatabilir
260. Kendini nasıl, niçin, neden dikenliginden kurtarırsan ona kavusursun.
Mefa´ilün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa-îlün
(c. II, 959)
• Gönlünü dünya gamından ayırabilirsen, beka bagında, ölümsüzlük bagında neselenmene, safa sürmene imkan
vardır.
•Riyazet suyu ile yıkanırsan bütün gönül kirlerinden temizlenirsin.
• Hevesler ve nefsanî istekler menzilinden bir iki adım ilerlersen, seref ululuk haremine konabilirsin.
• Ey gönül! Manalar denizinde bulunan o essiz inciye, deger bakımından paha biçemezsin.
• Himmet eder de, bu toprak duragını (yani dünyayı) kendine mekan edinmezsen yücelerin yücesinde, ötelerin
ötesinde, mana aleminde kendine bir yer edinirsin.
• Yalnız basına oturup basını önüne eger de düsüncelere dalarsan, geçmis zamanlardaki hatalarını, yanlıs
görüslerini anlar da onları düzeltebilirsin.
• Fakat bu yola düsenlerin vasıfları uyuyup kalmak degil, çevik davranarak, acele ederek isleri yoluna koymaktır.
Sense bu cihanın nazenînisin. 0 çevikligi nasıl elde edebilirsin
• Sen ne ecelin elini ayagını baglayabilirsin, ne de dünyanın renginden, kokusundan, nimetlerinden vazgeçer,
kendini kurtarabilirsin.
• Eger sen bu alçak nefisle, benlikle savasabilirsen; gönlün, canın Rüstem´i, kahramanlar kahramanı olursun.
• Eger ask derdine tutulursan, eger yaratıcıya asık olursan, imtihan için onun verdiği belalara sabredersen; o
zaman gönlün huzura kavusur.
• Su anda; nasıl, niçin, neden dikenliginden kendini kurtarabilirsen ona kavusursun. Daha dünyadayken cennette
yasamaga baslarsın.
261. Sürgün olarak geldiginiz bu dünya gurbetinden sefere çıkın!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. II, 945)
• Canlara; "Neden asıl evinize, gerçek yurdunuza dönmek istemiyorsunuz Neden bu dertlerle, kederlerle, acılarla
dolu dünyada kalmak için ayak diriyorsunuz " diye bir ses geldi.
• Balçıktan yaratılmıs bedenlerinizle ayaklarınıza öyle agır zincirler vurulmus ki, çalısıp çabalayarak onları
kırmadan, parçalamadan kurtulmanıza imkan yok!
• "Artık bu gurbetten, bu ayrılıktan bıktık usandık!" deyin! Sürgün olarak geldiginiz bu dünya gurbetinden sefere
çıkın! Evinize, barkınıza geri dönün!
• Kokmus, eksimiz ayranla, çöllerdeki kuyuların acı suları ile neden hayatınızı bos yere harcıyorsunuz
• Allah kanatlarınızı gayretten, çalısıp çabalamadan yaratmıstır. Madem ki canlısınız, yasıyorsunuz; harekete geçin!
Gayret gösterin!
• Tenbellikle, ümidin kolu kanadı pörsür, çürür. Kolunuz kanadınız kırılıp dökülünce, artık ne olursunuz bir düsünün!
• Gayret sarfederek, çalısarak, çabalayarak kurtulmak size zor geliyor. Sanki sıkılıyor da bu sıkıntılı dünyada, bu
kuyu dibinde kalmaktan sıkılmıyorsunuz. Peki öyleyse, kuyu dibinde kalın!
262. Ask bazan dost olur, bazan da bastan basa ayıp kesilir.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. II, 941)
• Mezarda toprak olduktan sonra insan için ya ziyan vardır yahut kar! Bari ölmeden evvel toprak olayım da,
göreyim bakayım neler olacak
• Toprak olmak asıkların isidir. Çünkü açıklara; hayata, dünyaya ait olan baglılıklarını koparmayı Hakk gösterdi.
• Haydi biz de; "Ölmeden evvel ölelim!" emrine uyarak Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi su mel´un nefisle savasa
giriselim!
• Ask bazan tamamıyla toprak kesilir, bazan tamamıyla su olur. Bazan büsbütün ates kesilir. Yakar, yandınr. Bazan
da hep duman!
• Bazan dost olur. Bazan bastan basa ayıp ve ar kesilir.
• Su oturup kalkan halkın gözüne binlerce süret halinde görünür. Fakat senin gözünde ne artar, ne de eksilir.
263. Ask uykumu aldı götürdü. Uyku da askı götürdü.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. II, 919)
• Ask benim uykumu aldı götürdü. Uyku da askı götürdü. Zaten gerçek asık , uyuyamaz. Ask canı da, aklı da yarım
arpaya bile almaya tenezzül etmez.
• Ask kana susamıs siyah bir arslandır! 0 asıkların gönül kanından baska bir sey içmez!
• Ask sevgi ile sana yaklasır, seni tuzaga düsürür. Sen onun tuzagına düsünce o senden uzaklasır. Uzaktan senin
halini, ayrılık atesi ile yanısını seyre baslar.
• 0 çok güçlü, çok kuvvetli bir emîrdir, korku nedir bilmez. îskenceler yapar. Suçsuz oldugun halde seni ezer,
hırpalar durur.
• Askın eline avucuna düsen, bulutlar gibi aglar, gözyasları döker. Fakat onlardan uzak duran da asık suratlı,
duygusuz, soguk bir kisi olur. Kar gibi donar, buz kesilir.
• Ask her an binlerce kadeh sarap içer, sonra o kadehleri kırar, döker. Her an binlerce kat elbise diker, sonra onları
yırtar, atar!
• Ask binlerce gözü aglatır, sonra da aglattıklarını güldürür. Binlerce kisiyi aglatıp inleterek öldürür de hepsini bir
sayar.
• Zümrüd-i anka Kaf dagına dogru hosça uçar gider. Ama ask tuzagını görünce artık uçamaz olur. Gelir, askın
tuzagına düser.
• Askın baglan ile baglanan kisi hile ile yahut isi delilige vurarak, o baglardan kurtulamaz. Onun tuzagına düsmüs
olan hiç bir akıllı aklı fikri ile bir çare bulup halas olamaz.
• Onun yüzünden aklım perisan, darmadagın. Yoksa onun yaptıklarını, tuttugu yolları, ettigi isleri bir bir sayar,
döker, sana gösterirdim.
• Askın arslanları nasıl avladıgını, onlan nasıl yakaladıgını, onlara neler ettigini sana gösterirdim.
264. Ayrı ayrı bedenlerde yasadıkları halde iki can bir olmadıkça
sevenle sevilenin arasında ayrılık vardır.
Mefa´ilün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Pa´îlün
(c. II, 939)
• Senin huzurunda canın ne degeri vardır Canın sözü mü olur Can sensin, senden baska ne varsa hepsi de beden,
hepsi de bir kuru ad, san!..
• Asık olmak, ask, islerin en iyisi ama, sunu bil ki bizim sevgilimizin yüzü olmaksızın ask haramdır!
• Askın canına andolsun ki, iki can birbirine kavusmadıkça, ayrı ayrı bedenlerde yasadıkları halde iki can bir
olmadıkça, sevenle sevilenin arasında aynlık Yardır. Bulusmanın bir manası yoktur. Bu, düzensiz bir kavusmadır.
• Ayın ısıgı her tarafa yayılır. Doguyu da, batıyı da kaplarsa da nüru pencerenin genisligine göre eve girer.
• Sen git de, kendi varlık kadehine saglamlık vermeye bak. Çünkü o sarap Pek kıvamlıdır, pek eskidir, onun
evveline evvel yoktur.
• 0 benden binlerce can istedi ama ben onun huzuruna bir tanesini götürdüm. Geri nerede diye sordu:
Ben de dedim ki: "Onları bırak, sana borcum olsun, simdilik bir tane getirdim, ilerde onları da getiririm."
•0 meshur ressamın yaptıgı resimler evin içinde bulunuyor ama, o resimleri apanı evin içinde bulamazsın. Ay´ı
görmek için yükseklere dogru bak! Ay yükseklerdedir. Dama dogru bak!
265. Aksam olunca bu duygu yolu kapanır da
gayb aleminin kapısı açılır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. II, 943)
• Aksam namazı vakti gelip de günes batınca bu his yolu, su duygu yolu kapanır da gayb aleminin kapısı açılır ve
insan ötelerden gelen duygulara asina olur.
• Çoban nasıl sürüsünü önüne katar da güderse, uyku melegi de ruhları önüne katar, gütmege baslar.
• Onları mekansızlık alemine sürer. Ruhanî çayırlıga götürür. Orada onlara ne manevî sehirler, ne manevî bahçeler
seyrettirir.
• Uyku üstünde yasadıgımız su yeryüzünün naksını, süretini insanın gönlünden silince gökyüzünün kapısı açılır. Ruh
orada nice nice süretler, nice nice acayip adamlar görür.
• Sanki can hep orada yasıyormus, orada oturuyormus gibi bu alemi asla hatırlamaz. Bu dünyaya ait derdi, elemi
de kalmaz.
• Burada üstüne titredigi malının, mülkünün derdinden kurtulur da, onlar aklına bile gelmez. Gamı da kalmaz,
kederi de!..
266. Ask sarabının tortusuz olanını ruhlar içti;
sarapla bulasmıs kaseyi de bedene verdi.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. II, 995)
• Sabahleyin senin güzel yüzünü görmek, benim derdimi nasıl yatıstırdı, beni nasıl huzura kavusturdu, bak da gör!
• Senin güzel yüzün asıkların gönüllerine ne çesit bir ates düsürdü Ask sırlarına ne biçim bir haber ulastırdı;
• Lütfetti, kerem buyurdu da tenezzülen beni yanına çagırdı. Canıma kadehsiz bir sarap sundu...
• 0 sarabın safını, tortusuz olanını ruhlar içti. Sarapla bulasmıs kaseyi de bedenlere verdi.
• Sen sarabın saflıgını rühlarda ara! Çünkü bedenlere ancak o "beden" adını taktı.
• Senin gönül tuzagın Tebriz´dedir. Rahmeti daima o tuzakta ara!
267. Gönlümün güvercini yine av avlamak için uçtu.
Mefa´îlün, Fe´ilatün. Mefa´îlün,
(c. II, 952)
• Semseddin´den yine ilkbaharın sesleri, ilkbahar sevinçleri, zevkleri, safaları geliyor. Kadehlere dökülen sarabın
çıkardıgı neseli sesler, yesilliklerden baygın nameler geliyor.
• Gönlüm sevinçten, sakînin verdiği neselerden dolup tasıyor. Onun visali kucak açınca, kucaklasmak zamanı
geliyor.
• Gönlümün güvercini yine av avlamak için uçtu. Onun avdan dönüp gelisi ne mutlu andır.
• Davet davulunu çalıp duruyorum. Sevgilim duyarsa gelir de, su sararmıs yüzüm yüzbinlerce defa güzellesir.
• Madem ki güzellik saltanatı geldi. Ay yüzlü sevgilimin yüzüne yerlesti. Bu durup dinlenmeyen gönlüme o yüzden
rahatlık gelecegi umulur.
• Gül bahçesi açılır saçılır da su dikenin kucagına gelir diyorum. Bu hevesle yüregimin çarpıntısı duruyor,
heyecanım yatısıyor.
• Bir gün olup da o kıvılcımlar saçan kadeh, yine elime geçerse artık bana bu mahmurluktan gam yoktur.
268. Dünyaya gönül veren bir zavallı bir hayal yüzünden hayale döner.
Fe´ülün, Fe´ülün, Fe´ulün, Fe´ül
(c. II, 961)
• Dünyayı gördüm; vefası yoktur. Dünya da gökyüzünde bizim gibi yalnızdır. Onun da halden anlar gerçek bir arkadası,
candan bir bildigi, bir dostu yoktur.
"Ömer Hayyam bir ruıba´îsinde: "Feleke etme se´amet isnat / Ki onun talihi senden beter´"
• Sen göklerdeki altın degirmisi olan ısıklar saçan aya bakma! Onun içinde bir hasın bile yoktur.
• Nice ahmak kisi elinde asası olmayan kör gibi kosa kosa gitti. Dünyanın tuzagına düstü.
• 9nsanlar onun nimetlerini kaybedeceklerinden korkarlar, onun üstüne titrerler. Bu hastalık, ilacı olmayan bir
hastalıktır.
• 0 çarsaf ve peçe altında çok güzel bir kadın gibi görünür. Halbuki o, binlerce kocadan arta kalmıs çirkin bir ihtiyar
kadındır.
• Cana canlar katan gerçek sevgiliyi bulamayanlar zavallılıkları yüzünden giderler de, onun yolunda can verirler.
• Dünyaya gönül veren bir zavallı, bir hayal yüzünden hayale döner. Dertten, zahmetten, sıkıntıdan baska birsey
elde edemez!
• Nice padisahlar dünyaya sırtlarını dönerler. îlahî aska yüzlerini tuttular da nice rnemleketler elde ettiler. Ask öyle
bir sultanlıktır ki onun sonu yoktur.
• Bu ask sana bir kötülük mü etti ki, onu inkar ettin: "Onun hiçbir vergisi, hiçbir lütfu, ihsanı yoktur!" dedin.
• Bir bas agrısı ile ondan ayagını çektin. Dünyada sıkıntısı, belası olmayan bir yol var mıdır
• Artık sen sus! Asıklara öyle mana incileri saçılmakta ki, bir tanesine bile deger biçilemez.
269. Seninle bulusmadıktan sonra ömrün sürüp gitmesinde ne fayda vardır
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. II, 936)
• Bana senin akîk renginde olan dudakların gerek; seker ne ise yarar Bana senin yüzün gerek; parlak, nürlu yüzün
varken ayın bana ne faydası olacak
• Senin mahmur gözlerin olmayınca sarap bana zevk vermez, beni mest edemez. Sen benim yol arkadasım
olmazsan ben o yolculugu ne yapayım
• Senin günes gibi nurlu olan yüzün olmayınca günesin ısıgı benim ne isime yarar Gördügüm sen degilsen bana
görüsün, gözün ne faydası vardır
• Seninle bulusmadıktan sonra ömrün sürüp gitmesinde ne kar vardır Sana sıgınmadıktan sonra kalkanın ne
faydası vardır.
• Gecem kıyamet günü gibi uzadı, gitti. Ama gönlüm sana secde etmek istiyor. Seher vaktini beklememe lüzum var

• Ayın bulunmadıgı bir gecede yıldızlar ne yapabilir Kusun bası olmadıktan sonra iki kanadı ne ise yarar
• Sen benim ruhum olmadıkça ben ruhtan ne elde edebilirim Sen bana gönül gözü bagıslamadıkça ben bu bas
gözünü ne yapayım
• Dünya bir agaca benzer. Yapragı, meyvesi senden biter, senden gelir. Yapragı ve meyvesi olmayan bir agaç ne
ise yarar
• Ey gönül; beseriyet halinden, insanlıktan vazgeç de melek ol! Melek huylu olmazsa insanın hayvandan ne farkı
vardır
• Madem ki haber ona mahrem degil! Hiç bir seyden haberin olmasın; mest ol kal! Zaten haber vericisi sen
olmadıktan sonra, haberden ne fayda beklenir
270. Gönlüm senin askının çesmesinden su içince, gark oldu gitti.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. II, 1001)
• Ah o nurlar saçan mumda ne vardı ki gönüle ates düsürdü Gönlü kaptı, gitti.
• Ey gönlüme ates düsüren! Atesin beni yaktı, yandırdı. Ey dost! Çabuk gel, çabuk gel! Ben yanıyorum.
• Gönül sekil olarak mahlük yani yaratılmıs bir varlık degildir. Gönlün yurdundan Hakk´ın cemali yüz göstermistir.
• Onun sekerinden baska bana bir çare yoktur. Bana onun dudagından baska birsey fayda vermez.
• Hatırlar mısın, bir seher vakti su gönlüm senin saçının bir örgüsünü çözmüstü
• Hatırlıyor mu Canım ilk önce seni görmüstü de, senin canından bir söz isitmisti.
• Gönlüm senin askının çesmesinden su içince gark oldu gitti. Beni sel götürdü, sel!gölge varlıga varlık katar
271. Varlık-Yokluk
Mefa´ilün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlüıı
(c. II, 950)
• Aferin o yokluga ki, bizim varlıgımızı kaptı gitti. Zaten can alemi de o yoklugun askı yüzünden var oldu.
• Yokluk nereye gelip konarsa, varlık kaybolur gider. Bu ne biçim yokluk ki gölge varlıga varlık katar
• Yıllardan beri ben su görünen gölge varlıgımın ötesindeki gerçek varlıgımı ;yokluktan kaptım. Yokluk ise bir
bakısta beni benden aldı. Varlıgımı kaptı, gitti.
• Böylece ben kendimden de kurtuldum, gelecek derdinden de. Ümitten de halas oldum, korkudan da! Olduydu,
olacaktı, vardı, yoktu kaydından da yakamı sıyırdım. Tamamıyla yok oldum!
• Varlık dagı su bizim görünen gölge varlıklarımız, üzerinde yasadıgımız dünya ve bütün kainat mikroskobik
alemden makroskobik aleme kadar hersey, yokluga karsı ancak bir saman çöpü gibidir. Hangi dag vardır ki, yokluk bir
saman çöpü gibi onu kapıp gitmesin
• Varlık nedir Yokluk nedir Saman çöpü ne oluyor Dag dedigin ne Ey bunlara cevap verecek olan söz, kapıdan
dısarı çık! Defol git!
" Hz. Mevlana´nın birçok siirleri gibi, çok derin manaları ihtiva eden bu siiri tam olarak anlayamasak bile, azıcık
olsun anlamak zevkine varmamız için büyük bir velinin su sözü bize yardımcı olabilir: "Allah yok gibi görünen bir varlık,
dünya ve bütün kainat var gibi görünen bir yokluktur!"
272. Ask insana en yakın bir dosttur.
Onun sevgisinde ates bile olsa gam yeme!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(e. II, 994)
• Dostun bela çekeni, cefa çekeni iyidir. Öd agacının ateste bulunması uygundur.
• Cefa kadehi içmek pek güçtür, pek zordur. Fakat dostun elinden gelirse pek hostur!
Eski sairlerimizden birisi:
"Zehr-i gam içmek cana safadır canan elinden,
Minnetle içmem ab-ı hayatı dil tesne olsa nadan elinden."
(Sevgilinin elinden gam zehirini içmek cana hos gelir. Ben susuz bile olsam, nadan elinden minnet edecegi için ab-ı
hayatı içmem.) diye yazmıstır.
• Keremlerle, lutuflarla süslenmis kadehle zehir bile sunulsa iç!
• Ask insana en güzel arkadastır. En iyi dosttur. Onun sevgisinin içine gir;elinde ates bile olsa gam yeme!
• Ates Hz. Halil îbrahim´e karsı sogur. Himmetle sögüt agacı gül olur, yasemin olur.
• Askın çevgeninin kıvrımında sen bir top ol da gökyüzü ayagının altına serilsin.
• Onun çevgeninin vuruslan ile top, gamlar içine düsse, ızdıraplar çekse, vurularak o tarafa bu tarafa horca
yuvarlansa da, top sevgilinin vurusları ile yine de oynar durur. Onun vurulmaktan, savrulmaktan bir sikayeti yoktur!
• Düzensiz, ızdıraplarla dolu iki dünyada da, darmadagın olsa, perisan olsa gam yemez. Çünkü o askın emniyeti
altındadır.
273. "Benim sevgilim gül gibidir" diyorsun;
ömrü az olan, ebedî olmayan gül ne ise yarar
Fe´ilatüi, Fa´lün, Fe´ilatü, Fa´ilün
(c. II, 963)
• Benim gönlüm kim oluyor ki, senin olmasın Bedenim de ne oluyor ki, senin ugrunda yok olup gitmesin
• Cennet içinde olayım, nimetlere kavusayım. Orada seninle beraber olmadıktan sonra bütün nimetler; hersey bana
iskence olur.
• Bir hata yüzünden sen beni azarlamaya baslarsan! Can da, gönül de, hep hata islemeye kalkısırlar. Hatalı islerden
baska hiç birsey yapmazlar.
• Canı bırak! Gökyüzünde hos bir sekilde nürlar saçarak dolasan aydan da vazgeç, Allah´a yemin ederim ki hiçbir
sey Hakk´ın güzelligine benzemez.
• Bütün gün; "Benim sevgilim gül gibidir!" deyip duruyorsun. Ömrü az olan, sonsuza kadar kalmayacak olan gülü
ne yapacaksın
• Ey can! Sevgilinin belasından kaçma! Belalara ugramazsan, ızdırap çekmezsen pismezsin, ham kalırsın.
• 0 ay yüzlü sevgili ile beraber olunca gece ne hos geçer 0 öyle bir aydır ki her tarafı yüzdür. Her tarafı aydınlıktır.
Onun karanlık tarafı yoktur.
• Allah´ın kölesi kulu olan padisah ne de hos bir padisahtır. Dostundan hiç ayrılmayan sevgili ne kadar da hostur,
vefalıdır, güzeldir!
• Ey beden sen sus da gönlüm söylesin! Çünkü gönlün sözünde ne "sen" vardır, ne "biz" vardır!
274. Perde altındaki gizli kuvvetler ask yurdunu ele geçirmeye geldiler.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. II, 999)
• Gönül diyarından can ordusu geldi. Geldi ama, bu can ordusu acaib bir ordu. Hem apaçık ortada görünüyor, hem
de gizli; hiç görünmüyor.
• Can yolundan, perdeleri kaldıranlar, her seyi açıga vuranlar, elbise yırtanlar da geldi. îste o yüzden benim sabır
elbisem yırtıldı.
• Ruh gelinleri üstlerinden çarsafları attılar da, dünya padisahını aramaya basladılar.
• Ruh gelinleri, hos bir akısla kosup gelen sel gibi mekansızlık aleminden (rüh aleminden) gülerek, oynayarak
mekan alemine, bu dünyaya geldiler.
• Gönlün sureti, sekli, kendisi gibi olmayan, gösterise kapılmıs olan bütün sekilleri, suretleri kırdı geçirdi; perde
altındaki gizli kuvvetler, ask yurdunu elde etmeye geldiler.
• Her sey tersine döndü. Açık olan duygular, gizli olarak; gizli olan duygular da açık olarak ortaya çıktılar.
• Bir nisanı, bir izi, bir eseri olanın ne bir izi kaldı, ne de bir eseri. îzi olmayanların ise izi, eseri meydana çıktı geldi.
275. Senin özün pek güzeldir. Ölen deridir, bedendir;öz ölmez!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
. (c. II, 1007)
• Birisi; "Hoca Senaî öldü!"dedi. Böyle bir hocanın ölmesi küçük bir is degildi.
• 0, topraktan yaratılmıs olan bedenini topraga verdi. Ötelerden gelen ruhunu da göge teslim etti.
• Onun "Ay"a benzeyen varlıgı, tozdan, topraktan kurtuldu. Ab-ı hayatı, tozdan, bulanıklıktan ayrıldı.
• Günes ısıgı, bedenden ayrıldı. Günesten ayrılan her sey de dondu, buz kesildi.
• Ecel, beden salkımını sıktıgı için üzümün halis suyu gitti.
• Günes gibi bütün can oldu. Can olan artık ölmüs sayılmaz.
• Senin özün pek güzeldir. Ölen deridir, bedendir. Öz ölmez; onu dost alır götürür.
• Kabugu, deriyi bırak da özü tut! Yahut, Kürt ile Türk´ün hikayesini dinle!
• Kürt, Türk´ün dagarcıgını çalmak için, kıyafetini degistirdi. Sırtına hırka giydi, basını da tıras ettirdi.
276. Hepimiz bir agacın dalları gibiyiz,
senin askın ise onları sallayıp duruyor.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. II, 928)
• Binlerce mukaddes can, senin yüzüne feda olsun! Dünyada hiç bir kimse, senin gibi bir güzel görmemistir. Senin
gibi bir güzel de analardan dogmamıstır.
• Senin gibi bir güzelin sevgi tuzagına düsen asıgın basına binlerce rahmet saçılsın.
• Herkes senin yüzünün güzelliginden, yahut da huyundan, ahlakından bahsedip duruyor. Zaten senin gibi hem
yüzü güzel, hem ahlakı giizel nerede görülnıüstür
• Gönlüm büyü ipligi gibi binlerce dügümle baglanmıstı. Senin güzel gözlerinin büyüsü ile hepsi de çözüldü.
• Askın iki gözü de senin sevgin ile yüceleri görmeye basladı. Sen, talebedeki ! gücü, kuvveti, üstaddaki hüneri,
sanatı seyret!
• Gönül, ask, beden; her üçümüz hep beraber senin huzurunda oturmus kalmısız. Biri yıkık, harap; öbürü mest,
kendinden geçmis, kendini kaybetmis bir halde. Bedenin gönlü ise, senin huzurunda oldugu için neseyle dolu.
• Bunların her üçü de senin emrinde, senin hükmündedirler. Dilersen onları ! güldürürsün, dilersen aglatırsın.
Hepimiz bir agacın dalları gibiyiz. Senin askın ise onları sallayıp duruyor.
• Askının rüzgarıyla bazen sararır solarız. Bazen de yeserir, tazelesiriz. Güç, kuvvet senin. Bütün dilek senin, bizde
bir sey yok!
• Kerpicin, kayanın; baharın tesirinden ne haberi olacak Sen baharı çiçeklere, güllere, sümbüllere sor!
• Rüzgar eser, agacı dısından sallar, oynatır. Gönül agacının ise rüzgarı içeridedir. îçeride eser. 0 rüzgar, dostu
arastırır.
• Saçlarının gölgesinde gönlüm harap, mest, latif, hos ve hür olarak ne de rahat uyumus.
• Kıskançlıgın gönlümü uykudan uyandırdı. Gönül sıçradı, kalktı. Simdi mahmur bir halde feryatlar edecek, eyvahlar
olsun.
• Sen beni mest edince, yanıhrım, kendimi adam yerine kor, emîr sayanm. "Ne diye baskasının buyruguna
uyayım!" diye gurura kapılırım.
• Bir derde düstügüm zaman hep seni düsünürüm, seni anarım, seni duyarım, fakat dert gidince, seninle arama bir
perde gerilir.
• Akıl isin sonunu görmeye baslayınca, ask ona: "Ne olursa olsun geç, onun üzerinde durma!" diye seslenir."
277. Ask yol bulunca, hepimiz kötü huylanmızdan kurtulduk.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´iliin,
(c., 915)
• Gel ki, saraba düskün olanların ask sakîsi geldi. Çaresizlere haber ver; istedikleri çareye kavustular.
• Ask emîri geldi, saraphaneyi açtı. Akîk gibi olan sarabı kayalara bile tesir etti.
• 0 kayalardan binlerce süt, seker çesmesi akmaya basladı da, besikteki çocuklar bile, o çesmelerden gıdalandılar.
• Ask imam olunca, binlerce mescit cemaatle doldu, tastı. Minarelerden;"Namaz uykudan hayırlıdır!" sesleri
gelmeye basladı.
• 0 güzelin yüzünün günesi, yeryüzüne düsüp parlayınca Zühal Yıldızı yedinci kat gökten indi, o parıltıyı seyre geldi.
• Onun tacını gördük de, hepimiz Feridun olduk. Yıldızı dogup parlayınca hepimiz yıldız bilgini kesildik.
• Ask yol bulunca hepimiz soyunduk. Çırılçıplak olduk. Yani kötü huylarımızdan, nefsanî isteklerden kurtulduk. 0 ata
binerek gelince hepimiz yaya kaldık.
278. Yavasça aklın kulagına dedim ki:"înat etme, beni bırak git!"
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. 11,913)
• Gözümün nüru olan kisilerin kulaklarına söyle: "Yine tövbeleri bozma zamanı geldi."
• Gönül alan güzelimin bakısları, güzellik davulunu çalmaya baslayınca, tövbe eden, yemin eden binlerce kisi
tövbelerini, yeminlerini bozarlar.
• Madem ki, sevgili mesttir, haraptır, kendinden geçmistir. Gün de sevinç günüdür. Sen söyle, onlar, rindlikten,
sarhosluktan baska ne yaparlar
• Yavasça aklın kulagına dedim ki: "înat etme, serefini kaybetmeden git! Çünkü su anda Kaf dagı bile olsan, seni
kökünden söker atarım."
• Ey can mutrıbı, sen nese madenisin, haydi tamburu eline al; "Ten ten ten ten" diye oksamaya basla, çünkü sen
olmadıkça, sen, o güzel seslerinle gönülleri uyandırmadıkça, insanlar, tenden, bedenden ibarettir.
• Haydi gel, yüzük tası gibi asıkların halkasında yer al! Çünkü asıklann halkasında bulunmayanlar, çesitli belalarla
imtihan edilmektedirler.
Asıklar da, asık olmayanlardan daha fazla belalarla, musîbetlerle imtihan edilmektedir. Su var ki asık, o belaların
nereden geldigini bildigi için gelen belayı sevmektedir.
Fuzülî;
"Az eyleme inayetini ehl-i dertten, Yani ki çok belalara kıl müptela beni!" diye yalvarmıstı.
Seyh Galip merhum da;
"Asıkta keder neyler; gam halk-ı cihanındır" demisti.
• Asıkların canlarına and olsun ki, asık olmayan herkes mana bakımından ka-dın gibidir. Hem de bak da gör; onlar
ne çesit kadındır Onlar hakkında ne söylenir
Yanlıs anlasılmasın, Mevlana kadını küçük görmez. Fizikî bakımdan erkege göre zayıf olusundan böyle benzetme
yapıyor. Mevlana´nın kadın hakkındaki görüsü için, bkz. Sefık Can, Mevlana,, Sahsiyeti, Fikirleri, Ötüken Nesriyat, tst.
1995, s. 87.
279. Su ne yaparsa yapsın susayan ona yüz kere razıdır.
Mefa´îlun, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 931)
• Ey ay yüzlü sevgili, gönlüme bir bak, gönlümde sen varsın. Bu yüzden gece gündüz gönlüme dikkat etmem, saygı
göstermem lazım.
• Senin gibi gönüllerde rahatlık, huzur veren güzel yüzlü bir sevgilisi olan nesesinden, mutlulugundan dünyalara
sıgmaz!
• Eger gönlümde bir gam varsa, bu senin neselenmen içindir. Eger avucum cömertlikte bulunursa; o cömertlik
benim degil, senin cömertligindir. Çünkü cömertlik duygusunu benim gönlüme sen verdin, bu sebeple veren ben
degilim, veren sensin!
• Benim bedenim; eli, ayagı olan bir süretten, bir gölge varlıktan ibaret oldugu için, ruh olmadıgı için senin güzel
hayalin hakîkati görmede, benden ürkmede, kaçmadadır.
• 0 essiz olan, o süreti görünmeyenin hayali, benim ve benim gibi yüzlercesinin gözlerini süretlerle, sekillerle
doyurur da, onları fani güzellere asık eder.
• Çıplak olan kisi günes ısıgını giyer de der ki: "Altın sırmalarla süslenmis elbise giyen kisi ne mutlu kisidir "
• Bedene günesin ısıgı vuran kisi, yani ilahi nurla aydınlanan asık, devlet kusu gölgesini arar mı
• Sunu iyi bil ki: "Nefıs Firavunu"nu öldüren "Ask Musa"sı, bu gönül sehrindedir. Sen onun asasını görmüyorsun.
Ama, onun asası elindedir.
• Onun derdi, gamı cefa etmez. Eger ederse helal olsun, su ne yaparsa yapsın, susayan ona yüz kere razıdır.
• Can ve gönül, su veren kisiye asık olursa, suyun cevri cefası ona safa gibı gelir.
• Seher vakti esen rüzgar, bahçede birkaç dalı kırarsa ne olur Bagın, bahçenin nesi varsa, o güzelim meyvelerin,
çiçeklerin meydana gelmesine rüzgar sebep olmadı mı
• Yeryüzü tam üç ay agzını kapar, hiçbir sey söylemez, susar; ama ilkbahar gelince, gönlünden neler çıkacagını,
neler bitirecegini bilir.
• Günese arkasını dönen kisi kendi gölgesini imam edinmistir. Kendi gölgesine uymustur. Bu yüzden onun namazı
namaz degildir.
280. Söz gökten inmistir. Söz Allah´ın sanatıdır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´ÎIün, Fa´ilün,
(c. II, 938)
• Söz, söz söylemeyi bilen, sözün kudretini anlayan kisinin yanında büyüktür. Söz çok degerli bir seydir. Çünkü söz,
gökten inmistir.
• Eger iyi bir söz söylemezsen, bin söz söylesen onlar söz sayılmaz. Fakat iyi ve yerinde söz söylersen, bir tek
sözün binlerce söz kadar degeri vardır.
• Söz perdesini kaldırsan da, söz ortaya çıksa, görünse, o zaman görür ve anlarsın ki, söz, Allah´ın san´atıdır.
• Söz, yüzünü gösterse, herkes ona gıpta eder. Bundan dolayı o, yüzünü gizIer, kendini göstermez. Ne mutlu o
kisiye ki, sözde sır sahibidir. Aklına geleni söylemez, sözün nereye varacagını bilir.
• Arstan yere kadar, zerre zerre her sey konusmaktadır. Yeryüzü de, anlayısta tıpkı arsa benzer.
281. Günes gibi herkese, her seye esirgemeden nurunu saç!
Müfte´ilün, Müfte´ilün,
.(c. II, 993)
• Her seyi besleyen, gelistiren ezelî nürdan sana fazlasıyla vermisler.
• Günes gibi her seye, herkese esirgemeden nörunu saç, onlara hosça bak! Çünkü onların hepsi de donmus gibidir.
Hepsi de senin ısıgına, hararetine muhtaçtır. Onları sen canlandıracaksın, sen yetistireceksin.
• Ey ilkbahar! Agaçlar insafsız deli kıstan perîsan olmuslar, solmuslar, sararmıslar onlara bir bak, onlara hayat ver!
• Dudagını aç da, Hz. îsa´nın; "Ölüyü dirilten dua"sını oku, çünkü; varlıklar cefa Deccalı yüzünden ölmüslerdir.
• Bugün herkesin mahmurlugunu gider. Çünkü herkes her seyi senin sarabından içmis kendinden geçmistir, onları
uyandır!
• Kıs mevsiminde agaçlar, bitkiler, baglarda ve bahçelerde bulunan bütün varlıklar, yokluk zehrini içmisler, yok
olmuslardı. Simdi, sen onlara ölümsüz yasayıs panzehirini ver, onları dirilt!
• Seher rüzgarı gibi gece perdelerini yırt, çünkü, hepsi de yüzlerce perde altında gizlenmis kalmıslardı.
282. Gönül, pencereye benzer, beden evi onunla aydınlanır.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat.
(c. II, 898)
• Ben; "Mest gönül nereye gidiyor " diye seslendim. Padisahlar padisahı;"Sus" dedi, "0 bizim yanımıza geliyor."
• Padisahım dedi ki, sen benimle beraber degil misin Senin harfsiz, sözsüz sesini içimde duyuyorum. Öyle oldugu
halde, gönlüm, saskın saskın dısanda nerelere gidiyor
• Dedi ki: "Gönül dedigin bizimdir, bizim balımız mülkümüzdür. Bizim destanımızın "Rüstem"i dir. Allah hakkında
yanlıs hayale kapılanlarla savasmaya gidiyor.
• 0 hangi tarafa gitse, talih de o tarafa gider. Hangi tarafa deme, o istedikçe istedigi tarafa gider.
• Bazen günes gibi feyizli nüru ile yeryüzü hazinesine dolar. Bazen de Hz. Peygamberin duası gibi gökyüzüne
yükselir.
• Bazen bulut memesinden, yeryüzüne lütuf, kerem, ihsan sütünü verir. Bazen de can gül bahçesinde seher rüzgarı
gibi eser, etrafa hos kokular yayar.
• Sen de gönlün izine uy, onun gittigi yerlere git, git de yesilliklerin, çiçeklerin kara topraktan nasıl bittiklerini, vefa
ırmaklarının durmadan nasıl aktıklarını gör!
• Dünyaya sekiller, süretler, nakıslar, güzellikler bagıslayan sadedir, sekilsizdir, süretsizdir. Herkesin eli, ayagı odur
da, kendisi elsiz, ayaksız gitmededir.
• 0 yanlıs bile yapsa, yaptıgı dogrunun dogrusudur. Cefaya dogru gitse, basımıza cefalar yagdırsa, ettikleri vefanın
da vefasıdır.
• Gönül, pencereye benzer. Beden evi onun yüzünden aydınlıga kavusur. Su beden her gün mezara dogru, yokluga
dogru gitmededir. Gönül ise ölümsüzlüge dogru yol almadadır.
• Gönül acaip bir sey! Yapayalnız gidiyor ama, bir taraftan fitneler koparıyor, Padisahların kanlarını döküyor, diger
taraftan barısı seviyor, herkesle anlasıyor,oluyor.
• Sevgilinin canımla, gönlümle bitmez, tükenmez macerası var! Hem de öyle gizli, örtülü degil! îste bak, suracıkta,
sizin önünüzde yürüyen gölge varlıgımda da gizlenmis olan, benim gönlümdür.
283. Hakîkatler günesine anlatıs bir perdedir.
Mefa´îlün, Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 921)
• Denizden buharlasarak meydana gelen sis, denizi göstermedig candan kopup gelen söz de cana perde olur.
• Hikmetten bahsetmeye girismek pek yüce, pek büyük bir isle ugrasmaktır. Fakat hakîkatler günesine anlatıs bir
perdedir.
• Dünya, köpük gibidir. Hakk´ın sıfatları denize benzer, fakat köpük, yani dünya, denizin rengine, güzelligine perde
olmustur.
• Köpügü gidermeye, ortadan kaldırmaya çalıs ki, denizin güzelligini görebilesin. Halbuki sen, denizin köpügüne
takılıp kalıyorsun. Bilmiyorsun, bilmiyorsun ki köpük denizi sana göstermemektedir.
• Dünyada gördügün süretlere, resimlere, muvakkat verilmis olan güzelliklere dalma, onlar hakkında düsünceler
yürütme! Gördügün resimler, süretler zamanla kaybolup giderler.
• Nasıl saçlar, sevgilinin yüzünü, gözünü örterse, güzelligini göstermezse harfler de sözün özünü örter. Bu yüzden
harf kabugunu kırmak gerektir.
• Sen her hayali, perdeyi açan bir sey sanırsın, o hayali gönlünden at gitsin. Çünkü asıl sana perde olan, o hayaldir.
• Su var gibi görünen, aslında yok olan, yokluk diyarı olan dünya Hakk´ın bir eseridir, delilidir. Fakat bu eser de, bu
delil de yaratıcının güzelligini örtmededir.
• Her ne kadar bu varlık, varlık madeni olan Tebrizli Sems´ten bir kırıntı, bir kesinti ise de, o kesinti cana perde
oluyor, asıl madeni göstermiyor.
284. Gül, bana bir kadeh getirdi de, "Sarap içer misin "dedi.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 934)
• Gül bahçesinde, kırmızı gülün bir hayhuyu var! "Geliniz, benim agzımı koklayınız, ne kokuyor " diye söylenip
durmada.
• Zaten bahçede bulunanların hepsi de mest olmus. Fakat gül kadar degil Çünkü onlar sadece birer kadeh içmisler.
Halbuki, gülün elinde sarap testisi var, durmadan içip duruyor.
• Madem ki yıl, sevinç yılı, gün de zevk günüdür. Böyle bir yılda, böyle bir günde askı kendine huy edinen herkes
mutludur.
• Ay yüzlü ebedî bir sakisi olan kisi neden bizim gibi gül bahçesini kendine yurt edinmez Meclisimize gelip; "îçiniz!"
emrini duyan cana, binlerce kutlu can feda olsun.
• Güle; "Kime gülüyorsun " diye sordum. "Iki kumalı çirkine "diye cevap verdi.
• 0 çirkin varlık yani dünya, binlerce kisinin ilkbaharını hazana çevirdi. 0 nun askla ne ilgisi vardır
• Gül bana bir kadeh getirdi de; "Sarap içer misin " dedi. "Elbette içerim, neden içmeyeyim Benim de bogazım
var, agzım var!" dedim.
• Zaten ilahî sarabı içmek için agza, bogaza ihtiyaç yoktur. Zerre zerre her varlıgın sarabı da, mezesi de gizli yoldan
ondan gelmiyor mu
• Diken; "Gülün, lalenin yüzlerce düsmanı var!" diye gayrete düsmüs de, ne fena halde mest olmus, ne sert huylu,
ne de eksi bir suratı var
• Hz. Müsa´nın tecellî duragı olan Tur Dagına bak! 0 sonsuz sarabı o kadar çok içmis ki, agzı yok ama, karnı çarsı
gibi genis.
• Bahar mevsiminde baglara, bahçelere git de; mest olmus agaçları seyret! 0 kadar içmisler ki, içtiklerini hos
kokulu çiçekler halinde dısarı vurmuslar.
285. "Bu güzelligi, bu hos kokuyu,
bu rengi kimden asırdın " diye güle sordum.
Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c,11,927)
• Bundan sonra bülbül, bahçede bizden bahseder. 0 gönüller alan, o benzeri bulunmayan sevgilinin güzelligini
anlatır durur.
• Rüzgar eserken sögüt agacının üstüne düsünce, sögüt agacı bu rüzgarın ondan gelen bir rüzgar oldugunu anlar
da neselenir, oynamaya baslar. Allah bilir, o oynarken havaya neler söyler
• Çınar, çayır çimenin derdinden birazcık olsun anlar da, genis ellerini açar. Onların dertten kurtulmaları, huzura
kavusmaları için, bir hosça duaya baslar.
• "Bu güzelligi, bu hos kokuyu, bu rengi kimden asırdın " diye güle sordum. Utancından yavasça güldü ama,
nereden asırdıgını hiç söyler mi
• Gül, bülbüllerin ötüsünden mest olmus, gülerek kendinden geçmis etrafa hos kokular yayıyor, ama, o benim gibi
içi yanık, harap degil! 0 sarhos halinde size nergisin sırlannı söylüyor.
• Sen, sırları duymak istiyorsan, sarhosların yanına git! Çünkü sarhoslar isin nereye varacagını düsünmeden,
utanmadan, çekinmeden sırları söylerler.
• Sarap, üzümün kızıdır. Kerem ve ihsan suyundandır. Agzını açmıstır. Cömertlikten bahsedip durmada, üzüntüsü,
kederi olanları, acı duyanları, neselendirmektedir.
• Bilhassa üzümün kızı olmayan, ars sarabı olur da kerem sahibi Hakk´tan gelirse, onun cömertligini, onun
keremini, onun lütfunu söylese söylese ancak onu yaratan söyler, baska kimse söyleyemez.
• 0 ars sarabı, arif kisinin gönlünde cosar, köpürür. Onun beden küpünün derinliklerinden dilsiz, dudaksız sana
seslenir, seni içmeye davet eder.
286. Ask hiçbir afetten, felaketten, beladan ders almaz.
Mefa´îlün, Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 937)
• Sevgilim, senin askın beni en yakınlarımdan vazgeçirtti. Zaten senin askın günahtan duygusunu kökünden söker
atar.
• Bu sebeptendir ki, ask, harap olustan, yıkılıstan baska bir sey degildir. Ask, hiç bir afetten, felaketten, beladan
ögüt almaz, ders almaz.
• Bu sebeptendir ki, askta ne malın mülkün; ne söhretin, saygının, yüksek mevkinin; ne evlat ve iyalin yeri vardır.
• Asıgın canı, ask kılıcını çekince, Teşekkür için onun önüne binlerce mukaddes can korlar.
• Hem ask havasına düs, hem de yıkılıp dökülmekten kork, hem nekes ol, sükür dudaklıya gönül ver; buna imkan
yok!
• Ask atesi gelip de, kendinden baska ne varsa yakıp yandırırsa, iste o zaman gönlünde ne varsa, yanınca sevin,
tatlı tatlı gül!
• Bilhassa, ezelden beri devam eden, sayıları, sevilen birisinin askı olunca bu ask!
• "Onu gördüm" diyorsan, Allah için olsun, su iki bas gözünü kapa da, gönül gözünü, can gözünü aç!
• Çünkü bu bas gözü ile bakısı yüzünden, iki dünyada da, senin gibi benim gibi binlercesi durmadan helak olur, kör
olur, gider.
• Gözüme onun yüzünden baska bir sey görünürse, iki gözüm de, kazmalarla, külünklerle oyulsun gitsin.
• Bütün insanların can gözleri bile mat oldu. Aciz kaldı. 0 boyu posu düzgün padisahın ululuguna, güzelligine
ulasmanın imkanı var mı
• Yazık, keske Hz. Ali´nin Hayber Kalesi´nin kapısını çekip kopardıgı gibi senin varlıgını da Allah çekip koparsaydı.
• 0 bahsettigimiz ülkeden binlerce yıl uzakta bulunan yerlerde bile onun bes vakitte çalınan nöbetini nasıl çalıyorlar,
gözlerinle görseydin!
287. Küfür insanhgın yüzünü karartmıstı.
Hz. Muhammed´in nüru imdada yetisti.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. II, 882)
• Küfür, insanlıgın yüzünü karartmıstı. Hz. Muhammed´in nüru imdada yetisti. Sonsuza kadar yasayacak olan
manevî saltanat geldi, ölümsüzlük davulunu çaldılar.
• Yeryüzü manen nürlandı, yesillere büründü. Gökyüzü sevincinden yenini, yakasını yırttı. Ay ikiye bölündü,
tamamıyla rüh oldu.
• Cihan tatlılıkla doldu ve beline mutluluk kemerini bagladı. Kalk, o ay yüzlü tekrar geldi!
• Dünyaya ait düsüncelere dalan bir çok baglarla baglanmıs olan akıl, bir gececik olsun ask padisahına kavustu.
Günah bagları ile baglı nefis, akla; "Benim bahtım karaymıs, ikbal, mutluluk senin kapına geldi." dedi.
• Asıkların gönüllerinden geçenleri bilen sır çavusu geldi, basını ayak yaptı, kalem oldu da kagıdın gönlüne, su hos,
tatlı, müjdeli haberi yazdı:
• "Ey tertemiz gönüller, ne zamana kadar topragın içinde sabredeceksiniz Haydi, mezarlarınızdan sıçrayın, çıkın,
size ilahî yardım geldi."
• Kıyamet davulunu çaldılar, mahser surunu, yeniden dirilme surunu üflediler. Ey ölüler! Vaat edilen yeniden dirilip
kalkma vakti geldi.
• "Kabirdekiler dirildiler çıktılar, gönüllerindekiler açıga çıktı" ayeti bilindi. Sür sesi geldi. Can da maksadına eristi.
Adiyat Suresi, 100/9-10. ayetlere isaret var.
• Dün gece, gökyüzünde parlayıp duran yıldızlardan bir gürültü duyulmustu. Neseli bir ses söyle haykırıyordu;
"Yıldızı pek kuvvetli olanların en kuvvetli olanı kainatı sereflendirdi."
• Kalk, devran bizim devranımızdır. Ask padisahı baskasının degil bizimdir! Madem ki, onun bakısı bizim canımızdır.
Bize müeyyed, sonu olmayan bir ömür geldi ulastı.
• Saki, renk vermeden, laf söylemden, sonu gelmez sarabı döktükçe döktü de Kaf dagı bile deve gibi oynamaya
basladı. Zîra alemde yeni bir yasayıs, yeni bir içki dernegi kuruldu.
• Yine ruh Süleyman´ı bizi sabah sarabı içmeye çagırdı. Belkıs´ın sınandıgı billür dösenmis saray bize de göründü.
"Neml Süresi, 27/44. ayete isaret edilmektedir. Bu ayette, Belkıs´ın Hz. Süleyman´ın hazırlattıgı billur köske girmesi
anlatılır.
• Din cesetçilerinin inadına, rahmet kapısından kovulmus seytanın körlügüne ragmen agrıyan gözlerimize gönül ve
can sürmesi geldi.
• Mahrem olmayanlar anlamasınlar diye dilime kilit vurdum. "Ey çalgıcı, kalk, sonsuz isret vakti geldi!" diye sen
haber ver, sen söyle!
288. Ask benim yüzüme binlerce nükteler yazdı;
eger asıksanız, gönlümün halini yüzümden okuyunuz!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 926)
• Eger bilmiyorsanız, bilin ki; "gerçek sevgili" can Kabe´sidir. Ne tarafa giderseniz gidin, nerede bulunursanız
bulunun, mutlaka ona dönün, yüzünüzü ona çevirin!
• Eger siz, aleme beden iseniz, o candır. Yok eger siz aleme can iseniz, bütün canların canı odur.
• Bu gece; "Feda olacak can kimdir " diye birisi geldi. Bunu duyunca canım yerinden sıçradı, "Bu canı veresiye
degil, pesin olarak alın!" diye haykırdı.
• Ask, benim yüzüme binlerce nükteler yazdı. Eger asık iseniz, gönlümün halini yüzümde görün de okuyun.
• Ötelerden her an asıklara gelen bu kadeh, nasıl bir kadehtir Eger yigit bir insansanız, siz de bu kadehi alın için!
• Canınız sıkıldıysa, hayattan bıkıp usandıysanız, ask bagdır, bahçedir, seyran yeridir. Yorulup yolda kaldıysanız,
onun sevgisi asil kanlı bir Arap atıdır.
• Mihnetlerle, eziyetlerle dopdolu bir kırba (=su kabı) olan onun adı, beden´dir. 0 kırbayı kırın da, her seyden
kurtulun gitsin!
• Kafese konmus bir kus gibiyim. Tebrizli Sems´e olan düsmanlıgınızdan ötürü kafesimi kırın, beni bırakınız!
289. Rüzgar, tozlan havaya kaldırdıgı zaman, o tozlardan bir ses,
bir feryat duyarsan, o tozda benim bir zerrem vardır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îliin, Fa´îlün,
(c. II, 922)
• Ask, öpmek, kucaklamak hevesine düsünce, ey can, kimde karar kalır, kirnde karar kalır
• Padisah avlanmaya çıkınca, av yeri neselenir, sereflenir, güler. Fakat padisahın kendisi bir güzelin avı olursa, ne
dersin Artık ne olur
• Gönlüm, mahmur gözlerin mesti olunca, benim mahmurlugumu bin kadeh sarap bile gideremez.
• Ölüp toprak oldugum, topragımın da zerre zerre dagılıp gittigi zaman, her zerrem yine o essiz sevgiliye asıktır..
Onun ´askıyla titrer durur.
• Rüzgar, tozları havaya kaldırdıgı zaman, tozlardan bir hayhuy sesi duyarsan bil ki, o tozda benim bir zerrem
vardır; aglayan, feryat eden odur.
• Ah, senin ay yüzlü sevgilinden utandıgın gibi, ben de "ah"tan utanırım. Benim gönlüm "ah" etmekle rahatlar.
• Zamanede sabretmekten daha iyi bir sey yok. Fakat, sana sabretmek pek büyük bir suçtur! Utanılacak bir haldir!
290. Hz. Yüsuf´un kardeslerinin bagıslanması için duası.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 929)
• Kim, o güzel yüzün askından tevbe ederse, dilerim tevbesi kabul edilmesin
Seyh Sadî hazretleri de;
"Senin güzel yüzüne bakmanın hata oldugunu kim söyledi Aksine senin güzel yüzüne bakmamak büyük bir
hatadır!" diye buyurmus.
• Allah´a binlerce hamd, binlerce sükür ki, senin askın bütün dünyaya kanat açtı.
• Senin güzel yüzünün sabahına kavusmak için, ihtiyar dünya, bir ömürdür seher vaktinde evrad okuyor.
• 9sitmistik ki; Hz. Yüsuf tam on yıl, geceleri uyumamıs da, Cenab-ı Hakk´tan kardeslerinin affedilmelerini niyaz
etmis.
• "Allah´ım!" dermis; "Onların günahlarını affetmezsen, bu dua kapısını yüzlerce feryatlarla sarsar yıkarım, su
aleme velveleler salarım.
• Allah´ım; onların günahlarına bakma, düsünmeden isledikleri hata yüzünden çok pisman oldular."
• Geceleri hep ayakta durup yalvardıgı için, tabanları sismis, gözleri yanmaya, agrımaya baslamıstı.
• Derken, Meleküt Alemi´ne bir feryat düsmüs. Melekler feryada baslamıslar. Nihayet lütuf denizi cosmus, zorluklar
çözülmüs.
• 9ste ermislerin, velîlerin, gece gündüz çalısıp çabalaması böyle olur. Halkı belalardan, bozgundan, bunalımdan
onlar kurtarırlar.
• Bitmeyen hazineler bagıslarlar. Gidip gidip gelmeyen dertleri, kökünden giderirler; yırtık, pırtık eski hırkaları
soyarlar, atlas elbiseler giydirirler.
291. Düsünceleri gönlünden at gitsin, çünkü düsünce gönle tuzaktır.
Mefa´îlün, Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 907)
• Sevgilim, su zavallı gönlümü, senin ayrılıgının eline verme, kendini senin ugrunda feda edeni öldürme, bu
davranıs sana yakısmaz!
• Lutfettin, keremlerde bulundun. Layık olmadıgım halde beni begendin, sonra benden uzaklastın. Ey vefalar eden
azîz varlık, bu cefalar sana yakısmıyor!
• Gönül gibi sen tamamıyla yüzden ibaretsin. Gönülde arka yoktur. Arkanı bize dönme, bizden yüz çevirme, bu hal
sana yakısmaz.
• Bulusmamıza dair diller döktüm, yalvardım, yakardım, ricalarda bulundum. Lütfun "Peki!", dedi "Evet!" dedi.
"Peki!", "Evet!" dedikten sonra "Neden "demek sana yakısmaz.
• Sen çok tatlı bir varlıksın, sekerler, ballar madenisin. Sekerler, ballar, tatlı diller; acı sözler söylemez. Bu sebeple
yüzümüze karsı acı sözler söyleme, bu sözler sana yakısmaz!
• Her biri can gibi olan güzel sözleri söyle, bu gece vakti çırag´ı gizleme, bu hal sana yakısmaz.
• Bedeni yıpratıp harap eden gamın ne bedenin içinde, ne de dısında. Gam, öyle bir atestir ki, yeri yoktur.
Nerededir, bu söz sana yakısmaz!
• Gönlümü, neliksiz, niteliksiz, nasıl oldugu bilinmeyen Hakk Alemi´nden;
hayalimi de aynı alemden olan gönlümden; beni de bu iki misafir arasından ayırma, bu davranıs sana yakısmaz!
• Evin kapısını kapama, süfîlere iltifat et; "Haydi içeri geliniz!" de. Yalnız basına oturup turunç yeme, bu sana
yakısmaz!
• Ey gönlüm, düsüncelere karsı uykuya dal! Düsünceleri gönlünden at gitsin! Çünkü düsünce, gönle tuzaktır.
Cenab-ı Hakk´ın huzuruna her seyden ayrılmadan, her seyden kurtulmadan gitme! Bu sana yakısmaz!
292. Su anda sen "beden kabri"nin içindesin, bundan senin haberin yok!
Mefa´îlün, Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 909)
• 0 öyle bir padisahtır ki, topraktan padisahlar yaratır. Bir iki dilencinin hatırı için kendini dilenci yapar.
• Ölünün yanından geçer, ona can verir. Derde bakınca, derdi deva haline getirir.
• Rüzgarı üsütür, dondurur. Sonra onu su haline getirir. Suyu kaynatır, hava.yapar.
, • Dünyaya hor bakma, çünkü fanidir. Sonunda o bu fani dünyayı da "beka", (ebedîlik) haline getirir.
• Gönülde binlerce kilit olsa bile korkma! Sen ask dükkanını arastır, bul! Orada gönüller anahtarı vardır!
• Biri var ki, kalemsiz, fırçasız bu dünya puthanesinde bizim seyretmemiz için binlerce güzel resimler, tablolar
yapıyor.
• Bizim için binlerce Leyla resmi yaptı ve binlerce Mecnun resmi yaptı. Allah´ın kendisi için yaptıgı bu resim ne güzel
bir resimdir!
" Al-i Imran Suresi, 3/27. ayete isaret var.
• Gönlün demir gibi sert bile olsa aglama; kereminin cilası onu parıl parıl parlayan bir ayna haline koyar.
• Dostlardan ayrılıp mezara, toprak altına gittigin zaman yılanlardan, karıncalardan sana güzel yüzlü dostlar yapar.
• Bak su anda sen, yasıyorum sanıyorsun. Aslında, sen beden kabrinin içindesin, o sana bu beden kabrinin içinde,
zaman zaman ne gönüller kapan hayaller yaratıyor. Ne güzel tablolar yaratıyor, ne hos resimler çiziyor.
• 0 bunları nerede yapıyor, yaratıyor "Kimsecikler laf etmesin" diye o is yurdunu gizlemis. 0 büyük yaratıcıyı, o
essiz san´at sahibini bulmak için gögsünü yarsan bile, içeride hiç bir kimseyi bulamazsın.
• Küçük iki yag parçası içinden akıp gelen, su iki nur ırmagına, gözlerine bak da onun asayı ejderha haline
getirmesine sasma!
• Su iki kulagına bak, sözleri içeri çeken kehribar nerede Ne sasılacak bir yaratıcı ki, iki deligi sözleri çekip alan bir
kehribar haline getirmede!
• 9lahî binaya, beden sarayına canı çagırır, onu saray sahibi eder. Sonra o saray da oturanı çekip alınca, o saraydan
yine bir baska saray meydana getirir
• Saray sahibinin bedeni kabre, yer altına alınmıstır. Ama, gönlünü de Allah´a yurt olarak vermistir.
"Bu beyitte; "Allah yere göge sıgmadı, mümin kulunun gönlüne sıgdı." hadîsine isaret var.
293. Benim gözüme hiç bir güzelin güzelligi görünmüyor.
Mefülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa-ilat
(c. II, 878)
• Günesli havalarda ova ne kadar hostur. Ne kadar hos görünür! Güller açtıgı zaman da gül bahçesi çok güzeldir.
• Gördügümüz su günesten baska bir günes vardır ki, onun fermanı, onun emri, onun hükmü ile bizim bu
günesimiz is görmekte, nurlar saçarak gökleri . dolasıp durmaktadır.
• Sevgili mal verene, altın bagıslayana kendini öptürmez. 0 ask derdi ile sararıp solan gerçek aska yanagını uzatır.
• Kanat çırparak uçusan su dudu kuslarına bak! Kendilerine seker veren bir seker dudaklıya dogru uçup giderler.
• Dünyada herkes bir seker dudaklıyı seçmis ve sevmistir. Bizim de bir seker dudaklımız vardır ki, o da bize
bambaska sekerler verir.
• Bizim de öyle bir seker dudaklımız vardır ki, sekerler ondan seker dilerler.
•Bizim öyle bir padisahlar padisahımız var ki, bize saltanat bagıslar, zaferler verir.
• Eger padisah ogluysan, himmetini yücelt, padisahın sana taç bagıslamasını, kemer kusatmasını yeter bulma!
• Elbiseni çıkar, soyun, kos, ab-ı hayata dal da topraktan yaratılmıs olan varlıgın sana yakutlar, inciler versin!
• Aska dogru kos! Sana gelip geçici olan güzelligi gösterip, sana dert veren, kan aglatan sevgiliden çekin!
• Su dünyada benim gözüme hiçbir güzelin güzelligi görünmüyor. Çünkü, ezel nakkası, can bedenine gayb
aleminden sekiller vermede, onu bir baska çesit süslemededir. Ben o güzellikleri, o süsleri görmek isterim.
• Aklı, kendisine kevser suyundan haber veren kus, nasıl olur da kör kuslarla beraber acı su içer
• 9ki gözümüzü de Hakk kendi güzelligi ile doldurdu. 0 öyle güzeller güzeli ki, "Ay" bile onu güzelligini görse, hemen
ugrunda, canını feda eder.
• Diinya güzelleri bile, onun dilencisinin gözüne toprak gibi görünmede, Allah´ın görüs kabiliyeti verdiği göz, nasıl
olur, nasıl görür; bir düsün!
294. Korku ve Ümit
Mef´ülü, Fa´ilatü, Mefa´îlii, Fa´ilat
(c. II, 876)
• Ne zamana kadar, ümit ve korku arasında çırpınıp duracagım Ne zamana kadar, umarak ve korkarak hırkamı
yırtacagım. Ey saki, sen bana, ümitten de, korkudan da kurtulmam için ask sarabı sun!
• Dıisünceleri, kaygıları yakıp yandıran ates dolu kadehi önüme getir bana sun çünkü, basımda ümidin de korkunun
da getirdigi düsünceler var, üzüntüle rvar.
"Mevlana´nın bu beyiti Ahmet Hasirn´in Piyale´sini hatırlattı: "Ates doludur, tutma yanarsın, / Karsında su gülhan
piyale
•Gamlar, kederler lüfunda bogulmamak için ümit ve korku demirini atmıs i ekliyoruz. Gel, Nuh´un gemisi gibi olan
kadehini yürüt, sun, bizi mest et bizi bizden al da kurtar!
• Kevser suyunun bile asık oldugu bu îlahî sarabı bana sun! 0 sarapla benirn susuzlugumu gider! Çünkü ümide ve
korkuya kapılmısım da kevser hevasına düsmüsüm.
• Halil îbrahim (a.s.) gibi atesin ta içindeyim. Azer gibi ümidlere kapılmısım,korkulara düsmüsüm de ümitlerden,
korkulardan put yontmadayım; o sarabı bana gönder, beni kurtar!
295. Bir gülün askı ile rüzgar gibi her taraftan kaçıyorum.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 900)
• Onun lütuf etegini tut, hem de sımsıkı tut ki, birdenbire kaçmasın! Fakat su tuttugunu ok gibi çekme ki, fırlayıp
kaçmasın!
• 0 ne akıl almaz isler yapar, ne nakıslar, ne san´at eserleri ortaya koyar. Sekillerde, süretlerde görünür, ama
kendisi can yolundan kaçar gider.
• Sen onu göklerde ararsın, ay gibi suyun üstüne düser, orada parıl parıl parlar. Sen onu bulabilmek için suya
girersin. Bu defa o gökyüzüne kaçar.
• Sen onu mekansızlık aleminden ararsın, o izini sana mekan aleminde gösterir. Mekan aleminde aramaya
çalısırsın, o mekansızlık alemine kaçıverir.
• Süphe kusunun bedeninde, tez giden ilham habercisi yoktur. Bu sebeple ondan, dogru haber alınamaz. Sunu iyi
bil ki, yakîni bilen kisi süpheden kaçar.
• Usandıgımdan degil; korkuya kapılır, sundan bundan kaçarım. Çünkü o pek latîf olan sevgilim, sundan bundan
kaçar.
• Bir gülün askı ile rüzgar gibi her taraftan kaçıyorum. Benim gönül verdigim bu gönül, sonbahar rüzgarının
korkusu ile gül bahçesinden kaçan gül degildir.
• Adını söylemeye niyet edince öyle kaçar ki: "Filan kaçıyor!" demeye bile imkan bulamazsın.
• 0 senden öyle kaçar ki, bir kagıda resmini yapsan, resim bile kagıttan uçar gider, hatta gönülde nisanı bile
kalmaz.
296. Ben kavusma gününde simsek, ayrılık gününde de aglayan bulut gibiyim.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 924)
• Kutsal ruhlara benden selam söyleyin. Bizden önce gelip gitmis asıklara benden haber gönderin, haber götürün.
Merhum Yahya Kemal, Veda gazelini yazarken acaba Mevlana´nın bu beytini mi açıkladı:
"Dünyada bu iksîr ile mes´üd olan ervah,
Ukbada da sermest-i müdam olsun erenler
Tekrar mülakî oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ervaha selam olsun erenler"
• Ben vuslat gününde simsek gibiyim. Ayrılık gecesinde ise buluta benzerim. Söyle bakalım, sen bu iki karmakarısık
halden hangisindensin
• 0 günesin önünde ayın, yıldızın, mumun, kandilin adını anarsanız, Allah sizden hosnut olmaz.
• Onun askının matbahını bırakır da su zenginlerin sofrasına giderseniz, çanagınız bos kalsın, aç gözlü bir dilenci
olun.
• Siz gönül atesini nereden alabilirsiniz Ben size yol göstereyim: Salına salına hos bir sekilde yürüyüp giden
padisahlar padisahının atının nalından çıkan simsekten alırsınız.
• Sevgilinin bulundugu yere ölüyü götürseniz dirilir, oraya haram götürseniz helal olur.
• Onun askı, mademki canın ayagından binlerce bagı çözüyor; öyle ise, ne olur iki elimden de tutun, beni oraya
götürün.
• Ben bu gazelleri ask levhasından yazdım. Tebriz´in övündügü Sems´e bunları, bu kuldan bir armagan olarak
götürünüz.
297. însanın degeri ne ile ölçülür; bilir misin
Aradıgı seyle! însan neyi ararsa ona layıktır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 916)
• Yerden biten, bas kaldıran agaç ve yaprak sunu söylerler: Hocam, ne ekersen ancak onu biçersin.
• Sana sayılı olarak verilen nefeslerden eger son nefesin kaldı ise, asktan baska hiç bir sey ekme! Çünkü insanın
degeri neyle ölçülür, bilir misin Aradıgı seyle. 9nsan neyi ararsa ona layıktır.
• îki elini de kendinden, kendi varlıgından yıka, kendini görmekten, kendini begenmekten kurtul, kurtul da gel ask
sofrasına otur! Çünkü, su, temizlik için,elyüz yıkamak için yaratıldı.
• Sevgilisi kendi evine gelmek lütfunda, tenezzülünde bulunmusken, ev sahibinin evine gelmemesi, bos yere sagda
solda dolasması, o kisinin aptallıgıni gösterir
• 9nsan Hz. îsa olursa, elbette kosa kosa Hz. Meryem´in yanına gelir. Eger insan seklinde esek ise, eseklerin yanına
varır.
• Bir kisinin yol arkadası sakî olursa, o kisi ayık olabilir mi 0 içtikçe semirmez mi; gelismez mi
• Sana gizlice söyleyeyim; Gül neden gülüyor Onun sevgilisi avucunun içindedir. Hep onu koklar durur da, ondan
ötürü gülüp duruyor.
298. Diken Allah´a yalvardı da dikenlikten çıktı, gül oldu!
Mef´ülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II,871)
• Neseli bahar geldi. Rahmetler saçmaya basladı. Süs çiçekleri Hz. Ali´nin Zülfikar´ı gibi parıl parıl parlamaya
koyuldu.
• Yeryüzünün her zerresi, gökyüzünden gebe kalmıstı. Dokuz ay doldu da o yüzden hepsi de kararsız bir halde
kıvranıp durmada.
• Nar çiçegi dügümlerle doldu. Kat kat oldu. Dere, rüzgarın yaptıgı ufak dalgalarla zırhlara büründü. Ova
menekselerine kaplandı. Dag, lalelerle süslendi.
• Çiçekler öpüsme zamanı geldi diye dudaklarını açtılar. Gülümsemeye basladılar. Selviler birbirleriyle kucaklasmak
için kollarını açtılar.
• Gökyüzü de yıldızlarla süslenmis bir gül bahçesi gibi. Fakat o, gönül gül bahçesini görünce, yüzünü bulutlarla
örttü ve gönülden çok utandı.
• Diken; "Ey halkın ayıplarını örten Allah" diye yalvarıp duruyordu. Duası kabul edildi de dikenlikten çıktı, gül oldu.
Diken iken gül yanaklı, hos kokulu bir dilber geldi.
•Kıs mevsiminde ölenler tekrar dirildiler. Artık kıyameti inkar edenlere îtibar kalmadı.
• Allah´ın canlar bagıslayan lütfu yardım etti de "Bahçenin Ashab-ı Kehf´i"uykudan uyandılar.
• Ölüyken dirilen agaçlar, otlar, çiçekler! Siz, kıs mevsiminde neredeydiniz .Uykularında, rühların gittigi yerde
degil miydiniz
• Sizler, her gece duyguların uçup gittigi yerde, her gece rüyalarda görülüp seyredilen, varılıp beklenen
yerdeydiniz.
•Ay bile incelmis, erimis, tükenmis, bitkin bir hale gelmisti. Artık ısıgı kalmamıstı. 0 tarafa gitti de bedir haline
geldi, dolunay oldu. Nurlar saçmaya basladı.
• Su görünen bes duygu ile görünmeyen bes duygu, her gece usanmıs, yorulrnus, melül, mahzün bir halde
ayaklarını sürüyerek o aleme giderler de, seher vakti canlanmıs olarak kosa kosa kalkar yine bu aleme gelirler.
299. Zaman terzisi, hayat gömlegini hiç kimsenin boyuna uygun dikmemistir.
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 869)
• Saman terzisi insanlara biçip diktigi, giydirdigi hayat gömlegini hiç kim-e, tam o kisinin boyuna uygun olarak biçip
dikmemistir.
"Seyh Sa´dî merhum, bir beyitinde söyle buyurmus:
"Bu dünyada herkesin kendine göre bir derdi, bir mihneti vardır. Hiç kimseye mutlu olmak belgesi verilmemistir."
• Etrafına dikkatle bak da gör; su dünyada binlerce ahmak, nefsanî arzularına uyarak, sehvete kapılarak, etek
dolusu altını yani yaptıgı ibadetlere,iyiliklere karsı kazandıgı sevabı seytana verip karsılıgında vicdan azabı, dert keder
satın almaktadır.
• Ey ölüyü "Benim canım!" diye seven, bagrına basan ahmak! Böylece senin ölüme mahkum, fanî bir güzele
baglanıp kalman, ilahî bir armagan olan ve bedeninde misafir olarak yasayan canı da gönlü de sogutur, üzer.
• Manen Allah ile beraber bulunmaya çalıs da fanî güzelleri, seytan hayallerini seytan nakıslarını bırak. Çünkü ecel
gelince hiç bir murada eıismeden onların hiç birine sahip olmadan, yapayalnız ölür gidersin.
• Rahatça yasaman için yayılıp serpilmis olan su dünya dösegine kurulup ayagını uzatma, çünkü dösek igreltidir.
Onu elinden alırlar, dürer kaldırırlar. Seni de mezara korlar. Bu hali düsün, kork!
• Sus artık, harfi, sözü bırak, gök kııbbesinin üstündeki meleklerin konuçtukları gibi sen de harfsiz, sözsüz konus!
300. Güzel yüzlü güller, dikenlere dogru gitmedeler.
Mefulü, Fa´ilal, Mefa´îlü. Fa-ilat
(c. II, 870)
• Gözüm segiriyor. Acaba sevgili mi geliyor Yüregim hızlı hızlı çarpıyor. Anlıyorum, gönlümü elemden alan
gelmededir.
• Bu hüdhüd kusu, Hz. Süleyman´ın ordusundan, su bülbül de gül bahçesinden uçup gelmedeler.
• Canına karsılık bir kadeh sarap satın al, yok eger müflis isen canını degil, kendini sat gitsin! Çünkü alıcı geliyor.
• 0 bekleyis kulagı, müjdeli haberler alıyor. 0 aglayıp duran göz de sevgilinin yüzüne kavusmada.
• Bagın, bahçenin perisanlıgı geçti gitti. Güzel yüzlü güller dikenlere gitmedeler.
• Asıgın; "Eyvah!" diye söylenmesi, sızlanması bos yere degildir. îste vuslat ordusu yola düsmüs de o "eyvah"lara
çare bulmaya geliyor.
• Çekinme, açıkça söyle! Su fani bedene ait istekler kaçtı gitti, çünkü Hakk´ın sıfatları gelmede.
• Ey bahçenin müflisleri, sonbahar yolunuzu kesmisti, varınızı, yogunuzu almıstı. îlkbahar sultanı ihsanlarda
bulunmak, elinizden çıkanları tekrar bagıslamak için yola düsmüs geliyor.
301. Bedenimizin bütün cüz´leri su ten mezarına defnedilmis ölü gibidir.
Mefulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 862)
• Basîret buragına binerek ask yoluna düsenler yani gönül gözlerini açarak yolculuga çıkanlar, bulutsuz ve tozsuz
olarak, o "Ay" yüzlü güzeli manen görürler.
• Sehvet tohumunu atese atanlar, yani sehevanî isteklerden, nefsanî arzulardan kurtulanlar, asılması çok zor olan
su dünya tuzagından bir hamlede kurtulurlar.
• Su sagır tabiat gürültüsünden geçerler, o tarafa giderler de, mana dostlarının meclisine varırlar, gül bahçelerinde
yer edinirler.
• Yüzsüz, edepsiz, tabiat kullarının ayaklarını baglarlar. Ruh padisahları bu mahallede onlara bas gösterir.
• Bedenimizin bütün cüz´leri, su ten mezarına gömülmüs bir ölü gibidir. ask süru üfürülse de, bu ölü dirilip
mezarından bas kaldırsa...
• Senin sehvetin bakır gibidir. Ermisler ask nüru ile bakır halindeki varlıgını altın haline getirirler.
302. Bir ev göster ki, orada onun çeragı yanmamıs olsun!
Mefülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 861)
• Bu güzel yüzlü sevgilinin bize yapmadıgı hiçbir iyilik kalmadı. Eger onun keremi size böyle yapmadıysa, bizim
suçumuz ne
• "0 güzel bize cefa etti!" diye söylenip duruyorsun. îki dünyada da cefa etmeyen güzeli kim görmüstür
• 0 seker vermediyse, onun askı seker degil mi Eger o vefa göstermediyse, onun güzelligi tamamıyla vefadır.
• Bir ev göster ki, orada onun çeragı yanmamıs olsun. Bir sofa göster ki, yüzü orasını senlendirmemis olsun.
• Bu göz ile o çerag ayrı ayn iki nurdur. Onun biri ötekine ulasınca, böylece iki nür birlesince, kimse onları
birbirinden ayıramaz.
• Ruh, sevgilinin güzelligini seyre dalıp kendinden geçince dedi ki: "Allah´ın güzelligini, Allah´tan baska kimse
göremedi"
" Molla Camî hazretlerinin bir beytinin tercümesi olan su meshur beyit, bu konuyu açıklar:
"Kendi hüsnün hüblar seklinde peyda eyledin
Çesm-i asıktan dönüp sonra temasa eyledin"
• Bu örneklerin her biri bir anlatıs, mugalata, bir yanıltıstır. Yoksa Hakk´ın (=Kusluk vakti hakkı için) diye
buyurması onun yüzünü kıskanmasından baska bir sey degildir.
303. Gönül, bahar mevsiminde çiçeklerle süslenmis her dalı,
gizli sevgiliden haber getiren bir dost olarak görür de,
sevgili vuslatını arar, sevgiliye gider.
Mef´ulü, Fa´ilatü. Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. 11, 864)
• Bülbüle bak, gül bahçesine gidiyor. Allık da sevgilinin nar çiçegi gibi kırmızı olan yüzüne gitmede.
• Meyve tam olmus da artık kendinden geçmis, Mansür gibi daragacına asılmaya gidiyor.
• Çiçek açılmıs, yapraklanmıs, padisaha çiçekler saçmak için hazırlanmıs. Çünkü padisah da bahar mevsiminde
bagıslarda bulunmaya niyet etmis.
• Lale, gönlü dertle yanmıs rahip gibi kanlı gözyasları dökerek, dagların yolunu tutmus.
• Diken tam dokuz ay gülden ayrı düstügü için agladı, feryat etti. Gül onun vefasını gördü de yola düstü. Dikene
dogru hızlı hızlı gidiyor.
• Nergis bahçede sevgili ile görüsmekten bulusmaktan bahsedildigi için sasırıp kalmıs da bahçenin etrafını
seyrediyor.
• Sanki bahar; " (=Allah alıcıdır) müjdesini duydugu için, gül yola düsmüs alıcıya gidiyor
" Tevbe Süresî, 9/111. ayete 9saret var.
• Gül, gönlünün derinliklerinde Hakk´ın bu müjdesini bütün çiçeklerden daha fazla duydu da, gönlünü de, sarıgını da
attı. Herkesten daha çok kosmada, daha çabuk gitmede.
• Bahar mevsimi gelip de her sey yeniden canlanınca gönül, çiçeklerle süslenmis her dalı gizli sevgiliden haber
getiren bir dost olarak görür de, sevgilinin vuslatını arar, sevgiliye gider.
304. Ben, ask yüzünden öyle bir yere vardım ki, ask bile o yeri bilmez.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. II, 905)
• Ben ask yüzünden öyle bir yere vardım ki, ask bile o yeri bilmez. Akıl ulastıgım o yeri görünce kendinden geçti,
sasırıp kaldı.
• Binlerce zulüm, binlerce sitem geldi, çattı. Fakat akıl, bunların hepsinden de beni kurtardı. Eger akıl, askın ulastıgı
yere baglanıp kalırsa, söyle bakalım, bundan sonra beni kim kurtaracak
• Ey gönül, yoksa sen sarhos musun ki, gönlünü akla verdin, akla baglanıp kaldın! Onun kendisinin bile oturacak,
yerlesecek bir yeri yurdu yok, seni nereye oturtacak
• Aklın meta´ı eserinden baska bir sey degildir. Ask ise, canlar bagıslar. Ask gezmeye çıkınca kendisine bakanlara
canlar bagıslar.
• Binlerce canı, binlerce gönlü, binlerce aklı bir araya getirsen, birbirine baglasan, dost etsen, ask seninle beraber
olmayınca, onların hiçbiri seni sevgilinin penceresine ulastıramazlar.
• Sevgilinin yüzüne ancak onun saçlarının tuzagına düsersen kavusabilirsin. Fakat yine de çalısmayı, çabalamayı
bırakma, çünkü çalısıp çabalama seni yetistirir, olgunlastırır.
• Basının yastıgı, Hakk´ın yardım esigi olan kisinin uykusunun kuluyum, kölesiyim. Çünkü o, hiç de uykuya dalmaz,
uyuyup kalmaz.
• Bir ceylanda arslan yüregi varsa, o binlerce ceylanı arslandan kurtarır.
.
305. Hiçbir can asktan canını kurtaramaz!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa-îlün, Fa´îlün,
(c. 11, 9Î8)
• Yesillikler, bahçelere güzellik, parlaklık verip kara topragın içinden çıkan çiçeklere, güllere çesit çesit renkler, hos
kokular bagıslayan yaratıcıya asık¦ olan kisi de benim gibi bir asıktır.
• Askın canına and olsun ki, yüzlerce burcun, yüzlerce kal´a bedeninin içinde bile olsa yine de hiç bir can, asktan
canını kurtaramaz.
• Arslan bile olsan, ask arslanları avlar. Fil kadar kocaman bir gövden olsa, ask gergedan olur, seni alt eder.
• Ondan kaçıp kurtulmak için derin bir kuyunun dibine insen, ask kova gibi seni tutar, boynuna ipini geçirir, yukarı
çeker alır.
• Sen kıl gibi incelsen, göze görünmemek istesen, ask kılı kırk yarar. Kebap olsan, ask sis olur, seni evire çevire
yakar, yandırır.
• Her ne kadar ask erkegin de kadının da aklını çeler, fıkrini elinden alırsa da, eminlik de asktadır, adalet de
ondandır.
306. Can balıgını denizin bin kere kucaklamasınm ne önemi vardır
Balık suya kanar mı
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün,
(c. II, 901)
• Ne olur sevgilim gelse, bir an için olsun beni oksasa da, bu yaslı agaç o babar yüzünden yeserse, gülse.
• Sevgilinin güzel hayali yanıma gelse; "Nasılsın " diye hatırımı sorsa da bu zayıf bedenim yeniden can bulsa,
yeniden hayata kavussa ne olur
• Ben onun büyüleyici bakısının oku ile yaralanmıs bir avıyım. Ne olur, bana acı(Zeker) yahut sevgi duyarak gelse de;
"Ey benim yaralı avım!" diye seslense.
• Onun askının kararsızlıgından ötürü, su üstüne düsmüs bos bir kase gibi çırpınıp duruyorum. Ne olur Bir testi
gibi ben de sevgilinin dudaklarına kavussam.
• Döktügüm gözyasları ile, su kara topragın kucagı la´llerle, incilerle doldu. Ne olur sevgili de bir kerecik olsun
vuslat istegi ile kollarını açsa, beni bagrına bassa.
• "Bana neden sikayet ediyorsun " dedi. Ben kollarımı binlerce defa açtım,seni kucakladım. Fakat can balıgını
denizin bin kere kucaklamasının ne önemi vardır Hiç balık suya kanar mı
• Gönlüm bana öfke ile bakarak diyor ki: "Artık sözü kısa kes, sözlerimdeki binlerce nükteden hiç olmazsa birini
dinlesen ne olur "
• Gönül ile ask, Muhammed (s.a.v.) ile Hz. Ebubekir gibi beden magarasının dostları. Magara dostlarının canları bir
oldugu halde adları ayrı olursa ne çıkar
• Tatlı bir narın içindeki taneler bin olmus, bir olmus ne önemi var Nar sıkılınca onlann hepsi bir olur ya, bu
yüzden taneyi saymak ne ise yarar Sayının degeri kalır mı
307. Çok dua ettim çok niyazda bulundum,o kadar ki,
bütün vücudum dua kesildi!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îliin,
,(c. II, 903)
• Sen beni istemesen de, gönlüm seni istiyor. Allah dilerse, sen de bir gün benimle barısırsın.
• Binlerce asıgın var. Hepsi de; "Acaba saadet ve devlet tahtına oturmak kime nasip olacak " diye can ve gönülle
seni aramadalar, seni istemedeler.
• Müflis ve yoksul bir asıgın senin askına tutulmasına halk sasırıp duruyor. "Padisahların bile gıpta ettikleri,
imrendikleri azîz bir varlıgı, bir dilencinin istemekte ne hakkı var " diyorlar.
• Fakat Allah´tan can isteyen bir ölüye sasma, gönlünü suya kaptırmıs olan bir susuza hayret etme.
• Bir körün göz nüru istemesine, bir esirin gözlerinden gurbet gözyasları dökülmesine sasma.
• Çok dua ettim, çok niyazda bulundum. 0 kadar ki, bütün vücudum, dua kesildi. Bu sebeple yüzümü gören benden
dua istiyor.
• Selam verdim, saygı gösterdim, bana; "Nasılsın " dedin. Kimya dileyen nasıl bakır olabilir
• Resim, ressam nasıl isterse öyle olur. Üzüm, ezilmeden sarap olabilir mi
308. Hamamcının güzelliginin tesirleri
Fa´ilün, Fa´ilatün, Fa´ilün, Fa´ilün
(c. II, 809)
• Ne tuhaf hamamcı, halvetten dısarı çıkınca, onun güzelligini gören hamamdaki resimler bir bir ona secdeye
kapanırlar.
" Bu gazelinde Mevlana güzelligin tesirlerini kendine has mübalagalı hos bir ifade ile anlatmaktadır. Kur´an-ı
Kerîm´de Yusuf Suresinin 12/31 ayetinde geçen; Hz. Yusuf´un giizelliginin etkisi ile Mısırlı kadınların ellerini dogramaları
hadisesini hatırlarsak bu beyitleri daha iyi anlamısoluruz.
• Hamamda, duvarlarda bulunan donmus, buz kesilmis resimler, hiç bir seyden haberleri yokken, hepsi de ölüyken,
güzel hamamcının gözlerinin ısıgı onlara vurunca, o cansız resimlerin hepsinin de gözleri bir nergis oldu.
• 0 resimlerin kulakları hamamcının kulakları yüzünden ask hikayeleri duymaya, gözleri onun güzel gözlerinin
tesiriyle görüs sahibi oldu, görmeye basladı.
• Sanki o resimlerin her biri güzellik sarabı içmis, mest olmus gibi neseyle oynamaya koyulmuslardı.
• Daha sasılacak seyler oldu. Resimler dile geldiler. Hamamın içi onların sesleriyle, naralarıyla doldu. Onların
hayhuylarından, onların gürültüsünden mahser yerine döndü.
• Resimler birbirlerini kendi yanlarına çagırmaya basladılar. Bir resim bir kösede kahkaha ile gülüyor. 0 burada
duvardan iniyor, ona dogru gidiyordu.
• Canlanan resimler, insanlar gibi güzel güzel konusurlar, güzelliklerini gösterirler; meshur olurlar, herkes onlardan
bahsetmeye baslar. Böylece, sana ve sevkate kavusurlar. Ama hiç bir resim hamamcıyı bulamaz.
• Hepsi de darmadagın olur. Hepsinin de önünde ve arkasında o vardır. Hepside canlar padisahını bilip tanımadan
onun ordusunun bulundugu yere kadar gelir.
• Cansız resimleri bu hale getiren güzelligin gücü, akıl almaz isler yapar. Gül bahçesine benzeyen her gönül, onun
yüzünün ısıgı ile güllerle dolar. Her fakirin etegi onun cömert avucuyla altınlarla dolar.
• 0 minbere çıkınca, sarap kadehi tasar, meyhane haline gelir. Mezarlardaki ölüler bile mest olurlar. Her agaç
Hannane diregi olur da ayrılıklardan sikayete baslar, aglar, inler.
• 0 güzel varlık, gözden kaybolunca, resimler yine cansızlasır, yine donarlar, buz kesilirler; gözleri görmez olur,
kulakları sagırlasır.
• Fakat o güzel tekrar yüzünü gösterirse, onların gözleri açılır. Baglar, bahçeler kuslarla dolar, çayırlar, çiçekler
yeserir.
• Haydi sen simdi, gül bahçesine git de dostları seyret! Ask masalları dinle! Bu anlatılanların arkasından can gelir.
Görüp seyrettiklerini sana tabir eder,yorumlar.
• Ey dostum, apaçık görünen seyler, nasıl söylenebilir Nasıl anlatılabilir Onu yazmak isteyen kalem, hokkaya
batar, mürekkebe bulanır, ama bunları yazamaz.
309. Senin güzel yüzünü gören, artık gül bahçesine gitmez.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 787)
• Yüzünün yaptıgını, günesin yüzündeki nür bile yapamaz. Askının ettigini mahserdeki karısıklıklar, kıyametler bile
edemez.
• Senin güzel yüzünü gören artık gül bahçesine gitmez. Dudagının tadını bilen de kadehten bahsetmez.
" Nesatî merhum bir beytinde söyle der:
"Baga sensiz bakamam, çesmime ates görünür,
Gül-i handanı degil, serv-i hıramanı bile."
(Sevgilim ben sen olmayınca baga bakamam, Can güller gözüme ates gibi görünür yalnız gül degil selviler bile.)
• Senin büklüm büklüm saçların gelince, misk artık kendi kokusunu agzına almaz, senin nürun görününce, akıl bir
daha yanlıs adım atmaz.
• Yedi kat göge sıgmayan güzelliginin parıltısı, askınla dertli, yaralı gönülden baska bir yere sıgmaz.
• Harap olan gönülde, sonsuzluk hazinesi gömülü oldugu içindir ki, o hazineyi düsünen Hakk asıgının yüzü, altın
gibi sararmaktadır.
• Ben bilmiyorum, sen söyle nedir o sey ki; güzelin bir bakısı ile gönül huzuru elde edilmesin
• Ben o tevbeyi bozduran güzelden bahsetmemek için tevbe etmistim. 0 güzelin saçının büklümünü gören bir daha
tevbe edemez.
• Aska verdigim deger, benim anlayısımın, idrakimin degeridir. Askın degeri bu degildir. Güzelim, incinin degerini
ancak inci biçen bilir.
• Ya Rabbî! Gönül senden bir sabır, bir tahammül elde etmezse ask atesinin nasıl yakıp yandırdıgı hikayesini aralık
vermeden kıyamete kadar söyler.
•Gölge varlıgımızı, bedenimizi toprakla müsavî tutanın, topragımızı yüzlerce Canla bir tutmaya gücü yetmez mi
310. Yalnız dünya isleri için kendinizi harcamayın,
ahireti de düsünün.
Fe´ilatün, Fe´ilatiin,, Fe´ilün
(c. II, 802)
• Mısır´ın Yusuf´u geliyor. Hepiniz ona ikrar veriniz. Onun Mısır ülkesinin padisahı oldugunu kabul ediniz. Yüzlerce
seker kamısı gibi salına salına geliyor. Onu alın götürün!
• Canı aska bırakın da hepiniz rüh olun, sonra asktan renk alın da sadaka olarak gül bahçesine sunun.
• Rindler, dostlar, hepiniz bir renk olarak, ücretlerini alın da çarsıda harcayın.
• Kafirlere, seriat sarabından bir kadeh verin de, onlarda küfürden de imandan da bir eser kalmasın.
• Ask sarabından önce su mest olmus, yanıp yakılmıslara kadehi verin de,, onların gönüllerini hos edin! Sonra da o
uyanık, aklı basında olan hocaya verin.
• Akıl pusudadır. Saga, sola bakmada, kusur aramadadır. Kusur arayan o ihtiyar yankesiciye büyük kadehle sarap
sunun, sunun da kendinden geçsin, kusur aramasın!
• Ates cinsinden olan sehvet, hiddet, söhret gibi duyguları, asıkların atesine atın, yakın! Elinizde ne varsa, onları, o
sırlar fitnesinin dünya sevgisinin basına verin, kurtulun!
• 9lahî ask sarabıyla mest olun, yıkılın kalın da, su dünya isleri için kendinizi bos yere harcamayın! Sevginizi
dünyadan da, ahiretten de alın, sadece ask isine koyulun.
• Delilik atesi, ilahî ask atesi, ayıplanmayı, kendini begenmeyi tutusturup yakınca, ele geçen bu lütfa, bu ihsana
basınızı da verin, sarıgınızı da!
• Evlerinizi bırakın, asıklar topluluguna girin. Elbiselerinizi satın, parasını meyhaneciye verin!
• Dünya malına karsı duyulan asırı istek, asırı özlem, bir örümcek gibi durmadan seni avlamak için ag örmektedir.
Bu sebeple süslü, kıymetli elbiseler giymek arzusunu, bedeni besleyecek nefis gıdaları, bas olmak, yüksek mevkîlere
geçmek hırsını, hepsini ask ugrunda feda edin de kurtulun!
311. Onlar, avuçlarına toprak alsalar altın olur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 775)
• Aman, aklını basına al, sehirde iki üç yankesici var. Onlar ne yapıp yapıp bir kolayını bulurlar, "ay"ın bile
basından külahını kaparlar.
• Onlar, iki üç rinddir. Gönülleri uyanık, kendileri mesttir. Onlar, öyle kendilerinden geçmislerdir ki, bir kavgayla, bir
patırtıyla gökyüzünü bile döndürürler.
• Onlar, öyle sıkı agızlıdırlar ki, bas vermedikçe sır vermezler. Sakîdirler, asıklara sarap sunarlar ama, sundukları
sarap, üzüm sıkılarak yapılan sarap degildir.
• Onlar, ruhun özledigi, aradıgı gayb alemindeki essiz güzelin dostlarıdır. Onlar, o essiz gayb güzelinin gözleri gibi
dalmıslar, hastalanmıslardır.
• Kendileri bir sekle, bir sürete bürünmüslerdir. Ama, sekillere düsmandırlar. Onlar bu dünyada yasadıkları halde,
iki dünyadan da bezmis, usanmıslardır.
• Günes gibi bütün gün görüs bagıslarlar, insanlara görme kabiliyeti verirler. Ay gibi, yıldızlar gibi bütün gece
gezerler, dolasırlar.
• Avuçlarına toprak alsalar, o toprak altın olur. Gece arpa ekerler, fakat gündüz bugday biçerler.
• Öyle güzellerdir ki, onlar olmadıkça gönül meyve vermez. Öyle baskandırlar ki, ne basları vardır, ne de sarıkları.
• Adam ol da git onların hizmetinde bulun! Çünkü onlar gerçekten adamdırlar. Onlardan baskaları insan sekline
girmis kurtlardır, insan yiyicidirler.
• Her ne kadar agız sözle dolu ise de, yeter, fazla söyleme; çünkü agızdan çıkan harf de, nefes de bizden
degillerdir, bize yabancıdırlar.
312. Biz ask atesi ile yanıp yakılmadaki ma´nevî lezzeti bulmusuz.
Fe´ilatün, Fe´ilatiü,, Fe´ilün
(c. II, 785)
• Biz ne sarap kadehi elinde bulunan varlıklı, tanınmıs kisilerdeniz, ne de sadece bir keçisi olan zavallı
müflislerdeniz.
• Biz ask atesi ile yanıp yakılmadaki manevî lezzeti buldugumuz için ab-ı hayatı bırakmısız da, ates pesinde
kosanlardınız.
• Biz, herhangi bir evin penceresinden içeri "ay" gibi ısıgımızı düsürürsek, o evdeki gece huyluların hepsi de kapının
yolunu tutarlar. Yani biz, hangi gönle manen girersek, o gönüldeki kötülükler, hosa gitmez hayaller kaçar giderler, o
gönül huzura kavusur.
• Felegin sarap kadehlerini kırdıgı ümitsiz kisiler, yüzümüzü görünce yeni bastan zevke, yeni bastan neseye
dalarlar.
• Kapıyı kapayınız, sarap sununuz! Senin askınla benizleri solmus, sararmıs asıkların kırmızı sarabı içme zamanı
geldi.
• Hakk asıkları, bir elleriyle halis iman sarabı içerler, öbür elleri ile de kafirin perçemini tutarlar.
" Bu beyitte, yaslı bir seyh oldugu halde savastan çekinmeyen, Mogollar´la savasa giren ve sehit olan Mevlana´nın
babasının seyhi Necmeddin Kübra hazretleri kastedilmektedir Nefehat mütercimi merhum Lami´î Çelebi, Mevlana´nın bu
beytini manzum olarak söyle tercüme etmis:
"Bir elden nüs idüp îman sarabın Bir elde perçem-i kafır tutarlar." (Nefahatü´l-Üns Tercemesi, s. 480.)
• Nerede bir çark dönüyorsa, onu döndüren su, biziz. Nerede bir buhurdan tütüyorsa, onun içinde yanan öd agacı,
biziz.
• Su mavi perdenin arkasında ay yüzlü bir güzel var. Gök kubbesinde bulunan bütün yıldızlar, onun yüzünün
nürundan nür alırlar, süslenirler.
313. Ask, bazen gökyüzünde kapılar açar.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 822)
• Ask, simdi merhamete geldi. Bize acıyor, bu gün bize, canlar canı can olmadadır.
• Ma´rifet günesinin ısıkları içinde titreyip duran her zerre Gayb Alemi´ni biliyor.
• Ask, kimya yapan, bakırı altın eden bir kimyadır. Hatta su topragı bile manalar hazine haline getiriyor.
• Ask, bazen gökyüzünde kapılar açıyor, bazen aklı merdiven ediyor.
• Bazen sarap gibi nese meclisi kuruyor. Bazen deniz gibi inciler saçıyor.
• Asık; "Lenteranî" (=Beni göremezsin!) sesini duysa bile yine ümitsiz olmaz, dostun askına güvenir.
• Ask görülmemis armaganlar getirmistir. 0 armaganları kabiliyetli kisilere dagıtır, durur.
• Ask, bu agıza ne tattırmıstır ki, lezzetinden dilsizlige özenir de susar
314. 0 padisahlar padisahı ne yaparsa güzel yapar.
Fa´ilatün, Fa´ilatün,
(c. II, 820)
• 0 padisahlar padisahı ne yaparsa güzel yapar. Nasıl ki, incir agacı hep incir verir, baska meyve vermez!
"9brahim Hakkı hazretleri;
Hep isleri faiktir,
Birbirine layıktır,
Neylerse muvafıktır.
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Deme su niçin söyle!
Yerindedir ol öyle!
Bak sonunu seyreyle!
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler."
diye yazmıstır. (Dîvan-ı Ibrahim Hakkı, s. 192.)
• 0, her nerede iki zıddı evlendirmek isterse, onları sütle sekerin birlesmesi gibi çeyizler, evlendirir.
" Yemeklere tat veren tuz, klor ile sodyumdan ibarettir. Bunların her ikisi zehirdir."
• Onun nefesi ile ab-ı hayat kaynagı akar, o talkın verince ölü dirilir.
• Allah, her kuluna tek basına bir dünya bagıslar. îki alemde bunu yapan kimdir
" Her insan tek basına bir dünyadır. Hz. Ali;"Sen kendini küçük bir varlık zannediyorsun, sende büyıik bir alem var."
diye buyurmus. Bugün ilim ispat etti ki, her insanda bulunan hücrelerin sayısı, trilyonları buluyor, dünyanın nüfusu daha
on milyarı bulmadı.
• Kuyu dibinde onun adını ansan, zikretsen, kuyu dibi göklerin en yüksek yeri haline gelir.
• Eger bir kafir, onun askından bahsederse, onun küfrünü, bütün dinin nüru yapar.
• Bütün dikenleri nesrin gülü haline getirmek için, dünyanın dikenini asıkların yoluna koymustur.
• Sen bilmiyor musun Kim onun kusu olursa, pek mutlu olur da altın yumurtalar yumurtlar.
• Artık susayım da, bundan sonra gizli dua edeyim, fakat, padisah "Amin" derse, dua nasıl olur da gizli kalır
315. Hz. Ali ile Hz. Ömer birbirleriyle uzlasınca
rafızînin parmagı agzında kaldı.
Fa´ilatün, Pa´ilatün, Pa´ilat
(c. II, 810)
• Yine süt ile sekeri karıstırdılar. Asıkları da birbirleriyle bir araya getirdiler.
• Gece ile gündüzü ortadan kaldırdılar, günesi, ay ile birbirine karıstırdılar.
• Ma´sukların rengi ile asıkların rengini, altınla gümüsü birbirine karıstırdıkları gibi kanstırdılar.
• Hakk´ın ebedî baharı geldi. Kuru dallarla yas dalları birbirlerine karıstırdılar.
• Hz. Ali ile Hz. Ömer birbirleriyle uzlasınca rafızînin parmagı agzında kaldı.
"Rafızî; Hz. Muhammed´den sonra Hz. Ali´yi halife tanıyıp; Hz. Ebubekir, Hz. Omer ve Hz. Osman´ın halifeligini
kabul etmeyen Siilere Sünnîler tarafından verilen ad. Bu beyitte Hz. Mevlana, Sünnîlerle Alevîlerin beraberce kardes gibi
yasayacaklarına isaret buyuruyor.
• Hem bayram gibi Kadir gecesi belirdi, göründü. Hem de melek ile insanı birbirine kattılar.
• Onlara birbirlerinin dillerini ögrettiler. Bu ikisi de (melek-seytan) birbirinden nefret ettikleri halde, onları birbirine
kattılar, insan bedeninde beraber yasıyorlar.
• Birbirine zıt olanı, hayır ile ser ve kuru ile yas gibi birbirine kattılar.
• Ben agzımı kapadım, geri kalanını, sen söyle, çünkü bu bakısı o bakısla bir-lestirdiler.
"Mithat Beharî merhum;
"´Bu bakıs´la, Hz. Mevlana´nın bakısını; o bakıs´la da Hz. Muhammed´i kast diyor, dogrusunu Allah bilir.
316. însanlar, su var gibi görünen, aslında yok olan dünyadan azar azar gidiyorlar.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 819)
• îlahî ask sarabını seven, mest olmus Hakk asıkları azar azar geliyorlar.
• Gönül alanlar yola düsmüsler, nazlı nazlı geliyorlar. Gül yüzlüler de gül bahçesinden çıkmıslar, geliyorlar.
• Su hem var gibi görünen, hem de aslında yok olan dünyadan insanlar, fani varlıklar azar azar gidiyorlar. Rüh
aleminden de azar azar ebedî olan vaılıklar, ruhlar geliyorlar.
• Hepsinin etekleri altınlarla dolu, tıpkı maden gibi. Eli dar olanlara vermeye geliyorlar.
• Yaralı zayıf, ask yaylagında semirmis, sismanlamıs bir halde geliyorlar.
• Tertemizlerin canları, günes ısıgı gibi cennetlerden yüce olan mana gıü bahçesinden geliyorlar.
317. Gökyüzünü asıkların ahlarının dumanları kurmustur.
Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 826)
• Ya Rabbî! Asıklardan hosnut ol, asıkların sonları iyi olsun!
• Asıklar, senin güzel yüzünle bayram etsinler, canları ask atesinde öd a gibi yansın, yakılsın.
• Kim; "Asktan halas olsun, kurtulsun" diye yalvarırsa, dilerim o dua göklere yükselmesin, kabul edilmesin.
• Görmez misin Ay bile asık olmus, içine ask atesi düsmüs de, sessizce, yalnız basına göklerde dolasıp durmada.
0, ask yolunda bir zaman ziyan eder, erir, incelir. Ask yolundaki ziyan, ne mutlu bir ziyandır. Aslında o ziyanın hepsi
kardır. Çünkü, eriyen, zayıflayan "ay", zamanı gelince bedir halinde dolunay olarak karsımıza çıkar.
• Asık olmayanlar, ölümden korkarlar. Ömürlerinin uzaması için yalvarırlar. Mühlet isterler. Asıklar ise; "Hayır,
hayır!" derler. Sevgiliye kavusacakları için "Ey ölüm, çabuk ol, gel!" diye niyazda bulunurlar.
• Aslında gökyüzünü, asıkların "ah"larının dumanları kurmustur. Bu dumanın sahibine; "Aferin, çok yasa!" de!
318. Hakk´ın kahrında lütuflar gizlidir.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 821)
• Bir insanın gülmesi, Cenab-ı Hakk´ın o kula lütfünu, ihsanını anlatmada, hikaye etmektedir. Bir insanın aglaması,
feryat etmesi de Hakk´ın kahrından bir sikayettir.
• Dünyada birbirine zıt olan, aykırı olan bu iki haberin de, hal dilleri ile bir sevgiliden geldiklerini rivayet ederler.
Aziz Hüdaî hazretleri;
"Hostur bana senden gelen, Ya gonca veyahut diken! Lütfun da hos kahrın da hos" diye yazmıstır.
• Hakk´tan gelen lutuf, gaflette olan kisiyi öyle sasırtır ki, o Hakk´ın kahrını düsünmemek cinayetini isler de daima
gülecegini zanneder.
• Ötekine gelen kahır da ona ümitsizlik verir. 0 zavallı ye´se kapılır, bunalıma girer. 0 kahrın arkasındaki lütfu
düsünemez.
" Aslında kahırda ilahî bir lütuf gizlidir. Mevlana Dîvan-ı Kebîr´nin baska bir yerinde:
"Gamdan, kahırdan daha tatlı, daha mübarek bir sey olamaz. Bunun karsılıgı sonsuzdur. diye buyurmustur. (Dîvanı
Kebîr, c. VI, s. 265) Mevlana Mesnevî´de. de bu konuya bir çok , kere temas etmistir. (Bkz. Mevlana, Hayatı, Sahsiyeti,
Fikirleri, Ötüken yay., s. 270) Bır Mesnevî beytinde;
"Paha biçilmez akîk pislik içinde gizlendigi gibi, Hakk´ın kahrı içinde lütuf gizlenmistır. (Mesnevî, c. V, no. 1665) Baska
bir Mesnevî beytinde de;
"Onun hos olmayan tecellîsi canıma hos gelir. Gönlümü inciten, kıran sevgiliye canım" feda olsun." (Mesnevî, c. I,
no. 1771) diye buyurmaktadır.
• Ask, esirgeyen bir sefaatçidir. Ikisini de görür, gözetir, korur.
• Allah´ım, bu askı bize lütfettigin için sana sükürler olsun. Biliyorum ki, senin kahrında bize sonsuz lütuflar var.
• Sükürde kusurumuz olsa bile ask nankörlüge bile bakmaz. Onu bile hos görür.
• Bu ask, ya kevserdir, ya ab-ı hayat; ömre sonsuzluk vermede, insanı ölümsüz etmededir.
• Ask, Allah ile insan arasında bir peygamber gibidir. îkisinin arasında gelir gider, birbirinden haberler getirir
götürür.
• Yeter artık sus, bunu ayet ayet okuma, zaten ayeti de ask tefsir eder.
319. Herkes ayıptan, hatadan kurtulma pesinde;herkes bir hünerin avcısı.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 801)
• Burada bir zevk var, bir isret var; bu fırsatı kaçırmayın! Sizin tali´iniz varmıs; devlet, mutluluk ayagınıza gelmis.
Devletin basını kasıyın; ona saygılı davranın, onu rahat ettirin!
• Bu sütle siz seker gibi karısın, bir gönüllü olun, çünkü her ikiniz de naziksiniz, güzelsiniz, degerlisiniz.
• Tarlalarda kalmıs döküntü basakları, daneleri toplamak adamlık mıdır Böyle yapmayın; siz yüzlerce harmanın,
yüzlerce anbarın sahibisiniz.
• Onun güle, reyhana benzeyen etegine yapısın, siz bu gül bahçesinde beslenmis, onun hos kokuları ile
karısmıssınız.
• Su dünyada, bir çok renk gördünüz, sekil gördünüz, bir çok resimler, bir çok heykeller seyrettiniz. Onların hepsi
de cansız, hepsi de yasamıyor. Peki neden bütün dünya güzellerine ay gibi nurlar saçan sevgilimizi de böyle sanırsınız
• Siz evinin yolunu bilmez degilsiniz, çünkü siz vuslatın oglusunuz! Siz bu pazar yerindensiniz! Kalp ve geçer akçeyi
anlamaz degilsiniz!
• Siz ilk yaratılısınız da melekten dogmus bir melektiniz. Bugün neden böyle dilenci gibi sızlanıp duruyorsunuz
• Herkes ayıptan, hatadan kurtulma pesinde! Herkes bir hünerin avcısı olmustur. Siz can meclisinde bulundugunuz
halde, aklınız basınızda kalmıssa, bastan basa ayıpsınız, bastan basa hatasınız!
320. Asıklar meydanda ama, sevgili meydanda yok!
Fa´ilatün, Fa´ilfitiin, Fa´ilat
(c. II, 824)
• Asıklar meydanda dolasıyorlar ama, sevgili meydanda yok. Bütün dünyada böyle acaip bir askı kim görmüstür
• Gayb Alemi´nin sevgilisi etegini çekmeden, bize naz etmeden önce, gönül binlerce mihnetlere, binlerce belalara
ugradı, çileler çekti.
• Onun gül bahçesinden bir gül koparmadan önce, gögsüme yüz binlerce diken battı.
• Gönül ondan ancak cefa gördü, fakat yine de ondan vefa umdugu için, onun cefalarından ürkmedi, kaçmadı.
• Gönül ondan gelen elemi keremlerden, cefayı da vefalardan üstün tuttu.
• Sevgilinin dikeni bütün güllerden daha hostur. Kilidi de yüzlerce anahtar¦ dan daha güzeldir.
• Onun cevri, mutluluk topunu, devlet topunu kapmıstır. Onun kahrındaki zehirden seker kamısları bitmistir.
• Onun asıgı reddetmesi, istememesi, baskalarının istememesinden daha iyidir. La´l de, inci de onun tasına
uymustur.
• Tatlı yemekler, yaglı yemekler hosa giderler, sofralarda hos görünürler.t Fakat onlar fazla degil, bir gece senin
içinde kalınca igrenç pislik olurlar¦
" Tarihî su fıkra Hz. Mevlana´nın bu beytini açıkladıgı için sayın okuyucularımdan özür dileyerek almadan
geçemedim. Harun Resid bir gün Behlül-i Dana´ya; "Sen neden yalnız yasamayı tercih ediyorsun. insanlar içine
karısmıyorsun " diye sormus. Behlül-i Dana da; "Müsade eder misiniz, bir danısayım da geleyim." demis ve helaya
girmis azıcık bekledikten sonra gelmis. Harun Resid´e demis ki: "Pislikler bana dediler ki, ´Aklını basına al. sakın
insanların içine girme, bizler çok nefıs yemeklerdik, hos renkli, hos kokulu, tatlı meyvelerdik; insanların içine girdik de
bu hale geldik.´"
• Aklını basına al da, sen tatlıyı da, yaglıyı da askın sofrasından ye, askla gıdalan da gönlünün kanadı çıksın,
uçmaya gücün olsun!
• Bunlan bir tarafı bırak da düsün ki, ana karnındaki çocuk, ab-ı hayatı anasının kanından emmededir.
• Felegin dümdüz ettigi, selvi gibi uzattıgı o boyu, posu, sonunda yine felek, yay gibi büker, iki kat eder.
• Fakat askın verdiği boy pos uzar gider, arsı da geçer.
• Hayır, sus, sırları bilen her yerde hazır ve nazırdır. "Biz ona sah damarından daha yakınız."diye buyurmustur.
"Biz ona yakın olan sah damarından da yakınız." seklindeki Kaf Suresi, 50/16. ayete isaret var.
321. Asksız bedenin bası yoktur.
Fa´ilatün. Fa´ilatün, Fa´ilat
(c-. II, 828)
• Askın sırları kime görünürse, artık onun varlıgı kalmaz. 0 sevgili de yok olur.
• Yanan bir mumu günesin önüne koy! Sonra dikkat et, bak; o mum günesin ısıgı içinde nasıl yok oluyor
• Günesin önüne koydugun mumun nüru, hem yoktur, hem de vardır. Eserleri de öyle; hem yoktur, hem de vardır.
• 9ste su beden atesi de, rühun nürunda tıpkı böyledir. Bu ates hem vardır, hem de yoktur.
• Bir ırmak denize dogru akar, çaglayarak aslından ayrı düstügü için sanki aglayarak, basını tastan tasa çarparak
denize kadar gider. Denize dökülünce artık ırmaklıgı kalmaz. Orada yok olur gider.
• Arayanlar oldukça istenilen yoktur. Ama istenilen gelirse artık aramak bir ise yaramaz.
• Asksız beden, kendine bir külah arasa, bos yere aramaktadır. Çünkü, onun bası yoktur. 0 bastan basa sarıktan
ibarettir.
• 0 ansızın bir gül yüzlüyü görse, o zaman o sarık da ona diken kesilir.
• Basında bu sırlar bulunan kisi benim gibi Semseddin´in sevgisine düser.
322. Yalnız fareyi degil, birbirlerine düsman oldukları için kediyi de yakalım!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 813)
• Kedinin uykuya dalması, küçük bir fareyi cesaretlendirdi de, matbahda bulunan bir erzak sandıgını deldi.
• Matbahda çalısan küçük bir asçı çıragı gibi ben de o fareyi atese atacagım.
• Yalnız fareyi degil, birbirlerine düsman olduklan için kediyi de yakalayalım, yüzlerce alevler çıkaran kızgın bir
tandıra atalım, yakalım.
" Hz. Mevlana su üç beyitlik küçük siirinde pek büyük bir konuya temas etmektedir. Dünyada insanlar birbirlerine
düsman olarak yasamasınlar, birbirine düsman olanların yok olmaları daha evladır. Yüksek mevki´, yarıs, servet pesinde
kosanların birbirlerini insafsızca harcamaları insanlık degildir. Firüzanfer baskısı 810 numaralı siirinde de Mevlana, Alevî
ile Sünnî´nin birarada yasamalarından bahsetmistir.
323. Ok yaydan kurtulunca artık biz ona hakim olamayız.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün,
(c. II, 840)
• Sema´dan sonra o heyecanlar, o coskunluklar nereye gitti Ne dersin, sanki hiç bir sey olmamıs, yahut da olanlar
olmus, ama hepsi de yok olup gitmis.
• 9nkar etme; Hz. Müsa´nın asasına bak; o bazen asa, yani elinde sopa, bazen de bir ejderha oldu.
• 9nsanın su bedeni de bir bakımdan ejderhaya benzer. Sanki o ejderha, bir alemi yutmustur da, yuttugunu
gizlemek için dudagını dudagı üstüne koymustur. Sonra tekrar asa haline gelmistir.
• Yumurtaya benzeyen bir gevher deniz oldu. Deniz costu, köpürdü. Köpüklerinden yeryüzü, dumanından da
gökyüzü meydana geldi
Pussilet Suresi, 41/11.isaret var.
• Gerçekten de gizli bir atlı, çok kudretli bir padisah elbisesine bürünmüstür. Her an hamleler yapar, sonra yine
aslına dönüp gider.
• Bizden gizlendi ama, onu yok oldu sanmayasın diye, o bulundugu alemden ayrıldı, bir baska aleme gitti, göze
görünmez oldu.
• Her hal, her davranıs, her hareket beden yayındaki oka benzer. Ok, yaydan kurtulunca, artık biz ona hakim
olamayız. 0 kendi hedefine, kendi istegine dogru uçar, gider.
• Erkek ile kadının birbirlerine olan meylinden, sevgisinden ötürü kan costu, bir katre tohum oldu. 0 tohumdan bir
zerresi havalandı, böylece ötelerden, Gan aleminden gelen insan askerlerine havada bir çadır kurdu.
• Can aleminden insan askerleri gelince, akıl vezir oldu, gönül de padisah oldu, geçti tahta oturdu.
• Bir zaman sonra, gönül ezeldeki vatanını, can sehrini hatırladı. Orasını özledi, oraya geri döndü. Orda da yine
yokluk aleminden varlık alemine geri gitti.
" Mesnevî´nin IV. cildinin 3628 numara ile baslayan beyitleri, bu beyti açıklar gibi; "Bır adam yıllarca bir sehirde
kalır da bir an gözünü kapayıp rüya görmeye baslayınca, kendisini iyi ve kötü seylerle dolu bir sehirde bulur. Kendi sehri
hatırından silinir. Kendi kendine, burası yeni bir sehir, ben buranın yabancısıyım demez. Ne sasılacak seydir ki. ruh da
oturdugu, dogup büyüdügü yerleri hatırlamaz."
• "Manaların gelip gitmesi nasıl oluyor " dersen, uyku zamanındaki haline bak. 0 zaman, müskilini çözer, sana
gerçegi gösterir.
324. Süleyman karıncaların yanına gelse de, karınca Süleyman olsa ne olur
Fe´ilatün, Pe´ilatün, Fe´ilat.
(c. II, 836)
• Ey benim canım, bir gececik uyumazsan ne olur! Bir gececik olsun ayrılık kapısını çalmasan ne olur!
• Dostların gönülleri olsun diye bir gececik sabaha kadar uyumazsan ne olur!
• Etrafa güller saçsan da, senin yüzünden bütün dünyayı güller, reyhanlar doldursa, kaplasa ne olur!
• Senin gönül alıcılıgın ile, can bagıslamanla iki üç cansız canlansa ne olur
• Kadehi agzına kadar doldursan da, mahmurların baslarına döksen ne olur!
• Süleyman (a.s.) karıncaların yanına gelse de, karınca Süleyman olsa ne olur!
• Sus artık, perisanlıgı bırak da derlen toplan, bir konusmasan ne olur!
325. Hiçbir sey olmayan, bir seydir.
Pa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 831)
• Allah´ım, her zaman senin lütfun, kahrının arkasından gelir. Yoksa bu kahrı kimse çekemezdi.
• Mahmurluk vermeden, beni daima askınla mest et. Çünkü ben üzüm suyundan yapılan sarabın verdiği mestligi
istemiyorum.
• Biz bir kamıslıgız, sevgilinin askı ise atestir. Atesin gelip bizi yakmasını bek-! liyorüz.
• Bu kamıslık atesten su içer, yani atesle sulanır, atesle beslenir. Ona ates düstükçe, yandıkça tazelesir, yeserir.
• Biz ebede kadar, sevgiliyle yemyesiliz, ter ü tazeyiz. 0 öyle bir bahardır ki, arkasında kıs yoktur.
• Yok olalım, her seyden geçelim; çünkü yok olmak, var olan seyledir. Hiç yok, yok olur mu
• Hiçbir sey olmayan, bir seydir. Ölmeyen, sonsuza kadar diri kalan kisi varlıktan, benlikten ölen kisidir.
326. Ask yolunun duragı kanla yogrulmustur.
Fa-ilatün, Fa´ilatün,
(c. II, 830)
• Tertemiz, lekesiz rühlar, göklere dogru yükseliyor. Tortulu, kirli olanları da yerin dibine geçiyor.
• Gönül gözünü aç da ruhlara bak; nasıl geldiler, ne oldular, ne çileler çektiler, nasıl gidiyorlar.
• Madem ki, ask yoluna düstün gidiyorsun, etegini topla; çünkü bu yolun topragı kanla yogrulmustur.
• Görmüyor musun Lale, gül renkli etekligiyle gidiyor. Ama topraktan kanlara bulanmıs olarak bitiyor. Bas
kaldırıyor.
• Benim canım, o gönüle dogru kanat çırpıp gitmede; çünkü o, pek güzel, pek neseli, pek ölçülü gidiyor.
• Çünkü o can, Hakk´tan baska hiç bir sey istemedi. Su öbür can, hayvanî can ise asagılara, asagılıklara gitmededir.
327. Bizim ölümümüz, ebedî bir dügündür.
Fa-ilatün, Fa´ilatün. Fa´ilat
(c. II, 833)
• Bizim ölümümüz, ebedî bir dügündür. Onun sırrı nedir "0 tek bir Allah´tır."
• Evlerin pencerelerinden içeri giren günesin ısıgı, her evin içine ayrı ayrı pencereden girdigi için bölünür gibi
görünür. Ama bütün evlerin pencereleri kapanırsa bu bölünme, sayı ortadan kalkar.
• Bir üzüm salkımının üstündeki üzüm taneleri sayılabilir. Fakat o salkım sıkılırsa meydana gelen sırada sayı yoktur.
• Aslında ölüm, Allah´ın nüru ile diri olan kisinin ruhuna, beden zindanından kurtulus yardımıdır.
• Ölüp giden kisiye kötü deme, iyi de deme; çünkü onlar, iyilikten de kötülükten de kurtulmuslardır.
• Gözünü Hakk ugruna harca, herkesi kötü görme, görmedigini de söyleme, söyleme de gözüne bir baska göz, bir
baska görüs verilsin.
• Baskalarında ayıp görmedigin için sana verilen o göz, gözlerin de gözüdür. Hiçbir sey ona gizli kalmaz.
• Bir göz, Allah´ın nuruyla bakarsa, her seyi apaçık görür.
"beyitte su hadîsten iktibas var; "Mü´min, Allah´ın nüruyla görür.
• Her ne kadar bütün nürlar Allah´ın nüru ise de, sen hepsine birden .Hakk´ın nüru deme.
• Bakî olan, sonsuz olan nür Allah´ın nurudur. Fanî olan, geçici olan nür, bedenin sıfatıdır, cismin sıfatıdır.
• Ey Allah´ım, senin lütfunu, ihsanını görmüstür de onun için "göz kusu" senin ask havanda kanat çırpmadadır.
• 0 ötelere, göklerin de göklerine kadar yükselmistir de seni arayıp durmadadır.
• Ya ona cemalinden bir göz ver. Yahut da bu cür´eti, bu ayıbı yüzünden onu kapından kovma.
• Sen, canın gözünü her an aglat, fanî güzellerin boylarının, poslarının, güzel yüzlerinin tuzagından sen onu koru
Allah´ım!
• 0, uykuda senin yüzünden bir uyanıklık gördü. Gerçekten de bu, bir olgunluk rüyasıdır, dogru yolu bulus
görüsüdür.
328. Ey mana padisahı Selahaddin, sen bu süreti, bu bedeni bırakıp gitme de,
insanın gücünü, insanda neler bulundugunu meleklere göster!
Müstef´ilün, Fe´ulün,: Müstef´ilün, Fe´ilün,
(c. II, 852)
• Sekerden, tatlılıktan, lütuftan baska ne gelir Ay da nur bagıslamaktan, karanlık geceyi aydınlatmaktan baska ne
yapabilir
• Gül bahçesinde insanı hayran bırakan güzel renklerden, hos kokulardan baska ne olabilir îlkbaharda kabugunun
altına su yürümüs tazelesmis dalda yapraktan, çiçekten baska ne görülür
• Güzelligi yaratan güzeli manen gören göz ne hale gelir, Allah askına bir bak da anla!
• Biz kendimizi coskunluga, mest olusa, saraba düskünlüge vermisiz. Biz böyle olunca, artık, bizden bundan baska
ne gelir
• Sen de mestsin. Daha da fazla mest ol! Altsız ol, üstsüz ol, kendinden geç, hiçbir seyden haberin olmasın! Zaten
haberden ne çıkar!
• Bizde bir parçacık varlık kaldı. Sakî erce davran, böyle az sarap sunmaktan ne çıkar Sen bize o kırmızı saraptan
bol bol ver!
• Gül gibi gül renkli elbiselerle dısarı çıkalım. Mahmur olalım, deli divane olalım. Yatıp uyumaktan, yiyip içmekten
elimize ne geçer
• Ey mana padisahı Selahaddin, ey kamil insan! Sen bu süreti, bu gölge varlıgı bırakma, bu bedenden kurtulma, bu
alemden gitme de insanın manevî gücünü, insanda neler bulundugunu, insanın elinden ne geldigini meleklere göster!
329. Allah´ım gayb aleminin sakîleri bize mana sarabı sunsunlar!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. 11, 812)
• Sonsuz olan mana saraplarının küpleri cossun, köpürsün. Ezel sarabını içenlere de afiyetler olsun!
• Temiz keskin gözlülerin kulaklarında hep senin ask küpelerin bulunsun!
• Dün gece sakîye; "Aklını basına al!" dedim. Sakîde bana; "Sen aklını basına al da ask sarabını iç, mest ol! Aklın
basından gitsin! Çünkü akıl, ask yoluna düsenlere bir ayak bagıdır." dedi.
• Allah´ım, Gayb Alemi´nin sakîleri mana sarabını sundukça sunsunlar da iki dünyadan da; "îçtikçe için!" sesi
duyulsun.
• Allah´ım sırrı daima örten "akl-ı küll" mest olsun da, ask sırrını örten yer de açılsın, kaldırılsın!
• Her seher vaktinde güzellik günesi, seher gibi örtüsüz bir halde kucaklara düssün!
330. Can kusum, aska dogru uçmazsa kanadı kırılsın.
Fa´ilatün, Fa´ilatün,
(c. II, 827)
• Asıklara, dokuz gök de kul köle olsun! Asıkların devleti, mutlulugu ebedî olarak yasasın!
• Asıkların bagları, bahçeleri hazan görmesin! Daima yemyesil, ter ü taze kalsın! Asıkların günesi batmasın, her
zaman parlasın dursun!
• Ebedî ask sakîsi, kıyamete kadar elinde kadehi bize gelsin!
• Gönül bülbülü, ebedî olarak mest olsun, can tütîsi daima sekerler yesin!
• Can kusum, aska dogru uçmazsa kanadı kopsun, kırılsın!
• Ask, beni aglarken gördü de güldü. Dilerim bütün dünya, bu gülüsler yüzünden gülüslerle dolsun, dünyada
aglayan kimse kalmasın! Bütün insanlar, iyi kötü herkes gülsün, neselensin!
331. Arifler; sende bulunmayan sevgiyi yakalar,
sana getirirler, sen de asık olursun.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 804)
• Ey güzel; senin yüzünün hatlarından, benlerinden bir ferman, bir buyruk getirseler, benim su yaralı ve hasta
gönlüm canlanır.
• Asıklar, senin güzel hayalini rüyalarında görseler, aglayan gözlerinden nice seller meydana gelir, akar.
• 0 ne mutlu gündür, ne hos vakittir ki, sakîler elinden tutup seni bize misafir olarak getirirler.
• Seni gören süfîler, kamere benzeyen kaslarını mihrap sanarak secde ederler. Ariflerse; sende bulunmayan sevgiyi
yakalar, sana getirirler. Sen de asık olursun.
• Senin süh gözlerin insanı sasırtan cilvelere baslayınca, kafirler de müslüman olur, iblis de..
• Puta tapanlar senin günes gibi parlak yüzünü görseler, boyunun endamının güzelligine iman ederler.
• Ötelere, yüceler alemine senden az bir koku gitse, kutsal canlar, su dönen gök kubbenin üstünde oynamaya
buslarlar.
• Senin çenenin çukurundan ab-ı hayat getirdikleri zaman, can da, gönül de, her ikisi de senin sekerler kamıslıgına
feda olsunlar.
332. Herkesi, her güzeli denedim, senden daha hosa gider kimse bulamadım.
Fe´ilatü, Fe´ilatün,
(c. II,770)
• Herkesi, her güzeli denedim, senden daha hosa giden kimse bulamadım. Denize daldım, senin gibi bir inci elde
edemedim.
• Sarap küplerinin agızlarını açtım. Binlerce sarap küpünden tattım. Senin sarabın gibi agza, dudaga hos gelen,
insanın basını döndüren, insanı kendinden geçiren bir sarap bulamadım.
• Sasılacak seydir ki, gönlümde güller, yaseminler biterken; senin gibi latîf bir yasemin gögüslü kucagıma gelmedi.
• Senin pesinde kosma dilegimi, bir iki gün terk ettim. 0 zaman anladım ki, dünyada senden baska ulasamadıgım,
elde edemedigim hiç bir dilek yoktur.
• Sen öyle büyük, öyle essiz bir padisahsın ki, iki üç gün sana kul köle oldum da, öyle sereflendim ki, dünyada
hiçbir padisah kalmadı ki, bana kul köle olmasın.
• Aklım bana dedi ki: "Kalk, misafir gelmedi diye ayagı kırılmıs gibi ne oturuyorsun Kalk gökyüzü misafirlerine
dogru uç git!"
• Bedenimden gönül güvercinim çıktı, senin evinin damına dogru uçtu. Ben, arkasından "Gönül güvercinim gitti,
gelmez!" diye bülbül gibi feryada basladım.
• Sonra gönül güvercinimi yakalamak için doganlar gibi pesinden uçtum. Öyle havalandım, öyle yükseklere vardım
ki, benimle beraber ne devlet kusu, ne de zümrüd-i anka oralara gelebildi.
• Ey perisan beden, ey pisman olmus gönül! Her ikiniz de gidin, ikinizden de kurtulmadıkça, bana baska bir gönül
gelmedi.
333. Mezarımın yanından geçersen, ölmüs beden dirilmez de ne yapar
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilat
(c. II, 835)
• Daima gülüp duran gül, gülmez de ne yapar Güzel kokular yayan misk kokan yapragını, yaprak gibi açmaz da ne
yapar
• Gülmekte olan nar, çatlayarak agzını açtıktan sonra derisine sıgmaz da ne yapar
• Karanlık gecelerde göklerde parıl parıl parlayan "ay", güzelliginden nazdan baska ne gösterir, nesini begendirir,
ne edebilir ,
• Günes parlamasa, nürlannı her tarafa saçmasa, su sonsuz, görülmemis gökkubbede ne yapabilir
• Zavallı gölge, günesin nürunu görünce secdeye kapanmaz da ne yapar
• Asık, Sevgilisinin gömleginin güzel kokusunu duyunca, kendi gömlegini yırtmaz da ne yapar
• Sevgilim; bana acır da benim mezarımın yanından geçersen, ölmüs beden dirilmez de ne yapar
334. Akıl, senin mahallenin basından geçince tatlı canından olur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 803)
• Dünyada candan hos, candan tatlı ne vardır Öyle oldugu halde akıl, senin mahallenin basına gelince, tatlı
canından vazgeçer.
• Sevgilim, senin güzelligin gökyüzü kalesine saldırırsa, gökyüzünde oturanlardan; "Aman aman!.." sesleri duyulur.
• Ey ilkbaharın bile kıskandıgı güzel, sen bir seher vakti, dünya bahçelerinden geç de artık gül bahçelerinden, çayır
çimenlerden sonbahar kalksın gitsin ve bir daha geri gelmesin.
• Göklerin sırtı, su agır yük yüzünden, bükülmüstür. Ey latif ve hafif rühlu dilber! Senin yiizünden agır yükler
hafıfler, duyulmaz olur, geçer gider.
• Ben, senin okun gibiyim. Bana kol kanat lütfet! Yay kurulup ok atılınca, ne de hos uçar gider.
335. Su kainatta bulunan her sey, her zerre bile o sarapla mest olmustur.
Mefulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü,
(c. II, 865)
• Sevgilim sarap getir! Günler durmadan geçip gidiyor. Gamın acılıgı ancak o kadehin verdiği lezzetle gidiyor.
• 0 öyle bir kadeh ki, akıl da rüh da onun arkadasları, onunla düsüp kalkıyorlar. 0 gönül gözü kör olan nefsin
sundugu sarapla kurulan tuzak degildir.
• Sen insanı ates gibi yakıp yandıran ask sarabı ile dolu bir kadehle kapıdan içeri girince, vesvese veren gam
seytanları duman gibi bacaya dogru kaçıyorlar.
• Basına yıkamak için kil sürdünse; yıkama, bırak öylece kos, basın killi oldugu halde kos! Zamanın kıymetini bil,
çünkü zaman gelip geçiyor.
• 0 sarabı ver de, aklı alanı, ayıklıgı gidereni costur! Ham sözler söyleyen kisiyi de pisir, olgunlastır!
• Sen o saraptan günese, aya, gökyüzüne verdigin için onların her biri o sarabın nesesiyle emrine uymuslar,
kendilerinden geçmisler, dönüp duruyorlar.
• Allah´a yemin ederim ki, yalnız insanlar degil, su kainatta bulunan her sey, her zerre bile o sarapla mest olmus,kendinden geçmis. Ama o saraba kanmamıs, yine de sarap sunmanı özlemede.
• 0 sarabın hararetiyle sabrını, kararını, tevbesini kaybeden bu cana, yine o sarapla bir huzur, bir rahatlık lütfet!
• Sarhoslar, o sarabın kokusunu alınca, bir anne yetim kalmıs çocuguna nasıl merhametli davranırsa, öyle merhametli olurlar.
• Bugün toprak, o saraptan kana kana bir yudum içti de günes gibi kerem kadehini doldurdu. îyi kötü herkese, her varlıga sunmada, herkese lütuflarda, ihsanlarda bulunmadadır.
• Hakk yolunda yürüyen kisi, o saraptan içip mest olmamıssa bütün topal insanlardan bile geride kalır. Fakat o,mana sarabından içerek kendinden geçmisse, bir adımda Kabe´ye varır.
• Sus artık, ham adamın yanında saraptan bahsedip durma! Sarabın adını bile agzına alma! Çünkü onun hatırına hemen insanı rezil eden üzüm sarabı gelir.
336. Güzel gözlerin gücü!
Mefulü, Fa-ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 867)
• Bu kadar tatlılık, bu kadar güzellik, bu kadar mestlik; ezel ressamı senin büyüleyici mest gözlerine bu kadar tatlılık, bu kadar güzellik, bu kadar hos renkler, bu kadar nürlu bakıslar lütfetmis.
• Sasılacak sey su ki: Senin güzel gözlerin, her an binlerce göz yaratıyor, çünkü Allah, onlara kendi yaratma gücünden güç vermis, kudretinden kudret vermis.
• Yarattıgın o gözlerin hepsi de gözlerine dalmıs, sasırıp kalmıs, hepsi de senin güzel gözlerine binlerce rahmet olsun demede.
• Gözlerin, padisahlık tahtına geçmis oturmus. Gözlerini gören can "Aman, aman merhamet!" diye feryada baslamıs.
• Mavi gökyüzüne; "Sen dünyada hiç böyle giüel göz gördünmü " diye sordum. And içti, yemin etti de; "Hiç mi hiç böyle göz gördügümü hatırlayamıyorum." dedi.
337. Sen, ikilik kadehini kır, bir ülkede iki padisah olunca fesad çıkar.
Müfte-ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün,
• Rnhlar aynı duygularda, aynı görüslerde birlesince, benim canımla senin canın bir oldu. Bizde bulunan su iki can,ikisi de bir oldu, bir can oldu.
• Tek sayı, bir adedi neden çogaldı Kötü huy yüzünden çogaldı. Bizim basımızda esen çesitli rüzgarlar, çesitli duygular bir rüzgarın atesinden dogdu.
• Önceden birdi, ama dalgalar o birligi çogalttı. Bu ayrılık, o rüzgarın dalgaları çogaltması yüzünden oldu.
• Sen, ikilik kadehini kır! Rüzgara da sarap verip sarhos etme, onu kararsız kılma, azdırma. Bir sehirde iki padisah olunca huzur olmaz, fıtne fesat çogalır.
• Gündüz, geceden üstün, geceden daha güçlü, çünkü onun günes gibi tek bir mumu var. Halbuki, gecenin acizliginden ötürü her tarafta bir çok mumu yanar, yanar ama, yine karanlıktır. Mumların çogalması bir ise yaramaz.
• Gerçi kulların Rabb´inden her nefeste bir rahmet gelir. Gelir ama, vakti gelince Rabb kalır, kullar yok olur gider.
338. Her gecemiz senin sayende Kadir gecesi, her günümüz de bayram oldu.
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 879)
• Sabah vakti geldi. Bugünkü hayatımızın üzerinde hiç bir yazı bulunmayan bir sayfası açıldı. Bakalım oraya ne yazılacak Gökyüzünde de bir beyazlık, bir kafur rengi belirdi. Bakalım bugün neler olacak
• Ezeli ask sarabını içen, yahut ondan tatmıs olandan baska hiç kimse su görünmeyen bir muammaya benzeyen hayat yolundan bir koku alamaz. Niçin yaratılmıs oldugumuzu anlayamaz.
• "Yeryüzünde yasayan varlıkların en sereflisi olan su insana bir çok meziyetler veren, onu akıllı ve güzel yaratan,ona iyi huylar veren, onun yüzünü agartan kimdir " diye gündüz sasırıp kalmıstır. Gece de; "Ona kan dökmeyi, fesat çıkarmayı, kötü isler islemeyi ögreten, onu huysuz ve çirkin yaratan, onun yüzünü günahlarla karartan kimdir " diye hayret içindedir.
• Yeryüzü de, üstünde olup bitenlerden hayretler içinde kalmıs, bir tarafta otlar, çimenler, çiçekler, güller, agaçlar,meyveler; bir tarafta da çesit çesit renklerde, biçimlerde sayısız hayvanlar yayılıp durmadalar.
• Dünyadaki varlıkların yarısı yiyen, yarısı da yenen; yarısı hırs içinde, fakat tertemiz, öbür yarısı ise pis mi pis
"Dünyadaki varlıklann yarısı yiyen, yarısı da yenendir" görüsüne Hz. Mevlana Mesnevisinin 3cü. cildinin 30 numaralı beytinde de temas etmistir:"Bütün alemi sen, yiyen ve yenilenden ibaret bil!" diye buyurmustu. Ziya Pasa merhum de "Tercî´-ı Bend" adlı meshur siirinin 4. bölümünde su mealdeki beyitlerle aynı konuyu yazmıstır;
"Ceylanlar, arslanların dislerine lokma olur. Kuzuyu kurt parçalar, sineklerin bir suçları olmadıkları halde örümceklere gıda olurlar. Masum bir varlıkken güvercini sahin avlar. Tavsancıl kusu kaplumbagayı yakalar. Zayıf kurbagayı yılan yutar. Tavukları çaylak parçalar. Fareyi kedi kapar. Serçeyi atmaca yakalar. Yerde sürünen yılanı kus
bile yakalar. Denizlerdeki balıklar bazen uçan kuslara lokma olur..."
Bu hadiseler karsısında adaletsizlik düsünmek ahmaklık olur. Yeryüzünde hayatın devam etmesi için bu hadiseler
devam eder. Bir Kurban Bayramı arefesinde mavnalarla kurbanlık koyunların götürüldügünü görerek;
"Din sehit ister, asuman kurban, Yine bak her tarafta kan kan!" diye sızlanan Tevfik Fikret, hataya düsmüstür.
Hikmetinden sual olunmaz, büyük yaratıcı, hayatın sürüp gitmesi için bunu yapmıstır. Mikroplardan baslayıp insanlara kadar her mahlukun birbirini yemesi, hayatın devamı için sarttır. Bitkiler topraktan bitirme gücünü alır yerler,
pisirirler, biterler. Onları hayvanlar otlar. Hayvanları insanlar keser yer. Kasap dükkanlarında çengellere asılı kuzu butlarını alan Jak Russo marazi bir görüsle çengellere asılı çocuk butları olarak görmüstür. Etleri, meyveleri yiyen insanı da mezarda toprak yer, eritir. Bu hal bitkilere, hayvanlara, insanlara münhasır degildir. Cansız sandıgımız varlıklar da birbirini yer. Denizler coskun dalgalarla karaları yerler. Koylar, körfezler meydana getirirler. Karalar, nehirleri vasıtasıyla getirdikleri kumlarla ve taslarla denizi doldururlar., yarımadalar meydana gelir.
• Geceleyin uyumak bir çesit ölümdür. Sabahleyin uyanmak ölümden sonra dirilip yasayısa kavusmaktır. Ey gam,beni öldür! Ben Hz. Hüseyin´im, sen ise Yezid´sin!
• Inci; "Bunu kim alır " diye kendini mezada koydu. Kimsede onu alacak para yoktu. Pey sürdü, yine kendisini kendinden kendisi satın aldı.
• Saki, bugün hepimiz sana misafiriz. Her gecemiz senin sayende "Kadir gecesi", her günümüz "bayram" oldu.
339. Ask, hakîkat deryasından gönle dogru akıp gelen bir ırmaktır.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Failatün, Fe´ilün
(c. II, 798)
• Sevgilim; seni sevdigim için herkes tarafından ayıplanmam, çekistirilmem, kınanmam, bir ayıp, bir suç degildir.
Zaten asktan haberleri olmayan gönüllerle, ölmüs kisilerle ugrasmak yersizdir.
• Ask can tatlılıgıdır, bütün tattır. Manevî bir zevktir. Bu manevî zevkin duyulusunun bir sekli, bir rengi de yoktur.
Bu zevk anlatılamaz.
• Ask, hakîkat deryasından ayrılmıs, gönle dogru akıp gelen, sonunda gönle dökülen bir ırmak gibidir. Aslında, bu daracık gönül, deryanın ve incinin sıgacagı yer degildir.
• Sen aklını basına al, nefis sahilinden kurtul da, hakîkat deryasının içine dal, böyle bir denizde timsah korkusu yoktur.
• Ask aynası paslanmamıssa, üstünde günah tortuları yoksa, iki dünyanın da sekli orada görülür.
340. Ben, içmeden mest oldum, kendimden geçtim.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. II, 773)
• Seher vakti o güzeller padisahı, sakîler gibi elinde testisi ve kadehiyle odamıza geldi.
• Geldikten sonra, ben onun ne testisini görebildim, ne de kadehinden tattım. Fakat basınıda, beynimde binlerce sarap dalgası costu, kaynadı da, ben içmeden mest oldum, kendimden geçtim.
• Aklım, fikrim günese, aya, yıldızlara benzer. Sayısız kanatlar açtı. Ben göklere yükseldim, ötelere gittim.
• Kutlulukla, neseyle manen onun cemalini, güzel yüzünü gördüm de, o sebeple iki gözüm de dünyayı ve ahireti görmez oldu.
341. Allah´ım, bana acımayana, bana kötülük yapana sen acı!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. 11, 783)
• Ne yazık ki, arkadasların hepsi de yatıp uyudular. Ask sarabı yapacagını yaptı. Hepsi de bitkin bir halde döküldüler.
• 9nsanlar arasındaki bu kadar kavgaya, gürültüye, bu kadar sertlige, kabalıga, uyusamazlıga lüzum var mı Hepsi de aynı yolun yolcusu, aynı kervanın adamları degil mi Hepsinin de yiyecegi aynı yiyecek degil mi
• Ey sakî, çaresiz kaldım da senin etegini tuttum. Kendimde degilim,¦ mahmurum. Gönlümün hakkını sen ver, sen insaf et. Çünkü baskaları hak ; tanımıyor; merhametsiz, insafsız.
•Ey sakî, ben tamir edilmez, onarılmaz bir haldeyim. Çünkü verdigin ask sarabıyla sen beni yıktın, harap ettin.
Zaten burada bulunan arkadasların hepsi de senin sarabınla yıkılıp gitmis.
• Allah´ım, bana acımayana, bana kötülük yapana sen acı, sıfatların hakkı için,merhametlilerin en merhametlisi oldugun için, beni nasıl öldüreceklerini çok iyi bilenlere, sen merhamet et!
Sun´ullah Gaybi merhum söyle yazmıs:
"Seni öldürmeye kasdetse bir can,
Sakın olma sen ona kanlı düsman,
Hayat ve mevt ola yanında yeksan.
Hakîkî süfîlik incinmemektir.
• Allah´ım, beni kendimden al, kendimden geçir! Çünkü o halde, benim için azadlık var, kurtulus var! Ben,varlıklarından kurtulmus, benliklerinden geçmis insanların kuluyum, kölesiyim.
• Ben sustum ama, gönlüm; "Senin ask sarabını isterim. Baska seylerin hepsi de bostur, havadan ibaret!" diye feryat edip duruyor.
342. Bütün dünya, senin baharlarınla süslense,
bütün dünya bahçelerini güller, çiçeklerle doldursa ne olur
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 800)
• Ey benim canım; gönül alçaklıgı göstersen de, bir gece olsun uyumasan olmaz mı Hoyratlıkla ayrılık kapısını çalmasan da, vuslat kapısı daima açık kalsa olmaz mı
• Dostların ateslerle dolu olan gönülleri için bir gece uyumasan, onlara arkadaslık etsen, keremler göstersen de, o karanlık gecenin içinde bir gündüz bulsak ne olur
• Seytanın kirli yüzünün inadına, "Gözü kör olsun!" diye senin güzel yüzünü seyrederek, gözlerimin nurlanmasına müsade etsen olmaz mı
• Bütün dünya senin baharlarınla, senin nevruzunla güllerle süslense, bütün dünya bahçelerini, parklarını çiçekler,reyhanlar kaplasa ne olur
• Gizli olan, karanlıklarda bulunan ab-ı hayatın, bütün sehirleri, dagları, ovaları, çölleri doldursa, her taraf ab-ı hayatla sulansa da, bütün canlı varlıklar ölüm nedir bilmeseler ne olur
• Su kullar, köleler kısın ne giyeceklerini düsünüp duran zayıf fakir insanlar. senin gibi bir padisahtan yeni elbiseler
alsalar, giyinip kusansalar ne olur
343. Biz, canlar verelim de, o can sarabına el uzatalım!
Fe´ilatün, Fe´ilatiln, Fe´ilatiin, Pe´ilün
(c. II, 793)
•Mest olrnus birisi var mı ki, bizi meyhaneye, inci tanesi gibi güzel olan, gül yüzlü sakînin yanına dogru çeksin götürsün.
• Mest olmus birisi var mı ki, bizim dostça kulagımızdan tutsun da, ayakkabıların çıkardıgı kapı yanından alsın,basköseye oturtsun!
• Nal ona derler ki, toprak ona sarılsın, onu öpsün! La´l de ona derler ki, insanı alsın, meyhaneye sarap içmeye götürsün!
• Biz, canlar verelim de, o can sarabına el uzatalım. Aklımız hayallere dalmadan, masallara karısmadan onu içelim.
• Sevgilinin hos kokulu saçlarının dügümlerini neden tarak açıyor diye, gönül dis dis oldu.
" Bir sairimiz; "Yapsalar kemigim tarak / Yar zülfünün tellerine!" diye temennîde bulunmustur.
344. Göklerin yolu senin içindedir. Ask kanadını çırp da uçmaya bak!
Fe´ilatü Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. II, 771)
• Ey asıklar, bos durmayın, su beden yükünü üstünüzden atmaya çalısın! Çünkü, beden ile can kalmayınca,gönlünüz su agır beden yükünden kurtulur da gökyüzüne uçar gider.
• Gönlünüzü, canınızı hikmet suyuyla yıkayın, gönül tozları gitsin de, gözleriniz hasretle su kirli yeryüzüne takılıp kalmasın, göklere çevrilsin.
• Dünyada bulunan her seyin canı ask degil midir Asktan baska ne varsa hepsi de fanî, hepsi de ölür gider.
Dünyada ebedî olarak kalan ancak asktır!
• Ey insanoglu, senin yoklugun doguya, ecelin de batıya benzer. Bu dogu ile batı, baska bir gökte bulunmaktadır.
Çünkü senin simdi gördügün gökyüzü de fanîdir. 0 da gelip geçicidir.
• Göklerin yolu, senin içindedir. Ask kanadını çırp da uçmaya bak! Ask kanadı kuvvetlenince artık merdiven kaygısı,merdiven gamı kalmaz.
• Dünyayı dısından görme, çünkü senin gözünün içinde bir baska dünya var. Bundan senin haberin yok. Sen bu
görünen dünyaya gözünü kapa da, gözünün içindeki dünyayı görmeye çalıs! Sunu iyi bil ki, sen iki gözünü de kapayınca,bu gördügün dünyadan hiçbir sey kalmayacaktır.
• Senin gönlün bir dam gibidir. Hislerin, duyguların, gönül damının oluklarına benzer. Oluklar kalmayınca, sen damdan su içmeye bak.
• Sen bu gazelin tamamını, geri kalanını gönlümden, gönül defterimden oku! Sen benim dilime bakma, çünkü zamanı gelince dil de kalmaz, dudak da kalmaz!
•9nsanın bedeni yaydır. Sözü, nefesi de beden yayının oklarıdır. Ok ile okluk gidince yay bir is yapamaz.
345. Asık ile ma´süku ayırdetmek çok zordur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. 11, 790)
• Yeryüzünde ask medresesi açıldıgından beri, sevenle sevilenin asık ile masukun arasındaki fark kadar zor bir mesele ortaya çıkmadı.
• Hekimlerin basvurdukları kıyastan baska yollar var ama, meseleyi çözmeye yarayan bu yollar, fıkıh bilgisi bilene de kapalı, hekime de kapalı, yıldızlarla ugrasan müneccime de kapalı.
• 0 sekilde de, bu sekilde de, çesitli zamanlarda nice derin bilginler, nice keskin zekalı kisiler, bu konuyla mesgul oldular, fikirler ortaya attılar. Mübahaselere giristiler, birbirleriyle çelistiler, fakat hakîkate ulasamadılar.
• Asık ile ma´sükun yani sevenle sevilenin arasında bir çok farkların bulundugundan bahsettiler, fakat hepsinin de yolları baglandı. Camiye gittiler, bu bir türlü halledemedikleri meselenin gönüllerine duyurulması için Allah´a yalvardılar.
• însanın fikri mahduttur, sınırlıdır. Halbuki yaratanın ise hududu yok, sonu yok; iste bu yüzdendir ki, düsünceleri mahdut olan insan, hudutsuz olan, sonsuz olan büyük varlıkta yok oldu gitti. Damla denize düstü, yok oldu.
• Hakk´ta yok olus, bir çesit mest olustur. Yok olusun arkasında mutlaka bir kendine gelis vardır. Gölge ne kadar uzarsa uzasın, sonunda günes vardır.
• "Gökler, sag elinde dürülmüstür!" ayetinin sırrı, bu hakîkatin dille anlatılamamasındandır. Çünkü böyle bir nüktenin ispatı, varlıgını yok bilmekle, yok etmekle olur.
" Zümer Suresi, 39/67. "ayete isaret var.
• Bu söz, varlıgın teferruatıdır, yokluga perdedir. Bir sey örtülü oldugu takdirde onu açıkça göstermeye imkan yoktur.
• Sen ne reddedilenden kaçıyorsun, ne kabul edilenden kurtuluyorsun; bırak ; bu isi; bu is ne bahse sıgar, ne de nagmeye
" Abdurrahman Camî (=Molla Camî) hazretleri bir beyitlerinde:
"Kendi hüsnün hüblar seklinde peyda eyledin,
Çesm-i asıktan dönüp sonra temasa eyledin
(AIlah´ım kendi güzelligini güzellere verdin, sonra asıgın gözüne girdin, kendi güzelligini seyrediyorsun.) demistir.
346. Gönül, bu cihandan vazgeçmedikçe baska bir cihana varamaz.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 796) ,.
• Sevgilim, senden kendisinde bir nisane, bir iz bulunmayan gönle yazıklar olsun! Bir can müjdesine kavusmayan beden de yiyen, içen, gezen, dolasan bir ölü gibidir.
• Senin güzel yüzünün nüruyla aydınlanmadan geçen gün, simsiyah karanlık bir gündür. 0 karanlık günde senin matbahından kimseye manevî saraplar, nimetler asla gelmez.
• Yazık o gönle ki, senin askınla ateslere girmez! Altın gibi harcanır gider de, hiç bir zaman hakîkat madenine ulasamaz.
• 9çine ask atesi düsmeyen dertsiz bir adamın asktan bahsetmesi insana hiç tesir etmez. Bu sözler duyulmadan söylenen birer hevestir. Agızdan çıkar, kulaga gelir girer, fakat gönüle yol bulamaz.
• Emanet, gizli olan, görünmeyen sevgiliden gizlice verilmedikçe, Mesih´in nürlarından gönül Meryem´i gebe kalmaz.
• Duygu, uyanık kaldıkça, insan asla rüya göremez. Gönül bu cihandan vazgeçmedikçe baska bir cihana varamaz.
• Ölümden gafil olan, ölecegini düsünmeyen kisi, duygusuzlasmıstır. Hakîkati göremez olmustur da, zavallı bir dilim ekmekle, birazcık tere için gamlara dalmıstır.
• Bir zaman gelecek ki, artık zaman kalmayacak. 0 zamandan önce, sen çalıs, çabala, ibadet et, insanî vazifelerini yap da zaman kaydından kurtul!
• Ekmekle gelisen, devam eden hayat, ancak ekmek ister. Ab-ı hayat kılıgına girmis hayvanların nasîbi degildir.
• Senden selam gelmeyen sabah, ne karanlık bir sabahtır. Senin tatlı sözlerini isitmedigim gün ne acı bir gündür.
347. Beseriyet hali yok oldu da, ilahî sıfat tecelli etti.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa-ilatün
(c. II, 774)
• Gönle, gönlü ferahlandıran, sıkıntıdan kurtaran, ay yüzlü sevgilinin hayali geldi, girdi. Ne yol vardı, ne de açık bir kapı. Acaba o nereden geldi; nasıl oldu da gönle girdi
• Böyle güzel yüzlü, böyle put gibi güzel bir dilberin hayalini görünce, put da, puta tapan da, inanan da hepsi onun önünde secdeye kapandılar.
• Sanki benim demir gibi olan gönlüm ask atesinde bir hosça yandı, kirlerden, paslardan kurtuldu. Tertemiz bir ayna oldu da onun güzel hayalini içine düsürdü.
• Onun güzel hayali gönlüme girince, cevirler, cefalar vefa oldu. Bütün bulanıklıklar gitti. Saflık, arılık, duruluk geldi. Beseriyet hali yok oldu da ilahî sıfat tecellî etti.
• Aklınızı basınıza alınız, fırsatı kaçırmayınız da, bütün su kaplarını, bütün su tulumlarını doldurmaya çalısınız!
Çünkü ab-ı hayat dagıtan geldi.
348. Bahçelerdeki bütün agaçlar namaza durmuslar, kuslar da tesbih çekmedeler.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün,
(c. II, 805)
• Ya Rabbî! Bugün bize gelen bu hos koku, Hakk´ın sırlarının hareminden esip geliyor.
• Keremi, lütfu baglara bahçelere yeni elbiseler giydirdi. Hastalara, sifa yurdundan ilaçlar geliyor.
• Bahçelerdeki bütün agaçlar namaza durmuslar, kuslar da tesbih çekmedeler. Menekseler rukü´a varmıs, iki büklüm olmus.
• Yokluktan varlık alemine gelenlerin hepsi de, neden var olduklarını, niçin yaratıldıklarını bilmiyorlar. Sanki var olustan ötürü mest olmuslar da nereden geldiklerini unutmuslar.
• Bu yolda rühlardan biri, yüzünü arkaya çevirip bakarsa, nereden geldigini görür de diger habersiz rühlardan ayrı gelir.
• 0 ayrı gelen rüh, onun rengini bulmustur da, o yüzden öyle hos bir renk almıstır. Onun kokusunu duymustur da,bu yüzden bu vefasızlar arasında yasadıgı halde ondan vefa kokusu gelmededir.
• 0 rahmanî vefa kokusunu alınca mest olmustur. Zaten hepsi de, her sey de onun mestleridir. 0 yüzü gören güzellesmistir. Çünkü o güzellik, o ay yüzlü den gelmektedir.
• Hayır, söyleyecegim. Ben kimsenin melül olusundan gam yemem. Bana gelen manevî hos zevki, sükür bile kıskanıyor.
• Mest olmayan kisi, insanlardan ürker; "Bundan seher rüzgarının kokusu geliyor." diyeceklerinden ötürü çekinir.
349. Sen samanla karıstırılmıs balçık içinde bir incisin!
Müstefilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ülün,
(c. 11, 844)
• Az bir zaman için olsun kendini düsüncelerden kurtarsan ne olur Balık gibi bizim denizimize dalsan, orada dalgalar yutsan ne olur
• Düsünceleri içinden atar, uykuya dalar da, onlardan kurtulursan Ashab-ı Kehf´ten sayılırsın, kutsal bir nür kesilirsin.
• Sen, bir saman çöpüsün. Bizse, devlet kehribarıyız. Su dünya samanlıgından biraz ayrılarak bize gelsen,kehribara dönsen ne olur
•"Artık bu defa toprak olacagım, ayak altında ezilecegim" diye yüz kere ahdettin. Bir kerecik olsun, ahdinde dursan ne olur
• Sen, samanla karıstırılmıs balçık içinde gizlenmis bir incisin. Ey güzel yüzlü, yüzündeki çamurları yıkasan ne olur
• Sen padisah soyundansın.sen Cebrail´in bile secde ettigi üstün bir varlıksın. ; Babanın mulkünü arasan ne olur
• Ey Hakk´ın velîlerini Hakk´tan ayrı gören kisi, velîlere iyi zan beslesen ne olur
" Arif bir sair söyle söylemis: "Allah adamları, velîler, hasa Allah degildir. Ama Allah´tan da ayrı degillerdir"
• Sen "kül´den ayrılmıs bir "cüz´"sün. Sanki bedenden ayrılmıs bir el gibisin. Hiç olmazsa bundan sonra bizden ayrılmasan ne olur
• Dünya nîmetlerini, malı, mülkü düsünemez hale gelir, adeta bassız kalırsan, hırsı, kibri gönlünden söküp atarsan,iste o zaman insanlık aleminde bas gösterir, görünürsün. Böyle olsan ne olur
• Allah´ın zikrinden bir serbet iç de, düsünceden kurtul! Ey Allah rızasını elde eden kisi, dünya malı için bu kadar fazla didinmesen ne olur
• Yeter artık, sen bir daga benzersin, aklını basına al da, dagda bulunan altın madenini ara bagırmayı bırak; bagırıp
dagı seslendirmesen ne olur
350. Burada kaplan da ceylan da;"Ya Hu, Ya Allah´." diye naralar atıyorlar.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün,
(c. II, 847)
• Bu can bir kadehtir. Fakat kadeh, kendisinin can oldugunu nereden bilecek Tertemiz birisi bu kadehi
doldurmada, o da içine doldurulanı topraktan yaratılmıs insana ulastırmadadır.
• Bu can kadehi, huzur, karar bırakmayan askı ile kendini ise vermis, her seyden alıyor, ferse yani yeryüzüne saçıyor.
• Onun saçtıgı yerden haberi olmuyor, ama ne olurdu keske, aldıgı yerden birkere olsun haberi olsaydı
• Canların saçtıklarından, toprak, madenler gibi parlıyor. Topragın dilleri olsaydı da bize bu konuya ait bir nükte söyleseydi.
• Dilleri olsaydı da o ormandan, o ebedî ormandan, o ormanın bizim canlarımıza neler hazırladıgından bahsetseydi ne olurdu
• Burada kaplan da, ceylan da; "Ya Hu, Ya Allah!" diye naralar atıyorlar. "ah"ın da sıgındıgı bir varlık bizi çekip götürüyor.
• Bir arslan var ki, varlıgımıza, kendi sütünden baska bir sey vermiyor. Bir arslan ki, varlıgımızı varlıktan kurtarıyor,bizi kendimizden halas ediyor
351. Herkesin arayıp durdugu taraf!
Müstef´ilün, Fe´ülü, Müstef´ilün, Fe´ülün,
(c. II, 841)
• Yine devlet günesi, tekrar gökyüzüne geldi. Yine canların arzusu can yolundan göründü.
• Allah´ın lütfuyla yine cennet kapıları açıldı. Her rüh, bogazına kadar kevser havuzuna daldı.
• Padisahların kıblesi olan o padisah geldi. Aydan daha yüce, daha üstün olan, o "ay" yine dogdu.
• Sevdadan basları dönenlerin hepsi de, selam durmak için atlara bindiler. Çünkü o essiz padisah ordunun tam ortasına geldi.
• Herkes, her sey, su kara topragın bütün cüz´leri bile, onun güzelligine hayran oldular da onların hepsinin gözleri kamastı. "Kalkın, mahser zamanı geldi" diye ötelerden, mekansızlık aleminden gelen sesi duydular.
• Keyfiyete sıgmayan o ses, ne içerden, ne dısardan, ne sagdan, ne soldan, ne arkadan, ne de önden geliyordu.
• "Peki", dersin; "0 ses nereden, ne taraftan geliyordu " Herkesin arayıp durdugu taraftan geliyordu. Yine dersin ki:
"Yiizümü o tarafa çevireyim." Sana bu bas nereden geldiyse, yüzünü o tarafa çevir!
• Meyvelere olgunlugun, güzel renklerin, hos kokuların verildigi tarafa, adi taslara mücevher vasfını bagıslayan,ihsan edilen tarafa!
• Gönlümüze düsen bu sevda, bu yanıs, oradan parladı geldi. Bu hüküm, basımıza övünülecek bir taç gibi kondu.
• Canın bu hali anlatmasına izin yoktur. Eger izin çıksaydı da söz söyleseydi, nerede bir kafir varsa, küfürden kurtulurdu.
•Kafir bile bir derde, bir sıkıntıya düserse, o tarafa yönelir. Bu tarafta bir dert görünce, o tarafa inanır.
• Hakk´ın sevgisiyle dertlı ol da, o dert sana kılavuz olsun, alsın seni o tarafa götürsün. 0 tarafa ki, dertli olan, dertten bunalan ancak o tarafı görür.
• 0 yüceler yücesi padisah kapısını sımsıkı kapamıstı. Sonra Hz. Adem´in eski püskü hırkasına bürünerek, bu gün kapıdan dısarı çıktı.
352. Sen, madem ki askın acılarına dayanamıyorsun, git uyu!
Müslef´ilün. Fe´ülün, Müstef´ilün, Fe´ulün.
(c. II, 842)
• Ey asıklar, güzellikte herkesten üstün olan, o ay yüzlü sevgiliden size bir haber var!
• Sizin için o, bir kulun yüzüne bir satır yazı yazmıstır. Burada onu okumak isteyen kim varsa gelsin, o yazıyı okusun.
• Safranla yazılmıs olan bu yazı canın sırrı olup her harfi gönle yeniden bir ates düsürmektedir.
• Biz, bu bucaga sıgmısız, aska düsmüsüz, yamalı hırkaya bürünmüsüz. Biz neredeyiz Halk nerede Fakat o bogazımızdan tutmus, bizi çekiyor.
• Elsiz ayaksız, bir top gibiyiz. Onun bulundugu tarafa yuvarlanıyoruz. Saçlarının çevgeni, bizi otarafa dogru kosturuyor.
• Biz bu tarafa kosunca, çevgeni yakalar, bizi kendi tarafına çeker; söyle bakalım bu sırrı kim bilir
• Ne tarafta olursam olayım, ben mestim. Onun çevgenine asıgım, hükmünü yürütünceye kadar yoklugun içinde ben varım.
• Sen, madem ki, askın acılarına dayanamıyorsun, bezmissin, usanmıssın. Git, uyuyanlara uy, onlarla beraber yere bas koy, yat uyu! Çünkü, üsüyüp donanları uyku alır, onları kurtarır. :
353. Dünyanın vefasızlıgı
Müstefilün, Fe´fliün, Müstefiliin, Fe´ülüıı,
(c. II. 849)
• Degerli, aziz bir varlık oldugun için seni gözlerine aldılar, gözlerinde sana yer verdiler. Fakat dünyanın vefasızlıgını gördün ya, sana gözlerinde yer verenlerin hepsi de gitti. Seni yapayalnız bıraktılar.
• Ey yabancılara degil, kardeslerine emanet edilen Yusuf! Onlar seni sattılar, hem de çok ucuza sattılar. Iste kardesler bile insanlara vefasız davranıyor.
• Bu yüzdendir ki, dünyanın vefasızlıgını görenler, bir an önce öteki dünyanın yoluna düsmeyi uygun buldular da,yasayısı terk edip gittiler.
• Sen görmüyorsun ama, gizliden gizliye senin çok düsmanın var. Kurtulmak için hilelere bas vurdun ama, ise yaramadı. Onlar seni mat ettiler.
• Görünmeyen padisahlar, velîler, senin perisan halini gördüler de, sevgilerinden ötürü lutfettiler, hepsi de sana dua ettiler.
354. Balık, süt emen çocuk gibidir, deniz de süt emziren dadıya benzer.
Müstef´ilün, Fe´ülün, Müstef´ilün,
,(c. 11, 853)
• Denizin balıga hiç ihtiyacı yoktur. Çünkü denize göre balık, degersizdir,çok küçük bir seydir.
• Ey benim canım, sen bazen uçsuz bucaksız denizde balık bulamazsın ama,Hakk´ ın sonsuz mana denizinde pek çok balık vardır.
• Balık süt emen çocuklar gibidir. Deniz ise süt emziren dadıya benzer. Aciz çocuk daima süt için aglar durur.
• Her seyden feragat etmis olan, hiç bir seye ihtiyacı olmayan denizin balıga bir meyli varsa, bir sevgisi olursa, bu hal balık için büyük bir lütuftur, büyük bir keremdir.
• Deniz kendisine meyli oldugunu anlayan balıgın sevincinden ötürü arsın üstüne çıkmıs gibi olur.
• Deniz hiç kimsenin isine önem vermez, aldırmaz, ama o balık bir isarette bulunursa, bir emir verirse, onu dinler ve sözüne uyar.
• Büyük bir inayete mazhar olan o balık sanki bir padisahtır. 0 uçsuz bucaksız deniz de ona vezir olrnustur. Onun emrine bas egmistir.
• Birisi cür´et eder de, ona balık adını takarsa, denizin her damlası onu kahretmek için bir ok haline gelir.
• Daha ne vakte kadar, üstü kapalı rumuzlarla konusacaksın. Rumuzlu konusman insanı sasırtıyor. Daha açık söyle de gönül gözü gerçegi görsün ve anlasın.
• Herkesin kendisine hizmet ettigi Semseddin hem efendidir, hem de çok büyük bir varlıktır. Tebriz sehri onun yüzünden misk ü anber olmustur. !
• Bütün dünyada bulunan dikenler, onun lütuflarını görselerdi, dikenliklerini kaybederler, kimseyi incitmeyen yumusak ipek olurlardı.
• Sundugu manevî sarapların ve yüzünün güzelliginin verdiği mestlik yüzünden, canımın kendisinden haberi olursa,canım çıksın gitsin, ben o canı istemiyorum.
355. Sen bizi askta ara, askta bul!
Müstefilün, Fe´filün, Müstefilün, Fe´ulün,
(c. II, 843)
• Ask yoluna düsenlerin diri olmaları gerek. Ölü asık olabilir mi Diri olan kimdir biliyor musun Asktan dogan kisi!
• Ask yolunda yol kesenler var. Bunlar nefislerine hakim olamayan kadın yol arkadaslarıdır. Kınalı ayaklar, bu yola
yarasmaz. 0 çesit ayaklarla bu ask yolu asılmaz.
• "Nefsini yenen, sehveti ayak altına alan bir kahraman elini uzatsın; ise girissin!" diye savas davulu çalınmaya
basladı. Askın davetiyle koca bir ordu toplandı.
• Nefsine hakim olan kahramanın gürlemesi, lafla degildir. Gönülden gelir. Can, buluttan dogan simsek gibi,bedenden çıkar, fakat bir an bile aynı halde kalamaz.
• Nefsine hakim olan kisinin basını ecel kılıcı asla kesemez. Çünkü bu bas yücelmis, ta arsa kadar ulasmıstır.
• Nefsanî arzulardan temizlenmis gönle, elem, keder, gam, gussa giremez. Dünya gamları onun nesesini artırır.
• Onun asık suratı önünde derya çırpınır durur. Halbüki o ilkbahar bulutları gibidir. 0 aglar, alem onunla güler,tatlılasır. 0 kendini öyle gösterir suratını asar. Onun arslanı, ceylan aramaz. Çünkü onun ceylanı odur. Allah´ı inkar eden
kisi bu hakîkatleri anlamaz da, bu yaylada çok otlar yer, diken geveler.
• Sen bizi askta ara, askta bul! Ask da nerede; bazen ben onu methederim, bazen de o beni metheder.
• Ve hiddet denizinde o sedef gibi açarsa, ben ve biz deryasını bir damla gibi yutar, yok eder.
356. Bir güzelden, basa hos bir mestlik gelir de, artık gönül taç, taht aramaz.
Müstef´ilün, Fe´üliin Müstefilün, Fe´ülün,
(c. II, 848)
• Mahmur gözlerini görünce, gönülde karar kalır mı Ayın on dördü gibi parlak olan nürunu görünce gökteki ayı kim
hesaba katar
• Senin cana canlar katan gül bahçen, can bahçesine gülünce güllerde akıl mı kalır Dikenlerde dikenlik mi kalır
• Senin ask padisahının casusu, bir gönle girince orada asktan baska kimseye yer kalır mı
• 0 zaman ne neseli, ne mutlu zamandır ki, baht yaver olur da, can beden hapsinden kurtulur gelir, senin kucagını oturur. Cansız kalan beden de bir kösede kalır.
• Öyle essiz bir güzelden basa hos bir mestlik gelir de artık gönül taç taht aramaz olur. Ar ve haya da kalmaz.
357. Sensiz ben altın kadehle cennet sarabı içsem zevk duyamam!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ilün,
(c. II, 857)
• "Nasılsın; ne isle mesgulsün " diye sordun sevgilim! Seninle beraber olunca, is güç kalır mı Sen olmayınca da bir is yapmak istesem, Allah´a yemin ederim ki, inlemeye baslarım. Ancak elimde bu kalır.
• Sensiz ben, altın kadehle cennet sarabı içsem zevk duyamam. Bana ancak bas agrısı verir, bende mahmurluk,sersemlik kalır.
• Sen, uçsuz bucaksız bir ırmaksın. Cihan da bir köprü. Uçsuz bucaksız bir ırmagın üstüne köprü kurulabilir mi
kurulsaydı, bu köprüden geçilebilir miydi
• Alemde dört mevsim vardır. Her mevsim de öbürüne zıt! Dört düsmanla ayrı ayrı savasmaya can dayanır mı
Huzur kalır mı
• Ey güzelligin baharı olan sevgili, sen gel, mevsimlerin aslı sensin. Gel de, birbirine zıt olan bütün mevsimler yansın, yok olsun. Senin güzelligin baharın hükmünü yürütsün, dünyada yalnız ilkbahar kalsın.
358. Bir ates sıçradı, gönül evini yaktı.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat.
(c. II, 881)
• Ah bana bir kere daha ask atesi düstü. Bu deli gönül yine yüzünü ovalara dogru çevirdi.
• Ah, ask denizi bir kere daha dalgalandı. Sanki, gönlümden her tarafa kan çesmeleri akmaya basladı.
•Ah bir ates sıçradı, gönül evini sardı. Yanan gönül evinin dumanı gökleri ´kapladı. Benim atesim de o rüzgarla alevlendi.
• Gönül atesi kolay degildir. Hiç kınama! Ya Rabbî! Feryadıma yetis, gönül atesinden feryat, feryat!
• Endise orduları ormanlardan çıktı. Takım takım gönlüme dogru hücuma . Hepsi de benim gamlı olusumdan nese ve sevinç içindeler.
• Ey parlak ve içli gönül, sen bütün gönüllerin emîrisin. Askın yakıcı güçlü atesine karsı sabrı kalkan edindin de muradına erdin.
• Yas olsun, kuru olsun, herkesin gözü birbirinin üstündedir. însanlar birbirlerine bakakalmıslardır. Senin gözün öyle
degildir. Senin gözün Allah´a yönelmistir. Bu yüzden herkesin gözü artık sana baksın.
• Senin elin, Allah´ın elidir. Senin gözün Allah´ın mestidir. Kullarının Rabbi Allah´ın gölgesi, herkesin üzerinde ebediyyen bakî kalsın.
• Halkın iniltisi, feryadı senin sevgindendir. Sizinki kimdendir Neredendir Bütün bunlar asktan dogdu. Acaba ask nedendir
• Ey Hakk´ın ve dinin Sems´i, ey varlık mülkünün sahibi, ask dünya kuruldu kurulalı senin gibi bir padisah göremedi.
359. Ask, insanı kılıç olmadan, daragacına asmadan öldürür.
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 872)
• Bu ask, hep akıllı, hep uyanık kisileri öldürür. Hem de kılıç olmadan bas keser. însanı daragacına asmadan öldürür.
• Biz misafirini yiyen bir kimseye misafir olduk. Dostu öldüren birisine dost olduk.
• Ask, Yüsuf gibi görünür, kurtlar gibi parçalar. Mü´min gibi görünür, kafır gibi öldürür.
• Bize sevgi gösterse de, yahut öldürse de acı(Zeker), usulüne göre öldürsün diye ona gönlümüzü verdik.
• Hayır hayır, o bakısıyla bir çok asık öldürür ama, nefesle ölüyü bile diriltir.
• Bırak, varsın seni öldürsün. Ask bir bakıma ab-ı hayat degil midir Acı yüz göstermeye kalkısma. 0, bal gibi tatlılıkla adam öldürür.
• Himmetini yükselt, askın öyle bir himmeti var ki, ancak seçkin padisahları .ve "ahrar"ı öldürür.
• Bir geceye benzer. Sanki biz, yeryüzünün gölgesiyiz. Halbuki o günestir. Geceyi, parıl parıl parlayan gündüz kılıcıyla öldürür.
• Gece zencisi bir hırsız gibi aklımızı aldı götürdü. Sabah polis geldi de, o hırsızı tuttu öldürdü.
• Gece geldi; dogudan batıya kadar bütün alemi karanlık kapladı. Fakat gündüz geldi; onların hepsini de birden öldürdü.
• Hasılı bana da, bu mestlik gül bahçesinden geliyor. Bülbül gibi gül bahçesinden ayrı düsmek beni öldürüyor.
360. Gönüllere vurulan kilitlerin açılması için belalara sabretmek gerek!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Miistef´ilün, Fe´ulün,
(c. II, 858)
• Su içinde bulundugumuz vakit, pek hos, pek degerli vakittir. Böyle hos bir vakitte nesemizi artırmak için muhakkak sarap içmemiz gerekir. Böyle bir zarnanda can vermeli de, karsılıgında bir kadeh sarap almalı.
• Fakat bizim içmek istedigimiz sarap, su dünyada üzümden elde edilen sarap degildir. 0 ötelerin sarabıdır. Gayb
aleminin küpünden gelir. Hakk asıkarının meclisinin kuruldugu yer de yeryüzünde degildir. Gökyüzünün en üstünde, "ars"tadır.
• Mallarıyla mülkleriyle, mevkîleriyle gurura kapılan, kendilerini üstün gören insanlarla degil de, nerede bir fakir görürsen onunla oturman lazımdır.nerede bir falcı, bir cinci görürsen onlardan da uzak durmak gerektir.
• Fakir kelimesini de yanlıs anlama, benim bahsettigim fakir, yemeklere düskün, lokma pesinde kosan fakir degildir. Benliginden, varlıgından geçerek fakir olan Bayezîd-i Bestamî hazretlerine benzeyen fakirdir.
• Tertemiz, nurdan dogan, elbette temizleri arar. Fakat pislikten dogan kisiye de pis birisi gerektir.
" Nür Süresi, 24/26. ayete isaret var.
• Cenab-ı Hakk, bazı günahkar kullarının gönüllerine kilit vurmus, üstüne de mühür basmıstır. Bu mühürlü, bu kilitli kapıyı açmak için, belalara sabretmek gamlar ve kederler içinde çırpınmak gerektir.
" A´raf Suresi, 7/2. ayete isaret var.
361. însan, dünya sandıgının içinde hapsolmus arslan gibidir!
Müstef´ilün, Pe´uliin, Müstefilün, Fe´Olün,
(c. II, 859)
• Ne göz her gönüle yüz verir, ne padisah degersiz kisiye yüzünü gösterir.
• Ancak bizim gibi degersizlere, bayagılara karsı böyle degildir. Dikenden kurtarır da ona gül bahçesini gösterir.
• Bazen manevî kirlerimizi arındırır, bizi nüra dogru çeker götürür. Bazen eski zahitligimizi elimizden alır da, bizi sarhos meyhaneci haline sokar.
• 0 kölesini ne satar, ne de kimseye bagıslar. Onu pazarda satıyormus gıbı göstererek ona bir taç, bir taht hazırlar.
• însan dünya sandıgının içine hapsedilmis bir arslan gibidir. Sandık kapanmıstır, kilitlenmistir. 0 da kendisini yorgun ve bitkin göstermektedir.
• Fakat günün birinde cosar, kükrer, sandıgı kırar çıkar. Simdi issiz güçsüz görünüyor, ama insanın ne kadar güçlü oldugunu o zaman görürsün.
"9nsan dünya nîmetlerinin esiri olunca çok güçsüzdür.ayagı altına alınca güçlü olur.
• Ask birdir, fakat sasıların gözüne iki, dört göründügü gibi, türlü türlü, çesit çesit sekillerde görünmektedir.
• Ask yolunda her sey gül gibidir. Ama bu güller insanların gözüne diken gibi görünür. Nur, Hz. Müsa´nın agacından,yanan (=ates) olarak görünmedi mi
• Bu selin sesi ab-ı hayattır. Söz yoktur, ses, söz gibi görünür.
• Gönülden bahsetmeyecegime dair yemin etmistim. Fakat gönül ayna gibi oldugundan içine düsenleri çaresiz göstermektedir.
362. Haberin var mı Kıs gitti, yaz geldi!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II. 7821
• Haberin var mı Sehrimizde seker ucuzladı. Yani sehrimize tatlı dilli degerli bir kisi geldi. Haberin var mı Kıs gitti,yaz geldi!
• Haberin var mı Bahçede reyhan ile karanfil; "îs kolaylastı" diye gülüsüyorlar.
• Haberin var mı Bülbül yolculuktan döndü, geldi. Bahçede ötmeye basladı. Ötüsünün güzelligi ile bütün kuslara üstad oldu.
• Haberin var mı Bahçede agacın dalı, kökten müjdeli bir haber aldı da ellerini sallayarak oynamaya basladı.
• Haberin var mı Can bahar kadehiyle mest oldu da oynaya oynaya sultanın haremine geldi.
• Haberin var mı Lale, yüzü kanlara bulanmıs bir halde çıkageldi. Haberin var mı Gül, çiçekler meclisinin baskanı oldu.
• Haberin var mı Güzeller ötelerden geçip gelme izni aldılar da geldiler. Baglara, bahçelere kondular, yeryüzü yeserdi, güller, laleler, reyhanlar, çesitli çiçekler uyandılar.
• Geçen sene kıs mevsiminin korkusundan kaybolup giden yesilin güzelleri güller, reyhanlar, sebboylar, karanfiller ve daha sayılamayacak kadar çok çiçekler, sanki kıyamet koptu da dirildiler. Bu sene hepsi de yüz kat daha güzel, daha hos kokularla geldiler.
• Gül yüzlü güzeller ötelerden, yokluk aleminden oynaya oynaya geldiler. Bu gelisten gökyüzü memnun oldu da,onların ayaklarına yıldızlar serpti.
• Geçen sonbaharda azledilen, isten çıkarılan nergis, bu sene çiçekler mülküne baskan oldu. Gonca çocugu da,besikte konusan Hz. îsa gibi yazmaya, okumaya basladı.
• Hakk asıklarının meclisi bir kat daha süslendi. Seher rüzgarı hos bir sekilde esmeye ve güzel kokular sarabını sunmaya basladı.
• Gönül perdesinin arkasında gizli nakıslar vardı. Bu yüzden baglar, bahçeler, gönüllerdeki sırlara ayna oldu.
• Sen gördügün bütün güzellikleri aynada arama da, gönlünde ara! Çünkü, "ayna" kendisi bir sekilden ibarettir.îçine düsenleri gösterir, ama kendisi cansızdır.
363. Asıkın bedeni kefene sarılır, kabre konur ama, canı kefene sarılamaz.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 778)
• 0 Hoten güzelin hayali gönlümden gitmez, sekerinin tadı da agzımdan gitmez.
• Her an uygunsuz bir is yapar, bir kargasa çıkarırsam, beni ayıplamayın.
Senin gönlünden onun hayali gittiyse, Allah´a yemin ederim ki, benim gönlümden gitmez.
• Kolu kanadı yandıgı halde zavallı pervanenin canı, mumun alevi sevdasından vazgeçmez de samdanın etrafında döner durur.
• Bütün kuslar, çayırlara, çimenlere gelirler. Agaçlara konarlar, biraz dururlar, sonra her tarafa uçar giderler. Ama,bülbül güle asık oldugu için o, çimenlikten, gül bahçesinden ayrılmaz.
• Can kusu ise, her an uçmak için kanat çırparsa da, dostun bakısını umdugundan ötürü bedenden bir türlü ayrılamaz.
• Hallac-ı Mansur´u senin askınla daragacına astıkları zaman, ipte basını tuttu, çıkarmadı. "Madem ki, dostumun ipi gönlümün boynuna geçmistir; bundan nasıl bas çıkarırım " dedi, seve seve canını verdi.
• Testi kırılsa da, onun içindeki su kırılmaz. Asıkın canı da böyledir. Bedeni kefene sarılır, kabre konur, ama, canı kefene sarılmaz, kabre konamaz, o ötelere gider.
364. Elinde duadan baska bir sey olmayan ne yapabilir
Fe´ilatü, Ffi´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. II, 767)
• Giizelim; cefayı bırak, kerem sahibine böyle davranıs yakısmaz. Hiç kimsenin bulamadıgı derdimi gör de ona derman ol!
• Çektigim acıların haberini seher rüzgarından duyardım ama, gamından öyle bir hale geldim ki, gönlümün seher rüzgarından haberi bile yok!
• Ey saki, birazcık acele et de o kapıyı içerden kapa, kim gelirse; "Sizinle isimiz yok!" de, onu basından sav!
• Gönlünde vefa bulunmayan sevgilinin vefasına and olsun ki, bütün ömür boyunca su anda yasadıgım gibi böyle neseli, böyle mutlu bir an yasamadım.
• Sen bize cansın, cihansın, bize bundan daha üstün bir mutluluk olur mu Cihanın sonu yokmus, yok olsun.
Bundan asıklara ne gam
• 0 yüzde, o güzellikte kimyanın hüneri yoksa, sevgiliyle bulusma zamanında su kara toprak nasıl oluyor da altın
haline giriyor
• Aman, ben yine sustum. Sevgiliye benim selamımı sen götür! Saygılarımı sen söyle! Ona de ki; "Elinde duadan baska bir sey olmıyan ne yapabilir "
365. Zavallı pervanenin canı mumun alevine asık!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 789)
• 0 Hoten güzelinin hayali gönlümden, sekerinin tadı, lezzeti de agzımdan gitmiyor.
• Her an cosar köpürürsem beni ayıplamayın. Senin gönlünden onun hayali çıkıyorsa, Allah´a yemin ederim ki,benim gönlümden çıkmıyor.
• Bütün kuslar çimenlikten, her tarafa uçar giderler. Ama, gönlünü güle kap-tırmıs, gönülsüz kalmıs olan bülbül,içinde gül fidanlarının bulundugu çiçeklikten bir an bile gitmez.
• Zavallı pervanenin canı mumun alevine asık, kolu kanadı yanmadıkça samdandan, samdanın etrafından gitmez.
" Sadî-i Sirazî hazretleri, Gülistan´mda:
"Ey bülbül! Git, askı sen pervaneden ögren. 0 yandı, yakıldı, can oldu, sesi çıkmıyor"
• Can kusu her an uçup gitmek için, kanat çırpmada. Fakat belki dost bakar, görür ümidiyle bedenden ayrılmaz.
" Bu gazel Firuzanfer´in
776 numaralı gazele nazîre gibi, ona çok benziyor.
366. Tebrizli Sems hazretlerine karsı duyulan sevgi ve saygı.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Pa´ilatün. Fa´ilat
(c. II, 757)
• Her ne kadar haset eden kisi incinirse de, sen o büyük varlıgın (Tebrizli Sems´in) vasıflarından bahset. Onun üstünlügünu çekinmeden anlat. Zaten su gök kubbesinin altında öteden beri haset etme huyu azalmamıstır.
• Ben dün geceyarısı kalktım, baktım ki, "gönül" yok! "Ne oldu; nereye gitti " diye onu evin her tarafında aradım,fakat bulamadım.
• Sonra kendi evimden çıktım. Onu ev ev aramaya basladım. Nihayet zavallıyı bir yerde buldum. Orada "Ya Rabbî!
Ya Rabbî!" diyerek secdeye kapanmıstı.
• Bakayım, kime kavusmak istiyor, kime yalvarıyor diye onun yalvarısına kulak verdim. Aglarken sunları söyledigini duydum.
• Gizli seyler de senin önünde, asikar olan seyler de senin önünde. Sen her seyi bildigin gibi, elbette bunların her ikisini de bilirsin. Benim gizli olan seyim, su içimdeki "sevgi atesi"; açık olan sey de ah edisim, yalvarısım, yakarısımdır.
• Gönül, o padisahın eserlerini, vasıflarını sayıp duruyordu da, adını söylemiyordu. 0, gecenin karanlıgında herkes uykudayken yalvarıp yakarmaya dalmıstı.
• 0, arada dudak ucuyla gizlice diyordu ki: "Adını söyleyemedim ama, o ad öd agacından daha güzel kokar, kokusu her tarafa yayılır."
• Gönül diyordu ki; "Ey seven, sevilen Rabbim! Belki, bir insan bulunur da gece yarısı benim bu sözlerime kulak verir diye korkuyorum, ürküyorum.
• Birisi onun adını duyar da ona gereken saygıyı göstermez diye ödüm kopuyor. 0 güzel ada hürmetsizlik bana çok agır gelir.
• Baska birisi adını isitir de, ona sevgi ve saygı gösterirse, bu defa kıskançlık beni yakar, yandırır." Böylece, gece yarısı yalvarıp duran gönül sasırmıs, ne yapacagını bilemez hale gelmisti.
• Derken gönüle hatiften, ötelerden bir ses geldi. "Sevdiginin adını an, ey inatçı saskın, korkma, adını an, gam yeme; kimseden çekinme!
• Onun adı, senin canının muradına anahtardır. Çabuk, onun adını an! An da hemen sana kapıyı açsın!
• Gönül, haset korkusundan onun adını anamıyordu. Kapı da kapalı kaldı. Seher vaktine kadar bu hal devam etti.
Derken ansızın gündüz oldu. Güneç dogdu, yüzünü gösterdi.
• Hatifin binlerce defa yalvarısı üzerine gönül, ancak "Tebriz" diyebildi. Aklı basından gitti, varlıgından oldu.
• Kendinden geçince de o, efendiler efendisi Semseddin´in, o cömertlik denizinin adı, gönlün yüzüne naksoldu.
367. Bir hırsız gibi gönle gizlenen gam,
vuslat polisinin eline düstü de daragacına asıldı.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. II, 761)
• Seher vakti o kurnaz sevgili gül bahçesinden gelince, mest olanların naraları gül bahçesinden daha göklere kadar
yükseldi.
• Yüzlerce cennet bahçesinden ab-ı hayatla sulanan, binlerce güler yüzlü gül, dikenlerin gönüllerinden baslarını
çıkardılar.
• Gönüle bir hırsız gibi girerek bütün gece orada gizlenen gam, sevgilinin, vuslat polisinin eline düstü de daragacına çekildi.
• Zalimlerin elinde kalmıstık. Çok zulümler görmüs, acılar çekmistik. Ümitlerimizi kaybetmistik. Böyle bir durumdayken devlet gibi parlak uyanık bir gönül geldi, imdadımıza yetisti.
• Su kirli dünyada, nefsanî arzular, maddî ihtiyaçlar pesinde kostugumuz için, beden de can da ihtiyarlamıstı. Ona kavusunca her ikisi de gençlesti, güzellesti. Müsteri bulamayan, malını satamayan herkese ne de çok alıcı geldi.
• Hepiniz gönül ve dinin Selahaddin´ini görünce, "Hakk´ın sırlarından ne de sasılacak bir günes dogdu!" deyiniz
368. Onun ask sarabı sunan iki sakî gibi olan gözleriyle
dudaklarının elinden sarap için.
Fa´ilatiü, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 754)
• Güzel yüzlülerin en güzeli, günesi, salınarak geliyor. Ona yol açın. Yüzlerinizi onun yüzünün güzelligi ile ay gibi nürlandırın.
• Onun nürlu yüzü, eskiden ölmüs, mezarlarda çürümüs kisilere bile yüzlerce can vermede, onları diriltmede. Geçip gitmis asıklara müjdeli dirilme haberi verin!
• Onun ask sarabı sunan iki sakî gibi olan gözleriyle dudaklarının elinden heıan sarap için, her an; "Çok yasa deyin.
• Onun güzel bir ovaya benzeyen yüzünde hiç görülmemis, acaip bir kuyu kazmıslar. Aklınızı basınıza alın da o ovaya gidin! 0 kuyuya düsmek için ugrasın!
• Onun bulundugu çadırdan gece vakti bir aydınlık, bir nür belirdi. Atlarınızın kulaklarını o çadırın kuruldugu yere çevirin!
369. Kendinden habersiz,
fakat dostun yerinden haberli olan kisi ne mutlu kisidir.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. II, 759)
• Sevgilim; gönlüm senin emrine uymus, sevdana kapılmıs. Senelerin yıprattıgı sararmıs, solmus yüzüm, senin ayrılık gamını çeker.
• Basım yüzünün güzelliginin mesti, gönlüm tuzak olmus hayalini yakalamıs, bırakmıyor. Gözümden dökülen inci taneleri, senin denizinin köpüklerine serpilmek ister.
• Senden aldıgım bütün armaganları, senin hayaline takdim ettim. Çünkü seker gibi tatlı olan hayalinde senin güzel yüzünün parlaklıgı var.
• "Hayalin" dedim, hata ettim, yanlıs söyledim. Senin hayalin baska hayallere benzemez. 0 bütün güzellikleri,sevimlilikleri senin ihsanından alıyor.
• Sadberk gülü kendini senin güzel yüzüne benzettiginden ötürü utandı da, senin huzurunda yerlere döküldü.
• Selvi, senin boyuna benzedigini sandıgından yanıldıgını anladı. Suçlular gibi basını önüne egdi.
• Dost bizimle beraber olunca, her yer oturulacak, eglenilecek yerdir. Kendinden habersiz, fakat dostun yerinden haberli olan kisi ne mutludur.
• Eger sen bana kapını açmazsan, ben dama çıkar, bacadan içeri girerim. Seni görüp seyreden can, ne de güzel bir candır. Ne de bahtlı bir candır.
• Ben damlara çıkarım, tuzaklara düserim ne yapayım ki, canımın ahüsu, yalnız senin ovanda kosmak, sana av olmak sevdasındadır.
• Sus ey deli asık, siir söyleme! Kanlar yut! Zaten dünyanın her zerresinde senin askının derdi, gamı var.
370. Senin askın, bir ay yüzlü sevgili dilber kılıgına girdi de geldi.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilat
(c. II, 749)
• Seher vakti, gönlümü alıp gitmek için, sevgili mest olarak yanıma geldi. Ey Müslümanlar, bu mest dilberin elinden beni kurtarın. Bana yardım edin!
• Dün kalbim heyecanla çarpmakta idi. îki gözüm de segriyordu. "Acaba! Ben kime kavusacaktım Gözlerim kimi görecekti " diye düsünüp duruyordum.
• Seher vakti ben bu düsüncelerdeyken senin askın, bir ay yüzlü dilber kılıgına girdi de bana geldi.
• Ben kim oluyordum Dört unsur bile (hava, toprak, su, ates) ondan mest olmuslar; onun atesi bana da neler eder, topraga da, rüzgara da neler eder
• Ask, ondan gebedir. Bu cihan da asktan gebedir. Bu dünya su dört unsurdan dogdu. Fakat,unsur da akstan dogdu.
371. Dilsiz, dudaksız söz söylemeyi huy edin! Hayat fanî,
insan ölünce ne dudak kalır ne de dil!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. 11, 762)
• Ben ölmüs olsam da, beni mezara koysalar, bu haldeyken sevgilimizden bir haber gelse, hemen kefenimi yırtar,mezarımdan çıkarım.
• Diri de, ölü de ondan bir sey elde edince neler yapmaz Dag bile onu görse yerinden sıçrar kalkar, daha ileri,daha yakına gelir.
• Seni sevdigim için beni çekistirirlerse, kınarlarsa, ben bu kınanmaktan kaçmam, kaçınmam. Senden gelen acılık cana sekerden daha tatlı gelir.
• Sana, Hakk´ın nîmetlerinden ne gelirse ye, iç, bir tarafta dursun deme! Akıp giden bir ırmaktan su içtikçe arkası gelir.
• Hakk´ın yaratma gücüne, güzel sanatına bak, gönüllere gelen vahyi seyret! Bastan basa görüs nüru ol! Çünkü bütün zevkler, bakıs ve görüsten gelir.
• Ömrüm geldi, geçti de sevgiliye kavusamadım diye ümitsizlige kapılma, o vakitli, vakitsiz, ansızın gelebilir, her sey seher vaktinde gelmez.
• Bekle, gözetle, sabret! Zamanlı zamansız, ansızın degerli bir sürme gibi o azîz varlık, o essiz varlık gözümüze gelir.
• 0 bu göze gelince, bu göz deniz halini alır. Denize bakınca da denizin bütün suyu inci olur.
• 0 inci, aslını kendi inciligini bilmeyen ölü inci gibi degildir. 0 daima söyler, daima arar, daima diridir.
• Senin aslın nedir Sen nasıl bir madensin Sen nasıl bir cansın Bunu ne bileceksin Senin insanî hünerini, marifetini ancak Allah bilir, Allah bilir.
• Fazla konusma, dudaklarını kapa, dilsiz, dudaksız söz söylemeyi huy edin! Çünkü dünya geçip gidince, ne dis kalır, ne dudak kalır, ne de dil!
372. Gönül kapısında otur bekle, o gizlenen sevgili,
ya gece yarısı, yahut seher vakti gelir.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. II, 595)
• Hakk asıgı olan, gönlünde bir istek bulunan kimse, gönül kapısına gider de gönül ona kapı açmazsa, elbette bunun bir sebebi vardır. Kapı açılmadı diye üzülme, git!
• Gönül kapısında otur bekle, çünkü, o gizlenen sevgili ya gece yarısı, yahut seher vakti gelir.
• Her seyden ayrılan, yalnız Allah´ını arayan can, az bulunan essiz bir candır. Sasılacak bir candır!
• Bulundugu dünyadan baska bir dünya gören göz, görüs sahibidir. Onun hos bir lakabı vardır.
• Böyle olan kimse, rühun en yakın dostu olur da, ölümden bile korkmaz. Can verme saatinde, onun tuhaf bir zevki, anlatılmaz bir nesesi vardır.
• Ayagı tasa çarpsa, avucuna bir inci düser. Canı dudagına gelse, bir seker dudaklı ile bulusur.
• Sus, sırlan her yerde açıga vurma. îyi röhlu olmayan kisilerin toplantısında Ebü Leheb de bulunabilir.
373. Aklını basına al da isteyen, isteneni bir bil!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(Yazma bir dergiden)
• Ey Allah´ım, önünde secde etmeme müsaade et. 0 imkanı lütfet de, secde edenin bası secde edilene yaklassın.
"Secde et Allah´a yaklas!" mealindeki Alak Suresi, 96/19. ayete isaret var.
• Duygular alemi (duygularımız) topraga benzer. Hakkı bulmak, onu istemek arzusu da rüzgar gibidir. Rüzgar, he r an topragı yerden, asagılardan alır, gökyüzüne, ötelere dogru yükseltir. Yani duygularımızı, topraktan yaratılan bedenimizi, hakkı istek ve sevgi rüzgarı alır, yücelere dogru yükseltir.
• 9stek atına binip yükselen bu toprak ne mübarektir, ne kadar kutludur. Balçıktan onu çekip alan bu istegin yükselttigi beden ne mesuttur!
• 0 ne kadar güzel bir istektir ki, bu cihan onunla canlıdır. Onunla yasamaktadır. Bütün güzellikler, nergis gibi gözler, gül gibi yanaklar hep ondandır. Onun cemalinin tecellîsindendir.
• Sen aklını basına al da, isteyenle isteneni bir bil! Ayrı görünüyorlarsa da, sakın ayrıdır deme, iki görme, onlar birdir.
• Sunu iyi bil ki: Rüzgar havaya savurdugu topraga, tozlara karısmıstır, kirli gibi görünür, ama aslında tertemiz rüzgardan baska bir sey degildir. Bu hususta hata etme, yanlıs görüs sahibi olma!
• Allah birdir. Ona yalvaran, ona hamd ü senada bulunan diller, zarflar gibı ayrı ayrıdır. Yani diller, içinde aynı su bulunan çesitli zarflara, kaselere benzerler. Türkü de, Kürdü de, Rumu da ayrı ayrı dillerle hep onu isterler.
374. Bu güzel koku can bahçesinden mi geliyor
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 806)
• Ya Rabbi! Bu güzel koku can bahçesinden mi geliyor Yoksa bu, ötelerden, gayb aleminden dünyaya dogru esen hos kokulu bir rüzgar mıdır
• Ya Rabbi! Bu ab-ı hayat, hangi yerden cosmada Ya Rabbî! Bu sıfatların nüru, hangi diyardan parlamada
• Acaba bu gürültü, göklerde yasayanların gürültüsü müdür Acaba bu kahkahaları, cennet hürileri mi atıyor
• Bu ne çalgı, bu ne ahenktir ki, insanın rühunu oynatmada Bu ne ıslıktır ki, gönül kanat çırparak uçmada
• Ey asıklar, müjde müjde! Hepiniz de el çırpın; o elden çıkan güzel varlık, ellerini çırpa çırpa geliyor.
• Baht gözü, bahtınızı görmüs de mahmurlasmıs, bu da bir delil, bir iz! Bu baht, apaçık bir gözden, ezelî varolandan ve varedenden geliyor.
• Candan tatlı ne vardır Can gidecekmis, gitsin! Korkma! Gideceginden ne diye üzülüyorsun, gam yiyorsun Ondan daha iyisi geliyor.
375. Gaflet pamugunu kulagından çıkar!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün,
(c. II, 550)
• Gaflet pamugunu kulagından çıkar! Kurtulus sesi geliyor. Günahın kara suyuna dalma, ab-ı hayat geliyor.
• Müsteri yıldızının ask nöbetini gökyüzünde çalıyorlar. Asıkların ruhlarına yüzlerce salavat geliyor.
• Günahlardan arın da bastan basa mana balı ol, süt ol! Kendinden, kendi benliginden fakir ol, yok yoksul ol! Çünkü ancak fakir ve yoksul olunca padisahtan vergi gelir, zekat gelir.
• 9nsanın maddî varlıgı olan balçık, gönül olmayı ister durur. Bu istek onun rahmetindendir. Kuluna acıdıgındandır. însanın namaz kılmayı arzu edisi, oruç tutusu, hep Hakk´ın kulunu kendine çekisindendir.
• Basına gelen dertlere, musîbetlere, belalara ugrayıs karanlıklarına sabret! Çekinme, çünkü Hızır (a.s) da, ab-ı hayat, karanlıklar diyarından geliyor.
376. Öd Agacı.
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlii, Fa´ilat
(c. 11, 863)
• Ates, dün dumanın kulagına egildi de, gizlice dedi ki: "Öd agacının benimle arası pek iyidir. Onun bensiz bir yerde kararı yoktur. Benden ayrı düsmeye hiç dayanamaz.
• Benim kaderimi ancak o bilir. Bana o, sükreder, çünkü, öd agacının karı, benim kucagımda yanarak yok olmasındadır. Onun degeri güzel kokuları etrafa yaydıgı zaman belli olur.
• Öd agacı, bastan ayaga kadar dügüm dügümdür. Görünüsü öteki agaçlar gibi hosa gitmez. Fakat yanarak yokluga açılıp saçılınca, o dügümler de çözülür, açılır, saçılır."
• Ates öd agacına der ki: "Ey benim alevler yiyen, ısıklar yutan dostum, hos geldin, merhaba, merhaba! Ey yanarak benim kucagımda yok olan, bana can veren sehidim! Ey beni görenlerin tattıklarımın kendisiyle avundukları azîz varlık, sevgili dost!
• Senin gibi yanarak yok olmadan, hiç kimsecik yokluk levhinden nasibini alamaz, faydalanamaz." Ey seven ve sevilen Allah´ım, benim de yoklukla aramı uzlastır, beni onunla barıstır. Ben de sende yok olmak arzusundayım.
• Ekmek, yemek, midede yanar yok olursa, o zaman akıl olur, can olur, hasetçilerin bile hasret çektikleri bir hale gelir.
• Geri kalanları benden gizli olarak, sana ask söylesin! Sen, Ashab-ı Kehf gibi hem uykudasın, hem de uyanık!
377. Sen baska bir alemden mi geldin;
burada les yiyen köpeklerle uzlasamıyorsun!
Fa´ilatiü, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 745)
• Yüzümü sevgilinin ayaklarına sürmeye geldim. Yaptıgım bir hatadan ötürü özür dilemeye geldim.
• Yeniden onun gül bahçesine bahçıvan olmaya geldim. Onun askından ates olup kendi dikenlerimi yakmaya geldim.
• Temizlenmesi mümkün olan tozu, kiri temizlemeye, sevgilim için iyi isi, daha iyisini yapamadıgım için kötü saymaya geldim.
• 0 vefasız güzelin sevgisi ugrunda döktügüm göz yaslarını görsün diye ona aglayan gözlerle geldim.
• Ey hiçbir seye benzemeyen, essiz olan ask, kalk, sevgiye yeni bastan basla, merhamete yeni bastan giris! Ben öldüm, ikrarımdan da inkarımdan da vazgeçtim.
• Çünkü senin saflıgın, lekesizligin olmadan varlık aleminde saf olmaya imkan yok! Sensiz gamdan kurtulmak,iyilesmek de mümkün degildir.
• Zahirde, görünüste ben sustum. Sen bilirsin ki, kan aglayan gönlümde kanlara bulasmıs sözler var.
• Ben sustugum zaman, yüzüme dikkatle bak! Orada bıraktıgın izleri gör!
• Ben bu gazeli kısa kestim. Geri kalanı gönlümde.. Eger beni o mahmur gözlerle mest edersen söylerim.
• Ey sözünden geri kalan, susan, ey esinden ayrı düsen, nasıl oldu da o keskin aklını kaybettin, böyle sasınp kaldın
• Ey kendinde konusma gücü olmayan, susan, o atesli düsüncelerle ne alem desin Düsüncelerin büyük orduları geliyor.
• Sözü insanlara söylerler. Yalnızken susarlar. Hiç kimse sevgilinin sırrını kapıya, duvara söylemez.
• Yoksa sen, asktan bahsedecek insan bulamıyor musun Bu yüzden susup duruyorsun Sen hiç kimseyi sözlerine mahrem görmüyor musun
• Yoksa sen, baska bir alemden mi geldin Tertemiz bir alemden misin Su lese bulasmıs, les yemekle mesgul tabiat köpekleriyle tabiat alemine karısamıyorsun! Su kirli alemle uzlasamıyorsun!
378. Senin sevgi atesinle yandım yakıldım da, dumanım çıkmadı.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. II, 780)
• Atesine atıldım, yandım, yakıldım da dumanım çıkmadı. Söndürmek için atesine su döktüm, fayda etmedi.
• Gönlümü binlerce çesit zevkle denedim, oyaladım. Seninle bulusmaktan baska hiçbir sey onu hosnut etmedi.
• Gönlümün asktan çektigine, dag dayanamadı, çekemedi. Ateste yanan gönlümün kokusunu öd agacı bile vermedi.
• Sevgiliye; "Senin bu kulun gönlünü aska rehin vermedi mi " diye sordum. Sevgili; "Evet rehin verdi, verdi ama,geç verdi, acele etmedi." dedi.
• Sevgilim, senin la´l dudakların, hastaların "Hz. îsa"sı ise de, benim hasta gönlüme bir türlü iyi gelmedi, saglık vermedi.
379. 0, bütün kapıları kapasa bile,sonunda kimsenin bilmedigi gizli bir yol açar.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. II, 765)
• Aman, sevgili seni kovsa da ümitsiz olma, bugün seni kovarsa, yarın seni çagırmaz mı sanıyorsun
• Eger senin yüzüne karsı kapıyı kapasa bile, gitme, orada bekle, sabredersen seni alır bas köseye oturtur.
• Bütün kapıları ve geçitleri kapasa bile, sonunda, sana kimsenin bilmedigi gizli bir yol açar.
• Görmez misin Kasap, koyunun basını keser, ama kestigi koyunu bırakmaz. Kestikten sonra onu tutar sürüye sürüye, çeke çeke dükkana götürür.
• Koyunun nefesi kalmadıgı için, onu kendi nefesi ile sisirir. Artık sen, düsün! Allah´ın nefesi, seni nerelere ulastırır,nerelere çeker götürür.
• Ben bunu bir misal olarak söyledim, yoksa onun keremi bir kimseyi öldürmez, üstelik onu ölümden, öldürülmeden kurtarır.
• Süleyman´ın bütün mülkünü bir karıncaya bagıslar, hatta her iki cihanı da verir, hiçbir gönlü kırmaz, incitmez.
• Gönlüm, dünyanın etrafında döndü, dolastı Onun bir esini, benzerini bulamadı. 0, kime benziyor Kime benziyor
Kime benziyor
• Sen sus artık! 0 sessiz, sedasız, bu saraptan herkese tattır, tattır.
380. Su rüzgarımız da sana asık olsun da delice essin!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Pa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 748)
• Sen, dünyada bulunan bütün sakîlerin iftihar ettikleri, övündükleri bir sakîsin. Sen, bos durma! Her an gece,
gündüz, iste güçte ol! Herkese ask sarabı sun! Herkesi mest et! Senin gözün daima mahmur olsun! Canımız da hep
içsin, içsin!
• Ey güzel! Senin serefine, ask sarapları içilen bu mecliste, akıllı kisilerin akıllan baslarından gitsin! Ey dilber;
costukça cosan askınla ne bas kalsın ne sarık!
• Sana asık olan canın, Mısırlı kadınlar gibi elleri de dogransın, gönlü de!.. Mısır Yusuf´u da çarsıda, pazarda
dolassın da güzelliginin tesiriyle halkı birbirine düsürsün!
• Ey sakî, senin elinden ne eller elden çıktı. Senin sundugun sarapla mest olan, senin elinden daima muradına ersin!
• Basımız senin sevdanla, kırbamız, su kabımız senin sevgi suyunla dolsun! Su rüzgarımız da sana asık olsun,delice essin! Suyumuz, ırmagımız da asık olsun, aglayarak, feryad ederek ve hiddet denizine dogru akıp gitsin!
• Güzeller padisahı da bizim emîrimiz, baskanımız olsun; ask heyecanıyla bizi kucaklasın! Devletin, ikbalin bizim can dostumuz; talih, baht arkadasımız ol-sun!
381. Çalgıcının ses sarabını için mest olun.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 747)
• Ey neseliler, ey zevke, ey güzel seslere düskün olanlar! Çalgıçıdan sizi mest edecek kadehsiz sunulan sarap isteyin! Böylece "ses sarabı" için! Ses sarabının içine "ney"in sesini de karıstırın; için, için!..
• Ey bahtlı kisiler, ey Allah´ın nazarında makbul olan varlıklar! Çok usta, essiz biniciler olun da, nese atlarına binin!
Onları alabildigine kosturun ve gam atını yakalayarak onu neselerin ayakları altında kurban edin!
• Ey kendinde olanlar, ey uyanık kisiler, Hakk´ın vahdet küpünde ask sarabını için! 0 sarap ile aklı da, sonu gören fikri de yok edin gitsin!
• Bakınız ey Hakk asıkları; ilkbahar geldi! Gül bahçelerinde yesilliklerde insanı sasırtan yüzlerce renk var. Kıs mevsiminin dondurucu soguk günlerini artık bırakın, düsünmeyin!
• îstediginiz, aradıgınız "Çin güzeli" Çin´dedir. Bu ne akıldır ki, Çin´i düsünmüyor da, her an Rey sehri yoluna düsmeyi hayal ediyorsunuz.
"Yahya Kemal merhum da "Çin Klisesi" adlı siirinde, bir Çin güzeli düsünmüstü:
"Gel ey ma´suka Çin´den 0 sirin kösk içinden,
Gülümser bir resimdin, Muhayyel sevgilimdin,
Ya mektup yolla Çin´den, Ya gel hülyam içinden
• Siz sözleri, kelimeleri bırakın da ölümsüzlük meyhanesinde can kulagınızı açın, size ötelerden haber veren, sizi sizden alıp götüren çalgıcıyı dinleyin!
• Elinizdeki kaseyi, yalnız ölümsüzlük sarabıyla doldurun! Allah askına akıllılık örtüsünü, akıl yaygısını katlayın, bir kenara koyun!
• Ey asıklar, benlik elbisesinden, kendinde olus elbisesinden soyunun! Daima, diri olanın yarattıgı varlıklarda onun kendi san´atını, kendi güzelligini görün, seyre dalın, hayran olun!
382. Dünyada görülen bütün varlıklar, insanlar, bitkiler, hayvanlar,
balıklar, kuslar, bunların hepsi de birer nakıstan, hayalden ibarettir.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. II, 727)
• Kimde bizim sevgimizden bir iz, bir nisan bulunmaktadır Kimin gönül evinde gizli bir ay yüzlü sevgilisi vardır
• Gözlerinin yardımı olmadan, onun güzel yüzünü kim görmüstür Bu cihanın dısında kimde baska bir cihan vardır
• Acaba, su canımı hedef alan oku atacak yay kimde vardır
• Su dünyada her tarafta, nereye bakarsanız bakın gönül alıcı bir güzel bulunmaktadır. Sufî, bak bakalım; acaba o
güzel kimindir 0 güzeli kim görebilir
• Halkın bu görünen süreti, çesitli bitkiler, hayvanlar, balıklar, kuslar... gibi varlıkların hepsi aslında bir nakıstan, bir
hayalden ibarettir. Bunları yasatan, hareket ettiren canı acaba kim görmüstür
• Dünyada gördügün, bu varlıkların, insanların, bitkilerin, hayvanların hepsi de birer dilencidir. Allah´ın lütuf
tarlasında basak toplamakla mesguldürler. Acaba bütün bu yoksullara nîmetler veren, onlara inciler saçan kimdir
383. Biz kendimizin düsmanı, bizi öldürenin dostuyuz.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 728)
• Biz kendimizin düsmanı, bizi öldürenin dostuyuz. Biz ask denizine batmısız, denizin dalgası bizi öldürüyor.
• Biz severek, gülerek, tatlı canımızı veriyoruz. Çünkü ecel bizi ballar gibi tatlı tatlı öldürüyor.
• Canını seven kisi, o ugursuz ve mel´un Iblisten mühlet isteyip duruyor. 0 da, yarın degil, öbür gün öldürürüm diye ona mühlet veriyor.
• Sen, îsmail (a.s.) gibi hos bir halde, sevine sevine hançerin önüne basını koy, sakın hançerin önünden bogazını çekme. Çekip bogazına bassa da, o basıyor, öldürürse de o öldürüyor.
• Azrail (a.s.), asıklann canını alamaz. Asıklan, yine ask öldürür, yine sevda öldürür.
• Ask ugrunda öldürülenler; "Keske kavmim bilselerdi!" diye naralar atarlar. Görünüste sevgili öldürüyor. Ama gizlice yüzlerce can bagıslamadadır.
" Yasîn Süresi 36/27. ayetevar."
• Yeryüzüne benzeyen bedeninden bir bas çıkar da, etrafına bak! 0, seni güle mi çekiyor, yoksa öldürüp toprakta
mı bırakıyor
• Asıkların her biri birer Mansur´dur. Kendini seve seve öldürtür. Asık olmayan ise, kendini bile bile öldürür.
• Ecel, insanlara her gün yüzlerce defa çatar! Hakk asıgı ise, ecel gelmeden sebepsiz olarak, kendini ölüme teslim
eder. Yani ölmeden evvel ölür.
384. Onun nazik eline diken yakısmaz, onun eline ancak gül yarasır!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. II, 764)
• Ey gönül, sen baska türlü olma, baska türlü olusunu ondan saklayamazsın. Çünkü sevgilinin gözü her seyi görür,
gönlü her seyi bilir, sırları gizlemeye ugrasma! Gizledigin sırlardan da onun haberi vardır.
• Nasıl ki, sarabın bütün cilvelerini, neler edip neler yapacagını meyhanecinin gönlü bilirse, o da senin bütün
sırlarını bilir ve çerçöp gibi tutar, onları suyun üstüne atıverir.
• Onun nazik eline diken yakısmaz! Onun eline ancak, gül yarasır. Dikenin gönlünde bitecek, bütün gizli güllerin hepsini de o bilir
• Sen, her gün azar azar bir sey ögrenirsin. Sen, git de her seyi birdenbire bilene kul köle ol!
• Sen, hüküm zamanında bir sahidin ikrarına esirsin. Sufînin teni ise gönül sahadetiyle ikrar eder.
385. Cenab-ı Hakk, rühların ellerine birer beden çengi vermistir.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 740)
• Misk ile anber, sevgilimin saçlarını koklasalardı, kendi kokulannı bir tarafa bırakırlar, hemen sevgilimin saçlarını koklamaya baslarlardı.
• Onun güzel yüzünden, ansızın bir günes dogar, parlardı, perdeleri yırtardı. însanların mesgul oldukları çesit çesit isleri, güçleri bir tarafa atar, onları yal-nız ask isiyle ugrastırırdı.
• Cenab-ı Hakk, rühların ellerine, birer beden çengi vermis de, kendi zevalsiz sırrını, çenglerin feryadlarıyla duyurmak, anlatmak istemistir.
• Rühların ellerine verilen beden çenglerinin her bir teli, ihtiyaç, öfke, sehvet, kin, haset gibi insanların çesitli huylarını ayrı ayrı terennüm etsinler, inleyerek, feryad ederek anlatsınlar da bu ayrı ayrı feryadların birlesmesinden,insanın mahiyetini belirten bir ahenk meydana gelsin dilemistir.
• Ne mutlu o beden çengine ki, Hakk´ın eli o çengi akort etmistir. Sonra onu, kucagına almıs, kendisi çalmaya baslamıstır.
" Bu beyit yanlıs anlasılmamalıdır. Hasa Hakk´ın eli, insan-ı kamilin elidir. Mecazî ifadelere dikkat gerekir. Kur´an´da mecazî bazı ifadeler yok mu; "Sen atmadın Allah attı." (Enfal Süresi, 8/17), "Allah´ın eli onların ellerinin üzerindedir
(Fetih Süresi 48/10)
• Dünyada bulunan bütün çenglerin ustası o çengdir. Eyvahlar olsun, o çenge ki, onunla yarısa girisir!
• Su esen rüzgar bile, Hakk´ın çengindeki gizli, hos bir teldir ki, feryadlarıyla o büyüleyici nergis gözleri anlatır durur.
386. Ask padisahı onu çekti bagrına bastı, o da halktan kurtulmus oldu.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. II, 763)
• Ne mutlu o kimseye ki, bizim gibi o da tamamıyla Allah´a teslim olarak onun verdiği her seye razı oldu. Böylece cefadan, gamdan gussadan, kurtuldu. Bastan basa nese vefa oldu.
" Fuzfllî merhum bir beyitinde söyle der:
"Bütün emelleri gönülden eylemis ib´ad,
Ne verseler ana sakir, ne kılsalar ana sad."
(Biltün istekleri gönlünden uzaklastırmıs, ona ne verseler sükrediyor, ne yapsalar sikayetı yok, memnun!)
• Ne mutlu nese kaynagı olana, sarapla aklını, fikrini dagıtana, aska, delilige rehin olarak mana denizinde inci olana.
• Onun bakısı ay oldu, günes oldu. Toprak onun bakısıyla altın kesildi. Kerem de incilerle dolu bir deniz haline geldi.
Yürüyüste seher rüzgarı oldu.
• Ask padisahı, onu çekti bagnna bastı. Böylece o da bütün halktan kurtulmus oldu. Ask bakısı onu seçti de bütün dilekleri yerine geldi.
• Yürüyüste tıpkı, gökteki "ay" gibi oldu. Geceleyin ayın on dördüne döndü. îlahî bakısla bir anda nerelere ulastı,nerelere gitti!
• 0 yeryüzü gibiydi, gökyüzü oldu. Bastan basa tat, tuz kesildi. însan melek oldu, sinek de "zümrüd-i anka".
387. Senin sevgi daragacına asılan Hallac-ı Mansür´un gönlü,
basına gelen belalardan gam yemez.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. II, 758)
• Sevgilim, kendini sana vermis, hep seninle mesgul gönlümde, senin gülün var, gül bahçen var. Dalında senin meyven bulunan agaç ne mutlu agaçtır!
• Yücelerde, manalar gögünde senin nürlannı saçan "ay"a ulasan kisi, dönüp duran gökyüzünü ve zanlarla,süphelerle, çilelerle dolu su kirli dünyayı ne yapsın
• Allah´ıma yemin ederim ki, lanet edilmis seytan bile, seni severse, senin varlıgını ikrar ederse, kıyamet günü azaptan kurtulur.
• Yine Allah´a yemin ederim ki, yüzlerce nürla yogrulup, yaratılan hürilerle melekler, seni inkar ederlerse canlarını kurtaramazlar.
• Sen kimsin Beni bir avuç topraktan yarattıgını haber veriyorsun. Sonra;"Seni öyle üstün ve serefli bir varlık olarak yarattım ki, sana verdigim, sende bulunan sır kimselerde yoktur!" diyorsun.
Yunus Emre hazretleri de;
"Bir avuç topraga bunca kîl ü kal
Nene gerek ey Kerîm-i Zülcelal!" demistir.
• Senin sevgi daragacına asılan "Hallac-ı Mansur"un gönlü, basına gelen büyük belalardan, felaketlerden gam yemez, gam yemez!
• Her agacın, her bitkinin kökü, Hakk´ın ihsan ettigi nzkı yer, fakat; "Ben ne yapacagım, ben ne yiyecegim, ben ne giyecegim " diye bütün bu endiseler, bu korkular, senin hasta gönlünde mevcut!
" Sa´dî-i Sirazî hazretleri de;
"Benim degerli ömrüm; ´Yazın ne yiyecegim, kısın ne giyecegim ´ endisesiyle sarf olup gitti." demektedir.
• Zavallı insan; canı üzen, ömrü hırpalayan rızık ümidini cennete dogru sürü, çek! Oranın her yapragmda, her bitkisinde sana hazırlanmıs sekerler, anberler var!
"Faruk Nafiz merhum da "Hamd ü Sena" baslıklı siirinde sunları söylemisti:
"0 büyük Rabb ki, ufuklar boyu nîmetlerini,
Hüsn ü an, renk ü füsün, ask ü cünün mahserini
Gayr-ı kafi görerek sevdigi biz kullarına,
Simdiden vaad ediyor, baska bir alem yarına,
Ma-i tesnîme sükür, ravza-i rıdvana sükür
388. Ölen bir kimse için, artık yarınki gün yoktur!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 717)
• Sana, gönlünü veren, candan kulluk eden bir kisiye böyle davranman uygun degildir.
• Ey yüzü de güzel, huyu da güzel olan sevgili; felek, senin gibi bir inciyi bir daha meydana getiremez.
• Senin yüzün de güzel, huyun da güzel. Bunlar güzel olunca, elbette senin gönlündeki sırlar da güzeldir.
• Ölen bir kisi için, artık yarınki gün yoktur. Is böyleyken neden cefalar eder durursun
• Bilmem ki, insan, kendisine yapılmasını istemedigi bir seyi ne diye baskası hakkında denemeye kalkısır
• Hiddete kapılıp, hiç kimseyi çigneme de; Allah´ın gazabı seni çignemesin.
389. Gerçek bir asık isen kendini acıya alıstır, acılar ye, acılar iç!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 742)
• Ask, asıkı kıskandıgı için, onu halka düsman eder. Asık, tamamıyla halktan kopar ayrılırsa, iste o zaman ask, yüzünü asıka döndürür.
• Baskalarının isine gelmeyen, herkes tarafından reddedilen asıkı, ask padisahı yanına alır. Onunla dost olur, onunla diz dize oturur.
• Halk, askı basından atınca, ask da halktan sogur, onları sevemez olur. îçten de dıstan da halkın huyunu bırakır,askın huyuyla anlasır, askın huyunu huy edinir.
• Can, halk tarafından sevilirse, herkesi canlandırır, herkese gönül verir, her tarafa bakar, durur.
• Ask onu görünce der ki: "Saçlarım, sana gölge düsürdü." Asık o saçların gölgesine girince, artık miskler, anberler koklamaya baslar.
• Kendini aska kaptırmıs, yeni bir asıksan; kendini acıya alıstır. Acılar ye, acılar iç de; Sirin sana Hüsrev´in balından ilaçlar versin!
• Tebrizli Sems´ten bir mestlik elde edersin de, o mestlik, iki alemin de ötesinden seni alır, sensiz bırakır.
390. Peygamberlerden söz ediyor ama,onda peygamberlerden bir huy var mı; sen ona bak!
Mefulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. II, 700)
• 0 güzel yüzlü hocanın acaba nesi var 0, insanlık vazîfesini, kulluk vazîfesini geregi gibi yapıyor mu Onun gönül aynası sanıldıgı gibi tozsuz mudur Temiz midir
• Onunla konus, onu anlamaya çalıs! Bak bakalım onda ölürnsüzlük sarabından nasıl bir koku var! Varsa eger vakit geçirmeden ondan manevî bir koku al!
• Onun gül bahçesinin içine gir, bak bakalım, o bahçede nergislerden lalelerden ne var
• 0, her ne kadar, peygamberlerden söz ediyorsa da, onlann mu´cizelerinden bahsediyorsa da, onda peygamberlerin huyundan bir huy var mı Sen ona bak, lafına bakma! Söylediklerini yasıyor mu; onu anlamaya çalıs!
• Salavat verip duruyor, tesbih çekiyor ama, onda Hz. Mustafa (s.a.v.)´in safvetinden, rüh ne var
391. Hakk´ta fanî olmus kamil insanlar.
FS´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 730)
• Altın yumurtlayan kuslar, iste burada! Her seher vakti, dikbaslı, huysuz felek tayına eger vuranlar iste buradadır.
• Onlar öyle üstün varlıklardır ki, atlarını sürdükleri zaman yedi kat gök onlara meydan olur. Yattıkları zaman günesle ay, onlara yastık vazifesini görürler.
• Onlar öyle acaip balıklardır ki, onların her birinin canında Yunus (a.s.) vardır. Onlar öyle gül fidanlarıdır ki,gökyüzünü süslerler, güzellestirirler. Felegi hos ve ihtisamlı bir hale sokarlar.
• Kıyamet gününde içinde günahkarlar yanmasın diye cehennemi sömürüp içerler. Cenneti de dileyene bagıslarlar.
Onlar buyruk sahibidirler, ama ne dua ederler, ne bir sey isterler, ne de ona buna lanet ederler.
• Güzellikle, iyilikle dagları bile havada oynatırlar, tatlılıkları ile denizleri bile seker gibi tatlılastırırlar.
• Bedenleri can haline getirirler, canlan ölümsüz bir hale sokarlar. Tasları la´l madeni yaparlar. Kafirleri, imana getirirler.
• Onlar herkesten daha fazla meydandadırlar, herkesten daha fazla gizlidirler. Onları apaçık görrnek istiyorsan,ayaklarının bastıgı topragı gözlerine sürme diye çek. Çünkü onlar, anadan dogma körün bile gözlerini açarlar, görür hale getirirler.
• Sen hor, hakîr bir kisi bile olsan, onlan arayıp bulmada diken gibi sert ol! Keskin ol da, onlar senin bütün dikenlerini gül haline, nesrin haline soksunlar.
• Kamil insanlar hakkında söz söylemeye, onları anlatmaya gücüm yetseydi, onlara dair gönlümde kalanları söylemeye imkan olsaydı, neler söylerdim, neler söylerdim de, göklerde bulunan ruhlar ve melekler bile benim söyleyeceklerimi begenirlerdi.
392. Hikmetinden sual olunmaz; Allah zaman zaman insanı seytan haline,
seytanı da insan haline kor.
Fa´ilatün, Fa´ilatiü, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 729)
• Mavi gökyüzünü bir çark gibi döndürüp duran o ırmak iste burada, "ay"ın, Zuhal yıldızının hayran oldugu o güzel yüz de buradadır.
• Gemisi ma´rifet levhi olan, imana gelmeyenleri, gemisine binmeyenleri tufanlara bogan Nüh (a.s.) da buradadır.
• Kim ondan hırka giyerse, felegin hırkasını çıkarıp atar. Kim ondan mana lokması yerse; "Lokman Hekim" olan buradadır.
• Sen, insan kılıgına girmis, insan seklindeki seytana ne diye bakıyorsun Sen, suna bak, suna dikkat et;hikmetinden sual olunmaz; Allah, zaman zaman insanı seytan haline sokar, seytanı da insan haline kor.
Mesnevî´nm bir yerinde;
"Dikkat et, etrafında insan yüzlü bir çok seytan vardır. Bu sebeple, her ele, el vermek, her ele baglanmak, intisab etmek uygun degildir." (c. I, no: 316) diye buyuran Mevlana aynı konuya temas etmistir. Seyh Sa´dî hazretleri de bir beyitinde aynen söyle
söylemistir."Her gözü, kulagı, agzı olan adam degildir. Nice seytanlar vardır ki, ademoglu kıyafetinde görünürler"
• Ab-ı hayata sahip olan Hızır (a.s.) da iste burada! Diriye ölümsüzlük bagıslamada, ölüyü de hayvan yapmada.
"9nsan gibi yasamayan, hislerine tabi´ olan kimseyi de, yasayan bir ölü gibi dolasan kisiyi de insan seklinde bir hayvan yapmadadır.
• 0, bütün varlıkların aynasının özüdür: 0 aynaya hohlama, üstüne nefesini düsürme, o senden kendini gizler.
• Ey insanoglu, senin de baskalarının da kafirligi ve imanı onun elindedir onun takdiri iledir. Sakın ondan yüz çevirme, çünkü, onun hısmı, gadabı imanı yagma eder.
• Hakk´ın huzurunda kendisinin cahil oldugüna, hiç bir sey bilmedigine inanan kisiyi Hakk, her seyi bilen bir kisi yapar. Fakat, ona karsı bilgi satmaya kalkısanı; "Ben her seyi biliyorum." diyeni Hakk´ın gayreti, hiç bir sey bilmez hale sokar.
"Nabî merhum da söyle der;
"9lim kıyısı olmıyan bir sahildir, Anda alim geçinen cahildir."
(9lim kıyısı olmayan bir deryadır. Kendini alim sanan kisi caahilin biridir.) Meshur Sokrat´da; (Bir sey biliyorum; o da bir sey bilmedigimdir.) demistir.
393. Her zerre feryadlarla, inleyislerle dolu.
Dilleri olmadıgı için bu feryadları size duyuramıyorlar.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. 11, 698)
• Senin varlıgını ispat edecek bir belgesi, bir nisanı olmayan kisinin günesi bile olsa önemi yoktur.
• Gönül, çeng gibidir. Ask da onun mızrabıdır. Bu durumda gönül nasıl olurda feryad etmez
• Bugün asıkların feryadlarını duyuver! Bu feryadları isitmekten sana bir ziyan gelmez.
• Her zerre feryadlarla, inleyislerle dolu, fakat dilleri olmadıgı için bu feryadları size duyuramıyorlar.
• Zerrenin dili titreyerek, oynayısıdır. Onun derdini anlatacak, baska türlü bir davranısı yoktur!
• Bu alemin ucu bucagı var benim askım ile senin askının ucu bucagı yoktur!
• Ben su dünyada, senin hayaline benzer, hiç bir sey göremedim. Yalnız kaldıgım zaman askın bana öpücükler veriyor, ama agızsız veriyor, onun agzı yok!
394. Baglar, bahçeler su ile degil, ask atesi ile yesermede, gelismede.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. 11, 685)
• Gönlüm, sevgilinin gönlü ile beraber, dilsiz, dudaksız olarak feryad edip duruyor. "Susarak konusma", iste böyle olur.
" Eski sairlerimizden birisi;
"Sen hamüs ol, macerayı çesm-i giryan söylesin!" (Sen sus, macerayı benim aglayan gözlerim söylesin.) diye yazmıstır.
• Ben, sevgiliyle o sekilde konusayım ki, dilim oynamasın, dudagım kımılda-nıasın. Çünkü kötü niyetli hasetçinin kulagı pusudadır.
"Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebîr´in baska bir beyitinde söyle buyurur:
"Gel de birbirimizle candan konusalım, kulaklardan, gözlerden gizli olarak söyleselim.
• Sunu iyi biliyorum ki, dil ve dudak her ikisi de insanlarda ayıp ararlar kimseyi begenmezler, gizli gizli dedikodu yaparlar, onu bunu çekistirirler. Bu yüzden ben söyleyeceklerimi, kulaga degil de gönüle söylerim. Çünkü, gönül emindir, ona güvenilir.
• Gönlün aska dair söyledigi o nükteli, derin manalı söz çok tesirliydi. Ates gibi yakıcıydı. Bu yüzden gözlerimde yüzlerce yakıcı parıltılar var!
• Sasılacak sey su ki, ask atesinin gönlünde ta içinde güller var, yaseminler var, selviler var!
• "Birbirine zıt olan ates ile su beraber düsüp kalksınlar, beraber oturup gez
sinler!" diye bag, bahçe ask atesiyle daha da fazla yesermede, daha da fazla gelismede.
395. Her meyve zamanı gelince bas gösterir.
Dikkatle bak, her is nasıl tertiplidir!
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. II, 706)
• Benim günüm kalktı, gecenin hatırını sormaya, ona geçmis olsun demeye geldi. Canım da dudagımı ziyarete geldi.
• Ben Allah´ıma o kadar çok yalvardım, o kadar çok "Ya Rabbî! Ya Rabbî dedim ki, sonunda gök kubbesi benim yalvarıslarımı duydu da, o da "Ya Rabbî! Ya Rabbî!" demeye basladı.
• Sevgili, elinde içilisi dine aykırı olan sarapla dolu bir kadehle çıkageldi.
• Ben her zaman onun sundugu saraptan bir yudum içince mest oluyor, kendimden geçiyordum. Bu defa kadeh agzına kadar doluydu.
• Onun, ay gibi güzel yüzü, hangi gökte parlasa; günes, o gökte ufacık bir yıldıza döner.
• Hilal, yeni ay onu ata binmis görmüs de, güzelliginin tesiri altında kalarak at nalına dönmüstür.
• 0 rüh olmustur, dünya da o rüha beden; bu dünyaya, bu seref yetmez mi
• Toz toprakla dolu olan bu kirli dünya, gönül ısıgıyla güzellesmistir. Hos bir hal almıstır, edep sahibi olmustur.
• Her meyve, zamanı gelince bas gösterir, gelisir, dikkatle bak, her is nasıl tertiplidir.
• Yeter artık sus, dur adan söyleyenin karsısında susarak, dilsiz, dudaksız söz söyleyen daha da hostur, daha da iyidir.
396. Gönül, bizi bıraktı kaçtı gitti.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. II, 722)
• Biz mest olduk. Gönül bizi bıraktı kaçtı, gitti. Ama nereye gittigini bilemiyorum.
• Aklın bagını bırakıp serbest kaldıgını görünce gönlüm ona yakalanmaması için hemen kaçmaya basladı.
• Gönül kaçtı ama, her halde o, Allah´ın halvetinden baska bir yere gitmemistir.
• Sen, gönlü evde arama! 0 havaîdir; hava kusudur. Bu yüzden o havalanmıs, ötelere gitmistir.
• 0, padisahın beyaz renkli, hünerli doganıdır. 0 her halde uçmus,gitmistir.
397. însan, odun degildir ki, kırıldıgı zaman ses çıkarsın!
Mefulü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. II, 702)
• Dagınıklık, perisanlık, insanların birbirleriyle anlasamamaları, hep nifaktan, ikiyüzlülükten meydana gelir.
Rahatlık, huzur, kutluluksa birlikten dogar. Bir memlekette birlik olmasa, o memleket perisan olur.
" Bu beyitte; "Birlikte rahmet vardır!" hadîsine isaret edilmektedir. Mehmet Akif merhuınun da Safahat´mda imanda birlik üzerinde çok durulmustur.
• Sen nazlanırsın, sevgilin de nazlanır. Böylece iki taraf da nazlanırsa ayrılık meydana çıkar.
• Fakat sen, sevgiliye naz etmez de, niyaz edersen; yani yalvarır, yakarırsan, bu yalvarıp yakarmadan, yüzlerce bulusma, yüzlerce kucaklasma elde edersin.
• Gurura kapılmanın, büyüklük taslamanın kanını dökmezsen, o kan cosar da seni bogar.
• Yürü git de nazın bulanıklıgını gider. Çünkü nese, hep arılıktan, duruluktan meydana gelir.
• Senin karsında bulunan sevgilindir. Dikkatli ol da, onu kırma! 0 senin düsünmeden, öfkeyle söyledigin bir sözden,bir davranısından sessizce kırılabilir. însan, sopa degildir ki, kırılınca çat diye bir ses çıkarsın.
" Fransız sairlerinden Sully Prudhomme´un "Le Vase Brise" (Kırılmıs Vazo) adlı siiri, Mevlana´nın bu beytinin serhi gibidir. 0 siirin özeti söyle; içinde mine çiçeginin bulundugıı vazo, bir yelpazenin hafif dokunusuyla çatlar. Kimse bu sesi duymaz. Mine çiçegini besleyen su oradan sessizce sızar, çiçek de solar, bunun gibi, sevdigimiz bir kimsenin bir sözü.bir davranısı bizim kalbimizi kırar. Bizim kalbimizi kıranın bundan haberi yoktur. Kalpte gönülde bulunan sevgi çiçeginin suyu sızar, böylece sevgi ve dostluk ölür.
• Zaten sopamızın kırıldıgı zaman çıkardıgı "tırak" sesi anlarız ki, firak´tan, ayrılıktan gelmektedir.
398. Kaza ve kader geregi Hakk´tan geldigi için ben gamı görmek istiyorum.
Onu özlüyorum.
Mefa´îlün, Mefa´ilun, Fe´ülün
(c. II, 674)
• Bilgili gönül, gamdan kederden nasıl kaçarsa, gam da, bizden; bizim askla, imanla dolu gönlümüzden iki kat daha kaçar.
• Acaba, gam hırsız, biz de polis miyiz ki, gam, bizi görür görmez kaçacak yer arıyor
• Ask arslanı kükreyince, bizim gam sürümüz ceylanlar gibi orada arslandan kaçar, dagılır, giderler.
• Kaza ve kader geregi Hakk´tan geldigi için ben, gamı görmek istiyorum, onu özledim. Fakat, gam durur mu
Anlamadıgı için, bu sevdadan, bu özleyisten kaçıp duruyor.
• Bütün dünya, gamın elinde esirdir, zebündur. Bilmiyorum ki, neden herkese dogru giden gam, beni görünce, onu özledigim halde bana gelmiyor, benden kaçıp gidiyor
• Gam, benden o kadar korkuyor ki, ben göklere yükselsem, beni orada görünce o asagılara, yeryüzüne kaçıyor.
Ben asagılara inince, bu defa o göklere yükseliyor.
• Susayım artık, belki gam, kaçmayı bırakır da gelir, benimle savasa girer. Hayır, yanlıs söyledim, gam, zaten söylemeyenden, sikayet etmeyenden kaçar.
399. Sevgili acaba nerelere gitti
Mefa´îlün, Mefa´ilün,
• Acaba, o güzel sevgili ne oldu Acaba o güzel servi böyle nerelere gitti
• 0, aramızda nürlar saçan bir mum gibiydi. Bizi aydınlatıyordu. Acaba bizsiz nerelere gitti
• Gönlüm bütün gün yaprak gibi tir tir titriyor. Acaba o güzel bizleri bırakıp gece yarısı nerelere gitti
• Durma! Hemen yollara düs, yollardan geçenlere; "Acaba o cana canlar katan yol arkadası nerelere gitti " diye sor
• Baglara git, bahçıvanları bul, onlara; "Acaba, o kırmızı gül nerelere gitti " diye sor!
• Deliler, divaneler gibi ovalarda dolasıp durdum. Su ovada, o ceylan acaba nerelere gitti
• 0 kadar çok agladım ki, iki gözüm iki ırmak oldu da denize dogru kosmaya basladı. Acaba o inci, su denizde nerelere gitti
• Bütün gece ay ile zühre yıldızına soruyorum, su göklerde, o ay yüzlü güzel acaba nerelere gitti
• 0 bizim dostumuz oldugu halde, nasıl oluyor da baskalarının yanına gider Madem ki o buralarda, bu dünyada yok! Acaba ötelerde, nerelere gitti
• Onun gönlü canı madem ki Allah´a ulasmıstır, su balçıktan yok olduysa, acaba nerelere gitti
400. Sevgilimin beni azarlayısı da pek hostu!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. II, 670)
• Evvelki gün sevgilimin yüzü, ne kadar da güzeldi. Sevgilimin beni azarlayısı, nazlanısı da hostu!
• 0 bastan geçenler aklımda degil ama, yalnız sunu hatırlıyorum ki, o bastan geçenler de pek hostu!
• 0 mecliste, o toplulukta, o zevk aleminde sanki bir bagdaydım. Sanki bir gül bahçesindeydim; her yer, her sey ne de hostu!
• Ben ask kadehiyle içtigim mana sarabından mest olmustum. Ama mest olmayan, uyanık bulunan sevgilimin yüzü de pek hostu!
411. Ask, kötülüklerle dolu olan bu kirli dünyayı terk edip göklere uçmaktır.
Mefulü, Mefa´îlün, Mefülü, Mefa´îlün
(c. II, 617)
• Göz, görülmemis, sasılacak seyleri görmek için lazımdır. Can da manevî zevke, neseye dalmak için ise yarar.
• Allah, bu bası bize bir güzelin güzelligiyle mest olmak için lütfetmistir. Ayak da, insana Hakk yolunda, sevginin yolunda yürümek, zahmetler çekmek, yorulmak, çilelere girmek, belalara ugramak için verilmistir.
• Ask, kötülüklerle dolu olan bu kirli dünyayı terk edip göklere dogru uçmak için gereklidir. Akıl, bilgi, edep ögrenmek için lazımdır.
• Sebeplerden dısarı ne sırlar, ne sasılacak seyler var! Bu yüzdendir ki, dünyada olup biten islerde, yalnız sebepleri gören, sebeplere takılıp kalan kisinin gözü perdelidir, kapalıdır.
• Çöllerin kumlarında sıkıntılar çekerek, mihnet ve mesakkatlere katlanarak yol almak, deve sütüyle kanaat etmek,bedevî Arapların yagmasını göze almak hacı olmaya deger.
412. Bahar geldi, dünyanın dügünü var, baglar, bahçeler çeyiz hazırlıyor.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 589)
• "Kıs mevsimi geldi, yapraklan döktü" diye sikayetler ediyordun. Simdi kalk da gül bahçesine gel! Kıs mevsiminin nasıl bozguna ugradıgını, kaçıp gittigini gör!
• Gök gürlemesinden davul seslerini duy! 0 sesler; "Dünyanın dügünü var, bag, bahçe çeyiz hazırlıyor" demek istiyor.
• Gel de padisahın meclisini gör, topragın nasıl neselendigini, güldügünü seyret! Miskler kokan bahar rüzgarı yardıma geldi de, dondurucu düsman bozguna ugradı, defolup gitti.
• Bu savasta süsenin keskin kılıcı ve hançeri çok ise yaradı, Allah´a hamd olsun! Reyhanların, güllerin, gül bahçesinin ordusu, kıs mevsiminin ordusunu bozdu.
• Nilüfer, goncanın kulagına; "Ey güzel kokulu gonca!" diyor. "Karnını doyur, savasa girmek zamanı geldi."
413. Karanlık gecede Mustafa (s.a.v.) gibi safa aramaya bak!
Müstefilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 525)
• Vakit geçti, aksam oldu. Günes kuyuya girdi, kendini gizledi. Ey bahtlı kisiler, mana ayının dogacagı feyizlerin,rahmetlerin yagacagı zaman geldi.
• Geceleyin rühlar, makamlarına ulasırlar, istekleri yerine gelir. Gecenin kıymetini, kudretini bilip anlayan kisi,gündüz gibi parlak bir gönül elde eder.
• Ey gündüz, yoksa sen mahçer günü müsün Çünkü sen gelince bütün in-sanlar uykudan uyandılar, hayatlarını kazanmak için meydanlara döküldüler. Ey gece, sen kadir gecesi misin Yoksa Hakk´ın tecellîsine mazhar olan Hz.Musanın agacı mısın
• Ey Hakk asıgı, beden kuyusunda gaflete dalma, aklını basına al da gökyüzü kovasını tut! Hz. Yüsuf o kovayı tuttu da, kuyudan kurtuldu. Devlete erdi, Mısır´a sultan oldu.
• Karanlık gecede Mustafa (s.a.v.) gibi, safa aramaya bak! Çünkü o mana padisahı bir gece Mîrac etti de essiz,benzersiz bir hale geldi.
• Geceleyin herkes sustu. Sen de onun huzuruna çıkman, ona münacatta bulunman, onunla manen bulusman için,abdest al; acele hazırlan; çünkü sesler, gürültüler halvet yerinin huzurunu kaçırır.
414. 0 her yerde hazır ve nazırdır, güzel koruyucudur.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 578)
• Neseyle sözlestik, nese benim olacaktır. Sevgiliyle sözlestik, sevgili de benim olacaktır.
• Padisah bana, kendi eliyle yazılmıs bir ferman verdi. Baht baht oldukça, taht da taht oldukça o benim padisahım olacak.
• Ayık da olsam, mest de olsam, ondan baskası benim elimden tutmayacaktır. Ben, kazayla elimi yaralarsam,ancak o bana derman olacaktır.
• Kederin, düsüncenin haddine mi düsmüstür ki, benim sehrimin çevresinde dönüp dolassın; hakanım o oldukça kim benim mülkümü, saltanatımı elimden almaya kalkısır.
• Ayın cübbesini yırtarım, padisahın kadehini dökerim, yırtıp döktügümü bana ödetmeye kalkısırsa, o benim yerime öder.
• Ne sevinilecek seydir ki, o her yerde hazır ve nazırdır. Güzel koruyucudur, hos yardım edicidir. Yarattıgı seylerde, delil olarak kendi varlıgını, birliginı, gücünü, kudretini, sanatını gösterdikçe, ben onu inkar edenleri kolaylıkla yola getiririm.
• Dünyada bir can vardır ki, o sekle bürünmekten utanmada, çekinmededir. Ama insan sekline bürünmede, benim insanım olmada, yani benim tanıdıgım îlahî sanatları haiz "insan-ı kamil" sekline bürünmede.
Burada; "Allah insanı kendi süretinde yarattı" hadîsine isaret var. Bu hadîs "Allah insanı kendi sıfatlan suretinde Yarattı diye yorumlanır.
415. Asık nasıl olmalı
Mefa´îlün, Mefa´îliin, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 574)
• Bana göre asık öyle olmalı ki, söyle bir kalkınca, her tarafı atesler sarmalı, her tarafta kıyametler kopmalıdır.
• Cehennem gibi olacak, cehennemi bile yakıp yandıracak bir gönül istiyor da, o gönlün önüne iki yüz deniz çıksa,hepsini de yaksın, yandırsın. Onun tek bir dalgası, bir deniz meydana getirsin.
• Gökleri bir mendil gibi dürüp avucuna almalı, sonsuz zevalsiz çeragı bir kandil gibi gök kubbesine asmalı.
• 0 bir arslan gibi savasa atılsın, onun timsah gibi bir kalbi olsun! 0 yeryüzünde kendisinden baska kimseyi bırakmasın! Hatta kendisiyle bile savasa girsin!
• Parlak nüruyla gönlün yedi yüz perdesini.yırtsm da ötelerden, arstan, gök ehlinden ona; "Masallah, Masallah!"sesleri gelsin.
416. Yanagımın rengine bak, bu ettigin vefa mıdır
Mefa´îlü, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 567)
• Sormak ayıp olmasın, senin evin nerededir; bir tarif et! Eger bulabilirsek devlete konduk demektir.
• Sen, dünyanın günesi oldugun halde, bizden gizlenesin, bu nasıl olur Bunu sen uygun buluyor musun Eger sen uygun bulursan, biz de uygun bulduk.
• Sen; "Ben vefalıyım" demedin, ama yine de senden vefa bekliyorum. Fakat benim yanagımın rengine bak, bu ettigin vefa mıdır
• Ben, bu ask atesinde yanıp kavruluyorum. Harap oldum, perisan oldum. Fakat ey güzeller padisahı, bundan,bassız kalırsa ne olur
• Gönle dedim ki: "Ey miskin gönül, gel yerine otur! Kinlerle dolu atesten sakın!" Gönlüm bana dedi ki: "Varsın olsun, ben atesten korkmam!"
• Ey geceleri uykumu alıp götüren sevgili! Gel, tedbirim kar etmedi. Benim o Kesmir padisahımı sor, belki bir tanıdık çıkar.
• Zaten o hem meydanda hem gizlidir. Cihan, bir kalp, yer gölge varlıktan ibaret, o ise candır. Bu nasıl bir padisah,bir düsün bakalım! Acaba, o Hakk´ın nüm mu
• Gönül evini satın aldın. Artık gönül evi senindir. Bilirsin ki, evde ne varsa, o hep ev sahibinindir.
417. Allah´ım, sana karsı duydugum sevgiyi tesbihçi elimden aldı.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´îlün.
(c. II, 940)
•Senin askın, tesbihi elimden kaptı aldı. Agzıma türküler, siirler, beyitler verdi. Çok "La havle" dedim, çok tevbeler ettim. Ama gönül bunların hiç birini isitmedi, duymadı.
• Askın tesiriyle ellerimi çırpmaya, gazeller söylemeye koyuldum. Senin askın arımı, utanmamı, namusumu,düsüncemi, bütün varımı yogumu yaktı, yok etti.
• Ben afîfdim, zahittim, dag gibi ayagımı diremistim. Fakat hangi dag var ki, seni zikredince, senin tecellîne mahzar olunca, bir saman çöpü gibi kopup gitmesin.
• Ben dag bile olsam, hep senin sesinle seslenirim. Saman çöpü kesilsem, hep senin atesine yanarım. 0 ateste duman olur, tüterim ben!
• Senin varlıgını gördüm de utancımdan yok oldum. Fakat bu yok olus askıyla varlıgıma can geldi.
• Nereye yokluk gelse, orada varlık yok olur. Bu ne biçim yokluktur ki, geldi de onun yüzünden varlıgım arttıkça arttı.
• Gökyüzü masmavi, bu yeryüzü ise, kör bir dilenci gibi gelmis yol üstüne oturmus, senin ay gibi nürlu, güzel yüzünü gören kisi ise, bu kör dilenciden de, bu maddî gökten de kurtuldu.
• 0 tıpkı can gibi dünyanın gözünden gizlenmis ulu bir erdir. 0, adeta, müsriklerie Yahüdiler arasında Allah´ın gönderdigi Ahmed (s.a.v.) gibidir.
• Ey büyük varlık, seni övmek, gerçekten de insanın kendisini övmesidir. Çünkü günesi öven, kendi j¦özünü övüyor demektir.
• Seni övmek sanki bir denizdir. Dilimiz ise, o denizde bir gemi olmustur. Deniz yolcusu yürür gider, sonucunda iyi olur, hayra döner.
• Bana denizin inayeti, uyanık baht gibidir. Gözlerim uykuya dalsa da ne gam!
418. Mansur sarabı.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II. 731)
• Dünyada bag, sarap ve üzüm yaratılmamısken bizim canımız zevalsiz bir sa-rapla, Hakk´ın sarabıyla mest ve mahmurdu.
• Mansur´un o nükteli sözünün kavgası, gürültüsü olmadan önce, biz rüh dünyası Bagdat´ında "Ene´l-Hakk"(=Ben Hakk´ım) diyorduk.
• Nefs-i Küll (=Cenab-ı Hakk), Hz. Adem´i daha balçıktan yaratmadan önce, bu hakîkatler meyhanesinde bizim diriligimiz mükemmeldi. Biz çok mutluyduk.
• Bizim canımız, o dünyada, günes gibi can kadehi kesilmisti de, can sarabından, o dünya bogazına kadar nürlara gömülmüstü.
• Ey saki, su balçık aleminde, kendini üstün görenleri sarhos et de, onlar nasıl bir devletten, bahttan uzak düstüklerini anlasınlar.
• Can yolundan çıkıp gelerek gizlenmis, örtülmüs her ne varsa onları ortaya döken, açıga çıkaran sakîye can feda olsun!
419. Mest olan gönül susarsa, dilsiz dudaksız olarak daha güzel bir gazel söyler.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 538)
• Gönül atesi alevlenince mü´mini de, kafiri de yakar, yandırır. Mana kusu uçmaya baslayınca, bütün süretler,sekiller ortadan kalkar.
• Bütün alem bastan basa yıkılır, harap olur. Can da tüfana gark olur, batar. Eriyip su olan inciyi, yine o su kucaklar, meydana getirir.
Tasavvufî bir görüse göre; dünya her an yok olmakta, sonra tekrar var olmaktadır. Bu be-yitte sembolik olarak bu görüs belirtilmektedir. Söyle ki, can bir damla gibi ask tüfanına, ask denizine düser, su olur. 0 denizde yok olur. Ask denizi kendinde yok olan canı tekrar sedef içinde inci haline getirir. Böylece can incisi yokluga döner, yokluktan da tekrar varlıga döner.
• Gizli sırlar meydana çıkar, dünyanın sekilleri yıkılır. Ansızın öyle korkunç bir dalga gelir ki, mavi gök kubbesine kadar yükselir.
• Alev alev yanan günesten gönle her an; "Su madde alemindeki ısıgı bırak da yine can ısıgın uyansın, alemi aydınlatsın!" diye bir ses gelmededir.
• Sen sevgiliye hizmet etmedesin; neden kendini gizliyorsun Altın, kuyumcunun vuruslarını seve seve yedikten,onun eliyle dövüldükten sonra, her an daha da hos, daha da güzel bir hal alır.
• Gönül, ezel sarabıyla mest olmus, kendinden geçmis de güzel güzel bu gazeli söylemededir. Fakat su anda nefesini tutar, susarsa; dilsiz dudaksız olarak bundan da daha güzel blr gazel söylemis olur.
420. Sakın, öldügüm için bana aglama!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. II, 911)
• Ölüm günümde tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın derdi, gamı var, dünyadan ayrıldıgıma üzülüyorum sanma, bu çesit süpheye düsme!
• Sakın, öldügüm için bana aglama; "Yazık oldu, yazık oldu!" deme. Eger nefse uyup Seytan´ın tuzagına düsersem,iste hayıflanmanın sırası o zamandır!
• Cenazemi görünce; "Ayrılık, ayrılık!" deme! 0 vakit, benim ayrılık vaktim degil, "bulusma, kavusma" vaktimdir!
• Beni topragın kucagına verdikleri zaman sakın; "Veda, veda!" deme! Çünkü mezar, öteki alemin, cennetler mekanının perdesidir!
• Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de dogmayı gör, düsün Günes´le Ay batıp gözden kayboldukları zaman bir ziyan gelir mi
• Bu hal, sana, batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslmda bu hal dogmaktır yeniden hayata kavusmaktır!
• Mezar, insana hapishane gibi, zindan gibi görünse de, orası ruhun kurtuldugu yerdir!
• Hangi tohum yere atıldı, ekildi de tekrar bitmedi, topraktan bas kaldırmadı Niçin insan tohumu hakkında yanlıs
bir zanna düsersin
• Hangi kova kuyuya sarkıtıldı da dolu çıkmadı Can Yusufu neden kuyudan ziyan görsün, niçin feryad etsin
• Bu dünyaya agzını yumunca, öte tarafa aç! Artık senin hayhuyun, ugrasmaların mekansızlık alemindedir!
421. Ey canlann canı, ey güzellerin güzeli;
yüzündeki perdeyi kaldır!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 534)
• Git, su rebap çalan kisiye de ki: "Rebabının sesi ile mest olmus, kendinden geçmis kisiler sana selam ediyorlar!"
Yalnız rebapçıya degil, o su kusuna da mest olmus kisilerin sana selamı var!" de! Yani, sevgi denizine dalmıs Hakk asıklanna da mest olmus kisilerin selamını götür!
• Sonra, o sakîlik eden beye de; "Mest olmus kisiler sana selam ediyorlar!" de de, o ebedî olan ömre de;"Kendinden geçmis kisilerin selamı var!" de!..
• însanlan birbirine kırdıran o savas emîrine, o kargasalıga, o sevdaya, o sevdalıya; "Kendinden geçmis kisilerin
sizlere selamı var!" de!
• Nürlu, güzel yüzünü görünce ayın bile utandıgı dilbere; "Sana mest olmus kisilerin selamı var!" de! "Ey gönlün
rahatı, huzuru! Kendinden geçmis kisiler sana selam ediyorlar!" de!
• "Ey canın canına can olan; mest olmus kisilerin sana selamlan var! Ey bu dünyada görülen güzeller, güzellikler,ötelerde bulunan daha da güzeller, güzellikler; kendilerinden geçmis kisilerin sizlere selamları var!
• Ey arzuların arzusu, ey isteklerin istegi, ey canların canı, ey güzellerin güzeli; yüzündeki perdeyi kaldır;kendinden geçmis kisilerin sana selamlan var!"
422. 0 "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklasmıstır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa-îlün
(c. II, 577)
• Simsek gibi bir sey çakıyor; acaba, o gönüller alan sevgili midir 0 köseden parlayan ne; acaba, o la´l madeni mi
• 0 gevherin etrafında görülen nedir Ay mı, yıldız mı Nürdan bir kandil gibi gökyüzünden sarkmıs, boslukta asılı kalmıs
• Ey gönül! Basını çıkar da bir bak; senin gözlerin pek parlaktır, pek keskindir! Gözlerini ov da dikkatle bak;dünyada ne görürsen herseyi 0 yaratmıstır! Yarattıklarında O´nun yaratma gücünü, sanatını, kudretini müsahede et,gör!
• Biz ortaya çıkınca, 0, bizden çekilir, uzaklasır. Fakat biz çekilip gidince, 0 ortaya çıkar. Çünkü 0, "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklasmıstır.
• Suyu dalgalandırdıgın zaman, Günes´in suya vurmus ısıgı da dalgalanır. 0 öyle görünür ama, aslında günes
gökyüzündedir.
423. Seher vaktinde "Ya Rabbî, ya Rabbî!" demen duyuldu da, 0, gönlüne geldi.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mefülü, Mefa´îlün
(c. II, 631)
• Sevgilim! Ümitsizlige düsme; yeni bir ümit belirdi! Çünkü, bütün canların ruhu gayb aleminden çıktı geldi!
• Ümitsizlige kapılma; her ne kadar Hz. Meryem senden uzaklastı ise de, Hz. îsa´yı gökyüzüne, ötelere çeken nür geldi yetisti!
• Ey can; ümitsizlige düsme! Su zindanın karanlıgı içinden Hz. Yusufu aydınlıga çıkaran, kurtaran padisah geldi!
• Hz. Yakup, gizlilik perdesinden dısarı çıktı; Züleyha´nm perdesini yırtan Yüsuf(a.s.)geldi!
• Ey geceyi seher vaktine kadar; "Ya Rabbî, ya Rabbî!" diyerek geçiren Hakk asıgı! 0 essiz varhk, senin; "Ya Rabbî,ya Rabbî!" demeni duydu ve sana acıdı da geldi; gönlünde yer ayırdı!
• Ey göklerden, ötelerden gelen yemekle sahur yiyip oruç tutan; orucunu aç, hos bir sekilde iftar et! Çünkü bayram hilali göründü!
424. Beni benden aldılar, bir yere götürdüler ki,orada bu dünya gözüme pek küçük görünmededir!
Mefulü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. II, 633)
• Benim günesim geldi, "ay"ım geldi; gözüm kulagım geldi. 0 gümüs bedenlim geldi, o altın madenim geldi!
• Güzelligiyle aklımı basımdan alanım, bana mestlik verenim geldi; gözüme nür bagıslayanım geldi. îstedigim, fakat açıklayamadıgım baska bir seyim de geldi!
• Ey eski dost; O´ndan bir haber aldıgım için bugün, dünden daha hos, daha güzel! Zaten dünden beri O´nun yüzünden mest idim!
• Dün gece elime bir çerag alarak aradıgım dost, bugün bir gül demeti gibi çıktı geldi!
• Onun güzelliginin su bagına, baharlna bak; kadehsiz sundugu su sarabının mestligini seyret! Hazmı çok kolay, çok hos, çok tatlı gülbesekerim geldi!
• Ben, artık ölümden korkmuyorum! Neden korkayım ki Benim, apaçık hayatım geldi! Kınanmaktan,ayıplanmaktan ne diye korkayım ki O´nun gibi bir siperim, bir kalkanım var!
• Derdim basımdan astı, derman aramak için yollara düstüm. Allahım; bu yolculukta ne saadetler buldum, ne güzellikler elde ettim!
• Simdi, pek mutluyum, büyük bir nese içindeyim. Sarap içmenin tam zamanı! îçeyim de, aklımda simsekler çaksın!
Uçmamın, göklere yükselmemin zamanı geldi! Çünkü güçlendim; kolum kanadım geldi!
• Sevgilim, bu gazelin söylenecek birkaç beyti daha var! Var ama, beni benden aldılar, bir yere götürdüler ki, orada bu dünya, gözüme pek küçük görünmektedir!
425. Ask, ab-ı hayattır; seni ölümden kurtarır!
Mefulü, Mefa´îlün, Mefülü, Mefa´îlün
(c. II, 629)
• Asık, benim gibi olmalı; durmadan yanmalı yakılmalı! Böyle olmayan kisi degildir! 0, çocuk gibi asık oynasın dursun!
• Ey ayın bile kendisine kul oldugu güzel varlık! Ay yüzlü dilber senin gibi olmalı da, bütün ay yüzlülerin hepsinden de güzel, hepsinden de üstün, hepsinden de nazlı olmalı!
• Asık dedigin de, benim gibi olmalı! Öyle mest, öyle kendinden geçmis olmalı ki, ne halkla uzlasmalı, ne de kendisine bir hayrı dokunmah!
• Ask, ab-ı hayattır; seni ölümden kurtarır! Kendisini tamamıyla aska veren kisi ne mutlu kisidir! 0, adeta, ask padisahı olmustur!
• Bu can, yas bir agaç dalına benzer; onu tut, kendine dogru çek! Sunu iyi bil ki, ne kadar çekilirse, sana dogru o kadar egilir!
• Sen çeng gibi gamdan iki büklüm olursan, o vakit seni hos bir sekilde bagrına basar; elsiz kolsuz seni oksamaya, sevmeye baslar!
426. Birisi var ki, aska da atesten bir kemer kusatmıs,
asık olanları yakıp yandırmada!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulii, Mefa´îlün
(c. II, 628)
• Ey dost! Seker mi iyidir, yoksa seker yapan mı; ayın güzelligi mi daha üstündür, yoksa ayı yaratanın güzelligi mi
• Ey bag! Sen mi daha hossun, sende bulunan gül bahçesi mi, gül rnu hostur Yahut o gülleri, nergisleri su kara topraktan meydana getiren mi daha hostur
• Ey akıl! Sen mi daha iyisin, bilgide, görüste sen mi daha üstünsün, yoksa her an yüzlerce akıl, yüzlerce görüs lutf eden aziz varlık mı
• Ey ask! Gerçi dagınıksın, perisansın, açılıp saçılmıssın fakat, bir sey var, birisı var ki; aska da atesten bir kemer kusatmıs da, asık olanları yakıp yandınnadadır!
• Ben, O´nun yüzünden kendimden geçmisim, O´nun yüzünden basım dönüyor; sasırıp kalmısım! Bazan kolumu kanadımı yakıp yandırıyor, bazan da yeni bir bas lutf etmede, manen yükselmem için yeni bir kanat bagıslamakta...
427. Ask ugrunda neden Ferhad gibi dagları delmediniz
Mefa´îlü, Mefa´îlü, Mefa´îlii, Mefa´îlü
(c. II, 638)
• Nesesizlerin, hayattan bıkmıs ve usanmıs olanlann hepsi de gittiler! Evin kapısını kapayınız; düsüncelere dalmıs, ümidini kaybetmis su aklın haline de gülünüz!
• Mademki siz de Hz. Muhammed(s.a.v.)´in manevî evlatlarındansınız, müminsiniz, mirac ediniz, göklere yükseliniz de, ayın yanagını öpünüz!
• Ey nesesizler, ey hayattan bıkmıs usanmıs kisiler! Niçin cesaretinizi kaybettiniz, niçin gittiniz; ask ugrunda neden Ferhad gibi dagları delmediniz
• Öyle oldu, böyle oldu; niçin dogru gelmedi Kendiniz nasılsınız, degeriniz nedir; biliniz, anlayınız!
• Mademki ask çesmesini gördünüz, ümit çesmesini gördünüz, neden kana kana su içmediniz Mademki o güzeli gördünüz, nasıl oluyor da hala kendinizi begeniyorsunuz
• Mademki nür almak, nürlanmak istiyorsunuz, devletten, saadetten kaçmayınız; zaten O´nun tuzagına düsmüssünüz!
• Canı ile oynayan pervane gibi, muma dogru kosunuz! Ne diye vefasız arkadasa kendinizi vermis, ne diye ona baglanmıssınız
• Pervanenin, mumun alevine kendini attıgı gibi siz de ask atesine kendinizi atınız, yanınız yakılınız da, gönlünüzü, rühunuzu aydınlatınız! Hayretinizden senelerin eskittigi, hırpaladıgı bu köhne bedeni atınız da, taze bir tene, yeni bir bedene
428. Ask mesalesi, sırlar penceresinden nürlar saçmaya basladı!
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. 11, 650)
• Geçen sene ay gibi dogan o kırmızı kaftanlı güzel, bu sene boz renkli bir hırkaya bürünerek geldi.
• Bu sene Arap kılıgında karsımıza çıkan, geçen sene yolları kesen, malları yagma eden Türk´tür!
• Elbisesini degistirdi ama, gelen sevgili, yine geçen sene gelen sevgili! 0, elbisesini degistirdi, baska bir elbise ile tekrar karsımıza çıktı.
• Sise degisti ama, içindeki degismedi! Bak da seyret; o sarap, sarhosun basını nasıl döndürmede, nasıl mest etmede, aklını basından almada!
• Ey sabah sarabı içmeye alısmıs olanlar, nerdesiniz Gece geçti; ask mesalesi, sırlar penceresinden nurlar saçmaya basladı!
429. Bu güzel güllere bu hos renkleri, güzel kokulan kim verdi
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ülün
(c. II, 651)
• Ay ısıgı geldi de, kelek kavunlar, karpuzlar mezarlanndan çıktılar. Simsiyah kumlu sulardan da, timsahlar bas çıkarıp göründüler.
• Su kara topragın gönlü ilkbahann sıcaklıgından bir haber mi aldı ki, karınca sürüleri yuvalarından dısan çıktılar
• Hakk´ın bal denizinden nasıl haber aldılar da, bal arısı sürüleri ortaya çıktılar, sifalı, misk gibi bal yapmaya basladılar
• 0 pek küçük, zayıf ipek böcegi Hakk´ın kerem mahzenine nasıl bir yol buldu ki, birçok iplikler dokudu, ibrisim ördü
• Gözü ve kulagı olmayan sedef nereden rızık buldu da, inci elde etti, bir hazineye sahip oldu
• Bir demir parçası ile, sert çakmak tası nasıl oldu da nürlara giden gizli bir yolda yürüyerek nürlandılar, içlerine nür doldu da, tası demire çarpınca kıvılcım halinde nürdan bayraklar açmaya basladılar
• Bir boyacı yokken, gelinleri süsleyen kadın da ortalıkta görünmezken, gül o güzel rengini, o hos kokusunu nereden aldı da parıl parıl parlamaya, gizlilik perdesinden yüz göstererek gülmeye basladı
• O´nun yüzünün, O´nun güzelliginin bagında bir elma agacı gördüm. 0 elma agacının her elması yarılınca, içinden bir huri belirmede idi.
• Elmanın gönlünden çıkan huri kızı gülüyordu. Onun gülüsünden gamlı gönüller sad oluyor, dertliler deva buluyordu.
• Baglarda bulunan asmalar, çiçek açmıslardı. Zamanı gelince onlar, hos renkli, tatlı üzümler vereceklerdi. Ama sizler, sakın, mest olmus Hakk asıklarının su kendinden geçmis hallerini bu üzümlerin suyundan elde ettiklerini sanmayınız! Onlar, gayb aleminin üzümlerinden yapılan acaip bir sarapla mest olmuslardır!
430. Can, pisliklere bulanmıs, kirlenmis bedenden kurtuldu.
Mef´ulü, Mefa´îliin, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c., 612)
• Oruç ayı geçti, bayram geldi, bayram geldi. Ayrılık gecesi geçti, sevgilj geldi, göründü.
• Gerçekten sabah oldu. Senin Azra´n Vamık oldu; yani sevdigin, masukan sana asık oldu. Seyhin mürid oldu;iradesini sana verdi, sana bagladı.
• Savas oldu, zafer geldi. Zehir ortadan kalktı, seker geldi. Tas yok oldu, cevher geldi. Kapılarda kilitler artık bir ise yaramaz oldu; çünkü anahtarlar geldi. Yani, bütün zorluklar ortadan kalktı, isler kolaylastı.
• Günesin ısıkları temiz seylere de^üser, pis seylere de! Günes, ısıgı ile gülü de oksar, dikeni de. Böyle olmakla beraber can, sıı pisliklere bulanmıs, kirlenrnis bedenden kurtuldu, temizlik alemine gitti.
• Gönül senin sevgi kadehindeki lezzete, manevî zevke kapıldı da, tuzagına düstü. Can da bu hali görünce, o da kosup geldi, senin tuzagına düsmek, senin esirin olmak istedi.
• Yanlıs adım attıgımızdan ötürü, yapmamız gereken nice tövbeler vardır ki, senin attıgın ask tası onları kırdı geçirdi. Nice zahid, nice ibadet eden kisi hırkasını yırttı, senin kapına geldi.
• Bag bahçe, halden anlamayan insafsız, aska yabancı kıs yüzünden tam üç ay agzını yumdu, bir seycikler söylemedi. Sonunda, gayb aleminden gelen bahar kokulan yetisti, onu çiçeklerle, güllerle süsledi, onu konusturdu.
431. Canların aynı gaye için bir yere toplanmaları,
kendilerinde bulunanı birlikte aramaları.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. 11. 545)
• Sensiz düsünemi yorum, sensiz yapamıyorum; baskası ile de yasamama imkan yok! Aska dair ne söylesem, içi yanmayanlar, asık olmayanlar anlamıyorlar!
• Her seher vakti döktügüm gözyaslan, hasta gönlümden bana bir haber getirmese de, etrafımda bulunanlardan hiç kimsenin benim gönlümden haberi yok!
• Bedenimde hiç bir kıl yoktur ki, senin gamından aglamasın, inciler ´saçmasın, ab-ı hayat akıtmasın!..
• Ey gamı canımın rahatı olan sevgili! Bu feryad, bu figanın sebebi ne Herkesi basına mı toplamak istiyorsun
Çünkü, ben aglamasam, feryad etmesem halk benim etrafımda toplanmaz!
• Halkın toplanması, bir a raya gelmesi ne demektir Gölge varlıkların öte-sinde bulunan canların aynı gaye için bir yere toplanması; insanların kendilerinden kendilerine sefer etmesidir, kendilerinde bulunanı birlikte bulmalandır! Kus yumurtada kaldıkça kanatları ise yaramaz; yumurtadan çıkınca, yalnızlıktan kurtulunca uçmaya baslar!
• Benim hayatımın gecesinde su günes gibi yirmi tane günes dogsa da, karanlık gecemi aydınlatmaya çalıssa, sen gelmedikçe seher olmaz!
• Böyle bir balçıga, yani bedene gönül tohumunu ektik ama, sevgi baharın gelmedikçe orada bir sey bitmez!
432. Ey hacca gidenler! Sevgili, sizin duvar duvara komsunuzdur!
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 648)
• Ey hacca gidenler! Neredesiniz, neredesiniz Sevgiliniz buradadır; geliniz, geliniz!
• Sevgiliniz, sizin komsunuz; hem de duvarı duvarınıza bitisik komsunuz! Hal böyle iken siz, çöllerde sersem sersem dolasıyorsunuz! Hangi hevaya
• Eger sevgilinin manevî olan suretini, yüzünü görseydiniz, ev sahibi de siz! olurdunuz, ev de siz olurdunuz, Kabe de siz olurdunuz!
• On keredir o yoldan o eve gittiniz; bir kere de su evden su dama çıkınız!
• Evet, çöller asarak gittiginiz o ev çok latiftir, hosdur, mübarektir! 0 evin vasıflarını anlattınız, güzelliklerinden bahsettiniz ama, o evin sahibinden söz etmediniz, bir haber vermediniz!
• Eger o gül bahçesini gördünüzse, hani bir gül demeti Eger Allah denizine daldınızsa, hani bir can incisi
• Böyle olmakla beraber, çektiginiz sıkıntılar, eziyetler dilerim ki size bir hazine olsun! Fakat ne yazık ki kendiniz,kendi varlıgınız kendi hazinenize perde olmustur!
433. Gizli peygamberler geldiler; onları içeri alınız, dısarıda bırakmayınız!
Mefa´îlü, Mefa´îlii, Mefa´îlü, Mefa´îlü
(c. 11, 637)
• Atlarınızı sürünüz; sürünüz ki, hakikat yollarında geri kalmayasınız! Bilinız. biliniz ki, açıkça görünüsün ta kendisisiniz; oldugunuz gibi görünüyorsunuz.
• Kosunuz, kosunuz; siz, hantal süvari degilsiniz, çabuk süvarisiniz! Halkı olarak nazlanın, nazlanın; çünkü siz,dünya güzellerisiniz!
• Allah´ın, üzüm suyundan yapılmayan öyle gizli bir sarabı vardır ki, dünya ve sizler, ondan bir katresiniz!
• Ananızın rahminden bir defa dogdugunuz gibi, ikinci defa da, dünyadan, ukbadan ve kendinizden geçip kendinizden de doguverin!
• Sabahları aydınlatan nür, simdi; "Bu manevî sofraya buyurun!" diye seslendi. Eger sizde tembellik ve agırlık varsa, onun sarabı sizi rahatlatır, ruhunuzu agırlıktan kurtarır!
• Gizli peygamberler geldiler; onları içeri alınız, dısarda bırakmayınız! Onlara yazıktır, yazık!
• Onları içeri alınız dedim ama, onlar bu eve sıgmazlar! Çünkü onlar, bastan basa hakikat madenidirler,mekansızdırlar; siz ise mekana baglısımz!
• Dikkat edin de onlar, baslarını alıp gitmesinler! Çünkü onlar, bastan basa candırlar; sizlerse bedava ekmege konmussunuzdur!
• Eger siz insansanız, çalısın; çalısın da, bu beden bastan basa can olsun! Bu beden ekmekten gelmedi mi Yani bu beden, anamızın babamızın yedikleri ekmekten rahimlerde meydana gelmedi mi
• Susunuz, susunuz; susarak içiniz! Örtününüz, örtününüz; siz gizli hazinesi-niz!
• 0, yüzünü sizden gizlemistir. Kendini göstermiyor ama, eserleri ile kendi varlıgını apaçık göstermektedir. Yüzü ile gizlenmistir ama, eserleri ile kendini açıga vurmustur. Görünensiniz, görünmeyensiniz; siz, can cevherisiniz!
• Siz, akıl gibisiniz; hem binlercesiniz hem birsiniz! Siz, günes gibisiniz; dagınık ısıklarınızla her eve kosuyorsunuz!
• Bu ask denizine öyle bir cevher sıgmaz! Korkmayınız, korkmayımz; yakanızı yırtmayınız!
• Ahmaklasıp saskın kalmamanız içindir ki, gönlümüz bu açıklamalardan vazgeçti, agzını kapadı!
434. Bütün insanlar, ölüm hapishanesinde ölümü beklemektedirler!
Mef´ülü, Mefa´îlii. Mefa´îlü,
(c. II, 652)
• Kul, tedbirde bulunur fakat, takdiri bilemez; Allah´ın takdiri gelince, tedbir ise yaramaz!
• Kul, düsünür fakat, görebilecegi meydandadır; hileler düsünür ama, takdiri degistirecek güçte degildir! »
• înat etme, dünyalık istegine kapılma; ask memleketi, ask padisahlıgı iste! Ask, seni ölüm meleginden kurtarır! -
• Bir defa olsun kendi nefsanî isteklerini bırak da, aklın istegine uy! Çünkü nefsin istegi, seni, ümitsizlige götürür!
• Sen, padisaha av ol; avcılıgı bırak! Çünkü, avladıgın avı ecel doganı senden geri alır!
• Bugün, padisahtan daha vefalı kimse yok; sen, ona dogru git! 0, seni yanın-dan hiç ayırmaz!
• Sunu iyi bil ki, bütün insanlar, ölüm hapishanesindedirler! Hapis olan kimse, seni zindandan kurtaramaz!
• Sen biliyor musun; rıza kapısından girerek razılık köyüne ulastıgın zaman orada duydugun köpek sesleri de ne oluyor 0 sesler, korkak ve ruhen asagı olan insanları ürkütür!
• Hasa, bu köpek havlamaları, Hakk yolunun asıgı olan cesur kisinin yüregini bile hoplatmaz!
435. Sen´in hayalin, naksın gönlümüze yerlestiginden beri
bizim için her yer cennet oldu.
Mef´ülü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. II, 644)
• Sen´in naksın, hayalin gönlümüze yerlestiginden beri, nereye oturursak oturalım, Sen´inle beraber oldugumuz için, orası cennet olur!
• Yüceler, gökler, bastan basa bag bahçe olur; asagılar, yeryüzünün her tarafı definelerle, hazinelerle dolar! Sen nasıl güçlü ve kudretli bir varlıksın ki, alem Sen´in yüzünden bu hale geldi
• O´nu gördügümüz günden beri ömrümüz arttı! O´nu arayan, O´nu isteyen her diken, iman gül bahçesi oldu!
• Her koruk, günesin tesiri ile üzüm oldu, sekerlerle doldu! Kara tas bile O´nun yüzünden la´l oldu!
• Ortalıga bir gönül karanlıgı çökmüstü; simdi gönül penceresi haline geldi.
436. Asık olan nefis, bir daha nefs-i emmare olamaz!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´alü, Mefa´îlün
(c. II, 610)
• Sen, benden bir ekmek parçası al! Çünkü, can parçalanamaz, bölünemez! Askımıza düsüp avare olan, asla avare sayılmaz!
• Ben birisinin hırkası olursam, o, asla çıplak kalmaz; ben birisinin çaresi olunca, o, çaresiz kalmaz!
• Ben birisine mevki olursam, o, nasıl olur da azl edilebilir Cevher olan karatas, bir daha tas olamaz!
• Su gözlerim, gözyasları sakîsi olur ama, sevgilinin mahmur gözleri olmadıkça ne sarhos olur, ne de kimseye gözyası sarabı sunabilir!
• Asık hasta olur ama, ölmez; ay zayıflar, hilal olur ama, yıldız olmaz!
• Sus artık; bu kadar kederlenme, gam yeme! Asık olan nefis, artık nefs-i emmare olmaz; insanı kötülüge götürmez,meyl ettirmez!
437. Beni ötelere götürünce, ben kendime baktım, kendimi göremedim!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´alün
(c. II, 649)
• Seher vaktinde gökyüzünde bir ay göründü. 0 ay, gökten asagı indi de, bize yakından baktı.
• Sonra, bir dogan avını nasıl kaparsa, o ay da beni o sekilde kaptı, göge, ötelere dogru uçtu.
• 0 zaman tuhaf bir hal oldu; beni kapıp ötelere götürünce, ben kendime baktım da, kendimi göremedim! Çünkü, o ay lütf etti de, bedenim can oldu!
• Ezelî tecellî sırrı tamamıyla anlasılınca, ben, can alemine sefer ettin ve o "ay"dan baska bir sey göremedim!
• Dokuz kat gök de, o "ay"a karsı basını egdi. Bu varlık gemim de o denize battı, yok oldu.
• Deniz dalgalanınca, akıl tekrar geldi. Ortalıga da; "Söyle idi, böyle idi." diye bir ses yayıldı.
• 0 deniz köpürdü; köpügünün her biri de filanın sekli, filanın bedeni oldu.
• Sonra, o denizden beliren her beden köpügü, hemen eridi ve denize karıstı, yok oldu.
438. Göz kamasmadan, zahmet çekmeden kim günesi görebilir.
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. II, 642)
• Kimin evinde oynak bir sevgili oturmaktadır Kimin ay yüzlü, tatlı sözlü bir sevgilisi vardır
• Göz kamasmadan, zahmet çekmeden günesi kim görebilir Perdesiz, apaçık, onun yüzüne kim bakabilir
• Dedin ki: "Harabatta benim baska bir isim yok!" Zaten asıl is, senin isindir! Kimin senden baska bir isi olabilir
• Sabah sarabı içmek için rindlerin hepsi de mest olmus, kendilerinden geç-mislerdir. Ey Zühre! Meyhane kapısının anahtarı kimdedir
• Sevgilinin bir bakısı, etek dolusu paradan daha iyidir! Sevgilinin güzel yüzü varken, kim para derdi çeker
• 0 vefalı güzelin tatlı bakısı varken, su gaddar dünyayı artık kim düsünür
• Dedin ki: "Aziz dostlardan bir haber ver!" Senin haberin varken, baska ha-berler ne ise yarar Kimin kimden haberi olur
• Bugün, senin sevgin yüzünden, kimselerde bas derdi, bas kaygısı yok;kimse basını düsünmüyor! Artık kim sarık düsünür, kimde sarık sevdası kalır
439. Dünya bir lestir; aklınızı basınıza alın da, akbaba gibi lese göz dikmeyin!
Mef´ulü, Mefa-îlü, Mefa´îlü,
(c. II, 655)
• Allah askına, bir baska aska düsmeyin; can meclisinde asktan baska bir düsünceye dalmayın!
• Asktan baska bir dost edinmek, asktan baska bir ise girismek, anlatılması kolay olmayan bir küfürdür! Din meclisinde, ilahî ask meclisinde oldugunuz halde askı inkar edenlerin yolunda yürümeyin!
• 0 gönül bekçisi, o cana serefler veren essiz varlık, pek kıskançtır! Onun kıskançlıgına karsılık siz de yüzünüzü ondan baskasına, yabancılara çevirmeyiniz!
• Her vesveseden bahs etmeyin, her vesveseyi konusmayın, her sapık kisiyi kendinize baskan yapmayın, kılavuz etmeyin!
• Allah´ın bir oldugu, esi ve ortagı bulunmadıgını söyletince, yani sehadet getirince, bu mübarek sözün alevi, inkarı yakar, yandırır. Allah´ın güzelligine, gerçek güzellige karsı inkarın kötülügüne sarılmayın!
• Dünyanın yansı akbabadır, yarısı lestir! Aklınızı basınıza alın da, akbaba gibi lese göz dikmeyin!
• 0 aldatan nefıs; kibirden, gururdan, benlikten, aldatıstan ve aldatılıstan iba-rettir! Kendinize geliniz de, o aldatıcıya gönül vermeyin!
• Nefis, insana dost degildir! Onun izzeti yoktur, zilleti vardır! Onun vefası yoktur; insanı dosttan ayırır! 0 on gönüllü alçaga sırlarınızı açmayınız!
• Ruh; ögüt verme, anlatma minberine çıkınca, artık kendinizi söz perdesi arkasında tutmayınız!
440. Ask ugrunda ölürseniz, bedenle yasamaktan kurtulur,bastan basa ruh olursunuz!
Mefa´îlü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Mefa´îlü
(c. 11, 636)
• Ölünüz, ölünüz; bu ask ugrunda ölünüz! Ask ugrunda ölürseniz, bedenle yasamaktan kurtulur, bastan basa ruh olursunuz!
• Ölünüz, ölünüz; bu ölümden korkmayınız! Çünkü, ölümle su kirli topraktan kurtulur, göklere, ötelere yükselirsiniz!
• Ölünüz, ölünüz; bu nefs-i emmareden yakanızı sıyırınız! Çünkü bu nefis, bag gibidir, zencir gibidir; siz de, o zencir ile baglanmıs birer esir gibisiniz!
• Zindanı delmek için elinize bir kazma alınız! Zindanı delebilirseniz, padisah da siz olursunuz, emîr de siz olursunuz!
• Güzel padisahın önünde ölünüz, ölünüz! Padisahın önünde ölürseniz, padisah da siz olursunuz, emîr de siz olursunuz!
• Ölünüz, ölünüz de, sizi askın nürundan mahrum bırakan günah bulutlarından dısarı çıkınız! Buluttan dısarı çıkınca,ayın ondördü gibi parlak bir mana "ay"ı olursunuz!
• Susunuz, susunuz; susmak, ölümün nefesidir! Aslında, bu sususunuzda, yani ölüsünüzde bir dirilik vardır!
441. Menekse, sünbül gibi gönlünü Hakk´a verdi de,
o duygunun heyacanı ile rüküa vardı!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II,
• Kıs geçti gitti, ilkbahar geldi. Yeryüzü yemyesil oldu. Herkes neseli bir hal aldı. Gel sevgilim gel; laleler arasında gezme zamanı geldi!
• Agaçlara bak; hepsi de sarhoslar gibi darmadagın, hepsi de baslarını saliayıp durmada! Seher rüzgarı bir efsun okudu da, gül fıdanlan yerlerinde duramaz oldular, nese ile oynamaya basladılar!
• Nilüfer, yasemine; "Su kıvranmayı seyret!" dedi. Çiçek de, yesillige; "Allah´ın lutfu, ihsanı geldi, her taraf süslendi, güzellesti!" dedi.
• Nergisin gözlerini kırparak; "îbret alacagımız zaman geldi!" sözünü duydu da, menekse, sünbül gibi, gönlünü Hakk´a verdi ve o duygunun heyecanı ile rüküa vardı.
• Bahçelerde bulunan diger varlıklar gibi ilahî kudret karsısında mest olan, ¦ kendinden geçen sögüt, basını sallayarak, dünyayı yeniden dirilten o essiz, o pek büyük yaratıcı hakkında acaba ne söyledi Uzun boylu selvi de acaba ne gördü de, uzadıkça uzadı, büyüdükçe büyüdü
• Sanki, benzeri olmayan büyük bir ressam fırçayı eline aldı da, yaptıgı resimlerle dagın, ovanın, bagın bahçenin giizelliklerini belirtti, gafillerin gözleri önünde onları sergiledi. Bu güzel resimleri yapan, bu saheser tabloları ortaya koyan essiz ressamın nürundan ruhum mest oldu. Ben, O´na kurban olayım!
• Çesit çesit renklerde kanatları olan binlerce kus, minberler gibi, agaçların üstüne konmuslar; "Allah´a hamd ü senalar olsun! Açılıp saçılma, gezme dolasma zamanı geldi!" diye ötüsüyorlar.
• Can kusu; "Ya hu!" deyince, kumru; "Kü, kü; nerede, nerede O´nun kokusunu bile alamadın; sana bekleyis hissesi düstü!" demeye basladı.
Burada, Seyh Galib hazretlerinin su beyti hatıra gelmez mi:
"9risüp bahara bülbül,
Yenilendi sohbet-i gül,
Yine nevbet-i tehammül,
Dil-i bî-karara düsdü."
• Güllere; "îçinizdeki gizli sırları dökün; gönlünüzde Hakk sevgisine ait ne varsa, onları açıga vurun! Magara dostu ile halvet zamanı geldi! Bu ilkbahar mevsiminde, duyguların içinizde kalması dogru degildir!" diye emir verildi!
"Magara dostu" sözü ile Peygamber Efendimiz´in Hazret-i Ebubekir´le Sevr Magarası´nda gizlenmeleri hatıra geldigi gibi, Resül-i Ekrem Efendimiz´in peygamber olmadan öncc yalnız basına Hıra Dagı´ndaki magarada gönlünde manen Hakk´la bulusmasına isaret de olabilir. Dogrusunu ancak Allah bilir.
• Gül, bülbüle dedi ki: "Su yemyesil süsene bak; yüz dili var ama, yine de sabrediyor! Gönlündeki sırları açıga vurmuyor, sabrediyor!"
• Bülbül de güle cevap verdi, dedi ki: "Yürü git; benim sana karsı duydugum ask sırlarını açıga vurdugumu hos gör!
Suna inan ki, benim askım da senin askın gibi amansız!.."
• Bu arada, bahçede bulunan çınar agacı, üzüme yüzünü çevirdi de; "Ey hep yerlere bas koymus, secdeye kapanmıs üzüm! Kendinde güç bul, ayaga kalk da, etrafına bir bak; hersey yeniden dünyaya geldi! Dünya, gelinler gibi süslendi, güzellesti! Senin gözün bir sey görmüyor!" dedi. Üzüm; "Ben, kendi istegimle, kendim secdeye kapanmadım!
Beni, 0 secde ettiriyor!" dedi.
•"Ben, uzun boylu, senin gibi kocaman bir agaç degilim ama, insanları sarhos eden, onları kendinden alan sarapla yüklüyüm! Benim içim, ask atesi ile dolu; sen, boy atmıssın, kocamansın, benim gibi yerlerde sürünmüyorsun ama,sende ne var "
• Safran, kutlu bir halde geldi; yiizünde asıkların sanlıgı vardı. Gül, onun haline acıdı; "Vah vah!" dedi. "Sararmıs,solmus bu zavallı, aglaya aglaya geldi!"
• Bu hali, la´l yanaklı elma anladı da, güle dedi ki: "Onun, yani bülbülün kusuruna
bakma; sevgilisinin hilim sahibi oldugunu, dikenin cefalarına katlandıgını bilmiyor!"
• Elma, kendisini bir se y zannederek bir davaya giristi: "Benim Cenab-ı Hakk´a karsı zannım iyidir; 0, her seyi yerinde ve güzel yaratır!" diyerek benlige kapıldıgı için; "Bakalım elma eziyetlere katlanıyor mu, Allah´tan gelen belalara sabrediyor mu " diye imtihan edilmek istendi. 0 yüzden, herkes onu taslamaya, basına taslar yagdırmaya basladı.
• Taslanan, basına belalar gelen kisi, Hakk´a gerçekten baglı er kisi ise, atılan taslardan sikayet söyle dursun, güler,neselenir. Çünkü o taslar, padisahlar padisahından geliyor!
442. Ateste yanmadan koku veren öd agacı var mı
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün,
(c. II, 579)
• llahî sarapla mest olan kisiler, tekrar secdeye kapandılar! Acaba canların çalgıcısı perde arkasından çalgı çalmaya mı basladı
• Hakk yoluna baslarını koyanlar, bu tehlikeli yolda canları ile oynayanlar bir kere daha costular. Öyle costular ki,sanki onların varlıgı yokluga gitti sonra tekrar yokluktan varlık alemine geldi!
" Bu beyitte denmek isteniyor ki: ilahî sarapla. can çalgıcısının tesiri ile, muvakkat bir zaman için varlıklarını unultular, sanki yok oldular, mahv haline girdiler. Sonra, bulundukları alemden tekrar varlık alemine geldiler, sehv haline döndüler. Varlıkları fanîlige gitti. sonra da. fanîlikten varlıga geri geldi.
• Topraktan yaratılmıs olan bedenlerinin her cüz´ü, taze can buldu. Sanki topraklıktan kurtuldular, temizlendiler,bastan basa can kesildiler ve bütün ziyanları hep fayda oldu!
• 0 alemde renk yoktur fakat, bedenlere hapsedildikleri için mavi, kırmızı gibi çesitli renklere boyanan candan gelen nür, gözlere çesitli renklerde göründü.
• Ey gönül! Yan yakıl; ham kaldıkça senden ask kokusu, gönül kokusu gelmez! Ateste yanmadan koku veren öd agacını sen nerede gördün
• Koku, her zaman öd agacından gelir; baska agaçtan gelmez! Baska bir agaca da gitmez! Ama, biri çıkar da; "0 koku geç geldi." der; öbürü de; "Tez, geldi." der.
443. Allahım! Benim öyle bir canım var ki, bir an için olsun,
Sen´den ayn düsmeye sabredemez!
Mefa-îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa-îlün
(c. II, 585)
• Ben, manevî degeri çok üstün öyle bir sevgili istıyorum ki, can, onun üzengisini tutacak hizmetçisi olsun! Çalgı çaldıgı zaman Zühre yıldızını öldürecek bir çalgıcı arzu ediyorum!
• Öyle bir kadehim var ki, denizi küçük görür de, ona güler! Benim öyle çalgıcı bir gönlüm vardır ki, ne ögüt kabul eder, ne de bag ile baglanmayı!
• Allahım! Bir balıgın, bir an bile olsa, sudan ayrı düsmeye dayanamadıgı gibi, benim de öyle bir canım var ki, bir an için olsun, Sen´den ayrı düsmeye sabredemez!
• Sen´in güzel bir varlıgın var, benim de mestligim var; Sana varlık yakısır, bana da mestlik yakısır!
• Kendine gel de, artık sus! Öyle bir ask seçmissin ki, her an gamsız nese vermede, reddetmeden her seyi kabul etmededir!
444. Kendini, kendini görmekten kurtarmıs,benligini ayak altına almıs birisini arzu ediyorum!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 584)
• Sevgiliye bakacak,.onun güzelligini göremeyecek aptal bir adam arıyorum;bakısında hüner olan, görüs sahibi olan akıllı kisiyi istemiyorum!
• 0 inciyi sedef gibi içine alacak bir gönül arzu ediyorum; kendini gören, kendi içinde inci oldugunu sanan tas yürekli kisiyi istemiyorum!
• Kendini, kendini görmekten kurtarmıs, benligini ayak altına almıs, Allah askı ile dolup tasmıs, dertten, derdin, gamın insanı rahatsız eden sıkıntılarına aldırmayan birisini arzu ediyorum!
445. Sen, uykuya yol arkadası olunca, sevgiliyi nasıl bulabilirsin
Mefulü. Mefa´îlün, Mefulü,
(c. 11,615)
• Uyku, senin aklını basından almaya gelir! Fakat, ask delisi nasıl olur da .uyur Onun, geceden haberi var mı
• Ask delisinin mezhebinde gece ve gündüz yoktur; onda olan seyi, ancak o bilir!
• Bu alemin gecesi gündüzü, dünyanın dönüsünden meydana gelir. Fakat, o lahî alemin delisini dünya bile döndüremez!
• Onun bas gözü uyusa bile, o, basından ayagına kadar gözdür; o, ezel evhini can gözü ile görür, okur!
• Delilik istiyorsan, kus gibi, balık gibi ol; mademki sen uykuya yol arkadası oldun, uyuyunca onu nasıl bulabilirsin
• Deli dedigin, bir baska çesit adamdır. 0, "can"a gebe kalmıstır, gözünü dosta açmıstır; onun gebeligi, bambaska bir gebeliktir!
446. Senin hayal evine gamın girmesi dogru mu
Miistef´ilün, Fe´uliü, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. II, 851)
•Ey güzelligi karsısına ancak huri gibi güzellerin gelebildigi essiz ve güzel varlık! Sen´in hayal evine gamın girmesi dogru mu, gam oraya yakısır mı
• Kainatta görülen her varlık Sen´den, her seyi Sen yarattın! Sen, her varlıgın laslangıcısın! Bize, Sen´in varlıgına,kudretine karsı yok olmak yarasır! » Ey gam! Derlen, toplan; iste nese ordusu suracıkta! Neselerin padisahı, yüzlerce zafer bayrakları ile gelip ülkeye giriyor!
• Ey gönül; gamlara dalma simdi! 0 tatlı, hos padisahtan, içi bos fakat, güzel agmeler çıkaran çeng sesi geliyor!
• 0 ilahî sakî, padisahlık meclisinden çıktı, geliyor! 0 manalar çalgıcısı, simdi agmelere baslayacak!
• Ey gam; ne kadar da aptallasmıssın! Neden bana, kapıma düstügünü söyle-mezsin de, kapımdan içeri girmeye çalısırsın!
• Ey gam! Sonunda, senin atesinden kurtulacagım da, cana canlar katan sevgiliye teslim olacagım!
447. Senin teneffüs ettigin havayı teneffüs eden, içine çeken; ses olur,göklere yükselir!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 546)
• Haydi! Aklını basına al, düsün; yepyeni, simdiye kadar kimsenin söylemedigi, güzel, derin manalı bir söz söyle de, su köhne dünya tazelensin, yenilen-sin! Sözün öyle hos olsun ki, dünyanın hududunu assın; hududu da, ölçüyü de bilmesin!
• Senin mübarek nefesinle ihtiyarlıgı bırakıp gençlesmeyenin toprak basına! Senin teneffüs ettigin havayı-teneffüs eden, senin nefesini içine çeken; bastan basa hos bir renge boyanır; yahut da ses olur, göklere yükselir!
• Kim senin kapına halka olursa, o, hemen altın gibi deger kazanır, altın olur. Hele onu elinle tutup kapıyı sen açarsan, içeriye mahrenı olur; seninle beraber evin içine bir dost gibi girer!
• însan bedeninin aslı olan balçıktaki su, söz söyleyen bir inci olabilecegini bilir mi idi, düsünür mü idi Yine balçıktaki toprak, sırlar söyleyen bir bakıs haline gelecegini nerden bilecekti
• Hz. Salih´in devesi dagdan dogmadı mı Ben, simdi iyice anladım ki, dag bile senin geleceginin müjdesini duyunca yürük bir deve olur!
448. Artık, ben de beden olmaktan kurtulayım da can olayım!
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün,
(c. II, 540)
• Mestlik, sana selam etmede, gizlice haberler yollamadadır. Gönlünü kapıp aldıgın kisi, canını da sana kul köle etmek istemektedir.
• Ey varlıgı yok eden; mest olmus, kendinden geçmis kisinin de selamını duy! Bu, öyle kendinden geçmis ki, iki elini de, ayagını da senin tuzagına kaptırmıs!
• Ey gönül! Sen, mest olmussun, kendinden geçmissin! Ne de hossun! Padisah gibi olmussun! Padisahsın! Bu kadar kudret ve kuvvet sahibi bir padisah oldugun halde ask, nasıl oldu da seni emri altına aldı
• Bir avuç topraga can veren, dumanı Zühal yıldızı haline getiren! Ey topıaktan yaratılmıs beden, ey gönül atesinden çîkan duman! Bakın da görün; 0, sizi ne hale getiriyor Yerde mi kalıyorsunuz, göge mi yükseliyorsunuz
• Eline sakîler padisahının sundugu kadehi al, ebedîlige ulasanlaı gibi mest ol! Yarı mest oldugun için hatalısın! 0,seni tarn mest etmek, tamamıyla seni kendinden geçirmek istiyor!
• Ask yüzünden meydana gelen feryada figana bak, dökülen gözyaslarını seyret! 0 sarap kadehinin yaptıgına bak,gücünü gör; çig insanları nasıl pisirmede, seni de nasıl olgunlastırmada!..
• Ey rengi, kokusu güzel sarap, O´nun cömertlik eli bak; seni cana nasıl helal, bedene haram etti
• Artık, ben de beden olmaktan kurtulayım da can olayım; bir inci olmak-tansa, inciler madeni haline geleyim! Ey gönül; mest olmakla adının kötüye çıkmasından korkma! 0, sana iyi bir ad vermede, seni üstün bir insan haline getirmededir!
449. Biz dünyayı bırakıp gittik; kalanlar sag olsun!
Mcf´ulü. Mefa´îlün. Fe´ulün
(c. 11, 692)
• Biz gittik; kalanlara selam olsun, hosça kalsınlar! Dogan, mutlaka ölür!
• 0 kadar kosmayın, o kadar yorulmayın; su yerin altında çırak ne olmussa, usta da o olmustur!
• Diıegi rüzgardan olan bu bina ne kadar dayanabilir
• Yasadıgın devrin essiz, parmakla gösterilen tek kisisi bile olsan, tek tek gidenler gibi, sen de bir gün dünyayı bırakıp gideceksin!
• Gidecegin yerde yalnız kalmayı istemiyorsan, hayırdan, iyilikten, ibadetten evladın olsun!
• 0 geriye kalan iyilikler, ibadetler; gayb aleminin nürdan ipi ve dünyaya direk olanların ruhudur!
• 0 süzulmüs, seçilmis ask cevheri var ya, iste ölümsüz olarak kalacak ancak odur!
• Su içinde yasadıgımız hayatın, su akıp giden kum selinin ne durması vardır, ne dinlenmesi; bir sekil bozulunca baska bir seklin temelini atarlar!
• Ben, bu kupkuru yerde Nuh´un gemisine benziyorum; tufan benim ölümüm, vademin gelip çatmasıdır!
• Nuh´un gemisi de, gayb aleminde bu sudaki dalgaları bekliyordu!
• Biz de susmus olanların, mezarlıkta uyuyanların arasına girdik, yattık uyuduk! Çünkü sesimiz, feryadımız haddi asmıstı!
450. Askının üstün gelisi yüzünden akıl düsünceyi bırakıyor,
cosup köpürüyor!
Müfte´ilün, Mefa-îlün, Müfta´ilün, Mefa´îlün
(c. II, 561)
• Benim mest olmus can dudum, tek bir sekerie ne hale geliyor; benim sarabı seven Zühre yıldızım, bir ay yüzünden ne oluyor!
• Onun askı yüzünden gönül denizim dalgalanıyor da, dalgası, dokuzuncu kat gögü bile asıyor! Bir inci yüzünden gönül denizimin böyle dalgalanma-sına sasıp kalıyorum!
• Can bir manevî padisahtır; ben de onun bayragıyım! Can seher vaktidir; ben ise karanlık geceyim! Benim su günes gibi olan gönlüm, her seher vaktinde ne hale geliyor
• Gönül paramparça oldu; görebilenler onu gördüler fakat, bütün kainat ilahî bir bakısla ne hallere gelmededir
• Askının üstün gelisi yüzünden akıl, düsünmeyi bırakıyor da, cosup köpürüyor! îlahî nürun parıltılanndan karalarda, denizlerde, havalarda yasayan çesit çesit sayısız varlıklar ne hallere geliyorlar, ne hünerler gösteriyorlar
• Aklı erenler, onun gücünden, büyüklügünden haberleri olanlar, onun yüzünden la´l madeni haline gelirler, kemale ererler! Ama onun kudretinden haberleri olmayanlar, bu bilgisizlikleri yüzünden ne hallere düsüyorlar, nasıl perisan oluyorlar Neden bu hale geldiklerinden onların kendilerinin haberleri yoktur!
451. Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 570)
• Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi! Dünya yeserdi, güzellesti; laleler arasında dolasma zamanı geldi!
• Ey reyhan! Susenin yüz tane dili var; baharın güzelligini ona söylet, ondan isit! Balçık ovayı seyret; nasıl da süslendi, güzelliklerle doldu, çok hos bir hal aldı!
• Gül, nesrine; "Su dünyada, su gurbet elde nasıldın, ne halde idin " diye soruyor. 0 da; "îlkbahar ötelerden çıkageldi, hosluklar, güzellikler getirdi; durumdan çok memnunum!" diyor.
• Yasemin de selvi agacına; "Durmadan sallanıp duruyorsun; yoksa ilkbahar sana sarap mı içirdi " diye takılıyor.
Selvi de yaseminin kulagına; "0 hilm sahibi, merhametli, esirgeyici sevgili geldi!" diyor.
• Menekse nilüferin yanına geldi de; "Baharınız kutlu olsun!" dedi. "Sararıp solma zamanı geçti, uzun sürecek yeni bir hayat, yeni bir ömür geldi!"
• Nergis güle; "Keyfin yerinde, gülüyorsun degil mi " diye gözünü kırpıyor. Gül de; "Evet!" diyor. "Ben gülmeyeyim de kim gülsün Sevgili geldi, gönlüme girdi; bana hos kokular getirdi!"
• Çam agacı da; "Allah´ın inayeti ile çetin yollar asıldı; kısın dondurucu sogukları bizi bırakıp gitti! Simdi her yaprak, su verilmis kılıç gibi bas kaldırdı, yeserdi!"
• Su geveze leylege bak! Minbere çıkmıs; "Ey dostlar, ne duruyorsunuz Haydi, çalısma zamanı, is zamanı geldi;herkes uykudan uyandı; siz de uyanın!" diye lak lak edip duruyor.
452. Allah, insanı, can kusu kafesinin demirden olmasından korusun!
Mefa´îlün,Mefa´îlün,Mefa´îlün,Mefa´îlün,
(c.11. 568)
• Ay yüzlü sevgili gelince, canın ne degeri kalır, onun yanında can kim olu-yor Gün dogunca, artık gece bekçisinin isi bitmistir; ona gerek yok!
• Ayın aylık etmesi, ısıklar saçması, gökyüzünde rahatça dolasıp durması için günes ona lutufta bulunur, geceleri kendini gizler, görünmez olur!
• Ey gönül! Sen de bu dünya evinden kaç git; bu kirli ev, seni rahatsız ediyor, seni sıkıyor! Aslında bu ev, bizim evimiz degildir; bu ev bize yabancıdır! Aklını basına al da, dösemesi gökyüzü olan bir gül bahçesine, bir eyvana git!
• Bu dünya, yasanacak bir yer degildir! Bu dünyada birbirleri ile savasan in-sanlar, barıstıkları zaman bile, gönülleri kinlerle doludur. Bu dünyanın sabahı bile yalancıdır! Çünkü, sabahının arkasında gece gizlenmistir; burada sonsuz sabah
yoktur! Dünyanın bu çesit aldatıcı sabahları Hakk yolunda yürüyüp giden kervanları helak edegelmistir!
"Gençligimde bazı siirler yazardım. Mevlana´yı tanıdıktan sonra yazdıklarımdan utandım, defterlerimi yaktım.
Hafızamda kalan su iki beyti, Mevlana´nın yukarıdaki beyti münasebeti ile bir hatıra olarak sayın okuyucularıma arzederim:
"Aksamların ardında sabahın sesi var
Kıslarda da bir gizli bahar müjdesi var
Vuslatların ardında ne var, sorına fakat
Hicranda senin vuslatının hissesi var!"
• Sen, varlıklara can bagıslayan, arkasında gece bulunmayan gerçek sabahı ara! îçte o gerçek sabahdır ki, binlerce ermise "Mansur sarabı" sunar, binlerce Hakk asıgına aman verir, kurtulusa ulastırır!
• Ask atesi yanınca gamı, kederi de yakar, yandırır! Fakat, onun yanına bir gül fidanı eksen, alevleri ile onu besler de, o gül fidanı bir gül bahçesi olur!
• Gönlü temiz, huyu güzel Hakk asıgı, insanı her türlü afetten korur! Hassas, ince, asîl ruhlu bir dosta, bir sevgiliye yüzlerce can feda olsun!
• Tatlı dilli bir dost, tatlı sözleri ile insanı sarap gibi mest eder! Zaten kendisi, ilahî güzellikler karsısında mest olmus, daima Hakk´la vuslat halindedir!
• Rüyada kendisini gökyüzünde ayla bulusmus gören bir kisinin bedeni, samanlıkta yatar uyursa ne gam!
• Allah, insanı, can kusunun kafesinin demirden olmasından korusun! Ötelerin kusu olan zümrüdankanın da, su dünyanın daracık yuvasında kalmasını Allah göstermesin!
• Agzını kapa, artık sus! Sen, Hakk´ın ilham ettigi ilahî sözlere sahipsin! Sen, ölümsüz olan, sonsuz olan bir kulak, bir akıl bul da, onlara seslen!..
453. Asık kimsesiz, yapayalnız kalsa bile, o, yalnız degildir;
sevgilisi ile gizlice, manen beraberdir!
Melu´îlün. Mct´a´îlün. Fe´ulün
(c. II, 662)
• Dünya, bastan basa dikenlerle dolu olsa, yine de asıkın gönlü tamamıyla gül bahçesidir!
• Su dönen gökyüzü dönmesini durdursa da issiz güçsüz kalsa, asıkların gönlü yine istedir, güçtedir; bir sevgi alısverisinde, sevgiliyi anmakta, sevgiliyi düsünmektedir!
• Herkes kederlere, gamlara ugrasa, herkesin basına belalar yagsa, asıkın canı sevinçlidir, neselidir, latîftir! Çünkü,bütün basa gelenler, Hakk´tan gelmektedir!
• Asık kimsesiz, tek basına, yapayalnız kalsa da, o, yalnız degildir; sevgilisi ile gizlice, beraberdir! Çünkü o, nerede olursa olsun, gerçek sevgili olan Allah ile manen beraberdir!
• Asıkların sarabı, üzüm sarabı gibi küpten cosmaz, gönülden cosar! Asık, sırlar aleminde aska dost olur, arkadas olur!
• Sen bir asıgı hasta görürsen, ona ne gam!.. Onun gizli, güzel sevgilisi onun basucunda degil midir
• Sen, ask atına bin; Hakk yolunun uzaklıgını, zorlugunu düsünme! Çünkü, ask atı pek rahvandır, pek hızlı gider!
• Yol düzgün olmasa, zahmetlerle, sıkıntılarla dolu olsa bile, ask atı bir atılısında seni menzile, varacagın yere
götürür!
• Sen, hem mest, kendini kaybetmis, hem de çok akıllı olan
454. Allah´ın nüru gelince, kabir bir gül bahçesi olur!
Mefulü, Mefa-îlün, Mefülü, Mefa´îlün
(c. 11, 611)
• Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mümin! Dua zamanı geldi; haydi, kalk! Ey kötülük etmeyi adet edinmis nefis;ibadet etme, iyilik etme zamanı geldi!
• Pencereden bak; tövbe kapısını aç! Evi tertibe koy, düzelt! Haydi, durma;bizim nöbetimiz geldi!
• Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyorsun Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur; abdest al, namaza durma zamanı geldi!
• Seni mezara koydukları, lahitte yüzünü kıbleye döndürdükleri zaman, hayatta su karsında duran kıbleyi hatırlarsın ama, namazını kılamadıgın, kazaya bıraktıgın için içinin yanmasından eline ne geçer
• Sen simdi hayatta iken bu kıbleden bir nür, bir ısık ara, bir ısık elde et de, o nur, o ısık senin kabrini ısıtsın,aydınlatsın! Allah´ın nüru gelince kabir, bir gül bahçesi olur!
455. Ten kafesinden ayrılanlar; neredesiniz
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ülün
(c. II, 656)
• Ey simdi ten kafesinden ayrılmıs olanlar! Tekrar bir yüz gösterin, görünün de söyleyin; neredesiniz
• Ten geminiz su denizde kırık bir halde kaldı. Ey balıklar gibi ölüm denizine dökülenler; bir an için olsun, bu sudan çıkın, kendinizi gösterin! Yoksa, hayat mücadelesi vererek günlerin havanında inciler gibi dövülüp toz mu oldunuz
• Fakat o toz, hakikati arayanların gözlerinin sürmesidir! îyi görebilmek için o sürmeyi gözlerinize sürün, sürün!
• Ey ruh aleminden bu dünyaya dogup gelenler! Ölüm gelince ürkmeyin, korkmayın! Bu, ölüm degil, bu ikinci bir dogumdur; dogun, dogun!
456. Geceleri ben aglamasam, inlemesem bile hasta gönül aglar, inler!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. 11, 571)
• Gül, bu gece, sevgilinin saçları gibi canlar bagıslıyor; ayın nürlar saçan yüzü de, sevgilinin yanagına benziyor.
• Yıldızlar, gökyüzünde basıbos avare asıklar gibi dönüp dolasıyorlar. Onların gönüllerinin yanısından akıl bile isten güçten kaldı, düsünemez oldu!
• Can sakîsi gizlilik aleminin kadehi ile öyle bir sarap sundu ki, yıkılıp kendimden geçtim; ayık kalan kim, belli degil!
• Sen, geceleri, hastalardan baskasını aglayıp inler, uyanık kalır bulamazsın! Ama, ben aglamasam, inlemesem bile hasta gönül aglar, inler!
Fuzülî merhumun bir beyti söyle:
"Seb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir!
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat!"
(Uzun geceyi vakit belirleyen, yıldızlarla ugrasan kisiden sorma; gecelerin ne kadar uzun oldugunu sen gamlı kisilerden sor!)
• Ey gönül; çırpınıp duran su denizde Yunus gibi agla, inle! Çünkü, gece timsahı ask denizinde adam yiyecege benziyor!
• Canda, su yeryüzünden, su gökyüzünden bambaska, acaip bir gök, acaip bir pazar var fakat, kıskançlıgından ötürü o pazar gizli kalıyor!
457. 0; canımı da, gönlümü de hasta etti; gönül sisemi de kırdı!
Müfle´ilün. Mefa´îlün, Müfte´ilün. Mefa´îlün
(c. II, 558)
• Sevgili, bizi develer gibi yularımızdan tutmus çekiyor! Bakalım, kendi sarhos devesini hangi katara, hangi develer arasına katacak
• 0; canımı da. bedenimi de hasta etti, yaraladı! Gönül sisemi kırdı, boynumu da bagladı! Bakalım, beni ne ise çekip götürecek
• Sanki ben onun oltasıyım, agıyım; balıklar gibi beni tutuyor, karaya atıyor! Gönül tuzagımı da, av beyine dogru çekiyor!
• 0; yalnız beni degil, gögün altındaki bulutlar katarını da çeker, daglara, magaralara dogru götürür, ovaların sakîsi yapar, susuzlukları giderir!
• Gök, gürleyerek davul çalıyor! Artık, tabiatın cüz´i de, küllü de dirilmistir! Agaçların gönüllerine, güllerin burunlarına hos bahar kokulan geliyor!
• 0; çekirdegin gönlüne meyve olma istegini veriyor, agaçların sırlarını yapraklar halinde, meyveler halinde dallarına asarak açıklıyor!
• Gerçi kıs mevsiminin dondurucu sogukları, cefası bahçeyi terk edince bahçe sevindi, güzellesti, mahmurlastı ama, bu da, hersey gibi devamlı olmayacak! Yaz mevsiminin kavurucu sıcakları gelince, ilkbaharın da, bahçenin de güzelligi kalmayacak, mahmurlugu gidecektir!
458. Biz insanlar, duvardaki resimlere benzeriz;
bizi resmedenin ısıgı vurunca canlanırız!
Mefa´îlün. Mela´îlün. Mefa´îlüıı, Mefa´îlün
(c. 11. 591)
• Bu ne hos kokudur, ne hos kokudur Acaba o gül yanaklı sevgili gül bahçesinden mi geliyor
• îlkbahar gecesi mi, öd agacı mı; yoksa misk mi, anber mi Yoksa, Yusuf aleyhisselam acele acele ıtırlar pazarından mı geliyor
• Du nasıl bir nurdur Bu nasıl parıltıdır Bu ay mıdır, günes midir Yoksa, yalnızlıgı arayan Hakk dostu Muhammed aleyhisselam dagdan, magaradan mı tesrif buyuruyor
• Selvi boylu sevgili gezmeye çıkınca, dünya gül bahçesi olur; kendini gösterince de, kıyamet kopar!
• Biz, bütün insanlar, duvardaki resimlere benzeriz; bizi resmedenin, bizi yapanın ısıgı vurunca o zaman canlanır, uyanmaya baçlarız!
459. Oruç yüzünden bizim canımız dirilik elde edecektir!
Müfte´ilün. Fa´ilat. Miifte´ilün. Fa´ilat
(c. II. 892)
• Ramazan geldi; ask ve iman padisahının sancagı eristi! Artık maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü, göklerden manevî rızık geldi ve can sofrası kuruldu!
• Can, bedenin hantallıgından kurtuldu; tabiatımızın isteklerinin eli baglandı! Ask ve iman ordusu geldi, sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi!
• Bir bakıma oruç, bizim kurtulusumuzun kurbanı sayılır; bizim canımız, onun yüzünden dirilik elde edecektir!
Mademki göniil evine misafir olarak can geldi, onun ugruna bedenimizi tamamıyla kurban edelim
• Sabır, hos bir buluttur; ondan, hikmet, manevî lütuflar yagar! Bu sebeptendir ki, Kur´an-ı Kerim de bu sabır ayında nazil olmustur!
• Bizi kötü isler, günahlar islemeye tesvik eden kirli nefsimiz, arınmaya, temizlenmeye muhtaçtı! Ramazan gelince, günah zindanının kapısı kırıldı; can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çıktı, sevgiliye kavustu!
• Bu mübarek ayda gönül de bos durmadı; ümitsizlik perdesini yırttı, göklere uçtu! Can, zaten bu kirli dünyaya mensup degildi, meleklerdendi; onlara ulastı!
• Ramazan günlerinde sarkıtılan merhamet ipine sanl da, su beden kuyusun-daki hapisten kendini kurtar! Yüsuf aleyhisselam kuyunun agzına geldi, seni çagırıyor; çabuk ol, vakit geçirme!
• 9sa aleyhisselam isteklerden, beden eseginin arzularından kurtulunca, duası kabul edildi! Sen de nefsanî isteklerden temizlen, elini yıka! Çünkü, gökyüzünden manevî yemeklerle dolu sofra geldi!
• Haydi, elini agzını yıka; ne yemek ye, ne iç, ne de söyle! Hakikate erdikleri, Hakk´ı bulduklan için susup duran ermislere gelen mana sözlerini, mana lokmalarını ancak Sems-i Tebı-îzî´nin himmeti ile bulabilirsin!
Cilt 1´in Sonu

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)