Thread Rating:
  • 2 Vote(s) - 1.5 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
İnsanlara Merhamet Etmeyene Allah Da Merhamet Etmez
#1
Dini-1 
İnsanlara Merhamet Etmeyene Allah Da Merhamet Etmez


لَا يَرْحَمُ اللَّهُ مَنْ لَا يَرْحَمُ النَّاسَ

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.”

(Buhari, Tevhid, 2.)

Sözlükte “acımak, şefkat göstermek” anlamında kullanılan merhamet ve rahmet kelimeleri Yüce Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lütuf ve ikramını ifade etmekte, ayrıca insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntı ve ihtiyaçları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevk eden acıma duygusunu belirtmektedir. İslami kaynaklarda merhamet kavramı genellikle rahmet kelimesiyle ifade edilir. Ancak Türkçede merhamet kelimesi hem Allah’a hem de insanlara, rahmet ise özellikle Allah’a nispet edilerek kullanılır. (DİA “Merhamet”, c.29 s.184.)

Merhamet, aynı zamanda Allah’ın Rahman isminin bir tecellisidir. (Tirmizi, Birr, 16.) Bütün varlıklar Allah’ın engin rahmetiyle çepeçevre kuşatılmış (Araf, 7/156.), onların yokluktan varlığa çıkışları Allah’ın rahmetinin tecellisi ile olmuştur. Allah, “sonsuz rahmet ve merhamet sahibi” anlamında “Rahman ve Rahim”dir. (Neml, 27/30.) Bir kutsi hadiste, “Rahmetim gazabımı geçti.” (Buhari, Tevhid, 22.) buyurarak merhamet ve cemalinin, azap ve celalinden önde olduğunu bildirmektedir. Allah’ın rahmetinin ne kadar derin, şefkatinin ne kadar sonsuz olduğuna dikkat çekmek isteyen rahmet elçisi (Enbiya, 21/107.) Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) bunu, annenin yavrusuna karşı olan şefkat ve merhameti ile örneklendirmesi dikkat çekicidir. Konuyla ilgili olarak Hz. Ömer şöyle demektedir: “(Bir gazve sonrası) Resulüllah’a (s.a.s.) bir grup esir getirildi. İçlerinden bir kadın (telaş içinde esirler arasında yavrusunu) arıyordu. Sonunda bir çocuk buldu ve onu kucaklayıp bağrına bastıktan sonra emzirmeye başladı. (Durumu gören) Resulüllah (s.a.s.) bize, ‘Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına inanır mısınız?’ diye sordu. Biz de ‘Hayır, Allah’a yemin olsun ki bu kadın çocuğunu ateşe atmamaya gücü yettiği hâlde onu ateşe atmaz!’ dedik. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ‘(Bilin ki) Allah’ın kullarına olan rahmeti bu kadının çocuğuna olan şefkat ve merhametinden çok daha fazladır.’” (Müslim, Tevbe, 22; Buhari, Edeb, 18.)

Her olayı ümmetinin eğitim ve öğretimi için değerlendiren Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), yukarıdaki vakıayı Allah’ın kullarına olan merhametine örnek olarak zikretmiştir. Nitekim annelerin çocuklarına olan şefkati herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bir anne, yavrusunu şefkat ve merhameti ile korur ve büyütür, ondan kolay kolay vazgeçmez. Rabbimiz ise kullarına karşı annelerden çok daha fazla şefkatli ve merhametlidir. Zira bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: “… O (Allah), merhametlilerin en merhametlisidir.”(Yusuf, 12/64.)

Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) en belirgin özelliği, onun merhamet ve şefkat peygamberi olmasıdır. (Tevbe, 9/128.) İnsanların onun etrafında kenetlenip toplanmalarına vesile olan da bu duygudur. (Âl-i İmran, 3/159.) Merhameti var eden Yüce Allah, peygamberini merhamet duygusu ile bezemiş, müminlerin de birbirlerine merhamet ve şefkati tavsiye etmelerini öğütlemiştir. (Beled, 90/17.) Nitekim bir ayet-i kerimede ifade edildiği üzere müminler inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı ise merhametlidirler. (Fetih, 48/29.) Bu durum bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmektedir: “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzerler.” (Müslim, Birr, 66.) Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) cennete ancak merhametli kişilerin girebileceğini söylediğinde ashab-ı kiram, “Ey Allah’ın elçisi! Hepimiz (birbirimize karşı) merhametliyiz.” demişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “(Benim kastettiğim) merhamet, birinizin sadece kendi arkadaşına olan merhameti olmayıp bütün insanlara karşı merhametli olmaktır.” (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 8/155.) Başka bir hadiste ise “...Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündeki(ler) de size merhamet etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 58; Tirmizi, Birr, 16.) buyurarak merhametin kapsamının çok geniş olduğunu ifade etmiştir. Buna göre merhamet duygusu; insanlara, müminlere, iyi kimselere veya fakirlere gösterilen merhamet diye kayıtlanmamıştır. Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s.) torunlarını sevip öperken bir bedevi geldi ve Efendimizin çocukları çokça sevmesine hayret ederek “Siz çocuklarınızı öper (sever) misiniz? Biz çocuklarımızı öpüp okşamayız.” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü’nün verdiği cevap dikkat çekicidir: “Allah senin kalbinden merhameti çekip almışsa ben senin için ne yapabilirim ki!” (Buhari, Edeb, 18.)

Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah’ın engin merhametini şöyle açıklamaktadır: “Allah, rahmeti yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını yanında alıkoydu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça (rahmet) sebebiyle bütün mahlûklar birbirlerine merhametli davranırlar. Hatta kısrak (yavrusunu emzirirken) basıp da zarar verme korkusuyla (bu rahmetin eseriyle) ayağını kaldırır.” (Buhari, Edeb, 19.) Allah’ın rahmet ve merhameti oldukça geniştir. Bu nedenle Allah’ın rahmetinden ümidi kesmek doğru değildir. (Zümer, 39/53.) Nitekim Allah’ın rahmetinin genişliği bir hadiste şöyle anlatılmıştır: “…Eğer kâfir, Allah’ın rahmetinin nitelik ve niceliğini tam olarak kavrayabilseydi cennetten ümidini kesmezdi. Mümin de Allah’ın azabının nitelik ve niceliğini bilseydi (O’nun rahmetine güvenerek) cehennem azabından emin olamazdı.” (Buhari, Rikak, 19; Müslim, Tevbe, 23.) Bu hadis-i şerif aynı zamanda müminlerin korku ve ümit (havf ve reca) dengesine dikkat etmelerinin önemine işaret etmektedir. Hz. Ömer bu dengeli durumu şöyle ifade etmiştir: “Eğer gökten bir münadi: ‘Ey insanlar! Bir kişi hariç hepiniz cennete girecek.’ dese, o kişinin ben olabileceğimi düşünüp (Allah’ın azabından) korkarım. Şayet bir münadi: ‘Bir kişi hariç hepiniz cehenneme girecek.’ dese o kişinin ben olabileceğimi düşünüp (Allah’ın rahmetinden) ümitvar olurum.” (Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, 1/53.)

Peygamberimiz (s.a.s.) sadece insanlara değil tüm canlılara karşı merhametli olmayı tavsiye etmiştir. Yüzüne damga vurulmuş bir eşeği görünce “Bu hayvanı dağlayana Allah lanet etsin.” (Müslim, Libas, 107.) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.), kedisini aç bırakarak ölmeye mahkûm eden merhametsiz bir kadının bu davranışı nedeniyle cehenneme gireceğini (Müslim, Selam, 151.), susuzluktan âdeta can çekişen bir köpeğe su içiren birinin de bu davranışı nedeniyle Allah’ın sevgisine mazhar olup bağışlanacağını haber vermiştir. Sahabiler, “Ey Allah’ın Resulü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı?” dediklerinde Resul-i Ekrem (s.a.s.): “Her canlı sebebiyle sevap vardır.” buyurdu. (Müslim, Selam, 153.) Allah cümlemizi merhametli kullarından eyleyip rahmetine mazhar eylesin.

Ahmet OĞUZ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Messages In This Thread
İnsanlara Merhamet Etmeyene Allah Da Merhamet Etmez - by RasitTunca - 05-04-2023, 01:36 AM

Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)